1. 1.
    +25 -6
    geceleri evden çıktığını duyuyorum. söverek çarpıyor kapıyı, belli istemiyor bu işi yapmayı. kim ister ki. eve giren çıkan pek belli değil. huzur denen bir şey yok kadında, çoğu zaman sesini ilk defa duyduğum insanlarla tartışıyor. fakat tartışmalar hep çarpılan kapı sesiyle sonlanıyor. bir keresinde sabah ekmek almaya giderken gördüm, işten geliyordu galiba. makyajı akmış, saçı başı dağılmış haldeydi. çirkin değildi belki ama mutsuzluğu okunuyordu yüzünden. günaydın dedim, geç algıladı galiba şöyle bir el etti. ama esas olarak ilk defa geçen hafta görüştük.

    http://inci.sozlukspot.co...%20oftaki%20mayali%20okcu
    ···
  2. 2.
    +25 -3
    e şimdi karşı komşun gelip; karşı komşum bir huur çocuğu dese olur mu ?
    ···
  3. 3.
    +24 -1
    bornozuyla salona girdiği anda heyecanlandım. içimde baskın kalan duygularım adeta dışarıya çıkmak için can atıyordu.
    - kahve içer misin? diye sordu.
    heyecandan cevap veremedim.
    -kahve?!
    bir an kendime geldim ve olur abla dedim.
    abla demeyi kes artık diyerek bornozunu çıkardı. kocaman bir yannanı vardı.
    -ne ablası be dıbına kodumun tipsizi, abi diyeceksin!
    ···
  4. 4.
    +17 -6
    annenlerin karşısına taşınman iyi olmuş özler kadın seni
    ···
  5. 5.
    +15 -5
    o sırada komşum dükkana girdi,
    - baksana!
    ne olduğunu anlayamadan tokatı yedim yüzüme. hüso arkadan bana sarıldı ve çıkardı malafatı. pantolonum saniyeler içinde yere indi...
    ···
  6. 6.
    +17
    - bana bir böbrek lazım.
    ···
  7. 7.
    +11 -2
    Artık yapılacak son şey, zeynep’le konuşup içimde kalan son umut kıvılcımının üstüne su dökmekti. Bir şey değişmeyeceğini biliyordum elbette, ama bu güzel günlerin hoş bir finale layık olduğunu düşünüyordum.

    Kapıyı açtı. Uzun uzun baktım yüzüne. Öyle çeşitli hallerde görmüştüm ki yüzünü ve öylesine işlemişti ki içime her bir hali, ömrümün sonuna kadar onun tasvirini yaparak yaşayabilirdim. Tanrı katında günahlarım okunurken durun diyecektim, lütfen bu kısmı bana bırakın, sizlere ben anlatayım. öyle güzel anlatacaktım ki cinsiyetsiz melekler bile görmeden aşık olacaktı ona. Mahkeme böyle bir günah olamaz diyecekti, bu kadar güzel bir günah tanrı kanunlarına aykırı.

    Şu ana kadar gördüğüm en bakımlı haliyle karşımdaydı. Daha önce hiç sürmediği bir koku vardı üzerinde, ve belli ki özel günler için sakladığı bir kıyafet. Doğal gelmiyordu bana, belki de benim için olmadığından tüm bu hazırlıklar. şu anki yüz halini tasvir etmek istemezdim mahkemede ayrıca. Ne söylersen söyle ve çek git der gibiydi, 1984’teki gibi silinmiştim onun gözünde, artık yoktum ben ve benden bahsedilmesi yasaktı.

    - girebilir miyim?
    - fikri gelecek birazdan.
    - fazla kalmam.

    isteksizce çekildi kapının önünden. Sofra kurmuştu, özendiği belliydi.

    - evet ne istiyorsun?

    Şöyle bir düşündüm, cidden ne istiyorum lan ben?

    - bilmiyorum, seni görmek istedim.
    - tamam gördün işte, derken sabırsızca saatine bakıyordu.
    - yani ne olacak şimdi.

    Anlatılan ders aklına bir türlü girmeyen bir öğrenci gibiydim. Derin bir nefes aldı ve sabırla yanıma oturdu.

    - oğlum bak, sen sefil hayatından kurtulmak için bana tutundun ben de fikri’ye. şimdi ben senin elini bıraktım, ve sen aşağı yuvarlandın. Olay bu kadar basit.
    - peki, dedim, onca zaman el eleydik, hiç mi aramayacaksın elimin sıcaklığını?
    - eh, benim amacım iki elimle fikri’ye tutunmak.
    - ben ne olacağım?

    Umrunda değildim elbette fakat bunu sesli olarak dile getirmedi. Bitmişti her şey. Esasen haklıydı, benziyorduk ikimiz. Ben onun hayatına özeniyordum, o benimkine. ikimiz de bencildik, ben kendim için istiyordum onu, o ise kendi çıkarları için benle yapamazdı. Çok basit güdülerle hareket eden iki mürekkep balığı gibiydik.

    Yüzüne bakmadan çıktım, eve geçtim. Şöyle bir gözden geçirdim tüm bu olup bitenleri. Kendimi yokladım bir süre, hazır mıydım lağıma dönmeye? Kanlı kıyafetlerime baktım, yaralarıma. Hoşuma gidiyordu tüm bunlar.

    Başımdan geçenler hepimizin hikayesiydi aslında. Belki böyle büyük mucizelerle karşılaşmıyorduk fakat sürekli hayatımızı değiştirecek fırsatları geri tepip inimize geri dönmeyi tercih ediyorduk. işte orada duruyordu bilgisayarım, tuvalet kağıdım… yalan bir dünyaydı, hoş, gerçek dünyayla kısa süreli temasım da yalanlar üzerine kurulmuştu fakat düşününce eski sefil hayatımda yıllarca yaşayamayacağım tatları birkaç günde yaşamıştım.

    bu mucizeyi elimin tersiyle itip mezarıma mı girecektim, yoksa vahşi hayatta süregelen savaşa mı katılacaktım?

    Telefonumu çıkarıp fulya’yı aradım ve kaçta çıkacağımızı sordum.

    ---

    son
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +11 -1
    bir sokak aşağıdaki dükkana vardık, berberle hüso bi sarıldılar birbirine. çocukluğumu geçirdiğim mahallenin sıcaklığı vardı sanki burda, dedemin beni getirdiği berber dükkanından ne farkı vardı sahi buranın?

    - çocuk kim?
    - abi o iş karışık da, güzel bi şeyler yap akşam çıkacak.
    - lan bunun nesine ne yapayım ben.

    ikinci kahkaha tufanı da burda patladı. gülmelerine dediğim yoktu da sürekli muhabbete meze yapılmam dokunmaya başlamıştı.

    - geç otur.

    şöyle bir baktı aynada bana, san andreas'taki berber gibi girişti bir anda saçlara.
    ···
  9. 9.
    +9 -1
    kendimi bir anda yatakta tavanı izlerken buldum. son yarım saatim kayıptı, öpücüğü tekrar tekrar yaşamaktan ve düşünmekten beynim kaydetmeye değer görmemişti hiçbir duyu organımın verisini. o güne kadar sadece interaktif ferrelardaki kızları tavlamış olan ben, bir kadının, gerçek bir kadının öpücüğüne layık görülmüştüm.

    bir korku kapladı içimi o anda, zaten çocukken de ne zaman mutlu olsam aynısını yaşardım. bitecekti bu da. bir şekilde, öyle ya da böyle bitecekti. eski, sünepe hayatıma dönecektim. her gün megabaytlarca ferre indirecek, bir kere izlediğimi bir daha izlemeyecek kadar açgözlü bir eziğe dönüşecektim.

    bir yanda bu korkular, bir yanda öpücüğün verdiği mutluluk, çelişkilerin içinde uykuya daldım.
    ···
  10. 10.
    +10
    Zeynep, fikri ve dadaşları fark etmemişti ya da fark ettiğiyle ilgili bir şey söylemekten kaçınıyordu. Bu iki adam komşunun bahçesinden narenciye toplamak üzere gelmemişti buraya. Sigara ardına sigara yakıp bakışlarıyla vücudumda değmedik yer bırakmamışlardı. Bu sırada arabalar önümüzde duruyor fakat Zeynep hiçbirine yanaşmıyordu. Fulya ise bir kez gidip gelmiş, şu an ikinci arabayla pazarlık yapıyordu. Pazarlığı bitirip atladı arabaya, fikri’nin beklediği işaret de buydu sanki.

    - hayırlı geceler kardeşim.

    iki warrior bir asas partisi vardı karşımda. Ares’e ilk kaydolan ekipten olabilecek kadar eskilerdi, ben ise hatırlayabildiğim kadarıyla ronark’ta solucan kesmekle meşguldüm
    ···
  11. 11.
    +7 -2
    zilin çalmasıyla birlikte uyandım. zile öylesine alışmıştım ki bana bir serdar ortaç şarkısını çağrıştırmaya bile başlamıştı. hoş, bir serdar ortaç şarkısı çağrıştırmayan kapı zili imal edilebilir mi? serdar'ın bu önlemi aldığını düşünüyorum.

    - uyuyor musun lan daha, gel hadi kahvaltı hazır.

    zeynep'i görmemle birlikte bir anda dünkü olaylar silsilesi canlandı kafamda. evet, hepsi gerçekti. fakat zeynep, hani şu her sabah uyandığında hafızasını kaybeden kızın olduğu film vardı ya, işte oradaki gibi yine hiçbir şey olmamış gibi bambaşka bir karakterdeydi.

    - gel lan hadi biriyle tanıştıracağım seni.

    sabah kalkar kalkmaz bilgisayarı açtığım günler geldi aklıma, uzun zaman sonra ilk defa sabah kalktığımda kahvaltı yapacaktım. işin ilginç yanı, akşam değil sabah kalkmıştım bir de.
    ···
  12. 12.
    +7 -1
    bu sene tatilim kısa olduğu için memlekete gitmedim. evde boş boş oturuyorum, arkadaş desen yok zaten. öğlen saat iki gibi kapı çalınca bir işkillendim, zilin sesini bile unutmuşum zaten. açmayacaktım ilk başta, kapı önündeki huzursuz kıpırtıyı hissedince meraklandım açıkçası. kalktım açtım, karşıdaki kadın. o bir ara gördüğüm gibi çirkin değil, yüzü temiz ama belli ki hayat yıpratmış. 38 yaşında diye tahmin ettim, yaş tahmin etme konusunda üstün bir yeteneğim var. bir şey isteyecekmiş gibi baktı yüzüme ve söze başladı.
    ···
  13. 13.
    +7 -1
    konuşurken bir yandan da evin içini süzüyordu, davet etmem gerekip gerekmediği konusunda arada kaldım. pislikten falan utandığımdan değil ama kadın belki yanlış anlar diye düşündüm. birisiyle diyalog halindeyken sürekli karşıdakinin ne düşündüğünü kestirmeye çalışırım, nefes almak gibi bir şey artık bu bende, eh tabi karşıdaki bir hayat kadını olunca pek başarılı olduğum söylenemez. lafı evirip çeviriyordu, en sonunda müsaitsen bir şey soracağım dedi. davet edilmek mi istediğinden emin olamadığım halde kenara çekilip elimle buyur ettim.
    ···
  14. 14.
    +7 -1
    ne isteyeceğini düşünmeye başladım salondaki tekli koltuğa kurulurken. elektrikten, tesisattan falan anlamam hiç öyle bir şeyse, yani açıkçası günlük hayata dair hiçbir şeyden anlamam. belki bilgisayarına oyun falan kuramadı, crack lazım diye düşündüm, güldüm kendimce. karşımdaki insan her ne kadar bir kesim tarafından aşağılık olarak nitelendirilse de hayatla ciddi bir güreş halindeydi, ben ise sefilliğin doruklarında, gerçek dünyadan kopuk zavallının biriydim. etrafı iyice süzüp belleğine yerleştirdikten sonra esas meseleyi anlatmaya başladı.
    ···
  15. 15.
    +6 -2
    - bana bir erkek lazım.

    bilmiyorum böyle bir cümle size ne ifade eder, fakat eminim sizle aynı şeyi düşündük. değil ergenlikten çıkmak neredeyse ergenliği gerisingeri tepip çocukluğa yol alacak olan ben elbette ciksi düşündüm. kıpırdandım şöyle bir yerimde. kadın da yanlış anlaşılacağını bile bile tek cümleyle kesti sanki sözü, hani bir evet cevabı koparıp esas olayı sonrasında mı anlatmayı planladı bilemiyorum ama sessizliğimi korudum, devam etti.
    ···
  16. 16.
    +7 -1
    üstümdeki ölü toprağı git gide kalkıyordu, onun enerjisi bana da geçmişti. bu gece olması bir yandan da iyiydi, eğer yarın olsa üzerinde fazlaca düşünüp vazgeçebilirdim. zaten şu ana kadar bir tak olamayışımın sebebi de fazla düşünmek, neye elimi atsam, üzerine düşünürken kötü yanlarını bulup vazgeçerdim. bu kadın bendeki bu huyu yıkmıştı işte, her şey doğaçlama ve spontaneydi. düşünmeye vakit yoktu, öyle ki yarım saat bu saçmalıklar üzerine düşünürken tükenmişti bile. kotumu tişörtümü geçirip attım kendimi kapının önüne. çıkmamıştı daha, internetteki hikayelerden bildiğim kadarıyla bekletirdi kadınlar.

    olsun, beklemesi bile güzeldi.
    ···
  17. 17.
    +7 -1
    - ondan bir şey çıkmaz ya, diye eliyle sinek kovar gibi geçiştirdi zeynep.

    yine kıllandırmaya başlamıştı.

    - adam gayet ciddi konuştu ama.
    - bu işlerin raconu böyle, blöf işte bildiğin. adam oltayı atar, takılırsan ne ala.

    fikri'de hiç de oltacı tipi yoktu esasen, daha ziyade zıpkınla avlanır gibi bir havası vardı ama ses etmedim. terk etmek istemiyordum bu hayatı, her olumsuzluğa göğüs gerebilecek durumdaydım. ufak bir pürüzün yaratacağı sorun, bana aktif dns aratırdı. istemiyordum o hayatı.
    ···
  18. 18.
    +6 -1
    istiyordum bu işi içten içe, ortamdaki esas huur bendim, naza çekiyordum işte kendimi. uzun süredir ilk defa kaynamıştı kanım, şimdiden çıktığımızda olabilecek olaylar üstüne hayal kurmaya başlamıştım. kötü adamlar bize bulaşıyordu, ben hepsini def edip esas kızı kurtarıyordum ve mutlu son...

    - bak tekrar söylüyorum sadece yanımda duracaksın. sana para da veririm.

    ciddi anlamda ilgilenmiyordum parayla. esasında tek ilgilendiğim tek, ilgiydi. her gün sana gelirim, muhabbet ederiz dese inanın huurluk bile yapabilirdim onun yerine.
    ···
  19. 19.
    +7
    vücudum alev alev yanıyordu duşun altında. gollum'a bağlamıştım suyun altında, kendi kendimle kıyasıya tartışmaktaydım. niye gitmedin oğlum yanına, e çağırmadı ki, lan yannanını alıp dıbına mı soksaydı, hayır ama, hep bu yüzden kaybettin farkında mısın...

    doğru, hep bu yüzden kaybetmiştim ve belki de devam ediyordum. o berberdeki şekil çocuk gerçekten sadece şekildi. içinizdeki bazı şeyler berberle, hüso'yla hallolacak işler değildi. kesip alınamıyordu anlayacağınız. bilmiyorum, bazılarımız cidden kaybetmeye geliyor sanki dünyaya ve tanrı sanki eziyet çektirmek ister gibi bu laneti en hassas olanlarımıza yüklüyor.
    ···
  20. 20.
    +7
    diğer fedai tuhaf şekilde kesiyordu ikimizi de, bir şey yapmam gerekip gerekmediğini düşünürken bir diğer araba tam olarak zeynep'in önünde durdu. pencere kenarına elleriyle yaslanarak eğildi zeynep, hafifçe kırdı sağ bacağını. daha önce hiçbir aşk filminde görmediğim şekilde cilve yapıyordu araba sahibine, bu dünyanın gelmiş geçmiş en aşağılık pazarlığıydı benim için. obama'nın davutoğlu'nu çağırdığı gibi el etti bana o sırada.

    - adres burası, fatih'i al bir saat sonra beni burdan alırsınız.

    iyi güzel de...

    - ben ne yapacağım o bir saat boyunca?

    yüzünü buruşturdu, o an için dert ettiği son şey ben gibiydim.

    - ne bileyim, takıl işte.
    ···