/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 1.
    +1 -1
    11.,12.,13... 14. yüzyılda cengiz ve timur'un orduları, avrupa ve rusya içlerine kadar ilerleyip, geriye, birbirinden çok uzak ve çok incin bir tatar nüfusu bıraktı. mısır'da dahi araplaşmış tatar görebilirsiniz. rusya içlerinde kurdukları devletin adı: altınordu. 15 ve 16. yüzyılda tarih sahnesine çıkar. rusların ural-altay'ı aşması, sibirya'ya uzanması için altınordu devletinin yıkılması gerekiyordu, altınordu devleti yıkıldı ve geriye bölük pörçük yaşayan tatarlar kaldı.

    17. ve 18. yüzyılda, çarlar'ın ve ortodoksların en büyük siyaseti işte bu incin tatar nüfusu hıristiyanlaştırmak ve ruslaştırmak, oldu.
    ruslaştırma ve hıristiyanlaştırma siyaseti yüzlerce yıl sürdü ve bir "dönme" çağı başladı. öyle ki tatar nüfus tamamen asimilasyona tabi tutuldu. öyle ki 19. yüzyıla geldiğimizde tatarlar için en büyük tehlike, "dönme tatarlar" oldu. çünkü, artık tatarlar'ı ruslaştıran-hıristiyanlaştıran bu dönmelerdi.

    19.yüzyılda orta-asya ayağa kalktı. müslüman ve türk halklar, bu erime, dönme ve asimilasyona son vermek için halklarının bağımsızlığı mücadelesine girişti.

    bugün bizim de okullarımızda okutulan kırım tatarları'nın efsanevi ismi ismail gaspıralı"nın parolası buydu: "dilde, işte, fikirde birlik!".. tatarlar, kazan vilayetini yurt kabul ediyordu ama burada dahi sayısal üstünlükleri yoktu. islak elinizi çırparak orta-asya'dan rusya içlerine su serpin. her bir köşe de küçük azınlıklar olarak yaşayan onlarca tatar yerleşim göreceksiniz, başka halklara karışmış... bu yüzden tatarlar'dan, "kırım tatarları", "volga tatarları" diye söz edilir...

    19.yüzyıl aynı zamanda türkler'in uyanış yüzyılı. orta-asya'da halklarının bağımsızlığına çalışan türk aydınlar, büyük edebiyatçılar, dilciler, felsefeciler ve din adamıları yetiştirdiler. bu aydın hareketinin adı: cedidî idi. yenilikçiler, demek. cedid hareketi bolşevik ihtilaline kadar akıl almaz işler gördü. müslüman ve türk halklarını biraraya getirmek, hıristiyanlığa, ruslaştırmaya ve emperyalizme karşı atağa geçmekle kalmadı, birçok doğu halkları konferansları tertiplediler.

    yüzyıl önce, yani 1900'lü yıllardan başlayarak ve peşpeşe müslüman halklar, doğu halkları konferanslarıyla, orta-asya'da bağımsızlık ve aydınlık rüzgarları estiriyordu.

    doğuda, müslüman ve türk halklarının dergileri, gazeteleri, bilimadamları ülkeden ülkeye koşuyor, orta-asya uyanıyor. müslüman doğulu halklar kendi bağımsız federasyonlarını kurdular, kuracaklar. bugün tarihçilerin görüşü şudur; bolşevik ihtilali on yıl kadar gecikseydi orta-asya bağımsızlığına kavuşabilecekti.

    bağımsızlık mümkün olmadı, çünkü; doğulu müslüman halkların emperyalistler karşısında verdiği amansız bilim, dil, din ve siyaset savaşı yıllarında, rusya'da da çar'a karşı dünya tarihinin en büyük devrimlerinden biri hazırlanıyordu.
    hazırlayanlar: proleterya! yani, sanayi çağıyla avrupa'da gelişen işçi sınıfının rusya kolu. cedid hareketi içinden yetişen onlarca aydın, kendileri gibi emperyalizme karşı savaşan bolşevik liderlerin ve proleteryanın saflarına geçti. bolşevikler'in rusya'da çan devirip bir sovyetler kurması mümkün. ancak, sanayi çağı yaşamamış doğu topraklarında ağalara, beylere, emperyalist sömürüye karşı savaşacak işçi bulmak mümkün degildi. bu yüzden proleter devriminin ona-asya'ya taşınması da mümkün değildi. bolşevik devriminin orta-asya steplerine uzanması için başka yollar bulunması lazımdı.
    ···
  1. 2.
    -1
    Ee napak banane cugu xd xd xd
    ···
  2. 3.
    +1
    mesela, orta-asya 'nın milli ve dini uyanışının liderleri ve halklarıyla pekala yanyana gelinebilir. gelinebilir ancak bu yanyana geliş sadece "taktik" bir şey olur. çünkü, proleterya, milli ve dini her şeyin burjuva değeri, feodal değer olduğunu söylüyor, sınıfsız bir dünya arzuluyordu!

    yani, doğu halklarının bağımsızlık değeri ve gücü proleterya değil, doğu halklarının bağımsızlık arzusu, dini ve milli değerlerin emperyalizme karşı savaşılıp korunmasıydı.

    bolşevik liderler, proleteryanın teorisyenleri, bu duruma acil bir çözüm buldular: "self-determinasyon"... yani her halk kendi siyasetini kendi belirleyecek. orta-asya'nın aydınları için bu çok cazip bir teklifti ve hemen bolşevik devrimine yürekten katıldılar.
    bu yüzden, bolşevik liderler, çar'ın ordularına karşı bölünmernek için uzun müddet orta-asyalı, müslüman ve türk bolşeviklerin milli ve dini konferanslarına, dergilerine ses çıkartmadılar. hatta stalin, doğu müslüman halkların bu konferanslarına ve taleplerine sıcak baktı, destekledi.

    ortada büyük bir "teorik" anlaşmazlık vardı. bir tarafta, rusya'nın devrimcileri "proleterya", yani işçi sınıfı. işçi sınıfını sanayi toplumu ortaya çıkarmıştı. oysa, doğuda böyle bir sınıf yoktu. böyle bir sanayi yoktu. kızıl kıyamet burada koptu... doğu topraklarında emperyalizme karşı mücedeleyi nereye koyacağız, bunun adı nedir? yoksa batıda gelişen işçi sınıfı tüm doğunun da motoru, gücü, öncüsü mü olmalı.

    marksist teorisyenler işçi sınıfı yetiştirmemiş doğulu halklar için özel bir sayfa açtı, yüzyıldır bu doğunun özel tarihsel süreci tartışılır, bunun herkesçe bilinen meşhur adı: asya tipi üretim tarzı, yani, atüt!

    1917 bolşevik ihtilali olmuş, ancak, iç savaş süreci uzadıkça uzuyordu, çünkü, rusya steplerinde çar'ın ordularını bulup yakalamak ve yok etmek imkansızdı. bu günlerde doğulu halkların ve doğulu bolşevik aydınların karşısına geçmek doğru olmazdı.
    ta ki, iç savaş süreci bitip, orta-asya'nın kahraman devrimci türk bolşevikleriyle çar'ın orduları tamamen temizlenene kadar. artık, moskova merkez sesleri geliyordu. yani, tüm ülke merkeze bağlanmalıydl. yani, "kontrol" merkezden sağlanmalıydı. hemen harekete geçildi, türk ve müslüman halkların, aydınların dergileri, gazeteleri, dernekleri, konfederasyonları yasaklandı. bütün doğulu halkların milli ve dini değerleri milliyetçi sapma olarak değerlendirilip yok edildi.

    bolşeviklerle kolkola emperyalizme ve çarın ordularına karşı savaşmış doğulu halklar ve aydınlar, bütün siyasi, ekonomik tekelin moskova'ya kayıtsız şartsız bağlandığını gördüklerinde iş işten geçmişti. aldatılmışlar, kazıklanmışlardı. çünkü artık stalin iktidardaydı ve milyonlarca türk'ü yerinden yurdundan trenlere bindirip sibirya çöllerine sürüyordu. bir vahşet. dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük mezalimleri başladı. stalin taş üstünde taş bırakmadı. cengiz dağcı'nın eşsiz romanlarını okursak, kadınların tülbentleri, dantelli mendillerine dahi "milli değer" diye el konuldu. türk'ü, müslümanlığı hatırlatan her şeyin üstünden buldozerler geçti.
    asıl facia, 19. yüzyılın büyük cedid, aydınlanma hareketinin yetiştirdiği bir büyük kuşak yok edildi.

    öyle bir "yok ediliş ki?, 1940'lı yıllara geldiğimizde, orta-asya'da kendi tarihini, kültürünü, bir önceki kuşağın adlarını, çabalarını bilen tek bir insan kalmadı çünkü yeni bir kuşak, komünist okullarda, komünist eğitimle yetişmişti. yirmi yıl gibi kısa süre içinde, tarihleriyle, kültürleriyle benlikleriyle, aydınlarıyla hiçbir ilişkileri kalmamıştı...

    ancak kaçan kurtulabiliyordu, kaçanlara bir örnek: 1930'lu yıllarda türk devletine türkçülük ve ruslar'ı devirmek için nazilerle işbirliği teklif için nazilerle gizli örgüt dahi kuran ünlü tarihçimiz zeki velidi togan'dır. rusya steplerinde olup bitenleri ancak gizli servisler ya da kaçanların ağzından öğrenebiliyorduk. (bir küçük not: ii. dünya savaşı'nda naziler yenilince bu gizli türkçü örgütün elemanlarını yeni kurulan cia üstüne geçirip kullanmaya başladı, bugünkü türkçü ve milliyetçi hareketin amerikancılığı da burdan başlar.)
    ve tarih hepimizi şaşırtarak bilinmeyen sürprizlere doğru ilerledi. berlin duvarı'nın çöküp sovyetler'in yıkılmasıyla olup bitenleri teorik olarak anlamak mümkün değil. komünist, marksist okullarda yetişmiş sovyet siyasetçiler, bir günde çar siyasetine döndüler.
    yani, sovyetler'in adı bir günde rus milliyetçileri oldu. rus emperyalizmine ve rus ortodoksluğuna geçiş yapmak onlar için bir saniyelik işti. derhal, kaldıkları yerden çarlık siyasetine dönüp, yeni bir milli ve dini ve emperyalist hayata başladılar. ciksen yıldır eğitim veren marksist teori ve okullar, ruslar'dan tek bir kişiyi dahi milli ve dini sapmalardan kurtaramamış, aksine daha deli daha manyak bir rus milliyetçiliği ve rus ortodoksluğu tarih sahnesine fırladı...
    Tümünü Göster
    ···
  3. 4.
    0
    Okuyan oç
    ···
  4. 5.
    +1
    ciksen yıldır okullarında okutulan marksist teori, ruslar'ın milliyetçilikleri ve ortodoksluklarına hiç zeval vermedi, aksine pekiştirdi. işte, milli ve dini değerlerin asla yok edilemeyeceğini bize öğreten bu ciksen yıllık labaratuvar, bugün insanlığın önünde büyük bir tecrübe gibi durmaktadır.

    yeniden milli ve dini değerlere dönüş yapmaktıysa niyetiniz, milyonlarca müslüman ve türk'ün milli ve dini değerlerinden bir yüzyıl ne istediniz? milyonlarca müslümanı, türk'ü neden öldürdünüz.

    işte bu soruların çoğaldığı bugünlerde türkiye aydınları orta-asya'nın bağrından çıkmış bir bolşeviki sıkça tartışmaya başladılar, adı: sultan galiyev!..

    bugünlerde attila ilhan yazılarıyla, halit kakınç kitaplarıyla sultan galiyev'ı türkiye'nın gündemine taşıdılar, ikisine de sonsuz teşekkürler...

    ancak ülkemizde sultan galiyev'in fikirlerini en güzel özetleyen kitap, hürriyet yayınları'ndan 1981 yılında çıkmış: sultan galiyev ve sovyet müslümanları adlı kitaptır. iki yazarlıdır: alexandre bennigsen-chantal ouelquejay..
    benım kuşağımın sultan galiyev'i tanıdığı kitap, bu kitaptır. yeni baskısı yapıldı mı bilmiyorum. eski kitapçılarda hala bol miktarda mevcuttur.

    sultan galiyev'i tanımadan önce gözlerinizi kapatın ve tarihin karanlıklarına, orta-asya bozkırlarına doğru avazınız çıktığı kadar bağırın: sultan galiyev! sultan galiyev!.. çünkü sultan galiyev, yazımın burasına kadar söylediğim her şeyi "öngören" ve "bas bas bağıran" bir bolşevikti...

    fikirlerimizi, coşkumuzu borçlu olduğumuz adamın adıdır. sultan galiyev'in fikirlerini bir kaç satırda özetlemek mümkündür, bugün "galiyevizm" de denilen doktrin şudur: "doğulu halklar, amerika, avrupa ve rus emperyalizminden korunmak için kendi konfederasyonlarını, sosyalizmlerini kurmak zorundadır!...

    bunu tamamlayan görüş şudur: "sanayi devrimini yaşamamış doğulu türk, fars, arap, müslüman halklar, milli ve islami değerleri korunarak sömürgeler enternasyonalizmini kurmalıdır!..

    henüz 1920'lerde söylediği şudur: "sovyetler rejimi, hızla rus milliyetçiliğine ve devlet kapitalizmine dönüşecek!"..
    ancak, en çok yankı bulan tüm fikirlerinin temeli olan düşüncesi şudur: "avrupa proleteryası kendi sömürgeci burjuvasıyla iş birliği yapmıştır. sömürge kaynaklarını burjuvasıyla ortaklaşa hüpletmiştir. bu yüzden avrupa solu, dünya sosyalizmine öncülük edemez, motor rolü oynayamaz!"..

    bu düşüncesini tarih doğrulamıştır. avrupa proleteryası sömürge kaynaklarıyla zenginleşen avrupa burjuvasıyla güle oynaya avrupa birliği'ni kurmuş; sovyetler, bir günde, eski çar sıyasetıne başlamıştır!

    ancak, sultan galiyev gerçek bir devrimci, gerçek bir bolşevikti. milli ve dini değerlere kalben inancı yoktu. milli ve dini değerlerin tarihten ve halkların gönlünden silinemeyeceğini tarihi bir gerçek olarak kabul ediyor, söylüyordu. sanayi devrimi yaşamamış doğulu halkların en büyük bağımsızlık değerlerinin milli ve dini değerleri olduğunu söylemeye çalışıyordu.
    ve sultan galiyev bu düşüncelerini hiçbir zaman gizli kapaklı söylemedi. aksine, aleni, dergilerde, konferenslarda ulu orta bağırarak haykırarak söylüyordu. bir dizi doğu halkları konferansı ve sonuncusu bakü, doğu halkları konferansı'nda da söyledi. sultan galiyev o günlerde arkasına orta-asya'yı almış çar'ın ordularına karşı savaşıyordu, bu yüzden kimsecikler sultan galiyev'in bu görüşlerine sesini çıkartamıyordu.

    ta ki, sovyet devrimi içerdeki savaşı durduruncaya kadar. 1929'da sultan galiyev bu görüşleri yüzünden tutuklandı ve bu görüşleri "milliyetçi sapma" kabul edilip on yıl hapis yattı. sultan galivev'in bu görüşlerini cazip bulan tanıdık bir sima daha var, trabzon sahili açıklarında denizde öldürülen mustafa suphi! türkiye komünist hareketinin ilk ve tek en büyük ismi. mustafa suphi?nin görevi de, doğulu halkların uyandırılmasıydı; yani, mustafa suphi'nin görevi, türkçe, farsça, arapça dergiler çıkarıp, bir sömürgeler enternasyonalizmi kurmak, emperyalizme karşı doğulu halkları ayaklandırmak!

    rusya'da iç savaş, türkiye?de istiklal savaşı, yer yerinden oynuyor, bir avuç adam, dergileri, gazeteleri, konferanslarıyla orta-asya'yı ayağa kaldırıyordu, öyle ateşli, öyle hareketli, öyle deli dolu koşuyorlardı ki, bizim enver paşa dahi osmanlı orduları yenilince oraya koştu... hatta, mustafa kemal türkiye komünist partisinin kurulmasına önce izin verdi... ve sonra mustafa suphi, öldürüldü...
    gitti hepsi... yoklar artık... kalemi eline alıp düşünmeye vakit bulamadan yularsız atlara binip orta-asya steplerine koşan bu adamların fikirleriyle, mücadeleleriyle aramızda artık büyük bir kopukluk var!.. hepsi bir bolşevik bunalımı geçirdi. hepsi öldürüldü. milliyetçi bağnazlarca öldürüldüler. ve bugün tarih bu soylu düşünce ve dava adamlarını haklı kıldı. bugün, bu bilge ve acı çekmiş, bu eski zaman kahramanlarının adlarını genç kuşaklara ögretmemiz gerekiyor...

    ne diyordu bu adamlar, ne istiyorlardı, hangi fikri yaymak için doğu topraklarını ateşe vermişlerdi!. doğu'nun kaderini değiştirmek istiyorlardı. çağımızın ve tarihlerin en büyük fırtınası bağımsızlık bayrağını, emperyalizme karşı savaşı!
    ve öyle günler geldi ki, türkiye'nin komünistleri dahi, bu insanların hem bolşevik hem de milli değerlere saygı duyuşlarıyla alay ettiler!.
    oysa bugün, 2000'li yıllar... dünya siyaseti, bosna, çeçen katliamları, irak, afganistan işgali, sömürgeleşen türkiye, azerbaycan'ı gördükçe, hepimiz çığlık çığlığa yırtınarak bu soylu adamların sözlerini hatırlıyoruz...
    ne diyelim, iş işten geçti mi diyelim... ya da, tarihin karanlıklarına doğru avazımız çıktığı kadar bağırıp: "çık gel mustafa suphi, kalk gel sultan galiyev!" diye mi bağıralım.

    dedikleriniz oldu, sovyetler yeniden çarlığa dönüştü, avrupa proleteryası tüm dünyayı kandırıp kendi burjuvasıyla mutlu bir hayata başladı. dediğniz oldu, türkler'in, farslar'ın, araplar'ın doğulu mazlum halkların, emperyalizme karşı büyük birlikler kurulmasından başka hiçbir şansları kalmadı!..

    bugün emperyalizm bütün çağlardan daha sert, daha korkunç hegemonik ağlarını batı dışı topraklara atmış, nükleer bombalarla kol geziyor! peki, anti-emperyalist saflara ne oldu? bu düşüncelerle büyümüş kuşaklar nerede? söyleyeyim, kimi feministçilik oynuyor, kimi çevrecilik oynuyor, kimi etnikçilik oynuyor, kimi islamcı-amerikancı, kimi küreselcilik, kimi medyacılık, kimi beyoğluculuk, kimi şöhretçilik, kim che tişörtüyle mutlu, kimi küba'yla nostaljilik oynuyor, kimi avrupa'ya sarılır, kimi halkını aşağılar, kimi bizden adam olmaz yazıları yazar, kimi kürt'ü, türk'ü, şii'yi, arab'ı birbirine kışkırtır.. ne tak olursanız olun, ancak, hepimiz anti-emperyalist ve bağımsızlıktan yana olmayacak mıydık? bitti mi? bitiş sebebini de söyleyeyim. bu eski marksist kuşak, bir zamanlar dünyayı değiştirmek için sömürgeciliğe karşı ayağa kalkmıştı. sebebi, anti-emperyalist yaygara batıdan, batının solundan, batının proleteryasından yükseliyordu. batıdan gelince sorun yok, hemen sarılırlar. batıyla kolkola girip öldüler, hapishanelere düştüler. şimdi değişen nedir? değişen artık batı'dan anti-emperyalist bir slogan, çığlık gelmiyor. batı artık bizim eski marksistlere anti-emperyalist teori göndermiyor. ne gönderiyor batının solu bizim eskilere? etnikçilik oynayın, feministçilik, çevrecilik, insan haklarıcılık oynayın, diyor...

    bir zamanlar batının şirketleri, sızler zahmet edip uçak fabrikası kurmayın, bizde kurulmuşu var diyorlardı. aynen böyle. sizler zahmet edip fikir sahibi olmayın, bizde hazırları var, siz tartışmayın, bizde tartışılmışları var, size dergi de veririz, vakıf da veririz, para da veririz, yeter ki siz bizim tartışmalarımızı bizim tartıştığımız şekilde tartışın!.. bu sistem tuttu, bugün doğu topraklarını gezin, tartışılan konular aynıdır, hepsini batılılar öğretmiştir, işte: siyasi reformlar, insan hakları, feminizm, çevrecilik, medeniyet çatışması, başörtüsü... papağan gibi her bir aydınımız bu başlıklar altında, aynı konu, aynı tartışmayı, iran'da da mısır'da da türkiye'de de aynı şekilde sürdürür. tartışılmayan tek şey: "anti-emperyalizm"dir...

    bu saçma sapan tartışmalar doğu topraklarının anti-emperyalist öfkesini yok etmekten başka işe yaramadı. iki yüzyıldır bu numarayı yiyoruz. bakın fransız ihtilali, dünyamız için büyük ilerleme, büyük insanlık, büyük kardeşlik, diye bütün sömürge cografyalarından saçıldı, ögretildi ve hepimiz, fransız ihtilalinin kurumlarını ögrenmek için ayağa kalktık. peki sonuç? sonuç, sultan galiyev'in dediğ gibi oldu, fransız ihtilaliyle yüzlerce ülke sömürge yönetimine geçti!.
    Tümünü Göster
    ···