1. 1.
    +14 -1
    herşey cinselliktir beyler

    cinsellik olmasa hiçbir şey olmazdı
    ···
  2. 2.
    +15 -4
    sonra birden kapımın çaldığını duydum ve hemen açtım gelen sevcandı bana evde dildo olup olmadığını sordu bende bu soruya çok sinirlenip benim 20 inçlik damarlı yannanımı sokuverdim ağzına. önce karşı geldi ama sonradan vakum gibi somurmaya başladı minik oruspu buda böyle bir anımdır işte
    ···
  3. 3.
    +7
    "çok uzak kasabalardan birinde yalnız bir adam yaşarmış. ama kimse adamın kim olduğunu bilmez. kendi halinde yaşayıp giden bu adam hiçbir iş yapmaz, sabahları çıkar evinden gün boyu kasabayı dolaşıp gezer, sonra akşamüstü evine gelirmiş. kimseyle konuşmaz, kimseye karışmaz, kimseyle dost olmaz, öylece bir yaşam sürermiş.

    bir gün adamın oturduğu evin karşısına bir kadın taşınmış. o da yalnız, o da tek, nereden geldiğini hiç kimse bilmiyor. bunu farkeden adam sürekli göz ucuyla gözlemlemeye başlamış kadını. her sabah evinden çıkan kadın, akşam olduğunda yine tek başına evine dönermiş.

    bir sabah peşine düşmüş adam kadının. kadın otobüs durağından bir otobüse binmiş. kadını takip eden adam kadının nerede çalıştığını öğrenmiş. artık her gün adam otobüs durağına kadar kadını takip ediyor, sonra da evine dönüyor, akşama gelmesini bekliyor ve kadının ışığı sönene kadar kendisi de uyumuyormuş.

    bir sabah adam kendi kendine demiş ki: 'kimim var hayatta bu kadından başka? kaybedecek hiç bir şeyim yok ama kazanacağım çok şey var!' diyerek kadın otobüs durağında beklerken usulca kadına yaklaşarak,

    - afedersiniz, rahatsız etmek istemezdim. ben sizin karşı komşunuzum. uzun süreden beridir de sizi takip ediyorum. anlaşılan siz de benim gibi yalnızsınız. ilk defa böyle bir davranışta bulunuyorum. sizinle arkadaş olmak istiyorum. bu ricamı geri çevirmezseniz beni çok mutlu edersiniz.

    tedirgin gözlerle adamı dinleyen kadın direk "hayır" cevabı vermiş ve gelen otobüsüne binip gitmiş. adam içerlenmiş bu duruma. ertesi gün bu sefer elinde çiçeklerle durakta kadının gelmesini beklemiş. kadın yine reddetmiş. ertesi gün bir daha gitmiş adam. bir daha, bir daha, bir daha. her seferinde geri çevrilmiş kadın tarafından.

    günler bu şekilde akıp giderken bir sabah adam uyanıp ta pencereye baktığında kadının evinin boş olduğunu görmüş. hemen koşmuş karşı tarafa. geceden toparlanıp gittiğini söylemişler komşuları. ama nereye gittiğini kimse bilmez. çalıştığı yere koşturmuş adam. sormuş kadını. yine aynı cevap, bilen yok. tüm gün kasabada kadından bir iz aramış ancak bulamamış.

    hayatına küsen adam artık dayanamamış neyi var neyi yok satarak alıp başını bir dağ başında bir oduncu kulübesine yerleşmiş. ve her gün içmeye başlamış adam. "tek başıma burada ölür giderim daha iyi" diye düşünüyormuş. bu şekilde iki kış mevsimi geçirmiş.

    baharın ilk günlerinden birinde bir sabah adam yeni içmeye başlamışken penceresine bir kırlangıç konmuş. seslenmiş adama,

    - neyin var anlat derdini bana, niye böyle içip duruyorsun, paylaş benimle.

    - çekil git başımdan kırlangıç sen benim derdimi anlatsam da anlamazsın.

    uçup gitmiş minik kırlangıç. ertesi sabah yine gelmiş, yine aynı konuşmalar, adam yine kovmuş kırlangıcı. haftalar haftaları kovalamış, aylar ayları. yaz sonu bir sabah kırlangıç gelmemiş. adam meraklanarak pencere kenarına gelip etrafa bakmış ama kimsecikler yok. ne gelen var ne giden. ertesi gün yok, ondan sonraki gün yok. adam çok içerlenmiş. içmeyi bırakmış. farkında olmadan alıştığını anlamış kırlangıca.

    bir kez daha dağlara taşlara vurmuş kendini adam. ama bu sefer kırlangıcı bulmak için. gittiği her yerde minik kırlangıcını sormuş önüne gelene. ne bilen var, ne gören. 2 kış daha geçirmiş adam her yerde kırlangıcını sorarak.

    yeni gelen bahar günlerinden birinde, bir dağ başında, yorgun argın bir ağacın dibinde uyuyakalmış adam. rüyasında minik kırlangıcını görüyormuş. o esnada ağaca konan bir kırlangıcın sesiyle uyanmış heyecanla. bakmış ki kendi kırlangıcı değil. hemen onda da sormuş adam kendi kırlangıcını görüp görmediğini. kırlangıç adamın ne zamandan beri aradığını sormuş.

    - iki yılı geçti hala arıyorum bulamadım,

    demiş adam hayıflanarak. kırlangıcın cevabı şu olmuş:

    - sizin aradığınız kırlangıcı bilmem. tanımıyorum bile. ama bildiğim tek bir şey var. kırlangıçların ömrü altı aydır!... "
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +6
    @ eswia panpa gözünü seveyim sanat yapmadan anlat. amk tam amele anlatımı gibi oluyo. yani ortaya bir yaşar kemal değil de en fazla lisedeki edebiyata düşkün olup her milli bayramda her belirli gün ve haftada şiir okuyan hatunlar gibi oluyo
    ···
  5. 5.
    +5
    sonra volkan dışarı çıkacağını söyledi gerekli malzemeleri temin etmek için. bir iki saat içerisinde de geri döndü. muratsa önceden almış olduğu hamsileri hazırlayıp fırına vermişti. biraz geç te olsa kendimize leziz bir hamsi ziyafeti çektik. ardına da çay faslından sonra, bir kaç saatlik ikindi uykusu. çok tatlı geldi.

    artık hareket etme zamanı gelmişti. volkan henüz odadan çıkmamıştı, onu bekliyorduk. çıktığında ise hayretler içerisindeydim. eli yüzü kapkara kirden görünmüyor. gömlek pantolon yırtık pırtık, kir pas içinde.

    - volkan bu ne hal?

    - abi görürsünüz, derken pis pis gülüyordu. kendinden emin hareketleri, şaşkınlığımı bir hayli giderdi.

    sırt çantasına almıştı volkan araç takip cihazını.

    - arkadaşım aşağıda kamyoneti ile bizi bekliyor, mekana bırakacak,

    dedi volkan. alacağımız tüm malzemelerle indik aşağıya. kamyonete bindik, volkan da kasaya. başarabilecek miydik bu işi? oldukça tedirgindim araçla giderken oraya!..

    allah büyük dedim içimden.

    allah büyük!...
    ···
  6. 6.
    +4
    birkaç sokak ötede indik volkan'ın arkadaşının kullanmış olduğu kamyonetten. volkan kamyonetin arkasından şu kağıt toplayan çocukların kullanmış olduğu çuvallı iki tekerli, iki kollu bir demirden el arabası indirdi kamyonetin arkasından. bizi aracıyla getiren çocuğa teşekkür ettik ve uğurladık. sırt çantasını elindeki kağıt arabasının içindeki çuvala koydu volkan.

    - abi yeri biliyorsunuz, ben önden gidiyorum,

    diyerek arkasına bakmadan aracın olduğu sokağa doğru hareketlendi volkan. muratla bir süre bekledik ve arkasından biz de o tarafa doğru hareket ettik.
    ···
  7. 7.
    +4
    eşref bey gittikten sonra, muratla oturup uzun süre konu ile ilgili sohbet ettik. en büyük kanatlarından biri kendiliğinden kırılmıştı muzaffer'in. hem elimizdeki bilgi ve belgeler, hem de daha da toplayacağımız verilerle bu adamı yıllarca içeri tıktırabilecek donanıma sahip oluyorduk. işimiz oldukça kolaylaşmıştı. ama yine de temkinli olmakta, tedbirleri elden bırakmamakta fayda vardı.

    volkansa hazırlıklarına devam ediyordu içeride. murat bakmak istedi ama rahat bırakmasını söyledim. gece hep birlikte görecektik volkan'ın ne yapacağını.

    sevcan'ı aramak geldi içimden ama aramadım. dikkatimin dağılmasını istemiyordum gece için. olağan dikkatimizle geceye yoğunlaşmamızda fayda vardı. derken sevcan aradı. kalp kalbe karşı derler de inanmazdım. oradan buradan sohbet ettik. kapattı.
    ···
  8. 8.
    +4
    gün aydınlıklara doğmadı sanki. tam karanlık hakimdi o sabah benim üstüme çöken. odamdaki basit duvar saatinin tiktakları çıldırttı bir an aldım ayağımın altında ezdim iyice bozulana kadar.

    yine sevecen bir "günaydın"la irkildim buruk kalbimle ben. evet ayrılık saati oldukça yaklaşmaktaydı. son bir kahvaltı daha. hahah son bir kahvaltı. elimi yüzümü yıkadıktan sonra oturdum masaya. gözlerim dolacak gibi dökmeye hazır. ama tutuyordum kendimi. o ne lanet günlerden biriydi öyle be?

    şirinlikler yaparak beni güldürmeye çalışıyordu ama mümkün değildi başarılı olması. kaynar sular dökülmeye devam ediyordu birileri tarafından "elleriniz dert görmesin" diyip duruyordum içimden.

    lokmalar boğazıma düğümleniyor, sıcak çay imdadıma yetişiyordu. pek konuşamadım o sabah kahvaltıda. beynim susmamı emrediyor, kalbim de onu destekliyordu.

    sevcan anlattı, anlattı, anlattı. oysa ki ben onu duymuyordum bile. sesi çok derinlerden boğuk geliyordu ve o sesleri beynimde bir türlü anlamlandıramıyordum.

    kapının önüne yığılı çantalar, bavullar, bir sürü eşya, birazdan gerçekleşecek felaketin abidesi gibi duruyorlardı orada yüzüme küfreder gibi.

    2 kez çalan bir korna sesiyle sanki tüm dünya sessizliğe büründü. tamamen ses gitmişti bu sefer.
    ···
  9. 9.
    +4
    boşaldım
    ···
  10. 10.
    +4
    adamı hapisten çıkaracak kadar güçleri var adamların ama torbacı olmasına izin veriyolar muzafferin
    sercan çok zengin ama sokakta kalıyo gidecek hiçbiyeri yok arkadaşları falanda yok sen gel bana diyince geliyo
    http://inciswf.com/1290373622.swf
    masalın sonunda eşref bey sercanla evlenmelerini teklif etcek beyler boşuna okumayın
    ···
  11. 11.
    +4
    kimler okumakta ses verin panpalar görmem gerek okuyanları?
    ···
  12. 12.
    +4
    - sevcan sana bir şey sormak istiyorum,

    derken oldukça tedirgindim konuyu açıp açmamakta kararsızlıklar beynimde uçuşuyordu. aklım bir anda o gelmeden dakikalarca önce odama skladığım fotoğraflara kaydı. "getirsem, önüne bıraksam" ne olurdu acaba tepkisi çok merak ediyordum.

    ama bir taraftan da "aramızı mı bozmaya çalışıyorsun?" ifadesi gelirse ben ne cevap veririm sevcan'a? hayır hayır. fotoğraf işini unut serhan. onun daha yeri ve zamanı var. sakin ol.

    - sorun bakalım serhan bey,

    derken sesine merak etmiyormuş havası verdiğini sezinledim. içimden bir ürperti geldi geçti. ama yine de sormaya kararlıydım. çünkü artık bir işaret fişeği ateşlemenin vakti çok gelmişti de geçiyordu bile.

    - diyorum ki en yakından tanıdığın, samimi, değer verdiğin bir dostun, sevdiğin, akraban işte ne bileyim, etrafındaki bu tür insanlardan biri, hiç ummadığın bir şekilde, farklı biri çıksa, sen onu tanıdığını zannederken aslında hiç tanımamışsan, mesleği farklı çıksa, ne bileyim bekar sanılırken evli çıksa, ya da masum sanılırken azılı bir hırsız çıksa, tepkin ne olurdu, ne yapardın?
    ···
  13. 13.
    +3
    bir anda tüm dünyayı benzin döküp yakmak istedi canım. o kadar ki öfkeli, o kadar huzursuz. oysa ki alışmıştım ben sana sevcan!.. yalnızlığımı gelip kendi elinle koparıp atmıştın bir tarafa. onca zaman beraber yedik, beraber içtik, güldük, eğlendik, dertlenip ağladık.

    "flashback-

    rahmetli babam geldi bir anda aklıma. ilkokula yeni başladığım yıllarda kurban bayramı'nın 10 güncesinden bir kurbanlık getirmişti babam bir keresinde. o 10 gün boyunca ellerimle besleyip kurbanlığı alıştırmıştım kendime. bağlamıyordum bile ve ben nereye gidersem peşimden geliyordu. o kadar çok sevmiştim ki o kurbanlığı. ama kurban bayramı'nın ilk günü gelip çattı ve o kadar sevdiğim, beslediğim alıştığım, alıştırdığım koç'u babam kesmişti hiç acımadan gözlerimin önünde. kalbim nasıl da burkulmuştu o an bir bilebilsen ah?!..

    -flashback"

    bilemezsin, sen bunu anlayamazsın, ama o kurbanlık gibi yatırıp beni kesip gidiyorsun. ah sevcan ah!...

    - peki sevcan, sen nasıl istersen öyle olsun...

    diyebildim. dilim döndüğünce...
    ···
  14. 14.
    +3
    - sana çok yük oldum, sıkıntı verdim, evini paylaştın benimle en zor anımda, her şey için çok çok teşekkür ederim serhan.

    yüzümde ve içimde sebebi belli olmayan bir anlamsızlık belirdi. kulaklarım ateş gibi yanıyordu. kara bulutlar toplanmaya başlamıştı bir anda. elimdeki çatalı masaya bıraktım ve ağzımı peçete ile silerken ne söyleyeceğimi tasarlıyordum aklımda.

    - gitmek mi istiyorsun?

    diyebildim ancak belli belirsiz. sanırım sesim titriyordu bunu sorarken.

    - evet ama kökten bir gidiş değil bu sürekli görüşürüz zaten. ailemle birlikte kalmak istiyorum serhan. yeterince yük oldum sana.

    şok dalgaları üst üste gelmeye başlamıştı ruhuma ve ben "bununla nasıl başa çıkabilirim"in hesaplarını yapmaya çalışıyordum ama başaramıyordum o an. o kadar halsiz ve güçsüz düşmüştü ki ruhum, bir ara nefessiz kaldığımı hissettim.
    ···
  15. 15.
    +3
    güne yine her zamanki gibi başladık ve ben rüyamdan hiç söz etmedim ona. sonra işyerime geçtim. öğlene doğru aradı ve muzaffer'in yoğun bakımdan çıktığını haber verdi sevcan. sevinçli bir ses tonu hakimdi. elbette sevindirici bir haberdi bu ama sevcan'ın bir başkasını seviyor olduğu gerçeğini de şamar gibi vuruyordu yüzüme bir taraftan da.

    günü o telefondan sonra nasıl geçirdiğimi anlamadım bile. korkuyordum. bir akşam eve döndüğümde sevcan'ın çekip gitmiş olabilme ihtimali geliyordu aklıma hep. bu düşünce de günden güne beni eritip bitiriyordu.

    ve zaman akıp geçiyordu adeta bomba hızıyla. okulu da açılmıştı artık sevcan'ın. bir akşam bana yemek esnasında kafasından geçen düşünceyi söyledi. bu beni yerle bir etmişti ama bunu o hiçbir zaman bilemedi, anlayamadı.
    ···
  16. 16.
    +4 -1
    eve doğru yürümeye başladım ama sanki ayaklarım basmıyordu kaldırım taşlarına. yol üstündeki tekel bayiine uğradım. çok zamanlar içmem ama o gece efkar dağıtmak farz oldu. aldım kayıtsızca içecek bir şeyler. sonra da ağır adımlarla eve yöneldim.

    merdivenlerden çıkarken kalbim heyecanla atmaktaydı. olduğunca kendime gelebilmem için telkinlerde bulunuyordum kendime. ona hissettirmemeliydim kalbimden geçenleri. kırar, üzer, kırılır, üzülürdüm belki de.

    kapıyı daha ben çalmadan açtı gülen gözlerle "hoşgeldin" diyerek. ama o bilmiyordu ki o an ağzından milyon defa "hoşgeldin" çıktığını. farkettirmemek için gülerek "hoşbuldum sevcan" diyebildim zorla düğümlenen boğazımla. son "sevcan" ismini söylerken içimdeki hıçkırığı bastırmak istedim. başarılı da oldum sanırım.

    hemen banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım ayna karşısında. içeriden tabak, çatal, kaşık sesleri geldiğinde anladım yemek için beni beklediğini. anlamsızca yine gözyaşlarımı tutamadım ve hıçkıra hıçkıra ağladım çocuklar gibi aynanın karşısında, aynam beni ayıplar mı diye hiç hayıflanmadan.
    ···
  17. 17.
    +3
    kaç saattir aklımda sormadan edemeyeceğim bu olaylar olurken hiç kızı düşünerek 31 çektinmi panpa
    ···
  18. 18.
    +3
    sevcan yine hayat dolu, yine güleç. sevcan, anladım ki hayatın anlamı, kavramlardan bir tanesi. ve oldukça masum, hayat dolu. nasıl oldu da kaptırdı ki gönlünü muzaffer'e? ama hep böyle değil mi zaten hayatta sevdalar, ot-tak ilişkisi...

    yine de dışarıdan sevcan'ın koruyucusuydum, o tüm bu hazırlıkların farkında olmaksızın. ama şu vardı ki, bu mücadelenin sonunda -buna sevcan da dahil olmak üzere- her şeyin üzerine kalın bir çizgi çekerek, silip atabilirdim.

    çünkü bir başkasını sevmiş birinden sizi sevmesini bekleyemezsiniz. kalptir bu hükmünüz geçmez. ben sevcan'ın sevgisini kazanabilmek için yapmıyordum bunu. kızcağız zaten başkasını seviyor. tamam elbette bir şekilde onun kim olduğunu öğrendiğinde tüm düşünceleri veya kalbi değişebilir bu insana karşı ama tutup ta "sev beni sevcan" diyemem ki!..

    gözünde farklı bir konuma sahibim onun ben. bunu da göz önünde bulundurmalıydım. o sebeple, bu hazırlıklarım tüm hızıyla sürerken, benim için riskli olan ve kaybedebileceğim ya da vazgeçebileceğim kavramları da hesaplamaktaydım en ince ayrıntısına kadar.
    ···
  19. 19.
    +3
    http://www.youtube.com/wa...gq4I&feature=youtu.be
    ···
  20. 20.
    +5 -2
    çok geç saat olduğu için kuzenime gitmek üzere kalkmaya hazırlanırken odaların anahtarı olup olmadığını sordu sevcan. ben de olduğunu söyledim. o halde gitmeme gerek olmadığını, kendisi için rahatsız olmamam gerektiğini, kalabileceğimi söyledi. tereddütteydim ama yine de kısa bir kararsızlıktan sonra kalmaya karar verdim.

    yine uzun uzadıya konuştuk. pgiboloji 2 nci sınıf öğrencisiydi. ama benim konuşmalarımdan da benim iyi bir ruh çözümlemecisi olduğumu düşündüğünü söyledi.
    ···