/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +27 -37
    Üst edit 2:Hikayemiz bitmiştir arkadaşlar son attığım entry e şuku gelirse kendi başımdan geçen bir olayı anlatıcam

    Üst edit:Neden çügülüyorsunuz Allah ın müptezelleri

    1999 çınarcık

    1999 Yalova depreminden sonra Hürriyet Gazetesinin gazetecileri depremin izlerini silmekte olan Yalova/Çınarçık'a haber yapmak üzere kampa gider.
    Aşağıda okuyacağınız hikaye gazete ekibinden Mesut Türkcan'ın ve bir grup arkadaşının başından geçen olayları konu alacaktır.
    Hikaye Mesut Türkcan'ın ağzından yazılacaktır , kamera kayıtları ise benim tarafımca sizlere betimlenecektir. (Kamera kayıtları gazete arşivindedir , alınmasına müsade
    edilmemiştir.)
    Mesut Türkcan'ın izni ile yazılacak olan bu dosyada Yalova Depreminin izlerinden de söz edileceği için etkilenecek ve belki kaybettiği yakınlarını aklına getirip
    sıkıntı içine girebilecek kişilerin okumamasını rica ediyorum.

    10 Ağustos 2000
    ---
    Gazete ekibi olarak Yalova Çınarcık Depreminin birinci yıl dönümüyle ilgili bir inceleme dosyası hazırlamak için yola çıktık... Haber ekibimizde benim dışımda
    şefimiz Bahri Abi , yardımcı kameramanım Orhan ve asistanımız Neslihan Hanım vardı. Gazetenin bize tahsis ettiği Renault Broadway ile bayağı zorlu bir yolculuk çekiyorduk
    diyebilirim. Nihayetinde Yalova'ya varmıştık... Şehrin büyük bir kısmında hala enkazlar , tamamlanamamış inşaatlar , çok sayıda hasarlı araçlar vardı. Adeta terk edilmiş
    bir şehir izlenimi veriyordu... Şehirin merkezinde halen daha Kızılay'ın kan arabası duruyordu ve sürekli yardım tırları geliyordu... Gazetenin bizlere tahsis ettiği
    otele gittiğimizde saat öğleden sonra 5'di... Haber eşyalarımızı , kişisel eşyalarımızı odalara çıkardık. Akşam yemeğine kadar herkes yatağına çekilip uyumuştu... Otel
    bomboştu , bizim dışımızda kalan 4-5 kişi vardı yoktu... Akşam yemeği saati gelmişti. Koridora çıkıp giriş kattaki yemek bölümüne gidiyordum. Bomboş olan koridorlarda
    yürürken bir ses duydum. Yardım sesi gibiydi , bir kadına aitti sanki... "Kurtarın" diye bağırıyordu. Bağırıyordu ama ben bu bağırışı bir fısıltıymış gibi duymuştum.
    Kafamı arkama çevirdim , kimseler yoktu. Koridor bomboştu... Yemek için girişe indim hızlı hızlı. Deprem pgibolojisi üstüme çökmüştü... Bahri Abi , Orhan ve Neslihan gayet
    keyifli duruyorlardı.Bir kaç günü kendimize ayırıp sonraki günlerde halk ile röportajlar yapacağımızı , depremde kurtarılan kişiler ile konuşacağımızı söyledi...
    Çok zorlayıcı bir iş değildi... "He , bu arada bir iş daha var... Hokkabazlık" dedi gülerek... "Hayırdır Bahri abi , ne hokkabazlığı" dedim.
    "Yaa bu deprem anında insanlar ateş rengindeki ışıkların havada dolaştığını , gecenin sanki aydınlandığını , mezarlıktan ruhların kalkıp göç ettiğini falan söylüyorlar
    o olayı da araştırın dediler ama böyle saçmalıklara zaman mı ayırıcaz" dedi... O dönemi hatırlayanlar bilecektir , pek çok şehirde mezarlıklardan ruhların kalkıp
    göç ettiği söylenir hatta Bursa Ulucami'deki evliya ruhlarının deprem saatinden önce sokaklarda davul çaldığı ve halkı uyandırdığı rivayet edilir...
    Akşam yemeğimizi yedikten sonra odalarımıza çekildik.

    Rez alın uzun ve soluklu bir hikaye sizleri bekliyor

    not:Alıntıdır
    ···
  1. 2.
    +2 -1
    Aldım yerimi
    ···
    1. 1.
      +1
      Alinti degil feresten Calintidir
      ···
  2. 3.
    +1 -2
    fotograf fake beyler
    ···
  3. 4.
    0
    pREZervuar
    ···
  4. 5.
    -1
    Anlat oç
    ···
  5. 6.
    +6
    Odalar modern sayılacak tarzdaydı... O dönemin teknolojisi için televizyonlu odalar lüks sayılıyordu. Gazete herkese ayrı oda vermişti , sağolsun.Ben o gece erkenden yatağa çekildim... Televizyonlarda hep Yalova'daki depremin birinci yılının olacağıyla ilgili programlar yapılıyordu , izleyip fikir sahibi oluyordum. Yatıp dinleniyorken kapı çaldı , kapıyı çalan Bahri Abi'ydi.
    "Sahile gidiyoruz aslanım , gel istersen sen de" dedi... Otel odasında durmak sıkıcıydı , "bekle abi hazırlanıyorum." dedim ve yanlarına gittim.
    Kameramı da alıp küçük bir kayıt yapmak istiyordum... Otelden çıkıp taksiyle sahile gittik... Yalovanın sahili taşlık ve kayalıktır. Kayalıklarda oturup denizi izliyorduk. Neslihan ve Orhan yarının progrdıbını yapıyorlardı... Ben de Bahri Abi'ye sanki Yalova'nın bir mezar şehri olduğunu söylemiştim... Güldü.
    Sahilde otururken 5-10 dakika yalnız yürüyüşe çıktım... Kayaların ordan geçerken birden yine o sesi duymuştum.
    Yine "Kurtarın !" diye bağırıyordu birisi... Kayaların altından geliyordu ses... Kameranın ışığını açıp etrafa baktım. Kimse yoktu , ses seda gelmiyordu bir yerden.
    Kameranın ışığını gören Bahri abi
    "Hayırdır Mesut , bi durum mu oldu" dedi...
    "Birisi yardım edin diye bağırdı abi , bugün ikinci sefer oluyor bu ses" dedim... Sahilden kalkıp apar topar yanıma geldiler...
    Sağa sola bakıyorlardı ama bana pek inanmış gibi değillerdi...
    "Seni etkiledi heralde bu deprem muhabbeti... istiyosan seni yollayalım , yerine başka birisi gelsin sen de kafanı dinlersin he aslanım ?" dedi.
    "Yok abi yok büyütülecek bir şey değil." dedim... Ama korkmuştum.
    Çünkü tıpa tıp tanıdığım bir sesti... Aslında sanki o sesi otelden de önce biliyor gibiydim. Sanki o sesi daha önceden çok kez duymuştum.
    O gece pek fazla bir şey yapmadan otele geri döndük...
    ···
    1. 1.
      0
      rezzzzeeeeaaaakkk
      ···
  6. 7.
    0
    Okumuştum. Allahtan alıntı demiş arkadaşımız. En azından dürüst. Okumayanlar okusunlar güzel hikaye
    ···
  7. 8.
    +1 -2
    Trend olmazsa zütüme kafası hariç 45 lik girsin
    ···
  8. 9.
    +6
    Otele geldiğimde kamera kayıtlarını açtım.Pek sıra dışı bir şey yok gibiydi. Ancak bir uğultu vardı. Bizim ekipten birilerinin sesi olamazdı çünkü onlardan uzaktım , bölgede kuş , vahşi hayvan falan da yoktu.Ama yüksek bir uğultu sesi geliyordu ve bu ses net bir şekilde hissediliyordu... "Acaba rüzgardan mı" diye düşünmüş olsam da bu sesin pek rüzgar sesine benzemediğinin farkındaydım.
    Küçük detaylara takılan bir insandım ve bunlar beni iyi bir gazeteci yapmıştı... O gece güzel bir uyku çekip iyice dinlendim. Uyandığımda saat 6-7 gibiydi.
    Kahvaltı saat 8'de başlıyordu , ben de kahvaltıya inmeden tekrar kamera kaydının tekrar inceleyeyim dedim ama hiç beklemediğim bir şeyle karşılaştım.
    Kamera dün gece ilginç bir şekilde dün geceden 2 poz yakalamıştı... Yine o sahildi , sadece 2 tane ağacın fotoğrafı vardı. Yanlışlıkla çekilmiş gibi durmuyordu , üstelik dün gece baktığımda da yoktu.
    "Acaba uyku sersemi farketmedim mi" diye düşündüm ama dediğim gibi detaylara takılan birisiydim ve yanlışlıkla veya bilerek böyle bir resim çekmediğimden emindim.
    Ağaçların fotoğraflarına baktım... Sıradan ağaçlardı , herhangi bir özellikleri yok gibiydi.
    Daha sonra üstüne kafa yorulacak bir şey olmadığını düşünüp fotoğrafları sildim , videoyu da silecektim ama açıkçası işime yarayacağını düşünüp silmekten vazgeçmiştim.
    Saat yavaş yavaş 8'e geliyordu... Odadan çıkıp koridorda yürüyordum. Yine çok sessizdi ve ürkmemek elde değildi. Neyse ki koridorun karşı ucundan Orhan'ın çıktığını gördüm...
    Bu gerginlikle orada yürümek işkence gibiydi , Orhan'la konuşa konuşa inmek zor gelmeyecekti.
    Birlikte bu sefer asansöre atladık... Dün gece değişik bir kabus gördüğünü söyledi.
    ···
    1. 1.
      0
      Sen onu bunu geç de fotodaki kızın yüzüne kim boşaldı onu söyle amk. Makyajı akmış hep
      ···
  9. 10.
    0
    olum sıkıştırmayın lan şu merdivende oturur dinlerim
    ···
  10. 11.
    +7
    Kabusunda tanımadığı bir evin tanımadığı bir odasında olduğunu ve televizyonda Bahri Abi , benim ve Neslihan'ın ölüm haberini görüp ağlamaya başladığını , sinir krizi geçirdiğini anlattı.
    Açıkçası korkunç bir rüya olduğu belliydi... Bunları gülerek anlatıyordu , belli etmemeye çalışsa da Orhan'ın da korktuğunu seziyordum.
    "Bundan 1 yıl önce onlarca insan öldü bu şehirde , sokaklarda... Eee doğaldır bilinç altımıza işlemesi" dedim... Gülüştük ve kahvaltı sofrasına oturduk.
    Bahri Abi ve Neslihan bizden önce geçip oturmuşlardı bile...
    "Çok işimiz var çok... Hızlı hızlı yiyin yemeğinizi. Orhan sen fotoğraf makinasını alıp sağı solu fotoğrafla. Neslihan sen halktan 2-3 röportaj al , Mesut sen de al kameranı bir de mikrofon ayarla akşam ajansa haber kasetini yolla." dedi...
    Yoğun ve tempolu bir gün olacağı belliydi... Sokağa çıktık... Dört bir yandan işi halletmeye çalışıyorduk ve neticesinde 7-8 saatlik mesainin sonunda haberleri ve röportajları hazırladık.
    Halk korkuyordu... Çoğu deprem hakkında konuşmak istemiyordu.Zar zor ağızlarından laf alıyorduk.
    Gerekli şeyler toparlandıktan sonra otelde buluştuk... Neslihan montajı ve ajansa kargolama işini yaptıktan sonra yanımıza geldi.
    "Bahri Abi , kanaldan aradılar.Bu Kocadere köyünde halk depremde bazı şeyler gördüklerini. Sarı ışıklar geçtiğini , sokaklarda yıllar önce ölen insanların yürüdüğünü falan görmüş... Orayı da çekmemizi istemişler." dedi.
    Bahri Abi yine tersledi... "Bunlara ayırcak zamanımız yok... Milletin acısı varken hokkabazlarla mı konuşucaz" dedi.
    "iznin olursa ben bu işi yapmak istiyorum abi." dedim... Bahri Abi başta istemese de sonucunda ikna ettim.
    Çınarcık'daki çekimler bittikten sonra Kocadere'de de bir çekim yapılacaktı... Bahri Abi merkeze dönecek , köydeki işleri Orhan ve Neslihan ile beraber halledecektim.
    Akşam yemeği yendikten sonra dün geceki sahile doğru tekrar yürümeye başladık... Hava serin gibiydi. Rüzgar yoktu ama tatlı bir soğukluk vardı.
    Birlikte sahile gidip kumlara oturmuştuk.
    ···
  11. 12.
    0
    Okurum belki
    ···
  12. 13.
    +2
    trenddeyiz arkadaşlar elleriniz dert görmesin
    ···
  13. 14.
    +3
    Planladığımızdan daha erken bitmişti işler... Kalan 2 günü tatil yapmak için kullanacaktık.
    Bizim ekip kayalıklara yürüyordu bende deniz kıyısına oturmuştum. Deniz kıyısında otururken tepedeki uçurumda yaşlı bir kadının denize doğru dua ettiğini gördüm.
    Garip bir görüntü gibiydi... Haber değeri taşıyan bir fotoğraftı.
    Kamerayı çıkarıp fotoğrafını çekmeye çalıştım ama nasıl oldu , nasıl farkına vardıysa beni görüp hızlıca ordan uzaklaştı... Çok hızlı bir şekilde gitmişti ve giderken en ufak bir şey söylememişti.
    Fotoğrafa baktığımda orda yoktu... Yakalayamamıştım.
    Bahri Abi yanıma geldi... Olanları anlattım.
    "Doğaldır Mesut... Bu denizde kaç tane sahipsiz cenaze var düşünebiliyor musun ? Buraya gelip dua ederler... Çiçek atarlar... Doğal." dedi.
    Doğru söylüyordu... Burda olan şeylere şaşırmamam gerekirdi.
    O gece otele geri dönmüştük... Herkes yine odasına çekilmişti.
    Ben önceki geceki kaydı tekrar izledim...
    Kayadaki bir yazı dikkatimi çekti... "ہزار نو سو ننانوے " yazıyordu... Bu dili başta Arapça sanmış olsam da dilin aslında Urduca olduğunu öğrendim.
    Kamera kaydını durdurup yazıyı temiz bir kağıda geçtim... Çapraz odamdaki Bahri Abi'nin yanında gidip burda ne yazdığını sordum...
    Burda yazanın bir sayı olduğunu söyledi... "Ne yazıyor peki abi" dedim.
    "1999" dedi... Bu depremin tarihiydi...
    Ben şaşırmıştım... Ama Bahri Abi şaşırmamıştı , hatta kamera kaydını izlememişti bile...
    "Bunlar doğal şeyler oğlum... Geçen sene kazımış işte birisi" dedi...
    Bu hali bana biraz yapmacık geliyordu... Bir farklılık olduğu herkesin kabulüydü ama kimse bunu anlatamıyordu.
    Kağıttaki yazıya baka baka uyudum... Uyandığımda yine sabaha karşıydı.
    ···
  14. 15.
    0
    Kesin yaşandı
    ···
  15. 16.
    0
    feres'den çalmış beyler çugu
    ···
    1. 1.
      0
      alıntı olarak not düştüm arkadaşım
      ···
  16. 17.
    +6
    Uyanmama çalan telefon sebep olmuştu... Daha önce kapının da çalındığını hissetmiştim ama uykumdan kalkmamıştım.
    Telefondaki Bahri Abi'ydi... "Hemen gel aşağı , çabuk ol" dedi...
    Hızlı hızlı indim merdivenleri... Koridorda polisler vardı. Kapının önünde emniyet şeridi çekilmişti.
    Bahri Abi ve Neslihan beni aşağıda bekliyorlardı... Neslihan'ın ağladığını görüyordum...
    "Hayırdır Bahri Abi" dedim...
    "Orhan... " dedi... "Dün gece intihara kalkışmış... "
    Başta şaka yapıyorlar sanmıştım... "Saçmalama abi nasıl olur" dedim...
    Sonuçta dün gece şakalar yapan , sürekli güler yüzlü olan bir adamdı... Yaşam sevinci doluydu... Neden intihar edebilirdi ki ?
    "Bilmiyoruz... Resepsiyonu arayıp ambulans çağırmalarını istemiş.Kan kaybı çok , zütürüyorlar şimdi hastaneye." dedi...
    Bileklerinden bir tanesine fazla derin olmayan , sızıntılı bir kegib attığını ve banyoda öyle yattığını öğrendik.
    Bahri Abi de dönememişti... Orhan'ın bu yaptığı şey dönüşümüzü geciktirmişti.
    Polis inceleme yaptıktan sonra ifademizi aldı... Bu ifadeler halen emniyette bulunur.
    Daha sonra hastaneye Orhan'ın yanına gittik.
    ···
  17. 18.
    +1
    1999 çınarcık orjinali bu
    ···
  18. 19.
    0
    Rezzers kardeş seri olsan iyi olur primini yaptin zaten
    ···
  19. 20.
    0
    Way amk. Çalıntı başlık trendde benim orjinal hikaye güme gitti (bkz: o eve asla taşınmamalıydık)
    ···
    1. 1.
      0
      Bkz atamayan bebenin hazin sonu
      ···
      1. 1.
        0
        Oybirinci nesil normal 😂
        ···