• 0 / 0 / 54 entry
  • 2 başlık
  • 2 trend
  • 467.49 incipuan

izra "izra"

  • -1
    büyü 2003
    Yarın bitireceğim hikayeyi.
    ···
  • +2
    büyü 2003
    Arkadaşlar işim çıktı, akşam devam edeceğim. O zamana kadar önceki hikayemi okuyabilirsiniz (bkz: 1983 çökene köyü olayı)
    ···
  • +1
    büyü 2003
    Bir kaç saat sonra devam edeceğim arkadaşlar.
    ···
  • +6
    büyü 2003
    Murat abi karşımda duruyordu. Suratında korkunç bir tebessüm vardı. Bunu bir daha yapma Caner dedi ve anahtarı elimden alıp içeri doğru ilerledi. içeri girip kapıyı kapatırken sen eve gidebilirsin, bugünlük bu kadar dedi. Kendimi çok kötü hissediyordum. Dükkandan çıkıp eve doğru ilerlerken Erkan'ı fırından çıkarken gördüm. Yanıma gelip selam verdi. O gördüklerimden sonra bir de Erkan'ın yanıma gelmesi moralimi iyice bozmuştu. Eve kadar gittik. Binanın önünde durduk. Erkan, şu ekmekleri bırakıp geleyim de biraz dolaşalım kardeşim dedi. Erkan'la takılmak istemiyordum artık. Çok yorgun olduğumu, biraz dinlenmek istediğimi söyledim ve eve çıktım. Eve girince annem şaşırmıştı. Neden bu saatte geldiğimi sordu. Ben de Murat abi dükkanı erken kapattı yalanını söyleyip odama geçtim ve biraz uyudum. Uyandığımda saat sekiz olmuştu. Kalkıp biraz yemek yedim. Yemek yedikten sonra televizyon izlemek için salona gittim. Salonda Murat abi vardı. Ondan başka kimse yoktu. Yanına doğru ilerledim. Ne olduğunu anlayamıyordum. Murat abinin evimizde ne işi vardı? Bir anda salonun kapısı kapandı. Kapının kapanmasıyla birlikte kapıya doğru baktım. Tekrar Murat abiye döndüğümde yerinde yoktu. Bir anda televizyon da kapandı. Omzuma bir şey dokundu, arkamı döndüm. Murat abi gözlerimin içine bakıp kimseye söyleme Caner deyip kahkaha attı. Elini omzumdan çekti ve bir anda ışıklar söndü. Salon çok sessizdi. Caner diye bir sesle birlikte uyandım. Annemin sesiydi bu. Gördüğüm her şey rüyaydı. Derin bir oh çekip yataktan kalkıp salona gittim. Annem yemeği hazırlamıştı. Yemeği yedikten sonra biraz televizyon izleyip odama geçtim...
    ···
  • +8
    büyü 2003
    Ayağa kalktım. Omzumdan tuttu ve burada gördüklerini hiç kimseye söylemeyeceksin deyip gülümsedi. Kekeleyerek tamam abi dedim. Halının ortasındaki tepsiye doğru ilerledi ve minderin birine oturdu. Gel otur dercesine eliyle minderi işaret etti. Çok korkuyordum. Yavaş adımlarla mindere doğru ilerledim. Artık tepsinin üzerinde ne olduğunu görebiliyordum. Bakır kabın içindeki su hafif kırmızıydı ve çok bulanıktı. Yanında kuş tüyü vardı ve ucu mürekkepliydi. Kuş tüyünün yanında da yine bakıra benzer bir mürekkep kabı vardı. Mürekkep kabının altında ise kağıtlar vardı. Ben tepsiye göz gezdirdikten sonra mindere oturdum. Murat abiye bakamıyordum. Murat abi eline bir kağıt aldı ve kuş tüyünü mürekkebe batırarak yazı yazmaya başladı. Yazdığı yazının Arapça olduğuna emindim. Yazma işlemi bittikten sonra kağıdı iki kez ortasından katladı. Tepsinin altından kırmızı bir mum çıkardı ve yaktı. Mumu eritip kağıdın üzerine akıttı. Parmağındaki yüzüğü kağıdın üzerine bastırdı ve suya attı. Ne olduğu hakkında hiçbir tahminim yoktu. Elimi suya sokmamı istedi. Ben korkudan titreyerek elimi suya doğru zütürdüm. Ve o bulanık suya elimi soktum. Murat abi tavana bakıp gözlerini kapattı ve bir şeyler söylemeye başladı. Bir anda gözlerini açtı. Göz bebekleri yoktu. Derin bir nefes aldı ve gözlerini tekrar kapattı. Yüksek sesle bir şeyler söylemeye başladı. Ne söylediğini anlamıyordum. Bir müddet sonra sustu. Gözlerini açtı ve ayağa kalktı. Cebinden anahtarı çıkarıp bana uzattı ve tekrar oturdu. Kapıyı aç ve anahtarı tekrar bana ver dedi. Anahtarı alıp kapıyı açtım ve dışarı çıkıp kapıyı aceleyle Murat abinin üzerine kilitledim. Arkamı döndüğümde...
    ···
  • +2
    büyü 2003
    Yarım saat sonra devam edeceğim arkadaşlar.
    ···
  • +6
    büyü 2003
    Gözlerim karanlığa alıştığı için ışık açılınca gözlerimi kıstım. Bir kaç saniye bir şey göremedim. Gözlerim ışığa alışınca gördüklerim karşısında nefesim tutulmuştu. Adeta nefes alamıyordum. Kalbim boğazımda atıyordu. Murat abinin arkasında boyları tavana kadar uzanan siyah şeyler vardı. Ne olduğuna anlam veremedim. Çok korkunçlardı. Gözleri kırmızıydı. Ayakları yere basmıyordu. Yüzleri tam görünmüyor, vücutları siyah dumanla kaplanmış gibiydi. Murat abi bana bakıp kahkaha attı. Arkasını döndü ve arkasındaki mahluklara anlamadığım bir dilde yüksek sesle bir şeyler söyledi. O şeyler Murat abinin söyledikleri bitince bağırmaya başladı ve bir anda kayboldular. Murat abi yavaşça bana doğru döndü. Başına bela aldın Caner dedi ve gülümsedi. Ben daha da çok korkmaya başlamıştım. Bir an önce buradan çıkıp eve gitmek istiyordum. Bir daha da gelmeyecektim. Murat abi yavaş yavaş yanıma geliyordu. Ben o sırada yerdeki şeylere bakıyordum. Yerde eski bir halı seriliydi. Duvarda büyük kağıt parçaları asılıydı. Halının bir kısmı ve halının dışındaki yerler kırmızıya bulanmıştı. Halının üstünde eski bir sofra bezine benzer örtü seriliydi. Örtünün tam ortasında büyük bir bakır tepsi vardı. Tepsinin iki yanına minderler konulmuştu. Tepsinin üzerinde yine bakırdan bir kap vardı ve içi su doluydu. Bakır kabın yanında ne olduğunu anlayamadığım bir çok şey vardı. O sırada Murat abi yanıma gelmişti...
    ···
  • +7
    büyü 2003
    Murat abi kaşlarını çatmış bir şekilde karşımda duruyordu. Anahtarı istedi. Anahtarı vermemle beraber beni içeri doğru itti. Yere düşmüştüm. Kapıyı kapattı ve kilitledi. Işığı açmasını bekliyordum fakat yüksek bir sesle ben buraya girilmeyecek demedim mi lan! dedi. Çok korkuyordum. Cevap veremedim. Murat abi biraz gezindikten sonra bir yerde durdu. Çok mu görmek istiyorsun lan! dedi. Yine cevap veremedim. Murat abi cebinden çakmağını çıkardı. Yaktı. Ve bana doğru yürümeye başladı. Murat abi bana gelene kadar yerden kalkıp toparlandım. Aramızda bir adım kalana kadar yaklaştı ve yaktığı çakmağı yüzüne zütürerek gülümsedi. Ben korkudan kendimi bir adım geri attım. Bir anda çakmak söndü. Murat abiyle aramızda iki adım olmasına rağmen göremiyordum onu. Bir kaç saniye sonra odanın bir köşesinden çakmağı tekrar yaktı. Oraya kadar nasıl gitmişti. Bu odada en ufak bir ses bile duyulabiliyordu fakat Murat abi nasıl ses çıkarmadan oraya doğru gitmişti. Ben bunları düşünürken çakmak tekrar söndü. Bir kaç saniye sonra bir adım önümde yandı. Ben korkudan kendimi geriye doğru attım. Kaygan bir şeye basıp yere düştüm. Murat abi kahkaha atıyordu. Yavaş adımlarla siyah kapının yanına gitti. Siyah kapının altındaki aralıktan gelen ışıktan ayaklarını görebiliyordum. Muhtemelen elini duvara koymuş sürüklüyordu. Bir kaç adım attıktan sonra ışığı buldu ve açtı...
    ···
  • +6
    büyü 2003
    Oda zifiri karanlıktı. Elimi duvara koyup, sürükleyerek ışığı aradım. Elimi yavaş yavaş duvarda gezdirirken, dükkandan ses geldi. Murat abi gelmişti. Biraz durup dinledim. "Caner!" dedi. Ben ses çıkaramadım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Murat abi hızlı adımlarla yürüyordu. Muhtemelen mutfağa girmişti. Çok geçmeden dükkan kapısı kapandı. Murat abi gitti sandım. Fakat dükkan kapısı kapanır kapanmaz siyah kapıya ardı ardına vuruyordu. "Caner! Aç lan kapıyı." dedi. ilk başta ses çıkarmak istemedim fakat burada olduğumu biliyordu. Siyah kapıya doğru yavaşça ilerledim. Anahtarı cebimden çıkardım. Korkudan ellerim titriyordu. Anahtarı kapıya takarken düşürdüm. Murat abi anahtarın sesini duyunca daha da şiddetli vurmaya başladı. "Tamam abi açıyorum." diyebildim sadece. Yere eğilip elimi yere koydum ve anahtarı aramaya başladım. Elime yapışkan bir şey bulaşmıştı fakat karanlıktan ne olduğunu göremiyordum, kokusu da yoktu. Anahtarı buldum ve kapıyı açtım...
    ···
  • +6
    büyü 2003
    Arkadaşlar sabah erken kalkmam gerektiği için özür dileyerek burada kesiyorum hikayeyi. Yarın devam edeceğim, hayırlı geceler herkese.
    ···
  • +9
    büyü 2003
    Cebinden anahtarı çıkarıp apar topar kapıyı açtı ve içeri girip kilitledi. Ne olduğunu anlamamıştım. Yerdeki saçları süpürmeye devam ediyordum. Yaklaşık beş dakika sonra çıktı. Kapıyı kilitledi. Mutfağa gitti. Çay alıp oturdu ve gazete okumaya başladı. Yerleri süpürdükten sonra kendime çay almak için mutfağa gittim. Çay bardakları tezgahın üzerinde yoktu. Teker teker dolaplara baktım. Ve sonunda buldum. Çayı doldurdum. Murat abinin yanına oturdum ve ben de bir gazete alıp okumaya başladım. Murat abi ayağa kalktı, çarşıda işi olduğunu, yarım saat sonra geleceğini söyleyip gitti. Ben bir süre daha oturup gazete okudum. Çayım bittikten sonra tekrar doldurmak için mutfağa gittim. Çayın yanında atıştırmalık bir şeyler var mı yok mu diye etrafa bakındım. Alt dolabı açtım. Dolapta küçük bir teneke vardı. Merak edip elime aldım dolabı kapattım ve tenekeyi biraz inceledim. Yerine koymak için dolabı tekrar açtım. Tenekenin olduğu yerde siyah kapının anahtarı vardı. Hemen aldım ve siyah kapıya doğru ilerledim. içimde bir korku vardı. Ben içerideyken Murat abi gelirse ne olacaktı. Bunları düşünürken bir anda kapıyı açıp içeri girdim ve kapıyı kilitledim. Arkamı döndüğümde...
    ···
  • +3
    büyü 2003
    Arkadaşlar biraz mola veriyorum, moladan sonra devam edeceğim.
    ···
  • +10
    büyü 2003
    Erkan üniversiteyi bitirmiş, bilgisayar mühendisi olmuştu. Mahalleye gelince herkes onunla ilgileniyordu. Ben de bir köşeden onu izliyordum. Annem ve babam da yanına gidip onu tebrik ediyorlardı. Bir anda sıçradım. Bir şeyler yapmam gerekiyordu. Erkan'ı üniversite okumaktan vazgeçirmem gerekiyordu. Ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Bir kaç dakika düşündükten sonra bir şey bulamadım ve uyudum. Sabah erkenden kalkıp dükkanı açtım. Murat abi gelene kadar aynaları sildim. Yere paspas attım. Murat abi dükkana girdi, günaydınlaştık. Biraz oturup gazete okuduktan sonra cebinden bakır görünümlü. üzerinde kırmızı kurdele bağlı eski bir anahtar çıkardı ve siyah kapıya doğru yöneldi. Bana bakıp müşteri gelirse seslen dedi. Cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açıp içeri girdi ve girdikten sonra kilitledi. Bu olaydan sonra merakım iki katına çıkmıştı. Müşteri gelmeden çıktı. Elinde kırmızı boyaya benzer bir leke vardı. Lavaboya gidip çeşmeyi açtı ve elini yıkadı. Leke çabuk geçmişti. Boya olsa bu kadar çabuk geçmezdi. Ben bunları düşünürken içeri müşteri girdi. Tıraş olduktan sonra Murat abiye bizim iş tamam mı? dedi. Murat abi de evet dercesine başını salladı. Adam cebinden 300 lira çıkarıp Murat abiye uzattı. Tıraş 8 liraydı ama adam 300 lira vermişti. Murat abi alelacele parayı alıp cebine koydu ve adamla dışarı çıktılar. Birkaç dakika konuştuktan sonra Murat abi içeri girdi...
    ···
  • +11
    büyü 2003
    Ertesi gün sabah erken kalkıp bir şeyler atıştırdıktan sonra dükkanı açmak için evden çıktım. Binanın kapısından çıktıktan sonra Mahmut amcanın arabasını gördüm. Daha üç gün önce gitmişlerdi köye, neden döndüler acaba diye düşünürken aklıma yine Erkan geldi ve moralim bozuldu. içimden neyse deyip dükkana doğru yürüdüm. Dükkanın kapısı açıktı. içeri girdiğimde kimsenin olmadığını gördüm. Muhtemelen Murat abinin erkenden gelip dükkanı açtığını ve benim geleceğim saate yakın bir yere gittiğini düşündüm. Siyah kapının ardındakileri görmek için çok uygun bir zamandı. Dışarı çıkıp sokağın iki tarafını da kontrol ettikten sonra içeri girip dükkanın kapısını kapattım ve siyah kapıya doğru ilerledim. Kapıya ilerledikçe heyecanım artıyordu. Kapının kolunu tuttum. Açıp açmamam konusunda tereddüt içerisindeydim fakat kendi kendime söz vermiştim. Kapının kolunu aşağı indirip hızlıca kendime çektim. Karşımda Murat abiyi görünce korktum ve yere düştüm. Murat abi sert bir şekilde gözlerime baktı ve kalk bakalım dedi. Kalktım üstümü çırptım. Murat abi kulağımdan çekip ben sana oraya girmeyeceksin demedim mi? dedi. Çok merak ettiğim için görmek istediğimi söyledim ve bir daha böyle bir şeyin olmayacağına yemin ettim. Murat abi gülümseyerek zamanı gelince belki öğrenirsin dedi ve elini kulağımdan çekip dışarı çıktı. Davranışlarına anlam veremiyordum. O gün de fazla müşteri yoktu. Aynaları sildim ve müşteri geldikçe yerlerdeki saçları temizliyordum. Akşam olduğunda dükkanı kilitleyip çıktım ve eve gittim. Eve gittiğimde Erkan'ın annesi Filiz teyze bizdeydi. içeri gidip hoş geldin dedim ve odama geçtim. Odam salonun hemen yanındaydı. içeride konuşulanları rahatlıkla duyuyordum. Annem neden erken döndüklerini sordu. Filiz teyze de: Babam rahatsızlanınca apar topar hastaneye getirdik, hastaneden çıkınca da tekrar köye zütürmek istemedik, biraz bizde kalacak. O yüzden bu sene köy möy yok dedi. Üstümü değiştirip yatağa uzandım. Filiz teyze Erkan'ın sınavdan aldığı puandan, gideceği üniversiteden, hayallerinden bahsediyordu. Moralimi alt üst etmişti. Erkan'ı deli gibi kıskanıyordum, bir şeyler yapmalıydım. En yakın arkadaşım bilgisayar mühendisi olurken ben berber çırağı olamazdım. Filiz teyze yarım saat sonra gitti, ben de salona geçip biraz televizyon izleyip uyudum. Rüyamda...
    ···
  • +10
    büyü 2003
    Aynaları silerken bir yandan da siyah kapıya bakıyordum. Orada ne olduğunu her dakika daha da çok merak etmeye başlamıştım. Murat abi karşıdaki manavdan bir şeyler almaya gitmişti. Kapının arkasında ne olduğuna bakmak için kapıya doğru ilerledim. Bir yanım kapıyı açmak istiyordu, bir yanım ise açmamam gerektiğini, başıma bela alabileceğimi söylüyordu. Kapının kolunu tuttum, arkamı kontrol ettim. Murat abi henüz gelmemişti. Bir anda gaza gelip kapıyı açmaya çalıştım fakat kapı kilitliydi. O sırada Murat abi geldi ve beni kapının önündeyken gördü. Ne işin var orada? dedi. Ben de hiç diye karşılık verdim ve hemen aynalara doğru yöneldim. O sırada dükkana müşteri gelmişti. Şanslıydım. Fakat Murat abi çok sert bakıyordu. Müşteriye hoşgeldin deyip, koltuğu işaret ederek buyurun dedi. O sırada benden havlu getirmemi istedi. Dışarı çıkıp çamaşırlıkta asılı olan mavi havluyu aldım ve Murat abiye zütürdüm. Tıraş bittikten sonra yerlerdeki saçları temizleyip oturdum. Murat abi yanıma oturup, bak bir daha söylüyorum, o kapıya yaklaşmak yok dedi. Ben de tamam abi dedim ve sehpanın üzerinde duran gazeteye yöneldim. Murat abi dışarıya çıkıp sigara yaktı. Ben o sırada kapıya odaklandım. içeride ne olduğunu görmek istiyorum. Ve orada ne olduğunu öğrenmek için kendi kendime söz verdim. ilk gün fazla müşteri olmadığı için günü yorulmadan atlatmıştım. Akşam olduğunda Murat abi dükkanın yedek anahtarını bana uzatıp dükkanı her sabah sekiz buçukta açmamı söyledi. Tamam dercesine kafamı sallayıp anahtarı aldım ve iyi akşamlar abi deyip evin yolunu tuttum. Eve gidince yemek yedikten sonra biraz televizyon izleyip uyudum...
    ···
  • +13
    büyü 2003
    Ertesi gün öğle saatlerinde uyandım. Uyanır uyanmaz aklıma yine Erkan geldi ve moralim alt üst oldu. Önceden canımdan çok sevdiğim arkadaşım şimdi düşmanım gibiydi. O gün akşama kadar dışarıda dolaştım. Artık işe başlayacaktım, üzerimde stres ve heyecen vardı. Uyku tutmadığı için geç saatlere kadar televizyon izledim sonra da uyudum. Sabah erkenden kalkıp çalışacağım dükkana gittim. Henüz açık değildi. Dükkanın sahibi olan Murat abinin gelmesini bekledim. Murat abi değişik bir insandı. Pek konuşmazdı. Yaklaşık yarım saat sonra Murat abi geldi, günaydınlaştık ve içeri girdik. içerisi bir berber dükkanına göre fazla büyüktü. içeride siyah bir kapı vardı. Murat abi yapmam gereken şeyleri anlatırken ben sürekli o siyah kapıya bakıyordum. Murat abi sustu ve benim ona bakmamı bekledi, ona baktığımda kaşlarını çatmış gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerinin içine bakmaktan çekinip başımı aşağıya eğdim. Sakin bir şekilde o gördüğün kapıya dokunmak yok dedi. Ve omzuma elini koyarak hadi bakalım işe aynaları silmekle başla deyip gülümsedi. Murat abiden korkmaya başlamıştım...
    ···
  • +5
    büyü 2003
    Arkadaşlar gece yazıcam.
    ···
  • +11 -1
    büyü 2003
    Devam etmemi isteyen arkadaşlar kendini belli ederse sevinirim.
    ···
  • +12
    büyü 2003
    Konuyu geçiştirmek için Erkan'a neden sabahın erken saatinde burada oturduğunu sordum. Yarım saat sonra köye gitmek için yola çıkacaklarını söyledi. Biz de Erkan ve ailesi gibi her yaz köye giderdik taki amcamla babam iki sence önce tarlalar yüzünden küsene kadar. Erkan'ı bu sebepten dolayı da kıskanmıştım. Kendi kendime en yakın arkadaşımı kıskanmamam gerektiğini ve bu yaptığımın çocukça olduğunu söyledim. O sırada Erkan'ın babası Mahmut amca apartmanın kapısından dışarı çıktı. Beni görünce gülümsedi ve hangi üniversiteye gideceğimi sordu. Bu soru karşısında oldukça moralim bozulmuştu ve sinirlenmiştim. Uygun bir dille okumamaya karar verdiğimi, bir berber dükkanında çalışacağımı söyledim. Mahmut amca yaptığımın kötü bir şey olduğunu söylercesine kafasını salladı. Üzüldüğümü fark etti ve konuyu dağıtmak için babamın nasıl olduğunu sordu. iyi olduğunu söyledim ve kendisiyle biraz sohbet ettik. Çok geçmeden yola çıktılar ben de ekmeği alıp eve girdim. Babam ve annem neden geç kaldığımı sorunca kapıda önce Erkan'ı sonra da Mahmut amcayı gördüğümü söyledim. Annem Erkan'ın hangi üniversiteyi kazandığını sordu. Moralim tekrar bozulmuştu. Moralimin bozulduğunu belli etmeden söyledim. Annem iç çekerek suratıma baktı ve çayı getirmek için mutfağa gitti. Bu konu gittikçe moralimi bozuyordu, her geçen dakika daha fazla kıskanıyordum Erkan'ı. Annem çayı getirdi ve kahvaltı bitene kadar hiç birimiz konuşmadık. Kahvaltı bittikten sonra odama gidip dışarı çıkmak için üstüme uygun bir şeyler giydim. Dışarıda biraz işlerim vardı. Akşama kadar işlerimi halletim ve saat dokuz gibi eve geldim biraz televizyon izledikten sonra uyudum.
    ···
  • +48 -30
    büyü 2003
    Birazdan yazacaklarım, 2003 yılında kıskançlığına yenik düşerek en yakın arkadaşına büyü yaptıran Caner E.'nin başından geçenleri anlatmaktadır. Olay Caner E.'nin ağzından anlatılacaktır.

    O zamanlar lise yeni bitmişti. Üniversite okumaktan vazgeçtiğim için ailem her geçen gün iş bulmam konusunda daha fazla ısrarcı olmaya başlamıştı. Yaklaşık iki hafta boyunca hemen her gün iş aramak için sabah dokuzda kalkıp dışarı çıkar, akşam sekiz buçukta eve gelirdim. Sonunda kendime geçici bir iş bulmuştum. Bizim evin iki sokak ilerisinde, 1998 senesinde, mahallenin yedi sene muhtarlığını yapmış olan Sadri Amcanın adına yaptırılmış çeşmenin yanında bulunan bir berber dükkanında işe başlayacaktım. Berber dükkanının sahibi iki ay önce dükkanı devralmıştı. Mahalleli tarafından pek sevilmeyen bir tipti. Ailem, orada çalışacağımı duyunca biraz karşı çıksa da, başka bir iş bulamayacağımdan korkmalarından olsa gerek biraz laf yaptıktan sonra izin verdi. işe iki gün sonra başlayacaktım. iş bulduğum günün ertesi günü sabah bakkaldan ekmek almak için evden dışarı çıktığımda Erkan'ı -çocuklk arkadaşımı- bizim sokağı caddeye bağlayan kestirme yolun merdivenlerinde otururken gördüm. Bana bakıp gülümsedi. Ona doğru ilerlerken gülümseyerek Nasılsın kardeşim? dedim ve yanına oturdum. Hem mutluyum hem üzgünüm kardeşim. Sen nasılsın? dedi. Neden böyle bir ruh haline sahip olduğunu anlayamamıştım. Meraklı bir şekilde neden hem mutlu hem üzgün olduğunu sordum. Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünü kazandığı için mutlu olduğunu, ailesinden ve mahalleden ayrılıp Ankara'ya gideceği için de üzgün olduğunu söyledi. Ben bunları duyunca biraz da olsa kıskandım Erkan'ı. Ben sınavı kazanamadığım için üniversite okumaktan vazgeçip bir berber dükkanında çırak olarak çalışacakken, en yakın arkadaşım bilgisayar mühendisi olacaktı...

    ilgi gelirse devam edeceğim...
    ···
  • 0
    1983 çökene köyü olayı
    Eyvallah kardeşim
    ···
  • +16
    1983 çökene köyü olayı
    Kamuran amcanın henüz kalkmadığını fark ettim. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Dışarı çıkıp ahırın kapısını açtım ve hayvanları dışarı saldım. Eve geçtim, Kamuran amca daha uyanmamıştı. Yorgunluktandır diyerek uyandırmak istemedim, çayı koyup kahvaltıyı hazırladım. O sırada Cemal geldi. Nasılsın kardeşim, görüşmeyeli nasılsın dedi. Ben de şaşkınlıkla daha dün görüştük ya kardeşim ne diyorsun dedim. Cemal anlamsız bir şekilde yüzüme baktı. Olayların etkisinden böyle davrandığını düşündüm ve otur kahvaltı yapalım kardeşim Kamuran amca da birazdan uyanır dedim. Cemal yüzüme bakıp Kamuran amca kim? dedi. Ben şaka yapıyor sanıp gülmeye başladım. Cemal gülmeyince işkillendim ve Kamuran amcaya bakmak için içeri girdim. Kamuran amcanın kaldığı odaya girince kimsenin olmadığını fark ettim ve avluya, Cemal'in yanına döndüm. Cemal iyi misin kardeşim dedi. Hiçbir şey söylemeden Cemal'in suratına baktım. Birkaç saniye sonra Cemal cebinden bir tane tesbih çıkarıp bana uzattı ve ''istanbul'dan senin için aldım kardeşim'' dedi. Bu cümleyi duyduktan sonra başımdan kaynar suların döküldüğünü hissettim. Cemal'e son üç gündür birlikte yaşadığımız olayları anlattım fakat Cemal her birini reddetti ve Kamuran amcayı dahi tanımadığını söyledi. Cemal'e Kamuran amcanın evini göstermek istedim. Birlikte yola çıktık ve ağaçların arasındaki eve doğru ilerledik, fakat ev yerinde yoktu. O an bayılmışım. Gözlerimi Cemal'in evinde açtım, Sare teyze bana su getirmişti. Doğrulup suyu içtim. Sare teyzeye nasılsın teyze dedim. Cemal anlamsız bir şekilde bana bakıyordu. Sare teyze birkaç saniye sert bir şekilde gözlerimin içine baktıktan sonra gitti. Son üç gün içerisinde yaşadığım olayları benden başka kimse bilmiyordu. Bir süre olayın şokunu üstümden atamadım. Anamla babamın mezarının başındaki ağaçta bulunan yazı da ortada yoktu. Köyde daha fazla durmak istemedim, 1 sene sonra hayvanları satıp istanbul'a yerleştim. Olay her aklıma geldiğinde anamla babamı rüyamda görürüm...

    -SON-
    ···
  • +15
    1983 çökene köyü olayı
    Köye vardığımızda akşam çökmek üzereydi. Kamuran amca bu tür definelerin genelde kayın ağaçlarının altında olduğunu söyledi. Köyde sadece bir tane kayın ağacı vardı. Zaman kaybetmeden kayın ağacının hemen yanını kazmaya başladık. Kamuran amca yine ayetler okuyordu. Altınların sığacağı büyüklükte bir çukur açıncaya kadar kazdık. Çukur o boyuta gelince altınları koyup gömdük. Güneş tamamen batmıştı. Altınları gömdükten sonra yola koyulduk. Eve dönerken Kamuran amcaya anamla babamın mezarının başındaki ağaçta bulunan 1951 yazısının ne anlama geldiğini sordum. Amcan ananla babana 1951 senesinde büyü yaptırmış, aynı sene içinde de ölmüşler. Ananla baban ölseler de cinler onları mezarlarında bile rahat bırakmamışlar. Mezarlarının başındaki ağaca bu rakamları yazmışlar dedi. Ben buna pek anlam veremedim. Bu şeylerden kurtulduğumuzdan dolayı ve biraz da olsa sevinçli olduğum için fazla da üstünde durmadım. Eve vardığımızda gece yarısıydı. Ben ve Kamuran amca benim evime gittik. Cemal de kendi evine gitti. Eve gider gitmez Kamuran amcanın yerini hazırladım ve ben de kendi yerime uzandım. Sabah uyandığımda...
    ···
  • +13
    1983 çökene köyü olayı
    Çok geçmeden sallanmanın şiddeti azaldı ve Sare teyze kendine geldi. Kamuran amcaya dönerek, acele etmezseniz buraya gelecekler dedi. Ve bana dönerek canımı alacaklarını söyledi. Ben elime kazmayı aldım ve hızlı bir şekilde kazmaya devam ettim. Bir müddet kazdıktan sonra kazma sert bir şeye vurdu. Kazdığımız yerin içinden büyük bir küp çıktı. Kamuran amca evden büyük bir bez getirmemi söyledi. Eve gidip bezi getirdim. Kamuran amca küpü kaldırıp sert bir şekilde yere vurdu ve içinden kan aktı. Ben, Cemal ve Sare teyze şaşırmıştık. Kamuran amca soğukkanlı bir şekilde yere dökülen kanın üzerine bezi örttü ve dışarı çıkmamız gerektiğini söyledi. Biz çıktıktan sonra yüksek sesle ayetler okumaya başladı. Yaklaşık yarım saat sonra bizi içeri çağırdı ve bezi kaldırmamızı söyledi. Bezi kaldırdığımızda kanların altına dönüştüğünü gördük. Kamuran amca altınları doldurmak için büyük bir çuval istedi. Çuval bulup altınları çuvala doldurduktan sonra Kamuran amca Sare teyzeye babamla amcamın altınları nereden çıkarttıklarını sordu. Sare teyze civar köylerin birinde bulduklarını köyün seneler evvel boşaltıldığını söyledi. Ben, Cemal ve Kamuran amca altınları alıp yola koyulduk...
    ···
  • +13
    1983 çökene köyü olayı
    Eve girince anamla babamın kendilerini tavana astığını görmüş. O sırada amcam eve gelmiş ve Sare teyzenin bu olayı gördüğüne şahit olmuş. Sare teyze koşarak eve gitmiş ve kimseye bir şey anlatmamış. Amcam da Sare teyzenin gördüğü bu olayları birine anlatmasından korktuğu için ona büyü yaptırmış ve Sare teyzenin dili bağlanmış. Amcam define altınlarını ahıra saklamış. Bir gün almaya gittiğinde bulamamış ve yaptıklarından pişmanlık duymuş. Sare teyzeye af dilemek için gelse de, Sare teyze onu hiçbir zaman affetmemiş. Bunları duyduktan sonra çok şaşırdım. Kamuran amca ahıra bakmak istediğini söyledi ve hep birlikte ahıra gittik. Ahırdaki hayvanları dışarı çıkardım. Ve ahırdaki pislikleri temizlemeye başladık. Kamuran amcaya yılanı gördüğüm yeri söyledim. Dışarıdan kazma kürek getirmemi söyledi. Kazma küreği alıp yılanı gördüğüm yeri kazmaya başladık. Biz kazarken Kamuran amca Arapça bir şeyler söylüyordu. Bir anda yer sallandı ve Sare teyze bağırmaya başladı. Ben elimdeki kazmayı yere atıp Sare teyzenin yanına gittim ve Cemal'le birlikte kolundan tuttuk. Sare teyze yüksek bir sesle, altınları vermezseniz kan dökülecek dedi. Kamuran amca elini açıp Arapça ayetler okudu. O okudukça sallanma şiddetleniyor ve Sare teyzenin ağzından kan gelmeye başlıyordu...
    ···
  • daha çok