/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +20
    Yağmur’dan mesajlar geliyordu, düzensiz ve garip. Bir mesajı yapay gelecek derecede mutlu ve pozitifken diğerinde korkutucu kadar depresif oluyordu. Ruh sağlığının kötüye gittiğini fark ettim, hiçbir şey yapamamak kıvrandırıyordu beni. Finaller yaklaşıyordu, işyeri de izin vermezdi. Dişimi birkaç ay sıkıp sonunda gittim Rize’ye, x köyü diyelim.
    Türkiye’de fazla yeri gezmedim belki ama gördüğüm en güzel yerdi. Yemyeşil, her yer yeşil, betonun arasından fışkıran bitkiler kadar huzur verici bir şey olabilir mi. Köy yerinde sorun çıkmasın diye Yağmur’un kuzeni olarak tanıttım kendimi. Annanesi neredeyse 80 yaşlarındaydı ve sadece Yağmur’la ikisi yaşıyorlardı. Kocası çoktan ölmüş, çocukları yani Yağmur’un teyzeleri ve dayısı büyük şehirlere yerleşmiş zaten. Karadeniz insanını bilirsiniz, ne kadar dayanıklı olduklarını. Kadıncağız her işini kendi görmeye alışmıştı. Beni gördüğüne pek sevindiği söylenemezdi belki ama orada kalma iznini almıştım ya gerisi gibimde değildi.
    Rüya gibiydi beyler. Hayatımın en iyi zamanıydı o iki hafta. O yeşilliğin içinde oturmak, serin hatta bazen buz gibi rüzgar eserken hışırtıları beraber dinlemek. Yağmur beni görünce daha iyi olmuştu sanki, ya da ben öyle düşünmeyi tercih ediyordum.
    “Bize ne olacak?” diye sordu yine otururken. Saçlarını da örmüştü, ne kadar tatlıydı lan. Saçları boyundan uzun zaten.
    “Bilmem ki. Evleniriz herhalde. Sen iyileş, bakarız.” Şakasına söylemiştim ama evlilik deyince tuhaf oldu içim. Aynı evde yaşamak, beraber kahvaltı yapmak, çocuklar, birlikte uyumak, birlikte…
    “Biz evlenmeyiz.” Dedi sert bir sesle. Döndüm baktım ona. Dudakları buruşmuştu, ağlayacaktı. Haydaaaaa.
    “Kavga edip ayrılacağız kesin.”
    “Hayır, etmeyeceğiz.”
    “O zaman öleceğiz. Sen öleceksin ya da ben. Olan hep bu. insanlar birbirlerini seviyorlarsa mutlu olamazlar.”
    Hiçbir şey diyemedim. Kaan’ın hayaleti yine ortamıza oturmuştu. Gözyaşı yanağından düştü, rüzgar kuruttu onu.
    “Evleneceğiz,” dedim bu sefer. Elini tuttum, buz gibiydi eli. “Sigortalı bir işe gireceğim, sabah 8 akşam 6 çalışacağım. Sen karnıyarık pişireceksin. Yemekten sonra çay içip saçma sapan türk dizileri izleyeceğiz. insanların sıradan bulduğu hatta iğrendiği o çiftler gibi olacağız. Basit ama mutlu.”
    Nefesim tükenmişti, son bir umutla baktım ona. Gülüyordu. “Delisin sen,” dedi. “Deli bir kızı sevecek kadar delisin.”
    Avcumdaki elini öptüm. O yanımda olacaksa deli olmak sorun değildi.

    Döndüm iki hafta sonra. Aslında çok bile kalmıştım, köy yeri olduğu için tuhaf kaçıyordu biraz. O yaz Yağmur’u özlemekle geçti, gittim 1 ay annemde kaldım, istanbul boğdu beni, döndüm yine Ankara’ya. ipek’le iyice samimi olmuştuk o geceden sonra, hep birlikteydik. Bana karşı hisleri olduğunu biliyordum aslında, ama o da benim başkasına ne kadar aşık olduğumu biliyordu.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +3
      Basit ama mutlu.. Güzel özetlenmiş..
      ···
    2. 2.
      0
      Tam karanlıkta sigara yakmalık...
      ···
   tümünü göster