1. 1.
    +10 -12
    heh işte an bu andır, dinleyin şimdi muallakler.

    lise felsefe kitabında okuyup freud hayranı olan zibidiler. ulan siz ne tip bi eziksiniz lan. freud hastası insnaların yüzde 90ı eziktir lan. kendine bi hava kattığını mı zannediyosun amcık freudla ilgili konuşunca, lan lisede ona buna veren, hangi metal grubu daha karizmatik diye google'a yazan kızların hepsi freud hastasıydı bi yararı olsa onlara olurdu. üniversiteye geldik hala ne kadar mal tip varsa hepsi freud hastası.

    ne kadar freudçu varsa anasını gibmiyim, o yüzde onluk kesimin hatrına
    ···
  2. 2.
    +12 -2
    freud açıkçası genel olarak saçmaladığını düşündüğüm, nazarımda ancak bir fantezi ve edebiyat malzemesi olarak hoşa gidebilecek (burçlar konusunda da öyle düşünüyorum mesela) ürünler vermiş bir insandır. freud'un hayatını fikirlerinden daha ilginç bulduğumu belirtmek istiyorum, ama zaten fikirleriyle hayatını da nereye kadar ayırabiliriz bir insanın, bunu da sorarım size.
    1856'da o zamanlar moravia denen topraklarda doğmuştur sigmund, ki şimdi çek cumhuriyeti sınırları içinde kalmaktadır moravia, ve adı pribor olmuştur (1990 yılında, çöken komünizmle şehrin "stalin meydanı"nın "freud meydanı"na çevrilmiş olduğunu da sözün ve dikkatin dağılması pahasına belirtmek istiyorum).
    babası oldukça başarısız bir pamuk tüccarıdır. moravia'da da yetersizlikten yetersizliğe koşunca aile önce almanya'ya, ardından da viyana'ya göçer. dört yaşında kısa pantolonlu bir sabi iken ayak bastığı viyana'yı sigmund sevecek ve bir ciksen yıl kadar daha orda kalacaktır.
    babasıyla annesi evlendiklerinde frau freud yirmi yaşındadır ve kırk yaşındaki baba freud'un üçüncü eşidir. anlattıklarına göre zayıf, çekici, koruyucu, sevgi dolu bir kadındır ve ilerde oedipus kompleksi teorisinin de öngöreceği gibi freud'un ona karşı tutkulu, ciksüel bir bağlılığı vardır. babasına karşı hep kızgınlık, nefret, kıskançlık hissettiğini, daha iki yaşında iken bile kendini ondan daha üstün gördüğünü yazmıştır freud bir tek bana okuttuğu günlüklerine.
    freud'un annesine karşı hissettikleri karşılıksız değildir ama. annesi de ilk çocuğu olan sigmund'la çok övünmektedir ve ilerde onun büyük bir adam olacağından emindir. freud hayatı boyunca çok kendine güvenli, yoğun bir başarma azmiyle ve şan şöhret hayalleriyle dolu yaşadıysa bunu biraz da annesinin ona karşı girdiği tavra bağlayabiliriz. kendisi bağlamış en azından, "annesinin tartışmasız gözdesi olan bir adam hayatı boyunca bir fethetme duygusu, bir başarılı olma inancı taşır, ki bu da onu genellikle gerçek başarıya zütürür" demiş (ruhunu son çağırdığımdaki sohbetimiz sırasında dedi açıkçası bunu, ben not aldım).
    freud ailesinde sekiz çocuk vardır. ikisi zaten başka annedendirler ve kendi çocukları olan yetişkin insanlardır. sigmund'un kendi öz kardeşleri ile arası ise gayet mayhoştur. kardeşleri doğdukça anne sevgisini paylaşacak olmak ona kıskançlık ve öfke nöbetleri geçirtmektedir.
    böyle birtakım pgibolojik sorunları vardır belki, ama çocukluktan beri zehir gibi işlemektedir kafası, ve bu ebeveynleri tarafından da desteklenir. mesela freud -ailede diğer çocuklara nasip olmamış- özel odasına kapanıp ders çalışır ve yemeklerini bile odasında yer vakit kaybetmemek adına. o ders çalışırken rahatsız olmasın diye kızkardeşleri piyano çalamaz hem. halbuki freud'un iki sene küçüğü hildegard gerçekten de çok yetenekliydi, belki bir clara schumann olacaktı bu aile baskısı olmasaydı (bunu da hildegard anlattı son sefer derin bir iç çekişle).
    freud liseye yaşıtlarından bir sene erken gider, ve hemen hemen her derste sınıf birincisi olur. almanca ve ibranice'yi çok iyi konuşmasının dışında lisede latince, yunanca, ingilizce ve fransızca öğrenir; italyanca ve ispanyolca'yı kendi kendine söker. gerçekten büyükmüşsün sigmund.
    askeri tarih de dahil olmak üzere pek çok ilgi alanı varken o kariyer yapmak için o yıllarda viyanadaki bir musevi için gelecek vaad eden tıbbı seçer. kendi de kullanarak kokainle deneyler yapar uzun süre ve bağımlılık yaptığı ortaya çıkıncaya dek kokaine mucize ilaç, panacea muamelesi yapar. akademik kariyerden onu üniversitedeki bir hocası vazgeçirir; profesör olana kadar çok zaman geçecektir ve ciddi maddi zorluklar çekecektir, oysa onun martha bernays'la evlenmek için acil paraya ihtiyacı vardır. böylece özel bir klinik açar. bunu izleyen yıllarda hipnoz ustası charcot'yla ve konuşarak tedavi etme fikrinin babalarından josef breuer'le çalışır; ünü, başarı grafiği annesinin en zengin düşlerini bile aşar.
    teorilerine bakıp da freud'un bir nevi ciksomanyak olabileceği fikrine varıyorsanız bütünüyle yanılıyorsunuz. gayet olumsuz bakmaktadır freud cikse; onu zararlı, aşağılayıcı, hayvansı bir ihtiyaç olarak görüp, zihni ve vücudu kirlettiğini yazar. kendisi de göründüğü kadarıyla kırk bir yaş itibariyle cinsel faaliyetlerine nihayet vermiştir. zaten evliliğinde de zaman zaman iktidarsızlık çektiği ve de kondomdan ve coitus interruptus'tan (o dönemin standart doğum kontrol yöntemleri) tiksindiği için ciksten kaçındığı da anlatılır.
    1920 ve 30'larda kariyerinin zirvesindeyken sağlığı da gitgide kötüleşmeye başlar freud'un. 1923'ten ölümüne dek geçen on altı yılda ağız kanseri için (günde yaklaşık yirmi puro içen de bir adammış yalnız) otuz üç ameliyat da dahil bir sürü acı verici tedaviden geçer.
    bu arada siyasal çalkantılardan da nasibini alır adamımız. hitler 33'te iktidara geldiğinde einstein ve hemingway'le beraber onun kitaplarını da yaktırır. 1938'de naziler avusturya'yı ilhak ettiklerinde (bkz: anschluss), tüm baskılara rağmen viyana'yı terk etmeyi reddeder freud, evi defalarca nazi grupları tarafından basılır. ancak kızı anna* tutuklandıktan sonra londra'ya geçmeyi kabul eder. ve dört kızkardeşini de konsantrasyon kamplarında kaybettiğini insanlık adına utanarak söylemek istiyorum bu noktada.
    freud'un sağlığı kötüleşse de zihni hiç bulanmaz ve hayatının son gününe kadar çalışmaya devam eder. ama 1939 eylülünde acılar dayanılmaz hale geldiğinde doktoruna "artık bu işkenceden başka bir şey değil ve hiçbir anlamı yok" demek zorunda kalır. zamanında ona gereksiz acı çektirmeyeceğine söz vermiş olan herr doktor biraz fazla doz morfinle bu hayata son verir ve yeryüzünden şu ana dek geçip gitmiş ciksen milyar insan içinde çağımızı en çok etkilemişlerden biri olarak dünya ölülerine katılır freud.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +13 -1
    inciyi okusaydı öyle yannan gibi pgibanalize kendini gibtirtmez, sözlükten hatun kaldırırdı.
    ···
  4. 4.
    +14
    erkek çocuklarının anneleriyle iyi vakit geçinmelerinin sebebinin cinsellik olduğunu kanıtlamıştır
    hepiniz mother fuckersınız lan işte
    ···
  5. 5.
    +11
    sigmunda göre sigara içmek ağza yarak alma isteğinin dışavurumu
    ···
  6. 6.
    +8 -1
    öncelikle merhaba demek istiyorum sizlere sayın huur çocukları. tam 1 senedir sizleri izliyor ve analiz ediyordum artık konuşmamın zamanı geldi ilk entrymi girmiş bulunmaktayım. über psychoanaly­se ve psychology konularında sizlere yardım etmekten zevk alıcam.
    ···
  7. 7.
    +5 -3
    tecavüzcü coşkun'un abisi.
    ···
  8. 8.
    +8
    anasını gibeydi de rahatlayaydı aq
    ···
  9. 9.
    +6 -1
    sakalını gibtiğimin muallaksi, köpeklere yemek verip zil çalan huur çocuğu değil miydi bu? yok,o başka bi muallakydi.
    ···
  10. 10.
    +7
    "düşünebilen herkesin insan olması; insan olan herkesin düşünebildiği manasına gelmiyor ne yazık ki!"

    "bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirirseniz, ilk vazgeçeceği insan siz olursunuz!"

    "aşk yoktur, libido vardır!"

    "bir objeye duyulan sevgi, ona sahip olma isteğinden gelir."

    "zihin bir buzdağı gibidir. yalnızca yedide biri suyun üzerinde görülebilir."

    "insanlar; sizi eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi söylerler!"

    "sinir hastalığı belirsizliğe tolarans gösterememektir."

    "gittiğim her yerde; benden önce oraya gitmiş bir şair buldum."

    "insan sanılandan çok daha ahlaklıdır ve hayal edilemeyecek derecede ahlaksızdır."

    "bir insan bir yere bakıyorsa; orada ilgilendiği bir şey vardır. bir insan bir yere hiç bakmıyorsa; orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır."

    "özür dilemek, sizin haksız olduğunuz, karşı tarafın haklı olduğu manasına gelmez. karşınızdaki insana verdiğiniz değerin; egonuzdan yüksek olduğunu gösterir."

    "bir insanı unutabilirsin. bir insanın sana neler yaptığını da unutabilirsin; ama o insanın sana ne hissettirdiğini asla unutamazsın... "

    "insanın sağlığını koruyan iki faktör vardır. işini sevmesi ve hayatı sevmesi."
    ···
  11. 11.
    +6
    hayatın tek amacı gibiştir bu gün amacıma biraz daha yaklaştım.
    ···
  12. 12.
    +4
    karıların kitapsız oluşlarını kastrasyon kompleksi yaşamamalarıyla açıklamıştır.. yani siz yanlış şeyleri yapmıyorsunuz çünkü çükünüzü keserler diye korkuyonuz, karıların kesilcek çükleri olmadığı ya da çoktan kesilmiş oldukları için onlar korkmaz, zütünüzden giberler haberiniz olmaz ipneler.

    özet: bütün feminist karıları freud gibsin
    ···
  13. 13.
    +4
    kafayı gibişle bozmuş sakallı.
    ···
  14. 14.
    +4
    Orta seviye bir Yahudi yün tüccarının, kırk yaşındayken, kendisinden yirmi yaş küçük bir kadınla yaptığı ikinci evliliğinden dünyaya geldi. Ekonomik bunalımdan dolayı ailesi Viyana'ya yerleşmek zorunda kaldıklarında, Freud henüz 4 yaşındaydı. 1938 yılına kadar burada yaşadı.

    Lisede Latince, Fransızca ve ingilizce öğrenirken kendi çabalarıyla da ibranice, ispanyolca ve italyanca öğrendi. Başarılı bir öğrenciydi. Başlangıçta istemediği halde Goethe'nın yapıtlarından etkilenerek tıp okumaya karar verdi.

    Üniversite yıllarında Yahudi düşmanlığıyla karşılaştı, okuldaki arkadaş çevresinden dışlandı. 1876 yılında fizyolojist Brücke'nin laboratuvarına girdi, burada anatomopatoloji ve insan sinir sistemi üzerine araştırmalar yaptı. 1881'de tıp öğrenimini bitirdi. 1883'te dönemin ünlü beyin anatomisi ve nöropatoloji uzmanı Dr. Theodor Meynert'in yönetiminde pgibaytri kliniğinde asistan olarak çalışmaya başladı. 1884'de kokain üzerine bir inceleme yapmakla görevlendirildi. 1884'te kokainin analjezik özelliklerini keşfetti, anestezik niteliklerini ise sezinledi. (Yaşamım ve Pgibanalız adlı yapıtında kokainin anestezik niteliklerini aslında bildiğini, yalnız tıp çalışmalarını bıraktığından dolayı bunların başkaları tarafından ortaya çıkarıldığını ileri sürer.)

    Aldığı bir bursla 1885'te Paris'e gitti, Salpêtriê Hastanesi'nde, Jean Martin Charcot'nun yanında staja başladı. Burada histerinin belirtilerini, hipnotizma ve telkinin etkilerini gözlemledi. Chatcot'dan çok etkilendi. (Yaşamım ve Pgibanaliz 'de Charcot'ya ne kadar düşkün olduğu görülür) Charcot'nun konferanslarını Almancaya çevirdi ve 1886'da yayımladı.

    1886'da Paris'ten ayrılarak Berlin'e gitti. Burada çocuk nöropatolojisiyle ilgilendi. Viyana'ya dönerek özel hekimliğe başladı. 1886 ekim ayında 4 yıldır nişanlı olduğu Martha Bernays ile evlendi. Sinir hastalıkları ve histeri şikayetiyle kendisine başvuranlar üzerinde dönemin ünlü tedavi yöntemlerini, elektroterapi ve hipnotizmayı uyguladı. 1887'de Dr. Bernheim'in Telkin ve Telkinin Tedavideki Uygulamarı Üstüne adlı kitabını çevirdi.

    Elizabet von R. adındaki bir kadın hasta kendisini serbest çağrışım yöntemine zorlayınca hipnozdan vazgeçti. 1892 - 1895 yılları arasında Charcot'nun Salı Günü Dersleri adlı kitabının çevirisini, savunma pgibonevrozları üzerine bir makaleyi ve saplantılar ve fobiler üzerine başka bir makaleyi Breuer ile ortaklaşa hazırladı. Ancak tıp çevrelerince Histeri Üzerine incelemeler hoş karşılanmadı. Bu yapıtta pgibanalizin temel ilkelerine rastlanır.

    1896 yılında babasının ölümü üzerine derin bir bunalıma girdi ve sistematik olarak kendini çözümlemeye başladı. Yine aynı yıl Breuer'le nevrozların cinsel açıdan açıklanması konusunda ters düşerek yollarını ayırdı. Histerinin cinsel etiyolojisi üzerine verdiği bir konferans skandala yol açtı. Bu dönemde W. Fliess'le yazışmaları, özçözümleme süreci, hayatı üzerinde önemli etkiler yarattı. (Bu yazışmaları Freud'un ölümünden sonra eşi ve kızı tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. Freud pgibanalize özel hayatını karıştırmak istemediğinden, kişisel kayıtlar bırakmamış, birçok yazışma ve mektubunu ölümünden önce yakmıştır.) Hayatının 10 yıl süren bu döneminde, Freud hem yandaş, hem öğrenci bakımından yalnız kaldı. Kendini hastaların tedavisine ve pgibanalizin yaratılmasına yoğunlaştırdı. Bu sürecin sonucu olarak 1897'de Oedipus Kompleksi, 1900'de Düş Yorumu (iki cilt) adlı eserler ortaya çıktı.

    1908'te Viyana Pgibanaliz Derneği kuruldu. Bu olay, Freud için bir dönüm noktasıydı, Yaşamım ve Pgibanaliz kitabında buna büyük yer verdi. Ancak bu tarihten önce bile Freud'un çevresinde çözümlemenin giderek kurumlaştığı görülür. 1902'den sonra "Çarşamba Günleri Pgiboloji Derneği", adı altında başta P. Federn, O. Rank, W. Stekel ve Alfred Adler olmak üzere, Freud'un ilk yandaşları bir araya toplandılar. 1904'de E. Bleuer'le yazışmaya başladı. 1907'de Bleuer'in asistanı Carl Gustav Jung tarafından ziyaret edilir. Jung aynı yıl Zürih'te Freud Derneği'ni kurdu. Bu Freud için büyük bir başarıydı, zira pgibanaliz artık ülke sınırlarının dışına çıkmıştı. Takip eden yıllarda Jung, 1. Pgibanaliz Kongresi'ne katıldı ve pgibanaliz üzerine konferanslar vermek üzere Freud ile birlikte ABD'ye yolculuk etti. Freud, 1910 - 1920 yıllarında Pgibanaliz Üzerine, Bir Paranoya Vakası Özyaşam Öyküsü Üzerine Pgiboanalitik Gözlemler: Başkan Screber, Totem ve Tabu, Narsizmin incelenmesine Giriş, Yas ve Melankoli adlı eserleri yayımladı.

    1923'de kendisine üstçene ve damak kanseri tanısı kondu. izleyen yıllarda 33 kez ameliyat oldu. Sürekli protez takması gerektiğinden dolayı uzun yıllar konuşma ve yemek yeme sıkıntısı çekti. 1938'de Naziler'in Viyana'ya girmesiyle birlikte en küçük çocuğu Anna ile birlikte Avusturya'yı terk etmek zorunda kalarak Londra'ya yerleşti. Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına burada devam etti.

    Freud, prensipleri gereği kişisel hiçbir özel belge, anı defteri, mektup bırakmamış, hepsini yakmıştır. Bu nedenle, Freud'a dair ilk ve en kapsamlı bilgiler ilk olarak yakın dostu ingiliz pgibaytr Ernest Jones'un 1953'te yayımlana üç ciltlik Sigmund Freud'un Yaşamı ve Yapıtları adlı kitabıyla ortaya çıkarıldı.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +3 -1
    id, ego ve süper ego kavramlarını anlarsanız hayata bakışınız değişir. üşenmeyin okuyun lan gibikler
    ···
  16. 16.
    +4
    "amuğaa goduk sigmund başgaaaaaaan"

    diyeceğim milli olduktan sonra.
    ···
  17. 17.
    +1 -2
    Her davranışı cinselliğe bağlayabilen bir adam
    Benim erkek versiyonum
    ···
  18. 18.
    +3
    geçmişte saçma bulduğum bazı fikirleri vardı ama hayatımın her senesinde bu adamın söylediklerine katılma yüzdem arttı. sanırım 2-3 seneye fikirlerinin yüzde yüzünün altına imza atacak vaziyete geleceğim.
    ···
  19. 19.
    +3
    "erkekler birlikte olmak istemedikleri kadınlarla yakın arkadaş olmak istemez" sanırım haklı lan bu konuda.
    ···
  20. 20.
    +3
    (bkz: top sakallı ipneler)
    ···