/i/Tespit

  1. 1.
    +207 -27
    ışık hızının sabit ve geçilemez olmasıdır.
    bir analoji yaparsak, varsayalım bir oyun simülasyonu yazıyoruz. hemen tüm simülasyonlarda game loop dediğimiz sürekli tekrar eden bir döngü kısmı vardır. bu döngüde zaman birimi delta t kadar arttırılır ve mevcut objelerin tüm konum hız ivme ve birbirileriyle olan etkileşimleri hesaplanarak bu değişkenler için yeni değerler elde edilir ve sonra nesnelerin konumları ekranda görüntülenmek üzere ekran kartına gönderilir. buraya kadar güzel.
    şimdi varsayalım ki bu simülasyonda bir tren var ve biz bunu olabilecek maksimum hızda hareket ettirmek istiyoruz ama yine kurallara uyarak "kesintisiz" bir biçimde. (yani hareket ettirmek, ışınlamak değil). bu durumda daha örneğin daha yavaş hareket eden bir nesneyi her 100 döngüden birinde hareket ettirirken, treni her 1 döngüde biraz daha hareket ettiriyoruz. trenin daha hızlı hareket etmesi mümkün mü ? hayır diğer nesnelere göre daha fazla hareket edemez çünkü zaten yapabileceğimizin maksimumumu her döngüde hareket ettirmekti. simülasyonun donanımını daha hızlandırsak bile trenin daha yavaş nesneden 100 kat daha hızlı hareket ettiği gerçeği değişmeyecektir.

    üstelik trenin içindeki bir yolcu açısından geçen gerçek zamanın tamamı döngünün kendisinin çalışmasına harcandığından zaman durmuş olacaktır.

    peki yer çekimine bağlı olarak zamanın değişmesini nasıl açıklarız. yer çekimi aslında uzay (zaman) ın bükülmesinden ibaret. şöyle düşünelim, en çok meridyenin kutup noktalarından geçmesi gibi, yerçekiminin büktüğü bölgeler büzülmüştür, ve o bölgedeki nesneler normalden daha sıkışık durmaktadırlar. örneğin karadelikler dipsiz bir huni gibi uzayı büzmekte ve bükmekte . işte simülasyonumuz bu bölgelerde normalden çok daha yoğun bilgi işlemek durumunda kalıyor. düz bölgelerde işlem yaparken o bölgedeki güncellemeyi 50 döngüde bitirirken, kara delik çevresinde benzer bir güncelleme veri yoğunluğundan dolayı belki 5000 döngüde tamamlanıyor. tabii kara deliğin çevresindeki gözlemci için, toplamda daha az güncelleme yapıldığından zaman yavaş geçiyor. ancak gözlemci bunun farkında değil.

    kara delikler demişken bu büyük merak uyandıran gizemli deliklerin aslında ne kadar da sıradan olduğundan bahsedelim. simülasyonda uzayımız aslında bir göl gibi bir şey. bu gölün yüzeyinin son derece esnek balon gibi ince bir zarla kaplı olduğunu düşünelim. dolayısıyla kütlesi olan cisimler kendi yoğunluklarına bağlı olarak bu gölün içinde kısmen batık kısmen, yüzüyor durumdalar. burada hem kütle hem yoğunluk birer faktör. örneğin bir cisim yarısına kadar batmışsa bizim balon gibi olan zarımızı biraz bükmüş oluyor. peki kara delik nedir? olay bir yıldızın ömrünü tamamlarken, kendi çekim gücüne dayanamayarak, sıkışarak kendi içine çökmesi. bu sıkışma o denli büyüktür ki yıldızın yoğunluğu inanılmaz bir büyüklüğe ulaşır. peki sıvıların üzerinde duran çok yoğun cisimlere ne olur? batarlar! işte bizim de yıldızımız zarı gererek bu gölün dibine kadar batıyor. sonra ne oluyor, eh çevredeki her şey deliğin içine doğru düşmeye başlıyor. ancak yukarıda bahsettiğim büzülmeden dolayı simülasyonumuz buradaki güncellemeleri gecikerek yapıyor, ve bu bölgede işlemeler yavaşlıyor. peki kara deliğe siz düşerseniz ne olur? diyelim ki tek parça olarak kaldınız, siz delikten düşerken size yapılan güncellemeler gecikmeye başlayacak. siz bunu hissetmeyeceksiniz, ama siz kara deliği oluşturan yıldıza ulaştığınızda dışarıda çok uzun zaman geçmiş olacak. ve artık size hiç güncelleme gelmeyecek. bir oyundaki donmuş bir karakter gibi öylece kala kalacaksınız. sıkıcı değil mi?

    yer çekimine, ve uzayın büyümesine değinmişken kütleden de bahsedelim. sahi nedir kütle? ilk anda kafamızda bir ağırlık canlanıyor belki de. kütleleri çok olan cisimler birbirlerini kuvvetle çekiyorlar. ancak şöyle bir durum var ışık hızına yaklaşan cisimlerin kütleleri artıyor. ama bu kafa karıştırıcı, zira klagib tanımıyla bir şeyin kütlesi o cisimdeki madde miktarıdır ama bir şey daha hızlı gidiyor diye kütlesi nasıl artabilir?
    dahası ışık hızına ulaşan cismin kütlesi sonsuza ulaşıyor ancak sonsuz kütle kavramı daha da kafa karıştırıcı. bütün bunlar yetmezmiş gibi
    zaten ışık hızına ulaşmış fotonların kütleleri sıfır. burada simülasyonumuzda belki daha iyi bir kütle tanımı yapmamız gerekiyor. gelin kütleyi, bir cismin uzayı büktüğü açı olarak tanımlayalım, 0 ila 360 arasında. bu durumda maksimum ulaşabileceğimiz kütle uzayı tam olarak kendi üstüne katlamamızdan ibaret (360 derece). bu sonsuz kütlesi olan bir cismin kütlesinin aslında sıfır olabileceğini açıklar (360 derece = 0). uzayda her hangi bir bükülme olmadığı için de (0 derece ve düz) cisim herhangi bir dirençle karşılaşmadığından olabilecek maksimum hızla seyreder.
    dahası sıfır kütlesi olan fotonun nasıl oluyor karadelik tarafından çekilebileceğini de açıklıyoruz. aslında ne kütle var ne de kütle çekimi. tüm olay, bir şeyin hareket ederken diğer "kütlenin" oluşturduğu bükülmeyle yolunu değiştirmesinden ibaret.

    hızımızı almışken hepimizin zaman zaman soruduğu şu soruyu cevaplamaya çalışalım. evrenden önce ne vardı ? burada fizikçiler size zamanın kendisinin de evrenle başladığını ve evrenden önce hiçbir şey olmadığını söylese de bu pek tatmin edici bir cevap değil öyle değil mi ? insanın "hadi hadi bırakın, var bir şeyler ama siz bilmiyorsunuz" diyesi geliyor. yine simülasyonumuza dönelim. bu sefer rolleri değişiyoruz. varsayalım bu sefer "oyunu" oynayan sizsiniz ve oyun da insanların binalar kaleler yaptığı age of empires tadında bir oyun.
    oyundaki geçen zaman tabii ki sizinkiyle bir değil. zira işçiler saniyeler içinde bir kaleyi inşaa edebiliyorlar. derken işçilerden birisi size dönüyor ve diyor ki , eğer benim evrenim bir simülasyonsa ondan önce ne vardı ? cevap veriyorsunuz
    - bir şey yoktu. senin zamanın bu oyunla başladı
    - nasıl yani ? her şeyden önce başka bir şey olmalı. bırak numarayı da cevabı söyle

    siz artık cevabı biliyorsunuz ancak bunu işçiye anlatmanız maalesef mümkün değil.

    sonuç olarak ışık hızı, bu simülasyonun her bir karede çalıştırabileceği maksimum döngü sayısıdır. simülasyonun içinde hiçbir şey bundan hızlı çalışamaz, bundan hızlı değişemez, bilgi bundan hızlı iletilemez. yine bununla ilgili fizikle ilgilenen arkadaşların en çok sorduğu şeylerden birisi, peki ya "dolanıklılık" ya da diğer adıyla quantum entanglement. dolanıklılık dahi ışık hızına boyun eğmekte:

    peki bütün bunlar doğruysa, bu simülasyonun amacı nedir? eh, hikayenin sonunu da anlatırsam olayın sürprizi kaçar öyle değil mi? ;)

    Edit: Linkler kırılmış
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +159 -2
    Seviyeyi yükseltme bin
    ···
    1. 1.
      +3
      Bu yannan kafali bunu dusunebilir mi saniyosun aq eksiden calmis coluk cocuga cool gozukmek icin.
      ···
    2. 2.
      0
      Çok yükselti dusurun amk seviseyini
      ···
    3. 3.
      0
      SEViYE YÜKSELDi ...
      ANAN ZAA
      SEViYE DÜŞÜRÜLDÜ ...
      ···
    4. diğerleri 1
  3. 3.
    +41 -23
    dıbına kodumun ateisti
    ···
    1. 1.
      +2
      EKŞiDEN ENTRY ÇALMAYA BAŞLAMIŞ iNCi

      YORUMSUZ...
      ···
    2. 2.
      0
      Adamın dininden düşüncelerinden sanane sucuk madem sevmiyosun okuma okuyosanda saygı duy gibimsonik yorumlar yapma
      ···
    3. 3.
      0
      Olum beynim yandı noluyo
      ···
    4. 4.
      0
      Hep zaten bilim adamları nedense ateistlerden çıkyo
      ···
    5. diğerleri 2
  4. 4.
    +22 -28
    inanmiyorsan saygı duy asosyal pij
    reklam (bkz: mastürbasyon un zararlari)
    edit:olm nie cuguluyonuz
    edit2:reklam verilir
    ···
    1. 1.
      +1
      panpama katılıyorum muhtesem bi örnekleme olmuş bununla ilgili olarak 13. kat filmini izleyebilirsiniz simisasyon ve simularklar üstüne 1999 yılında o zamanlarda matrixin gölgesinde kalmış müthiş bir film
      edit:ateist değilim
      ···
    2. 2.
      0
      Berkay sen misin amk ahahaah
      ···
  5. 5.
    +42 -2
    Bak kanka insanda göz denen bir şey var ya o işte dayanmay.
    ···
  6. 6.
    +42
    Olum bune manas destanı yazmış sanki aq
    edit: ben aslında yoğum
    ···
    1. 1.
      0
      rez okurum sonra şuan acayip üşendim
      ···
  7. 7.
    +1 -15
    Çoğu Doğrudur efendim yalnız Simülasyon? Çocuk oyuncağımı senin din inancını gibim
    Edit:anlattıkları doğrudur, simülasyon kısmı hariç, Adam evren simülasyon diyor,bu onun evrenin yaratılış düşüncesi yani dini,ben simülasyon inancını gibiyim diyorum, neyse sürü pgibolijinizi gibiyim zaten caylağım amk
    edi2;caylak aclir acilmaz makale yazcam odospu çocukları
    ···
  8. 8.
    +10 -1
    Sozlugun zeka seviyesini bildigin halde bu nasil bir yazi boyle hlc yakistiramadim.
    ···
  9. 9.
    +5 -1
    bence allah ın yarattığı, olmuş ve olacakları bildiği bir similasyon olabilir bu gerçeklik
    ···
    1. 1.
      0
      Ne diyon aq
      ···
  10. 10.
    +3
    Entanglement çalışıyor panpa, linklerin de kırık yapacağın copy pastayı gibeyim
    ···
  11. 11.
    +3
    ekşi sözlük kopyala yapıştır
    ···
  12. 12.
    +3
    Çalinti
    ···
  13. 13.
    +1 -1
    Boyle 3 kurusluk herifler gibtiritaktan seyler yazip din acigi arayip birsey yaptigini saniyor icinde 3 5 bilimsel sey goren pekte arastirmaci olmayan kardesimizde bu picin yazdiklarina inaniyor yazi kendisiyle celisiyor birkere aq gidin kendinize baska ugraslar bulun
    ···
  14. 14.
    +1 -1
    Bunu sen mi yazdin amk mantikli ama similasyon ne alaka simdi similasyon ne alaka dersem butun yaznin anlami kaciyo ne desem bilemedim ama mantikli
    ···
  15. 15.
    +1
    Aslında Işık Hızını Geçmek Teoride Mümkün Ve Bu Senin Bir Çomar Olduğunun Kanıtı Kısaca Beynini Gibeyim
    ···
    1. 1.
      0
      Sen ne diyon la degisim
      ···
    2. 2.
      0
      Sen ne diyon la degigib
      ···
  16. 16.
    +1
    Ayrıca uzay gerçekten de zamanın ayrılmaz bir parçasıdır. Evren 4 boyutludur yani uzayzaman biçimindedir. Uzay gerilir ya da büzüşürse zaman da gerilir ya da büzüşür zaten genel görelilik kuramı zaman ve uzayın durağan olmadığını mutlak zaman ya da mutlak durağanlık diye birşey olmadığını bize göstermiştir. Uzay başladığında zaman da başlamış olur. Yani her ikisi de bundan 14 milyar yıl kadar önce Big Bang adı verilen metaforik bir patlamayla başlamıştır. Evren düzdür. Tıpkı bir A4 kağıdı gibi ama kütleçekim etkisiyle uzayzaman yani dört boyutlu evren bükülmeler yaşar. Bu genelde içe doğru soğrulma gibi görünür. Işık hızına ne derece yaklaşırsan zaman senin için o kadar yavaş geçer.Bu konuda ikizler paradoxu dediğimiz olayı çoğu fizikçi örnek gösterir. ikizlerden biri dünyada kalırken astronot olan ikiz dostumuz uzaya çıkar. Uzay roketi ne kadar hızlanır ve ışık hızına ne kadar yaklaşırsa zaman astronot ikiz için o kadar yavaş geçer. Nihayetinde uzaydan gelen ikiz için birkaç yıl geçmişken dünyadaki ikiz belki de çoktan ölmüştür. Zaten ışık hızını düşünmesek bile zaman konusu hep ilgi çekicidir. Çünkü evrende mutlak bir şimdi yoktur. Başka bir gezegenle dünyanın şimdisi farklıdır. içerisine hapsolduğumuz şimdi sürekli geçmişe gitme yolunda ve bizi de geleceğe ulaştırma eylemindedir. Kuantum parçacıkları üzerinde yapılan deneylerde ışık hızına yaklaştırılan parçacıkların kütlelerinin kat kat arttığı gözlemlenmiştir. Bir cismin ışık hızına varması sonsuz kütleye ve sonsuz kütleye karşılık sonsuz enerjiye varması demektir. Çünkü ışık hızına çıkan bir cisim sonsuz kütleye ve sonsuz enerjiye ulaşmış demektir. Ayrıca bu cisim için zaman durmuştur. Tabi ki ışık hızına yaklaşılması durumunda her gözlemcinin zaman ölçümü farklı olacaktır. Işık hızına yaklaşan kişi için olaylar yavaşlamış ve zaman yavaş akmaya başlamışken (çünkü olaylar nedenler ve sonuçlar da zamana bağlıdır) dışarıdan bir gözlemci için o kişide hiçbir fark yoktur normal hareket eden normal bir hıza sahiptir. Ama bunu deneyimleyen kişi için olaylar farklıdır. Deneyimleyen kişinin zaman akışı ve ölçümü farklıyken dış gözlemcininki farklıdır. Diyelim ki ışık hızı geçildi bu durumda ne olur? Aslında genel düşünce ışık hızını geçen kişinin zaman yolcusu olacağı yönündedir. Evet mantıksal olarak düşünürsek de madem biz ışık hızından yavaşken geleceğe yolculuk ediyoruz(yani sürekli içinde hapsolduğumuz şimdiki zaman bizi geleceğe zütürüyor) ışık hızını geçersek geçmişe yolculuk ederiz. Tabi bu durumda yine bizi paradoxlar karşılar. Örnek varmek gerekirse ikizler paradoxu. Geçmişe gittiniz diyelim bu durumda dedenizi öldürürseniz siz hiç varolmamış olacaksınız ama hiç var olmadıysanız dedenizi nasıl öldürdünüz. Dedenizi öldürmeniz bir eylemdir. Bu eylem sizin varlığınıza kanıttır ama dedenizi öldüren sizseniz hiç varolmayan birisiniz demektir. Öldürme işi varolmayan birine ait olamaz. Ve bu paradoxdan çıkılmaz. Bu yüzden Hawking geçmişe yolculuk işinin mantıksız olduğunu savunmuştur. Ayrıca fizikçilerin dediği doğru. Big Bang'den öncesi diye birşeyden bahsedemeyiz. Big Bang ötesi dersek de bunu zaman kavramı ile bağdaştırmadan yapmamız gerekir. Bu ise çok zordur. Evet zaman ve uzay dolayısıyla uzayzaman(evren) Big Bang ile başladı. Peki Big Bang ötesi enerji nereden geldi? Ve ilk neden nedir? işte bu sorular bizi Tanrı'ya zütürür. Allah'a emanet olun.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Zamanda geçmişe gidip dedeni öldürürsen. Zamanı kırıp ona paralel bir evren yaratırsın. Bu paralel evrende sen hiç doğmamışken bize göre orijin olan evrende bir katil olursun. işte bu 5. Boyutun basit bir ispatıdır. Aslında tüm insanlığın verdiği kararlar, yapılan ve yapılmayan şeyler aralarında dallanır. Fakat şu an içinde bulunduğumuz boyutta tüm dünya tek bir zaman doğrusu üstünde yaşar. Aslında senaryo yazılıdır. Biz sadece bunun farkında olmayan oyuncularız. Dedeni öldürdüğün kısıma gelirsek. 2B kalemle çizilmiş koyu bir doğru düşün ve bu doğrudan dallanan 6H kalemle çizilen nerdeyse görünmeyen çizgiler. Bu baktığın şekil 5 boyutlu ama 4 boyutu yaşanılan bir evren. (zaman yolculuğunu bulduğun anda 4. Boyuta ulaşırsın. Şu an zaman kavrdıbını değiştiremediğimizden ve sadece konusu yani x,y,z eksenlerini değiştiremediğimizden 3. Boyut burası) sen bu koyu çizgi üstünden geriye gidip dedeni öldürdüğün anda o noktada bulunan bir dalı koyulaştırırsın. Ve bu çizgiyi paralel başka bir çizgi çizersin. Bu çizgide deden ölüdür ve sen doğmazsın. Ama orijin çizgide deden ve baban işini layıkıyla yerine getirip seni dünyaya getirmiştir.
      ···
      1. 1.
        0
        Paralel evrenler. Tabi ki insanlara pek mantıklı gelir. Ama bu Occamlı William bunu duysa sanırım bizi usturasıyla keserdi. Çünkü kendisi hem bilim camiasında hem felsefe dünyasında çok saygıdeğer bir görüş ortaya atmıştır. Aynı konu üzerinde birden çok seçeneğin varsa en basitini seç. Bir evrende yaşıyoruz. Evren düşüncesini anlamak için birden çok evren düşüncesi yerine bulunduğumuz evren bize yeter çünkü çok seçenek içinde en basiti tek bir evren üzerinden gözlem yapmaktır.
        Bunun dışında Çoklu evren, paralel evren, mutiverse adına ne dersek diyelim;Hugh Everett'in 1957'de ortaya attığı multiverse teoriye bakacak olursak:
        Alternatif olası kuantum dünyalarının hepsi eşit derecede gerçek olabilir.Ve bunlar birbirine paraleldir.Örneğin çay mı kahve mi içeceğiniz konusunda kararsızlığa düştünüz. Evren bölünür ve bir evrende çay bir evrende kahve içersiniz. Diyelim ki çay içmeye karar verdiniz. Soğuk çay mı yoksa sıcak çay mı? Evren bölünür bir evrende sıcak bir evrende soğuk çay içersiniz. Diyelim ki sıcak çay içmeye karar verdiniz. Ama kaç şeker atacağınız konusunda kararsızsınız.Şekersiz mi 1 şeker mi 2 şeker mi? Bir evrende şekersiz,bir evrende 1 şekerli,bir evrende 2 şekerli içersiniz. Ama bana göre burada Schrödinger'in kedisi iyi bir örnek olur:
        Kedimizi bir kutuya koyarsa ve zehirli gaz dolu bir siyanürü kutuya bırakırsak ve bu siyanürün patlama olasılığı %50'ye %50 olursa kutuyu kapayıp bekleriz ve bir süre sonra kedi ölmüş de olabilir ölmemiş de olabilir. Gözlem yapılmadıkça kedi bir canlı-ölü(karma) kedi durumundadır. Yapılan gözlem kedinin canlı mı ölü mü olduğunu gösterir. Paralel evrenlerin bu konuda yaptığı yoruma göre evren bölünür bir evrende kedi canlıyken bir evrende ölüdür.
        Her şeye rağmen çoklu(paralel) evren kuramcıları da, kuramlarındaki diğer evrenlerin ilkesel olarak bile asla denetlenemeyeceğini kabul etmektedir. Kuantum dalları arasında yolculuk yasaktır. Üstelik sonsuz veya salınan evren modellerinde düzenli bölgeler o kadar devasa uzay ve zaman genişlikleri tarafından ayrılmıştır ki herhangi bir gözlemci çoklu evrenlerin varlığını asla deneysel olarak doğrulayamaz veya yanlışlayamaz.Bu kadar saf bir kuramsal yapının doğanın bir özelliğinin bilimsel anlamda açıklaması olarak kullanıldığı pek nadir görülür. Bu tarz bir görüş gözleme değil inanca dayanmak zorundadır.
        Tümünü Göster
        ···
    2. 2.
      0
      Ayrıca bana kalırsa direk yaratıcı deyip konuyu kapatman bir yanlış. Eski zamanlarda insanların elinde kısıtlı bilgi olmadığından güneşe aya yıldızlara ve bu tarz kafamıza düşmeyen cisimlere ve açıklayamadıkları olaylara tanrı demiştir. Senin yaptığın gibi. (Kötü amaçla söylemiyorum inancına saygılıyım) fakat bilim ve teknoloji ilerledikçe çoğu şeye açıklama gelmiştir. Her şeye değil. Her şeyin öncesine de bir açıklama gelecektir. Belki bu açıklama tüm ispatlarıyla tanrıdır. Belki de kesinlikle tanrının olmadığının kanıtıdır. Demek istediğim şu ki bilinmeyenlik olduğu zaman tanrı cevabı verilmesi bana göre doğru değildir.
      ···
      1. 1.
        0
        Açıklama gelen şey Tanrı'ya engel mi? Hayır nasıl sorusu Tanrı'nın yaratma şeklidir. Neden sorusu Tanrı'dır. Nasıla cevap vererek ancak ve ancak yaratma(varoluş) şekli bulunur. Neyse konumuz bu değil ve son cümlelerimi bilgi verme amaçlı yapmadım zaten. Ben bilinmeyenin bilinmezliğinden yola çıkarak Tanrı'ya varmıyorum. Bilinenin varlığından yola çıkarak Tanrı'ya varıyorum. Teleoloji gibi... Peki paralel evrenler hangi GÖZLEMe dayanıyor.
        Elbette sonsuz bir yaratıcındansa sonsuz evrenler dizisine inanmayı seçmek daha kolay bulunabilir ama bu tarz bir görüş gözleme değil inanca dayanmak zorundadır. -Paul Davies
        ···
    3. 3.
      0
      Belirsizlikleri zaman gösterecek bize. Ama bu biz öldükten önce mi olur sonra mı olur bilinmez
      ···
      1. 1.
        0
        Ne tür belirsizlikler?
        ···
    4. diğerleri 1
  17. 17.
    -1
    Emek var direk suku
    ···
  18. 18.
    +1
    Uzun uzun yazmışsın, bozmak istemem ama takyon adında ışıktan hızlı hareket eden atomaltı parçacıklar var.
    ···
    1. 1.
      0
      ışıktan hızlı hareket etmiyor takyonlar, enerji verilmediği takdirde ışık hızında hareket ediyorlar. ekstra enerji verilirse ışıktan hızlı hareket etmeleri gerektiği söyleniyor, fakat uzay-zaman düzleminde ışıktan hızlı gidebilen bir nesne/cisim olmayacağı için sadece teoride böyle denilmiştir. haliyle söylediğin şey gözlemlenmemiştir ve gözlemlenemez.
      ···
  19. 19.
    +1
    Yarram o kadar yazmışsın helal olsun da katılmıyorum
    ···
  20. 20.
    +1
    Kahbe özetleyip yazsaydinya
    ···