/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +28 -6
    Yıl 2093
    Birkaç bilim insanı halka açık konferans vermektedir. Aralarından birini konuşma yapmak adına sahneye çıkarmışlardır. Olay gayet açıktır. 2089 yılındaki III. Dünya Savaşındaki aşırı saldırgan tutumlardı. Ülkelerin uzaydaki uyduları dahi yok edilmişti. internet ve mobil ağ kavramı yok olmuş ve teknoloji adına sadece elektrik kalmıştı.
    Profesör:P
    P:2089 yılındaki 9 milyar insan nüfusunun sadece 1 milyara düşmesi hayretler verici. Sadece insanlar tedirgin değil. Devlet kavramı olmadığından artık özel mülk ve paranın geçmediği dünyadayız. Yine de bazıları parayı hala seviyor. Yine de MÖ 3000 - MS 1800 yılları arasında gibiyiz. Tek fark elektrik var ama ordular bile eski düzen. Taş ve sopa. En ileri sistem sapan ve küçük mancınıklar. Milattan öncesinde bile devasa mancınıklar vardı bunu biliyorduk. Şimdi ise insanlar dışarıda birbirini öldürüyor ve tecavüz hat safada ama devlet ise sadece nüfusu artırmak için çalışmalar düzenliyor. Atılan bombalardan yiyecek ekmeğimiz kalmamış adamlar üreyin diyor. Gelecek nesiller sıkıntı çekecek. Gerçek son yakındır.
    ···
  2. 2.
    +6 -1
    Cebimde ilaçların tekine yetmeyecek para vardı bu yüzden onu dolabından alıp cebime atmalıydım. Şimdi ise Öğretmeni bekliyordum. Beni otelden alıp alışverişlerin ve tabii hırsızlığın zirvede olduğu ve halkın yoğun fakir tabakasının uzmanlaştığı olayın tam merkezine bırakacaktı.
    Her yerden at arabası geçiyordu fakat Ögretmenden herhangi bir iz yoktu. Otele geri dönüp kafesinde bir şeyler atıştırdım. Ardından tekrar kafeye çıktım. Gelen at arabasında Öğretmen vardı.
    Ö:Hadi Irmak! Seni böyle yalnız bırakmak içimden gelmese de gidiyoruz.
    Arabaya bindim. Ortamda gerginlik hakimdi. Sanki fırtına öncesi sessizlik gibiydi. insanlar zaten mutsuz ama bu şekilde durum içler acısı.
    Nihayetinde vardık ve ben arabadan indim. Doğruca eczanenin yolunu tuttum. Reçeteli ilaç filan yok, doktor ne derse o ve ayrıca kendi isteğinle aldığın ilaçları ödersin kasada. Eczane sadece aracıdır. Raflara yöneldim. Pahalı olanları el çabukluğuyla cebime attım. Ardından parasını verecekleriminkiyle kasaya yöneldim. Aldım ve mekandan ayrıldım. Şimdi Öğretmenin bana elbise al dediği parayla elbise almaya gidiyorum.
    ···
  3. 3.
    +5 -2
    Yıl 2155
    Ülkeler savaş hazırlığında. Elektrik var sadece ve ne internet ne de hat bağlantısı tarihte kalmış, devletler sadece silaha yatırıyor tüm parasını fakat gelişme gösterilemiyor.
    Ben ise biçare bir kızım bu devirde. Adım Irmak. Annem hasta, babam ise ölmüş. Yaşım ise daha 15 ve anneme ben bakmakla yükümlüyüm. Okul okumak istememiştim daha ben 7 yaşındayken annem bu hastalığa yakalanmıştı çünkü. Öğretmenim bu durumu fark etmişti. Onun çocuğu yoktu zaten evli de değilmiş. Onun verdiği yardımlarla bugüne geldim. Annemin fazla ömrü kalmadı ve babamı da pek tanıyorum sayılmaz. Benim yaşadığım yer küçüktür, haberler geç gelir, geç gider. iki gün öncenin gazetesini okuyor olmamız gibi bir duruma sahibiz. Mahallede pek arkadaşım yok sorumluluklarımdan dolayı. Her ay öğretmen ile şehre ineriz. Az biraz para ve tabii haberi olmadan cebe indirerek ilaçları hazırlardım anneme. Ve mahallede ne mi yapıyorum? Mahallenin sanatçısı ve bakkalın kasiyeri.
    ···
    1. 1.
      +2
      Reservation
      ···
  4. 4.
    +6
    Okul çıkışı eve koşup anneme baktım. Evde üniformalarımdan kurtuldum. Anneme ilaçlarını içirdim. Her gün daha kötü oluyordu. Çok zayıflamıştı fakat dirayetliydi. iyi dayanıyordu. iş giysilerimi giyip bakkala gittim. Bakkalın sahibi gelmişti bu sefer. Hayta oğlu yoktu. Yaşı 31 fakat benim gibi 15 yaşındaki bir kıza yürümekten çekinmeyen pisliğin biriydi. Yani bana göreydi bu çünkü birkaç vukuatını görmüştüm.
    B:Bakkal Sahibi
    B:Irmak kızım artık benim oğlan laf dinlemiyor benden. Birkaç da duyum almıştım zaten seni rahatsız ediyor filan diye. Doğru mu?
    Çekinmiştim. Kısık bir sesle.
    I:Evet efendim.
    B:Onu dert etme kızım artık. O şehirdeki dükkana bakacak. Senin neler yaşadığını tüm mahalle biliyor. Biz senin yanındayız bunu unutma kızım emi.
    I:Teşekkür ederim efendim.
    B:Yakında şehirde ikinci dükkanımı açacağım ve burayı satmak durumunda kalacağım kızım.
    I:Üzüldüm. Ne diyebilirim bilmiyorum.
    Bakkal sahibi içten bir gülümseme ile bana baktı ve bakkaldan çıktı.
    ···
  5. 5.
    +6
    Kızlarla kavgamın ertesi günü okula gittim tekrar. Pek istemiyordum gitmeyi ama gitmek zorundaydım. Öğretmenim boşuna uğraşmıyordu benim için. Bir emeği vardı ve bu emek asla boşa gitmemeliydi. Benim emeklerimin sonucu annemin ölümü ile sonuçlanacaktı bunu değiştiremezdim ama onun için iyi bir hayat sunmaya çalışmam gerekiyordu. Bu benim dünyadaki vazifem sonra ne olursa olsun. Yüz ve beden güzelliğim neye yarar bazı şeyler yokken. Babam yokken, annem hastayken. Hayat gerçekten çok acımasızdır ve haline şükretmeyi bilen her zaman kazanır. Benim gibi garanti durumu olanlar hariç.
    Aklım hala ettiğim küfürdeydi. Sinirlendikçe küfür ettiğim birkaç andı, o an. Öğretmenim bütün gerginliğiyle bana doğru geliyordu.
    Ö:Irmak, odama gel.
    Okulda tek öğretmen vardı ve kendisi aynı anda müdürdü. Çift maaş aldığını tahmin ediyordu herkes. Odasına gittim peşinden.
    Ö:O küfür yakıştı mı?
    Konuşmadım.
    Ö:Senin gibi özel bir kıza hemde.
    Konuşmadım. Kafamı eğdim.
    Ö:O kızlar neden geldi oraya?
    I:Herkes bana bakıyormuş. Güzelmişim. Beni yüzümle tehdit ettiler.
    Ö:Evet güzelsin tabii fakat bu yüzünü tehdit malzemesi yapmaz. Ben halledeceğim bu olayı tamam mı?
    Konuşmadım. Utandım.
    Ö:Hadi sınıfına kızım.
    I:Peki öğretmenim.
    ···
  6. 6.
    +6
    O gün okulda geçti. Kızların kıskanç bakışları, tüm erkeklerin yiyecekmiş gibi bakışları da geçti o gün içinde o lanet okulda. Akşama kadar çalışmak ve anneme bakmak ardından evden çıkışım. Bizim burası kırsaldır. Kırsal pek bir yer kalmamış bu yüzden Öğretmen şanslı olduğumuzu söyledi. Dağ var yakınlarda biraz çıkınca tüm şehir manzarası senindir. Evet o manzara hep benimdir. Kimse uğramaz geceleri. Sabahları gidenin olacağını da zannetmem. Arkam denizdir önüm ise kasabanın müstakil evleri ve bolca bulunan apartmanları. Burası bana huzur veriyor. Mahallede istenmeyen olmak, tüm zorlukları benim sırtlanmam hiç kolay değil. Hayat hiçbir zaman adil olmamıştır. Sadece küçük ya da büyük belli mutluluklar. Benim her gece bu manzaraya sahip olmam gibi. Bu manzarada uzun düşüncelere dalmam. insan nüfusunun aşırı hızlı artmasından dolayı duyduğum endişeler, yemek sorunu oluşması gibi derste gördüğümüz şeyler beni hep korkutmuştur. Bunun sonu yoktur insan saldırgandır. Ama sonunda hep bir manzaraya dönerler. işte benim manzaram burası.
    ···
  7. 7.
    +6
    Öylesiyle böylesiyle okul bitmişti ve ben onuncu sınıf için hazırlanacaktım. Burada ilkokul ve lise beraberdi ve hepsini Öğretmen üstlenirdi.
    Öğretmenim beni şehire zütürecekti bugün. Biz yokken de Öğretmenin asistanı bakacaktı anneme. Öğretmenin ayak işleri asistanının oluyor. Her ne hikmetse de iyi bakıyor anneme kendine geliyor kadın. At arabası hazırdı. Dirilen sanayiler arasında otomotiv sanayi de vardı fakat arabalar çok pahalıydı. O yüzden at arabası candır.
    Ö:Irmak hazır mısın?
    I:Otelde her şeyimi karşılayacaksınız bu senede. Mahcubum.
    Ö:Duymamış olayım.
    Konuşmadım yola baktım. Utandım. Mahcuptum adama karşı. O benim öğretmenim olabilir fakat devlet (kalmışsa tabii) ona bilgi öğretsin, öğrencileri sınavlara hazırlasın diye getirdi. Kimse ona maddi bir şeyler sağla demedi. Sanırım bu işin doğasında var.
    Etraf ağaçlık. Kimse yok. Gece karanlık. Şehir yolu beni hep ürkütmüştür. Şehir ise beni hepten ürkütmüştür. insanlar umutsuz, sokakta yaşayanlar, zorunluluk üzeri yaşayanlar ve hastalıklar. Yine de çılgınca nüfus artışı. Binalar en az 50 kat orada. Tek tük kısa binalar var. Her yer insan dolu. Benden uzak her şeye yakın olsun.
    ···
  8. 8.
    +5
    Hava kararmaya yakın otele dönecekken Öğretmeni gördüm. Gizlice takip etmeye başladım. Ellerinde iki paket vardı ve bir demet çiçek.
    Sokakları arşınladı. Bende onu takip ettim. ilk olarak ihtiyar bir aileye uğradı. Yaşlı adam onu gördüğüne çok sevinmişti ve bu yüzüne yansımıştı. Öyle itici ve despot bir adamda olmadığı belliydi. Öğretmen paketlerden birini bırakınca kadından şu sesi duydum. iyi ki geldin! iyi ki varsın!
    ikinci ev için çok fazla yürüdük. O önde ben arkada. Yine de ikinci ev beni kalbimden vuracak olan evdi.
    ···
  9. 9.
    +5
    Yolda yürüyorum. Hayata umutla bakan az kişi kaldığının canlı örneğiyle karşılaşıyorum. Bir aile var. Anne baba ve çocuklar. Çok özeniyorum fakat istediğim gibi olmuyor. Hayat her zaman bir yerden vurur sana.
    Arkamdan ayak sesleri duyuyorum. Rahatsız etmeye başlıyor. Arkama bakmadan köşe başına kadar normal bir hızda yürüyorum. Sokaktan dönünce durup kimmiş o gelen diye arkamı dönüp bekliyorum. Ve o kadın geliyor. Benden oldukça büyük belki 30 ya da 31.
    N:Nergiz
    I:Sende kimsin?
    N:Ama sen çok güzel bir kızmışsın.
    I:Kimsin dedim?
    N:Benim adım Nergiz. Seni buralarda aralıklarla görüyorum. Çalıyorsun. Herkes gibi. Sisteme isyan mı yoksa bir derdin mi var?
    I:Sisteme isyan?
    N:Anlaşıldı sen şehirde uzun kalmıyorsun. Gazete okuyor musun?
    I:Evet neden?
    N:Gazetelerin ilk sayfasında çıkan bir adam var.
    I:Yardımsever Beyefendi. Eee nolmuş?
    Bıkkınlık gelmişti soru cevaptan. Bunu da belli etmiş oldum.
    N:Heh işte o adamın yardımcısıyım ben.
    iyice kızmıştım.
    I:iyi de bundan banane!
    N:Sen nerede yaşıyorsan oraya gezmeye gelecek. Bu benim onunla çekilmiş bir resmim. Gazetedeki adamın aynısı. Ha?
    Bahsettiği gibiydi. Gazetedeki adamın aynısıydı.
    I:Yaptığın işe devam et. Takip ediyorsun madem. Bana zarar gelirse korursun. Ama senden veya o adamdan rahatsız olursam var olmayan düzenin devletine şikayet ederim seni.
    Kadın gülümsedi ve başımı okşadı.
    I:Adım Irmak. Memnun oldum.
    N:Bende güzel kız. Bende.
    ···
  10. 10.
    +4
    Mutfaktan bir bıçak aldım. Sesler benim kata yaklaşıyordu. Her ilerlemede parçalanan kapılar ve ölüm sesleri duyuyordum. Sıra bana geliyordu. Tetikteydim. Ellerim titriyor ve terliyordu. Gözlerim pür dikkat kapıdaydı. Kapıya bir kez vurdular açılmadı. ikinci kez vurdular yine açılmadı. Üçüncüde açıldı ve ben bıçağımı yabancının kafasına fırlattım. Öldü. Ardından Nergiz Abla içeri daldı ve kapıya eşya yığdı. Artık kimse içeri giremezdi.
    I:Soluklan! Bana neler olduğunu anlatacaksın!
    Ellerimi belime zütürdüm. Öylece baktım. Yere çöktü. Ağlamaya başladı.
    N:Devlet kukla! Ne polis ne asker! Hiçbir güvenlik örgütü yok.
    I:Nasıl?
    N:Bundan 25 sene önce Yardımsever Beyefendi küçükken ailesi ülkenin parlamentosunda görevliydi. Sen küçüksün bilmezsin ama 25 senedir bu ülkede ne bir zam ne de bir ucuzlama oluyor. Okulu okuyan işsiz kalıyor. Bazıları da torpille iş sahibi oluyor. Sisteme dahil ediliyor. Sisteme dahil olmayanlar için ölüm fermanı 25 yıl önce verildi. Yardımsever Beyefendi ailesinin desteğiyle girdi sisteme. Bende onun sokak işlerini görüyorum. Bir davamız var Irmak!
    Anlattıkça geriliyordu.
    I:Devam et.
    N:Nüfus kaç olursa olsun, tarım alanları yok dahi olsa ve insanlık aç dahi kalsa durumu iyi olanlar onu korumalı.
    ···
  11. 11.
    +4
    Heyecandan odanın içinde hızlı hızlı yürüyordum. Daha Nergiz Ablanın hangi evde yaşadığını ya da Yardımsever Beyefendinin nerede yaşadığını bilmiyordum.
    O gece heyecandan ve meraktan uyuyamadım. Sabahın ilk ışıklarıyla sokakta sesler duyulmaya başlandı. iki grup karşılıklı savaşıyordu. Bu grupların arasında küçük bir ayrıntı var. Nergiz Abla da savaş alanındaydı. iyi de onun ne işi vardı orada? Üstüne komutlar yağdırıyordu millete. Elindeki balta en az on kişiye ecel olmuştu bile. Yardımsever Beyefendi burada değildi. O biliyor muydu onun bu halini? Ya da sakın! Yoksa?
    Bekledim savaşın bitişini ama bitmedi. Aksine binamda hareketlenmeler baş gösterdi. Birkaç kat üstten aşağıya bağıranlar vardı. Onları gören karşı grup binaya da girmişti. Benim evimde silah var mıydı ki? Benim kendimi korumam gerek.
    ···
    1. 1.
      +1
      Buradan yöneticinin çıkmasını beklemedim değil :D
      ···
  12. 12.
    +4
    Sesler kesilmişti. Bugün burada kalmak istedi Nergiz Abla. Olur dercesine başımı salladım. Bu geceyi bir odada beraber yatarak geçirdik.
    Ertesi günde davasını anlatmaya devam etti. Bende o sırada kahvaltıyı koyuyordum.
    N:Sisteme üye olanlar ev sahibi olabilir. Bazı alanlar sistem dışıdır. Orada anarşi ve ölüm göremezsin. Senin Öğretmen, sistem dışı bir öğretmenmiş ki seni olması gereken bilgilerle donatmış. Gerçek dünya çok farklı. Polis ve asker yok. Sağlık sadece sistem için geçerli. Diğerleri ölüme terk edildi. Nüfus soykırımına gidildi tüm dünyada. Yani tek değiliz bu davada. III. Dünya Savaşı, tarımı durma noktasına getirdi. Yiyecek yemeği olmayan birçok insan var. Biz onları koruyoruz. Yardımsever Beyefendi bize bunu finanse ediyor. Her hayat yaşamak üzere vardır ancak yeni hayat getirme zorunluluğumuz yok. Olursa da iki yeterlidir. Yanisi biz mazlumları koruyoruz. Var mısın Irmak?
    I:Yardımsever Beyefendiden bir konuda yardım istedikten sonra.
    N:Nedir?
    I:Bu mektup?
    Mektuba baktıktan sonra donakaldı.
    N:Bunu sen? Sen nereden? Nasıl buldun?
    I:Annemin sandığındaydı.
    ···
  13. 13.
    +4
    Mahalleden ayrılmadan önce neler yapılabilir diye düşündüm. Son kez. Beni burada tutacak pek bir şey kalmamıştı. Aksine itecek çok şey vardı. Yine de şehrin cazibeli duruşu da yoktu. Sadece artık acılardan kaçmamın bir yolunu bulmalıydım. Nergiz Abla benim yanıma boşuna gelmedi. Yardımsever Beyefendi ile alakalı çok soru işaretim olsa da her zaman dönebileceğim bir evim var burada.
    Odalar içinde yürüdüm. At arabasına neler yükleyebilirim diye. Benden neler kalmış diye. Annemin odasına girdiğimde gözümde yaşlar belirdi. Sandığını buldum önce ardından dolabındaki birkaç ıvır zıvır eşyayı da aldım. Sonra kendi odamda benim için önemli olan birkaç eşyayı alıp at arabasına yüklettim.
    Manzaraya gittim sonra. Biraz dinlendim orada son kez ağladım mahallede. Peşinden şehir macerası beni bekliyordu artık.
    ···
  14. 14.
    +4
    Artık bir amacım yoktu. Neler yapılabilirim? Nasıl yaşayabilirim bilmiyordum. Tek istediğim manzarama geri dönüp hüngür hüngür ağlamaktı. Yolda Nergiz Abla beni takip etmişti. Ben her zamanki yerimi aldığımda yanıma oturmuştu. Umutlu gözlerle bana bakıyordu.
    N:Nasıl hissediyorsun?
    I:Bilmiyorum. Hala sana nasıl güveniyorum onu da bilmiyorum. Hayat çok tuhaf ve bence insanlar var oldukça hüzün ve umut aynı terazide olacak.
    Bana bakıp gülümsedi. Manzarayı izlemeye koyulmuştuk beraber. Uzun bir sessizlik olmuştu ve artık hayatımın döndüğü ana gelmiştik. Nergiz Abla bana o açıklamayı yapmıştı.
    N:Irmak. Yardımsever Beyefendiyi duymuşsundur.
    I:Evet.
    N:Onun için bende bazı özel çocukları topluyorum. Eğer istersen tüm bu karamsarlığı, yaşanılanları geride bırak. Bana yani bize katıl. Hayatını daha iyi bir şekilde yaşa.
    I:Aslında Öğretmen bana bir görev bıraktı.
    N:iki kapı ve bir çiçek.
    I:Yapabilir miyiz?
    N:Elbette.
    I:Şehirde yaşamak istiyorum ama arada buraya dönmek de istiyorum.
    ···
  15. 15.
    +4
    ÜST NOT:iyi ki varsınız Öğretmenim! Sizi asla unutmadım! Ve unutmayacağım da! Siz varsınız ve hep benimlesiniz!
    Ömrümdeki en güzel kıyafeti ilk kez Öğretmen ile annemin ortak cenazesinde giymiştim. Nergiz Abla bana siyah bir elbise almıştı. Asistan ve ben durgunduk. Birisi dokunsa ağlayacaktık. Bunu biliyordum. Ona da baktım ve onda kendimi gördüm. Öğretmene olan hayranlığı içindeki iyi niyet içindi ve gerçekten umudunu yitirmeyen tek insandı. imkansızı başarmayı denemişti. Bu devirde bu yoğun insan selinde umut etmek ve bunun için çabalamaktı.
    Görevli:G
    G:Onlar bugün aramızdan ayrılmadı. Onlar bu delilik içinden huzura kavuşmanın eşsiz tadına vardı. Sadece isyanlardan değil var olan tüm insanların uğruna yaşadılar. Şimdi görevlerini tamamlayıp büyük bir güce doğru yola çıktılar. Yeni hayatlarında onlara mutluluk dilemek önemlidir. Buradaki son görevimizdir.
    Cenaze artık bitmişti ve ne ben ne de Asistan ağlamıştı. Dik durmalıydık. Benim annemde benim Öğretmenimde bana bunu öğretmişti. Asla pes etme ve gerçekler için doğrular için yaşa.
    ···
  16. 16.
    +4
    O geceyi orada saklanarak geçirdik. Ertesi gün Nergiz beni ve Öğretmenin cesedini at arabasına bindirdi ve evime doğru yola çıktık.
    N:Ben buralara hiç gelmedim. Nasıl?
    Güldüm.
    I:Burayı kimse bilmiyor ki. Gazeteler bile eski tarihli.
    N:Muhteşem bir yere gideceğim gibime geliyor.
    I:Öğretmen için son görevimiz bu.
    N:Bu Öğretmen, kimse adını bilmiyor mu?
    Tekrar güldüm.
    I:Hayır, onun gizemi her şeyi. Sadece şehirdeki yardım ettiği insanları gördüm. Bu bana onun için nasıl birisi olduğu hakkında bilgi verdi. Bu bana yeterli.
    Yolculuk devam etti ve Nergiz Ablayla artık ablam olmuştu muhabbetimiz ilerlemişti. Öğretmenin yardım ettiği insanlara yardım edeceğini ve hatta annemi tedavi ettireceğini de söylemişti.
    ···
    1. 1.
      +1
      iki kere aynı partı atmışsın knk
      ···
  17. 17.
    +4
    O geceyi orada saklanarak geçirdik. Ertesi gün Nergiz beni ve Öğretmenin cesedini at arabasına bindirdi ve evime doğru yola çıktık.
    N:Ben buralara hiç gelmedim. Nasıl?
    Güldüm.
    I:Burayı kimse bilmiyor ki. Gazeteler bile eski tarihli.
    N:Muhteşem bir yere gideceğim gibime geliyor.
    I:Öğretmen için son görevimiz bu.
    N:Bu Öğretmen, kimse adını bilmiyor mu?
    Tekrar güldüm.
    I:Hayır, onun gizemi her şeyi. Sadece şehirdeki yardım ettiği insanları gördüm. Bu bana onun için nasıl birisi olduğu hakkında bilgi verdi. Bu bana yeterli.
    Yolculuk devam etti ve Nergiz Ablayla artık ablam olmuştu muhabbetimiz ilerlemişti. Öğretmenin yardım ettiği insanlara yardım edeceğini ve hatta annemi tedavi ettireceğini de söylemişti.
    ···
  18. 18.
    +4
    Çocuk kaybolmuştu. Nergiz elinde sopayla bana doğru koşarak geliyordu. Beni öldürse orada umrumda olmazdı hayat zaten vurmuştu beni hep.
    N:Hadi küçük hanım. Kaybedecek vaktimiz yok.
    Elimi tuttu ve beni zütürmeye başladı. Nereye diyemedim. Sadece koşuyorduk. Korkuyordum. Elimi tutuyordu. Köşelerden kuytulardan gidiyorduk. Sağda solda insan cesetleri, vahşet ise her yerde kol geziyor. Ve delilik onu asla geçemiyorduk. Herkes deliydi ben dahil.
    N:Buraya saklanıyoruz gel.
    Dediği yere saklandık. Korkudan tir tir titriyordum.
    N:Sen bu manzaraları ilk kez mi görüyorsun?
    Nergizin rengi kaçmıştı ama alışkındı muhtemelen.
    N:Sen nerede yaşıyorsun?
    I:Dünyanın en güzel yerinde.
    ···
  19. 19.
    +4
    Otele Öğretmenden at arabasına rağmen erken vardım. Sonuçta beni kontrol etmesi gerekti. ilk iyilik yaptığı kişi ben değildim ve sonuncusu da değildim. Yani sanırım. O akşam iyi misin diye baktıktan sonra ertesi sabaha büyük bir olay patlak verecekti. Tabii ben bütün bunları bilmiyordum ama hazır mıydım? Evet. Şehir burası sonuçta.
    Sabah aşağıya indim. Biraz yemek yedim. Bekleme salonunda bir çocuk geldi yanıma.
    Çocuk:Ç
    Ç:Sana da mı Öğretmen bakıyor?
    I:O da nereden çıktı?
    Ç:Öğretmenle gördüm seni geçen. Bana da o bakıyor. Benim annem yok. Senin olayın ne?
    I:Babam yok annem hasta.
    Ç:Ölümcül olsa gerek.
    I:ilaç çalıyorum her seferinde.
    Ç:Hırsızlık bir suç değildir!
    Şaşkınlıkla suratına baktım.
    I:Seni Öğretmenin okuttuğuna emin misin?
    Ç:Gayet eminim.
    Dışarıda bir patlama oldu. Ardından taşlar, sopalar havada uçuyordu. Dışarı çıktık çocukla. Eliyle Öğretmeni işaret etti.
    Ç:Öğretmen orada!
    Bu o son görüşümüzdü. Bir grup maskeli insan sivillere saldırıyordu. Öğretmen oracıkta ölmüştü ve ben dizlerimin üstüne çöküp ağlamaya başladım.
    ···
  20. 20.
    +4
    Gelmiştik. Kapıyı hamile bir kadın açtı. Ve onun da dediklerini duymuştum. Biz senin hakkını nasıl ödeyeceğiz? Üç kuruş maaşını sırf eşim sokak eylemlerinde öldüğü için ortada kalmayalım diye yapıyorsun. Sen cennetliksin.
    Oradan da ayrıldık. Yolumuz bu sefer şehrin dışıydı. Mezarlık. insanlığın sonu. Ve tabii var olan esas gerçeğine. içerdeki mezarlardan birinde durdu. Ellerini saldı ve başladı konuşmaya.
    Sen iyi ki vardın Irmak. Bugün ben buysam sayende. Her şeyimdin ve her zaman seni özleyeceğim. Canım annem!
    Annem kelimesini duyunca kalbim sıkıştı ve oradan kaçtım. Deliler gibi koşarak otele geri döndüm. Bunu öğrenmemem gerekirdi ama yaptım. Lanet olsun!
    ···