/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +29 -15
    yıllarca kimseye anlatamadım. anlatmamı istemediler. şimdi anlatıyorum.

    olay 1994 de yaşanmıştır. 20 yaşındaydım. sabah erken saatlerdeydi. bi bankta oturuyordum. elime gazetemi aldım. tarih 27 marttı. ortalık karışıktı, seçimler vardı.
    tansu çiller mi mesut yılmaz mı alıcak seçimleri diye heryerde tartışmalar dönüyordu. bi de necmettin erbakancılar vardı tabi.

    bi anda siyah bir araba durdu önümde. camlar simsiyahtı içerisi gözükmüyordu. cam aralandı ve bi el bana gel işareti yaptı. yüzünü göremedim ama adres sorucak heralde diye düşündüm.
    araca yaklaştığım anda arabadayla hiçbir temasta bulunmamama rağmen bilincimi kaybettim.
    ···
  2. 2.
    +6 -2
    kendime geldiğinde bi odadaydım. odanın kapısı veya penceresi yoktu. dört duvardı sadece. ellerim ayaklarım bağlıydı ama ağzım bağlı değildi. önümde bir adam daha vardı. kısa saçlı bi çocuktu. benimle aynı yaşlardaydı. uyandığımı görünce tedirgin gözlerle bana bakmaya başladı.
    kimsin sen? seni de mi kaçırdılar? dedi. korkulu gözlerle etrafa baktım. kaçırılmıştım.

    buraya nasıl geldiğini hatırlıyor musun? dedi. siyah araba olayını anlattım.

    bana da aynısı oldu. dedi. siyah bi araba gördüm ama yüzünü göremedim. burdan çıkmamız lazım. sana güvenebilir miyim?

    onun da korkusu gözlerinden okunuyordu. e-evet dedim. adı alpmiş.

    ben emre dedim.

    sonra gözüm odanın sol üst köşesindeki kameraya takıldı.

    bizi izliyorlardı.
    ···
    1. 1.
      +4
      Ardında içeriye bi adam geldi başında ayıcık kostümüyle gibini sallaya sallaya alpe doğru yöneltti 2 posta zütten 3 posta ağızdan girdi alpe alple işi bittikten sonra bana doğru yöneldi tam o sırada tekrar bayıldım sabah uyandığımda ağzımda bi yannan vardı ama sadece yannan bu alpin yannanıydı alpimin...
      ···
  3. 3.
    +7 -1
    kameranın yanında bir de hoparlör benzeri bi alet vardı. onun biraz altında da çok küçük bir ekran.

    kamerayı alpe gösterdim. elleri titriyordu korkudan ama bişey yapmamız gerektiğini biliyordu.

    avazı çıktığı kadar yardım edin kimse yok mu diye bağırmaya başladı. ağızlarımız bağlı değil, demek ki sesimizi duyuramayacak kadar uzak bi yerdeyiz.dedim.

    alp:
    peki bizden ne istiyolar?''

    hoparlörden bi anda bi ses geldi.

    hoşgeldiniz.
    ···
    1. 1.
      +3
      Hoşbulduk
      ···
  4. 4.
    +6 -2
    ses baya cızırtılıydı. ama ne dediği anlaşılıyordu. çok kalın bi sesti ve alaycı bi ses tonu vardı.

    alp bağırdı ''bizden ne istiyosun huur çocuğu?'

    ses güldü. benim evimdesiniz, ben olsam kelimelerimi dikkatli seçerdim.

    ses: sizden isteğime gelicek olursak...

    kameranın altındaki ekran bi anda çalışmaya başladı. gözlerim faltaşı gibi açıldı. kameraya bakakaldım. buse eli ayağı bağlı bi şekilde bir sandalyede oturuyordu.

    buse bizim üniversitedeki bir kız. arkadaşımdır. ders çıkışında topluca okey pişti filan oynardık.

    ben tam ağzımı açıcakken alp bağırmaya başladı.

    ''huur çocuğu! buse'nin kılına bile zarar verirsen seni öldürürüm''
    ···
    1. 1.
      +2
      Testere hesabı panpa
      ···
    2. 2.
      +4
      Sene 1994 küçük kamera hoparlör ve en önemlisi ekran ( büyük ihtimalle televizyon ve ince ) yalanını gibim
      ···
    3. 3.
      +1
      Oda da kapı pencere yoksa sizi nası soktular amk duvar mi örduler sonradan
      ···
    4. diğerleri 1
  5. 5.
    +5 -1
    şaşkınlıkla alp'e dönüp buseyi nereden tanıyorsun? diye sordum.

    alp: kız kardeşim. sen nereden tanıyorsun?

    ben: sınıf arkadaşım.

    o an alpin buseye ne kadar benzediğini farkettim. yüz hatları ve özellikle burun yapısı çok benzerdi.

    tam ağzımı açıp bir kelime edicekken yandaki duvar yüksek bir sesle yıkılarak paramparça oldu. içerisi tozduman oldu.

    bir öksürme sesi duydum. kesinlikle alp'in öksürmesi değildi bu. içeriye giren adam dumanı elleriyle kovarak elini gözünün üzerine zütürdü ve bize görmeye çalıştı.

    elinde balyoz vardı. toz duman hafif geçince adamın yüzü görünür oldu.
    ···
  6. 6.
    +4 -1
    adam esmer uzun boyluydu. saçları 3 numaraydı. 20-25 yaşlarındaydı. benden büyüktü. bizi kaçıran kişi bu muydu acaba?

    alp: sen kimsin?

    adam: ben yiğit. sanırım siz de kaçırıldınız.

    ben: evet.

    yiğit: aşağı katta 2 kız var. yaklaşık 5 gündür aşağıdayız. bize katılın.

    ben: be-beş gündür mü?

    alp: yemek nerden buluyorsunuz?

    yiğit: aşağıda birçok oda var. odalardan birinde bir ay yetecek kadar yemek var. çoğunluğu uzun süre bozulmayan yemekler. ama taze yemekler de var. ayrıca tuvalet ve duş da var. buraya gelmemi hoparlör aracılığıyla söyledi. sizi almamı ve aşağı getirmemi sonra da talimatları beklememi söyledi.

    ellerimizi ve ayaklarımızı çözdü. onla gitmekten başka çaremiz yoktu. balyoz darbesiyle açtığı delikten aşağı indik. merdivenler bembeyazdı. parlıyorlardı, yeni temizlenmiş gibiydiler.

    aşağıdaki odalardan geçerken sanki kendimi bir sarayda gibi hissettim. odalar çok büyük ve hazırlanmış gibiydiler. hepsinde kamera, hoparlör ve ekran vardı. en son odaya girdiğimizde iki tane kız gördük. önlerinde upuzun bir yemek masası vardı. yemek masasının üstünde 10 tane tabak diziliydi. 10 kişiydik belki de burada.

    kızların gözleri ağlamaktan şişmiş gibiydi. bizi görünce korkulu gözlerle bize baktılar. yiğit: korkmayın kızlar, onlar da bizim gibi kaçırılmışlar.

    kızlardan biri esmer uzun saçlıydı. çok güzel bi kızdı. gülmüyorken bile gamzeleri vardı. adı elifmiş. diğer kız ise kahverengi saçlıydı. onun da adı dila'ymış.

    bunlara güvenebiliceğimizi nerden biliyorsun? dedi yiğite.

    yiğit: elleri ayakları bağlıydı. bizden farkları yok.
    ···
  7. 7.
    +7
    alp yukarıda gördüğümüz monitörden bahsetti. buseyi kaçırdıklarını bişeyler yapmamız gerektiğini. gidip baktık. hala aynıydı. buse eli kolu bağlı boş bir odada duruyordu. hiçbiri buseyi daha önce görmemişti. busenin herkesin ortak noktası olabiliceğini düşünmüştüm ama yanılmışım.

    saatlerce boş boş durduk. elif sürekli ağlıyordu. sohbet ettik biraz zaman geçsin kendine gelsin diye. makine mühendisliği okuyormuş. dedim o bölümde kız olmuyor diye biliyordum. iki kız varmış biri oymuş. her cümlesinin sonunda gözleri doluyordu burdan asla çıkamayacağız diyordu.

    gözlerine baktım. elif buradan çıkacaksın. söz veriyorum. ağlama. dedim.

    çok kendimden emin söylemiştim. biraz kendine gelir gibi oldu. gözyaşlarını sildi.

    günü yemek odasında geçirdik. hepimiz aynı odada uyuduk. kızlar yemek masasının bi ucundaki sandalyeleri birleştirip uyudu. biz de diğer tarafının. aynı odada kalırsak güvende oluruz diye düşündük.

    uykumuz yukardan gelen bir gürültüyle bozuldu.
    ···
  8. 8.
    +7
    yiğit bana sen benimle gel, geri kalanlar burda dursun. dedi. sonra da alp'e dönüp kızlara göz kulak ol. dedi. ikimiz merdivenlerden koşarak yukarı çıktık. bizim önceden bulunmuş olduğumuz odada bir adam vardı. elinde bir balyoz vardı. bizi görünce balyozu bize doğrultarak tedirgin bakışlarla:

    burayı delmem söylendi. sonraki adım ne? diye sordu.

    bizim indiğimiz balyoz deliğinin tam karşısında bi tane daha delik açılmıştı.

    yiğit: biz de senin gibi kaçırıldık. aşağıda 3 kişi daha var.

    adam: aşağıda bir adam daha var. o da kaçırılmış. buranın küçük bir haritası var elimizde. bilerek bulmamız için bırakılmış. odalardan birine saklamışlar. ayrıca burası hakkında bazı bilgiler yazıyor.

    adamın adı arifmiş. sakallı 20 li yaşlarında kısa saçlı bi tipti.

    cebinden haritayı çıkarttı. bize uzattı. haritayı aldık. incelemeye başladık.

    haritanın bazı bölümleri yoktu. ama anladığımız kadarıyla çok büyük bir yerdeydik.

    sonra haritada x işareti olan bir yer gördük. onların tarafındaydı.

    arif'e orayı gösterdik ve daha önce görüp görmediğini sorduk.

    evet gördüm, ama orası şarap mahzeni. oraya gidemeyiz.
    ···
  9. 9.
    +7
    yiğit: ne demek gidemeyiz?

    arif: demek bilmiyorsunuz.. bakın siz sanırım burada yenisiniz. ben uzun zamandır buradayım. belki 2 hafta olmuştur, zaman kavramımı kaybedeli çok oldu. sizler burada gördüğüm ilk insanlar değilsiniz. kimle konuşsam şarap mahzeninden uzak dur diyor. söylentilere göre orada birşey var. yani birşeyin insanları avladığı söyleniliyor.

    ben:
    saçmalık.

    arif:
    oraya giden ve şahit olan insanlarla konuştum. aşağıdaki çocuk hamit de bunlardan biri. mahzene inmemiş ama arkadaşları inmiş. hiçbiri geri dönmemiş. söylentiye göre oraya giden insanlar paramparça insanlar görmüşler. insan tarafından yapılamayacak izler. hayvan izleri gibi.

    yiğit:
    bak gibiğin teki bizi kaçırdı ve odalara koydu. bu kadar. gerisi palavra.

    arif:
    bilemiyorum belki de bir aslan veya benzeri bir hayvandır. bunca insanı kaçırabilen bir aslanı da kaçırabilir öyle değil mi?

    beraber aşağı indik. hamitle tanıştık. iyi bir çocuğa benziyordu. kötü nihetli biri değil gibiydi. mahzeni sordum.

    orada bir makine var. ve birşey insanların o makineye zarar vermemesi için orayı koruyor. yani benim duyduğum kadarıyla.. şey.. emre, beni daha önce görmemiştin değil mi?

    ben:
    hayır, niye ki?

    hamit:
    yok bişey, tanıdık geldin sadece.''

    hamitle ve arifle bizim tarafa indik kızlarla ve alple tanıştılar.

    yemek masasının etrafına oturdu herkes. 7 kişiydik. 5 erkek 2 kız. arif yiğit ben alp hamit elif dila. elifin ağlamaları azalmıştı. herkes biraz daha sakinleşmeye ve mantıklı düşünmeye başladı.

    sohbet ettik. normalde yaptığımız işleri, okuduğumuz bölümleri anlatmaya başladık. herkes birbirini daha iyi tanıdı.

    haritayı okuduk topluca. şarap mahzenine inilmemesi konusunda uyarıyordu. oraya izinsiz gidenin ölüceği yazıyordu. orada bir 'avcı' olduğu yazıyordu.

    ve yine mahzende bulunan 'fareler için yapılmış bir makina'dan bahsediyordu.
    ···
    1. 1.
      +2
      Bu hikaye gavurların yaptığı Dylan Obrienin oynadığı labirent filmine çok benzemiyomu ?
      ···
    2. 2.
      0
      labirent mi kanka temmuzda 2 si çıkıcak çok güzeldi :D benziyor bu arada :D
      ···
  10. 10.
    +8
    zaman kavramı konusunda emin değilim fakat aşağı yukarı 4-5 gün boyunca hiçbişey olmadı. bişeyler yapmak istiyorduk ama yapıcak bişeyimiz yoktu. kameralara seslenmeye çalıştık ama hiçbir cevap alamadık. balyozla duvarları delmeye çalıştık ama çok kalındı duvarlar. yukarıdaki delinen 2 duvar delinmesi için özellikle yapılmışlardı. ama diğer duvarlar hasar almıyordu. şarap mahzeni ise hamitle arifin bulunduğu taraftaydı. ama aşağı inmeye korkuyorduk. bi süre daha orada beklemeye karar verdik.

    herkes birbiriyle konuşarak vakit geçiriyordu. elifle sürekli gözgöze geliyorduk. çok canayakın bi kızdı. üzerimizdeki soğuk ve korku dolu hava kalkmıştı. ara sıra espri filan bile yapılıyordu. elifin gülüşü çok güzeldi. hele ki gözleri ağlamaktan kıpkırmızıyken gülünce daha da tatlı oluyordu.

    yiğitle beraber hamitle arifi bulduğumuz taraftaki odalara bakmaya, o odaları araştırmaya başladık. haritaya bakarak ilerliyorduk. mahzene iniş yerinde bir kapı ve merdiven vardı. orayı açmadık. toprak yerli bi oda vardı. yerler tamamen topraktı. bir de kürek vardı. kazmayı denedik ama hiçbişey bulamadık.

    birden hoparlörden ses gelmeye başladı. tüm hoparlörlerden geliyordu. herkes duyabiliyordu.

    aynı alaycı ses tonuyla:

    tekrar hoşgeldiniz. toplanmaya başlamışsınız sonunda. yemek masasının etrafına toplanın hepiniz. söyleyeceklerim var.
    ···
  11. 11.
    +6 -2
    yiğit'in sinirden çılgına dönmüş olduğunu gözlerinden görebiliyordum. ama bişey diyemedi. o'nun kontrolündeydik sonuçta.

    hepimiz uzun masanın etrafına oturduk. masada 3 kişilik boşluk vardı.

    ses: bir misafiriniz olacak. başlamadan önce onu bekleyeceğiz. sakın yerinizden kalkmayın.

    uzaktan bir kızın ağlama sesleri gelmeye başladı. ayak sesleri duyduk. sonra odaya çok küçük bir kız girdi. bizi görünce utanmış gibi oldu. çok korkuyordu. gözleri ağlamaktan kızarmıştı. siyah uzun saçları vardı.

    arif:sen ne aşağılık bi herifsin küçücük kız bu.

    arif bağırınca kız korkmuş gibi oldu. hemen küçük kızı sakinleştirmeye çalıştım.

    ben:şşş. adın ne senin? kaç yaşındasın?

    kız ağlamaklı bir sesle: altı. boğazında düğüm varmışçasına yutkundu. ismim asu.

    altı yaşındaki bi kıza nasıl bunu yaşatabilirler.

    yiğit: bişey hatırlıyor musun?

    kız hamite doğru baktı. ve dedi ki:

    hamit abi çok kötü biri.
    ···
  12. 12.
    +5 -1
    hamit: ben- ben bu kızı ilk defa görüyorum.

    yiğit ayağa kalktı. kızı dışarı çıkarın dedi. kızı elif dışarı çıkardı. gel tanışalım ablacım dedi kapıyı kapattı.

    yiğit hamite çok sert bir yumruk attı.

    hamit: ben.. ben yemin ediyorum bu kızı tanımıyorum.

    yiğit yalan söyleme huur çocuğu! diyerek bir yumruk daha attı. hamitin ağzı kan içinde kalmıştı. alpla arif yiğite engel olmaya çalıştı. ben yaptıklarına onay verircesine dışarı çıktım. elif küçük kızı kucağına almış, kulaklarını kapamıştı. küçük kız ağlıyordu.

    içeriden sesler duyuyorduk. seni öldürürüm konuşmazsan. herşeyi anlatıcaksın.

    hoparlörden ses gelmeye başladı:

    herkes otursun masanın etrafına. asucum sen dahil.

    8 kişi masanın etrafına oturduk. hamitin ağzı yüzü kan içindeydi.

    ses:asucum ayağa kalkar mısın. masanın sol tarafındaki dolabı aç. bir kutu göreceksin. kutuyu masanın üzerine getir. hamitin önüne koy.

    küçücük kız korkuyordu. ayağa kalkmadı onun yerine ağlamaya başladı.

    ses: dila sen getir o zaman. hamitin önüne koy.

    dila tedirgin bi şekilde bize baktı, sonra ayağa kalktı. kutuyu hamit'in önüne koydu.

    ses: hamit kutuyu aç.

    hamit kutuyu açtı. hepimiz korkuyla kutuya bakıyorduk.

    kutuda bir silah vardı.
    ···
  13. 13.
    +5
    silah 9mm lik bir altıpatlar kurusıkıydı. hamit mermilere baktı. yüzünden kan geliyordu. içerisinde sadece iki tane mermi vardı.

    ses: şimdi içlerinden birini öldürmeni istiyorum. 10 dakika içinde öldürmezsen hepiniz öleceksiniz.

    içeride bi anda telaş havası oluştu. herkes çok korkuyordu. en çok korkan ise hamitin yüzünü kan içerisinde bırakan yiğitti. yiğit bizim liderimiz gibiydi. kararları genelde o veriyordu.

    hamit silaha baktı ve dedi ki:

    ben böyle bişey yapamam.

    ses: yapmazsan hepiniz ölürsünüz. seçim sizin. 10 dakika başladı.

    asu durmadan ağlıyordu. bu yaşında bunları yaşaması çok kötü birşeydi.

    asuyu dışarı çıkar elif. bunları görmemeli. dedim.

    elif asuyu dışarı çıkardı. onlar dışarıdaki odada bekliyorlardı. biz de ne yapıcağımızı tartışıyorduk.

    yiğit: benim bir ailem var. onları tekrar görmek istiyorum.

    dila: hepimizin ailesi var.

    arif: erkekler arasında kura çekelim.

    herkes birbirine baktı. bu fikir her ne kadar saçma gözükse de başka çaremiz yok gibiydi.

    yiğit: benim hamile bir karım var. bir çocuğum olucak. beni kuraya dahil etmeyin.

    alp: herkes kuraya dahil olucak. sadece erkekler. kaçmak yok.

    hamit burnunu kan içinde bırakan yiğite nefretle bakıyordu. ama kura olayını o da kabul etti. ben de kabul ettim.

    odalardan birinde bulduğumuz kitabın sayfalarını kopardık. yine farklı bir odada bulduğumuz bir kalemle isimlerimizi yazıp kurayı hazırladık.

    rastgele bir kağıt seçtik. kağıdı açtık.

    kurada alp çıktı.
    ···
  14. 14.
    +5
    kura sonucunu görünce alp'in gözleri korkuyla doldu. kura yapalım fikrini ortaya atan cesur gözüken çocuktan eser kalmamıştı. ama her ne kadar sesi titrese de farkettirmemeye çalışıyordu. erkek gibi davranmaya çalıştı.

    çabuk yap. hissetmek istemiyorum. ama bana söz verin. bu huur çocuğundan bunun acısını çıkarın.

    yiğit: böyle olmak zorunda değil. başka bir yolu olmalı.

    alp: başka bir yolu filan yok. yap işte. daha çok acı çektirme bana.

    alp benim buradaki ilk tanıştığım kişiydi. ayrıca çok da iyi anlaşmıştık. ona bişey olmasını istemiyordum.

    ben: yapma. bak adamla konuşabiliriz farklı şekilde anlaşa...

    sözümü mermi sesi böldü.

    hamit hızlıca silahı alp'e doğru doğrultup tetiğe basmıştı.
    ···
  15. 15.
    +4
    mermi alp'in kafatasını delip geçti. alp'in beyin parçaları etrafa savruldu. arka tarafındaki duvar kan ve beyin parçalarıyla doldu. mermi kafatasının ön taraftan girip arka taraftan çıktı ve duvarda bir iz bıraktı.

    yiğit hamit'in yakasına yapıştı.

    ne yaptığını sanıyorsun sen huur çocuğu? bir yumruk daha attı. ''alp'in son sözünü söylemesine bile izin vermedin. kelime i şehadet getirmek isterdi belki. yukarıdan sizi bağladıkları ipleri getirin. bu adam gerçekten kötü biri.

    hamit:
    acı çekmesini istemedim.''

    yukarıdan ipi getirdim. çıkarken elifle asuyu gördüm. silah sesini duymuşlardı ve korkuyorlardı. asunun kulağını kapamıştı elif. asu ağlıyor, elif ise küçük kıza güçlü görünmek için ağlamamaya çalışıyor ama gözleri dolmuştu. elif'in kulağına eğilip hamit alpi vurdu. dedim.

    hamit'in elini ayağını bir sandalyeye bağladık. yiğit beni bununla yalnız bırakın. onu zorla konuşturacağım.

    asunun gözlerini kapadık. erkekler alpin cesetini topraklı odaya zütürdü. oradaki kürekle cesedi gömdük. arkasından çok ağladım. burada tanışmama rağmen çok iyi tanımıştım onu.

    aradan bir gün kadar olaysız geçti. bir gün boyunca konuşturmaya çalışmıştı hamit'i ama hiçbişey söylemiyordu. hamite işkence yapıyordu konuşturmak için. hamit işkenceden bitkin gözüküyordu. o odaya yiğit dışında kimse girmiyordu. yemeğini veriyorduk sadece.

    asuya hamit niye kötü biri dediğimizde ise cevap alamıyorduk. korkuyordu.

    bir günün sonunda yiğit artık çıldırmıştı. konuşmazsan yemin ederim kafana sıkarım son mermiyi diye silahı kafasına dayadı hamitin. sesi duyup odaya girdim. yiğitin gözü dönmüştü.

    engellemeye çalıştım. yiğit bana sen karışma dedi. ya anlatırsın ya da kafana sıkarım. bu son uyarım.

    hamit: tamam. anlatıcağım. yeter. sonra bana baktı ve dedi ki: ama emre dışarı çıksın. yalnız konuşalım.
    ···
    1. 1.
      0
      Amk kuru sıkıyla adamın kafası nasıl parçalandı bunu devamında bir yere bağlamazsan giberim herşey alpin oyunu falan çıksın gibtirme kendini
      ···
    2. 2.
      0
      Kurusıkı silah nasıl adam öldürüyo panpa? Onun dışında tutarlı ve güzel bi hikaye
      ···
  16. 16.
    +3 -1
    elif kütüphane odasındaydı. hamitle yiğit işkence yapılan odadaydı. diğerleri ise yemek masasının ordaydı. elifin yanına gittim. odada bir büyük bir kütüphane vardı. kitap doluydu her yer. içeride bir de yatak vardı. elif yatakta oturarak bir kitabı okuyordu. yanına oturdum.

    okuduğu kitap rusçaydı. aslında kitaplıktaki kitapların büyük bir çoğunluğu rusçaydı. geri kalanlar da türkçe, ingilizce ve almancaydı.

    rusça bildiğini bilmiyordum.

    elif gülümseyerek: bilmiyorum zaten. öyle inceliyordum sadece.

    şu an düşününce biraz tuhaf bir durumdu. odadaki yatağın varlığının ikimiz de farkındaydık.

    biraz sohbet ettik.
    sen iyi birisin sana güveniyorumdedi bana. ben de ona güveniyordum.

    bana sözün var unutma. kurtarıcaksın beni buradan.dedi ve gülümsedi.söz sözdür.dedim.

    elif:
    şaka yapıyorum çocuk değilim ben. beni sakinleştirmek için söylediğinin farkındayım.

    ben:
    inan bana elimden geleni yapıcağım.''

    içeriden gelen bağırma sesiyle sohbetimiz yarıda bölündü.

    yiğit: SAÇMALIK. bu saçmalıklara inanmamı mı bekliyorsun.

    herkes bi anda o odaya toplandı. hamit kan içindeydi. her zamankinden kötüydü. yüzü morarmıştı.

    yiğit: bizi tanıdığını söylüyor. hepimiz daha önceden tanışmışız ama hatırlamıyormuşuz. bizle dalga geçiyor resmen.
    ···
    1. 1.
      0
      Pampa kutuphanede yatak varsa bunlar masayi birlestirip niye yattilar amk yanlis anlama hikayen sariyo pnpa
      ···
    2. 2.
      +3
      Yatak var gibiş yok eksiiii
      ···
    3. 3.
      0
      Dangan Ronpa seziyorum panpa.
      ···
    4. diğerleri 1
  17. 17.
    +4
    hamit: işte bu yüzden anlatmadım. çünkü bana inanmıyacaktınız. küçük kız hatırlıyor. ama siz hatırlamıyorsunuz. bakın daha önce farklı insanlarla mahzene indim. hepsi öldü. bi tek ben hayatta kaldım.

    arif: sen... sen mahzene mi indin?

    hamit: evet

    arif: yalan söylüyor. bana mahzene inen kimse geri dönmedi demişti.

    hamit: çünkü bana inanmayacaktın. bakın mahzendeki 'varlığı' ben görmedim. ama mahzende tuhaf şeyler var. hayal bile edemeyeceğiniz şeyler. bakın neden hatırlamadığınızı anlamıyorum. ama daha önce yine burda tanışmıştık. tekrar karşılaştığımızda bi anda beni hatırlamamaya başladınız. hatta emreye beni hatırlayıp hatırlamadığını sordum ve hatırlamıyorum dedi. ben de bişeylerin tuhaf olduğunu farkettim ama böyle devam ettim.

    yiğit: bu adam deli. bağlı kalsın. bize zarar verebilir.

    dila: belki de burda yaşadıklarından sonra aklını oynatmıştır. burda yaşananları atlatmak kolay değil.

    hamiti bağladık.

    biraz dinlenmemiz gerekiyordu. biraz uyuduk. herkes sırayla nöbet tutuyordu. geri kalanlar uyurken birisi nöbetteydi. ne kadar uyuduk bilmiyorum. ama yeterince dinlendik.

    uyanmaya başlamıştım. gözümü açtım.

    elif: günaydın.

    ben: günaydın elif. gerçi sabah mı onu bile bilmiyoruz.

    gülümsedi.

    masanın üstünde silahı gördüm. içinde hala bir mermi vardı. silahı bir dolaba sakladım. göz üstünde olmamalıydı.

    aradan biraz zaman geçmişti. ağlamalar, sinir krizleri azalmıştı. herkes daha çok sakinleşmeye başlamıştı. ne yapılıcağını konuşuyorduk.

    mahzene inme fikri vardı. ama herkes söylentilerden dolayı korkuyordu.
    ···
    1. 1.
      -1
      Ayrac xd
      ···
  18. 18.
    +3
    yiğit iyice sinir krizleri geçirmeye başladı. alp'in ölümünü kaldıramıyordu. iyice çıldırmıştı. bir sandalye aldı eline. ve tüm kameraları tek tek kırdı. bu huur çocuğunun bizi izlemesine izin vermeyeceğim. diye bağırıyordu.

    hoparlörden ses geldi:

    kameraları kırınca sizi göremeyeceğimizi mi sanıyorsun. biz her yerdeyiz.

    yiğit silahı aldı ve hamit'in kafasına dayadı.

    hamiti vurduktan sonra da bizi görebilecek misin? yoksa bizle tek iletişimin hamit mi kaldı?

    hoparlör: hamiti vur ve elinle bir sayı yap. bakalım kaç olduğunu bulabilecek miyim?

    bir sessizlik oldu. bu bir blöfse bile çok iyi bir blöftü. siniri yine de geçmemişti.

    yiğit silahı hamite doğrulttu: gibtiğimin şarap mahzeninde ne var?

    hamit: ben de kağıtta yazdığı kadarını biliyorum. bir avcı ve fareler için bir makine. ben.. ben kötü biri değilim. ben de sizin gibi kaçırıldım, bana onunla birlikteymişim gibi davranmayı kesin artık.

    yiğit: bunlarla hiçbirimizi kandıramazsın.

    yiğiti sakinleştirdik. hamiti bağlı bırakmaya karar verdik.

    elif asuya şarkılar söylüyor küçük kızı sakinleştirmeye çalışıyordu.

    böyle böyle günler geçti. konserve yemek yiyorduk hergün. hamit de sandalyesinde sürekli bağlı şekilde duruyordu. ona da konserve yediriyorlardı.

    birgün yiğit dayanamadı:

    ben mahzene iniyorum.
    ···
  19. 19.
    +3
    mahzen denildiğinde şöyle hayal ediyordum: avcı dedikleri bir hayvan, aslan gibi bir hayvan. insanlar mahzene inmesin diye korkutmak için oraya koyulmuş. ve makine dedikleri bir işkence makinesi insanlara işkence yapılması için yapılmış bir makine.

    ne kadar da yanılmışım...

    yiğit mahzene iniyorum dediğinde hamit çıldırdı: oraya inersen sadece kendini değil buradaki herkesi öldürürsün. orası cehennem.

    biz de korkuyorduk. mahzen hakkında çok şey duymuştuk.

    yiğit: bunların hepsi hurafe. bizi korkutmak için söylenmiş şeyler. burda beklersek zaten öleceğiz. bişeyler yapmalıyız. o yüzden ben iniyorum. isteyen gelir, isteyen kalır.

    oylama yaptık. kimse inmek istemedi. yiğit tek başınaydı. inerim ben tek başıma kimseye ihtiyacım yok. dedi.

    mahzene inilen kapının oraya kadar gitti. peşinden gittik. önceden saklamış olduğum silahı alıp yiğite verdim. ihtiyacın olabilir dedim. içinde son bir mermi kalmıştı.

    hamit'in bağırmaları duyuluyordu. oraya gitmesine izin vermeyin. gerekirse vurun durdurun. lütfen beni dinleyin.

    ama yiğit inatçıydı. silahı almadı. ihtiyacım yok sizde kalsın. diyerek şarap mahzenine inen kapıyı açtı. aşağıya doğru paslı bir merdiven vardı. uzun bir merdivendi ve aşağısı gözükmüyordu.

    bikaç adım attı, bize dönerek:

    kendinize iyi bakın.

    dedi. ve kapıyı kapattı.
    ···
  20. 20.
    +1
    kurusıkı nasıl öldürdü diyenler için açıklıyorum. kurusıkıdan bozma gövdesi tamamen değiştirilmiş 9mm bir magnumdan bahsediyoruz. hamit, alp'in kafasına çok yakın mesefaden silahı ateş edince sonuç bu oldu. gördüklerimi anlatıyorum.

    biraz ara verdim, akşam olsun devam ederim.
    ···
    1. 1.
      0
      Panpa akşam oldu saat ver ne zaman başlıcan ona göre gelelim
      ···
    2. 2.
      0
      ozaman bir de şunu açıkla kapı yokken kapıyı nasıl kapadı yiğit?
      ···