/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +43 -1
    not; tümünü göster deyin final içinde... teşekkürler hoşcakalın.

    ecem'le yalnız kaldık, oturdum koltuğa...

    ben; değdi mi sence oldu mu?
    ecem; ihtiyar ne derse desin, intikam güzel şey, tadını çıkar...
    ben; ömeri ne diye getirdin.
    ecem; alan sevgilinle yattı dedim...
    ben; sen hiç dokunmadın değil mi ömer'e artık.
    ecem; seni seviyorum kime dokunabilirim saçmalama...

    bir süre sonra toparladım ve ihtiyarın yanına geçtim...
    kalp krizini atlatmıştı...

    ihtiyar uyandı...

    ben; hoşgeldin.
    ihtiyar; yoklama alıyormuş diğer taraf. (gülümsedi)
    ben; kim ne derse desin intikam güzel şey kenan.
    ihtiyar; aldın mı?
    ben; evet...

    ardından kenanı tekrar evine getirdik...

    (bkz: final kısmı)-

    tüm o haftalarda ecemle ihtiyarın yanında zaman geçirdik... eylül'ü sevsem de ecem'e aşık olduğumu anlıyordum... böyle bir eşik geliyor, doğru kişiyi değil de kalbinizin istediği ağır geliyor insana...

    bundan bir süre sonra eylül'e konuştum... başta büyük tepki verse de anlayışla karşıladı...
    tüm bu olaylardan sonra güzel de bir üniversite hayatım oldu ama o günü unutamıyorum...
    ihtiyar vefat ettiğinde her şey karanlıklaşmıştı ışığımı kaybettim...

    ecem'le sonraki gün cenazesine gittik... eski eşini ilk defa orada tanıdım...
    yağmurlu bir hava vardı, tanrılar gök melekler ağlıyordu ihtiyara, kasvetli anlardı...

    karısına tüm o hengame içinde sordum, belki biraz da kinle...
    'neden o adamdan neret ettin neden o adamı yalnızlığa terk ettin' dedim...

    karısı; ne kadarını biliyorsun...
    ben; eğitimli hayatını dünyayı gezerek geçirmiş bir adam, nesini istemedin...
    karısı göz yaşlarını sildi doğruldu 'sana öyle mi dedi'
    ben; nasıl...
    karısı; kenan 30 yıldan fazla süredir tedavi görüyordu, ondan korkuyordum, akıl hastasıydı...
    kendisini de bizi de mutlu etmedi, iyi biriydi, çok okurdu ama istanbul'Un dışına bile çıkmadı hiç...
    ben; saçmalama buna inanmamı mı bekliyorsun...
    ecem; alan gel...
    ben; ecem inanmıyorum...
    eski eşi; uğur'U neden uzak tuttum sanıyorsun, o normal değildi, daha sonra kanser olduğunu söyledi bana, oğlundan daha fazla ayrı bırakmadım onu... vicdanımı dinledim...

    gözlerim doldu hiçbir şey diyemedim, ihtiyar gider ayak yine şaşırtmıştı beni...

    o bir kaç günüm berbat geçti, ihtiyar olmadığı ama olmak istediği adamı oynamıştı...

    ihtiyarın günlükleri elimdeydi bir yandan onları okuyordum ama hangi satırı doğru ki,
    yine de üzüyordu, akıl hastanesindeyken yazdığı bunca yaşamadığı anı, olamadığı kişi...
    günler akıp geçti hüzünümle beraber...

    o günlerin birinde ecem'i tamamen affettim ve aşkımı paylaştım onunla...

    bir akşam ecem beni aradı, sana bir şey söylemem gerek dedi...

    ne dedim..
    ecem; ihtiyarın dövmesini bir arkadaşıma çevirttim şu latince yazı...
    ben; ne yazıyormuş? yerimi aldım, derin bir nefes verdim...
    ecem; delilik görecelidir

    https://www.youtube.com/watch?v=O4irXQhgMqg
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +4
      Eline sağlık anlatımın bitirişin herşeyin harikaydı kardeşim kitap yazarsan haberimiz olsun seve seve alırız
      ···
    2. 2.
      +1
      inşallah gerçektir ve yetenegin var kitap yaz
      ···
    3. 3.
      0
      Bitmesin bea
      ···
    4. 4.
      0
      Drvam et qnq
      ···
    5. 5.
      0
      reis boyle hikaylerin varsa yaz trend yapmazsak huuruz
      ···
    6. 6.
      0
      Aynen elllerine sağlık senin gibiler zor bulunur hikayeyi tamamladın yarıda bırakmadın
      ···
    7. 7.
      0
      Eline sağlık ihtiyarın ölüşünde gözlerim doldu..
      ···
    8. 8.
      0
      Sonunda tüylerim diken diken oldu
      ···
    9. diğerleri 6
  2. 2.
    +31
    o arada kim mesaj attı dersiniz, apollo'Nun sopası yok dıbına koyim... ecem mesaj attı.
    böyle bir enerji gerçekten var panpalar, hayatınızda sizi seven sizin sevdiğiniz bir kadın olunca
    ne kadar eski sevgili varsa yağıyor, size kazık atmışlar ayrı bir yağıyor...

    aradım direkt...

    ecem; nasılsın alan?
    ben; niye mesaj attın
    ecem; öylesine seni merak ettim.
    ben; senin beni merak edecek yüzün var mı hala.
    ecem; bayağı değişmişsin hem spor hem sahneler falan...
    ben;ecem kısa kes
    ecem; zütün de kalkmış.

    yüzüne kapattım...

    tufan; o şerefsizle niye konuşuyorsun?
    taha; kimdi lan?
    oğuzhan; bunun sevgilsiini bizim eski vokal zütürdü...

    arkadaşlarıma hiç el kaldırmayan biri olarak oğuzhan'a bir tane sağlam geçirdim.
    o kadar hak etti ki bin kimse bir şey demedi.

    neyse yerden kalktı bu,

    oğuzhan; hacılar ( hay senin hacını gibeyim yine bir şey gelecek)
    hepimiz ne var gibisinden baktık yine, gitti taha'ya çaktı amk...
    tufanla ben gülmekten yere yattık... amk hastası...
    taha buna dalacakken tufan tuttu benim sinirlerim son olaylardan iyice bozulmuş krize girdim aq.

    sabaha karşı kayalıklara oturduk içiyoruz... gün ışımak üzere, rüzgar şakaklarımızı okşuyor, güneş naz yapan sevgili gibi doğuunu geciktiriyor...

    ben bir nebze olsun iyi hissediyorum.
    ···
    1. 1.
      +1
      Oğuzhani biri gibsin amk :D
      ···
  3. 3.
    +25 -1
    tam bir hafta eylül'den haber alamadım, telefonu kapalıydı, babası muhtemelen elinden almıştı, okulda da yoktu, diğer bini de bulamadım...
    o haftaki sahneyi de iptal ettim... resmi olarak depresyona gireceğim için bununla ilgili bir devlet kurumu aradım, başvurusu falan olmalıydı amk.

    çok kararsız kalsam da basıp evine gittim motorla...
    1 saat kadar cdıbının önünde bekledim belki bakar diye, ama oda ışığı da kapalı.
    baktım ışık yandı ufak bir taş aldım attım...

    eylül çıktı, hissiz bakıyordu ama yine de bir tebessüm etti beni görünce.
    deri ceketimin fermuarını kapatıp, görevimiz tehlike havasına girip başladım camı önündeki ağaca tırmanmaya... eylül de gülümseyerek ve korkarak fısıldadı 'napıyorsun ya in'

    ağacı büyük bir azimle tırmanıyorum saat gecenin bilmem kaçı derken,
    girişin üstündeki teyzenin balkonda olduğunu ve tam bel hizamdan yüzüme kilitlendiğini gördüm...

    aman teyze yaman teyze demeye kalmadan bu gibişmiş danalar gibi bağırmaya başladı,

    hırsız hırsız hırsııııızz...
    senin ananı gibeyim ben teyze diye içimden geçirsem de oradan çimlere atladım, eylül'e son bbir baktım o da korkudan camı ve ışığı kapatmıştı, babası görür diye...

    motorla gelirken nasıl söyleniyorum, etmediğim küfür kalmadı şansıma.
    ···
    1. 1.
      +2 -1
      -1 çügü balkondaki teyze amk
      ···
  4. 4.
    +22 -2
    Ben gitarımın akorunu yaparken oğuzhanlar arkada mırıldanıyordu kafamı çevirdiğimde barın kapısından içeri giren eylülü ve sıfatsız sevgilisini gördüm göz göze geldik imalı bi gülümsemeyle selamladım yanıma ağır adımlarla yaklaştılar eylülün sevgilisi eğilip kulağıma 'sen eylülü gibiceksin ben seni' dedi işim içine eylül girince dururmuyum hemen kabul ettim eylül oracıkta sıyırdı iç çamaşırını bide ne göriyim eylülün yannanı benimkinin iki katı yannanını gördüğüm an züt deliğim sızladı dayanamadım yalamaya başladım o gün barda deli gibi gibtiler beni gitarımın telleri şuan zütümde osurdukça heavy rock çalıyo beyler
    ···
    1. 1.
      0
      hay amk oltaya düştüm :(
      ···
  5. 5.
    +24
    --spoiler--
    beyler 1 saat ara ve açıklama, ben bir çok hikaye yazdım ama hiç birine gerçektir kurgudur demedim, bu ise farklı kendi yaşantım... taha tufan oğuzhan ve ben hala müzik yapıyoruz,
    söylemeyecektim ama söyleyeyim, haftaya perşembe ya da diğer perşembe özgür radyoya rock grubu maça as olarak konuk olacağız, astimat karınca adlı programa...
    buraya link atarım... yani işin özü diğerleri kurguydu bu değil, radyodan dinleyip teyit edersiniz... 1 saat ara döneceğim
    --spoiler--
    ek olarak bu hesap her zaman bende değildi bir oara ortak kullandık,
    inci son 1 yıldır serbest yaptı yazarlığı ondan önce bu kadar rahat hesap alınamıyordu
    ···
    1. 1.
      +2
      Adamsin haci
      ···
  6. 6.
    +23 -1
    ecemleri takside bırakıp, umut'un verdiği adrese gittik... 2 arka sokaktı.
    mahallenin arkalarına doğru karanlık ve ıssız bir muhitti, yer yer gecekondular konuşlanmıştı sağlı sollu, hiç sesi kesilmeyen sokak köpekleri de cabası, bunlar sokağın başından çıktılar...
    bu kadarını beklemiyordum 14 15 kişi vardı... taha ve tufan'da bir tırsma sezdim, oğuzhan geldi yanıma,

    oğuzhan; hacı sen oyala biz kaçalım... (arkasını döndü gidiyordu. ensesinden tuttum bunun, yok öyle dedim gülümsedim)

    bunlar üstümüze doğru adımlıyor o sırada... hayatımızın dayağı karşımızda duruyordu, istediğin kadar eğitimli ol dövüş konusunda, 14 15 kişi silindir gibi geçer adamın üstünden, yapacak hiçbir şeyim kalmamıştı, en fazla 6-7 kişilerdir diye bekliyordum...

    bunlar üstümüze doğru artık küfür ederek vurmaya gelirken, ecem yanında bir sivil polisle geldi...

    sivil polis; noluyor burada polis... (polis kısmını bağırdı)
    millet irkildi, sivil çıkardı hemen telefonunu adresi verdi ihbarda bulundu...
    çocuklar dondu kaldı o an,

    tufan ben taha oğuzhan, bakışıyoruz, şaşkınlığımızı gizleyemedik, ama iyi de oldu diye düşünüyoruz, hastanelik olmaktansa nezaret iyidir sonuçta.

    sivil; merkeze gidiyoruz, eşkiya mısınız lan siz?

    derken çocukların biri kaçtı, bu kaçınca diğerleri ve umut da kaçtı...
    nolduğunu anlayamadan hepsi dağılmıştı, taha ve tufan da kaçmayı planlıyor gibiydi, olay bize patlayacaktı... haklılardı.

    ben; noluyor ecem sivili nereden buldun (şoktaydım)
    ecem; ne sivili ya bizim taksici, al abi teşekkürler çokça, deyip 100 lira uzattı...
    taksici; eyvallah, bir an tırstım kimlik sorarlar diye haklı çıktın o panikle sormadılar...
    ecem; teşekkürler abi...
    ...
    ...
    ...

    ecem; ne bakıyorsun alan, polis çağırsam 10 dakikadan önce gelmezdi, sizi dümdüz edeceklerdi...
    ben; ecem zekana aşık olabilir miyim?
    ecem; kalsın sonra...

    tufan ve taha hala olayı anlamaya çalıyordu, tekrar caddeye çıktık, eylül ve eda'yı da aldık...

    kadıköy'e kazasız belasız döndük.
    ···
  7. 7.
    +24
    uğur; babamı benden fazla tanıyorsundur belki de,
    ben; sanmıyorum... ama özel bir adam.
    ihtiyar; özel değilim evlat...
    ben; bilgesin, farklısın, artık deli olduğunu düşünmüyorum merak etme dedim gülümsedim.

    ihtiyar da gülümsedi uğur'a dönerek özel insan nedir evlat? diye sordu.
    uğur; ben olmadığım kesin dedi gülümseyerek, babası gibi alçakgönüllüydü...

    ihtiyar; özel insan ne güzel insandır, ne zeki, ne zengin, ne kazanan, özel insan sadece mutlu insandır, insan hayatı boyunca mutlu olmak için uğraşır durur, okuma yazma bilmeyen biri benden mutluysa benden özeldir dedi

    uğur; ben mutlu olacağıma özel olacağıma inanmıyorum dedi.
    ihtiyar devam etti konuşmasına, william shakespeare'in dediği gibi, düşünceler bizim olaylar bizim değiller, sen yine bir daha evlenmeyeceğine inan, inancın değişir kocan öldüğü zaman!

    uğur; bu mısralarda ne anlatıyor.
    ben; kararların, düşüncelerin her an değişebileceği.
    ihtiyar; umudunu kaybetme evlat mutlu olacaksın, olmalısın ( dedi uğur'a)

    ardından baba oğulu yalnız bıraktım ve kadıköy'e bizim çocukalrın yanına geldim.
    ···
  8. 8.
    +23
    kenan'La oradan kalktık, ismiyle hitap etmemi istemişti, klagib bir arabası vardı...
    çok eski model kırmızı bir bmw... yer yer boyaları sökülmüş ama belli ki çok şey görüp geçirmişti o araba...

    bir süre şehri turladık, şen bir adamdı, tüm bilgeliği altında bir yalnızlık çekiyordu...
    dövmesinin anldıbını sordum, eline baktı (dövmesine) zamanı gelince öğrenirsin dedi...
    çok üstelemedim...

    birlikte kenan'In evine gittik, üsküdar'da bir evdi, iki katlı ahşap bir ev...
    içeriye girdiğimde bir hayli şaşırmıştım, her yer ama her yer kitaptı...

    geçip oturdum elime bir kitap aldım... jack london'ın martin eden kitabıydı...
    sayfaları rast gele açtım baktım, kenan geçip oturdu, koltuklardan gıcırdılar geliyordu...

    kenan; o elindeki kitabı oku, bir adam var, cahil saf iyi, bir kız var onun olamayacak kadar güzel, sınıfsal farklılıklar ve aşk... adam o kız için büyük bir yazar oluyor, sadece aşk için...
    ben; aşka inanır mısın.
    kenan; aşksız bir dünya'ya 66 sene katlanamazdım.
    ben; daha genç duruyorsun.
    kenan; 50 gibi mi?
    ben; hayır 65 gibi...

    ihtiyar sigaran ve alkolden dolayı hırıltılı bir kahkaha attı...
    eline gazetesini aldı ve okumaya başladı...

    o sırada ecem aradı ve adresi verdim, yanımıza geldi...
    ···
  9. 9.
    +22 -1
    küvete uzandım, o da kucağıma doğru oturup sırtını gögüsüme koydu, kafası omzuma dayanıyordu, suyun içinde sarılır halde bir süre kaldık o şekilde...

    ben; pişman mısın?
    eylül; hayır çok güzeldi...
    ben; ileride de olabilirdi bu...
    eylül; senle olması güzeldi...

    saçlarını elimle geriye doğru atıp burnunu sıktım yanağından ısırdım...
    tabi kendisi çığlık atıyor gülerek, suyun içinde çocuk gibi oynuyoruz...
    sonra kalkıp yatağa geçtik ve yine çıplak şekilde kanlı çarşafı çıkarıp uyuduk...

    sabah kalktığımda eylül yoktu, not bırakıp çıkmıştı, ailesiyle bir nişana gidiyormuş...
    gülümsedim aldım notu kalktım, yüzümü yıkadım...

    artık ailesiyle tanışmamın zamanı gelmişti...
    biraz fevri olmakta yarar gördüm.
    ···
  10. 10.
    +23
    yine aradım ecem'i...

    +ya sende hiç mi gurur onur yok, aldattığın adamı ne gibime arıyorsun.
    -düzgün konuş alan.
    +ulan sen düzgün insan ol... ne istiyorsun benden.
    -görüşmek
    +öyle mi?
    -öyle...
    +iyi tamam neredesin söyle motorla geliyorum.
    -motor mu aldın?
    +senden sonra boşluğun hissedilmesin dedim...
    -ya tamam gibtir git.
    +noldu ecem hanım?
    -tamam ya hadi görüşürüz.
    +neredesin söyle sen rahat durmayacaksın.
    -1 saat sonra caddede olurum.
    +tamamdır.
    ···
    1. 1.
      +1
      efsoooooooooo
      ···
    2. 2.
      0
      Offfff 90 a çakmışsın
      ···
  11. 11.
    +23
    ben hep böyle duygusuz değildim beyler, hani derler ya her sorunlu erkeğin arkasında
    bir dengesiz türk kızı vardır diye, aynen öyle...

    (bkz: flashback 2 yıl öncesi)

    annem; oğlum bırak şu gitarı yeni aldın diye 4-5 saay kafa ütülenmez ki?
    ben; anne grup kurma hayalim var biliyorsun, öyle kıssadan hisse olmuyor.
    annem; bugün eve getirdiğin çocukları nereden buldun?
    ben; ortak arkadaş tanıştırdı...
    annem; ömer'Le tufan iyi de oğuzhan'ı gözüm tutmadı, bu yaşta alkole sarmış...
    ben; ömer kalıcı değil bakalım...

    telefonuma baktım ecem mesaj atmıştı, ettiğim çıkma teklifini düşünmek istediğinden beri
    ilk mesajıydı, belki de kabul edecekti? aşık değildim ama çok seviyordum, hani birini
    saç ucundan tırnağına kadar seversiniz ya öyle...

    bildiğin çıkma teklifimi kabul ettiğini söyledi o gün, havalara uçuyordum...

    (bkz: 2 yıl sonrası anlattığım yer)

    tüm bu düşünceler beni hep onun dengesiz tavırlarına karşı ayakta tutuyordu
    tamam eylül'ün belli ki ilgisi vardı ama ben bir daha kremsiz gibilemezdim...

    kadınlar 2'ye ayrılır...

    1-parayı seven kadınlar.
    2-parayı çok seven kadınlar.

    yani eylül'e kadar böyle zannediyordum... hayat dediğin sürrealist safsatalarla
    bezeli realist bir form değil mi? istediğin kadar büyü istediğin kadar plan yap
    istediğin kadar zeki veyahut cevval ol, hayat seni yenmek istediyse yener...

    eylül benim zihnimden çıkmayan bir şeydi artık, hayata karşı mağlubietim mi?
    tüm o tatlılığı güzelliği, sesi kokusu beni büyülüyordu...

    2.sahne günümüz gelmişti.
    ···
    1. 1.
      0
      sürrealistin anldıbını bilmeyen liseliler var amk. sürrealizm=gerçek üstücülük.
      ···
    2. 2.
      0
      Kaybedenler kulübü tadinda olmus guzel devam
      ···
  12. 12.
    +21 -1
    eylül'ün ailesiyle tanışmış ve kendimi de sevdirmiştim, 1 saat kadar kaldım, sonra çıkıp
    bizim çocuklarla buluştum, oğuzhan yoktu, taha'ya sordum nerede diye, çağırdık da gelmedi dedi... alkolsüz kalınca depresyona girmiştir dedi eda... güldük...

    çay bahçesine gittik modadaki, oturduk...

    ben; umut olayı kapanmadı biliyorsunuz değil mi?
    taha; aynen ikidir saldık başımızdan ama yine gelecek.
    tufan; ne yapalım olm çekip vuralım mı, yapacak bir şeyimiz yok.
    ben; düşüneceğim böyle olmaz.
    eda; ecem'i de alıp düşün sizin kafa şeytanlığa basıyor...
    ben; eda tamam başlama yine.
    tufan; ecem nerede gözükmüyor.
    ben; gitti.
    taha; bırak gitsin, o kızın güzelliği kafanı karıştırdı hepsi bu, kişiliğini biliyorsun alan.
    ben; sandığınız kadar kötübiri değil, en azından bana karşı.
    tufan; o gece kıçımızı kurtardı kız taksiciyle.
    taha; orası öyle...

    ecem ne yapıyordu merak etmiştim, sesi soluğu çıkmıyordu, kararsız kalsam da mesaj attım.
    ···
    1. 1.
      +1
      Bekliyoruz hocam
      ···
    2. 2.
      +1
      atma dıbına kodum alani nie atıon yenge görcek kızlığıda bozdun amk gene öğrencek biton mevzu busefer biterse harbi görürsün babasının büllüğünü
      ···
  13. 13.
    +21
    tema https://www.youtube.com/watch?v=LZk_HnE-cdU

    sabah kalktım, hazırladın duşa girdim, saçları biraz fönleyip incin bıraktım,
    parfümümü sıktım bugün ben kızı etkileyecektim...

    okula gittim, sağda solda buna bakınıyorum ama yok, derse giriyorum aralarda bakıyorum yok, öğleden sonra saat 3-4 gibi, cümleye bak aq, yok gece imsak vakti 3 4,,, dıbına koyim kendimin...

    neyse bunu gördüm,

    +eylül sen beni yanlış anladın.
    -artık sıkıyorsun ama.
    +peki özür dilerim (arkamı döndüm)
    -ya tamam noldu ne diyecektin.
    +ya ben arkadaşın olmak istiyorum.
    -aptal değilim amacın bu değil, sevgilim var mutluyum.
    +yok ilk senem okulda, sınıfın yarısı klorofile sahip olsa fotosentez yapacak nitelikte, arkadaş olsak?
    -ya nasıl olacak öyle, başka arkadaş mı yok okulda?
    +valla sıkıcı biri değilimdir...
    -sınırlarını bileceksin ama erkek arkadaşım olduğunu unutma...
    +peki... numaranı verir misin idareden mi alayım?
    -manyak mısın sen?
    +espri de yapamacaksam?

    neyse numarasını aldım geldim... kantine oturdum tekrar...
    sms;
    ben; selam?
    eylül; şaka değil mi?
    ben; doğru numaramı diye kontrol ettim tamam kolay gelsin.
    eylül; bildiğin arızasın!!
    ben;bilmediğin arızadan kork zaten.

    cevap vermedi, akşam tekrar kadıköy'e sütdyoya geldik...
    barda çıkacağız ama 20 25 parça lazım... bizim elimizde 10 tane var.
    çok mutluydum lan yine de.
    ···
  14. 14.
    +21
    (bkz: anlattığım yerden)

    kadıköy'e sağ salim ulaşmıştık ecem'in şeytani zekası sayesinde, eylül ben ecem sabahın ilk ışıklarına kadar kayalıklarda oturduk...

    eylül; senden nefret ediyorum ecem ama teşekkürler.
    ecem; alan için yaptım sizin için değil.
    ben; tamam geride kaldı artık...
    ecem; açık bir yer bulabilirsem su alacağım... (imalı ve sinirli bir sesle) (kayalıktan kalkıp gitti)

    ardından eylül hiçbir şey demeden kafasını gögüsüme koydu, bir süre saçlarını kokladım...
    ecem ne ise eylül tam zıttıydı, eylül olması gerekendi, ecem ise... bilemiyorum eylüş'e güzel kız deyip geçersin ama ecem fazlasıydı, güzel deyip geçemeyecek kadar kusursuzdu ama kişilik ve bana yaşattıkları onu geri atıyordu kalbimde...

    bir süre sonra ecem geldi, bizi o halde gördü... karşımıza geçti, ben de toparlandım, eylül kalktı gögüsümden.

    ecem; sıkıldım, yeter.
    ben; ne demek o.
    ecem; brezilya dizilerindeki kötü kadın gibi hissediyorum.
    eylül; emin ol hepsine taş çıkarırsın.
    ecem; komik gerçekten... alan yeter ben gidiyorum hayatındna, bir borcum vardı onu kapadım diye düşünüyorum...
    ben; peki...
    ecem; peki? iyi şanslar size, ne halt ediyorsanız edin, elindeki suyu da üstüme fırlatıp gitti...

    (gitmesine izin verdim, vermem de gerekiyordu ama içimden o an bir şeyler koptu, zor zamanımda o vardı, ama zor zamanımın mimarı da oydu deyip rahatlattım kendimi)

    eylül'le öğlen odaya geçtik, ilk defa beraber uyuduk... kafasını gögsüme koydu, kolunu üstüme attı ve uyuduk...
    ···
  15. 15.
    +21
    sonraki gün sahne vardı, direkt bara gittim... bizimkiler oradaydı, taha ve tufan masada bira içiyor oğuz elinde bira ve telefonla duvara dayanmış birilerine yine ciks hayatının atomuna kadar detay veriyordu, oğuz kimle konuşuyordu ıllar geçti öğrenemedik daha doğrusu sormadık, şimdi merak ettim aq...

    taha; bbozuk gibisin hala.
    ben; öyleyim amk kızdan haber alamıyorum.
    tufan; gidip kapısını çalsan konuşsan.
    taha; oldu amk, ben kızınızın yeni sevgilisiyim desin de gazete haberinden okuyalım detayları...

    oğuzhan geldi...

    ben;bilmiyorum abi ama düşünüyorum evine gitmeyi.
    oğuzhan; hacı geçen yine eda geldi, bunu bir gibt...
    ben; oha eda?
    taha;eda? lan eylülün arkadaşı.
    tufan: valla oha edaaaa.
    oğuzhan; hepiniz mi gibtiniz lan eda'Yı

    ben direkt eda'Yı aradım durumu izahat ettim, dedim içeriden haber lazım.
    kız da saolsun eylüllere gitti.
    ···
    1. 1.
      0
      Gece gece oğuzhan repliklerine haykırıyorum gjekckdkcmdmc
      ···
  16. 16.
    +21
    masadan bir hışımla kalkarken ihtiyar anladı durumu, tuttu kolumdan, uzun ve iri bir adamdı, güçlüydü de yaşına göre...

    ben; kendimden büyüklere el kaldırmadım bırak ilk olmasın...
    kenan; gel dışarı çıkalım önce beni hallet sonra bunu yap...
    ben; lan bırak...
    kenan; hadi genç adam dışarı.

    o sırada eylül'lerin masa bize döndü, anladılar durumu, umut bilerek yapmıştı.
    ihtiyarın kolunu ittim dışarı çıktım, arkamdan geldi...

    ben; görmyor musun gözümün önünde kızı öpüyor bilerek.
    kenan; sen kendini ne zannediyorsun?
    ben; ya bir çekil.
    kenan; sen birini seviyorsun diye o sana ait değil.
    ben; git emekliliğin tadını çıkar, sıkıntıdan gelip genç işlerine karışma. (bir yandan deli dana gibi dönüorum adımlayarak)
    kenan; gel çak bir tane rahatla.
    ben; ya bi yürü git yaşlı başlı adamsın.
    ...
    ...
    ben; ne gülümsüyorsun komik bir şey mi var?
    kenan; gençlik güzel şey.
    ben; senin kafa kırık, delisin.
    kenan; delilik görecelidir.. sana göre evet... tamam hadi git vur çocuğa!

    ben; ne yani çekiliyor musun yolundam.
    kenan; aynen, git vur ki, çocuk bunu yaparken ki amacına ulaşsın...
    ben; ne diyorsun.
    kenan; insan okuduğunu sanıyorsun, fena da değilsin ama detayları atlıyorsun... çocuğun istediği sürekli seni canavar göstermek olabilir mi?
    ben; evet.
    kenan; git ve ters pgiboloji yap... kazanmak mı istiyorsun, önce duygularını gizlemeyi öğren.
    ben; nasıl...
    kenan; gel benimle...

    gittik tekrar masaya oturduk, kenan anılarını anlattı, uzun bir hayat geçirmişti, dünyayı dolaşmış biri ve ilk tahmin ettiğim gibi iyi bir aileden geliyordu, baba da anne de hukukcu,
    ikisi de yıllar önce ölmüş tabii... ailesi yok... bir oğlu var o da kendisiyle konuşmuyormuş...

    işin ilginci biz eylülleri takmadıkca eylül'Ün bana olan bakışları artıyor, umut kendi kendisine triplere giiyordu...
    ···
  17. 17.
    +21
    sabah beraber bahariye böreğe gidip kahvaltı yaptık, sigaraları ateşledik.

    taha; oğuz hacı sen niye bana burdun hakikaten.
    oğuzhan; alan dövüşcü adam giberdi belamı.
    tufan; ahahahaha adam dürüst en azından beyler.
    ben; oğuzhan özür dilerim kardeşim sınırı aştın.
    oğuzhan; gibmişim sınırı, bir bira alırsın ödeşiriz.

    saat sabah 10'a dayanınca eda'yı aradım...
    hiç uyumamıştım, eda'yı kadıköy'e çağırdım...
    buluştuk eylül'ün evine gittik...

    eda kapıda duracak eylül'ün babası gelirse beni arayacak ben de erkenden çıkacağım.

    eda yukarı çıktı 10 dakika sonra aşağı indi, tamam çık ben buradayım dedi...
    'gerçekten esaslı kızsın keşke oğuzhan'dan fazlasını bulsan' dedim...
    teşekkürü sonra edersin dedi ve uçtum... bildiğin uçtum.

    eylül zaten kapıda bekliyordu öyle bir sarıldım ki canı acımış olabilir aynı şekilde o da var gücüyle sıktı boynumu, koklayarak öptü, noldu anlat dedim...

    +aslında babam inanmadı o şerefsize ama yine de incindi
    -kız babası sonuçta normal ama inanmamasına rağmen abartmadı mı?
    +umut yüzünden değil ki bu cezam, umut sebep oldu ama tartışmada ben çok ileri gittim,
    babamı ittim dedi... umut'U öldürücem diyordu, umut'u savundum ona delirdi.
    -niye savunuyorsun eylül?
    +alan salak mısın babam gereksizin biri için katil mi olsun...
    -neyse güzelim, bu hapis hayatın bitince bekliyorum seni.
    +tamam zaten yumuşuyor diye cevapladı...

    derken eda'dan mesaj geldi, mehmet amca otoparka girdi arabayla dedi.

    eylül;aşkım hadi çabuk.
    ben; inersem karşılaşırız saçmalama.
    eylül; off.
    ben;alt kata ineyim asansörle gelir.
    eylül; bazen merdivenden çıkar offf...
    ben;halledicem dedim bun içeri itip kapıyı kapattım.
    ···
    1. 1.
      +1
      bahariye börek var şuku
      ···
  18. 18.
    +19 -2
    taksi durağına kadar yürüdük, rıhtımdan atladık taksiye, ecem eda ve eylül'e benim odaya gitmelerini söyledim... oğuzhan taha ben tufan bindik... ben öne oturdum...

    çıktık yola...

    taksici; koltuklara dökme o şarabı.
    oğuzhan; bir damlasını bile ziyan edersem huur çocuyğuyum...

    taksici haliyle şoka girdi... taha ve tufan da güldü, ankara asfaltına girdik,
    örnek çıkışından çıkıp ümraniye'ye doğru yol alıyorduk...

    derken aynaya gözüm takıldı...

    ben; abi çek kenara çek.
    tufan; noluyor lan.
    ben; usta çeksene...

    indim arabadan arkamızdaki taksi de geldi, kapıyı açtım...

    ben; ecem ?
    ecem; biz sizi kontrol etmeye geldik, aksi bir durum olursa diye.
    ben; aferin size geri dönüyorsunuz.
    eda; dönmüyoruz... kızı erkeği yok yalnız bırakmayacağız.
    ben; çok atarlı gördüm sizi eda hanım... (iyi dedim kapattım kapılarını)

    döndüm taksiye dindim...

    tufan; rahat durmamışlar di mi?
    ben; öyle... bas abi.

    atakent'e geldik umut'u tekrar aradım.

    https://www.youtube.com/watch?v=LZk_HnE-cdU
    ···
  19. 19.
    +19 -2
    tema; https://www.youtube.com/watch?v=-gkibxWr0DY

    bunu uzaktan gördüm, yanına kadar hızlıca gittim...

    bir adım kala zank diye durdum...

    eylül; iyi frenlerin tutuyormuş.
    ben; karda gör sen beni bir de (gülümsedi)
    bir cafeye oturduk...

    eylül; senin gözlerin ela mıydı ya?
    ben; bakana göre değişiyor.
    eylül; ben onu ışığa göre diye biliyordum.
    ben; senin dudakların bu kadar güzel miydi?
    eylül: ne desem bilemedim?
    ben; şöyle biraz yaklaşsam (yaklaştım)

    nefesi üst dudağımı ısıtıyor, nefes alış verişleri hızlandı, gözlerine bakıyorum
    kaçırmaya çalışıyor çenesinden tuttum, iyice yaklaştım... sonra bir anda kendimi geri çekerek...

    +işte malesef henüz benden hoşalndığını söylemedim o yüzden öpemiyoruz dedim binliğine.
    -alan?
    +hımm?
    -bir baksana bana (o çenemden tuttu)
    +bakınca ne olacakmış?
    -kısmet dedi gülümsedi bir yandan yaklaşıyor.
    +kadere inanır mısın dedim kendimi yine geri attım... binliğine derken bildiğin iki eliyle suratımı kavradı çekip öptü, birbirimizi ne kadar istediğimizi o an anladık... tanrılar bizi kıskanıyor olmalıydı, tahrik edici ve bir o kadar güzeldi.
    ···
  20. 20.
    +20 -1
    okula gittiğimde iyice kötü hissettim bu eylül adındaki güzel kumral çıtı pıtı kız sadece hırstan ibaret değilmiş anlaşılan, bildiğin çocukla yan yana görünce içim acıdı...
    kafamı öne eğip omzumdaki çanta askısına tutarak hızlı adımlarla önünden geçip kahve almaya gidiyordum ki,

    umut; geceden kalma gibisin lan?
    ben; bu halimle yarışa daha uygunsun.
    umut; olm sen neyin kafasındasın eylül benimle anlıyor musun?
    ben; görüyorum yanında oturuyor, neyi uzatıyorsun?
    eylül; yeter uzatma alan...
    ben; peki, iyi günler size.

    tam arkamı döndüm, umut bininden 'ense traşı dedikleri bu oluyor heralde ehehe' lafını duydum...
    çantayı yere atıp öyle bir dönüp üstüne yürüdüm ki çocuğun gözündeki korkuyu gördüm
    eylül aynı anda yerinden fırlayıp 'defol git ya' dedi.
    o an taktan hisettim, ellerini gögüsüme koyup hafif iterek demişti bunu...
    yerdeki çantamı aldım, kahvemi aldım gibitr olup gittim derse.
    ···