1. 1.
    +21 -4
    o zamanlar küçüktüm daha yeni anlıyoduk öğreniyoduk karı kısmını 19 yaşında çocuktuk amk nolcak işte çok seviyoz falan öyle şeyler. ilk başlarda elini tutunca içim tuhaf olurdu böyle hissetmeye uzun bi süre de devam ettim. ilk 1.5 yılın sonunda doğru istanbula geldik üniversite için kız kuzeniyle eve çıkmıştı ben sürekli olarak gidip geliyodum tabi eve film izliyoz yemek yiyoz muhabbet falan ediyoz. ben gibik yurdumda yapamadığım ne varsa o evde yapar bulamadığım dinginliği orada bulurdum. beraber uyurduk beraber uyanırdık. uyandığında ilk onu görürdün bi başka gelirdi bana. ilkti işte anlarsınız. büyük aşktı işte kendimizce amk.
    ···
  2. 2.
    +9 -1
    evlerine gidttiğim zamanlarda bazen yalnız kalırdık kuzeni evde olmazdı ya da memlekete giderdi haftalarca iki kişi yaşardık. ben okula gitmek zorundaydım onun devam zorunluluğu yoktu. geldiğimde kapıda karşılardı beni. atlardı üzerime masaya kadar taşırdım onu. yemek ben gelmeden hazırlanmış tabi beyler. yemeğin tadı hakkında yapılacak yorumlar falan bekleniyo. ben kaşığı ağzıma zütürmeden o yemiyo ne diyeceğimi bekliyo amk
    ···
    1. 1.
      0
      2014'te yazmıştım bu hikayeyi. Hala yaşadıklarımın etkisinden tam anlamıyla kurtuldum diyemiyorum.
      Şimdi başlığı açtım tekrar bakayım nostalji olsun diye ama kendi yazdıklarımı okumaya korkuyorum. O nasıl bir kederdi amk.
      ···
      1. 1.
        0
        harbiden baştan sona okudun mu lan?
        ···
  3. 3.
    +8 -1
    tütsü falan yakıyomuş ev kokmasın diye. bana öyle söylüyo. mumlar yakılmış masanın üzerine koyulmuş. ben tadına bakıyorum yemeğin harbiden güzel olmuş. özenmiş belli. salatanın üzerine havuçlardan domateslerden aşkıma falan yazmış. ben kuduruyorum mutluluktan. ama babadan kaptığımız adamlık anlayışı gereği çok uzatmıyorum her sevinci tadında hatta yarım bırakıyorum. o beğenmediğim bi şeyler olduğunu düşünüp dudak büküyo. gözler halı desenlerinde düşünceler derin... bunu da çok uzatmıyorum. ağzım yağlı onunda öyle ama umrumuzda değil öpüyorum onu gönlünü alıyorum. beğendiğimi söylüyorum. kadınım diye hitap ediyorum. ona bunu yakıştırıyorum. bırak yakıştırmayı. saçmalık. ben ona bakınca bunu görüyorum amk
    ···
  4. 4.
    +11 -1
    yemek bir seromoni. temsili bi şey. genç insanlar da evcilik oynar. ben oynadım. sizi bilmem. iki lokma tıkıştırıp ağzımıza başlardık konuşmaya. 2 sene konuştuk. hiç bıkmadık. çünkü her konuşma başka bi dünya gibiydi. cemal süreya severdik. şiir okurduk yalnız kalınca. o yemeklerde de okurduk. müzik olmadan dans ederdik örneğin. tutup kaldırırdım onu. sevişirdik de. sonra oturur yemeğe devam ederdik. böyleydik
    ···
  5. 5.
    0
    peder aradı beyler. içinde bi sıkıntı varmış. onun içini rahatlattım biraz.
    ···
  6. 6.
    +17 -2
    kız tuhaftı. birbirinden farklı çoraplar giyerdi. makyaj yapmaz sadece göz kalemi kullanırdı. sadeydi ama iç titretirdi. bunu başarırdı anlayacağınız. bilirsiniz siz de. çünkü siz de yaşadınız. belki de yaşıyorsunuz. bazı kadınlar vardır. rakı bardağını öyle bi tutar ki milyon tane kadın denese öyle tutamaz o bardağı. sonra bu kadınlarla yürürken bilerek bir kaç adım geri durulur çünkü boynunun kavisini izlemek size büyülü gelir. dirseklerindeki ölü derilerin karaltısını seversiniz. sabah uyandığında ağzının ıhlamur kokusunu seversiniz
    ···
  7. 7.
    +11 -1
    dedim ya kız tuhaftı. yoksul birine dükkandan yeni aldığı ceketi üzerine daha hiç giymeden verirdi mesela. sonra şaşırmayı bilirdi. ne demek istediğimi anladınız mı? dünyaya geleli 18 yıl olmuş ve çevresinde dönen her şeyden haberdar olup yine de yeni doğmuş bir bebek kadar şaşkınlıkla izlerdi güneşin batışını ya da uçan uçağı ya da çiçeklenen ağaçları ya da... ve bunu ifade ederdi. heycan dolu. ışıldıyan gözlerle sana bakıp şöyle söylerdi: " gördün mü? gördün mü az önce neler olduğunu?"
    ···
  8. 8.
    +5 -1
    kız tuhaf olmasına tuhaftı ama. çok da yaralıydı. annesi babası küçükken boşanmış. babası başkasıyla evlenmiş. annesi işsiz. çocukluğundan beri anannesiyle yaşamış ve ondan nefret etmesine rağmen içindeki borçluluk duygusu yüzünden annesi hakkında ettiği kendisi hakkında ettiği hakaretlere rağmen ondan kopamamış. bir kardeşi olmamış mesela. odasına kapanıp 18 yıl boyunca neden diye düşünüp durmuş yalnız birisi
    ···
  9. 9.
    +7 -1
    benim onun hakkında söylediğim şey her zaman şu olmuştur beyler: " o hayatım boyunca gördüğüm mutluluğu en çok hak eden ve bir o kadar da ihtiyaç duyan açlık çeken tek insandır"

    o kadar yalnız, içine tıkılıp kalmış birinin hayattaki tek dayanağı olmak bana daha evvel tatmadığım derecede yüksek duygular yaşatırdı. öyle ki kendimi bir kurtarıcı gibi görürdüm. onun mutluğu benim hayattaki misyonum ve en yüksek en büyük mutluluk kaynağımdı
    ···
  10. 10.
    +11 -1
    geceleri rüyalarında ağlardı. yanına uzanıp onu izlerken ben de ağlardım. göğsünü yarıp bütün sıkıntılarını içime sokmak ve orda hapsetmek isterdim onları. ejderi çukura hapseden bir zeus gibi ya da insanlara hastalıklarını emerek şifa dağıtan yeşil yolun john coffey'si gibi. bazen dayanamaz çıkardığı seslere uyandırırdım onu. sarılırdım sımsıkı kalkıp su getirirdim. yüzünün terini ellerimle siler dizime yatırıp uyuyana kadar saçlarını okşardım. nini söylediğim zamanlar bile oldu aslında
    ···
  11. 11.
    0
    sigara içcem içim daraldı
    ···
  12. 12.
    +6 -1
    en çok böyle gecelerin içinde ve o gecelerin sabahlarında kendimi erkek gibi hissederdim ben. ondan önce uyanırdım. çayın suyunu koyardım yiyeceğimiz iki zeytini azıcık peyniri domatesi hazırlardım. sonra da gider odamıza izlerdim onu uyanana kadar. dinmiş bir fırtına nasıl ardında yıkıntılar bırakırsa onun ağlama sesleriyle geçen bir gecenin sabahı da öyle viran olurdu. o yıkıntı gibi yıkılmış bir ağaç gibi olurdu. gözlerini açınca gülümserdim ona. dişlerimi göstermeden sadece dudaklarımla. gülümsediğimi dudaklarımdan anlamazdı ama gözlerime bakardı. yanında olduğumu ve olacağımı bilirdi.

    erkek olmak böyle bi şeydi. erkek demek o düşünce kaldıran, ağlayınca bütün bedeniyle dayanılacak yüce bir dağ olabilmek demekti
    ···
  13. 13.
    +4 -1
    o ben gülerken sadece bakardı. ben hiç anlayamadım onun da gülüp gülmediğini. donuktu. etini kessem sesi çıkmayacak gibi bakardı. dakikalarca. tek kelime etmeden. sonra gidip yanına uzanırdım. konuşmak çok güçtü onun için böyle sabahlarda. bunu bilir ve uygun davranırdım. tavanı izlerdik konuşmadan. sabır anahtarıydı işin. ilk önce o konuşmalıydı. bu yüzden çayın suyunu hep fazla fazla koyardım. öyle garip olurdu ki bu anlar. dakikalarca içten içe verilen mücadeleler sonunda kazandığımda yüzünü bana çevirip bu defa bana bakardı yine konuşmadan. ben tavanın girintilerini çıkıntılarını o da yüzümün kusurlarını hayranlıkla izlerdi. ve bütün kasvet dudaklarıma kondurulan öpücüklerle sona ererdi
    ···
  14. 14.
    +1 -1
    var mı okuyan takip eden? gecemi de kendimi de boş yere gibmenin alemi yok
    ···
  15. 15.
    -1
    bir kişi mi okuyo lan. ben gidiyom beyler. bakarım yarın istek olursa reservedcilerden falan devam ederim o zaman. iyi geceler
    ···
  16. 16.
    -1
    @37 nerden çıktın geldin olm sen. işin yoksa yaz şimdi tek kişiye. tamam devam etcem amk gönlünü kırmayayım şimdi
    ···
  17. 17.
    +3 -1
    dizime oturtup pijemalarını çıkartır üzerini giydirirdim. ayaklarını öptüğüm günler oldu çoraplarını giydirirken. o günlerden birinde yine yaptım tüm bu söylediklerimi. üzerini giydirdikten sonra kucağıma alıp masaya zütürdüm onu. bu defa güldüğünden emindim. kahvaltıyı gördüğünde şaşırdı. söyledim ya o hep şaşırırdı. bir "eş" nasıl olmalıysa öyle davrandım çayını doldurdum. ekmekten bir parça koparıp verdim ona. yemek istemediğini söyledi. ben de yemiyeceğimi söyledim. sonra iş oyuna döndü bana o yedirdi. aç kalmama dayanamazdı. evden yurda elinde kap kacakla gelip yaptığı yemeklerden az getirmedi bana. ben de her şeyi onun için yaptığımdan yememesi gibi bi durum olamazdı o yüzden ona da ben yedirdim naçizane kahvaltımızı. arada yerinden kalkıp kalkıp kucağıma oturdu ben istemedim yüzünü görmek istediğimi söyledim. bu şeyler eşler için önemlidir.

    sıkıldığımız arkadaş toplantıları, beraber yapılan kahvaltılar, gidilen yerler. bazen bir şeyleri sırf kendi aile geleneğinizi bozmamak adına yaparsınız. yapmalısınız da. eğer kendinize aile diyorsanız, aile olmak bunları gerektirir. ve değerlidir
    ···
  18. 18.
    +5 -1
    tevfik fikretin aşiyanı vardı. pencerelerine duvar örüp yaşadığı. bizim de o küçük evimiz vardı. dışarı çıkmaktan pek hoşlanmazdık yalnız olduğumuzda. daha çok evde oturup sohbet ederdik. işerken çıkardığım sesi dinlerdi falan. ama o gün dışarı çıkmak ona iyi gelecekti. hiç bir zaman öylece dışarı çıkacağımız gün plan yapmazdık. istanbul kocaman yer afişler dükkan isimleri seni mutlaka bi yerlere çağırırdı ve biz de bulduğumuz izi sürerdik. yine öyle yapacaktık. tutup kolunda zorla dışarı çıkardım onu. etrafı izleyip yürüyerek hiç bir mekana oturmadan 11 saat geçirdik. içinde midye bira sokak çocukları vücuttan yayılan ter kokuları olan bir günü geride bıraktık. artık dünün hiç bi izi kalmamıştı üzerinde. gülerken gözlerinin ışıltısını görebilir attığı her kahkahanın sahici olduğuna kalıbını basabilirsiniz. bu benim için bir zaferdi. kadın gülmeli beyler.

    anneler de gülmeli. en çok anne olan kadınlar gülmeli. bunu söylemek istiyorum
    ···
  19. 19.
    +4 -1
    apartmanın önüne geldiğimizde yürümekten bitkin düşmüştük. anahtarımı çıkardım kapıyı açtım ve içeri girdik.

    az önce anahtarımı dedim. evet başkasının evinin bana ait olan anahtarı. bu ev senin demek olan anahtar. istediğin an gelip kafanı sokabileceğin bir yerin var demek olan anahtar. bana bi şey olursa ilk sen geleceksin demek olan anahtar. belki de bir kadının kalbine ait olan anahtar. bir kadının bedeninin anahtarı
    ···
  20. 20.
    0
    bi sigara daha içeyim ben. üzerimden tır geçiyo sanki yazarken
    ···