Evet beyler Pgiboloji öğrencisiyim, kadın pgibolojisi, aşk ve cinsellik ile ilgili uzun araştırmalar sonucu topladığım dökümanlarımı paylaşacağım.

bu bildiğiniz safsatalar değil

tamamen bilimsel gerçekler olacak

Amerikalı nöropgibolog paul maclean'e ait kuramı inceleyerek başlayalım. Kendisi 1960'lı yıllarda insan beynini üç katmana ayırmış ve en alttan en üste doğru her katmana sırasıyla reptilian beyin, limbik beyin ve neo korteks adını vermiştir.

1) Reptilian Beyin (R-Complex)

sürüngen beynin amacı insanı hayatta tutmaktır ve sadece tehlike odaklı çalışır. tehlike sezdiğinde beynin mantıklı düşünme yeteneği devre dışı olur ve bütün emir komuta sürüngen beyne geçer nasıl ki herhangi bir tehlike ile karşılaştığımızda o an hiçbir şey düşünemeyecek hale geliriz, işte sebebi budur. en ilkel bölümdür ve dolayısıyla da diğer limbik ve neo korteks katmanlarına göre en az gelişmişliğe sahiptir. hayatta kalmayı sağlamanın yanı sıra bir de üreme konusundan sorumludur. yani bu beyin katmanının felsefesi hayatta kal ve üre (neslini devam ettir) felsefesidir. hayatta kalma konusu sebebiyle survival beyin de denmektedir. Kişisel bir yorum katacak olursam evrimsel olarak incelendiğinde hayatta kalma içgüdüsününde aslında üremeyi sağlamak için var olduğuna inanıyorum, bence buradaki asıl amaç neslin (türün) devamlılığını sağlamaktır. beyin türü gelişime kapalı, hareketleri gelenekselleşmiş ve öğrenmeye, düşünmeye açık değildir.

Buradan anlaşılacağı üzerine, insanın evrimsel biyolojik olarak hayvansı bir tarafı vardır. Bazı davranışlarının kaynağı irade ve karar değil içgüdülenmeler ve reflekslerdir ve davranışlarımızın bilinçsiz alt yapısı atalarımıza kadar dayanır. Bu sebeple hayvanları inceleyerek insan davranışlarını anlayabiliriz.

2) Limbik Beyin (limbic System): bu beyin katmanının diğer adı ise duygusal beyindir. çünkü duygulardan sorumludur. hafıza konusunda da önemli rol oynamaktadır. özellikle de acı ve zevkli konuları daha önce kaydeder. ilkel özelliklere sahip olan sürüngen beyne mahkum olmamak için onun gardiyanı desek yanlış olmaz. mesela sürüngen beyin nasıl ki hayatta kalmaya yönelik çalışıyor ve önce kişinin kendisini hayatta tutmaya çalışıyor, bu sebeple de tehlike odaklı yaşıyorsa, limbik sistem de sevilen insanlar için fedakarlık yapmamızı sağlayan bölümdür. sevdiğimiz insanlar için yaptığımız fedakarlıklar limbik yani duygusal beyin sayesinde yapılır. ayrıca sevgi, kıskançlık ve üzüntü gibi duyguların kaynağının da burası olduğu düşünülmekte. eğer limbik beyin katmanı olmasaydı sadece temel hislere sahip olur, diğerlerini bilemezdik. sürüngen beyin nasıl ki sürüngenlerle ortak beyin katmanımızsa, limbik yani duygusal beyin katmanı da kedi, köpek ve keçi gibi memelilerle ortak olan beyin katmanımızdır. Bu beynin evrimini üç mertebeye ayırırsak, limbik beyin bu sürecin 2. Kısmında yer alır.

Neo Korteks (Neo Cortex): işte geldik bizi biz yapan yani insan olmamızı sağlayan ve bizi diğer canlı türlerinden üstün yapıp dünyanın da hakimi konumuna getiren beyin katmanına. beynin en üst katmanıdır ve sadece biz insanlarda vardır. zaten sadece bizde olduğu için insan olarak diğer canlı türlerinden ayrılmamızı sağlamıştır ve uygar beyin de denmektedir. düşünce ve mantık merkezidir

insani özelliklerin hepsi bu katman sayesinde yapılır ve aynı zamanda sabretmek, dayanmak, sorumluluklar sebebiyle bazı hazları ertelemek de yine burası sayesindedir.

Limbik sistem ve sürüngen beyne doğru şekilde hitap edebilirsen dişilerin cinsel içgüdüleri tetikleyip onları tavlayabileceksin!

Dişiler seni Sürüngen beynine ve Limbik sistemine göre seçiyor!
Sana aşık olmak ve seninle çiftleşme arzusunun kaynağı
Düşünerek yapılan Neo korteks işlevi değil.
Tamamen beynin alt bölümlerinin işlediği
içgüdüsel mekanizmalar tarafından gerçekleştiriliyor.

Ancak bir adım sonra işlerin tam olarak hayvanlardaki cinsel seçilim gibi gitmemesini sağlayan neo korteks devreye giriyor.

okuyan varmı

(id, ego, süperego kuramı)

Freud amcamızın ortaya attığı bu kuramı temelde id dürtülerimiz ve en ilkel isteklerimiz; ego günlük yaşama ve gerçekliğe adaptasyon yeteneği ve kapasitemiz; süperego çevre sayesinde edindiğimiz değer yargılarımız, inançlarımız, vicdanımız, iç ses olarak duyabildigimiz toplumsal kurallar olarak özetleyebiliriz.

Bir örnekle daha iyi açıklayacak olursak, bir arkadaşım beni aradı ve kafede oturduğunu eğer yakınsam gelmemi istediğini söyledi. Bende gittim arkadaşımın yanında çok ciksi bir bayan vardı. (ciksi olarak adlandırmamızın sebebi, alt beynimizdeki kodlanmış kadın karakterine uyması, idin istediği tarz kadın. Örn: Kalçası Beline oranla büyük olan kadın görünce cinsel arzu meydana gelmesi)
Onu görünce onunla ciks yapma içgüdüm harekete geçer bu idden gelen bir içgüdüdür.
-Onunla ciks yap!
Sonra süper egom devreye girer.
- O senin arkadaşının sevgilisi bunu yapamazsın!
- Etrafta insanlar var ciks yapamazsın!
- Zina günah ciks yapamazsın!
Ve ego;
-Arkadaşımdan ayrılınca
- onunla yalnızken
- evlenerek onunla ciks yapabilirim.
Yani ego id ve süper ego arasındaki orta yol bulucudur.
id hayvani arzularınızdır
Süper ego, hayvan mısın sen? Diyerek sizi rahatsız eden vicdanınız, toplumsal dini, ailevi değer ve oluşmuş ahlaki yargılarınızdır.

Ego ise bu ikisi arasındaki yol bulucudur. Tabir-i caiz ise hem çayım dökülmesin, hem zütüm gibilmesin ister.

Bu 3 olguyu beyin bölgeleriyle eşleştirirsek yanılmayız,
Neo korteks süper ego
id sürüngen beyin, vs gibi

Burdan çıkaracağımız olgu, her kadın ciks ister ancak, kadınların süper egosu erkeklere nazaran, çevresel faktörlerden dolayı daha baskındır. Bu sebeple aranızda kadınların cinsel ihtiyacı olmadığını sananlar bile vardır

https://encrypted-tbn2.gs...qcsyHfKu-Te3m3Iqsw4xsk1Yw

okuyan yok mu amk

up up up up

Aşık olduğumuz için mi kalbimiz çarpıyor, yoksa kalbimiz çarptığı için mi aşık oluyoruz? Bilimsel araştırmalar, kalbimiz daha çok çarptığında aşık olmaya daha yatkın olabildiğimizi ortaya koyuyor.

bu durum tüm duygular için geçerli, artık kanıtlandı ki korktuğumuz için kaçmıyoruz, kaçtığımız için korkuyoruz.

peki bunu nasıl lehimize çevirebiliriz?

AŞIK OLUNCA GÖSTERiLEN FiZiKSEL REAKSiYONLARI ORATAYA ÇIKARAN KiMYASALLAR VEYA DIŞ ETMENLER, KiŞiNiN AŞIK OLMASINA SEBEP OLABiLiR!

Adrenalinde aşk ile aynı etkiyi yapar hemen hemen, bu sebeple yanınızda bayan varken, arabayı adrenalin salgılatacak şekilde hızlı ve tehlikeli sürerseniz, Vücudundaki hormonları aşk etkisi yaratır ve bayan bu etkiyi sizinle bağdaştırır.

Veya çikolata yerken, kahve içerkende bu durum gerçekleşebilir

Spor salonundaki erkeklerden, bir koşu bandında 2 dakika koştuktan hemen sonra, bilgisayara kaydedilmiş çekici ve daha az çekici kadınların resimlerini değerlendirmeleri istenir. Sonuç çok ilginçtir, çünkü erkekler abartılı tepkiler verir. Çekici kadınları daha da çekici, az çekicileri ise çok daha az çekici bulduklarını ifade eder. Erkekler spor faaliyetleri gibi bedensel aktivitelerle zaman geçirdikten sonra, bedensel uyarılarını ya büyük bir sempati ya da tam tersi antipati olarak gösterirler. Başka bir deneyde araştırmacı, erkeklere yarı çıplak çekici kadın resimleri gösterir. Ama deney öncesinde erkeklerin göğsüne ses tertibatına bağlanmış bir mikrofon yerleştirilir. Bu şekilde denekler, kendi kalp atışlarını duyduklarını zannedeceklerdir. Fakat gerçekte daha önceden kaydedilen ses bantları dinletilecektir. Araştırmacı kişi, sesi, erkeklerin belli slaytlarla kalp atışlarının birden hızlandığını duyacakları şekilde düzenler. Aslında kalp ritimleri normal olduğu halde, kişiye mikrofon vasıtasıyla kalp atımları sanki hızlanmış gibi algılatılır. Bu küçük aldatmacanın etkisi büyük olur. Çünkü erkekler, kalp atışlarının güya hızlandığını işittikleri esnada gösterilen kadınlara, en yüksek çekicilik puanları vermişlerdir. Daha da şaşırtıcı olansa; aynı kadın fotoğrafları bir ay sonra yeniden gösterildiğinde fotoğrafları hiç hatırlamasalar bile, daha önce yüksek not verdikleri kadınla yine yüksek puan vermeleridir. Çünkü artık o kadınlar, sosyal hafızaya kaydedilmiştir.

Bu noktada, bilinçaltı sosyal hafıza devreye girmektedir. Eğlence mekanlarında ve barlarda çiftlerin birbirine yakınlaşmaları da aynı pgibolojiyle olmaktadır. Çünkü, aynı köprü deneyinde olduğu gibi ses, ışık, müzik ve sahne düzeni, onların birbirlerine yakınlaşmaları için uygun pgibolojik ortamı hazırlamaktadır.

Aşk, beyinde ne gibi değişikliklere sebeb olur?

Aşık olan kişilerin, çekilen beyin tomografisinde, Hippocampus, Nucleus caudatus, Putamen ve Nucleus accumbens bölgelerinin aktif hale geldiği tespit edilmiştir. Bu bölgeler, beynin ödüllendirme mekanizmasının bulunduğu, korkunun algılandığı ve kişinin kendi dışındaki insanları değerlendirildiği, bölgelerdir. Yeni aşık olmuş kişilere aşık olduğu kişinin fotoğrafları gösterilerek yapilan beyin tomografi çekimileri, beynin bu bölgelerine daha az kan gittiğini göstermiştir.

– Kokain bağımlılarında da aynı reaksiyon görülür.

Hiç kuşkusuz, aşık olan kişinin beynindeki bu değişimler, hormonal bir değişimin sonucudur ve başroldede mutluluk hormonu olarak adlandırılan, dopamin* hormonu rol oynamaktadır.

Dopamin kişiye, çoşku ve sevinç veren bir hormondur. Bu hormon kişiyi çoşku ve sevince bağımlı hale getirerek, beyinde adeta hormonal bir fırtına kopmasına, dolayısı ile kişinin dopamine bağımlı hale gelmesine sebeb olur.

Bir kokain bağımlısının kokain bulamadığı zaman gösterdiği reaksiyon, bir aşığın terk edildiği zamanki gösterdigi reaksiyon ile benzerlik göstermektedir. Her ikisindede depresyon hali görülür.

Depresyonun sebebi, beynin dopamin siz kalmasıdır. Ama terkedilen aşığın beynin ödüllendirme mekanizması, terkedilmesine rağmen halâ aktif haldedir ve dopamin ile ödüllendirilmeye devam etmek ister. Aşık, bağımlısı olduğu dopamini tekrar bulabilmek için kaybedilen sevgiliyi tekrar kazanmak ister. Aşkın bu melankolik hali, aslında beynin ödüllendirme mekanizmasının depominsiz kalmasının sonuçudur (Tıpkı kokain bağımlısının kokain araması gibi).

Çekilen beyin tomografileri, terkedilen sevgili ile kokain bulamayan bağımlının beyinlerinin aynı bölgeleri, benzer reaksiyonlar verdiğini göstermiştir