/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +2 -1
    rahatsız edici zil sesiyle uyandım. kapıdaki her kimse gerçekten benden nefret ediyor olmalıydı ki bu kadar ısrarcı olabilsin. yataktan kalktım, ağır adımlarla odamdan çıktım ve gözümün ucuyla mavi odaya baktım. her şey yerli yerindeydi.
    uykumu alamamanın verdiği yorgunlukla kapıya yöneldim. kapı deliğinden baktığımda 2 italyan polisin gitmeye niyetleri olmadığını anladım. kapıyı açtığımda sert bir sesle 'iyi günler, evinizde yasal olmayan bitki yetiştirdiğiniz yönünde ihbar aldık, arama yapmamıza izin verir misin' diye çıkıştı polislerden biri. bozuk italyanca aksanıma dayanarak kendilerine daha da güvenen polislerden arama emrini göstermelerini istedim.
    bu tür her olayda arama emrinin istenileceğini bildikleri halde, başına buyruk hareket edip kahraman olmaya çalışan italyan polisleri, bu isteğim karşısında biraz afalladılar.

    (bkz: abcd hikayesinin bilgileri ve analizleri)
    ···
  2. 2.
    +2
    Devam edeceğim.
    ···
  3. 3.
    +1
    Ya Allah allaaaah daşşşak mı geçiyorsun yaz okuyoruz işte
    ···
  4. 4.
    +1
    maximilian'ın uyuşturucu torbalarını sakladığı kulübeydi burası. hepsini benim için yaptığını söyledi. cesedi temizleme görevini de bana vermişti tabi ki. bir kaçağın cesedini temizlemek çok da zor değildi elbette. o sırada dışarıdan ses geldi. polisler yaklaşıyordu. alberto, bizi takip etmiş.
    hızlı düşünmem lazımdı artık, dolaptan bir bıçak çıkardım ve yarım avuç büyüklüğünde bir delik açtım cesedin midesine. midesini temizleyip uyuşturucu torbalarını içine koydum ve gelişigüzel bir dikiş attım. daha sonra arka kapıdan gilberto'yu da alıp çıktım ve arabaya atladık. polislere görünmemiştik ancak şu an polisler olay yerindeydi.
    ···
  5. 5.
    +1
    sonra devam edeceğim.
    ···
  6. 6.
    +1
    odanın kapısını çalmadan içeri girdi. eğer beni uyandırmak için girdiyse, birkaç saniye içinde ses çıkarmalıydı, aksi halde yanıma kadar gelip beni vurmak istiyor olmalıydı. gözlerim kapalıyken sesleri daha iyi algılıyordum, iki adım daha atarsa yorgan ile gizlediğim tabancamı çıkarıp hızlıca ateş etmem gerekecekti. uyuduğumu düşünmüş olacağı için çok iyi refleks gösteremeyecek ve bu sayede ben avantajlı olacaktım. nefesimi tuttum ve birkaç saniye içinde atacağı adım sayısını dinlemeye çalıştım. neyse ki o anda 'uyan artık' dedi. rol yaptığımı anlamaması için bir kez daha seslenmesini bekledim. 'hey' dedi, gözlerimi açtım. elinde silah yoktu. 'kalk ve mutfağa gel, yarın ilk iş günümüz olacak, plan yapmalıyız' dedi ve odadan ayrıldı.
    ···
  7. 7.
    +1
    sırtımdaki ağrı iyice azmıştı ama artık özgürdüm. bu geceden sonra tüm ülkede aranacaktım, bu yüzden roma'da daha fazla kalamazdım. napoli'de tanıdığım bir arkadaşım vardı ve bana borçluydu. ödeşmiş olmamız için iyi bir fırsat sunmanın vakti gelmişti. planım, önce napoli'ye gitmek, ordan da sicilya üzerinden gemiyle tunus'a geçmekti. artık yeni bir dünyaya geçiyordum. roma'ya tekrar dönmem için trevi çeşmesine bozukluk atmam gerekmiyordu, gilberto'ya olan nefretim beni tekrar buraya döndürecekti zaten.
    ···
  8. 8.
    +1
    Devam et dıbına koyim
    ···
  9. 9.
    +1
    üç seçeneğim vardı; gilberto'yu öldürüp malları kaçırabilirdim. bu sayede beni tanıyan bir sosyopattan kurtulmuş ve yeterli miktarda mala sahip olmuş olabilirdim. gilberto'yu öldürmeden sessizce malları alıp kaçabilirdim. bu sayede gilberto'nun cesedini ortadan kaldırmak zorunda kalmazdım ancak peşime düşecek olmasından dolayı saklanmak zorunda kalırdım. son seçeneğim ise bir şişe su içip henüz soğumamış yatağıma geri dönmekti. eğer gilberto bana bi oyun oynuyorsa da suyuna gitmiş olurdum ve güvenini kazanırdım. yine de bir ortakla çalışma ve malları bölmek zorunda kalma fikri pek hoşuma gitmiyordu. gilberto'dan kurtulmanın yolunu bulmak zorundaydım ama şimdilik bunun için harekete geçmemem gerektiğini düşünüyordum. buzdolabından yarım litrelik bir pet şişeyi çıkarıp nefes almak için bile indirmeden hepsini içtim ve tekrar yatağa döndüm. 5-6 dakika uykuya geçmek için mücadele verdim ama başarılı olamadım. o sırada gilberto'nun odasının kapısı açıldı. ayak seslerinden anladığım kadarıyla odama doğru geliyordu. silahın emniyetini açtım, yastığımın yanına koydum ve gözlerimi kapattım.
    ···
  10. 10.
    +1
    lavaboya gidip yüzümü yıkadım. mutfaktan kahve kokusu geliyordu. yanına gittiğimde kahvaltı hazırlıyordu. bana dönüp 'roma'da kokain satışı hakkında bildiklerini anlat' dedi. kokain konusunda tecrübesizdim, bugüne kadar hep bir bölge belirleyip turist gençlere marijuana satmıştım. kokain biraz daha yüksek yaş ve dolu cüzdanlara hitap ediyordu. 'flaminio stadyumu'nun altında piazza ankara'da turistlere satış yapılabilir, roma termini'de 3 adamım var bu iş için, hepsi de sağlamdır' dedim ancak bu işte gilberto'ya ihtiyacım olduğunu anlamıştım. 'benim daha büyük bir planım var, vatikan'a ne dersin?' dedi. önce biraz irkildim ancak vatikan'da kokain alacak parası bol insan bulmak daha kolaydı ayrıca roma'yı italyan polisleri koruyorken vatikan'ı isviçre muhafızlarının koruması bölge avantajını bize geçiriyordu. yine de 'nasıl olacak o iş' dedim. elinde 2 buçuk torba mal bulunduran herkesin direkt vatikan'da iş yapabilecek olması imkansız bi durumdu. gilberto'nun orayı hedef göstermesi, bu işte yeni ve küçük olmadığını ispatlar gibiydi.
    ···
  11. 11.
    +1
    insanlığın en büyük zaafı sabırsızlıktı. öyle ki cennetten de sabırsızlığımız yüzünden kovulmuştuk. ilk insanlardan beri içimizde var olan sabırsızlığı zamanla içimizden atamasak da dizginlemeyi başarabilmiştik. sosyopatları normal insanlardan ayıran en büyük özellik de buydu. onlar asla içgüdülerine gem vuramazlardı ve pek çoğunu ele veren de sabırsızlıkları olmuştu. gilberto da şüphesiz bir sosyopattı. bu yüzden kendisine soru sorulmasından muhakkak rahatsızlık duyacaktı. soru sormayı seven biri değildim ancak gilberto'nun sırrını çözebilmek için ona bir oyun oynamam gerekiyordu. 'neden biraz daha beklemiyoruz satış için, bu işi yarın yapacak olmamız biraz acele ve amatörce olmaz mı' diye soracaktım. eğer sert bir cevap verirse sosyopat olmasının getirdiği sabırsızlıktan dolayı yapmamızı istediğini düşünüp rahatlayacaktım. ancak yatıştırıcı ve mantıklı bir cevap verirse ortada bir oyun olduğunu sezecektim.
    ···
  12. 12.
    +1
    tabağı mutfak tezgahına koyarken meraklı ve şüphe uyandırmayacak bir sesle soruyu sordum. 'ne kadar erken başlarsak o kadar iyi, boş bir bölge varken değerlendirmek lazım. başkasına kaptırmaya niyetim yok, senin var mı?' diye cevapladı. sanırım kuşkulanmam gerekiyordu. gilberto'nun daha büyük bir oyunu vardı ve bunu benden gizliyordu.
    'sanırım haklısın' dedim ve odama doğru yöneldim. şu ana kadar tepki vermemesi için neden benimle birlikte çalışmak istiyorsun diye soramadım ancak polislerden kurtulmuş olmamın onu etkilemiş olacağını düşünüyordum. sanırım artık bir sosyopatın ellerindeydim ve geri dönüşüm yoktu.
    ···
  13. 13.
    +1
    hemşire diğerlerini bağlarken çekmecelerde kesici bir şey aradım. bir neşter bulup doktoru da diğer hemşirelerin yanına bağladım. doktorun yeleğini ve pantolonunu giyip son kalan hemşireyi de diğerlerinin yanına bağladım. neşterle yatağın çarşafını parçalara ayırıp ses çıkarmamaları için ağızlarına doldurdum. ağız maskesini takıp telaşlı bir şekilde odadan çıkacaktım. tek sorun polisin maskeyi neden taktığımı düşünmesi olacaktı. bir insanın çevre etkisinden dolayı düşüneceği şeyleri düşünmemesini istiyorsanız, ona düşünmesi için başka bir şey vermeniz gerekirdi. odadan hızlıca çıkıp polisle göz teması kurmadan 'odaya doktorlardan başka sakın kimseyi alma, sen dahi içeri girme' diye komut verdim. komut alan insan, karşısındakinin kendinden daha üstün olduğunu düşünüyorsa diğer şeyleri sorgulamak yerine aldığı komutu gerçekleştirmeye çalışır. bu sayede dikkat çekmeden koridor boyunca koştum. çok hızlı bir şekilde hastaneden ayrılmam gerekmiyordu, polis kolay kolay o odaya girmeyecekti ancak yine de işimi sağlama almalıydım. hızlıca hastaneden ayrıldım.
    ···
  14. 14.
    +1
    kapı sesiyle uyandım. sanırım son tecrübem beni biraz daha paranoyaklaştırdı. hava karanlıktı. gece, kaçabilmem için en uygun zamandı. hareket edince sırtımda yoğun bir ağrı hissediyordum ama bu işi şimdi yapmalıydım. doktor elinde yeni bir serum vardı. planımı uygulamanın vakti gelmişti. kesici bir şey bulmak için etrafa bakındım ancak hareket alanım çok dardı. şüphe uyandıracak bir hareket yapmam doktoru ürkütebilir ve muhtemelen kapıdaki nöbetçi polisleri harekete geçirebilirdi. tek seçeceğim kolumda bileğimde takılı olan iğneyi kullanmaktı. doktor, arkası dönük bir vaziyette ilaçları ayarlıyordu. hızlıca kolumdan iğneyi çıkarıp doktorun boğazını sardım. iğneyi şah damarına dayayıp ters bir tepki vermesi durumunda damarını kemiğine kadar yırtacağımı söyledim. elleri titriyordu. hemşireleri arayıp telaşlı bir şekilde odaya gelmelerini ve dışarıdaki polise içeri asla girmemesini tembihlemelerini istedim. kısık bir sesle yapacağını belirtti. çağrı cizahıyla uyarı verdi ve birkaç dakika sonra 4 hemşire odaya geldi. hemşirelerden birine odadaki diğer hemşireleri bağlamasını istediğimi söyledim. hepsi telaşlı bir şekilde doktorun gözüne bakıyordu. belli ki sevilen biriydi.
    ···
  15. 15.
    +1
    gözlerimi yeni açtım. etrafa baktığımda hastanede olduğumu anladım. polisler olay hakkında bilgi almak istediler. bildiğim her şeyi anlattım. gilberto beni kullanmıştı. daha sonra bir tuzağa sürükleyip sırtımdan bıçaklatmıştı. her şeyi şimdi daha iyi anlıyordum. gilberto malların haberini almıştı. malları alıp adamın işini bitirmek istiyordu. emniyetteki köstebeği ona benim hakkımda bilgi vermişti. beni kullanıp malları alacak ve hiçbir polis onu görmediği için işlediği bütün suçlar benim üstüme kalacaktı. yakalandığımda üstümde bir miktar mal vardı ki, bu bütün suçun benim üstüme yıkılması için yeterli bir sebepti. gilberto'nun zeki biri olduğunu düşünüyordum ancak gilberto'nun tanrı kadar zeki olduğun fark edememiştim. hayatımda bir tek kişiye bu kadar kin beslemiştim ancak kendini öldürmüştü. artık intikam alacağım biri vardı. gilberto'yu öldürürken kanını şarabıma katıp içeceğim.
    ···
  16. 16.
    +1
    şimdilik nefes alıp neler yapabileceğimi düşünmem gerekiyor. zaten aranıyordum, bir de üstümde bulunan malları eklersek kolay kolay polislerden sıyrılamam. gilberto bir kaçak, polisler bunun uydurma bir hikaye olduğunu düşünüp bana inanmayabilirler. en nihayetinde suçlunun o olduğunu gösterecek bir delilim yok. sadece evini biliyorum, eğer hâlâ ordaysa. beni bıçaklayanın kim bulup konuşturabilirler, tabi konuşursa. ayrıca bulacak olmaları da kesin değil. burdan kurtulmam lazım. dışarıda muhakkak polis vardır. onu atlatıp kaçmalıyım burdan. bir fikrim var ama biraz daha güç kazanmalıyım. sanırım biraz daha uykuya ihtiyacım var.
    ···
  17. 17.
    +1
    ceketimin sol cebinde çeyrek paket kokain vardı. sanırım tanrı, beni daha fazla günahkar hissettirebilmek için bu şekilde vatikan'a da girmemi istemişti. babama duyduğum nefret ve anneme duyduğum özlemden başka bir şey hissetmiyordum ona karşı. günah çıkarmak için gelen hristiyanlar ve fotoğraf çekmek için gelen japonların arasından sıyrılıp posta arabasının arkasına yöneldim. kolonlardan birinin dibine oturup bi sigara yaktım. daha sonra hissettiğim tek şey sırtımdaki korkunç acı ve soğukluk oldu. sanırım oyuna getirildim memur bey. büyük gilberto oyununa.
    ···
  18. 18.
    +1
    güneş doğuyordu. buzdolabından bir bira çıkardım, bir de sigara yakıp bugünün benim için ne kadar önemli olduğunu düşünüyordum. anlamsız bir neşe vardı içimde. sanki her şey daha iyiye gidecekmiş, gilberto'dan hiç ayrılamayacakmışım gibi hissediyordum. bir gün o ölürken sol elimde bir kadeh ve sağ elimde onun elinin olacağını hissediyordum. belki de yıllar önce tüm ailesini ve sonunda da kendisini vuran babam, bir sosyopatın bedeninde tekrar dirilmişti.
    odasının kapısı açıldı. doğruca benim odama gelip 'uyumadın mı hiç?' diye sordu. heyecanlı olduğumu düşünmesin diye yeni uyandığımı söyledim. 'umarım uykunu iyi almışsındır, bugün senin için büyük bir gün olacak' dedi ve gülümseyerek odadan ayrıldı. yanına gittiğimde 'hazırlan, kahvaltıyı daha sonra yapacağız' dedi. zaten hazır olduğumu söyledim ve kısa süre sonra evden ayrıldık. arabada piazza ankara'dan ne haber diye sordu. 'ekmek kırıntılarıyla doymayacağımızı söylemiştin' dedim, ikimiz de güldük ve yol boyu tek bir kelime daha etmedik. arabayı via ottoviano'ya bırakıp vatikan'a doğru yöneldik. 'burada ayrılacağız, s. pietro'da bir adam yanına gelecek ve malın bir kısmını test amaçlı senden alacak. malı verdikten sonra arabanın yanında tekrar buluşacağız. planın geri kalanını dönünce anlatacağım' dedi. dikkat çekmemek için ağır adımlarla vatikan'ın girişine doğru yöneldim.
    ···
  19. 19.
    0
    aslında bir yolu daha vardı. teslim olmak. evet, teslim olmaya karar vermiştim. ve bu karar beni imparator yapan karar olmuştu.
    bir saate yakın bir süre sonra aynı iki polis tekrar geldi. içerde aradıkları şey olsa bile bir saatte çoktan boşaltmış olacağımı düşünüp, sisteme karşı kin duyuyorlardı. kahraman polis olma isteklerini mahkeme kararı olmadan arama yapamamaları engellemiştir. ancak ben o ödülü tekrar onlara vermiştim.
    içeri girdiklerinde mutfaktan aramaya başladılar. bulmaları zaman alacaktı belli ki, mavi odaya doğru koşup ve bitkileri gizliyormuş numarası yapıp onları bu odaya çektim ve daha kısa sürede yakalanmış olmanın haklı gururuyla 'umarım bu benim sonum olmaz' diye içimden geçirdim. polislerden biri beni kelepçeledi, diğeri ise telsizle 'bitkiler bulundu, adamı getiriyoruz buraya ekip yollayın' anonsu geçti.
    ···
  20. 20.
    0
    Beklemedeyim
    ···