/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +15 -2
    20 yaşındaki körpe bir gencin 1 senesini anlatacağım beyler size
    .
    .
    .

    Güneşli bir nisan günüydü güneş kafamızın üstünde dans ediyor, bizde Anadoluda hatırı sayılır bir üniversitenin kampüsünde oturuyorduk. Çaylar yudumlanıyor, peşpeşe sigara yakıyor muhabbet ediyorduk . Metehan siyasi görüşü yüzünden Teomanla dalga geçiyor. Muhammet 2. Dünya savaşı sırasında gerçekleşen ilginç olayları bana anlatıyor. Abdül arkamda tuttuğu takımın marşını dinliyordu. Zaman böylece geçip gitmişti, ikindi sıralarıydı sanırım Teoman namaz için hafif hafif ayaklanmış, güneşin sıcağı yerini serin serin esen bir rüzgara bırakmıştı. "Zıırrrrr" diye telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığını görünce biraz afallamıştım. Arayan Memleketimde kapı komşumuz olan Cevdet Abiydi. Cevdet abi memur tiplemeli bir adamdır dürüst, kibar ve en önemlisi ayın sonunu zor getiren bir adam. "Hayırdır inşallah" diyerek arkadaşlarımdan biraz uzaklaştım ve telefonu açtım. Cevdet abinin nefes alış verişinden kötü birşey olduğunu anlamak zor değildi. Sesi titrek ve oldukça kasvetliydi, kekeleyerek konuşmasına başladı.

    C:Cevdet Abi
    B:Ben

    C: Ahtapot nasılsın koçum
    B: iyilik sağlık be abi senden ne var ne yok?
    C: Nerdesin koçum şuan ne yapıyorsun?
    B: Okuldayım abi arkadaşlarla oturuyordum. Hayırdır abi birşey mi oldu?
    C: Oldu ya koçum oldu. Deden deden...

    diyebildi sadece o yumuşak kalpli adam. Kolay değildi tabi hem yetim hem öksüz bir gence son akrabasınında öldüğünü söylemek.

    B: Ne oldu abi dedeme söylesene. diye çıkıştım, kalbim sızlamış, gözlerime yaşlar birikmeye başlamıştı bile.

    C: Deden, bugün öğle vakitlerinde kalp krizi geçirdi ve vefat etti. dedi

    Ağlamaya başlamıştım bir anda kampüsün ortasında çocuk gibi ağlıyordum. Telefonun öteki ucundan duymuş olacak ki Cevdet abi

    C: Ağlama evladım metin ol!.. diyebildi sadece
    ···
  2. 2.
    +11
    Hemen toparlandım acilen memlekete yol almam gerekiyordu. Ne kadar gerek olmadığını söylesem de Muhammet ve Teoman benle gelmek istediler, ısrarlara dayanamayarak kabul ettim. iyiki de kabul etmişim bu veletlerin bu kadar işe yarayacağını bilseydim hiç itiraz etmeden hemen kabul ederdim. 5 Saatlik yolculuk boyunca hiçbirimizde konuşmuyor ben hep camdan dışarı bakarak, sessiz sessiz ağlıyordum. Ağlarken tüm hayatım gözlerimin önünden bir şerit gibi geçiyor beni daha çok üzüyordu. Bundan seneler öncesine gitmişti aklım. Babam ben daha çok küçükken çıldırmış ve annemi defalarca bıçaklayarak vahşice öldürmüştü. Ve dolayısıyla Annemi mezar babamı da tımarhane almıştı. Bense daha 7 yaşımdayken 70lerinde yaşlıca bir adamın eline verilmiştim. Dedem enterasan bir o kadarda sevgi dolu bir insandı bir gün olsun bana kızdığını hatırlamam . O kadar kürtürlü bir adamdı ki Arapça ve farsça bilir Osmanlı imparatorluğundan kalan el yazmalarını bile okurdu. Sık sık tuhaf adamlar gelir dedeme bazı parşömenler gösterirlerdi. Ama dedemden hep aynı cevabı alırlardı "Evlat benim dilim bu işlerden çok yandı, bana kalırsa sizde bu işlere bulaşmayın"


    Bitmek bilmeyen bir yolculuktan sonra memlekete inmiştik. Yağmur tiseliyor, asfalttaki boşluklar suyla doluyordu. Saat epeyce ilerlemiş hava zifiri bir karanlığa gömülmüştü. Teoman ve Muhammet etrafı keşfediyor, yürümek için benim komutumu bekliyorlardı.

    Bu küçük şehre böyle döneceğim hiç aklıma gelmezdi. Hayattaki son dayanağımı toprağa vermek ve zaten yalnızlıkla perişan olmuş hayatımı iyice yalnızlaştırmak için gelmemem gerekiyordu.
    Bu dibine goduğumun şehrine

    Yolun kenarlarına dolan suya basarak çıktım kaldırıma, hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Teoman ve Muhammet boyunlarını bükmüşler, arkamdan sessizce geliyorlardı. Teoman bir şey diyecek gibi oldu ama sözünü anında yuttu.

    10 dakikalık ıslak bir yürüyüşün sonunda evin kapısına vardım. 2 katlı müstakil, ahşap evi şöyle bir süzdüm, Sen ha 87 yıllık bir çınarı (dedemi) bile devirdin ha dedim kendi kendime. Tam bahçe kapısına elimi atmıştım ki Pos bıyıkları ve siyah paltosuyla yan kapıdan Cevdet abi çıktı.

    C: Evladım oraya girmeyin gelin bugünlük bizde kalın
    B: Eyvallah abi. dedemin naaşı evde mi? diye sordum
    biliyorum beyler tam bir salağım
    C: Yok koçum hastanede morgta yarın öğle namazına mütakip gömeceğiz. dedi
    B: Allah razı olsun abi sende olmasan... lafımı bile bitirtmedi Cevdet abi
    C: Neyse ne olum girin içeriye üşütmeyin dışarıda. dedi
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +8 -2
    Beyler Şukularınızı Rezlerinizi Ekgib etmeyin. Oruçlu oruçlu yazıyoruz burada.
    ···
    1. 1.
      0
      Yaz hadi aq bekletme
      ···
  4. 4.
    +8
    Bizim Muhammet vampir gibi elemandır mübarek en ufak şeye uyanır bir de biraz müşrik bir bindir. Sesimizi duymuş olacak ki üst kattan bize bağırdı.

    -Dibinizi giberim yatın lan
    -Lan buraya bi gel. dedim

    Bizim Murat ağlıyor, Muho yanımda oturmuş bizim anlattıklarımızı dinliyor. Tabi bir yandan da dudak altından gülüyor şerefsiz. Dinledi dinledi. Sonra kalkıp gitti ve tuvaletin kapısını açtı tabi biz Muratla neredeyse öleceğiz amık.

    -Gelin lan buraya. dedi

    El önde kafa yere bakıyor gittik.

    -Kimse yok lan burada. Gidin yatın amık Bu herifin uykusuzluktan gözlerine kan oturmuş belli ki eve girmeden de bir iki şat atmış ben sarhoş olduğum zaman ağaçları dayıma benzetiyorum amık. dedi

    Ne yalan söyleyeyim kalbimi ferahlatmıştı. Muratta zaten gelmeden önce barda biraz oyalanmıştı. Murat her ne kadar beni gördüğüne dair yeminler fgelan etse de gibimde değildi Muhammet beni biraz da olsa rahatlatmıştı ama ne var ki yine de sabaha kadar uyuyamamıştım. Peş peşe sigara yakıyordum.
    ···
  5. 5.
    +7 -1
    Sabaha kadar orada kaldık bir sokak lambasının altında Teo dua ediyor Muhammet sıfır paketi kendi başına bin ediyordu. Mete hala öfke ve dehşetle beraber kardeş kardeş bir bankın üzerinde oturuyordu. Ben düşünüyor düşünüyordum. Teo ama harbi harbi ipi koparmıştı sanırım.

    Sigaranın biri sönüyor öbürü yanıyordu. Korku ve dehşet sabah ezanıyla biraz dağılmıştı. Teo 4 saattir kıpırdamadığı yerinde fırlayarak "Namaza namaza beyler kalkın ne olur kalkın namaza Allah çağırıyor" koşuşturmaya başladı amık Teonun o görüntüsü dedemi çatıda gördüğümden daha korkunçtu.

    Muhammet bile söylediğini mantıklı bularak düştük yola en yakın caminin çadırvanında abdest alıp girdik caminin içine. Amık münafık mahallesinde de kimse gelmemiş namaza bi biz 4 genç varız camide bir de 50li yaşlarda klagib imam tiplemeli bir imamımız var.

    Neyse namazımızı kıldık (Not: Bu arada amık kutusunu attım çöpe ama notlar cepte çevşen boyunda öyle takılıyoruz hani). Tesbihler çekildi dualar edildi ama amık Teosu da abarttı ha nerden baksan yarım saat dua etti neyse biz görevimizi yaptık çıkacakken. Teo

    -Hocam işiniz yoksa bizi biraz aydınlatabilir misiniz? (Ya Rabbi bu çocuk... )
    -Ne işi evladım benim maaşım bu yüzden yatıyor. Oturun bakalım
    ···
  6. 6.
    +7
    Amık gün ağarmış biz nereden baksanız 24 saattir büyük bir koşuşturmanın ortasında uykusuzduk. Bir de bunun üzerine babamın dedemin para sevdasına delirip, annemi öldürmesini öğreniyordum. Dıbina goyim lan hayat bu kadar acımasız olamaz diye düşünüyordum.

    Bizim bebeler kağıtta yazanları anlattığımda daha da beter bir hale gelmişlerdi harap ve bitaplardı. Akılları kaçmakta olduğunu bende biliyordum. Ama hiçbiri de bir kelime edemiyordu. Camiden kovulunca parka geçtik Mete su ve sigara almıştı. (inanın beyler yemek aklımızın ucundan bile geçmiyordu hepimiz dehşet içindeydik). Muhammet bankın tekinde elinde müptelası olduğu kısa chesterfilti pazo yakıyor arada birkaç yudum su da ağzının tadını alıyordu. Öbür yandan benim anlattıklarım ve hocanın tepkisiyle neredeyse aklını kaçırmak üzere olan Teoya su içiren Mete vardı. Benim üstüm is pas içindeydi bir kenara geçip bir yandan yapılan kafirlikleri düşünüyor diğer yandan elimdeki wistan kırmızı soft tan nefes alıyordum.

    inanın beyler ellim ayaklarım titriyordu. Uyumaz temizlenmek ve korkmadan yaşamak için hayatımın yarısı verirdim. Zeynep Zeynep diye aklımdan geçirdim iyi ki benle görüşmeyi kesmişti. Düşünün beyler siz olsanız bunu birine yapabilir miydiniz_ Bir laneti başkasına bulaştırabilir miydiniz? (Asla çünkü sizler incici binlersiniz, ekşici olsaydınız ha keza yapardınız)

    Her neyse beyler orada konuşmadan birkaç saat geçirdik. Arabaya gidemiyorduk o gece gördüklerimizden dolayı. Korku her yanımızı sardı.
    ···
  7. 7.
    +7
    Saat 9 gibi uyandım. Sağolsun Cevdet abi cenaze işlemlerinin halletmiş, üstüne birde bize kahvaltı hazırlamıştı. Teoman ve Muhammet kalktığımda sofraya oturmuşlar kıtlıktan çıkmış gibi yiyorlardı. adamlar haklıydı mk peşimde sürüklemiştim ama karınlarını bile doyurmamıştım. Neyse bende geçtim bunların yanına yumuldum resmen amık bende açıkmışım baya. Cevdet abi girdi odadan içeri elinde çayla hemen çaylar koyuldu yemekler yenildi geçtik camiye gelenler baş sağlığı diliyor işte el öpmeler dualar ediliyor, sağda solda yasin okuyanlar felan işte cenaze merasimi nasıl oluyorsa her şey seyrine uygun gidiyordu. işte malum işlemler namaz kılındı haklarımızı helal ettik tabutu koyduk cenaze arabasına tuttuk mezarlığın yolunu. Mezarlıkta herşey yolundaydı dedemin yatağı hazırlanmış onu bekliyordu resmen. girdik Cevdet abiyle mezara uzattılar kefenin uçlarını yerleştirdik dedemi mezara, tahtalarla kapattık bedenin üstünü. Sonra biri kürek uzattı ve toprağı gösterdi. Anlamıştım ne yapmam gerektiğini ama elim gitmiyordu zar zor bir kürek toprak attım sonrası geldi zaten Cevdet abi aldı küreği o toprak attı ondan başkası derken mezar tamamen kapandı. Suladılar toprağı yavaş yavaş ayrıldı herkes mezarlıktan. Teoman Muhammet Cevdet abi ve Ben kalmıştık mezarlıkta yalnızca. Ben çömelmiş, dedemin başında kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Ama bu olan biten aslında hiçbir şeymiş asıl olaylar telefonumun çalmasıyla başladı.
    .
    .
    .
    Telefonum durdurak bilmeden çalıyor bense umursamıyordum. Teo dayanamayarak "olum baksana şu zımbırtıya" dedi. Telefonu cebimden çıkardım bilmediğim bir numara arıyordu başta bakmak istemesem de refleksif olarak açtım telefonu.

    A:Avukat
    B:Ben

    B:Efendim
    A:Merhabalar, Ahtapot beyle mi? Grüşüyorum
    B:Evet buyrun
    A:Ahtapot bey sizinle dedenizin vasiyeti hakkında konuşmamız lazım
    B: Başka birgün olmaz mı?
    A:Evet, Elbette. Yarın öğleyin xxxx bürosuna gelebilir misiniz?
    B:Tamam
    diyebildim sadece konuşacak hiç gücüm yoktu. Ama bu vasiyet işi aklımı karıştırmıştı dedem ne vasiyet etmiş olabilirdi ki? 2 Dairesi ve oturduğu ahşap evden başka bir şeyi yoktu. Ama şuan son derdim oydu birkaç dakika daha dedemin başında oturduktan sonra Cevdet abi beni kaldırdı ve eve zütürdü. Kendimi o kadar halsiz hissediyordum ki eve geçtikten birkaç saat sonra uyuyakalmıştım.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +5 -2
    Beyler sevabına bi şukulasanız hikayeyi.
    ···
  9. 9.
    +7
    içeriye girdik. Cevdet abinin evi bizimkine nazaran biraz daha küçüktü. Ama Cevdet abi gibi yalnız yaşayan bir adam için bu ev büyük bile sayılırdı. Karısı Neriman abla birkaç sene önce kanser yüzünden hayatını kaybetmiş. 15 Yıllık evliliklerinde bir çocukları olmadığı içinde Cevdet abi bu koca evde tek başına kalakalmıştı.

    Koltukları kurulmuştuk ama kimse ağzını açıp bir şey diyemiyordu. Cevdet abi paketinin içinden bir sigara aldı ve antika zipposuyla sigarasını ateşledi. Teomanla Muhammette Cevdet abinin ardından birer dalı gömdüler ama ben hala mal mal boşluğa bakıyor artık ne yapacağımı düşünüyordum.

    Dedemin tek geliri imamlıktan gelen emekli maaşı ve şehir merkezindeki 2 dairesinden gelen 1000 liralık kiraydı. Zaten kirayı direk bana yönlendirmiş emekli maaşıyla geçinmeye çalışan yaşlı bir adamdı. 87 Yaşında olmasına rağmen oldukça diri ve hareketliydi, yani dışarda görseniz 60 yaşında olduğunu düşünürdünüz. Göğsüne kadar uzamış beyaz sakalı ve beyaz takım elbisesiyle derviş görünümlü bir adamdı.

    Sigaralar ardı ardına yanıyor ama vakit bir türlü geçmiyordu. Sonunda dayanamadım bir tanede ben yaktım. Birkaç dakika böyle geçtikten sonra Cevdet abi ağlamaklı bir sesle

    C: Alışıyorsun be koçum, gidiyorsun, gömüyorsun. Yok oluyorlar ama alışıyorsun.
    B: Nasıl alışacaz abi nasıl? Cevdet abi onu diyene kadar kendimi zorda olsa tutuyordum ama o kelimeler ağzından dökülünce bende kendimi bırakıverdim. Ağlıyordum hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
    B: Ben nereye gideceğim şimdi ne yapacağım
    C: Hayatına devam edeceksin koçum ama evine ses, seni arayan biri olmayacak artık.
    B: Ailem öldü abi son kişide öldü abi işte. Delirmiş babamın yanına mı gidim annemin mezarına mı yoksa dedimin naaşına mı? dedim

    Cevdet abi ben ağladıkça sarılıyordu. Bu o kadar iyi gelmişti hıçkırıklarım kesilmişti. 10 15 dakika sonra oturduğum yerde uyuyakalmıştım.
    ···
  10. 10.
    +6 -1
    Akşdıbına evi topladık paramızı ve anahtarımızı emlakcıya teslim edip arabalara doluştuk. (Beyle söylemeyecektim de neyse bizim Murat'ın memleket Tokat ama ilçesini söylemeyeceğim).

    Saat akşam 9 gibi yola koyulduk işte dönüşümlü sürülüyor aramalar felan ama hiç Alanya yolculuğundaki gibi bir neşe yok kimsede herkes sus pus oturmuş sadece yola bakıyordu. Yaklaşık 15 saat yol gitmiştik sonunda Murat'ın evine varmıştık orada hemen bir öğle yemeği yedikten sonra Murat'ın annesinin helalliğini alıp Hocanın evinin yolunu tuttuk. Yaklaşık yarın saat sonra ilçenin hafif dışında müstakil bir evin önünde durduk. Herkes çıktı arabadan bindik hocanın kapısına zile basıyoruz duyan yok kapıyı yumrukluyoruz duyan yok.

    Murat bekleyelim dedi tamam dedik sigaraları yaktık Hocayı beklemeye başladık. Az bekledik uz bekledik derken hoca eski model kısa torosuyle geldi.

    Murat aravadan inan adamı göstererek işte hocamız bu dedi. Adam ne olduğunu anlamadan Murat adamın elini tuttu ve öptü. Adam hafif gülümseyerek Murat'ın kelleyi okşadı.

    Bize doğru dönüp
    -Hayırdır gençler bu kadar adam benim evimin önünde neyi bekliyorsunuz ya da bekleyin hele eve geçelim çaylarımızı bi içelim daha anlatırsınız. dedi

    Neyse torosun içinden adamın eve aldıklarını taşıdık dolabına yerleştirdik, çay koyduk. Sonrada hocanın karşısına oturduk.

    -Eeee anlatın bakam neler oluyor neler bitiyor gençler.
    -Hocam benim dedem bana ölmeden önce 1 trilyondan daha fazla para bıraktı. Ama adamın bu parayı ne kazanmaya ne de biriktirmeye gücü yeterdi. Dedem farsça osmalıca ve arapça bildiğinden dedeme sürekli parşömenler getiren herifler olurdu. Dedem bu adamları hep ters çevirirdi ama sonradan biri kanına girmiş herhalde.
    -Nasıl anladın oğul. dedi
    -Hocam biz arkadaşlarla tatile çıktık orada hemen hemen hepimizin başından enterasan olaylar geçti. En son rüyamda aha şu çocuğun kılığına girmiş bir şey (Abdül'ü işaret ediyordum). Bana altınlarıma geri ver diye bağırdı durdu ve beni bıçakladı.

    Hoca düşünceli bir o kadarda karamsardı. Ayağa kalktı çenesinde biriken uzun sakalını oynayarak bana döndü.

    -Evladım bu tür olaylarda genelde sahiplenilmiş bir hazine çıkarıldığı için bunlar insana musibet olurlar. dedi
    ···
  11. 11.
    +5 -1
    Avukatın tozlu masasının üzerine yavaşça döktüm içindekileri.
    1 tane çok eski, yeşil bir anahtar.
    1 tane hesap cüzdanı
    1 mektup
    2 tane muska ve
    sanırım sakalından bir tutam vardı zarfın içinde. Sakalını neden koyduğunu o zamanlar onu hatırlamam için felan sanıyordum meğer çok daha taktan meseleler varmış.

    Mektubu yırtım. Kağıdı elime alıp okumaya başladım. Ha bu arada dedem tahsilli taşaklı bir adamdı ha okumuş birkaç dil bilen alim bir zattı kendisi öyle boş adam değildi.

    Sevgili Torunum Ahtapot
    Öncelikle bu mektubumu okuyorsan beni gömmüş ve avukatımdan sana bıraktığım zarfı almışsındır.

    Neyse mevzu bahis o değil, şimdi içene düştüğün konum oldukça üzücü biliyorum ama hayat önünden akıp gidiyor. Ailenin kalan diğer üyelerini nasıl unuttuysan beni de unut gitsin. Tabi unut dediysek arada sırada fatihanı da esirgeme.

    Son olarak evlerden birini satıp xxxx kuruluşuna bağışlamanı ve arkamdan sık sık dua etmeni istiyorum.
    ···
  12. 12.
    +6
    Hocanın karşısına etrafına hilal şeklinde dizildik. Meteyle Muhammet bile suspus hocanın söyleyeceklerini dinlemek için pozisyon alıyorlardı. Ben umursamaz ve birazda yorgunluğun getirdiği bitkinlikle oturduğum yere adeta kilitlenmiştim. Hocanın dilinden kelimeler birbir dökülüverecek gibiydi.

    Teo:Hocam hocam ho... -cam
    Hoca:Efendim evladım
    Teo Hocam benim bir sorum olacaktı
    -Sor evladım
    Teo:Hocam biz üç harflilere karıştık. işlerine bulaştık. Pişmanlık içindeyiz. Bilmediğimiz bir mirasın varisleri olduk. Para pul derken birbirimizi batağa sürükledik. Eskiden derviştim şimdi alkoli,k oldum. Para pul derdi çözer sandım imanımdan oldum. Bana bize bir çare göster hocam.

    Vay amık bizim Teo meğer ne şair ruhluymuş. Bir bir kelimeleri sıraladı adama. Korktum lan. Neyse beyler devam edelim o an onları düşünüyorum.

    -Evladım karanlık ne kadar büyürse. Karanlık sadece bir bedendir ışık ise karanlığı kesen kılıç. Vay anasına hocada Teo da deli edebiyat yapıyorlardı.
    -Sen evladım ve sizler gençler karanlık sizin her köşenizi kapatsa da, birer kandil olun parlayın

    Teo: Hocam ibadet yok, iman yok. Para gözümüzü kör etti göremez olduk önümüzü.
    -Ne parası bu evladım nasıl bulaştınız cinlere
    Teo hazine hocam hazine
    -Neyin hazinesi kimin hazinesi
    Ben:Yesus hocam Yesus diye bir mahlukun
    -Yesus mu?
    Teo:Ne oldu hocam

    Hoca birden sinirlenmişti beyler hem de çok. Kaldırdı kafasını gözleri ateş saçıyordu elemanın. Hemen kalktı yerinden başladı bağırmaya

    -Kafirler! münafıklar! Fasıklar çıkın Allah'ın evinden. Varlığınızla kirletmeyin Şeytanperestler. Bağırdıkça bağırıyor eleman.

    Bizi apar topar dışarıya atmıştı. Arada da birkaç tane geçirmeyi ikmal etmedi tabi. Amık bunun Yesus isminden bu kadar nefret etmesi beni dehşete düşürmüştü doğrusu. Bizim bebeler tabi Yesus kim ne bilmiyorlar hızlıca onlara kağıtta yazanları anlattım.
    ···
  13. 13.
    +5 -1
    Beyler burada mısınız?
    ···
  14. 14.
    +5 -1
    Birinin başına bir şey geldi korkusuyla hemen koştum koridora merdivenlerin dibine bi baktım. Aman Allah'ım Teo yerde sere serpe yatıyor. Hemen merdivenleri üçer beşer inmeye başladım ama gözümü biran Teodan ayırmamla Teo yattığı yerden yok oldu. Amık Göz açıp kapanıncaya kadar herif gitmişti. Amık merdivenlerin ortasında öylece kalakalmıştım. Korkudan da kıpırdayamıyordum. Put gibi duruyordum ses çıkmasın diye nefes dahi almıyordum ki.
    .
    .
    .
    Teo merdivenlerin başından "Ne yapıyorsun lan" demesiyle sıçradım amık başladım buna sövmeye.
    -Lan senin dibina goyim çocuk. Biraz önce şurada yatıyorsun ne ara oraya çıktın.
    -Lan ne yatması ne orası amık ben odamda sigara içiyordum. Senin sesini duydum öyle çıktım dışarıya.
    -Ya olum oyun mu oynuyorsunuz? Böyle şaka olmaz bakın, kafayı yiyeceğim.
    -Ne şakası kardeşim,Şaka felan yok. Yapma böyle beni de korkutuyon bin.
    -Lan şurada yatıyordun merdivenlerden ses geldi diye çıktım hah işte şurada yatıyordun başına birşey geldi sandım. Koştum yanına gözlerimi bir an kaçırmamla kayboldun sonrada orada bittin lan bin.

    Korkudan aklımı kaçıracak gibi olmuştum. Hemen Teonun yanına çıktım.
    -Lan olum bakın bu bir şakaysa sizi gibtim biliyorsunuz di mi?
    -La şaka felan yok amık ne oluyor sana. Orada Teoya bu olayların sadece bana değil Muratla Metenin kevaşesine de olduğunu anlattım. Anlatmaz olaydım Amık Teo Korkudan gel beraber yatalım dedi.

    Ne yalan söyleyeyim o demese ben diyecektim zaten sabahı beraber ettik. Sabah Muhammet başımıza geldi.
    MKalkın çifte kumrular kahvaltı hazır.
    T: Bi gittir git ya
    B: Tamam La Tamam geliyoruz. dedim sırf açtığı saçma sapan şarkıyı kapatsın diye

    Bu indikten sonra bizde giyinip indik aşağıya.
    ···
  15. 15.
    +5 -1
    Beyler biliyorsunuz işte Toros'u (Not plakası 06 JTM 06 değildi) uyuz uyuz 6 saat te gelmişti tabi biz de o arada otelde uyumuştuk yine aynı pozisyon amık yorganlardan yer yatağı kanepelere uzanmak felan işte anlayın amık. Her neyse amık sigaraları yaktık 5 saat sonra uyanınca meyve sularını felan aldırttık Teoyla Meteye yemek söyledik şöyle sanki kutlama var amık.

    Teoyu ilk defa sakin görüyordum. Mete de bana olan kinini sanki birazcıkta olsa atmıştı. Yiyor şakalaşıyor sonunda bitti diye dua ediyorduk. Birkaç saat sonra bir telefon geldi Hocam arıyordu. işte şehir girişine geldiğini bizim yanına gitmemiz gerektiğini felan söylüyordu bizde tamam dedik. Otelden çıkışımızı yaptık hesabın 2 katını ödemiştik. Ne de olsa odalarının anasını gibmistik.

    Neyse birkaç dakikaya hocayı bulmuştuk. Hocaya dedim ya hocam sizin arabayı buraya bırakalım bizimkiyle gideriz dedim. O da kabul etti ama hoca geldiğinde saat dana 12 ye gelmemişti amık aklımız çalışmıyordu ki. Gündüz körü Jandarmanın kollarına kafa atacağımız.
    ···
  16. 16.
    +6
    Akşam oldu Yol yorgunluğu bir de akşama kadar yüzme keyfi felan derken yataklarımıza saat 10 gibi girivermiştik. Ama beyler şöyle söyleyeyim. Eve girer girmez ben bir gariplik hissetmiştim. Işıklar bile çok garip yanıyordu sanki beyaz değilde gri gibiydi. Yani üzerimizde ağır bir kasvet vardı. kalbimde büyük bir huzursuzluk vardı. Yatağıma girdim ama uyuyamıyordum beyler sürekli bir uyaknıklık hali vardı. Yorgunluktan ölüyordum ama gözlerimi bir türlü kapatamıyordum.
    .
    .
    .
    Yarım saat kadar sonra sigara içmek için üst kattaki solana geçiyordum ki. (Not Ben Teo Muahmmet Üst katta ki 3 oda da kalıyorduk.) Koridorda yaktım sigaramı ama alt kattan Murat'ın sesini duydum, bir şeyler diyordu ama tam anlayamıyordum sanırım biriyle konuşuyordu. Merak etmiştim ya amık aşağıya inmeye kadar verdim. (Ne gib var da indiysem alta) Merdivenleri indim Muratta merdivenlerin dibindeymiş zaten tuvaletin olduğu koridora bakıyordu. Bunun omzuna dokundum. Beni görür görmez. Gözleri büyüdü anasını satim böyle bir korku ifadesi yok. Adam bağıramadı bile

    -Ka.. ka kanka se sen tuvalete gitmiştin nasıl yukardan indin dedi.
    -La sen neyden bahsediyorsun. Ben yatağımdan şimdi çıktım sigara yakmak için kalktım lan dedim. Ama bu malın dedikleri beni çok korkutmuştu ki sigaramı titrerken neredeyse düşürecektim.
    -Lan şimdi konuştuk elinde bir fenerle dolaşıyordun ne oldu kanka dedim tuvalete kalktım dedin.
    -Ananı giberim bak çocuk saçma sapan konuşma
    -Lan ne sövüyorsun bana oyun mu? oynuyorsunuz lan siz şimdi gittin yanımdan arkandan bakıyordum yukardan geldin lan şerefsiz. Ağlamaya başladı eleman korkudan ikimizde neredeyse zaten sıçacaktık.
    ···
    1. 1.
      0
      aga yüzerken cevşeni çıkarmamış mı bu eleman A:dDF:aD
      ···
  17. 17.
    +4 -1
    Sabah 10 gibi uyandım kalktığımda yine kahvaltım hazırdı Teo ve Muhammet teselli için uğraşsalarda. inatçı yapım asla kolay kolay teselli olmazdı. Yemeğimi yedikten sonra vasiyet işi aklıma geldi hızlıca hazırlandıktan sonra xxxx Bürosuna doğru yola çıktık Teo ve Muhammet beni konuşturmaya neşelendirmeye çalışsalar da benim üzerimdeki bitkinlik ve halsizlik gülmeyi bırakın nefes almamı bile zorlaştırıyordu. 20 dakikalık bir yürüyüşün sonunda xxxx bürosuna varmıştık ama ben Avukatın ismini bilmiyorum. Hemen dün beni arayan numarayı aradım. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı.

    B:Merhabalar ben Ahtapot Necmi
    A:Ha merhabalar Ahtapot bey
    B:Bugün öğlen için randevu almıştım.
    A:Evet evet geldiniz mi?
    B:Evet fakat kaçıncı katta ve hangi numaradasınız
    A: 3.kat 7 numaralı oda Yıldıray Koru dedi.

    Neyse beyler girdik büroya çıktık 3. kata 7 numaralı odayı bulup kapıyı tıklattım. içerden kalın bir ses gel dedi. Girdik içeri koltukta 30lu yaşlarında top sakallı saçları hafiften kelleşmeye başlamış kısa bir adam oturuyordu. Ayağa kalkarak ceketini ilikledi ve "Buyrun Ahtapot Bey" diyerek bize yer gösterdi. Oturduk birşeyler içip içmediğimizi sordu bizde birer çay söyledik. Çaylar gelene kadar başsağlığı vs muhabbetler ettik işte klagib mevzular anlayacağınız. Çaylar geldi ilk yudumlarımızı almıştık ki avukat arkasındaki mavi dosyaların arasından uzunca ve kalın bir zarf çıkardı.
    .
    .
    .
    A:Ahtapot bey bu zarfta dedenizin size ne kadar mal varlığı bıraktığı ve kişisel istekleri var.
    B:Hemen burada mı açmam gerekiyor
    A:Saklayacak bir şey yok, dedeniz o zarfı doldururken ben bizzat yanındaydım.

    Bunu deyince kalakalmıştım. Biraz düşünür gibi olmuştum ama sonrasında "la ne bırakcak be 2 daire bi ahşap ev neyii vardı ki herifin neyi bıraksın" kafasıyla açtım zarfı.
    ···
  18. 18.
    +5
    Hoca 170 boylarında kumral bir adamdı. Saçlarına kısa denemezdi sakalıysa beyaz bir şerit gibi göğsüne iniyordu. 50 yaşına henüz girmemişti dinç ve güzel konuşan bir adamdı.
    (Not: geçen yaz bir hayır duasını almak için gittim yanına iyi ve mütevazi bir adamdır). 99 depreminde kocaelinde görev yaptığı için deprem sırasında karısını ve bir çocuğunu kaybetmiş ama isyana bürünmemiş bir adamdı.

    işin özetini bize hemen geçti sağolsun. Hazinesi araklanan cinin hazinesinin en az 10 da biri geri konulmalıymış ve o dakikadan sonra hazineden bahsedilmemeli konusu dahi açılmamalıymış. Evdeki çevşeni yanımıza almamız yararlı olacağınıda söyledi. Hazinenin yerini bulunca kendisini ya da konuya hakim başka bir hocayla hazinenin gömülmesi gerektiğini anlattı. Çok iyi bir adamdı o günün öğle saatinden akşama kadar bize baktı sağolsun. Akşamda arkamızdan dualar ederek bizi uğurladı.
    .
    .
    .
    Arabalara doluştuğumuz gibi üniversite okuduğumuz şehre geçtik oradan çevşeni aldığımız gibi doğruca memleketimin yolunu tuttuk. Akşam hocanın evinden çıktık saat sabahın 10nuna doğruda memleketime dönmüştüm.

    (Not: Abdül Üniversite okuduğumuz şehirde bizden ayrıldı bu işe bulaşamayacağını korktuğunu söyledi. Eyvallah dedik. ogünden sonra birbirimizi asla görmedik ne o beni aradı ne ben onu)
    ···
  19. 19.
    +5
    Bunu okurken bizim Teo ve Muhammet "kesin adama ne bıraktın ki zaten dibina koyim. Evin teki de gitti bu çocuk nasıl doysun şimdi diye düşünüyorlardı. Ki ne yalan söyleyeyim hesap cüzdanını açana kadar ben hafiften "evin biride gitti" demedim değil.

    Meraktan ve avukatın tasdik etmesi için hesap cüzdanını da açtım. Ama o ne dıbine koyim şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuştum. Biraz önce zar zor açılan gözlerim şimdi kocaman olmuş rakamlara bakıyordu.

    Hesap cüzdanında tam 1milyon 453 bin lira vardı beyler. Bu parayı üst üste koysan dedemin boyunu geçer. Ben mi yanlış görüyorum diye avukata onaylattım. Bizim çocukların yüzünü görmeniz lazımdı ama elemanlar yüzüme bakıyorlar sevinmelerimi gerekiyor yoksa matem mi tutmaları gerekiyor tam arasında kalmışlar gözlerime bakıyorlardı. Neyse hesap cüzdanını daha detaylı incelerken içinden küçük bir kağıt düştü.

    ince sarı renkli bir kağıt diğerleri görmedi bu kağıdı hemen elimin içine alıp gizlice kağıdın üzerinde yazanları okudum.
    .
    .
    .
    .
    "Evlat ne olursa olsun bu paranın nereden geldiğine nereye gittiğine dikkat etme sadece senden çaldığım çocukluğunun bedeli olarak bil yeter" yazıyordu.

    Bu not aklıma bir kuşku düşürmüştü ne oldu? neden bu notu yazdı? çaldığım çocukluğun cümlesi ne anlama geliyordu?..
    .
    .
    .
    Sonra masanın üzerinde duran 2 muskaya baktım tam muska sayılmazdı aslında bunlar bir çeşit cevşen diyelim en iyisi. Bakır ruloların içinde dualar vardı kesin ama onlar umrumda değildi şimdilik sadece bakır işlemelerin üzerinde yazanlara dikkat ediyordum. ilk elime aldığımın üzerinde evinin girişine as yazıyordu. 2.sininse üzerinde "Parayı harcamaya başlar başlamaz boynuna as bir daha da asla çıkarma yazıyordu". yazıyordu
    .
    .
    .
    .
    Beyler inanın bana bu yazanlar beni baya ürkütmüş ister istemez paranın nereden geldiğini düşünür olmuştum. Ama o kadar üstüne düşmüyordum ne de olsa yüklü bir miktar param vardı artık. Öğrenci burslarına, otobüslere, yağan yağmura yakalanma gibi şeyler artık benim için bitmişti.
    .
    .
    .
    Çok geçmeden noter işlemlerini yapmıştık evler benim üzerime geçmiş para tamamen harcanabilir bir konuma gelmişti. Dedem bir pazartesi günü öldüğünden bu işlemler Çarşamba günü bitmişti. Planımda parayla üniversite okuduğum şehre yerleşip krallar gibi bir üniversite hayatı geçirmek vardı ama bu hayallerim birkaç aydan fazla sürmemişti.
    .
    .
    .
    Parayı ve evleri üzerime aldıktan sonra valizleri hazırladık ve yola koyulduk. 4-5 saatim yolda geçmişti ama yolda hayal ettiklerimin, düşündüklerimin hatti hesabı yoktu. işte şu arabayı alırım işte ne bilim şuradan ev alırım üniversiteden mezun olduktan sonra bi gibe sap olamazsam şurada şu işi kurarım felan o kadar renkli geliyordu ki hayat: yaşayacaklarım aklımın ucundan bile geçmezdi beyler.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +5
    Hayallerle dolu yolculuğum bitmiş beni korkuya boğacak olan şehre ilk adımımı atmıştım. Teo ve Muhammet yanımdan hiç ayrılmamışlardı onlara bir teşekkür amaçlı iner inmez bir meyhaneye zütürmüştüm. Ne kadar binim değil mi? dedem ölmüş ben 4 gün sonra meyhaneye gidiyorum. Ne yapayım amık o kadar olay olmuştu ki üzülsem mi sevinsem mi anlayamamıştım. Sizde kendi öz eleştirinizi yapın lütfen böyle bir şey başınıza gelse ne yapardınız.
    Neyse beyler bir yandan içiyoruz bir yandan da dökülüyoruz işte bir yandan aileleriyle olan sorunları anlatıyorlar bir yandan maddi problemlerini felan ama bilmiyor ki kevaşeler benim hiç düzgün bir ailem olmadığını.
    .
    .
    .
    .
    Bu para bana biraz bunca sene çektiklerimin bir ödülü gibi gelmişti ama şimdi keşke o paranın bir kuruşuna dokunmasaydım diyorum. Günler böyle geçiyor tabi ben cevşeni boynumdan çıkarmıyorum, diğerini de yurdumun kapının girişinden indirmiyordum. Gel zaman git zaman bankadaki paradan 250 bin lira çektim işte her şey o zaman başladı.

    Hemen bizim elemanlarla şehrin merkezin daşaklı bir semtte geniş güzel bir ev aldık. O zaman eve 205 bin vermiştik... Eşyalar felan alıyoruz beyler görmeniz lazım bir mutluluk bir heyecan bizde... Arada birbirimize dönüp dibine godumun dünyası bize de güldü felan diyorduk.
    .
    .
    .
    Abdül okuduğum şehir de ailesiyle yaşadığı için bizimle yaşayamasa da sık sık gelip gidiyor bizi yokluyordu. Metehan zaten bir eve çıkmak için can atıyordu fakat biz (fakir binler) elimizi cebimize atamıyorduk. Teo desen adını vermek istemediğim bir cemaatin yurdunda beleşe kalıyordu (elde avuçta yok yani) Muhammet bir kaç kez Metehanla eve çıkmaya çalışmış ama hiçbirinde başarı gösterememişti. Neyse Eşyalar yerleştirilmiş tabi ben cevşeni kapının üzerine asmıştım. Teo ben Muhammet ve Metehan ev düzenine alışmaya başlamıştık bile. Bir elimiz yağda bir elimiz baldaydı valla. Hayat güzelce seyrinde ilerliyordu. Ama fazla geçmeden garip olaylar peydah olmaya başlamıştı.
    ···