editi görmeyen binler için birde entry atıyorum : beyler hepinizden özür diliyorum. ama ciddi anlamda bu dıbını gibtiklerim kafayı yedirtir adama. günde 20-30 part giriyorum yaranmıyor. şu ana kadar 5 part daha girmiştim amk. herkes sürekli msj atıyor. takip eden panpalarıma saygısızlık olmasın diye devam ediyorum.

Sigaramı biramı alıp geliyorum bekleyin bin kuruları.

uzun bir zamandır selma ablayla da konuşmuyordum. en son yurt dışına gidecekti falan diye düşündüm kısa bir süre. zaten o beni arardı. bari arayana kadar şu ayşeyi ayarlayayım da selma reizle paylaşacak bişeyim olsun diye hayaller kuruyorum bende.

ve beklenen zaman gelmişti. sebahat beni aradı ve saat 9 gibi saat kulesinin önünde buluşalım dedi. kemal muallaksiyle birlikte saçı başı yapıp parfümleri sıkıp saat kulesinin önüne geldik. ikimizde heyecanlıyız tabi amk kızları bekliyoruz. ve uzaktan kızlar gözüktü. amk bu nasıl bir güzelliktir. ayşe saçlarını topuz yapmış, üzerine pembe bir askılı giymiş. altında diz kapaklarıyla aynı hizada beyaz bir etek, ayaklarında babetleri. amk dedim kıza iyice aşık olucam melek gibi olmuş. neyse bunlar geldi. ayşe yine gülümsüyor amk yüzünde güller acıyor, canını yediğim.

bunlar geldi selamlaştık falan, kemalle tanıştırdım. kemalde heyecanlı amk doğru düzgün kızlarla dışarı çıkmamış. bir de benim eskiden pekekentlik yapıp am züt içinde yüzdüğümü bilse herhalde hiç bırakmaz peşimi.

bir müddet ayakta ufak tanışma ve sohbet merasimi yaptıktan sonra gidip bir yerlere oturmak için atılım yapmam gerektiğini fark ettim. ama şöyle karşımdaki kızlara bakıyorum bir de bize bakıyorum iki tarafta jilet gibi giyinmiş amk. bu giyim kuşamla okeyde oynanmaz ki. hadi dedim kızlar gelin ilk önce birer kahve içelim. bunlarla biraz yürüdükten sonra bir kahveciye oturduk ve kahvelerimizi söyledik. sohbet muhabbet , biraz daha birbirimizi tanımaya çalışıyoruz tabi.

ayşe konuşkan, güler suratlı bir kız. ayşenin bu sempatikliği altında sebahatin ezildiğini fark ettim. inceden inceden kıskanıyor yani ayşeyi. sonra muhabbet farklı yerlere geldi. ayşe girdi lafa :

ayşe : a
sebahat : s
halidakisperm : h
kemal : k

a : ben çok güzel fal bakarım biliyor musunuz ? burçlarıda çok iyi bilirim.

h : ee kahveleri içince bir fala bakarsın o zaman.

a : öyle kuru kuru bakmam ama *

h : ne istiyorsun bakalım ?

a : biraz düşünmem gerek *

h : kahveleri içene kadar düşün o zaman sen *

s : ben öyle falan burca falan pek inanmıyorum ne yalan söyleyeyim. fala inanma falsız kalma demişler.

a : sen ne burcusun halidaki ?

h : sen tahmin et anlayan sensin *

a : daha tanımıyorum ki amaa

h : balık burcuyum ben.

a : sen kemal ?

k : ben oğlak burcuyum ya.

a : sebahatte ikizler burcu bende başak burcuyum. hemmen analizleri yapıyorummm *

h : yap bakalım.

a : şimdi balıkla başak çok iyi anlaşır, balıkla ikizler kötü anlaşırlar , başakla oğlakta iyi anlaşır, oğlakla ikizler kötü anlaşır.

h : yani sen hepimizle iyi anlaşırken sebahati dışlıcaz mı * *

herkes gülmeye falan başladı. bir yandan iyi anlaşır falan muhabbeti hoşuma gitti. kızın madem ilgisi var amk, iyide anlaşır diyor. demek ki bi ilişki olsa bu yönden düşününce okeylicek ilişkiyi.

böyle sohbet muhabbet birbiri ardına kesilmedi. ne yalan söyleyeyim ben bile o kadar çok sohbet edeceğimizi falan düşünmemiştim. ayşe bize fal falan baktı. sonra hep beraber kalkıp kaleiçine geldik orada biraz gezdikten sonra yürüye yürüye konyaaltına gelmişiz amk. varyantın oraya. antalyada yaşayan binler bilir oraları. herkes ne yapalım ne yapalım falan diye düşünüyor. atıldım amk çük gibi ortaya. hadi birer bira alalım iner sahilde içeriz. bunlar tamam falan dedi. herkes birer bira aldı. sahile indik varyanttan.

beach park var. beach parktan ilerliyoruz , kaç numaralı plaja gitsek falan diye düşünüyoruz benim telefon çaldı. açtım telefonu :

-alo, aloo

-napıyon lan yavşak ?

-selma abla sen misin ?

-kim olcak başka pekekent.

-abla çok özledim seni. neredesin gel artık. antalyaya gel abla. ablalık et bana.

-gelicem halidaki gelicem çok az kaldı bekle sen. nasıl gidiyor gibişiyon mu lan,

-yok abla ya bıraktım o işleri. şimdi iki kız iki erkek sahile gidiyoruz elimizde biralarla.

-neyini bıraktın lan. yemek yemeyi bırakıyon mu da gibişmeyi bırakcan amcık. kızlar kim ?

-üniversite okuyorlar abla. şimdi önümde kaldı onlar telefonla konuşcam diye geriledim. bir de bir şey sorcam sana abla

-sor ablası sor.

-abla iki kız var ben x kişisinden hoşlanıyorum ama y kişisi benden hoşlanıyor. x ve ye iki iyi arkadaş. ne tak yicem ben.

-bak ablası kızlar herkesi değerlendirirler. doğaya bak ,doğadan örnek al. dişi çiftleşmeden önce erkeğini değerlendirip öyle seçiyor. burada huurluk erkeğe düşer sen kendini iyi pazarlamaya bak. çükün hangisine kalkıyorsa ona pazarla kendini. kendin ol diyenlerin yalanını gibeyim ben. kendin olma amk. bak erkek aslanlara gün boyu yatıyor muallakler. söz konusu am olunca çatır çatır kavga ediyorlar. kavgayı kazanınca dişide erkeği bi gib sanıyor kanıyor. halbuki erkek tüm gün taşak gerip yatıyor. kız nelerden hoşlanıyor onları analiz et, sonra bilgi topla vur yüzüne direk. ama kız kaltağın teki, kendini beğenmişse direk gibtir et. senden iyileri de var çünkü. senden iyisine denk gelince koyar zütüne tekmeyi. hadi artık kapatıyorum arıcam tekrar. özle biraz beni pekekent...

selma ablanın bu öğütlerini aldıktan sonra biraz daha rahatlamış, biraz daha kendime gelmiştim. telefonu kapattıktan sonra kendime sordum :

-lan halidakisperm sen komi olarak girdiğin işten pekekent olarak çıktın amk. o kızlar sırf bu hikayeni bilse sana domalır amk kendine gel. tamam kız güzel , hatta baya güzel ama sende profesyönel pekekentsin. selma gibi bir huuryla tanışacak kadar da şanslısın. hadi bakalım halidakisperm göreyim seni.

kendi kendime gazı verdikten sonra biraz daha rahatlamıştım. rahat tavırlarımla kızların yanına gittim ve ayşeyle sebahatin arasına geçip ikisininde koluna girdim.

-iki güzel kızın arasına gireyimde kısmetim açılsın bari *

kızlar gülmeye falan başladılar. belli hoşlarına gitmişti. iltifat edilmesi hangi insanın hoşuna gitmezdi ki amk.

Ve nihayetinde biz zütümüzün keyfine göre beğendiğimiz bir plaja girdik. 5 numaralı plajla 6 numaralı plajın tam arasında bir yerdi. kıyıya yakın bir yerde ,dalga seslerinin rüzgarla öpüştüğü taşlıkların üzerine oturduk.hep beraber içkilerimizi içip sohbetler ettik. şarkılar söyledik. kızlar hafif züt olur gibi oldular. kemal muallaksiyle bende hala bir şey yoktu. ikimizde dipçik gibiydik amk.

şişeyi fondipleyip dibini gördükten sonra dalga seslerinin dinlendirici uğultusu eşliğinde kafamı arkama devirdim. ellerimi birleştirip kafamın altına aldım. ayşe benim sol tarafımda oturuyordu, sebahat sağ tarafımda. kemalde sebahatin yanında. ben uzandıktan sonra sol kolumun üzerine ayşeninde yatmasıyla kalp atışlarım acunun progrdıbına katılan, alman gurbetçi beatboxçılar gibi beatbox yapmaya başlamıştı.

bizim kemal ben bira alıp geleyim birader dedi. daha kafası olmadı tabi binin. tamam git sen falan dedim buna. bu yok illa sende gelecen diyor amk. ben bunun suratına bir bakmışım amk bu durumu anladı. sonra sebahate hadi gel senle gidelim dedi. sebahatte tamam madem bende tuvalete giderim diye kalktı kemalle. amk ben nasıl keyifliyim ayşeyle baş başayım. birlikte yıldızları falan izliyoruz. arkada telefondan bu müzik çalıyor :
https://www.youtube.com/watch?v=GpwfcQikYhQ

çaktırmadan arada ayşenin o sarı saçlarını kokluyorum. burnumu saçların etrafında gezdirince çamaşır deterjanı reklamlarındaki gibi çiçek bahçelerinde gezerken görüyorum kendimi amk.

-yıldızlar ne kadar da güzel.

-bencede.

-sende öylesin.

-ne desem bilemedim şimdi *

-ayşe ben ilk gördüğüm günden beri senden hoşlandım desem.

bundan cevap yok ses yok. bekledim verir diye vermedi. sonra toplarlandım sol tarafıma doğru döndüm. bunla göz göze geldik. dudaklarımız arasında 1 karış mesafa var ya da yok.

- gözlerine ilk baktığım andan itibaren yeni doğan bir yıldız gibi bütün samanyoluna ışık saçtı yüreğim. sana sevgilim ol diyemeyecek kadar yorgunum, fakat yanımda kalmanı isteyecek kadar da yüzsüzüm sanırım. kirli karanlık bir yaşantım var benim. gülüşünle beyaz bir nokta koydun sanki. ya bunun adı ilk görüşte aşk ya da nefsim güzelliğin karşısında beynimle savaşıyor. bırak bana kendini aşk mı heves mi olduğunu öğreneyim.

dedikten sonra dudaklarımızın, birbirine temas etmesiyle ruhum reenkarnasyon maduru oldu resmen. sonra dudaklarımız ayrıldı. ikimizde birbirimize baktık. kısık bir sesle :

-sence hangisi ?

-bence ilk görüşte aşk...

Beyler okuyan herkese teşekkür ederim biram bitti. bu gecelik benden bu kadar. hepinizi seviyorum kendinize iyi bakın. iyi uykular.

beyler selamün aleyküm. herkese günaydın. bugün hikayeye akşam başlayalım diyorum. bende havanın tadını çıkarayım. yarın yine iş yerinde sabahtan başlarım nasıl olsa.

biz birbirimize bakıp ufak gülüşmeler yaptıktan sonra dudaklarımız tekrar tekrar birbirine gidip geldi. ama öyle hayvanlar gibi yiyişme yoktu. sadece ufak ufak öpücükler. sonra kemaller birazdan gelir diye öpüşmeden önceki pozisyonumuzu aldık. tekrar yıldızları izlemeye başladık.

-çok garip birisin halidaki. çok sessiz gibi duruyorsun ama değilsin. bin gibi kendini beğenmiş duruyorsun ama değilsin. çözemedim seni.

izmirde partiler verip , kumar oynatıp , pekekentlik yaptığımı bilse ne düşünür acaba kız diye kafamda ufak senaryolar kuruyorum bende. ama kararlıyım geçmiş hikayemi kimseyle paylaşmayacağım. izmirdeki anıların üzerine bir sünger çektim ve artık izmir defterini kapattım. kapattım mı ? izmirde de yaşadığımdan anlamışsınızdır kapatamadım.

neyse çok konuyu da dağıtmayayım. biz yıldızları izleyeduralım bu sırada sebahatle kemal geldi. bizim pasif kemal gelene kadar sebahate nasıl bir ayar verdiyse ikiside güle güle geliyorlar. baya bir samimi olmuşlar. ya da sebahat huursu beni kıskandırmak için bizim kemal muallaksiyle oynuyor, kemalde kızı tavladım sanıyordu. sebahat ne kadar oyun yaparsa yapsın ben bunları görmüş olduğum tecrübelerimden az çok analiz edebiliyordum.

herkesin farklı bir yeteneği vardır zaten. benim yeteneğimde iyi plan yapmaktı. iyi düşünürdüm. ve gördüğüm öğrendiğim şeyleri hayata iyi uygulardım. her zaman tecrübeler iyi sonuç vermese de genelde de verirdi.

sonuç olarak ne sebahate ne de başka bir kıza kolay kolay güvenilmeyeceğini bilirdim ve bir nevi zihinlerini okurdum. yapacakları hamleleri tahmin eder ,davranışlarını iyi yorumlardım. o kadar çok huurnun arasında kalmıştım ki... bazense sevgili selma ablam yardım ederdi. artık gelse de bir sarılıp dertleşsek. bardaklara doldurduğumuz chivasın yanında parliament yaksak.

böyle düşünmeye devam ederken düşüncelerime son vererek doğruldum. ayşede doğruldu. kemal poşetten çıkardığı şişeleri uzattı herkese teker teker. açıp bi şerefe çakıp içmeye başladık. hem deniz kenarında olduğumuzdan , hem akşam oluşundan hava da sabahın nemli ve kurak saatlerine göre epey soğumuştu. genelde çabuk üşürüm ama bu benim lehime dönmüştü. ayşe soğuk birasını içerken ufak bir titremeyle sarsılıp koluma girip kafasını ve vücudunu omzuma dayadı. amk ben nasıl keyifliyim. o keyifle bi şişe birayı gibip atmışım 5 dk içinde.

içimden de elimi ayşenin omzuna atıp onu sarıp sarmalamak geliyor. üşümesini engelleyip kafasından öpmek istiyorum. ama hem aramızda bir şey yok şu an hem de bir anda yavşayıp olayın büyüsünü gibip atmak istemiyorum. sebahat kaşarıda korkutuyor beni. ayşeye ben halidakinden hoşlanıyorum falan derse ilişkimiz zorlaşırdı. olmaz demiyorum , zorlaşırdı. sebahatin bu yüzden arkadaşlığını bitirceğinide sanmıyordum çünkü o bir izmirliydi. gavat ve huurların yoğunlukta olduğu yerden gelmişti zaten.

kazasız belasız o geceyi de öyle bitirdik biz. kızları evlere bıraktık. gelin bende kalın diye de ısrar etmedim. benden size nasihat olsun bin kuruları, bir kızla takılınca çok fazla eve çağırmak için ısrar etmeyin. siz giblemeyince o gelir zaten. neyse, kemal muallaksi tabi bize geldi. muallak diyorum ama sevdiğimden muallak diyorum. kemalle eve giderken 2şer bira daha aldık. geceyle ilgili konuşurken içkilerimizi içip uyuduk.

ertesi gün işim yoktu, part time çalıştığımdan dinlenme günümdü. Ayşenin numarasını da almıştım fakat msj falan atmayacaktım. sabah kalkıp kemalle güneş fırına kahvaltı yapmaya gittik. cidden üniversitenin taş gibi hatunları vardı. sabah oraya kahvaltı yapmaya gelen kızlar, manitasıyla takılanlar, herkes oraya geliyordu. izmirde küçükparktaki üniversite2 ve gevrek evi neyse oradaki güneş fırında oydu.

biz kahvaltımızı yaptıktan sonra kemalle ayrıldık. ben biraz ortam keşfine çıktım. migros var bu üniversitenin aşağısında kalıyor. meltemden sallanınca varıyorsun. yürüye yürüye oraya gitmeye karar verdim. bu migros dedikleri yer konum olarak çok güzel bir avm. bir çeşit buluşma noktası olarak kullanan bile var. ve sahilede oldukça yakın. 10 dk falan yürüyerek varılıyor sanırım.

ben yürüye yürüye migrosa vardım. birden telefonum çaldı. telefonu açtım, arayan selma abla...

-alo ablasının gülü napıyorsun ?

-abla avmye gidiyorum. sen nasılsın ? çok özledim.

-iyidir bende halidaki. sana bir kaç iyi haberim var.

-nedir onlar abla ?

-haftaya antalyaya geliyorum. ölü bir kadını fazlasıyla özlemişsindir zaten.

-abla ciddi misin ya ? hangi gün geleceksin ? hep mi kalacaksın ? anlat biraz.

-bilmiyorum hangi gün geleceğimi. yunanistandayım ben şu an. atamızın evini ziyaret edicem birazdan. var mı buradan istediğin bir şey ?

-valla abla sen gelirsen başka bir şey istemem.

-hay ben senin masumiyetini gibeyim. tamam arıcam ben seni tekrar. hadi görüşürüz.

-görüşürüz ablacım.

beyler benim mutluluktan beynim amcıkladı resmen. havalara uçuyorum. ulan dedim sevincimi acaba ayşeyle mi paylaşsam. çağırayım takılalım birlikte yemek yiyelim amk. bir de böyle bir durum var, yani mutlu olunca o an hoşlandığın, sevdiğin kişiyi yanında görmek istiyorsun. mutluluğuna o da dahil olsun istiyorsun. ama biraz düşündükten sonra aramamaya karar verdim. zamanında abla sözü dinlememiştim. artık dinlemeliydim. bana sürekli kızlardan kaç derdi. giblemediğin zaman en popi sen olursun derdi. karı kızı çok aramayacaksın derdi. bırak onlar seni hırs yapsın. kızların hırsları sevgilerinden daha ağırdır. bu yüzden kızlar sürekli binlerle takılır, bu yüzden ne kadar sevse de ulaşamadığı ve ulaşmakta zorlandığına kayar gönlü derdi. bunu sürekli vurgulardı bana :

"kızların hırsları sevgilerinden daha ağır basar."

kulağıma küpe yapmıştım. sizde yapın bin kuruları.

beyler arkadaş zorla duman konserine zütürüyor. normalde sizlere hikaye yazacaktım bu gece. sözümde durmak için 5 part girdim. konserden erken gelirsem yine giricem. yarın zaten iş yerinde seri yazarım. yarın 20 - 25 part olur. keyifli okumalar.

http://i .hizliresim.com/NqpzXL.jpg
http://i .hizliresim.com/pg0d3n.jpg
http://i .hizliresim.com/mP3QyZ.jpg

beyler dünkü duman konserinden ve gittiğim yerlerden caps attım.

NOT : caps attığım yerler kesinlikle mekanın capsleri değildi. etrafta dolaştığım yerleri atıyorum sizlere. mekanı direkt ifşa etmeyeceğimi söylemiştim.

edit : düzeldi beyler. aradaki boşluğu silip açmanız lazım yalnız.

edit : ara ara caps atmaya devam edeceğim.

evet bin kuruları saat 10.30 da yazmaya başlıyorum. iş yerinde iş yapmayıp size entry giriyorum küfür edeni giberim. dinleyenler şukulasın başlıyorum.

elimde sigaramla migrosa girdim. gerçekten migrosun farklı bir havası vardı. öyle şaşalı büyüklükte bir avm değildi fakat aradığın şeyide bulabiliyordun. bir kaç mağaza gezdikten sonra yukarı çıkıp bir kola alayım terasta içerim diye düşündüm. tabi teras var mı yok mu bilmiyorum amk. çıktığımda terasın olduğunu gördüm ve bir oh çektim. direk girip bir kola aldım ve terasa çıktım. beyler başka yerlerde de bulundum başka avmlerde gezdim ama bu çok farklıydı be. farklı bir havası vardı amk. terastan deniz gözüküyor önün yeşillik falan. vay amk dedim.

böyle düşüne durayım benim telefona bir msj geldi.

"günaydın"

amk , kim tahmin edin ? ayşe amk. vücudumda bir anda adrenalin yüklendi , heyecandan iç organlarım içerde halay çekiyor, iyice flash tvye döndü. neyse direk esprili bir dille msj attım

" ne günaydını , tünaydın artık * "

" valla biz daha yeni uyandık ya * "

" bende migrosa geldim burada geziyorum. güzelmiş burasıda. "

" aa evet güzeldir migros. "

"sen ne yapıyorsun ? "

" valla bende kahvaltı yapıcam, ondan sonra ne yaparım bilmiyorum. "

" istersen işin bitince migrosa gel buradan sahile ineriz, olur mu ? "

" olur valla. tamam o zaman ben hemen kahvaltı yapıp geliyorum halidaki. "

" tamam ayşe hadi bekliyorum , görüşürüz. "

" görüşürüz. "

izmir gibi cenabet bir yerden sonra antalya bana çok uğurlu gelmişti amk. senine sevine avmde dolaşmaya devam ettim.

böyle biraz zaman geçirdikten sonra ayşeden aradı

-halidaki ben gelmek üzereyim sen nerdesin ?

-ben içeride geziyorum ayşe, kaç dkye burada olursun?

-iki dkye inerim ben

-tamama o zaman ben çıkıp kapının önünde bekliyorum seni.

-olur tamam hadi kapattım.

-tamamdırr.

ben tuvalete gidip üzerimi başımı düzeltip, kendime çeki düzen verdim. sonrada avmden dışarı çıktım. yolun karşısında köprünün orada ayşeyi gördüm. köprüye doğru gidiyordu. bende köprünün altına ilerleyip ayşenin yanına gittim. amk kızı uzaktan bile çok güzeldi. neyse biz bunla öpüştük selamlaştık sonra migrosa girdik. biraz migrosta dolaşıp, acur cubur aldık. ondan sonrada sahilin yolunu tuttuk. ben nasıl mutluyum ama espriler falan yapıyorum , gülüşüyoruz. arada bu gülerken omzuma falan dokunuyor. yani o pekekentlik yıllarımdan sonra ilk defa bir kıza gibecek gibi bakmadım. pekekentlik yıllarımdan kurtulduğum için çok mutluydum. ( acaba kurtulabilmiş miydim? ) az kazanıp huzurlu bir yaşam sürüyordum artık.

ve nihayet sahile vardık. zaten çokta uzak değildi migrosla arası. güneşin tam bugda kaldığı zamanlar. amk gitsem mi gitmesem mi, ısıtsam mı ısıtmasam mı diye düşünüyor resmen. bunla 10 numaralı plaja oturduk. çıkardık poşetten kolaları. sohbet ederek içmeye başladık.