1. 1.
    +23 -56
    çok kararsızım beyler. kadın öğretmen. dünyalar tatlısı biri acayip şirin ve cana yakın. beni kendine bağlayan özelliği de bu olmuştu. benden bir yaş büyük. üniversitede staj için gitmiştim bunun çalıştığı okula orada tanıştık. ben atanamayınca ücretli olarak orada başladım. başlarda ufak tefek şakalaşıyorduk ki herkesle arası iyiydi. ben ufak ufak etkilenmeye başlıyordum ama evliliğine ve yüzüğüne hürmeten bi yerden sonra duvar koyuyordum.
    bi süre devam etti bu durum samimiyiz şakalaşıp laf atıyoruz ama belli bi yere kadardı. Ta ki ikimizde aynı kulüpte buluşana kadar. bunun kulübündeki bayan hamileydi izne ayrıldı bende rica etmiştim müdüre başta ben ücretliyim kulübe falan yazma diye. hoca izin alınca mecburen yazdım seni dedi müdür..
    ~
    neyse aynı kulüpteyiz benim zaten gönlüm kayıyor kıza doğru sohbet falan giderken bir gün yine bu kulüp çalışması sırasında otururken sınıfta, ben hararetli hararetli bir şey anlatırken bi anlık mallığım sonucu ağzımdan biraz tükürük sıçrayıp eline değdi ben de utandım amk çok özür dilerim dedim hızlıca üstünkörü sildim elini kızardım da biraz. ama kız ummadığım bir şekilde elimi bırakmadı ve çok tatlısın ya dedi. Zaten kıza yanığım amk acayip utandım öyle deyince ama bozuntuya vermeden sensin o dedim gülümseyerek. bi süre gülümseyerek bakıştık.

    devdıbını birazdan yazacağım bir sigara molası.

    aradaki kaçaklardan sıkılanlar için sadece benim yazılarım : http://ccc.incisozluk.cc/...nin%20amina%20koyim%20lan
    ···
  2. 2.
    +2 -14
    devam ediyorum.bu karşılıklı gülümsemeden sonra zil çaldı, ben kıza bir şey demeden tahta kalemini falan dolabıma koydum hazırlandım aklımda hala olanları muhakeme ediyorum ki bunun yanından geçmişim görmedim size de iyi günler hakan bey dedi.* bende biraz soğuk bi şekilde size de dedim bakmadan çıktım bindim arabaya bastım gittim. akşam uzun uzun düşündüm ertesi gün dersim de yoktu olayın kritiğini yaptım zihnimde. kız evliydi ve ben kızdan ciddi anlamda etkilenmiştim. her şey geliyordu aklıma her şey. en sonunda karar verdim uzak dur dedim kendi kendime yanlış anlamışsındır kız herkese sıcak davranıyor kendi kendine gelin güvey olmanın manası yok. biraz rahatladım. ertesi gün tatildi arkadaşları arayıp takıldım biraz kafa dağıtmak için.
    ···
  3. 3.
    +8 -4
    2 gün sonra tekrar okulda..
    artık kafama koydum ya derslere girip çıkıyorum diğer arkadaşlarla harala gürele yapıyoruz, bir taraftan da bunu gözlüyorum ne zaman gelip sohbete katılsa çaktırmadan çekiliyorum ortamdan ki duygularıma ket vurabileyim.
    3 gün dayandım. 2 günde haftasonu etti 5. günlerden pazartesi yoğun bir gün benim dersler full yine iflahım gibilmiş ders anlatmaktan eve gidiyim yolda marketten cips kola alıp film izliycem diye aklımdan geçirirken öğretmenler odası daldım, bu da eşyalarını topluyor ben hızlıca toplandım çıkarken yüzüne de bakmadan iyi günler deyip çıktım yine ama bu kez cevap vermedi. ben de aklımdan iyi amk en azından soğukluk oluştu bu böyle gider diye düşünüyorum. merdivenlerden inince bahçedeki çiçekleri sulayan hizmetli abiyi gördüm biraz laflayım dedim matrak adamdır. 3-5 kelam ettik çıktım bahçeden arabanın yanına gidiyorum.-okul bahçesine çekmiyorum öğrenciler top vs gibiyorlar arabamı-
    neyse vardım arabanın yanına, kapıya elimi uzatmamla camın yansımasından bunu görmem bir oldu aha dedim sıçtık..
    döndüm göz göze geldik bir an..
    ···
  4. 4.
    +5 -9
    ---00---
    ara not: bunun benimle heleki mesleğimle bir alakası yok beyler. öğretmenler sevemez mi? aşık olamaz mı? kıza da yüklenmeyin çünkü anlatacaklarım var.
    ---00---

    göz göze geldik ve benim aklımdan milyonlarca düşünce geçti, düşünce hızının ışık hızından fazla olduğu o an idrak ettim.
    bir kaç saniye bakıştık. gözlerimden şaşkınlık ve belirsizliği okumuş olacak ki bi hamle yapmaya karar verdi.
    -"bana karşı neden böyle davranıyorsun" dedi.
    +"nasıl"
    -"işte böyle, soğuk" dedi.
    +"ben hep böyleyim" diye saçmaladım.
    -"hayır" dedi "ben seni tanıyorum benim tanıdığım hakan kulüpte gördüğüm samimi ve içten kişi" dedi.
    +"afedersin" dedim. "elimde olmadan üzdüysem.." cümlenin sonunu getirmedim. özür dilemek eğreti gelmiştir bana özür dilemem ama onu ima eden cümleler kurarım hep.

    ben öyle deyince başını salladı bir şey demedi ama o an benim anladığım ben artık hakan bey değil sadece hakandım. bu benim için çok şey demekti.
    ···
  5. 5.
    +4 -6
    ertesi gün tüm öğretmenlerin milli eğitimde gibko bir toplantıya çağırıldığını öğrendim. hemen müdüre gittim hocam toplantı varmış öyle mi dedim, evet hakan hocam sen istersen katılmayabilirsin sana kalmış dedi. sağolun hocam deyip çıktım. olumlu olumsuz bi cevap vermedim.
    öğretmenler odasına gittim bizim arkadaşlara taklıkdım oğlum ücretli olmak var şu hayatta toplantılar bile opsiyonel falan dedim güldük eğlendik iki dakka. bu da odadaydı-kod isim veriyorum artık bu demekten yoruldum amk: merve diyeceğim- ve sözlerimden gitmeyeceğimi anlamış olacak ki ben dolabın başındayken çaktırmadan yanıma gelip belli belirsiz "sen de gelir misin" dedi. bu bir soru değildi, bu bir istekti. ve benim için kırılma anıydı ya kaybedecektim ya da sonu olmayan bir maceraya başlayacaktım. "peki" gülümserken..
    ···
  6. 6.
    -4
    bir sigara molası daha geliyorum. hikaye şimdi başlıyor.
    ···
  7. 7.
    +6 -7
    geldim beyler. bu arada sazan avi değildir bu kadar ayrıntılı anlatmam zor olurdu. sallamanın da bi adabı vardır. bu gerçek. ve acı..
    devam..
    toplantı salonunda sığacak kadar öğretmen vardı. tepeleme koyuyorlar amk bi daha anlatma derdi olmasın diye. zaten mebin işleri %90 slayt. herneyse. boş yer kıtlığından ötürü arka taraflarla allah affetsin çehre züğürdü bi abimizin yanında 3 koltuk bol yer vardı köşede kaldığından farkedilmeyen, gittim oturdum hemen. öyle sote yerler iyidir toplantılarda seminerlerde. kabak gibi ortada olursanız sunucu vs varsa önce sizi görür uyuyamazsınız, sohbet edemezsiniz. işte hakan abiniz tüm bunları düşündüğünden köşe koltuğa sindi. sinmekle de kalmadım okuldaki konuşmanın getirdiği özgüven ve cesaretle merveye bakınıyorum ki görürsem işaret edicem buraya gel diye. belki iki lafın belini kırarız. biraz sonra kapıda gördüm. sağa sola bakınıyodu, yer mi arıyodu beni mi arıyodu bilmiyorum. o anda zaten işmi şansa bırakmak gibi bir kumara girmedim giremezdim hafifçe elimi kaldırdım benden tarafa bakınca. gülümsedi hafifçe başıyla onayladı, yanındakilere bir şeyler fısıldadı ve yanıma oturdu.
    "hoşgeldin" dedim. bu öyle kuru kuruya söylenmiş bir söz değildi. hoşgeldin demek gönlüme hoşgeldin demekti, gönlümün tüm kapılarını sana açtım manasında bir hoşgeldin demekti bu.
    "hoşbulduk" dedi o daha gülümserken aynı duyguyla..
    ···
  8. 8.
    +1 -3
    @55 öğretmen olmadığından kulüp çalışmasında öğrencilere hadi siz ders çalışın deyip öğretmenlerin de lak lak ettiğini bilmiyorsun. cahilliğine veriyorum. neyse. inanmayan okumaz. bu kadar basit.
    edit: masa var karşim ve masanın altında 3 saniyeliğine olan bir olay. aptallığını gün yüzüne çıkarmak istemiyorum o yüzden bu son cevabım sana.
    ···
  9. 9.
    +8 -8
    devam ediyorjm. bazı amcık hoşaflarını inandıracaz diye uğraşıyoz amk neyse.
    toplantı/seminer baya güzel geçti bi taraftan birbirimize takılıyoduk ki bu slayt konusu ile alakalı idi. işte bir öğretmen şunu şöyle şöyle yapmalıdır diyo. ben sana yarın sozuşturma açarla bunları yapıyo musun vs. diyorum. bu şekilde güle eğlene geçti süre. toplantı bitti, slaytı yapanı tebrik ettik
    -bi de böyle bi adet var amk- çıktık. dışarda ortam çok müsait olmadığı için ara koridorda vedalaştım merveyle. ortalık biraz sakinleşince ben aştım sözü.
    "çok güzel bi toplantıydı dedim xxx bey iyi okudu slayttan."
    "bence de" dedi.
    büyük bir kararsızlıkla ki söyleyeceklerime olan tepkisini deli gibi merak ediyordum, "senin yanında olmak beni mutlu ediyor" dedim. ama belli belirsiz kararsız ve cılız bir tonda.
    sadece gülümsedi geri döndü ve hızlıca gitti.. peki neydi bu..
    ···
  10. 10.
    +5 -7
    o gün akşam bir lokma yemek yemek dahi zor geldi bana. yine zihnime tecavüz etmeye başladım acaba bütün bunlar sadece iyi arkadaşlık mı çok mu ileri gittim, e tabi kız evli olum yaptığın erkekliğe sığar mı diyordu içimdeki şeytan. bir tarafımda aşk bu diyordu sen sadece aşık oldun diyordu. zihnimi ikiye bölüp buzdolabına koyarak rahat bir gece geçirmek için neler vermezdim.. ama uyuyamadım ve ertesi gün okul yolunda..
    ···
  11. 11.
    +17 -4
    bu arada dinleyen yok galiba. olsun ben içimdekini dökeyim en azından rahatlarım.
    okula vardım haliyle gözler onu arıyor cevap bekliyorum. ben topu ona atmıştım ve şimdi taca mı atacak gol mu atacak onun heyecanındayım. birinci ders görmedim ya erken gelip hemen sınıfa gitti ya da benden sonra geldi bilmiyorum. ders anlatıyorum ama resmen kıvranıyorum, huzursuzum. beklediğim melek ikinci teneffüs geldi. hakan hocam iki dakan var mı şu kulüp evraklarında ekgib varmış vs diye bi şeyler zırvaladı ama ben cümlenin sonunu hatırlamıyorum zira o sırada kurduğum hayallerden çıkmaya çalışıyordum. sınıfın dışında elinde dosyalarla bana bakıyordu. ve bende ona tabi meraklı gözlerle.. biraz durdu ve,
    -"ben de" dedi.
    afalladım bir an.farketti.
    +"anlamadım" dedim safça.
    -"ben de" dedi. "yanında olmak beni de mutlu ediyor"

    size şimdi uzun uzun aşkın fizyolojik belirtilerini anlatmak istemem lakin 10 saniye içinde kalbim sanki yerinden çıktı karşımdaki meleği sardı sarmaladı onun kokusunu sindirip tekrar yerine girdi. usain boltun kalp atışlarını yakalayabilirim diye düşündüm. demekki dedim aşk dedikleri kimyasal buymuş.

    ben bütün bunları yaşarken o da beni izliyordu ki ben kendime gelince gülümsedi. utandım ama sevdğim için değil bilmiyorum..
    ···
  12. 12.
    +7 -5
    yaklaşık 1 - 1.5 ay böyle geçti birbirimizin gözüne bakıyor konuşuyor ama kimseye bir ey belli etmiyorduk. hep mutluluk anlarında gelir ya kötü şeyler akla benimde o anlarda aklıma geliyordu evli olduğu. ama bir şey çekti dikkatimi, okulda yüzüğünü çıkarıyordu belki benim üzülmemem bunları düşünmemem için belki de kendi vicdanını rahatlatmak için. bilemiyorum..
    bu şekilde geçen günlerde elini bir kez dahi tutmadım baştaki utanç verici tükürük sahnesini saymazsak. hep bekledim bir fırsat mutlaka çıkacaktı şeytanla anlaşma yapmıştım zira merveyle konuşarak. ve çıktı da. hiç sevmediğim o seminerler bu kez yüzüme güldü. haritada hemen yanımızda ki il gibko bir hizmetiçi sağlık eğitimi düzenlemiş ve her okuldan iki kişi isteniyor, kız öğrencilere anlatmak için bir bayan ve erkekler için bir bay öğretmen. bilenler bilir bu tip günü birlik seminerlere ya stajyerler gönderilir ya da benim gibi ücretliler varsa çaylaklığımızdan bizi yollarlar. haliyle müdürle beraber öğretmenler odansında şu kısa konuşma geçti. arkadaşlar bla bla ilinde bla bla olacak hakan arkadaşımız erkekler adına katılmaya gönüllü oldu.-tak oldu amk- bir bayan arkadaş da kendisinie eşlik edicek. toplam 6 saat sürecek görevli iznli sayılacaksınız. zaten hakanda araba var onla gidip gelebilirsiniz. kimse istemedi haliyle kim ister amk taktan yere yola gitmeyi. kimi diyo çocuğumu bırakam, kimi diyo kaynatam bizde gidersem kocam giber belamı.. mervenin çocuğu yok bu arada ve evet "ben katılabilirim müdür bey" dedi gayet ciddi bir biçimde. belli etmiyorum ama sevinçten müdüre sarılırıp lay lay lay lay çekebilirdim*
    ···
  13. 13.
    +3 -4
    seminer 5 gün sonraydı bu beş gün normal geçti her zamanki gibi yani. ben bir taraftan aptal aşık hayaller kuruyorum bir taraftan da olum evli kadın yapma etme diyorum.
    hala gün gibi aklımda günlerden salı. sabah saat 7.30 da xxxx meydanından seni alayım diye sözleştik önceki gün,
    sabah 7.25 meydandayım. arabamda. evgeny grinko çalıyor fonda(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=VYCOg-yglNM).
    7.30 saatime baktım, köşeden göründü meleğim..ve yanında belki de azrailim kocası.
    hızlı hızlı geliyorlar gözlerim mi kararıyor, beynim karıncalanıyor sanki. ellerim de terlemeye başladı, benim ellerim hiç terlemez ki..
    aralarında ne geçti bilmiyorum ama ikisininde suratı asıktı. yaklaşınca camı açtım soğuk bir "günaydın" dedi kocası. cevap verdim aynı şekilde.. arka koltuğa oturdu merve. "iyi yolculuklar" diledi kocası "eyvallah" dedim ve sürdüm.
    ···
  14. 14.
    +4 -5
    15-20 dakika sürdüm. hız yapmayı oldum olası sevmemişimdir yakarım sigaramı açarım cd çalarımı klagib müziğimi dinleye dinleye giderim. keyif alırım.
    arada dikiz aynasından bakıyorum ama renk vermiyor kaçamak bakışlarıma kaçamak bakışarla cevap veriyor.

    ben bozdum bach'ın müziğini
    + "nasılsın"
    - "iyiyim, sen nasılsın" dedi
    + "bilmiyorum" dedim "sen iyiysen ben de.." sonunu getirmedim gerek yoktu anlamıştı.
    bir şey demedi.

    bir on dakika kadar daha sürdü saate bakmıyorum ama müziğin süresinden tahmin edebiliyorum.
    + "kahvaltı yaptın mı" dedim
    - "yapmadım"
    daha önce çok defa kullandığım bir yol olduğu için nerde gözlemeci var nerde köy kahvaltısı var bilirim. biraz sonra ikinci reklamdan sağa döndüm.
    xxxx'in yeri köy kahvaltısı, mangal vs vs.

    kahvlatılıklar çaylar geldi hava da güzel bir tek sevdiceğim mutsuz gibi ve benim bir şey yapmam lazım.
    çayına şeker atışını izliyorum şimdi, karıştırdı bir yudum aldı sanki çayın o narin teninde izlediği yolu görüyorum ve kendi kendime eğer diyorum yaktıysan boğazını seni bir daha içmeyeceğim çay. rest çekiyorum çaya.
    -"güzelmiş" dedi.
    bir yudumda ben aldım şekersiz çayımdan barış ilan etmiştik.
    +"siz" dedim, "vitrin çocukları böyle kaliteli kahvaltılara alışkın değilsinizdir dokunmasın " dedim gülerek.
    - "siz çok alışkınsınız sanki beyfendi geçen kurban olanları herkes biliyor" dedi (kurbanda ki olayları gibtir edin önemli değil)
    ve bunları söylerken biraz da olsa keyfinin yerine geldiğini gördüm ya olsundu laf da soksa güler geçerimdi.

    edit: imla
    ···
  15. 15.
    +7 -6
    ara sohbetlerle sıkayımedit:sıkmayım diycektim:) sizi yarım saatlik kahvaltı molasından sonra tekrar bindik arabaya ama bu kez arka koltuğa değil yanımdaki koltuğa oturdu.
    gideceğimiz yere 30-40 dakikalık bir mesafe kalmıştı 1 saatte gidiliyor ama biraz ağırdan alıp birazda kahvaltıda zaman kaybedince 1-5 saate uzadı neredeyse.
    artık o soğukluğu aşmış aramızdaki berlin duvarını yıkmıştık gülerek esprilerle gidiyorduk. ben hayatım boyu güzel anlardan daha güzel anlar çıkarmasını bildim.ve bu da çok güzel bir andı bende bu kez çok da düşünmeden,
    +"keşke" dedim "elimi tutsan ve hiç bırakmasan"
    şaşırdı beklemiyordu belli ki böyle bir itirafı. ama şundan emindim olumsuz bir şey de dese artık üzülmezdim ona olan aşkımı azaltmazdı olumsuz bir cevabı. ben bütün bunları düşünürken bu kez o beni şaşırttı ve boşta olan sağ elimi tutup sağ omzuma doğru yanaşıp kendini bana bıraktı,
    -"beni bırakma olur mu" dedi.o da soru sormamıştı. cevap vermedim.
    sımsıkı tuttum elini kaza yapsak emindim elini bırakmayacağıma, saçları gülistan gibi kokuyordu binler. bilenler bilir bir kızın kokusunu içinize aşkla sevgiyle çektiniz mi artık dünyanın en iyi kokusu olsa yine de onu unutmazsınız. işte ben şimdi bile derin bir nefeste onun kokusunu çekiyorum ciğerlerime.
    ···
  16. 16.
    +4 -3
    seminerde pek bi tak olmadı ben bir iki tanıdıkla karşılaşınca merveden biraz uzaklaştım haliyle. dönüş yolundayız.
    bu kez biraz daha erken davranıp kontağı çalıştırınca elimi uzattım, anlamıştı gülümseyerek sımsıkı tuttu elimi ve sarıldı yine yarım saat kadar bu şekilde gittik elim uyuştu ama kopsa yine bırakmadım elini.
    radyo açmıştım bu kez. pek radyo dinlemem hangisi olduğunu hatırlamıyorum ama gibko bi yarışma programı vardı. iki kişi arıyo radyocu soruyo ilk cevaplayana anasının dıbını yolluyo gibi bi formatı var neyse bi soru çıktı bu iki malda bilemedi bende bi yerden duymuştum yapıştırdım cevabı fibula diye. radyocuda biraz sonra cevabımız fibula olacaktı deyince benimki ho yanağımdan kocaman öpüverdi. lan şaşırdım bi an sevindim de bi garip oldum yani. güldüm "bu neydi şimdi" dedim. "soruyu bildin ya" dedi masumca. ölürüm sana dedim içimden. sonraki iki soruyu da bildim ve iki öpücüğüde aldım. artık o an ölsem gülerek ölürdüm heralde o kadar mutluyum amk. neyse sonraki soruyu bilemedim üzülüyorum falan yalandan güye öpücüğü kaçırdık diye bu kez daha büyük öptü. bu kez sormadım neden diye.
    neyse bir müddet daha gittik. duble yollarda bilirsiniz sağında solunda çeşme vs varsa oralarda yola biraz çıkıntı yaparlar kamyoncular işte yoldan geçenler dursun diye. bildiniz mi. hah işte bunlardan birini ilerde görünce bende sinyalimi verdim girdim.
    ···
  17. 17.
    +5 -5
    beyler ancak yazıyorum laptopta. sol kolum uyuştu adiler hızlı yazacam diye.. zaten yorgunluktan geberiyorum. neyse devam.
    bu çeşme bigi yerler tenha olur suyunu dolduran gider yani. bizde girince oraya merve sordu noldu niye duruyoruz diye. bende başta renk vermemek için susadııım dedim. güldü tabi gamzesine kurban olduğum tamam dedi iç de gel hadi.
    gittim bi elimi yüzümü yıkadım hafif gerindim vs. gibtir olup döndüm arabaya. özellikle kenara çekmiştim arabayı zaten. koltuğa oturunca gözlerine baktım mervenin "seni seviyorum ben merve" dedim. ellerimi uzattım tuttu o da"bende" dedi. ikimizinde gözlerinin içi gülüyordu. birbirini seven iki insan konuşmadan sadece bakarak ne kadar çok şey anlatabilir o an yaşadım. bi süre sonra gözlerim dudaklarına kayıyordu gayri ihtiyari. bunlar kaçamak bakışlardı ama yaklaşmaya başlamıştık birbirimize. ve öpüştük. onu öperken hissettiklerimi yazsam o da başlı başına bir hikaye olur heralde. sevgiyle, aşkla öpüyordum başlangıçta. nefes alış verişlerini dinlemek o kadar güzeldi ki dudağındaki o tat hayatım boyunca almadığım bir lezzetti. bir ömür öpebilirdim onu. nefeslerimiz hızlanmaya başlamıştı biraz biraz ve bu başka şehvetlerin bir habercisiydi sadece. ellerini bıraktım hafif te yan oturduğumuz için zorlanarak sol elimi gömleğinin al düğmesine uzattım. gömlek ve üzerine kazak giymişti. alttan iki düğme açtım. elimi tutu hafifçe itti. beni red mi ediyordu yoksa istemem yan cebime koy durumu mu bilemiyorum nefes alış verişlerimize güvendim ve düğmeleri bırakıp elimi açtığım iki düğmeden içeri soktum. yavaş yavaş tenine dokunmak beni de azdırıyordu ama onun ani irkilmeleri ne durumda olduğunu gösteriyordu.
    sıcacık göğüslerine varmıştım. ama sütyeni çin seddi gibi geçit vermiyordu. bense ince dokunuşlarla o kaleye girmeye kararlıydım..
    ···
  18. 18.
    +2 -2
    sol elimle bir hayli zorlanak sütyenini yukarı doğru ittirdip sıyırdım. resmen terin suyun içinde kalmıştık, gibişsek bu kadar olurdu. bir taraftan araba gelir mi heyecanı bir taraftan meleğimin dudakları.. elimi göğüslerinde gezdiriyodum. buna alışınca uçlarına yöneldim, onunda ateşinin çıktığını biliyorum. göğüslerini avcuma aldığımda ikimizde bir hayli terlemiştik, göğüslerinin yandığını hissedebiliyordum. avuçladıkça hafif iniltilerini ne nefes alış verişi duymak boşalmaktan güzel bir duyguydu. gibim dikilişti, belki o da ıslanmıştı ama daha ileri gidip gitmemek konusunda kararsızdım. o an bilmiyorum neden belki toplumsal baskılar bekli vicdanım yüzünden bi süre sonra yavaş yavaş elimi çıkardım dudaklarımı çektim ve sımsıkı sarıdlım merveye. "seni çok seviyorum merve" dedim "her şeyden çok"..
    ···
  19. 19.
    +5 -1
    evet binler hikayenin bu bir kısmı şimdilik bütün yazdıklarım birebir gerçektir yazdıkça o dünler geliyor aklıma kafam biraz kötü bugün ve yorgunum belki hata ettim bazıları pmden sövmüş canları sağolsun ama aşk bu ve daha sonunu dinlemediniz.
    özür diliyerek bu günlük burada bırakyıorum. son kısmı basitçe geçebilirdim ama hem yaşadıklarımı bilin hemde elleri gibinde bekleyen am züt memecilere ayıp olmasın diye bu kadar ayrıntı verdim. yarın gece saat 22.00 da devam edeceğim. yine biraz kafanız şişebilir edebiyat kısmından ama hikayenin aksiyon kısmından çok oraları güzeldi benim için..
    görüşürüz beyler. yarın bekliyorum bir iki pm var onları cevaplayacağım soru birikirse yarın gelip cevaplarım ve devam ederiz.
    kendinize iyi davranız ve yargısiz infaz yapmayın bu kardeşinize..
    ···
  20. 20.
    +8 -4
    devam ediyorum. eleştirileriniz çok da önemli değil beyler. isteyen dinlemez. kötü yakıştırmalara gerek yok.
    ~
    bu son yaşananlardan sonra bir iki gün kadar ikimizde çok yaklaşmadık birbirimize. hani ota taka birbirine küsen aşıklar olur ya biz de o şekilde davranıyorduk konuşuyoruz ama ciddiyiz. Galiba ikimizde yaşananları sindirmeye çalışıyorduk. benim açımdan çok bir problem olmadı kafamda aşk yönünden hiç bir soru işareti yoktu. sevmek nasıl bir duyguymuş arabadaki 10 dakikamızda yaşamıştım. sadece bize ait olan 10 dakika.. tabi histeri krizleri gibi ara sıra gelen bir soru da vardı aklımda. acaba merve ne yapıyor o ne düşünüyor.. ve sordum tabi. onun nöbetinin olduğu bir esnada güya oradan geçiyormuş havası vererek "nasılsın" dedim. bu tam olarak nasıl olduğundan çok ne hissettiğini öğrenmeye yönelik bir soruydu. o da anlamış olacak ki beni rahatlatan cevabı verdi: "iyiyim, çok iyiyim". "ama" dedi "konuşmalıyız." "önemli.."

    zihnimdeki karıncalar yine çalışmaya başlamıştı. birisi "kesin kocasına itiraf etti sonra pişman oldu" diyordu, bir diğeri "ayrılmak isteyecek işlerin bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemişti". zihnim karıncalanırken son duyduğum "ben sana haber vereceğim" sözü oldu.
    ···