/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +19
    Çalıştığım kafenin ortamı güzeldi, komilik yapıyordum işte. Salı günüydü, müşteri azdı, ben de diğer komi kızla sohbet ediyorum, kız bana asılıyor ama benim amacım zaman geçirmek, fazla umrumda değil.
    Sonra onu gördüm.
    Önce inanmadım. Hayal görüyorum dedim, böyle bir tesadüf neredeyse imkansız çünkü. Pıtı pıtı içeri giren minyon kız en köşedeki pufa oturdu, saçları hala rapunzel gibi upuzun, simsiyah. Üzerinde mavi bir elbise.
    Gevezelik eden komi kızın suratına bile bakmadan “bi saniye” dedim, bozuldu huur. Onu orada tak gibi bırakıp gittim, kızın yüzüne baktım, baktım. Yağmur’du işte lan. Yağmur. Nasıl unuturum onu. Küçücük, kız çocuğu gibi yüzünü, uzun kirpiklerini, Japon kızlarınki gibi çekik gözlerini. Başını kaldırmadan “Ben double espresso istiyorum,” dedi, yutkundum. Sesim çıkmadı. O zaman başını kaldırıp baktı , gözleri büyüdü.
    “Burak? Ne yapıyorsun burada?”
    Dilim çözüldü sonunda. “Onu sana sormak gerek, napıyorsun sen Ankara’da ya?”
    Kaan olayından beri hiç görüşmemiştik, ama onun da benim gibi depresyon halinde olduğunu ve evden çıkmadığını duymuştum annemden. Kaan bizi bir arada tutan parçaydı ve onunla beraber aramızdaki bağ da kopmuştu.
    Ayağa fırladı, göğsüme anca geliyor ayaktayken de, minnacık amk. Sarılacak sandım ama sadece uzun uzun baktı, sonra irkilip başını çevirdi, göz bebeklerimde başka birini görmüş gibi.
    “Burada mı çalışıyorsun?”
    “Evet” dedim, “Vaktin var mı?”
    “Yarım saat içinde işim var, kalamam.”
    “Akşam 5 gibi çıkıyorum, çıkışta gelir misin o zaman, konuşuruz.” Tamam dedi, kahvesini hızla içti gitti. Komi huur da bizi izliyor.
    “O kim, eski sevgilin falan mı? Kıskandım şimdi.” dedi. Ya he deyip geçiştirdim. Önce o bıyıkları al aq kızı. Her neyse çıkışı zor ettim, oradaydı işte, geçmişten gelen bir hayalet gibi. Ne yapacağımı, nereye zütüreceğimi bilemedim, sap gibi yürüyoruz Bahçeli’nin sokaklarında. Bir sürü soru sordum ona, burada napıyorsun, burada mı okuyorsun gibisinden. Hiç cevap vermedi, tuhaflık vardı kızda. Kaan’la onun ilişkisinin ne kadar özel olduğunu hatırladım. Kaan giderken, onu seven herkesten bir parça alıp zütürmüştü demek ki.
    En sonunda kızı Mecnun gibi sokakta gezdirmenin öküzlük olduğunu fark edebildim, soktum bir kafeye. Saçlarıyla oynadı, oynadı, dümdüzdü saçları. Elleri minicikti, oyuncak bebek gibi kızdı. Konuştu sonunda.
    Yağmur kafadan çatlaktı zaten biraz, tepkileri, konuşması sevimli ama tuhaftı, belki fazla saf, fazla çocuksu. Şu bilerek çocuk gibi konuşup şirin olduğunu sanan salak huurlar gibi değil ama, cidden çocuk saflığı vardı. Sağlıksız bir çocuk gibi. Kaan’dan sonra durumu kötüleşmiş, kendine zarar vermeye çalışmış, huur annesi de “ben bunla uğraşamam” diyerek Ankara’daki halasına postalamış kızı. Yağmur’a karşı çok ilgisiz olduğunu biliyordum ama insan öz çocuğunu “ben bunun derdiyle uğraşamam” diye başkasına gönderir mi mk. Anne var anne var işte.
    “Üniversite noldu” dedim, omuz silkti. Okumuyormuş. Evden de fazla çıkmıyormuş, bugün halası zorlayınca onunla beraber alışverişe çıkmış, sıkılınca da bir kafeye gireyim demiş.
    “Taşındığın şehir benim yaşadığım şehrimdi. Girdiğin kafe benim çalıştığım kafeydi. Belki de evren bizi birleştirmek için uğraşıyordur,” dedim, o inanırdı öyle karma, kuantum enerjisi falan tarzı taklara. (Migros’ta kitapları satılır hani evrenle haberleşme falan.) O kadar öküzlüğün ardından cool bişey söylemeyi başarmıştım lan, hafifçe gülümsedi o da. Telefon numarasını aldım, vedalaştık, doğruca eve. Hakan evde, hayret. Yanında kız da yok.
    “Oha evdesin, yanında hatun da yok?”
    ikili koltuğa uzanmış, ağzında sigara. “Sevim (sevgilisi) ağzıma sıçtı lan,” dedi. “Yedek telefonlardan birini buldu.”
    Bu binin 2 tane yedek telefonu vardı, kızları oradan arıyordu aq. Doymuyordu adam.
    “Ulan mis gibi sevgilin var,” dedim. “Hala karı kız peşindesin. Bari ayrıl kızdan da ikiniz de rahat edin.”
    Güldü, sigaranın külünü avcuna serpti. Hep avcuna serper sonra yere atardı hayvan, mantığını gibeyim. “Olmaz,” dedi. “Ben istesem de ayrılmaz ki. Aşık bana. istediğin kıza git, eninde sonunda bana döneceksen sorun değil dedi bugün.”
    işte bunu hiç anlayamadım. Sevgilinin her gece başkalarıyla yattığını, üzerinde başkasının kokusuyla senle buluştuğunu biliyorsun ve eyvallah çekiyorsun. Aşk değil lan bu, olamaz.
    gibtir ettim, geçtim odama. Aşka akıl sır ermiyor.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Takıntı..
      ···
   tümünü göster