/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 51.
    +1
    Rezzzzx
    ···
  2. 52.
    +2
    Biz sadece pazar günleri minibüsle ilçeye gidip 2-3 saat zaman geçirip ekgiblerimizi alabiliyorduk. Bir pazar günü ilçeden geldikten sonra köyde boş boş sigara içip yürürken bir ev dikkatimi çekti. Diğerlerinden farklıydı. Farklı olan kısmı çift katlı olması ve kesme taştan yapılmasaydı. Muhtemelen köyün ağasının evidir tarzında bir düşünceye kapıldım. Köydeki evler boş olmasına rağmen kapıları ve pencereli genel olarak sağlamdı. Öyle yıkık dökük harabe bir köy değildi. Sanki dün boşaltılmış gibi ayaktaydı her şey. O gece uyduktan sonra, iki gibi uyandım ve konteynırdan dışarı çıktım sigara içmek için. Arazide bekleyen iki güvenlik dışında kimse ayakta değildi. Sigaramı yakıp yürürken bir anda gündüz gördüğüm evin ışıklarının yandığını gördüm. Şaşırmıştım korka korka yönelip camdan içeri baktığımda kadınlar erkekler çocuklar ağlıyordu şok içerisindeydim yüzüm kaskatı kesilmiş kanım donmuştu ve birden içerideki insanların hepsinin aniden bana döndüğünü görünce yataktan sıçradım. Rüya olduğunu fark edip kendime gelene kadar kalbim yerinden çıkmıştı sanki. Saate baktığımda beşe çeyrek vardı. Kalktım elimi yüzümü yıkadım birşeyler atıştırıp araziye gitmek için hazırlandım. Kimseye bu rüyadan bahsetmemiştim. Zaten akşam yemeklerinden sonra sürekli Firdevs hoca cin muhabbeti yapıp gülüyordu. Arkeolojik kazılarda cin muhabbeti olmazsa olmazdır tadıdır tuzudur kazı evlerinin. Akşam ki yorgunluğu unutturan tek şey korkudur. Genel olarak kimse inançlı olarak gözükmese de Firdevs hocanın konya türbe kazılarında Sivas kale kazılarında yaşadıklarını anlatması çocukların gözlerini büyütüyordu. Hepsi palavraydı biliyordum ama bende korkuyordum.
    ···
  3. 53.
    0
    Olum korkmaya başladım iyice amk
    ···
  4. 54.
    -1
    ya huur cocuğu böyle hikaye mi anlatılır kes ananı gibtiğimin cocuğu, ana konuya girmen ananın dıbına girmemden uzun sürmüş.
    ···
  5. 55.
    0
    hadi yazsana
    ···
  6. 56.
    +2
    eskiden ne güzel hikayeler oluyordu inşallah öyledir amin
    ···
  7. 57.
    +2
    2-3 gün geçmesine rağmen rüyanın etkisindeydim hala sürekli o evin önünden geçerken tedirginlik duyuyordum ama merakta ediyordum içini. Cesaretimi toplayabilsem aslında Timur hocaya görünmeden girebilirdim. Bu arada Eda'nında yüzünde geldiğine dair pişmanlıklar hissetmeye başlamıştım. Çağırıp soruduğumda kazıyla ilgili değil de Kübra’dan dolayı olduğundan bahsetti. Bu tarz kazılarda insanlarla çok iç içe olunur genelde ve herkesin içindeki artık dışa vurmaya başlar zamanla. Çok görmüştüm can ciğer arkadaşların 1 ay sonra arkasından demediğini bırakmadığını. Kübra’nın odadaki diğer kızlarla edaya karşı daha yakın olması Edayı hayli yormuş… Bana hiç bahsetmemişti bu durumdan oysa ki. Buradan bir çıkalım gidelim kazıdan ben ona ne yapacağımı biliyorum diyordu Eda.. Bende boşver istersen ben konuşayım hocayla gibtir ettirelim Kübra’yı kazıdan dedim ama kabul etmedi. Eda 1.60 boylarında 50 kilo ya gelir gelmez olduğundan Kübra'nın ona fiziksel bir üstünlük kurduğu belliydi. Yardım etmemi yediremiyordu kendisine de öylece kapatmıştık konuyu. Ama ben akşam vakitlerinde seramik yıkanırken Kübra’yı tek yakalayıp gereken tepkiyi vermiştim. Öyle bir sinsilik içindeydi ki utanmasa beni kandırmaya çalışacaktı ben üstten üstten edayı katmadan hal ve hareketlerini beğenmiyorum benim sayemde geldin bu kazıyı bi lafımla yarın alır bavulunu gidersin dedim. Ağlamaklı oldu kazının zorluğundan pgibolojisinin bozulduğundan falan bahsedip bahaneler üretti. Bende lafı uzatmadan son uyarıları yapıp daha gözüme batma dedim. Kübra’ya ilk günden beri çok gıcıktım. Ankara'ya geldiklerinde Eda'nın peşinden hiç ayrılmamıştı insan bir düşünür bunlar iki sevgili aylardır görüşmüyor baş başa bırakayım diye ama yok inadına her saniye bizleydi. Birde kazıdaki işçilerle Kürtçe konuşup sürekli sohbet etmesi beni iyice delirtmişti. Eda mevzusu da buna eklenince kafaya koymuştum. Timur hocanın kanına girip gibtir ettirecektim.
    ···
  8. 58.
    +1
    Bir yandan bu sorunlarla uğraşırken bir yandan kazı işleriyle uğraşıyordum. Çizimler, kataloglar tasnif yıkama, kayıt artık patlıcaktım bir yerde. Pazar günü herkes ilçeye giderken ben edaya liste verip hastayım dinleneceğim dedim. Herkes gittikten sonra amacım o eve girmekti beynimi kurcalıyordu sürekli o ev, sıkışan hayatıma kendimce bir aksiyon katmak istiyordum.. Minibüs hareket edip sesi uzaklaşınca hemen yataktan kalkıp hızlıca dışarı çıktım. Tam evin önüne gittim cesaret edemeyip geri döndüm. Yaktım bir sigara hızlı hızlı içiyorum köyün çıkışında. Sonra tekrar yeltendim. Kapıda küçücük bir asma kilit vardı. Bir çekiç darbesine kilidi patlatıp kapıyı araladım içeride o kadar ağır bir hava vardı ki nefes almam çok güçleşmişti. ilk katta mutfak salon ve tuvaletler yer alıyordu. Eşyalar olduğu gibi yerli yerinde sanki dün gitmişler gibi düzenliydi. Oysa söylenene göre 16 yıl evvel boşaltılmıştı köy. Örümcek ağları fare dışkıları ve toz dışında herşey fazla normaldi. Rüyamda gördüğüm salon ile evi gezerken gördüğüm salon tıpa tıp aynıydı kanım çekilmişti ürpermiştim. Salonun duvarında tek göze çarpan detay eski kumaşlara yazılı kuran ayetleriydi. Yukarı kata çıkmak istedim ama gelen bir ses üzerine altıma sıçmıştım. Yukarıdan sesler geliyordu anlamadığım bir dilde tartışmalar ve bağrışmalar geliyordu. Kalbim çıkacaktı yerinden tam koştum kendimi dışarı attım derken o an yataktan sıçradım. Yine o korku rüyalarından biriymiş gördüğüm yine. Kalktım yataktan gerçekten edaya alınacak listesi verip gitmedim. Eve girecektim kafaya koydum. Bunlar gittikten sonra rüyada gördüğüm evle aynı olan evin içine girdim salona girdim yine aynı salon hemen o an nedenini bilmiyorum duvardaki Arapça (Kuran Ayetlerine benzettiğim) kumaşları alıp koşarak çıkıp uzaklaştım. Aklımı oynatacaktım neredeyse ben ne yapıyordum. Rüyamda gördüğüm olayların aynısını gerçekte de yaşıyordum. Eda’ların gelmesini 3-4 saat boyunca çardağın altında bekledim.
    ···
  9. 59.
    +1
    Akşam 5 gibi geldiklerinde hepsinin yüzünde güller açıyordu. Timur hoca önce lahmacun sonra dondurma ısmarlamış bunlara. Koca koca insanların bir dondurmayla bu kadar mutlu olmaları şaşırtıcı değildi. O kadar zor bir yaşam sürüyorduk ki bir dondurma bile mutlu etmeye yetiyordu herkesi. Edam benide düşünmüş lahmacun ve dondurma getirmişti. Ama umurumda değildi acilen olanları anlatmam gerekiyordu edaya. Akşam saat 8 gibi insanlar çekilince çardağa çağırıp anlatmaya başladım. Oda bu olanlara çok şaşırmıştı ama Ankara'dan beri paranoya içinde olduğumu düşünüyordu. Sıcak güneşin altında kafanda kurup kurup akşamları rüyanda yaşıyorsun dedi... Eda bile bana bunları söylüyordu. Aslında beni umursamadığından değil inançsız olduğundan böyle yapıyordu. Ona göre cinler rüyalar abimin intiharı falan hepsi pgibolojikti. Ona evde bulduğum kumaşları gösterince,

    - Eee ne var bunda hepimizin evinde yok mu duvarlarda asılı ayet kuran falan..

    + Varda altlarında hiç birinin resimler yok değil mi...

    resimleri ilk başta karanlıkta fark edememişti.. El feneriyle dikkatlice baktığında ürperdi benim ona bahsettiğim abimin defterindeki üç gözlü karışık bir yaratık vardı ayetin altında. Hemen mantıklı açıklamalar yapmaya çalıştı ama korkmuştu belliydi. işte bizim kültürümüzde olmasa da arapların belki böyle islam diniyle harmanlamış mitolojik yaratıkları vardı falan anlattı da anlattı. Abinde bir yerden denk geldi oda çizdi hepsi tesadüf düşünsene muhafazid’in atını Burak'ı tıpkı yunan mitolojisindeki pegasus şimdi ben buna nasıl inanayım dedi... Bence bunların hepsinin bir açıklaması var. Zaten bu köyde Arap ve Süryanilerden oluşan karışık bir köymüş... Şaşırdım nerden biliyorsun dedim buğün ilçede insanlardan öğrendik daha ne söylediler dedim. Sustu. Iyice paranoya'ya bağlayacaksın dedi... Önemli başka birşey söylemediler zaten rahat ol dedi. Köyün Süryani olması Aramilerle bir bağlantı olduğunu ortaya çıkartıyordu. Çünkü Süryaniler Aramilerle köken olarak akraba kabile olarak kabul ediliyordu.. 3000 sene sonra bile Arami kentinin yanı başında Süryani köyünün olması çok şaşırtıcıydı... Bunları düşünürken Edayı deli gibi özlediğim aklıma geldi. Karanlıkta gözleri parlıyordu haftalardır kokusunu bile almamıştım... Bakışlarımdan anlamış olmalı ki, gülümsedi içten bir tebessümle...
    Tümünü Göster
    ···
  10. 60.
    +2
    Biz o gece bütün tehlikeleri göz önüne alarak içinde bulunduğumuz sıkıntılardan cesaret alarak depoda sevişmiştik. Biri görse duysa mahvolurduk... Sabah olduğunda Yakub Hoca istanbul’dan gelmişti. Timur hoca mardinden Yakub hocayı almak için minibüsü bana verdi. Sabahın altısı düştüm yollara… Yılan gibi kıvrılıyordu daracık köy yolları. Güneş omuzlarımda yükselerek giriyordu Anadolu'ya yavaş yavaş. Aklımda dün gece yaşadıklarımız verdiği mutlulukla bir başka sürüyordum arabayı. Bütün derdim tasam bitmişti. Eda'nın teni, kavurarak yok etmişti bütün kaygılarımı... sonunda Mardin’e varıp Yakub hocayı beklemeye başladım.
    Yakub hocanın ismini daha öncede duymuştum.. Kendi alanında Türkiye'nın en iyi hocaları arasında sayılıyordu. Bizim Timur nasıl yaptıysa 1 haftalığına da olsa ikna edebilmişti buraya gelmesine... Hocayla buluşup Üçgözler köyüne doğru yola çıktık... Yolda sohbet etme fırsatımız oldu. Tam bir Osmanlıydı. Yahudi olmasına rağmen biz Osmanlıyız diyordu iki lafından birinde. imparatorluğun çocuğuymuş güya... Bir şey diyecektim de sonra gerek yok dedim... Yahudilere Osmanlı kucak açmış adam yerine koymuş dünyaya karşı korumuş anlattı da anlattı. En son dayanamayıp valla haklısınız hocam sizin açınızdan bir problem yok, Bizim Osmanlı Yahudilere Ermenilere Rumlara gayet iyi davrandı ama Anadolu'da Türklere ne yaptı birazda onu konuşalım dedim... Şaşırmıştı ne yani sevmiyor musun Osmanlıyı dedi. Sevip sevmemek mevzu bahis değil dedim. Ama şu da bir gerçek Yahudiler Ermeniler Rumlar liman kentlerinde ticaret yapıp istanbul izmir Bursa’da servetlerine servet katarken biz Türkler Anadolu'da ürettiğimizin 10'da 8 ini vergi olarak istanbul’a yolluyorduk. Savaş çıktı mı hadi Anadolu Türkleri cepheye… Yemene, Kırıma, Galiçya’ya Mohaç’a, Hicaza Mekke’ye Medine’ye... 500 sene 3 kıtada canımızın yanmadığı coğrafya kalmadı. Sizler ne yaptınız o ara, istanbul’un en güzel köşklerini satın aldınız, izmir’in en güzel koylarında yazlık kışlık yaptırdınız.. Bir sefer ağzim açılmıştı söyledikçe söyledim söyledikçe söyledim en sonunda bende yahudi olsam ben Osmanlıyım diye övünürdüm dedim. Bu lafıma alınmış olmalı ki ağzını yol boyunca hiç açmadı...
    ···
  11. 61.
    +2 -1
    2003ten sonrasını okumadım.
    ···
  12. 62.
    +2
    Nihayet köye varmıştık...

    Timur hoca minibüsün sesini duymuş olmalı ki gittiğimizde bizi bekliyordu. Ama Yakub hocanın yüzü beş karıştı. Yavşak birde kalkmış bana övüyor. Ulan yağını siz yediniz cefasını biz çektik. Utanmaz herif... Ben minibüsü park edip direk araziye geçtim. Kübra'nın lisans öğrencilerine fırça kaydığını görünce gittim o sinirle birde ona çattım... Ağlayarak bastı gitti...

    1 saat sonra geri döndü özür diledi alttan alarak bişeyler deyip açmaya gitti. Açma kazılarda genelde 10x10 ya da 4x10 ya da 2x2 şeklinde açılırdı. Kademeli şekilde inilir eğer gerekırse kuzey güney batı doğu doğrulutulu büyütülebilirdi. iki açmanın sorumluluğu bende 1'i eda ve Kübra’daydı. Benim açmalar doğu yöndeydi. Genelde buluntuların yazıtların çoğu A1 numaraları açmada yani benim baktığım açmada çıkıyordu... Yakub hoca Timur hocayla öğleden sonra alanı gezmeye geldiler. Yakub hoca şaşırmıştı. Yazıtları görmek istiyordu. tam A1 in yanından geçerken küçğk bir tablet daha çıkarmıştı işçi Ağit. Ağit diğer işçiler gibi değildi. Doğru düzgün işini yapan gerekmedikçe kürtçe konuşmayan bize böyle garip gözle bakmayan bir çocuktu. Yakub hoca hemen tableti isteyip eline aldı. Fırçayla temizleyip baktığında assurca dedi...
    Yakub hoca bunun kaydını alın buluntu çantasına koymayın bende kalsın gidip çözeyim dedi. Bende hemen 2 dakikada kataloğa ekleyip geriye eline uzattım. Timur hocayla birlikte konuşarak gittiler. Akşam 4 olduğunda bizde herşeyi toparlayıp köye gittik. Hocalar tablet üzerinde çalışıyordu çardağın altında. Hemen elimi yüzümü yıkayıp tişörtü değiştirip yanlarına gittim. Yakub hoca mükemmel bilgilerin olduğunu söyledi... Tablet bir mektuptu. Mektupta Assur kralı II. Adad-nirari bir kâhinden yardım istiyordu. Kâhinin ismi ve yerleşmenin isminin yazmasına rağmen çok tahrip olduğundan o bölge okunamamıştı. Muhtemelen başka tabletlerden yerin isminide öğrenecektik. Yakub hoca derin bir nefes alarak II. Adad-nirari karısının hastalığı için bir büyü talebinde bulunduğunu söyledi. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Gördüğüm kabuslar abimin cinlenip intiharı gittiğimiz büyücüler yaşadığım bütün süreç yine zihnimin her noktasını işgal etmişti. Hemen lafını bölüp ne büyüsü dedim.. Bilmiyorum başka bulunan tabletlere ve yazıtlara bakmam lazım tahminimce II. Adad-nirari kalkıp burdan böyle bir istekte bulunuyorsa muhtemelen o dönem burası büyücülükle ünlü bir yerleşim merkeziydi dedi.. Hafifçe sandalyeden doğrulup tableti elime uzatarak al zütür envantere dedi... Elime aldığımda tüylerim ürpermişti. 3 bin yıllık bir büyü mektubu elimdeydi... depoya zütürene kadar soğuk soğuk terler akmıştı sırtımdan..
    Tümünü Göster
    ···
  13. 63.
    +2
    Hemen gidip A1'den çıkan tabletlerin olduğu çekmeceye bırakıp geri döndüm. Yakub hoca Timur hoca'ya II. Adad-nirari dönemi assur merkezinden çıkan tabletlerin buluntuların araştırılması gerektiğini söyledi. Muhtemelen burdan oraya buna cevab olarak eğer kabul edildiyse büyünün içeriğiyle ilgili mektup gitmiştir mutlaka dedi... Türkiye'de Assur çalışan hocalarla konuyu görüşen Timur hoca II. Adad-nirari dönemine tarihlendirilen herhangi bir büyüyle ilgili metnin şimdilik olmadığını söylemişler. Yakub hoca diğer buluntuları incelemek için diğer yazıtları görmek istiyorum dedi... Timur hoca ertesi gün araziye çıkmayacağız depodaki buluntuların tasnifini yapıp gerekli yazıtları dışarı taşıyacağız diyip bana işçiler sabah geldiğinde bu işle ilgilenin diye emir verdi. Gidip ekibe anlattığımda havalara uçuyorlardı arazi yok diye. Akşamda yakub hoca'nın istanbul’dan getirdiği viski ve rakıları içecektik...
    ···
  14. 64.
    +1
    Akşam yemeğinden sonra ilçeye çerez peynir meyve falan almak için Timur hoca minibusu verdi. Akşam 6 gibiydi 9 da burada ol dedi. Benim o an aklıma mükemmel bir fikir gelmişti. Bulduğum Arapça kumaşları zütürüp bir hocaya soracaktım. Hemen gidip üzerime bir polar alıp kumaşları çantama koymuştum. Birkaç öğrenci benle ihtiyaçlarımız var gelmek istiyoruz dediklerinde kabul etmedim. Hocanın kulağına giderse başıma dert olabilirdi. Isteklerinin listelerini ve parayı alıp tek başıma yola koyuldum. Yola çıktıktan sonra çok geçmeden pişman olmuştum. Karanlık çökmeye başlamış ve ben korkuyordum sebepsizce.. O kadar hızlı sürüyordum ki arabayı en ufak bir hatada yoldan çıkacaktı araba. Zaten tek şeritten biraz daha geniş köy yolu herşeye gebeydi... ilçeye gidip hemen bir bakkaldan yarım yamalak bulduğum herşeyi alarak bir camiye gittim. Caminin önünde hocayı bekliyordum... Avludaki ağaçların gölgesi o kadar ürkütücü geliyordu ki sorup sormama konusunda ince bir çizgideydim. Sebepsizce o kadar çok korkuyordum ki anlatamam... Şansıma çok beklemedim. 60 yaşlarında bembeyaz sakallı bir amca geldi. Hemen konuya girip tanıştım. Hikmet amca yıllardır bu camide gönüllü imamlık yapan birisiymiş. Çantamdan kumaşları çıkarttım. Dışarısı karanlık olduğu için camiye girdik. Okumaya başladı. Ilk çıkarttığım kumaşı okudu..
    ···
  15. 65.
    +1
    “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların ilah’ına sığınırım.” Nas, 21/114
    ···
  16. 66.
    +1
    -Bu nas suresi evladım, ama altındaki şekilleri ilk kez görüyorum bunların ne olduğunu ne anlama geldiğini bilmiyorum

    Ben ikinci kumaşı çıkarttım.

    Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.” Felak 20/113

    Bununda altındaki işaretleri bilmiyorum evladım dedi. Bunların tam olarak ne anlama geldiğini sordum. Felak nas sureleri cinler ve şeytanlar için indirilmiş kuranı kerim'in son iki suresidir dedi. Bunları nerden buldun epey eski görünüyor dediğinde Üçgözler köyü dedim. Gözleri büyüyüp benide günaha ortak ettik diyerek hiddetlendi. Öyle bir bağırıyordu ki anlatamam. Ne olduğunu anlamadım son bir kumaş var lütfen onu da okuyun diyip çantayı açtım. Ama çanta boştu. Gözlerime inanamıyordum 3. kumaş yoktu bavuldan çantama kumaşları koyarken tek tek açıp koymuştum. 3 Tane kumaş vardı. Ama şimdi 2 si elimde diğeri yoktu iyice kafayı yemiştim. Göster 3. yü dediğinde öylece yüzüne bakakaldım yok dedim. Bak işte oynadıgın oyunun tehlikesine var dedi. anlam veremedim. Üçgözler köyünde ne işin var dedi. Bende durumu anlattım arkeolojik kazı için burada olduğumuzu ve bunları bulduğumu söyledim. Ben orada araştırmalar olacağını duyunca kimse cesaret edemez dedim ama yanılmışım dedi... O köy 1980'lerin sonunda Allah'ın gazabına uğradı ordaki insanların çoğu ya delirdi ya kayboldu dedi. Ben oracıkta düşüp bayılacaktım kalbim yerinden çıkacaktı ya terör dedim ? Ne terörü dedi o olayı öyle ört bas ettiler dedi. Terör bizim yani mardinin güneydoğu sınırlarında 3-5 köy haricinde tehlikeli olmadı. Zaten oralarda gerçekten boşaltıldı dedi. Bak bakalım bu bölgede o köyden başka boşaltılmış köy var mı ? Siz ateşle oynuyorsunuz defineciler bile bu civarda girmediği yer kalmadı ama Üçgözlere kesinlikle giremedi dedi. Bunları duyduktan sonra en ufak bir çıt duysam altıma sıçacaktım.. O derece kasılmıştım….
    ···
  17. 67.
    +1
    Bu esnada saat 8.20 olmuştu geç kalacaktım daha sonra tekrar gelip konuşma sözü aldıktan sonra minibüse atlayıp yola çıktım. ilçeden uzaklaşıp köy yoluna girdikten sonra tir tir titremeye başladım korkudan, ay ışığı bile yoktu minibüsün farları sadece daracık yolu aydınlatıyordu. Türlü türlü hayallerle şimdi araba bozuldu şimdi yola birşey çıktı şimdi kenardaki tarlada cin düğünü var diyerek kendimi öyle bir korkutmuştum ki yarın sabah gibtir olup gidicem dedim. En son konteynırların ışığını uzaktan görünce öyle bir rahatladım ki anlatamam. Hemen inip aldıklarımı zütürdüm. Timur hoca noldu cengiz neyin var bembeyazsın dediğinde yolda araba çarpmış tavşan gördüm çok üzüldüm dedim ondandır hocam dedim... Hemen edayı bulup olanları anlatmam ve buradan gitmemiz gerektiğini söylemem gerekiyordu. Ama bir türlü başbaşa kalamadık. Bi kaç sefer alıp köyün çıkışına doğru yürümek istesem de zütüm yemedi korkudan...
    ···
  18. 68.
    +1
    o gece içkiler içilip şarkılar söylenmeye başladığında biraz bu çıkmazdan kurtulmuştum. ilk başta içmeyeceğim kesinlikle desem de sonrasın bir kaç bardak rakı içip rahatlamam gerektiğini düşündüm... Herkes masadaydı yiyip içip sohbet ediyorduk. Timur hocanın yakub hocanın Firdevs hocanın anılarını dinleyip hep bir ağizdan şarkı söylüyorduk. Haftalardan sonra ilk kez bir şarkı dinliyordum. Yakub hoca kasetçalar getirmiş hepimizi mest etmişti o gece.. Ertesi günde arazi olmadığı için rahat rahat takılıyorduk. Masada bir tek Kübra içmiyordu sinsi gözleriyle etrafta olanı biteni izliyordu sadece. Tüm gece boyunca onu izlemiştim. Yanımda Eda oturuyordu bazen el ele tutuşuyorduk masanın altında, bacaklarını bacaklarıma değdirip içimi cız ettiriyordu.. Saat 1'e doğru teyip caz cuz ederek yandı... ve ortam bir anda sessizliğe büründü tam ne olduğunu anlamaya çalışırken yerin derinliklerinden öyle bir uğultu ve titreşim geldi ki herkes deprem diye bağirmaya başladı. yaklasık 10 saniye sürdükten sonra durmuştu.. Herkes korku içindeydi Timur hoca bağirarak insanları sakinleştirmeye çalışıyordu.. Sükünet sağlandıktan sonra, herkes odasına artık sakin olun ufak bir depremdi dedi Timur hoca. Ben odaya geçtiğimde öğrenciler çok korkmuştu. Onları biraz sakinleştirdikten sonra uykuya daldım. Rüyamda abimi görmüştüm. Ölümünden sonra ilk kez görüyordum onu. O kadar mutlu olmuştum ki anlatamam. 10 yıl geçmişti aradan tam. Sarılmak istedim izin vermedi. ilk defa duyduğum bir dilde bana hararetli hararetli birşeyler anlatıp elleriyle sürekli biryerleri gösteriyordu. Anlatırken gırtlakları patllıyor gözleri morarıyordu. Çok güzel bir yüzü vardı abimin rüyamda o halinden eser yoktu... Uyandığımda kan ter içindeydim. Kalkıp bir sigara yakıp çay koymak için mutfak olarak kullandığımız konteynıra gittim.. Sigaramı hızlı hızlı içiyor rüyamı yorumlamaya çalışıyordum. Akşam ki rakının baş ağrisi dayanılmazdı. Oadama dönüp ağri kesici alacaktım çantayı açtım ağri kesiciyi aldım ama kumaşlar yoktu. O an çıldırdım artık ekipte hırsız vardı. Kesinlikle birisi birşeyleri yürütüyordu başka bir açıklaması yoktu... Sinirle düşünmeye başladım kim olabilir diye... Sabah 6 olduğunda herkes toplanmış depoyu düzenlemeye ve Yakub hocanın seçtiği yazıtları çıkartmaya başlamıştık. Bizim gücümüz yetmiyordu 60 cm'le 110 cm arasındaki yazıtlar en az 80 kiloydu. işçiler 6.30'da geldiğinde onlara söyleyerek dışarı taşıttım.. Yakub hoca kahvaltıdan sonra tek tek incelemeye başladı. Birini seçip masaya çıkarttık. O ara ortam çok kalabalıklaşmıştı Timur hoca göz işareti yaparak dağıtmamı istedi. Bende işçileri öğrencileri toplayarak seramiklerin yıkandığı yere zütürdüm. Akşama kadar kasaları birbirine karıştırmadan güzelce yıkamalarını tembih ettim.. Kübra bana yalvarıyordu resmen lütfen bende sizinle olayım çok merak ediyorum diye.. Bende kıza yaptıgım baskılardan utanarak merhamete gelip kabul ettim. Çardağın altında ben eda kübra Firdevs hoca Timur hoca Yakub hoca ve iki işçi kalmıştık.. Hepimiz pür dikkat Yakub hocayı izliyorduk... Bir yandan incelerken bir yandan aramice olduğundan bahsediyordu... Arami dili batı sami kökenli dil ailesine mensup ölü bir dil olduğundan Hz. isa'nın cinni varlıklarla bu dilde iletişime geçtiğini anlatıyordu.. O kadar gizemli anlatıyordu ki ne dese inaniyorduk ya da inanmak istiyorduk o an...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Panpa ne zaman devam edicen
      ···
  19. 69.
    +1
    rezERVETULLAH-i BERAKATÜ
    ···
  20. 70.
    0
    Hikaye yine bu sözlükten çalıntı ama canlı olarak okumak daha zevkli :D
    ···