• 1 / 9 / 102 entry
  • 12 başlık
  • 507.47 incipuan

open your meme "memeni aç aç"

  • 0
    hayat nedir ve nasıl sikilir
    ekmeğimize taş koyma huur
    ···
  • +1
    hayat nedir ve nasıl sikilir
    okuduğu belli olan bir iki kişi varsa devam
    ···
  • 0
    hayat nedir ve nasıl sikilir
    gibin sağolsun panpa
    ···
  • 0
    hayat nedir ve nasıl sikilir
    Hocanın adının Ersin olduğunu ve Türk Edebiyatı hocası olduğunu öğrendim. Genel gözlemlerin ardından böyle bir durum raporu çıkardım kendime;

    -En arka sağ-sol köşede tek oturan iki apaçi, çift dikiş
    -Orta sırada en önde ve onun arkasında oturan 4lü kız grubu, ilerleyen zamanlarda sınıfın kurtarıcısı olan kopya makineleri, sınıfın inekleri.
    -Sağ, en öndeki sarışın, uzun boylu, olgun kız baya güzel aq ama o da çift dikiş
    -Yanında oturduğum kızda güzel ama put gibi oturduk bi kere bile konuşmadık nasıl muhabbet açarım bunla amk

    Gözlemlerimi düşünürken zil sesiyle kendime geldim. Kutsal seçenekler önüme dizildi bir anda. "Sınıfta, özgüvensiz inek-süt gibi otur. Kantine inip masalarda otur, karı kız ortamı yapmaya çalış. Okulu gez, kafa dengi panpalar bul." ilk seçeneği zaten 8 sene kullandım, bi tak faydasını da görmedim diye onu eledim. ikinci seçenekte ilk gün için erken, ortalık ana baba günü gibi zaten. Herkes bir yerlere gidiyor, karı kız bulunur acelesi yok" diye düşünüp kafa dengi birisini bulmak için okulu gezmeye başladım.

    ilk tenefüs 15 dakika, diğer tenefüsler 10 dakika, öğle molası ise 50 dakikaymış.

    ilk 15 dakika boyunca okulu geziyordum, kızlarla muhabbet açmaya çalışanlar, çoktan grubunu kurup takılmaya başlayanlar, tuvalette samanyolu efektleri yapan cuğaracı panpalar ve eskiden tanışanlar... Amk zaten arkadaşı olmayan bir insandım, sanki benim gibi okulda başka tek gezen yok. Herkes birbiriyle tanışmış biri ile. En son boynum bükük bir şekilde sınıfa dönüp sırama oturdum, yanımdaki esmer kız daha gelmemişti. Belki de tenefüs daha bitmedi diye gelmemiştir diye pek önemsemedim, telefonumu çıkartıp kurcalamaya başladım. Hava atıcam ya tabi sınıfa amk. Telefona baksanız gerçi hiçbir tak yok. Ne bir müzik, ne bir fotoğraf, ne bir oyun. Sadece rehberimde anne-anneanne-dede üçlüsünün numarası, tam bir rezillik.

    Telefonuma yavaş yavaş alışırken, zil çaldı. Sınıf yavaştan dolmaya başladı, yanımdaki esmer kızı kapıda görünce düşünmeye başladım. Bu kızla bir şekilde muhabbet açıp ileriye dönük yatırım yapmalıydım. Onu fark etmemiş gibi yapıp telefonumla havalı bir şekilde uğraşmaya başladım, kız başıma kadar gelip kalkmamı bekliyordu ama fark etmemiş gibi yapıyordum. En son dayanamayıp kalkmayacak mısın? diye bir soru sordu ve aramızdaki ilk diyaloğa bir start vermiş oldu.

    • B:Ben E:Esmer kız*

    E:Kalkmayacak mısın?
    B: Pardon ya, telefonumun ayarlarını yapıyordum da fark etmemiştim.* Bu sırada nerdeyse telefonu kızın gözüne sokucam aq yok öyle kasılmalar falan.*
    E: iyi, müsade ette geçeyim artık. Zil çaldı, ders başlar.
    B: Tamam, pardon. *kalktımda, bunla bi gib olmaz çok egolu falan diye düşündüm*
    E: Önemli değil(nokta)

    Son cümleyi de iğneler gibi söyleyip oturdu, ben de yeniden yerime oturdum. Kız, sınıftakilerden çok farklıydı. Herkes liseye geçtiği için zütünü yırta yırta geziyor, cıvık cıvık ve çocuksu tavırlar takınıyorlar, ama bu kız oldukça sakin ve sessizdi. Aramızı sağlamlaştırmak için ders ne diye sordum, umursamaz bi tavırla "Matematik." diye cevapladı. Aq kraliyet ailesinden falan geliyor heralde, huurdaki havaya bak.

    Sınıfın kapısı açılıp içeriye 50 yaşlarında, kısa boylu, sarışın, kilolu böyle uyuz tipli bir kadın beyaz önlüğü ileri birlikte içeri girdiğinde tüm sınıf susması gerektiğini fark etti. Kadın gayet otoriter bir şekilde direkt masasına geçip oturdu, ciddi ve sert bir ifadeyle adının "Neriman" olduğunu ve kendisinin bizim "Matematik öğretmenimiz" olduğunu söyledi. Ardından kendi dersinin işleyişini anlattı. Neymiş efendim, ayağa kalkmak, soru sormak, gülmek, uyumak, camdan bakmak, not tutmamak, dersi takip etmemek, ödev yapmamak yasakmış. Nefes almakta yasak olsaydı tam olcaktı amk. Bu karıya uyuz kaptığımı yavaş yavaş fark ettim.
    ···
  • 0
    hayat nedir ve nasıl sikilir
    dıbına koyduğumun koridoru git git bitmiyordu, en son kapıya geldiğimde nefesimi tuttum ve sınıfı dinledim, içeride şen şakrak eğlenceli, cıvıltılı bir ortam vardı. Neşem yerine gelmişti biraz. Kapıyı tıklattıktan sonra oluşan ölüm sessizliği yannanı yediğimin kanıtıydı. Bütün sınıf avel gibi yüzüme bakacaktı, ben de hocaya ne diyeceğimi düşünecektim. "giberler" diyip kapıyı açtım, içeriye baktım. Her çeşit insan vardı aq, sınıf sınıf değil sanki Nuh'un gemisi. Kısa boylusu mu dersin, sırığı mı, şişkosu mu bilmemnesi, anası, babası danası vesaire. Bütün suratlar kitlenmiş bana bakıyordu, aq tribe girmiş gibi oldum. Salak salak hocanın masasına ilerledim, masada orta yaşlı sıcakkanlı görünen bir adam oturuyordu. Dersin ne olduğu, bu adamın kim olduğu hakkında bi bilgim yoktu. en kötüsü herkesin bana kitlenmesinin, geç kalmanın ve orta yaşlarda bir adamın boş bakışlarla bana bakıp, birşeyler söylememi beklemesiydi. Hadi buyur, şimdi ne söyleyeceğim buna diye düşündüm. Nedendir bilinmez ama ağzımdan direkt "Selamun aleyküm, geç kaldığım için özür dilerim." oldu. Sınıftan çıt çıkmıyor, hoca hala bana bakıyordu. "Lan, yanlış birşey mi dedik amk" acaba diye düşündüm ve sonra bir an kahveye gelmiş gibi giriş yaptığımı fark ettim. Hocadan geç kaldığım için özür dilerim, Allahtan hoş karşıladı cidden sıcak kanlı bir pekekentmiş.(Böyle olduğuna bakmayın ilerde anamı gibecek.) Oturabileceğimi söyledi, ben de değişik tiplere doğru baktım. Herkesten uzak, en arka köşe tavsiyemdi ama çiftdikiş olduklarını tahmin ettiğim 2 kişi çoktan mitoz bölünmüşlerdi sağ-sol köşelere. Sağ en arkanın bir önünde, tek başına oturan esmer, uzun siyah saçlı, kahverengi gözlü bir kızı gördüm. Utanarak onun yanına ilerledim, o sırada bile herkes bana bakıyordu amk resmen bu sınıf beni tribe sokacak.

    Kızın yanına yannan gibi hiçbirşey demeden oturdum. Sınıftaki gözler yavaş yavaş benden çekilmeye başlanmış, herkes yeniden kaynaşmaya falan başlamıştı. Bende kim ne ayak diye yavaş yavaş gözlem yapmaya başladım.
    ···
  • 0
    hayat nedir ve nasıl sikilir
    şuku veririm panpa, şuku verince bir şeyim eksilmiyor *
    ···
  • 0
    hayat nedir ve nasıl sikilir
    Okulla aram fazla olmamıştı, SBS'den fazla iyi bir puan alamamıştım. Semtime yakın bir turizm meslek lisesine kayıdım yapılmıştı. Artık bende liseliyim diye hafiften seviniyordum, büyük zaman gelmişti. Yarın sabah lisenin ilk günüydü, beynimi bir sürü düşünce kurcalıyordu. Tamamen yeni bir okul, yeni insanlar ve yeni bir hayat. Belki de mutlu bir lise hayatım olucak diye seviniyordum. Oysa ki hayatımın daha fazla dıbına koyulcağından haberim yoktu. Düşüncelerimle birlikte zorlanarak uykuya dalmayı başardım.

    Sabah, televizyondan gelen sesle uyandım. Evden birisi neden olduğu bilinmez sabahın köründe son ses haber dinliyordu. Gözlerimi ovuşturup odadan çıktım, lavaboya gidip ellerimi ve yüzümü yıkadım. Gürültü kaynağına doğru ilerledim, dedem erkenden kalkmış sabah haberlerine bakıyordu. içimden "hay dıbına koyayım dede, uykumu bin ettin" diye söylenip duvardaki saate baktım. "08:41: Bu sefer sesli sesli "hay dıbına koyayım." diyip hızla odama koştum.

    Hazırlanırken kafamı bir sürü düşünce kurcalıyordu, normalde 8:00 gibi evden çıkıp, 8:20 gibi okulda olmam gerekiyordu. "Niye kimse uyandırmadı beni amk, aha ilk günden rezil olucaz, sınıfa nasıl giricem lan herkes bana bakıcak" gibi paranoyalara boğularak güç bela hazırlandım. Evden çıkmadan saate son bir kez baktım. "8:50" Bu sefer hepten yannanı yedik diye düşünüp evden çıktım, okula öyle bir koşuyorum ki sanarsınız arkamdan 30 tane zenci beni gibmek için koşuyor. Öyle bir koşuş yoktu cidden. Yaklaşık 10 dakika süren koşumdan sonra okula vardım. Bahçede in cin top atıyor, dersliklerin camlarından sesler geliyordu. Biraz heyecan, korku, utangaçlık ve rezil olmuşluk hissi ile içeriye ilk adımı attım.

    Koridorda dersliklerin ve çeşitli odaların yerlerini tarif eden panolar vardı. Dersliğim 9/B olarak aklımdaydı. Dur lan, 9/D olmasın bir de? Tam salak diye etiket oluruz okula. Yok, yok 9/B'dir diye bir düşünüp 9/B'nin olduğu 3. kata çıktım. işte o koridordaydım. Sınıfın kapısının yanındaki 9/B yazısını fark ettim, kurbanlık koyun gibi ilerlemeye başladım. Bir yandan terlemiş, bir yandan ilk günüme gibko şekilde başlamış ve rezil olmuştum. Sanki hayat 8 yıl boyunca beni serbest bırakıp bir andan hardcore'a bağlamış gibiydi.
    ···
  • 0
    hayat nedir ve nasıl sikilir
    şimdiden veren çugunu panpa
    ···
  • 0
    hayat nedir ve nasıl sikilir
    Orta halli bir ailede dünyaya gelmiştim, annemle babam çok sık kavga ettiği için ben daha 9 yaşındayken ayrılmışlardı. Babam da başka bir şehire gitmişti. Annemle beraber kalıyordum, zaman zaman ananem geliyordu. Babamla evlendiği için dedem annemle konuşmuyordu, boşandıktan sonra da durum değişmemişti. Hala konuşmuyorlardı. Babamın gitmesiyle pgibolojik sorunlar yaşamaya başladım, hırçın, mutsuz bir çocukluk geçiriyordum. 14 yaşıma kadar doğru düzgün arkadaşım olmadı, sürekli kavga eder okulu asardım. Tam anlamıyla bir bintim yani. Yaşıtlarımın aksine, eğlenmeyi ve mutlu olmayı unutmuştum. Liseye başlamamdan itibaren hayatımın düzelmeye başladığını sanmıştım. Oysa ki herşey gittikçe daha da kötüye gidecek, tam anlamıyla hayatım ve ortalığın dıbına koyulacaktı. Seri seri yazıyorum panpalar, sigaraları - çayları hazırlayıp keyfinize bakın.

    not: rez alın ki taku takuna yazmadığımı bileyim panpalar, uydurma, olağanüstü güçlerimin ve abartıların olduğu bir hikaye değil. Fantastik şeyler arayanlar başka başlıklara. ipucu olarak şunları diyeyim, bolca acı anılar, gibiş, şaşırtacak gelişmeler var hikayede.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    kimse okumuyor mu ya, belli edin kendinizi +3 olursa başlık seri şekilde devam
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Yaklaşık 1-2 ay aynı böyle geçti. Erhan denen pekekent ara sıra bize geliyor, gelecek hayallerini kuruyor ve annemi sürekli evliliğe hazır olduğuna inandırmaya çalışıyordu. Fazla bir gelişme yaşanmadı, sadece Erhan ile bir kere ne bakıyorsun olayı gibi bir şey oldu aramızda. Aslında adamın bana baktığı yoktu, ben adama sataşmak için kendimi bildiğin tribe sokuyorum. Sigara içmeye de alışmıştık Oğuz ile, ailemizden ve arkadaşlarımızdan gizli saklı tenha yerlerde etrafı kolaçan ede ede içiyorduk.
    Aysun ile aramız baya iyi oldu, hatta çıkma teklifi ettim kabul etti. Bu kadar gibik sokuk olayda bana tek iyi gelen Aysun'du. Mutluyduk, okulda çoğu kişi çıktığımızı biliyordu. Erkekler Aysun'a mesafeli davranıyor, ben de kızlarla mesafeliydim. Öyle klagib sevgililer ne yapıyorsa onu yapıyorduk, el ele geziyor, sarılıyor, fotoğraf falan çekiniyorduk. Ama diğer abazan huur çocukları gibi değildim. Kızı bir kere bile dudağından öpmeyi ya da ellemeyi bile düşünmemiştim. Sadece seviyordum, saf ve temiz duygularımla seviyordum hemde.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Sabah artık bünyenin alışmasıyla saatimde uyandım, rutin kahvaltı-hazırlanış-evden çıkış vesaire derken Aysun'u bekliyordum köşede. Bu sefer biraz geç geldi, saçlarını örmüş o yüzden geç kalmış. Beraber okula gittik, o gün baya durgundum dün akşamki konuşmalardan dolayı. Aysun fark edip ne olduğunu sordu, önemli bir şey olmadığını falan söyledim yine de anlatmamı istedi, en son ailevi bir şey özel dedim, utanarak pardon dedi. Okula gidene kadar konuşmadık, hafiften aramızda soğuk rüzgarlar esti. Sınıfta bunu teselli ettim tabii ki espriler falan yaparak. Okul o gün baya sıkıcı bir şekilde geçti, çıktıktan sonra Oğuz'la sahilde bir çardağa gidip oturduk. O da fark etti üstümdeki kara bulutları.

    (B: Ben - O: Oğuz)

    -

    O: Anlat bakalım, ne bu suratının hali?

    B: Birşey yok be oğlum.

    O: Lan biz kardeş değil miyiz amk, nesi yok işte baksana şu suratın haline. Aysun ile birşey mi oldu yoksa?

    B: Yok ya, iyiyiz Aysun'la.

    O: Ee, ne var sende o zaman?

    B: Hani sana bi heriften bahsettim ya, annemin mesajları okudum demiştim.

    O: Ee?

    B: Bize yemeğe geldi, böyle espri yapmaya çalışmalar, bilmemneler... Şirin gözükmek için her şeyi yapmaya çalıştı huur çocuğu. Geceleyin 3 gibi de uykumdan uyandım, salona gizlice gidip bunları dinledim. Yok aga, bunlar evlenmeyi düşünüyor. Ne yapacam ben şimdi?

    Anlattıklarım karşısında Oğuz'un da yüzü düşmüştü, başka birisi olsa "boşver" diyip sallardı, bu çocuk harbi benim için üzülmüştü dıbına koyayım. Geldi elini omuzuma koyup "Her zaman ben senin yanındayım, birbirimize kardeş dediysek sahip çıkmayı biliriz. Merak etme, ne olursa olsun biz hep beraberiz." Ulan varya, utanmasam orda hüngür hüngür ağlardım. Baya da içim sıkıntılı, ne yapayım ne edelim diye kafamdaki tilkileri koştururken aklıma okulun ilk günü geldi. Tuvalette sigara içmiştim. insanlar kötü olunca ya da öyle şeylerde sigara içiyorlar diye Oğuz'a bir şey çaktırmadan doğru en yakın marketin yolunu tuttum, Oğuz'da "ne alacaz?" diye soruyordu habire, hiç cevap vermeye tenezzül etmedim.

    Markete girdiğimizde sigara rafına baktım. Ne alcağımı da bilmiyorum, bi yandan korkuyorum bi yandan istiyorum. En son gözüme çarpan Lucky Strike'yi istedim. Adam paketi tezgaha koydu, bir tane de çakmak rica ettim. Parasını ödedikten sonra paket ve çakmağı cebime koyup çıktım.

    O: Oğlum sigara niye aldın?

    B: Dertliyim dıbına koyayım napayım?

    O: içiyor muydun?

    B: Yoo?

    O: Ee?

    B: Ne ee dıbına koyayım? ilk defa alıyorum.

    O: Tamam ben de içicem

    B: Tamam

    -

    Eski yerimize gidip paketi cebimden çıkarttıp, Oğuz'a ve kendime bir dal alıp paketi cebime geri koydum. Bu sefer de bir heyecan basmıştı üstüme, acaba birisi görür mü, bizimkiler duyar mı falan diye bir sürü paranoya yapıyordum. En son cesareti toplayıp sigaraları yaktım, yine "hii babam geliyor" yapıp içime çektim ve öksürüğe boğuldum.
    Oğuz'da aynı şeyi yaptı, o da öksürdü. Güldük yeniden denedik ve öksürüğün azaldığını fark ettik.
    Yavaş yavaş öksürmeden içmeye alışmıştık.

    Sigaralarımızı bitirdik, evlere dağılmak için yola koyulduk. Bizim evin oraya yaklaştığımda Oğuz'a sigara isteyip istemediğini sordum. "Üç tane versen yeterli heralde." dedi, üç tane verdim o evine, ben evime gittim. Anneme her gün biraz daha kırılıyor ve sinirleniyordum, direkt odama çıkıp kapıyı kilitledim tek kelime etmeden.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Son günlerde sık sık olan bir şey. Yine bir kabus ve yine gecenin bir saati uyandım. Ama bu sefer kabusu net hatırlıyordum, babamı görüyordum. Büyük elleriyle valizlerini sürükleye sürükleye arabamıza taşıyordu. Ben balkondan bağıra bağıra ağlıyordum. "Baba gitme, ben seni özlüyorum. Bırakma beni bana." Rüyanın etkisi ile gözlerim yaşarmıştı, birazda hüzünlenmiştim. Dokunsalar ağlayacak gibiyim o an.
    Kafamı dağıtmak için telefonla uğraşsam mı diye düşündüm, saate baktım. 03:41.
    Oha dıbına koyayım, bu saatte uyandıysam nasıl yatıp nasıl kalkarım diye kafa yordum biraz. En iyisi hiç yatmamaktı, baktım çok mu uykum geliyor, okulda çıkışa az kala uyurum, zil çalınca da uyanırım. Telefonumu cebime koyup salona doğru yavaşça ilerledim. Hala televizyon sesi geliyordu, bir yandan da kısıkça bir müzik sesi.
    Salonun kapısının da kapalı olması iyice bende bi' merak uyandırdı, kapıyı yavaşça açıp içeriye baktım. Annem ve Erhan masada oturmuş şarap içiyorlar, bir şey konuşuyorlar. Beni fark etmediler, sessizce koltuğun oraya geçtim gözükmeyecek şekilde oturdum ve konuşulanları dinlemeye başladım.

    (E: Erhan A: Annem)
    -

    E: iyi çocuk ya, tanımadığı ve annesinin yanında gördüğü için beni tehtid olarak algıladı. Ama inanıyorum, zamanla alışıp sever beni. Hatta sorun çıkarmazsa, biz evlendikten sonra daha büyük bir eve taşınırız. Benim Bodrum'da büyük bir ev var, oraya da gidebiliriz?

    A: Şunları konuşmasak olur mu? Çok erken daha, ben Open'e nasıl açıklayacağımı bilmiyorum, profesyonel birinden yardım falan alsam iyi olur mu acaba? Çünkü çocuk zaten neler yaşadı, bir de bu çıkarsa iyice depresyona falan girmesinden korkuyorum.

    E: Özel bir pgibiyatr arkadaşım var, kartvizitini veririm ona gidip konuşursunuz. Benim adımı söyleyin, ücret almasın sizden.

    A: Olur mu öyle şey, ayıp olur.

    E: Ne ayıbı olacak aramızda paranın, sana kurban olsun hepsi. Senle Open'i çok rahat yaşatacağım hele bi evlenelim o zaman dediklerimi göreceksin.

    Korktuklarım başıma geliyordu aq, bu herif taktı kafaya evlenmeye. Bunlar evlenirse ne yarak yerim ben? Yine sıçışlardayız, kafalarda bir sürü düşünce, kalpte buruk bir sızlama ile odama döndüm. Bu sefer ağlamaya bile tenezzül etmeden direkt uyuya kaldım.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Saatin yavaş yavaş geç olmaya başlaması ve yarın okul olduğunun gerekçesi ile vedalaşmaya başladık. Bu sefer tereddüt bile etmeden direkt Aysun'a sıkıca sarıldım, o da sıkıca sarıldı. Yine bir süre böyle kaldık, birbirimizden ayrılmak zor geldi. Zor da olsa evlere dağıldık. Eve gidene kadar Aysun ile ilgili hayallerimi düşünüyordum. Yol boyunca yüzümde aptal bir gülümseme vardı, biri görse kafam güzel sancaktı amk o derece sırıtıyorum mal mal. Zor da olsa sonunda apartmanın önüne gelip zile bastım. Bu sefer evde birisi vardı, otomata bastı. Adrenalin ve mutluluk hormonlarının etkisi ile merdivenleri koşa koşa çıktım.

    Kata geldiğimde annem kapıyı yarıya kadar açmış bana bakıyordu. Niye koştuğumu sordu, boşvermesini söyledim, içeri girerken durdurdu.

    (A: Annem B: Ben)

    -
    A: Oğlum, misafirimiz geldi. Kibar davran, benim yakın bir arkadaşım ufaklıktan beri. Tamam mı?
    B: Tamam anne(yine şu asalak, evde kalmış arkadaşlarından biri falan diye iç geçirdim)
    A: Afferin oğlum benim.

    -

    Ayakkabılarımı çıkartıp direkt odama girdim, üstümü değiştirdim ve ardından lavaboda ellerimi yıkayıp salona doğru yöneldim. Salonda, yemek masasında bir adam oturuyordu. Hatta baş köşede oturuyordu. 35-40 yaşlarında, bakımlı, italyanlara benziyen garip bir adamdı. Beni görünce gülümseyerek "Ooo Open senmişsin demek, bu ne yakışıklılık?" diye yılışık bir tanışma cabası gösterdi.
    Ben de annemin konuştuğu lavuk bu heralde diye fazla sıcak davranmadım, mesafemi gösterdim. "Evet, benim." demekle yetindim ve masaya oturdum. Adam hafiften bozulmuştu bu sert tavrıma. Annemse salona geldiğinde odadaki sıcak çatışmayı fark etmemişti. Annem; "Abinle tanıştın mı?" diye sordu. "Yok, tanışmadım." diye cevapladım.
    Kaşlarını çatıp "Tanış o zaman çocuğum, ne bekliyorsun?" dedi. Oflaya puflaya kalkıp adamın yanına gittim, sertçe elimi uzatıp. "Ben Open." dedim, adam da elimi sıkarak "Memnun oldum Open, ben de Erhan". dedi. Tehtidkar bir şekilde elimi sıkmıştı, bayağı acıtmıştı ama bozuntuya vermedim. Bu herif ileride benim başımı belaya sokacak gibiydi.

    Hep beraber yemeğe oturduk, sabahki benden bir eser yoktu. Yol boyunca salak salak gülümseyen çocuk gitmiş sanki cenazeden çıkan bir çocuk gelmiş gibiydi suratımdaki ifade. Annem neler olduğunu anlamadı, canımın neye sıkkın olduğunu sordu. "Birşey yok, yarın okul var. Pazartesi sendromu heralde." diye geçiştirdim, O Erhan muallaksi de şirin gözükmek için. "Aynen ya, bende de var. Yarın şimdi kim erkenden kalkıp şirkete gidecek, hehe." diye saçma bir espiri yaptı.

    Adam konuştukça daha da kinleniyordum, bu geceyi katil olmadan atlatmasam iyiydi. Dünyada son bir adam kalsa da bu adam bizim masanın baş köşesinde oturamazdı. Daha fazla ortam gerilip tatsızlık çıkmasın diye yemeğimi yiyip odama gittim, rahatsız edilmemek için kapımı kitleyip yatağımda telefon ile uğraşmaya başladım. Aysun'dan ve Oğuz'dan birer mesaj vardı, yine her zamanki gibi ilk Aysun'un mesajını açıp okumaya başladım;

    "Bu gün için teşekkür ederim Open, iyiki varsın, iyiki seni tanımışım.-gülümseme emojisi-"

    Mesajı tekrar tekrar gülümseyerek okudum ve; "Sen de iyiki varsın, ben de iyiki seni tanımışım." diye yanıtladım.

    -
    Oğuz'un yolladığı mesaja baktım, biz ayrıldıktan sonra bu Kader'i eve bırakmaya gitmiş. Beraber bol bol fotoğraf çekinmişler onları yollamış bana da. pekekent ilk günden sevgili yaptı, şansına sokayım ya. "Hayırlı olsun can yoldaşım" diye yanıtlayıp telefonu şarja bırakıp duşa girdim.

    Hızlıca duş aldıktan sonra yatağıma geçip Aysun ile ilgili hayal kurarken uyuya kaldım.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Hikayeye son hız devam ediyorum
    -

    Aysun'un neden birden ağlamaya başladığını anlamamıştım. ilk defa böyle bir şey başıma geliyordu, ne desem ne yapsam bilemedim. En iyisi öyle, birbirimize sarılarak beklemekti. On dakika boyunca hiç ayrılmadan sarıldık, on dakika boyunca benim oksijenim onun kokusu oldu. Ayrılmak zor geldi, yeniden sarılmamak için zor frenledim kendimi. Neden ağladığını falan sorduk, çok mutlu olduğunu, o da ilk defa bu kadar güzel sözler duyduğunu anlattı. Mutluydum, bir kızı mutluluktan ağlatmıştım. Biz ortamı romantikleştirmiştik, kendi aramızda sohbet ederken Oğuz ile Kaderin'de el ele tutuştuklarını görüp gülümsedik. O sıralar her şey çok basit geliyordu, belki Oğuz-Kader ilişkisi ciddi olmayacaktı, sonuçta ilk buluşmaydı. Kendisini kaptırmaması için Oğuz'u bir ara uyaracaktım.

    Kayalıklarda 45 dakika kadar oturup konuştuktan sonra çarşı meydanına doğru yeniden yürümeye başladık, yol boyunca iki çift olarak aramızda mesafe bıraktık hepimiz rahat konuşabilelim diye. Aysun ile bizi konuşacaktım, heyecandan konuya giremiyordum. En son cesaretimi toplayıp atladım mevzuya.

    B: Aysun, şey miyiz biz?
    A: Ney miyiz? -o tatlı gülümsemesiyle baktı bana yine-
    B: Sevgili tarzı birşey miyiz?
    A: Bilmem, öyle miyiz?
    B: Ben seni seviyorum.
    A: Biliyorum zaten, okulun ilk günü bakışlarından o numara istemelerden falan fark etmiştim de, bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordum. iki üç günlük hevestir diye fazla yüz vermedim ilk başlarda, ama cidden sevdiğini fark ettim. Ben de sana karşı boş değildim, hoşlantı kadar basit değil, sevmek kadar ağır da değil benim şu anlık hislerim. Ama bence birbirimize biraz daha zaman verelim, en azından ilişkimiz olursa da ciddi olsun, hep beraber olalım.

    -
    Aysun'un dediklerini düşündüm, kız haklıydı. iyice emin olmalıydık her şeyden ve birbirimizi daha fazla tanımalıydık. Başımla onayladım, yola devam ettik. Ama ne yalan söyleyeyim, içimde bir huzursuzluk vardı. Sanki onu kazanmadan kaybetmiştim.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Panpalar, çok sık yazıyorum biliyorum bu yüzden de özür diliyorum. Tek isteğim boş yere yazmayayım, yıllarca içimde tuttum ve tuttukça daha kötü oldum. inci Sözlük ailesi olarak sizden sadece destek bekliyorum, yalnız olmadığımı bileyim. Lütfen bir şuku ve rez'i çok görmeyin daha çok kişiye erişebilelim ki hem ben içimdeki sıkıntıdan kurtulayım hem de siz gerçek ve sıkılmadan okuyabileceğiniz bir hikaye okuyun. Destek olan/olacak panpalarıma da teşekkür ederim. *
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Sahil başlangıcına geldiğimizde, kayalıklara çıkıp oturduk. Aysun müsade isteyip Kader'i de alıp bizim yanımızdan uzaklaştı, Oğuz'un bizim sinsi planımızdan haberi yoktu. Şaşkın bir şekilde bir Aysun-Kader ikilisine, bir bana bakıyordu. En son anlayıp gülümsedi, bilmiyormuş gibi yapıp önüne döndü.
    Konuşma iyi geçmiş olacakki Aysun ve Kader gülümseyerek geldi, konuşmadan sonra Kader Oğuz'a daha yakın davranmaya başladı. Başını omuzuna falan yaslıyor, gülümsüyor, sürekli konu açıyordu.

    Bir an kıskandım bini. Kaç haftadır Aysun ile konuşuyorum, daha kızın değil elini tutmak sarılamadım bile amk. Neyse, biz kardeşiz sonuçta. Kardeşler birbirini kıskanmaz, gurur duyar diyip içimdeki o kıskançlığı yok ettim.

    Sonra beklemediğim birşey oldu, Oğuz ile Kader fısıldaşıp bize döndüler. Konuşmayı Kader yaptı;
    K: Ee, Aysun ve Open... Sizin aranız nasıl, birbirinize bir şey hissediyorsunuz galiba?

    Ben utancımdan kıpkırmızı olup Aysun'a baktım, o da utanmıştı belli. Konuyu değiştirmeyi düşündüm, ama salaklık yapabilirim diye fark ettim. Bu bir fırsattı amk, bunu kaçırırsam kafamı gibeyim. Tüm cesaretimi toplayıp konuşmaya başladım.

    B: Aslında ben Aysun'dan hoşlanıyorum, sınıfta ilk gördüğüm an etkilendim, bir kız bu kadar güzel ve masum nasıl olur diye düşündüm. Çok hoşuma gidiyordu, onunla konuşurken saat nasıl geçiyor fark etmiyorum, ne kadar derdim varsa unutuyorum. Bana çok iyi geliyor, hayatım boyunca ilk defa böyle bir his yaşadım. Okulda gözlerimi ondan hiç alamıyorum, aslında daha zamanı vardır diye söylemeyecektim de, konusu açılmışken söyleyeyim dedim.

    Aysun, Kader ve Oğuz konuşmamdan etkilenmiş olacakki hepsi şaşkın-gülümser bir vaziyette bana bakıyordu. Aysun aniden boynuma sarıldı ve gülmeye başladı, ben de 30 saniye kadar minik bi şok geçirip Aysun'un sarılmasına karşılık verdim. Başımı onun boynuna yaklaştırdım, saçları mis gibi kokuyordu. Aysun bu dünyaya ait olamayacak kadar mükemmel bir kızdı benim için. Bütün hayatımı onun saçlarının kokusuyla geçirebilecek gibiydim.
    Bir süre sonra Aysun'un gülmesinin yerini ağlaması aldı.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Oğuzla değişimli oynuyorduk. O ölüyordu, ben oynuyordum. Ben ölüyordum o oynuyordu. En son sıra bana gelmişti, acayip eğlenceli bir bölümdeydim. Helikoptere taksi falan fırlatıcaktım tam, telefon çalmaya başladı. Masadaki telefona baktım Aysun yazıyordu. giberim oyunu diyip heyecanla kalkıp telefonu açtım, alo dediğim gibi kapattı. Ne oluyor amk diye düşündüm, sonra yanlış aramıştır diyip geri aramadım. Telefonu masaya koyduğumda, helikoptere taksiyi fırlatamadığımı ve öldüğümü fark ettim. Söylenerek Oğuz ile yer değiştik, o sırada Aysun'dan mesaj geldi.

    Telefonu açıp mesajı okudum;
    A: Uyandın mı diye kontrol etmiştim, anlaşılan uyanmışsın -tatlı gülümseme emojisi-
    "Uyandım, sen de yeni uyanmışsın galiba uykucu hanım. -dil çıkartan emoji-"
    A: Öyle oldu ya, baya derin uyumuşum :P Bu gün müsait misin? Bir yerlere gidip otururuz istersen?
    "Olabilir, Oğuz'u tanıyorsun o da gelse sorun olur mu?"
    A: Yok canım, ne sorunu. Ben de tek değilim zaten, Kader var yanımda kuzenim.

    -

    Mesajı okuyup sırıtarak Oğuz'a döndüm, pekekent kitlenmiş oyuna bölümü geçmeye çalışıyor ama habire ölüyor. Ben de mesajlaşıyorum diye hiç çaktırmıyorda öldüğünü, en son buna seslendim;

    B: Lan, Oğuz. Manita buldum sana.
    O: Kim, nasıl?
    B: Aysun buluşalım dedi, yanında arkadaşı mı kuzeni mi ne varmış Kader diye. Sen de gelebilirsin.
    O: Helal lan, adamsın oğlum sen. Hazırlanalım mı?
    B: Hazır olalım şimdiden, bekletmeyelim.

    Zaman geçtikçe biz Oğuz ile daha da yakınlaşmıştık, bildiğiniz öz kardeş gibiydik. Bilgisayarı kapatıp Oğuz'un dolabının karşısına geçtik. pekekent giyimden anlıyordu, kıyak kıyafetleri vardı. Bana mavi LTB bir kot, kırmızı-beyaz kareli polo gömlekli bir kombin yaptı. Saçıma da fön çekti. Aynaya baktığımda baya değişikliği gördüm.
    Bir an zütüm kalktı, baya yakışıklıyım lan falan diye ego kasıyordum kendi kendime. Oğuz'da hazırlandı, Aysun'a mesaj attım. Yarım saat sonra *** Kafe'de buluşabileceğimizi söyledi. Bulunduğumuz yere yürüyerek 30 dakikalık mesafeydi, biz de terlemeyelim boş yere diye minibüse bindik.

    Kafeye gittiğimizde kızlar daha yoktu, biz oturduk öyle havadan sudan konuşurken önce Aysun geldi. Okuldan sonra birçok kez görmüştüm ama bu sefer daha farklı, daha güzeldi. Üstünde beyaz tabanlı, siyah şeritleri olan bir elbise giymişti, o siyah saçlarını iyice düzleştirip beline kadar indirmişti. Yemin ederim o an ben çarpıldığımı sandım. Bir kız nasıl bu kadar güzel ve masum olabilirdi? Ben Aysun'a dalmışken çoktan Kader gelmiş, Oğuz'la selamlaşıp benimle selamlaşmayı bekliyordu. Aysun'un öksürmesi ile kendime geldim, Kader'le tanıştım. Herkes masaya yerleşip siparişlerini verdi, kafelere fazla gitmediğimiz için bilmiyoruz biz çay söyledik Aysun ve Kader'de adı mokar tarzında birşey söyledi.

    Sohbet muhabbet derken, kafeden sıkıldık. Hesabı biz ödedik(2 çay 2 değişik kahve toplam 22 tl tutmuştu yuh amk) kalkıp çarşı meydanına inip etrafı gezmeye başladık. Çift gibiydik aynı, Aysun ile ben önde, Kader ile Oğuz'da arkada konuşuyordu. Yaşadığım sıkıntılı süreçten kurtulmama Aysun ve Oğuz çok iyi geliyordu. Rıfat muallaksi de yok oldu, okul dışında görüşemiyoruz hiç. Adamın yazıp sorduğu yok.

    Aysun'la yürürken aklıma bir fikir geldi. Aysun'un kulağına yaklaşıp Oğuz'a Kaderi ayarlamayı teklif ettim, Aysun gülümseyip olur, sorarım dedi. Yol boyunca ilerledik, çarşı meydanı bitip sahil yürüyüş yolu başlangıcına geldik.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Yaklaşık yarım saat geçti, Oğuz ve Rıfat ossura ossura uyuyorlardı. Şansımı gibeyim diyip başımı yastığa koydum, uyumaya çalıştım. Yatakta bir sağa, bir sola döne döne uyuyabildim.

    Telefonun çalmasıyla uyandım, önce saate baktım. 09:33'tü. Arayan Oğuzdu. Telefonu açtım.

    -

    B: 'uykulu bir ses ile' Alooğ?

    O: Günaydın, yeni mi uyandın lan?

    B: Hee.

    O: Bu gün işin var mı kanka?

    B: Yok, kötüyüm biraz.

    O: Çıkmayacan galiba

    B: Yok lan, çıkarım, konuşmamız gerek seninle.

    O: Hayırdır olm, birşey mi oldu yoksa?

    B: Anlatırım amk, telefonda olmaz. Yarım saate sizin evdeyim.

    O: Tamam bebeğim, bekliyorum 'öpücük sesi yaptı ve kapattı huur'

    -

    Bir yandan Oğuz iyi ki var, çok gibko bir ruh halindeyken bile çocuk moralimi düzeltiyordu. Odamdan çıkıp elimi yüzümü yıkadım, evi gezmeye başladım. Annem hala koltukta uyuyordu, hala sinirliydim ve uyandırmadan giyinip dışarı çıkıp Oğuz'ların eve gitmeye koyuldum. Yol boyunca beynimi delik deşik ediyordu düşünceler.

    Acaba o adam annem ile evlenecek miydi? Nasıl biriydi? Kimdi? Ve iyi birisi miydi?

    Gerçi bu soruların cevaplarının benim için hiçbir önemi yoktu. Kim olursa olsun, nasıl biri olursa olsun annem ile evlenemezdi. Beni bırakıp gitse de, babamın yerine kimse geçemezdi. Ne olursa olsun bu ilişkiye müsaade etmemeliydim.

    Beynimi giben düşüncelerin eşliğinde Oğuz'ların kapıyı çaldım, otomatın sesi ile biraz rahatlayıp merdivenleri hızlıca çıkarak 2. kattaki evlerine geldim. Kapıyı Oğuz açmıştı, baya neşeliydi beni gördüğü için. Bana değer veren bir dost bulmak baya iyiydi, sıkıca sarıldım pekekente içimden geldi. O da şaşırdı haliyle, canımın sıkkın olduğunu biliyor ve dün mesaj attığımı da biliyor. Bir taklar olduğunu anladı.

    Oğuz'un odasına geçtik, Oğuz heyecanlıydı baya. "Anlat aga dinliyorum" dedi. Ben de başladım anlatmaya.

    -

    B: Dün uyuya kalmışım, gece iki buçuk gibi bi kabus yüzünden uyandım. Salondan da televizyon sesi geliyor, misafir falan var heralde diye kontrol etmeye gittim. Baktım annem uyuya kalmış, üstünü örttüm ben de televizyonda kanalları gezinirken mesaj sesi geldi. Annemin telefona mesaj gelmişti, telefonu alıp mesajı okumaya başladım. Erhan diye bir lavuk var, annemle sevgili tarzı birşeyler galiba. Annem bu adamla evlenecek herhalde, babamın yerine geçecek lan bu adam. Yok benle tanışmak istiyormuşta, onu severmişimde. yannanımı yesin.

    O: Hasgibtir, oğlum ciddi misin? Tanıyor musun peki sen adamı?

    B: Yok ne tanıyacam, gibimde değil böyle birşeye müsade falan etmem ben. Ne olursa olsun, evi terk ederim gerekirse yine de izin vermem ben hayatta olduğum sürece imkanı yoook!

    O: Tamam lan, sakin.. Sen baya dolmuşsun, kafanı dağıtmak gerek senin. Bilgisayarımda oynarız istersen?

    B: Tamam takılırız, ama çözüm bulmak gerek.

    O: Konuşulur oğlum o, herşey belli değil hem. Takma kafana, zamanla herşeyi ayarlarız.

    B: Tamam.

    -

    Konuşmamızı bitirip bilgisayarı açtık, Prototype diye bir oyun vardı. Oğuz devamlı bunu oynuyor amk, adam mutasyon falan geçiriyor yaratıkları dövüp askerlerle savaşıyor. Değişik bişeydi, beğenmiştimde. Bir iki saat kadar bilgisayarla vakit geçirdik.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Bir kabus sayesinde gece saati uyandım. Telefonumun ekranını açıp saate baktığımda 02:44'ü gösteriyordu, en azından yarın pazar erken kalkma derdim yok, televizyon falan izlerim diye düşünüp odamdan sessizce çıktım.
    Salondan televizyon sesi geliyordu, annem bu saate kadar oturmazdı pek fazla. Oturursa da ya bir şeye morali bozuk olur ya da misafir vardır. "inşallah misafir yoktur" diye içimden dua edip salona doğru ilerlemeye koyuldum. Kendimi bildim bileli misafirleri hiç sevmezdim, utangaç bir yapıya sahip olduğumdan dolayıdır herhalde. Salona geldiğimde annem koltukta uyuya kalmıştı, odama dönüp battaniyemi aldım ve üstüne örttüm. Televizyonun sesini kısıp kanalları gezerken bir mesaj sesi ile irkildim, benim telefon odamdaysa anneme mesaj gelmiştir.

    içimdeki şeytan ve bin dürtüleri bir anda devreye girip ufak çaplı bir adrenalin ile sehpadaki annemin telefonunu aldım, ekranda mesaj bildirimi vardı, tuş kilidini açmaya çalışırken şifre istedi. gibi yedim diye iç geçirdim bir an. Sonra aklıma gelecek her şeyi denedim, 3 denememde bulmuştum annem doğum tarihimi koymuş şifresine.
    Sessizce gelen mesajları okumaya başladım, mesajlar Erhan diye bir adamdandı. Mesajlar sırasıyla böyle;

    (Diğer mesajlar silinmiş, ekranda gözükenler bunlar -:Erhan, +:Annem)

    -Anlıyorum canım, senin için zor bir durum haklısın ama ben herşeyi göze alıp senin yanında dururum.

    +Biliyorum yanımda olacağını, ama biliyorsun open ne der şimdi? Çocuk zaten babası gittiği için pgibolojik travmalar falan yaşadı, bir de senle tanışınca ne tür tepki verir?

    -Hayatım, arkadaşım diye tanıtırsın. Ben ona abilik yaparım, bana baba demesi şart değil. Aramızdaki ilişkiyi söylemeyiz, beni abisi olarak görür. Hem eminim, beni çok sever.

    +Şu an çok erken, ben bile bir ilişkiye başlamakla hata yaptığımı düşünmüştüm ama kararımı değiştirdin. Ama tek sorun olurda open öğrenirse, nasıl kabullenir bunu?

    + Zaten şüpheleniyor birşeylerden...

    -Nasıl yani?

    + Ya bu gün yemek yerken bana sordu, niye gizli gizli telefonla konuşuyorsun, niye geç geliyorsun falan.

    -Çocuğun tek dayanağı sensin canım, merak etmesi doğal tabii.

    -O zaman kendini hazır hissettiğinde, open ile tanıştırırsın beni?

    - Uyudun galiba?

    Mesajları okduğumda içim paramparça olmuş gibiydi. Öyle değişik bir his vardı ki içimde, sanki 50 tane kürtün içinde meydan dayağı yemiş gibiydim. Ben daha babama bile doğru düzgün baba diyememişken, onun yerine nasıl bir başka adam gelebilirdi? Anneme aşırı bir şekilde öfke duymaya başladım, sinirden avuçlarımın içini tırnakladım. Sinir krizi geçiriyordum galiba, nefesimi falan kontrol edememeye başladım. Devamında göz yaşlarımı kontrol edemeyip odama gittim, hönküre hönküre ağladım. Çok daralmış hissediyordum, biriyle dertleşmeliydim. Bu saatte kimle konuşabilridim amk?

    Belki uyanıklardır diye Oğuz ve Rıfat'a uyuyor musunuz diye mesaj attım, beklemeye başladım.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Beklediğim gibi annemdeki gariplikler devam ediyordu. iki haftadan fazla bir süre olmuştu, okula alışmıştım. Sınıfta öyle sınıfın ağası gibi takılan tipler yoktu, çift dikişler yeni gelenlerle muhattap olmuyor kendi aralarında takılıyordu. Bunun da uzun süre sürmeyeceğini tahmin edebiliyordum, Oğuz ve Rıfat'la baya yakın olmuştuk ama Oğuzu kendime daha yakın hissediyordum nedense. Çok sempatik buluyordum çocuğu, kız olsam kesin ona verirdim ilk * Ara sıra onlara gidip kalırdım, ailesi de beni çok sevmişti. Devamlı çağırıyorlardı. Benimse kafamı hala annem kurcalıyordu. Oğuza daha yakın olduğum onlarda kalırken geceleyin bu konuyu ona açtım, belli ki aklında bir şeyler vardı ama yanlış anlamayayım diye söylemiyordu, "boşver, takma, önemli değildir, sana öyle geliyordur" gibi kestir-at cevaplar veriyordu. Ben de daha fazla Oğuz'u sıkmadım bu konuyla, sabah uyanıp Oğuz'un ailesi ile kahvaltı ettik ardından eve gittim. Anneme bu konuyu açacaktım, uygun anı bekliyordum.

    Öğle yemeğimiz hazırdı, annemle konuşacaktım.

    • B: Ben A: Annem*

    B: Anne, birşey konuşabilir miyiz? Ama bana dürüst olacaksın söz mü?
    Annem garipseyerek bana döndü ve dinlemeye başladı.
    A: Olur oğlum, konuşalım. Dinliyorum.
    B: Anne, uzun zamandır sende değişmeler var. Sürekli balkonda, mutfakta gizli saklı telefonla konuşuyorsun. Ara sıra eve geç geliyorsun, bilmediğim birşey mi var?
    A: Yok oğlum, hani Sena ablan vardı ya, kocasıyla arası kötüymüş. Onunla ilgili konuşuyordum, ona gidiyordum.
    (Sena ablam, benim teyzem gibidir. Annemin çocukluk arkadaşı, beni çok sever sürekli bana oyuncaklar, hediyeler falan alırdı. Çok sevdiğim bir insandır kendisi.)
    B: Hmm tamam anne
    Böylece konuşmamızı noktaladık ama ikna olmamıştım.

    Sofradan kalkıp odama gittim, şarjdaki telefonumu kontrol ettim. Altı mesaj, iki cevapsız çağrı. Cevapsız çağrılar ve 4 mesaj Aysun'a aitti, geri kalanı Oğuz'a. Hormonların etkisi ile ilk Aysun'un mesajını açıp okumaya başladım.

    • Naber***
    • Neredesin yazmıyorsun hiç?*
    • Open orada mısın, birşey mi oldu?*
    • Meraklandırmasana açsana şu telefonu yaaaa (kızgın emoji)*

    Aysun'u daha fazla bekletmemek için hızlıca cevap yazmaya başladım;
    • Kusura bakma ya, annemle yemek falan yedik, evi toplamasına da yardım ettim yazamadım o yüzden, iyiyim senden naber?*

    Sonra Oğuz'un mesajını açıp okumaya başladım;
    • La, Open şu Aysun varya, onun kankası falan yok mu olm bana ayarlayalım 'bin gülüşü'*
    • Şşt nerdesin olm*

    Gülümseyerek Oğuz'un da mesajını yanıtladım,
    • Olm bekle bi amk, Aysun'la daha aramızda birşey yok ki, konuşuyoruz şu an. Birşeyler olursa söz konuşacam sana da birini ayarlicaz :D*
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Ufak bir sigara molası, ardından yazmaya tam gaz devam
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Yavaştan toplanmaya başlıyoruz, ufak bir ricam başlığa şuku verelim de bir sürü panpamıza ulaşsın. Burada olanlar da rez versin, hızla yazıyorum.

    http://www.incisozluk.com ... 1%C5%9Ft%C4%B1m/sahibi/1/ bağlantısı ile sadece benim yazdıklarımı okuyabilirsiniz
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Sabah tam saatinde uyandım, kahvaltımı edip hazırlandım ve evden çıktım. Çıktığım gibi Aysun'a günaydın mesajı atıp mahallenin çıkışındaki parka geçtim. Yaklaşık 5-10 dakika sonra Aysun'u gördüm, bu sabah tamamen değişmişti. Egolu, umursamaz ve soğuk olan bu kız nasıl böyle melekler gibi gülümseye gülümseye geliyordu anlayamamıştım. O an büyülendiğimin farkına vardım, o düz siyah saçlar, esmer ten, o mükemmel gözlere aşık olmuştum galiba. Bir insan bu kadar güzel gülebilir miydi?

    Utangaç bir şekilde yanıma gelip "günaydın" dedi. Hafiften salaklaşmıştım onu görünce, günaydın diyip yürümeye başladık. Yol boyunca çok fazla konuşmadık utangaçlığımızdan ama birbirimizle ara sıra göz göze geldiğimizde ikimiz de gülümsüyorduk. Çok mutluydum lan. Çok güzel bir duyguydu, yol boyunca dua ettim zaman geçmesin de devamlı yan yana olalım diye. Ama sonunda okula gelmiştik.

    Sınıfımıza çıkıp sıramıza oturduk, konu açılsın diye ders ne dedim. Yine matematikti... içimden sövüp defteri çıkarttım. Zil çaldığı gibi otoriter ruh hastası yine geldi, günaydın demesiyle tahtayı yazıya boğması bir oldu.

    Günler böyle rutin olarak geçti, Aysun ile okulda beraber geziyoruz bazen tenefüslerde. Onun dışında okuldan sonra bir kere sahilde oturduk çardaklarda, simit falan yemiştik. Fazla arkadaş ortamı yapamadım, tuvalette sigara veren Rıfat ile tanıştım. Kafa çocukmuş o da, 10. sınıfa gidiyormuş 1 sene kalmış. Bir de bizim sınıftan Oğuzhan diye benim boylarımda bir çocukla tanıştım. Çocuk bizim apartmanın iki yanında oturuyormuş, bunca zaman görmemiştim. Yavaştan telefonuma yeni numaralar girmeye başlamıştı, sosyal hayatım gelişmişti.

    Artık bütün günü evde geçirmiyor, ara sıra Aysun ile buluşuyor ya da Oğuzhan-Rıfat ile takılıyordum. Bu arada, bizim de bir arkadaş grubumuz oldu. Rıfat ve Oğuzhan'ı tanıştırdım, iyi ısındılar birbirlerine. Ara sıra üçümüz kafeye falan gidip oturur ya da mahallede gezip sohbet ederdik. Günler böyle birbirini kovalarken annemdeki değişiklikler de artmaya başladı. Geç gelmeler, yine gizemli telefonlar... Kafamı çok kurcalıyordu, böyle devam ederse soracaktım.
    ···
  • 0
    oysa ki bende mutluyum sanmıştım
    Okulun ilk günü sonunda bitmişti. ilk günden Aysun'un numarasını almıştım, mutlu mutlu eve giderken bu seferde takım kıyafet giydiğim için ara sıra bakan tiplere dikkat ettim. Ne uyuz birşeydi lan bu takım?

    Günün analizini yaparak mahalleye gittim, zile bastığımda 5 dakika kadar bekledim. Kimse açmadı, ev boştu. Hızlıca ceplerimi yoklayayıp anahtarımı almadığımı fark ettim. Söve söve mahallenin girişindeki parka gittim, bir banka oturdum. Can sıkıntısından ne yapacağımı düşünürken Aysun'a mesaj atmak geldi. Ne yazacağımı belli belirsiz düşünürken direkt olarak doğaçlama ile "Merhaba" yazdım. Yaklaşık 4-5 dakika sonra "Merhaba * " diye geri cevap geldi. Neden bilmiyorum ama kızın attığı smile bile yüzümü güldürmüştü amk. ilk defa karşı cinste böyle duygular hissediyordum, bir yandan güzel bir yandan da çok karışıktı. 10-15 dakika havadan sudan muhabbet ettik mesaj ile, evinin bizim mahallenin hemen köşesinde kaldığını, okuldan sonra hep sahildeki çardaklarda tek başına oturup kafasını dinlediğini ve en önemlisi de sevgilisinin olmadığını öğrendim. Bu kız bende, başkasına falan gitmemesi için hızlı olmam gerekiyor. Fıstık gibi kız, iki üç güne sınıf iyice alışınca bütün eli gibinde bekleyen abazalar yürüyecek kıza.

    Okula birlikte gidip gidemeyeceğimizi konuşurken annem aradı, anahtarı karşı komşuya bıraktığını söyledi. Aysunla mesajlaşa mesajlaşa eve gidip komşunun zile bastım. Karşı komşumuz, yaşlı tonton çok iyi bir teyzeydi. Kapıyı açıp anahtarı attı, aç olup olmadığımı sordu sağolsun. Aç olmadığımı söyleyip teşekkür edip eve girdim. O gün boyu annem gelene kadar aysunla mesajlaştık, artık her saniye mesaj sesleri havada uçuşuyordu. Konuşurken saatlerin nasıl geçtiğini anlayamadık ama yarın okula beraber gideceğimizi kararlaştırmıştık. Akşam yemeği hazır olduğunda telefonumu şarja bırakıp sofraya oturdum. Yine annemle tek kalmıştım, sıkılıyordum bir yandan.

    Her an baba ekgibliği belli oluyordu, alışmaya çalışıyordum bir yandan da babamı unutmaya çalışıyordum. Çünkü gittiğinden beri bir kere bile bana ulaşmaya tenezzül bile etmemişti. Hatta, annem; babamı arayıp benimle konuşmasını istediğinde, babam işinin olduğunu ve arayacağını söyledi. Yıllar geçti ama işi hala bitmedi heralde, bir kere bile aramadı... Karamsar düşüncelerden kurtulup yemeğimize devam ederken annemin telefonu çaldı, yemeği bırakıp telefonunu aldı. Açmadan telefona bakarak ilk başta duraksadı sonra balkona gidip kapıyı kapadı ve sessizce konuşmaya başladı. Kimle konuştuğunu bilmiyordum, önemsemiyordum gerçi. Ama bunu ilk defa yapıyordu. Her gün gittikçe hayatımda biraz daha birşeyler değişiyordu.
    ···
  • daha çok