1. 1.
    +25 -6
    geceleri evden çıktığını duyuyorum. söverek çarpıyor kapıyı, belli istemiyor bu işi yapmayı. kim ister ki. eve giren çıkan pek belli değil. huzur denen bir şey yok kadında, çoğu zaman sesini ilk defa duyduğum insanlarla tartışıyor. fakat tartışmalar hep çarpılan kapı sesiyle sonlanıyor. bir keresinde sabah ekmek almaya giderken gördüm, işten geliyordu galiba. makyajı akmış, saçı başı dağılmış haldeydi. çirkin değildi belki ama mutsuzluğu okunuyordu yüzünden. günaydın dedim, geç algıladı galiba şöyle bir el etti. ama esas olarak ilk defa geçen hafta görüştük.

    http://inci.sozlukspot.co...%20oftaki%20mayali%20okcu
    ···
  2. 2.
    +7 -1
    bu sene tatilim kısa olduğu için memlekete gitmedim. evde boş boş oturuyorum, arkadaş desen yok zaten. öğlen saat iki gibi kapı çalınca bir işkillendim, zilin sesini bile unutmuşum zaten. açmayacaktım ilk başta, kapı önündeki huzursuz kıpırtıyı hissedince meraklandım açıkçası. kalktım açtım, karşıdaki kadın. o bir ara gördüğüm gibi çirkin değil, yüzü temiz ama belli ki hayat yıpratmış. 38 yaşında diye tahmin ettim, yaş tahmin etme konusunda üstün bir yeteneğim var. bir şey isteyecekmiş gibi baktı yüzüme ve söze başladı.
    ···
  3. 3.
    +7 -1
    konuşurken bir yandan da evin içini süzüyordu, davet etmem gerekip gerekmediği konusunda arada kaldım. pislikten falan utandığımdan değil ama kadın belki yanlış anlar diye düşündüm. birisiyle diyalog halindeyken sürekli karşıdakinin ne düşündüğünü kestirmeye çalışırım, nefes almak gibi bir şey artık bu bende, eh tabi karşıdaki bir hayat kadını olunca pek başarılı olduğum söylenemez. lafı evirip çeviriyordu, en sonunda müsaitsen bir şey soracağım dedi. davet edilmek mi istediğinden emin olamadığım halde kenara çekilip elimle buyur ettim.
    ···
  4. 4.
    +7 -1
    ne isteyeceğini düşünmeye başladım salondaki tekli koltuğa kurulurken. elektrikten, tesisattan falan anlamam hiç öyle bir şeyse, yani açıkçası günlük hayata dair hiçbir şeyden anlamam. belki bilgisayarına oyun falan kuramadı, crack lazım diye düşündüm, güldüm kendimce. karşımdaki insan her ne kadar bir kesim tarafından aşağılık olarak nitelendirilse de hayatla ciddi bir güreş halindeydi, ben ise sefilliğin doruklarında, gerçek dünyadan kopuk zavallının biriydim. etrafı iyice süzüp belleğine yerleştirdikten sonra esas meseleyi anlatmaya başladı.
    ···
  5. 5.
    +6 -2
    - bana bir erkek lazım.

    bilmiyorum böyle bir cümle size ne ifade eder, fakat eminim sizle aynı şeyi düşündük. değil ergenlikten çıkmak neredeyse ergenliği gerisingeri tepip çocukluğa yol alacak olan ben elbette ciksi düşündüm. kıpırdandım şöyle bir yerimde. kadın da yanlış anlaşılacağını bile bile tek cümleyle kesti sanki sözü, hani bir evet cevabı koparıp esas olayı sonrasında mı anlatmayı planladı bilemiyorum ama sessizliğimi korudum, devam etti.
    ···
  6. 6.
    +3 -2
    - bizim piyasada yalnız olmuyor, yanında bir adam olması lazım. birkaç gün yanımda görün, hiçbir şey yapmana gerek yok.

    boş boş baktım suratına. yani değil bir huurya fedailik etmek - ki doğru kelime bu mu ondan bile emin değilim -, yaklaşık üç aydır özel bir durum için dışarı çıkmamıştım. şaşkınlıktan bir çay koyayım, diye mırıldanıp mutfağa gittim, ketılın düğmesine bastım. içinde su yoktu, kafam kadar boştu o an anlayacağınız. kaynattım suyu, doldurdum bardaklara zütürdüm içeri. masanın üstündeki kitaplara bakıyordu o da o sırada.
    ···
  7. 7.
    +3 -1
    - okuyorsun ha?

    konu her ne kadar değişse de eninde sonunda bir cevap vermem gerekecekti. başımı sallayıp bardağı uzattım. kulpundan tutması için ucundan tutuyordum bardağı, elim yandı hafifçe. fark edip güldü. ilk defa güldüğünü görüyordum. güzeldi, itiraf etmem gerekir. dişleri düzgündü, göz kenarları kırışmış olsa da gözlerinin güzelliği kapatıyordu bu kusuru. üstündeki elbiseye ilk defa dikkat ettim o anda, tek parça pazar malı dizine kadar inen pazar malı bir elbiseydi. lafa başlamam gerektiğini fark edip boğazımı temizledim.
    ···
  8. 8.
    +4 -2
    - bakın,...

    tekrar temizledim boğazımı. uzun zamandır konuşmuyordum, sesimin yükseliğini ve tonunu ayarlamakta güçlük çekiyordum. açıkçası vereceğim cevap hala belli değildi, bir yanım bu sefil hayatıma ara verip maceraya atılmak istiyordu, öte yanım ise durağanlığımı koruyup ölene kadar bu düzeni bozmamak. bu tip durumlarda deli olan taraf hep kazanıyor galiba, en azından bende öyle oldu. hoş, öyle olmasa bu olayı size anlatmam ne kadar gerekli olurdu bilemiyorum. devam ettim lafa.
    ···
  9. 9.
    +5 -1
    - bakın, dediğiniz işi yapacak durumda değili...
    - bir şey yapmacaksın ki, yanımda duracaksın.

    bir eliyle koltuğun kenarına vurarak yan kısmını vurguladı. iyi, güzeldi, anlıyordum da...

    - anlıyorum ama bilmediğim bir ortam...

    hangi ortamı bilirdim ki...

    - ... tanımadığım insanlar...

    kaç tanıdığım vardı sahiden?

    -... bir pot kırıp sizi zor durumda bırakabilirim...

    bu konuda yalan söylüyordum, çünkü pot kırmak için konuşmak gerekir.
    ···
  10. 10.
    +6 -1
    istiyordum bu işi içten içe, ortamdaki esas huur bendim, naza çekiyordum işte kendimi. uzun süredir ilk defa kaynamıştı kanım, şimdiden çıktığımızda olabilecek olaylar üstüne hayal kurmaya başlamıştım. kötü adamlar bize bulaşıyordu, ben hepsini def edip esas kızı kurtarıyordum ve mutlu son...

    - bak tekrar söylüyorum sadece yanımda duracaksın. sana para da veririm.

    ciddi anlamda ilgilenmiyordum parayla. esasında tek ilgilendiğim tek, ilgiydi. her gün sana gelirim, muhabbet ederiz dese inanın huurluk bile yapabilirdim onun yerine.
    ···
  11. 11.
    +4 -1
    başımı sallayarak onayladım en sonunda. gözlerini kocaman kocaman açtı, ciddi mi dercesine. gözlerimi kapatarak kuvvetlendirdim sessiz cevabımı. hızla üzerime atılarak sarıldı bana, şampuan kokan saçları ağzıma, gözüme doldu hep. o sırada o hem hiç olmayan sevgilimdi, hep küçük yaşta kaybettiğim kızkardeşimdi, hem de memleketteki anamdı... bilmiyorum karışık bir duygu işte. ilk defa bir kadını bu kadar mutlu ediyordum belki de, inanın mükemmel bir duygu. hızla kendisi geriye çekti, yeni bir oyuncak almış çocuk gibi kıpır kıpırdı.

    - güzel bu gece çıkıyoruz öyleyse, yarım saat sonra çıkalım da sana üst baş alalım.

    bu gece mi?
    ···
  12. 12.
    +7 -1
    üstümdeki ölü toprağı git gide kalkıyordu, onun enerjisi bana da geçmişti. bu gece olması bir yandan da iyiydi, eğer yarın olsa üzerinde fazlaca düşünüp vazgeçebilirdim. zaten şu ana kadar bir tak olamayışımın sebebi de fazla düşünmek, neye elimi atsam, üzerine düşünürken kötü yanlarını bulup vazgeçerdim. bu kadın bendeki bu huyu yıkmıştı işte, her şey doğaçlama ve spontaneydi. düşünmeye vakit yoktu, öyle ki yarım saat bu saçmalıklar üzerine düşünürken tükenmişti bile. kotumu tişörtümü geçirip attım kendimi kapının önüne. çıkmamıştı daha, internetteki hikayelerden bildiğim kadarıyla bekletirdi kadınlar.

    olsun, beklemesi bile güzeldi.
    ···
  13. 13.
    +5 -1
    beş dakika sonra açıldı kapı, kendisinden önce hafif bir parfüm kokusu geldi. garip bir şekilde güzel giyinmişti, ne bileyim insan hayat kadınlarını hep hoyrat, kaba düşünür ama değildi öyle. elinde ufak bir çanta, açık mavi bir bluz ve kot kapri. dışardan gören birisi muhtemelen anne ve oğulu alışverişe çıkmış sanardı.

    - bekletmedim değil mi?

    biliyorsun işte beklettiğini kahpe diye sırıttım kendimce. sonra da utandım kendimden, bu fazla heyecana kaptırırsam kendimi benim gibi bir asosyal için fena olurdu. doğaya ilk defa salınan bir insan yavrusu gibi olacaktım ne de olsa, tehlikelerden pek de haberdar değildim...
    ···
  14. 14.
    +3 -1
    şehrin daha önce hiç gitmediğim bir tarafına gittik. kaçak mallar satılıyordu burda anladığım kadarıyla. zeynep, adı buydu, belli ki alışıktı buraya, dükkanların neredeyse hepsine selam veriyordu. bir tanesinin önünde durdu.

    - naber lan hüso?
    - iyidir abla, buyur. velet kim?

    velet mi? velet olmuştum herifin gözünde. değil ağzımı açıp kendimi savunmak, şaşkınlıktan utanamadım bile.

    - o velet dediğin... neyse. kardeşimize güzel bi şekil yap çıkacağız bu gece.

    şekil?
    ···
  15. 15.
    +2 -1
    anlamadığım bir dilden konuşuyorlardı, fakat birbirlerini gayet iyi anlıyorlardı. hüso denen herif talimatı anladığını belirtircesine elini göğsüne atıp büküldü, sonra beni dükkanın iç taraflarına çekip rafları karıştırmaya başladı.

    - nerden buldu bu seni?
    - komşu oluruz abi.
    - haa iyi. fazla kaptırma kendini, belli tecrübesizsin.

    başımı eğdim. hiç girmeseydim diye düşünürken gülümsedi hüso, çürük dişlerini göstermekten çekinmiyordu.

    - tecrübesizsin ama tecrübe de ancak iş yaparak kazanılır aslanım.

    attığı kahkaha dükkanın içinde yankılandı. haklıydı tabi...
    ···
  16. 16.
    +4 -1
    galiba bu işi yapan adamların resmi kıyafeti şu, beyaz gömlek, siyah ceket pantolon, yumurta topuk. üniformamı giyip aynada kendime bakıyordum, kafayla gövde ayrı telden çalıyordu. üst taraf harry potter, alt taraf kurtlar vadisi.

    - gözlükle olmaz yalnız, bir de tıraş olacaksın.

    doğru diyordu hüso abi. ısınmıştım hafiften, zeynep dışarda sigarasını bitirmiş içeri gelmişti o sıra.

    - hüso sen bi tıraşa zütürüver yeğeni.
    - tabi abla.
    - güzel bi şeyler yapın işe anlarsın sen.
    ···
  17. 17.
    +11 -1
    bir sokak aşağıdaki dükkana vardık, berberle hüso bi sarıldılar birbirine. çocukluğumu geçirdiğim mahallenin sıcaklığı vardı sanki burda, dedemin beni getirdiği berber dükkanından ne farkı vardı sahi buranın?

    - çocuk kim?
    - abi o iş karışık da, güzel bi şeyler yap akşam çıkacak.
    - lan bunun nesine ne yapayım ben.

    ikinci kahkaha tufanı da burda patladı. gülmelerine dediğim yoktu da sürekli muhabbete meze yapılmam dokunmaya başlamıştı.

    - geç otur.

    şöyle bir baktı aynada bana, san andreas'taki berber gibi girişti bir anda saçlara.
    ···
  18. 18.
    +5 -1
    - çay may içer misin hüso?
    - yok abi sağ olasın.

    gözlük çıktığı için sıfatımı net olarak göremesem de berberin dikkatten kısılmış gözleri dibimdeydi. hırsla kesiyordu adam, sanki yılların hıncını alıyordu benden, bir o yana bir bu yana çekiştiriyordu. saç bittikten sonra sıra sakala geldi, gittiğim tüm berberler ters sırada yapsa da kesimi adamda bi cinslik vardı işte. bıyığı uzun, sakalı kısa bıraktı, kaşa da iki çizik attı, şevkle izledi eserini.

    - oldu lan hüso. valla oldu.

    üçümüz birlikte heykeltıraşın eserine bakıyorduk. ne farkı vardı bu adamın mikelanj'dan? bilmiyordum, bir an önce gözlüklerimi takıp kendimi tam olarak görmeliydim.
    ···
  19. 19.
    +5
    gözlükleri taktım takmasına, o görüntünün netleştiği an var ya takarken, orda kalakaldım. elimde olmadan dikleştim şöyle bir, lan dedim iki saat önce neydin, şimdi neysin, hep beklediğin, hani hiçbir tak yapmadan, hiçbir emek harcamadan gelsin istediğin değişim bu mu lan acaba? bu mu lan senin mucizen? hz. muhafazid'in mirac'ı, isa'nın dirilmesi, musa'nın denizi yarmasından ne farkı vardı lan bu olayın? ben orda kasım kasılırken hüso omzumdan tutup çektiği gibi uyandırdı beni rüyamdan.

    - çok havaya girme, piyasada hızlı çıkan sert çakılır yere. ağır ol.

    hayatımın dersini almışım gibi salladım başımı. gibimde bile değildi oysa.
    ···
  20. 20.
    +4 -1
    - hazır mısın zeynep abla?

    ses tonumu tanıyamadım, tipime uygun olarak o da değişmişti kendince. kader tıpkı sefil yaşamımda olduğu gibi benden bağımsız planlar yapmaya devam ediyordu ama bir fark vardı, bu sefer ben müsade ediyordum. biliyordum ki karşıma ne çıkarsa yenecek güçteyim.

    şöyle bir baktı zeynep, sigarasını düşürdü yere. ağır adımlarla yaklaştı yanıma. elleriyle yanaklarımı sıkarak,

    - lan sen pekekent miydin önceki hayatında eşşoleşek

    dedikten sonra bu sefer benim de katıldığım üçüncü postayı patlattık. bu lafla zeynep'le aramızdaki ilişki bir üst boyuta çıkmıştı. belki kimse fark etmedi ama ben fark ettim.

    o an elimde olsa, muhtemelen buna müsade etmezdim.
    ···