dinler uydurmadır, bir kez daha söylüyorum; o günün koşullarına bağlı olarak insanları hizaya getiren sisteme din denir. bunun hem faydası hem de zararı vardır.

Pros
+ nasıl var olduğun ve ölümünden sonra ne olacağını sana söyleyerek endişelerini yok eder.
+ kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma cümlesini temel alarak sana bir yaşam tarzı kazandırmış olur.
+ hakimiyeti altına almış olduğu topluluğu, aynı görüşü paylaşıyor diye dünyanın öbür ucundaki toplumla seni kardeş yapar.
+ bireye huzur verir çünkü bireyin inandığı şeyden başka doğru olabilecek hatta karşısında durabilecek başka bir inanç olamaz. ayrıca bu da onu haklı yapar.

Cons
+ sürüden ayrılırsanız sürü için bir değeriniz kalmaz. ya yalnız kalacaksınız ya da iki yüzlü olacaksınız.
+ var olduğu kanıtlanamayacak bir şeye inanmanızı ister, bu yüzden mantığınıza söz geçirmek zorundasınızdır.
+ iplerinizi başka birilerinin eline farkında olmadan verebilirsiniz, çünkü kendinizi geliştirmeye ihtiyacınız olmadığı için insani ilişkilerde başarısız olacaksınız.
+ yaratıcıyı tanımlamak için metafor kullanma ihtiyacı duyacaksınız. mantığınızı bir kenara bıraktığınız için yapacağınız metaforlar nedensellik içermediği için çok basit olacak ve 4. yüzyılda yaşamış bir filozofun bile sizden daha mantıklı metaforlar yaptığını göreceksiniz.
+ sizin için asıl önemli olan şey öbür dünya olacağı için, orası için çalışacaksınız ve bu yüzden bu dünya işlerini aksatacaksınız.

aklıma geldikçe eklerim.

5 yıl ingilterede evanjeliklerle yaşadım 9 yıl japonyada budist tapınağında eğitim aldım 4 yıl moskovada laveyan satanistleriyle beraber kaldım 2 yılda moğolistanda şamanlarla yaşadım ayrıca atalarım arnavut yani ateisttiler bende doğal olarak ateist doğdum evet sorularınızı alayım

eksini verdim anadolu çomarı seni.

yolla panpa

yolla panpa

tekrar bak

peki .

The 3rd Eye is directly related to the 6th chakra and the pineal gland. It is located on the middle of the forehead above the brows and along with the 6th chakra that sets in back of the third eye and the pineal gland, it is the psychic sight of the soul. In the average person, the pineal gland is atrophied and dormant. Because of centuries of humanity being cut off from practicing power meditation where energy is circulated like blood where it is needed, many areas of the human soul have ceased to function - another sad result of xianity.
The third eye contains the last of the three knots. Once this knot is open and energy flows through, the crown chakra is easy to open. The third eye contains the astral sight. Through the third eye, astral images are transferred to the brain. The third eye is also important in telepathy and influencing others. I have found in willing others, thought energy should strongly be directed to the other person's third eye, even though this cannot be seen. The third eye is receptive to energy directed at it.
The third eye, along with the sixth chakra, controls the eyesight, the sinuses, and the skin. It is with the third eye that we can see auras, do scrying, and see energy. The pineal gland and the sixth chakra are behind the third eye.
The third eye is the front of the 6th chakra. The 6th chakra is where the ida and pingala serpents meet. When the kundalini pierces this chakra, it opens the last of the three knots. A flash of light is often experienced when this occurs. Opening the 3rd eye is a major step in consciousness.

Bir daha açılmamak üzere kapatamazsın ama kontrol edebilirsin.

edit: düzelttim

1 - Bağdaş kurarak oturun, sırtınız düz olsun. Gözlerinizi kapatın ve rahatlayın.
2 - Burnunuzdan nefes alın, önce karnınızı doldurun ardından göğüsünüzü.
3 - Nefesinizi yavaşça verin, önce karnınızdaki havayı ardından da göğüsünüzdeki havayı boşaltın. Ayrıca nefesinizi verirken diğer yandan, dilinizin ucunu alt ve üst dişlerinizin arasına yerleştirin (dilinizi sıkıştırmayın, ısırmayın) ve "TH" sesini çıkartmaya çalışın ve nefesiniz bitene kadar bunu sürdürün. Diliniz dişlerinizin arasında titreyecektir. Bunu ayarlamanız bir kaç saniyenizi alabilir merak etmeyin, stres yapmayın ve devam edin. Kaşlarınızın birleştiği yerin biraz üzerinde bir his oluşacaktır, oluşmadıysa da titreşiminizi gözden geçirin.
4 - Bunu 4 kere yapın ve bırakın.
5 - Bu egzersizi 4 gün boyunca (24 saat ara ile) yapmanız çok ama çok önemlidir. Eğer bunu yaparsanız, 3. göz için ilk adımınızı yani aktive etmeyi ve açmayı tamamlamış olursunuz.
6 - Bu egzersizi tamamladıktan sonra, 3. gözünüzün bulunduğu yere odaklanarak meditasyon yaptırmayı sürdürürseniz tamamen açmış olacaksınız. Rahatlamanız ve göz kaslarınızı sıkmamanızda fayda vardır. ilk başlarda sadece boş bir karanlık görüyor olabilirsiniz, bu sizin 3. gözünüzün aktifliğine bağlıdır. Ardından, muhtemelen uçuşan renklerle karşılaşacaksınız, tıpkı bir çiçek dürbününden bakıyormuşsunuz gibi. Meditasyonu alışkanlık haline getirip uzun bir süre yaptığınız zaman ise o renklerin şekil aldığını ve size görüntü oluşturduğunu fark edeceksiniz. Rahat olmayı unutmayın. 3. gözünüzün olduğu yerde meditasyon yapmasanız dahi bir his oluşabilir merak etmeyin, zamanla geçecektir.

Olası beklentiler;
1 - Baş ağrısı veya alnızın ortasında bir basınç hissi. Pineal gland' ınızın uyanmaya başladığını haber verir.
2 - Eğer benim gibi sizin de migreniniz varsa, tetiklenebilir. Saatlerce süren ağrılarım acıya dönüştü ve bunun yüzünden geceleri uyuyamadım hatta ve hatta gözlerimden yaşlar bile geldi.

amk şarkısı.

baba tarafım bulgar, babamın gözleri yeşil dedemin mavi babannemin kahve
anne tarafım yunan, annemin gözleri kahve dedemin mavi ananemin kahve
ben tr de doğdum gözlerim ela, şimdi gibtir git.

nelson mandela

şeyi söylüyorum. 4 yıl önce önlisans kazanmıştım, başımdan geçen iki olayı anlatıcam.

ikinci yılımda, 1 ve 2. yarıyıl olmak üzere iki tane proje alacaktık. projenin içeriğini ve maliyet açısından kişi sayısını bölüm başkanı olan hoca belirliyordu. biz, üç kişi yaklaşık 150 tl maliyeti olan bir projeyi yapmak üzere çalışmalarımıza başlamıştık. o sıralarda paraya sıkışmıştım ve ailem bana 2 hafta sonra gönderebileceğini söylemişti. bende bunu diğer arkadaşlarıma söyledim ve iki hafta sonra projeye başlamak için karar aldık. zaten diğer arkadaşımda sıkışıktı, problem olmamıştı onun için de ama üçüncü kişi tam bir huur çocuğu olduğundan, parasının yettiği kadarıyla projeye başlamış hatta baya bir ilerleme kaydetmişti ve bizim bundan haberimiz dahi yoktu. 2 hafta sonra para elime geçtiğinde, ihtiyacımız olan malzemeleri temin etmek için arkadaşımla istanbulda iş hanına gitmiştik. orada bütün hepsini bulamasakta, ihtiyacımız olan şeylerin çoğunu almıştık. bu sırada da oç ile telefonda da görüşüyorduk işte bunları bulabildik aldık çoğunu falan. çocukta hiç ses etmeden tamam diyordu bunlara. ne zaman başlıyıcaz derken araya vizeler girdi, 2 hafta böyle geçmişti. sınavlardan sonra bölüm hocası bizi yanına çağırdı diğer arkadaşımla beraber. içeri girdik, oç de orada oturup pişkin pişkin bakıyor bize.

hoca: oç nin söylediğine göre projeye hiç yardım etmiyor muşsunuz?

oç, projenin büyük bir kısmını bitirmiş ve yaptığı şeyleri yanında getirmişti.

ben: hocam, oç bize haber vermedi.

oç: yalan söylüyor, ben size 1 aydır söylüyorum dinlemiyorsunuz beni.

hoca: tamam oç sen git.

ardından elimizde kalan süre içerisinde bizden, yeni bir proje bulmamızı ve yapmamızı istedi. harcadığımız paraları da söylemiyorum bile.

ikinci yarıyılda, bu sefer oç yok, ikimiz proje aldık. önceki gibi sıkıntımız olmamıştı ama, bir kutuya ihtiyacımız olmuştu. kutuyu benim arkadaş, sanayide bulduğu bir marangoza yaptıracağını söylemişti. tamam dedim ben ölçülerini alayım sana söylerim ona göre yapsın. olum ortalama bi kutu işte, ortasında delik olmayacak mıydı? dedi. evet dedim, tamam hallettim ben dedi. lan diyorum neyini hallettin? sen merak etme akşama doğru buluşalım seni zütüreyim oraya dedi. iyi dedim hadi bakalım. akşam oldu buluştuk, marangoz dayının yanına gittik. adamın yaptığı kutu transparan dı, plastik bir malzemeden yapmış ve kaliteli diyordu. ölçüsünü vermediğim halde, ortasına bir de delik açmış kocaman. bir kutuya bakıyorum bir de arkadaşa. dedim ne kadar istiyorsun buna? 50 lira demezmi. tamam abi yarın gelir alırız dedim.

kafasını gibtiğimin salağı. 50 lira nedir lan? bulmuş gerizekalı bir çocuğu, geçiriyor da geçiriyor. oradan çıktık, gel dedim gidiyoruz. bulduğum bi toptancıya girdik. 5 liraya aynı boyutlarda plastik kutu aldık, ölçtüm deldim ortasını. sonra dedim buna gibtir git, ben gerisini tamamlarım. gittim eve 1 günde bitirdim hocaya teslim ettim. devreye özel yapım ac/dc converter lazımdı, türkiyede de bu devredeki bir malzemenin olmadığını öğrendim, yani çalışmayacaktı. çalışmıyordu amk mun şeyi. mecbur bu şekilde hocaya zütürdük. hoca bunu kabul etmedi, gib kafalı doçent. ne yapcaz ne edicez derken, 2 gün süre verdi bize. gittim bastım parayı hazır elektronik devre aldım. giberim dedim kutusunu, estetiğini. 9v luk pil ile birlikte, hazırladığım gibindirik dosyayı lap diye koydum adamın önüne. adam bi bana baktı, bir de önündeki zımbırtıya. ardından bana dönüp; çalışıyor mu bare? dedi. ayıpsınız hocam dedim, parmağımı sensöre zütürüyorum, tık tık röle atıyor led yanıyor voltaj çıkışı veriyor falan. tamam lan gidin dedi, geçer not verdi.

özet: arkadaşlarınızı iyi seçin beyler.

sende ona ültimatom ilan et

yaradılışçı soruna mantık ve bilim çerçevesinde yaklaşıyor olmanı kınadım. teistik dini inançlarda, ya da inançlarda mantık aranmaz bunu bir türlü öğrenemediniz.

kadriye veya gülbahçe köyü

"an end beyond compare"

Her ikisi de Hakiki iman ile ölen bir çocukla yetişkin bir kişiyi Cennet'te düşünelim. Yetişkinin Cennet'te çocuğunkinden daha yüksek bir yeri vardır. Çocuk, Tanrı'ya soracaktır; "Bu adama niçin daha yüksek bir yer verdin?" Tanrı, "Birçok iyi iş yaptı" yanıtını verecektir. O zaman çocuk "Niçin iyilik yapmama fırsat vermeyecek kadar erken ölmeme izin verdin?" diyecektir. Tanrı, "Büyüyünce bir günahkar olacağını biliyordum, bu nedenle çocukken ölmen daha iyiydi" yanıtını verecektir. Bunun üzerine Cehennem`in derinliklerine mahkum olanlardan bir çığlık yükselecektir; "Ya Rabbim! Neden günahkar olmadan önce ölmemize izin vermedin?"

ne yapardınız? biliyorum aranızda nefessiz giberim vs. diyenler olacaktır ama durup bir kere ciddi anlamda düşünün. şarkıda bu konuyla ilgili bir hikaye anlatılıyor ve yanlış hatırlamıyorsam isveçe ait bir şey.

selam .

1- mutlak bilgiye (bilgi1) ulaşılamaz.
2- deneyimle daha aşağı derecede bir bilgiye ulaşabiliriz (bilgi2).
3- fakat bilgi2 özeldir, zorunlu olarak geçerli ya da toplumsal olarak kabul edilmiş değildir.
4- kendi deneyimlerimizi başkalarınınkiyle karşılaştırarak ve onlardan öğrenerek bilgi3`ü, kamusal olarak geçerli bilgiyi inşa edebiliriz.

1- Aldırmadan yoluma devam ederim.
2- Sadece şu sebeplerden dolayı bazen bunu yapmak zorunda hissederim, bazende yapmam; genelde kapasitelerinin yetmeyeceği için veya aradaki bağlantıyı kuramayacaklarını tahmin edebildiğim için.
3- Yeni bir gruba katılmam, insanlarla yakın ilişkiler kurmam.
4- 1 saniyeden daha fazla süre ile kesişmem, insanlar ilgimi çekmiyor.

abdullah, abd ve allah kelimelerinden türemiş yani allahın kulu anldıbına geliyor. abdülmuttalip ise "seeker" yani arayan, arayıcı anldıbına geliyor iyicene araştırmadan zütünden uydurma.

kendimi iyileştiren, kalbimdeki bir tüy. içerisine bak, orada asla bir başlangıç olmadı. kabuğumu soyuyorum, bir kaç tane deri parçasından ibaret içim ve etrafım.

bunun içerisinde bir acı yok. bir karşılıklık da yok. kefaretimi öde, bütün günahlarımı sil, hatalarımı say ve gitmeme izin ver.

gelmesini beklediğim şeye karşılık kelimemi, umudumu, hazır tutuyorum tıpkı en umutsuz duanın içinde de olduğu gibi. tıpkı güneş ışınlarının içerisinde, karanlığa karşı duyduğum hasret gibi.

arzuların kaynağını bulmak. göz yaşlarıma dokunuşunu duymak. yaşadıklarımızın tadı gibi kokuyorlar.