/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 301.
    +1
    Ama beyler biz buraya kolay gelmemiştik, yüksek bir dağa tırmanırken düşerseniz düşüşünüz daha sert oluyordu elbet ama tutunabilirseniz bir yerden, zirveye çıkmak için bir şansınız daha olur. Tutunacak bir dal arıyorum... içim acıyor beyler ve sessizim, bilirsiniz büyük acılar sessizdir. En derinde yaşandığı için belki de. Çığlık atacak gücü bulamazsınız kendinizde. Şu ünlü çığlık tablosu gibi kalakaldığınızı düşünürsünüz ortalık yerde. Oysa saçınızın tek bir teli bile tepki verememektedir yaşadığınız gerçek acıya. Öyle sıradan, öyle normal görünürsünüz. En yakınlarınız bile anlamaz bir "acı" sahibi olduğunuzu. Eskisi gibi gülersiniz çünkü. "Canım yanıyor" demek size göre değildir. Istersiniz ki göz göze geldiğinizde anlasın birileri, derdinizin ne denli büyük olduğunu. "Anlat bana" desin, sizde saatlerce sabahlara kadar hiç susmadan hiç yorulmadan anlatabilesiniz. Her bir çift göze bu umutla bakarsınız. Hani kapıya gelen polise evde eli silahlı biri olduğunu söyleyemezsiniz ama bakışlarınızdan anlamasını istersiniz ya. Işte aynen böyle. tam olarak böyle. Gözlerinizin içine baktığı vakit anlasın biri, "neyin var" demeden sadece "bana anlatabilirsin" desin. Böylece büyük acılar da ete kemiğe bürünsün, sizden uzaklaşsın istersiniz.
    Benim anlatacak kimsem yok. Aslında çok kimsem vardıda, hiçkimsem yoktu. Karmakarışık durumdaydım. En yakınım dediğim insanlar ilk fırsatta bulaşığı kitlemeyi bekliyormuş.
    Ben yalan söylemiştim beyler belki kendimi mecbur hissettim am insan yalan söyleme mecbur falan olmaz sadece ne bileyim işte söylüyor. Belki egosunu tatmin etmek için, belki bir şeye ulaşmak için, ulaşmış göstermek için bin bir türlü sebep var, her seferinde keşke söylemesem diyor ama söylüyor.

    Yalan söylemek Belki de Dudak tiryakiliğiydi benim için

    Huriyi düşünüyorum bir yandan da, gözünün içine baka baka yalan söylemiştim. Herhalde maruz kalındığında en onur kırıcı şey de bu oluyor.
    Bir kere basit yalanlardan bahsetmiyorum. Yani "n'apıyorsun?" mesajına "tuvalette sıçıyorum" yerine "tv izliyorum" demek değildir yalan. Bende biliyordum bunları ve daha fazlasını.

    Yalan söylediğimde kendimi o kadar saçma bir durum düşürmüştüm ki bunu daha sonra farkettim. Durun size bunla ilgili bir hikayemi anlatayım ama nerde kaldığımızı unutmayın…
    “ Üniversite 2. sınıfta Çerkes güzeli bi hatunla tanıştım. Tanıştığımız andan itibaren çerkes aşağı çerkes yukarı muhhabetinin seyrinden, çerkes olmayan biriyle evlenmesi mümkün değil diye düşündüm. Haksız da değilmişim; ilk konuşmamızın 5. saatinde babasının mutlaka çerkes bi damat istediğini söyledi. işte tam o sıralar bende de abazalık nasıl ayuuka çıktıysa, “aslında ben de çerkesim” dedim. Hatunun, çerkes muhabbetini bitirip, küresel ısınmanın olası sonuçları üzerine tebliğde bulunduğu bir sıra “aslında ben de çerkesim” demek, başlı başına mallıkken, çerkesliğin yanından geçmeden bunu söylemek tüy dikmekti. “Gerçekten miiiiiii” diye bi çığlık attı ki ben telefonda böyle bir ses duymadım. Zaten o da benim çerkes olmamı beklermiş. Google sekmesi elimin altında tutuyor, olası çerkes kültürü üzerine gelecek sorulara hazırlanıyorum. Allah sizi inandırsın muhabbet, çerkes tavuğu ile çerkes ethem sınırlarını geçmedi. Tanışmamızın ilk haftası.. Konuş konuş nereye kadar? “Ben bir şey söyleyeceğim” dedim, “buyur canımın içiiiiiiiii” dedi. “Ben istanbul'a gelcem, çerkes günleri ve festivali var, ona katılcam.”
    Sizin küçük efendinin egemenliği eline alması görün, işte böyle yaratıcı yalanlar uyduruyon panpalar. “Aaa öyle mi, hemen gelmelisin o halde! Nerdeymiş peki?” güzel soru. Ben de istanbul'u zerre bilmiyorum ki. “istiklaldeymiş ya” diye geciştirmek istedim. Haberlerde hep orayı görüyoruz ya, ne zaman renk cümbüşü bir etkinlik olsa istiklal'de oluyor.
    “Allah Allah istiklal öyle mi?” “Evet canım istiklal'de. Galatasaray lisesi önünde buluşulcakmış, işte tefti zurnaydı çala çala, ekmek arası çerkes tavuğu yiye yiye yürüncekmiş... Ama çerkes tavuğunu sen yap bana ya, ben bilmediğim şeyi yemem ıyyy.." bilmiyormuş. Bilse şaşardım zaten!
    Neyse panpalar, “ben de çerkesim” diye ağzımdan çıktı ya bi kere, berberime gittim. “Abi, benim saçları şöyle üç ton açıyoruz.” Niyeyse aklımda çerkesler sarışın/kumral olur diye kalmış. Ulan biz de bildiğin yörüğüz yani. Atalar kara çulun üzerinde iş görüp, türediğinden çulun karalığı torun tombalağa kadar geçmiş demek ki. Berbercim benim saçları evirdi, çevirdi “Sen bilin amma peder eve almazısa bağa söğme oldu mu ay efe” “oldu ay efe oldu” dıbına koyayım ben çerkescilik oynamaya çalışıyorum, bu hala yok efeydi, yok zeybekti! La bi durun lan bir durun Allah’ını seven bi dursun ya! 2 saat sonra berberden bi çıktım bilader aha aynen şöyleyim;
    Saçları acıp Çerkes olalım derken, kütüğü Antalya'dan Tokat'a alıp pavyon pavyon gezen elektrik tesisatçına evrildim.( “ç” yok) Yazıklar olsun. Kalıbını gibtiğimin salağı sana!
    Valla salak malak oldu bi kere. O gece oturup düşündüm. oğlum dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi.
    Uyandığımda alibeyköy denen yerdeydim. Beni gelip alacaktı. Öte bakın yok, beri bakın yok, zağar gibi iki saat orada dineldim ben. Otogar dinelmesi diye bir şey var, Allah düşmanıma vermesin. Antalya'dan istanbul'a o kadar saat yol çek, ayakların şişsin, bağırsaklar gazla dolsun, iki saat ayakta dinel, kalay yalazı saçların yapış yapış olsun eeeyyhhhh. Valla çekilir dert değil. Demiş ya şair dünya kadar malın olacağına fındık kadar amın olsun diye hah işte bunu da o gün anladım.
    2 saat 15 dk sonra geldi. “Ay canım çok beklettim, nasıldı yolculuğun? Umarım rahat bir seyahat olmuştur. istanbul da çok güzel bugün... hava mis. Değil mi? Canım iyi misin? canımmm???”
    Allah belamı vermesin. Hatun beni arabasıyla almış, tıngır mıngır gidiyoruz, ben tekrar uyuya kalmışım. Lan arkadaş bi adamın kimyasında olacak demek ki. El oğlu tüm cool tavrıyla “merhaba canım, ayyhh olur mu öyle şey, ben de ekonomi sayfalarını okudum biraz keh keh keh” diye rol parçalar, ben sağ koltukta ağzı açık bi şekilde uyayakalıyorum. Sonrasını biliyorsunuz beyler. evde kaldık. Kalırsın tabii be zağar, senin doğman mucize.
    Hikayenin devamında ne olduğu belli. Hiç bir şey. Akşam 8 otobüsüyle geri gönderdi beni.
    Velhasıl, döndükten sonra uzunca süre görüşmedik. Kendimi çok kötü hissettim. Beğenilmeden terk edilmek gibi bir duygu… Çerkes olamadım ama o gün yörüklüğümle gurur duydum diye devam eder gider…”
    Kafanızı biraz dağıtmak istedim bizim de hayatımız da hoş şeyler oldu panpalar, üzmeyin kendinizi.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster