• 2 / 2 / 16 entry
  • 2 başlık
  • 190.90 incipuan

readyfordeparture önüncü nesil normal

  • 0
    nişantaşı
    bugün sabah manitada uyandık. halkalı'dayız. atladık arabaya nişantaşı'na yazıldık. doyana kadar ye mottolu bir yerde kahvaltı ısmarladı saolsun, adını hatırlamıyorum kusura bakmayın. neyse eşşoğleşşek gibi yedik ve kalktık. bir yerlerde de kahve-sigara yapalım dedik. ortalıkta dolanırken 'kase' diye bir mekanın kaldırımdaki boş masasına yazıldık. kahvelerimizi söyledik. ve tabiki o kahve-sigara kombini bir ara benim motorları tetikledi. bu arada uzun zamandır uğramamışım o semte. gözüm fıldır fıldır. tamam manitayla iyiyiz ama burası da nişantaşı... neyse bir ara kalktım masadan artık kaçınılmaz olunca. gittim ki tuvalet tek. kadın-erkek ayrımı yok. yekpare tuvalet. kapıyı sertçe zorladım ve açılmadı. ben de beklemeye karar verdim. bu sefer de tereddüte düştüm. acaba daha fazla mı zorlamalıydım? ya da tıklatsa mıydım kapıyı? 1-2 dakika kadar bekledim elimde telefon. şükür ki doğru davranmışım. içeriden önce sifon sesi geldi. akabinde de aşçı önlüğüyle bir kadın çıkageldi. daldım içeri. sıçarken bir yandan da fransızların bize nasıl yenildiklerini kendi çaplarında analiz eden bir entry okudum çok da uzun olmayan cinsten. taharet falan derken çektim sifonu ve ellerimi yıkamaya koyuldum. bir de baktım ne göreyim... az evvel kovduğum kerim beyin oğlu ahmet sizin kızı skyr tuvalette.!? bizim sıçtığımız komando takmuş meğerse, hiçbir yere gitmemiş. demir atmış yalnızlığa. iş ya sifon da bir dolmuyor, bir dolmuyor... o an anladım. bu süreç ya 3-4-5. kez sifon çekmelere kadar gidecek ya da başka bir formülle çözülecek. şöyle bir bakındım ki ortalıkta kova falan var mı diye. tabiki yok. aldım elime tuvalet fırçasını ve başladım pekekenti dürtmeye. bir miktar dürttükten sonra pes ettim ve ikinci kez şansımı denemeye karar verdim. o esnada gözümün önünde 'cihangirde bir ev' karikatürü canlandı. daha fazla yapacak bir şey olmadığına kanaat edince tekrar çektim sifonu. vaaaalaaaaa. problem çözüldü. dışarıda bekleyen birinin olması ihtimaline istinaden tekrar ellerimi yıkadım vakit kazanmak için ve çıktım. keza içerisinin artık nasıl koktuğundan çok da emin değildim. kapıyı açar açmaz da kestiğim hatunun ta kendisiyle karşılaştım. saolsun telefonundan hiç başını kaldırmadı. usulca benim uzaklaşmamı bekledi. yerime oturunca yengeniz hızlı geldin ya diye bir yorumda bulundu.
    ···
  • 0
    bugün sabah manitada uyandık. halkalı'dayız. atladık arabaya nişantaşı'na yazıldık. doyana kadar ye mottolu bir yerde kahvaltı ısmarladı saolsun, adını hatırlamıyorum kusura bakmayın. neyse eşşoğleşşek gibi yedik ve kalktık. bir yerlerde de kahve-sigara yapalım dedik. ortalıkta dolanırken 'kase' diye bir mekanın kaldırımdaki boş masasına yazıldık. kahvelerimizi söyledik. ve tabiki o kahve-sigara kombini bir ara benim motorları tetikledi. bu arada uzun zamandır uğramamışım o semte. gözüm fıldır fıldır. tamam manitayla iyiyiz ama burası da nişantaşı... neyse bir ara kalktım masadan artık kaçınılmaz olunca. gittim ki tuvalet tek. kadın-erkek ayrımı yok. yekpare tuvalet. kapıyı sertçe zorladım ve açılmadı. ben de beklemeye karar verdim. bu sefer de tereddüte düştüm. acaba daha fazla mı zorlamalıydım? ya da tıklatsa mıydım kapıyı? 1-2 dakika kadar bekledim elimde telefon. şükür ki doğru davranmışım. içeriden önce sifon sesi geldi. akabinde de aşçı önlüğüyle bir kadın çıkageldi. daldım içeri. sıçarken bir yandan da fransızların bize nasıl yenildiklerini kendi çaplarında analiz eden bir entry okudum çok da uzun olmayan cinsten. taharet falan derken çektim sifonu ve ellerimi yıkamaya koyuldum. bir de baktım ne göreyim... az evvel kovduğum kerim beyin oğlu ahmet sizin kızı skyr tuvalette.!? bizim sıçtığımız komando takmuş meğerse, hiçbir yere gitmemiş. demir atmış yalnızlığa. iş ya sifon da bir dolmuyor, bir dolmuyor... o an anladım. bu süreç ya 3-4-5. kez sifon çekmelere kadar gidecek ya da başka bir formülle çözülecek. şöyle bir bakındım ki ortalıkta kova falan var mı diye. tabiki yok. aldım elime tuvalet fırçasını ve başladım pekekenti dürtmeye. bir miktar dürttükten sonra pes ettim ve ikinci kez şansımı denemeye karar verdim. o esnada gözümün önünde 'cihangirde bir ev' karikatürü canlandı. daha fazla yapacak bir şey olmadığına kanaat edince tekrar çektim sifonu. vaaaalaaaaa. problem çözüldü. dışarıda bekleyen birinin olması ihtimaline istinaden tekrar ellerimi yıkadım vakit kazanmak için ve çıktım. keza içerisinin artık nasıl koktuğundan çok da emin değildim. kapıyı açar açmaz da kestiğim hatunun ta kendisiyle karşılaştım. saolsun telefonundan hiç başını kaldırmadı. usulca benim uzaklaşmamı bekledi. yerime oturunca yengeniz hızlı geldin ya diye bir yorumda bulundu.
    dedim ki 'ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi'.
    ···
  • +2
    ne yani iki erkek eğlenebileceğinizi mi sandınız
    çıldırmamak elde değil. ama isyan etmenin de faydası yok şimdi anlatacağım duruma. güzel bir cumartesi günü. patlattılar mesaiyi gittik tıpış tıpış. 3'te de bitti işimiz şükür. ankaradan bi arkadaşım gelmiş istanbul'a. araştık. beyoğlu öğretmen evini ayarladık kop gel şimdi oraya geçiyoruz dedi. bindim motora gittim yanlarına. babası ve babasının yakın bir arkadaşı da mevcut ekipte. hepsi de çok sevdiğim insanlar. indik karaköye doğru, benim elemanın elinde fotoğraf makinesi, denk getirmiş kapalı havayı ohhh güzel güzel resimler çekiyo. oturduk galata köprüsünün oralarda güzelce balığımızı yedik. biraz daha volta attık sokaklarda ve sonra çıktık geri öğretmenevine. aklımda arkadaşımı da alıp florya taraflarında rakı içmeye zütürmek vardı, sonra da bende yatarız diye düşünüyodum. o da dedi hazır asmalımescit'in dibindeyiz, buralarda eğlenelim, hem iki oda tuttuk, birine seni de ekletiriz gezer, içer gelir burda da bayılırız dedi. gayet makul ve mantıklı buldum. ben de uzundur gitmiyordum neticede o taraflara. yol yorgunluğu ve gün içerisinde yaptıkları koşturmacadan dolayı biraz dinlenmek istedi bu. ben de açtım interneti akşam ne yapsak diye bakıyorum. hooop aklımda belirdi bi anda herşey. indigo geçen hafta açılış yapmıştı. önce dedim haliç manzarasına nazır balkon denen yerin terasına çıkar predrink imizi yaparız, akabinde de varsa bi event basar gideriz indigo'ya. bir de baktım saat 23.30'da stimming diye takipte olduğum alman bi dj sahne alıomuş. bizim elemanı pek açmaz dj mj işleri ama aklına yattı değişiklik olur hem dedi. girdim iki tane biletimizi yapıştırdım. bizimki master yapıo onunkini de öğrenci aldım. neyse aga saat 20.30 gibi öğretmenevini terkettik. balkon da hemen arka sokağı zaten 3 dakikada yürüyosun. çıktık yukarı oturduk bara, söyledik lynchburg lerimizi keyifle içiyoruz, uzun zamandır da görüşmediğimiz için catching-up durumundayız. ben olan biteni anlatım o anlattı, barmenlerle goygoyumuzu yaptık. bi arkadaşımız daha uğradı sohbetimize renk kattı. 12'ye doğru meyve tabağımızı da gömdük afiyetle, alkolün negatif etkilerine vitaminle cevap verdik ve kalktık. sırada iki hoplama zıplama omuz sallayıp biraz yorulmak vardı, kulaklarımıza da bayram şekeri şarkılar... değmesinler keyfimize. sonradan katılan arkadışımızı bindirdik taksiye paketledik evine, biz de yazıldık indigo'ya. alışık olduğumdan çok çok daha az bir sıra vardı. 5 dakika bekledik beklemedik sıra bize geldi. iki tane tip dikiliyo kapıda. birisi biletlerimizi kontrol etti, öteki de elinde bi kağıda bir şeyler karaladı falan. sonra bize biraz bekleyin dediler. arkamızdaki grubu kontrole başladı biri. elinde kağıt olansa ortadan kayboldu. 1 dakika geçti geçmedi geri kapıda belirdi kağıtlı. elinde iki tana ellilik banknotla. uzattı bana ve iyi akşamlar diledi. ben hayatımda böyle hüktür yemedim ahali. hareket kibar mı, yoksa terbiyesiz ve saygısızca mı inanın ayırt edemedim. arkadaşla göz göze geldik ve başladık gülmeye. ama ne gülmek. ikimizin de aklına ilk gelen şey, sanki açmışız açıktaymışız gibi 'aaa 10 lira kardayız oldu'. öğrenci biletini de tam olarak iade ettiler. başladık gerisin geri geldiğimiz yönde yürümeye. daldık bir tekele aldık birer şişe bira. düştük öğretmenevinin yoluna. bari dedik şunları da gömelim, zıbaralım gitsin, çok tatava yapmaya gerek yok. vardık evin oraya son bir tane de sigara patlatalım dedik. koyduk biraları kenara, sigarayı yakmamla bi tip geldi. beyler şöyle az ilerde içermisiniz diye. bizi yine bi gülme aldı. ulan şehir kusuyo resmen bizi. hayır kimsenin ekmeğini de elinden almadık ki. tavuğuna da kışt demedik. iki medeni insanız daha başka bir şey değil. sokakta bira içmek kimilerine medeniyetten uzakmış imajı verebilir. ama benim lügatımda bunun adına özgürlük deniyor. içtik sigaraları. hadi çıkalım dedi. sen çık ben geliyorum dedim. gidip güvenlikle konuşacam, merak ediyorum ne rahatsızlık verdim acaba diye. meğerse orası da sohoymuş da falanmış da fişmekanmış. banane ak. ben sordum o cevap verdi falan. sonra anladı tabi adam karşısında makul ve diyalog kurulabilen bi insan var. mesleğimi sordu. önce yalan söylemek geldi içimden. itici bir şeyler söyleyip tepkilerini ölçmek istedim. ama sonra doğru cevaplar istiyorsam doğru şeyler söylemem gerektiğine kanaat edip ilettim cevabımı. her zaman olduğu gibi bakışlar değişti. önce az evvelki tutumu için özür diledi. saygın bir meslek yaptığımın bilincindeyim. bunu tanıştığım herkes istemsizce kanıtlar nitelikte tavırlara bürünüyorlar. neyse bu kısımları uzatmaya gerek yok. birbirimizi anlayarak bitirdik konuşmayı. ben de kendisine teşekkür ederek ayrıldım ve çıktım odaya. şimdi düşünmeye başlayınca da içimde isyan başlıyor. o isyanı bastırmak için yazmaya karar verdim. memleketin en iyi üniversitelerinden birini bitirdim. bu artislik yapılacak bi olgu değil evet ama altyapım açısından önemli. o okul sayesinde önyargılarımdan arındım. 50 milletten 1000 tane insanla tanıştım diyalog kurdum. güzel yabancı dil öğrendim. entellektüel olarak barındırdığım birikimi hiç bir zaman yeterli görmedim ve hala da görmüyorum. sürekli okuyorum, araştırıyorum, dinliyorum. günlük sporumu yapıyorum. her zaman iğneyi başkasına çuvaldızı kendime batırıyorum. insanın anlattığı karşısındakinin anladığı kadardır diye düşünüyorum. kızmadan sinirlenmeden bir daha deniyorum. bilmediğim konularda atıp tutmuyorum. millette bir tanesi yokken 40 tane hobiyle uğraşıyorum. yurt içi/yurt dışı müzik festivallerine gidiyorum. elektronik müzikten mükemmel haz alıyorum. ses sistemlerine dünyanın parasını harcıyorum. sırtımda çantayla avrupayı gezdim. her fırsatta da gezmeye devam ediyorum. kendimi dünya insanı olarak tanımlıyorum. askerliğimi yaptım vergilerimi çatır çatır veriyorum. hayatımda bir kere kavgaya karışmadım. ölenle ben de ölüyorum içten içten. bir yerlerde okumuştum, ışıktaki dilenen, bir şeyler satan çocuklara küçük kutu sütler verdiğini yazmıştı birisi. arabaylaysam ben de yapıyorum, çok tuttum vatandaşın fikrini. yanisi niyeti kötü bir insan hiç bir zaman olmadım. keyif aldığım müziği, yanımda karşı cinsten bir eşlik edici olmadığı için canlı olarak tecrübe etme hakkım erkek olduğuma kanaat edildiği anda elimden alınıyor. yanımda 'dam' varken de ohhh dünya bize güzel iki yüzlülüğü. Cilvenaz yanımdayken herşey okey, ahmet yanımdayken tü kaka, sapık, kızlara asılan, huzursuzluk sebebi. yekten yargısız infaz. ben bu iş nasıl çözülür bilmiyorum ama kendi ülkemde hiç sebepsizce dışlanıyorum. ve bunu ekmeğini yediği mekanın kasasına küçük de olsa zarar ettiren kapasitede birisinin 3 saniyelik yargıları neticesinde elde ediyorum. keyif aldığım bir hobimden (safi müzik dinlemek bu durumda) uzaklaştırılıyorum. üzerinde düşündükçe daha çok sinirleniyorum. sinir katsayım arttıkça aklıma haluk bilginer'in derya alabora'nın kapısına tekmeyle dayandığı sahne geliyo. bilginer'in bana da vereceksin naraları attığı sahne. öyle bi garip kızgınlık içerisindeyim. bana da vereceksin müziğimi indigo ve türevleri. gece hayatına kendini atıp, alkol ve müziği amaç değil araç haline getiren tüm onun bunun çocukları, hepinizi bilmem ne yapayım. cumartesi gecesi eğlenmeye çalışıyoruz, nursuz suratlı adamlar tarafından potansiyel problem ilan ediliyoruz. hayır iş şimdi bununla da bitmiyor. bu sistemin bu haliyle işlemesine sebep olan ayının da ayısı (ayıya ayıp) tipler bu mükemmel ünlerini dünyaya da ihraç ettikleri için, yurt dışında türküm demeye utanan bi nesil peydah oldu be. aynı haltı dişiler yemese aklım kesecek biraz. ankarayı bilenler bilir, rollhouse vardır bilkent ankuvada. bir yılbaşı gecesi 3 tane ergen kızımızı kovdurduğumuz oldu. kimse bana kalkıp da tüm suçlu erkekler ve beyinlerinin yer değiştirmiş lokasyonu demesin. ben nasıl fanatik galatasaraylı olduğum halde beşiktaşlı arkadaşımla sosyal duyarlılık niteliğinde şortları çekip maç öncesi çarşıya gidiyorsam (şortlu kızın otobüste dayak yemesi vukuatına istinaden), zatımuhterem kadın popülasyonumuzdan da benzer duyarlılığı bekliyorum. içim çürüdü beeeee. neyse iki kelam yazdım çizdim de içim dışıma döküldü biraz. milli takıma izlanda karşısında başarılar dileyerek derdimi sonlandırıyorum.
    ···
  • +3
    bir escortla yaşadığım aşk
    keşke 'eskort' olayını ilerde çat diye tabağa koyup önümüze servis etseydin. böyle olunca istemsizce yasemine üzüldüm, işe git gibsinler, eve gel gibsinler. yazık kızcağız eve iş getirio resmen
    ···
  • 0
    bir escortla yaşadığım aşk
    hadi rez bakalım.
    ···
  • 0
    nasıl bir siber korsan oldum
    rezerveee
    ···
  • 0
    pezevenklik anılarımı anlatıyorum
    Liseli ergenlere bozulup gibtirip gitmek, içimde liseli yaşıyo demektir babuş. hem kendi emeğini gibtin hem bizimkini. Aferin. Daha bi dolu laf birikti ağzıma da uzatmayacam. gib kırığı!!!
    ···
  • +6 -3
    pezevenklik anılarımı anlatıyorum
    Haluk : herkese var da bana yok mu lannn. orrrrossssspu
    Derya : huuryum ulaaaaan
    H : orrrrrossssspusun
    D : orossssspuyum ulaaaan
    H : banada vereceksinn
    Ahahhaahhahahaha
    ···
  • +2
    pezevenklik anılarımı anlatıyorum
    Ebrudan gelsin,
    Elini tutmasam uyuyamamki
    Sesini duymasam dayanamamki
    Hayatım meçhule yol almış sanki
    Allahım bu acı bitsin yeter
    ···
  • +25
    pezevenklik anılarımı anlatıyorum
    Sayfaları ekgib
    Korsan kitap gibisin
    Kursakta düğümlenen
    Hevesten betersin
    Gönlümden geçen
    gibin taşşana denk gelsin
    iki kelam daha yaz da
    Havuzun başı şenlensin
    ···
  • +87
    pezevenklik anılarımı anlatıyorum
    mutluluğunu 'zütümde havai fişekler patlıyor sanki' cümlesiyle betimleyen adama pekekentlik lüks meslek
    ···
  • +11
    pezevenklik anılarımı anlatıyorum
    sebahat buna aşık olursa hikaye bitmeden halidakinin satılacaklar listesinde ilk 3e girer.
    ···
  • +6
    pezevenklik anılarımı anlatıyorum
    ne derler bilirsiniz : huur un tövbesi makineyi görene kadardır. Halidaki işteyken çiçek de evde fotosentez yapmıyo kanısındayım.
    ···
  • +1
    fitness a başladım tavsiyeleri alayım
    hacıbaba 1 seneden hallicedir yapıyorum fitnısı. 56 kiloyla başladım şuan 64 kiloyum. gainer ve karbonhidrat kullanmadım. Sadece protein tozu kullandım ara ara. sporla ilgilenen herkese tavsiye kapım açıktır. ilk tavsiye olarak verebileceğim hocanın yazdığı programla benim 6 ayda yaptığımı sen 2 senede yaparsın. twitter instagram bi kaç tane fitness motivator hesabı followla. detaylı her türlü bilgi için mesaj atabilirsin.
    ···
  • +1
    pezevenklik anılarımı anlatıyorum
    iki saattir yazda okuyalım diyenlere saydırıyorum. Bnde up-to-date hale geldim. Yazma amk yazma şarjım bitti amgibheeee. Ayrıca huurya aşık olmak atasporudur akabinde pekekent olmak gebeşliktir
    ···
  • +1
    küçükken sandıgımız şeyler
    Caminin sarıklı hocasını allah zannederdim. Es kaza sokakta anneme falan vurduğumda anneye kalkan elleri yakar diye cevap verdiğinde sarıklı görüş mesafesinde falansa mazallah altıma sıçayazardım
    ···