/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +15 -2
    20 yaşındaki körpe bir gencin 1 senesini anlatacağım beyler size
    .
    .
    .

    Güneşli bir nisan günüydü güneş kafamızın üstünde dans ediyor, bizde Anadoluda hatırı sayılır bir üniversitenin kampüsünde oturuyorduk. Çaylar yudumlanıyor, peşpeşe sigara yakıyor muhabbet ediyorduk . Metehan siyasi görüşü yüzünden Teomanla dalga geçiyor. Muhammet 2. Dünya savaşı sırasında gerçekleşen ilginç olayları bana anlatıyor. Abdül arkamda tuttuğu takımın marşını dinliyordu. Zaman böylece geçip gitmişti, ikindi sıralarıydı sanırım Teoman namaz için hafif hafif ayaklanmış, güneşin sıcağı yerini serin serin esen bir rüzgara bırakmıştı. "Zıırrrrr" diye telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığını görünce biraz afallamıştım. Arayan Memleketimde kapı komşumuz olan Cevdet Abiydi. Cevdet abi memur tiplemeli bir adamdır dürüst, kibar ve en önemlisi ayın sonunu zor getiren bir adam. "Hayırdır inşallah" diyerek arkadaşlarımdan biraz uzaklaştım ve telefonu açtım. Cevdet abinin nefes alış verişinden kötü birşey olduğunu anlamak zor değildi. Sesi titrek ve oldukça kasvetliydi, kekeleyerek konuşmasına başladı.

    C:Cevdet Abi
    B:Ben

    C: Ahtapot nasılsın koçum
    B: iyilik sağlık be abi senden ne var ne yok?
    C: Nerdesin koçum şuan ne yapıyorsun?
    B: Okuldayım abi arkadaşlarla oturuyordum. Hayırdır abi birşey mi oldu?
    C: Oldu ya koçum oldu. Deden deden...

    diyebildi sadece o yumuşak kalpli adam. Kolay değildi tabi hem yetim hem öksüz bir gence son akrabasınında öldüğünü söylemek.

    B: Ne oldu abi dedeme söylesene. diye çıkıştım, kalbim sızlamış, gözlerime yaşlar birikmeye başlamıştı bile.

    C: Deden, bugün öğle vakitlerinde kalp krizi geçirdi ve vefat etti. dedi

    Ağlamaya başlamıştım bir anda kampüsün ortasında çocuk gibi ağlıyordum. Telefonun öteki ucundan duymuş olacak ki Cevdet abi

    C: Ağlama evladım metin ol!.. diyebildi sadece
    ···
  1. 2.
    +11
    Hemen toparlandım acilen memlekete yol almam gerekiyordu. Ne kadar gerek olmadığını söylesem de Muhammet ve Teoman benle gelmek istediler, ısrarlara dayanamayarak kabul ettim. iyiki de kabul etmişim bu veletlerin bu kadar işe yarayacağını bilseydim hiç itiraz etmeden hemen kabul ederdim. 5 Saatlik yolculuk boyunca hiçbirimizde konuşmuyor ben hep camdan dışarı bakarak, sessiz sessiz ağlıyordum. Ağlarken tüm hayatım gözlerimin önünden bir şerit gibi geçiyor beni daha çok üzüyordu. Bundan seneler öncesine gitmişti aklım. Babam ben daha çok küçükken çıldırmış ve annemi defalarca bıçaklayarak vahşice öldürmüştü. Ve dolayısıyla Annemi mezar babamı da tımarhane almıştı. Bense daha 7 yaşımdayken 70lerinde yaşlıca bir adamın eline verilmiştim. Dedem enterasan bir o kadarda sevgi dolu bir insandı bir gün olsun bana kızdığını hatırlamam . O kadar kürtürlü bir adamdı ki Arapça ve farsça bilir Osmanlı imparatorluğundan kalan el yazmalarını bile okurdu. Sık sık tuhaf adamlar gelir dedeme bazı parşömenler gösterirlerdi. Ama dedemden hep aynı cevabı alırlardı "Evlat benim dilim bu işlerden çok yandı, bana kalırsa sizde bu işlere bulaşmayın"


    Bitmek bilmeyen bir yolculuktan sonra memlekete inmiştik. Yağmur tiseliyor, asfalttaki boşluklar suyla doluyordu. Saat epeyce ilerlemiş hava zifiri bir karanlığa gömülmüştü. Teoman ve Muhammet etrafı keşfediyor, yürümek için benim komutumu bekliyorlardı.

    Bu küçük şehre böyle döneceğim hiç aklıma gelmezdi. Hayattaki son dayanağımı toprağa vermek ve zaten yalnızlıkla perişan olmuş hayatımı iyice yalnızlaştırmak için gelmemem gerekiyordu.
    Bu dibine goduğumun şehrine

    Yolun kenarlarına dolan suya basarak çıktım kaldırıma, hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Teoman ve Muhammet boyunlarını bükmüşler, arkamdan sessizce geliyorlardı. Teoman bir şey diyecek gibi oldu ama sözünü anında yuttu.

    10 dakikalık ıslak bir yürüyüşün sonunda evin kapısına vardım. 2 katlı müstakil, ahşap evi şöyle bir süzdüm, Sen ha 87 yıllık bir çınarı (dedemi) bile devirdin ha dedim kendi kendime. Tam bahçe kapısına elimi atmıştım ki Pos bıyıkları ve siyah paltosuyla yan kapıdan Cevdet abi çıktı.

    C: Evladım oraya girmeyin gelin bugünlük bizde kalın
    B: Eyvallah abi. dedemin naaşı evde mi? diye sordum
    biliyorum beyler tam bir salağım
    C: Yok koçum hastanede morgta yarın öğle namazına mütakip gömeceğiz. dedi
    B: Allah razı olsun abi sende olmasan... lafımı bile bitirtmedi Cevdet abi
    C: Neyse ne olum girin içeriye üşütmeyin dışarıda. dedi
    Tümünü Göster
    ···
  2. 3.
    +7
    içeriye girdik. Cevdet abinin evi bizimkine nazaran biraz daha küçüktü. Ama Cevdet abi gibi yalnız yaşayan bir adam için bu ev büyük bile sayılırdı. Karısı Neriman abla birkaç sene önce kanser yüzünden hayatını kaybetmiş. 15 Yıllık evliliklerinde bir çocukları olmadığı içinde Cevdet abi bu koca evde tek başına kalakalmıştı.

    Koltukları kurulmuştuk ama kimse ağzını açıp bir şey diyemiyordu. Cevdet abi paketinin içinden bir sigara aldı ve antika zipposuyla sigarasını ateşledi. Teomanla Muhammette Cevdet abinin ardından birer dalı gömdüler ama ben hala mal mal boşluğa bakıyor artık ne yapacağımı düşünüyordum.

    Dedemin tek geliri imamlıktan gelen emekli maaşı ve şehir merkezindeki 2 dairesinden gelen 1000 liralık kiraydı. Zaten kirayı direk bana yönlendirmiş emekli maaşıyla geçinmeye çalışan yaşlı bir adamdı. 87 Yaşında olmasına rağmen oldukça diri ve hareketliydi, yani dışarda görseniz 60 yaşında olduğunu düşünürdünüz. Göğsüne kadar uzamış beyaz sakalı ve beyaz takım elbisesiyle derviş görünümlü bir adamdı.

    Sigaralar ardı ardına yanıyor ama vakit bir türlü geçmiyordu. Sonunda dayanamadım bir tanede ben yaktım. Birkaç dakika böyle geçtikten sonra Cevdet abi ağlamaklı bir sesle

    C: Alışıyorsun be koçum, gidiyorsun, gömüyorsun. Yok oluyorlar ama alışıyorsun.
    B: Nasıl alışacaz abi nasıl? Cevdet abi onu diyene kadar kendimi zorda olsa tutuyordum ama o kelimeler ağzından dökülünce bende kendimi bırakıverdim. Ağlıyordum hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
    B: Ben nereye gideceğim şimdi ne yapacağım
    C: Hayatına devam edeceksin koçum ama evine ses, seni arayan biri olmayacak artık.
    B: Ailem öldü abi son kişide öldü abi işte. Delirmiş babamın yanına mı gidim annemin mezarına mı yoksa dedimin naaşına mı? dedim

    Cevdet abi ben ağladıkça sarılıyordu. Bu o kadar iyi gelmişti hıçkırıklarım kesilmişti. 10 15 dakika sonra oturduğum yerde uyuyakalmıştım.
    ···
  3. 4.
    +4
    ilgiye göre devam edecek beyler
    ···
  4. 5.
    +1
    devam et panpa takipteyim.
    ···
  5. 6.
    +7
    Saat 9 gibi uyandım. Sağolsun Cevdet abi cenaze işlemlerinin halletmiş, üstüne birde bize kahvaltı hazırlamıştı. Teoman ve Muhammet kalktığımda sofraya oturmuşlar kıtlıktan çıkmış gibi yiyorlardı. adamlar haklıydı mk peşimde sürüklemiştim ama karınlarını bile doyurmamıştım. Neyse bende geçtim bunların yanına yumuldum resmen amık bende açıkmışım baya. Cevdet abi girdi odadan içeri elinde çayla hemen çaylar koyuldu yemekler yenildi geçtik camiye gelenler baş sağlığı diliyor işte el öpmeler dualar ediliyor, sağda solda yasin okuyanlar felan işte cenaze merasimi nasıl oluyorsa her şey seyrine uygun gidiyordu. işte malum işlemler namaz kılındı haklarımızı helal ettik tabutu koyduk cenaze arabasına tuttuk mezarlığın yolunu. Mezarlıkta herşey yolundaydı dedemin yatağı hazırlanmış onu bekliyordu resmen. girdik Cevdet abiyle mezara uzattılar kefenin uçlarını yerleştirdik dedemi mezara, tahtalarla kapattık bedenin üstünü. Sonra biri kürek uzattı ve toprağı gösterdi. Anlamıştım ne yapmam gerektiğini ama elim gitmiyordu zar zor bir kürek toprak attım sonrası geldi zaten Cevdet abi aldı küreği o toprak attı ondan başkası derken mezar tamamen kapandı. Suladılar toprağı yavaş yavaş ayrıldı herkes mezarlıktan. Teoman Muhammet Cevdet abi ve Ben kalmıştık mezarlıkta yalnızca. Ben çömelmiş, dedemin başında kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Ama bu olan biten aslında hiçbir şeymiş asıl olaylar telefonumun çalmasıyla başladı.
    .
    .
    .
    Telefonum durdurak bilmeden çalıyor bense umursamıyordum. Teo dayanamayarak "olum baksana şu zımbırtıya" dedi. Telefonu cebimden çıkardım bilmediğim bir numara arıyordu başta bakmak istemesem de refleksif olarak açtım telefonu.

    A:Avukat
    B:Ben

    B:Efendim
    A:Merhabalar, Ahtapot beyle mi? Grüşüyorum
    B:Evet buyrun
    A:Ahtapot bey sizinle dedenizin vasiyeti hakkında konuşmamız lazım
    B: Başka birgün olmaz mı?
    A:Evet, Elbette. Yarın öğleyin xxxx bürosuna gelebilir misiniz?
    B:Tamam
    diyebildim sadece konuşacak hiç gücüm yoktu. Ama bu vasiyet işi aklımı karıştırmıştı dedem ne vasiyet etmiş olabilirdi ki? 2 Dairesi ve oturduğu ahşap evden başka bir şeyi yoktu. Ama şuan son derdim oydu birkaç dakika daha dedemin başında oturduktan sonra Cevdet abi beni kaldırdı ve eve zütürdü. Kendimi o kadar halsiz hissediyordum ki eve geçtikten birkaç saat sonra uyuyakalmıştım.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 7.
    +3
    Beyler şuku ve ilgi geldikçe partlarda gelecek.
    ···
  7. 8.
    0
    kac gündür bakıyorum şu hikayeye hic ilerletmiyon bin
    ···
  8. 9.
    0
    Başlatma şukuna da ilgine de devam et işte.
    ···
  9. 10.
    0
    hadi lan yaz diğer entry silinmişti heralde buna geçtin
    ···
  10. 11.
    +1
    Rezervatullahibereketüh
    ···
  11. 12.
    0
    rezervasizm
    ···
  12. 13.
    0
    Seri yaz amk
    ···
  13. 14.
    0
    hadi pnp devam #suaREZ
    ···
  14. 15.
    0
    Hadii ailecek okuyoz #REZ
    ···
  15. 16.
    0
    Güzel güzel devam et
    ···
  16. 17.
    0
    reserved
    ···
  17. 18.
    0
    hadi bro hadi
    ···
  18. 19.
    +4 -1
    Sabah 10 gibi uyandım kalktığımda yine kahvaltım hazırdı Teo ve Muhammet teselli için uğraşsalarda. inatçı yapım asla kolay kolay teselli olmazdı. Yemeğimi yedikten sonra vasiyet işi aklıma geldi hızlıca hazırlandıktan sonra xxxx Bürosuna doğru yola çıktık Teo ve Muhammet beni konuşturmaya neşelendirmeye çalışsalar da benim üzerimdeki bitkinlik ve halsizlik gülmeyi bırakın nefes almamı bile zorlaştırıyordu. 20 dakikalık bir yürüyüşün sonunda xxxx bürosuna varmıştık ama ben Avukatın ismini bilmiyorum. Hemen dün beni arayan numarayı aradım. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı.

    B:Merhabalar ben Ahtapot Necmi
    A:Ha merhabalar Ahtapot bey
    B:Bugün öğlen için randevu almıştım.
    A:Evet evet geldiniz mi?
    B:Evet fakat kaçıncı katta ve hangi numaradasınız
    A: 3.kat 7 numaralı oda Yıldıray Koru dedi.

    Neyse beyler girdik büroya çıktık 3. kata 7 numaralı odayı bulup kapıyı tıklattım. içerden kalın bir ses gel dedi. Girdik içeri koltukta 30lu yaşlarında top sakallı saçları hafiften kelleşmeye başlamış kısa bir adam oturuyordu. Ayağa kalkarak ceketini ilikledi ve "Buyrun Ahtapot Bey" diyerek bize yer gösterdi. Oturduk birşeyler içip içmediğimizi sordu bizde birer çay söyledik. Çaylar gelene kadar başsağlığı vs muhabbetler ettik işte klagib mevzular anlayacağınız. Çaylar geldi ilk yudumlarımızı almıştık ki avukat arkasındaki mavi dosyaların arasından uzunca ve kalın bir zarf çıkardı.
    .
    .
    .
    A:Ahtapot bey bu zarfta dedenizin size ne kadar mal varlığı bıraktığı ve kişisel istekleri var.
    B:Hemen burada mı açmam gerekiyor
    A:Saklayacak bir şey yok, dedeniz o zarfı doldururken ben bizzat yanındaydım.

    Bunu deyince kalakalmıştım. Biraz düşünür gibi olmuştum ama sonrasında "la ne bırakcak be 2 daire bi ahşap ev neyii vardı ki herifin neyi bıraksın" kafasıyla açtım zarfı.
    ···
  19. 20.
    +5 -1
    Avukatın tozlu masasının üzerine yavaşça döktüm içindekileri.
    1 tane çok eski, yeşil bir anahtar.
    1 tane hesap cüzdanı
    1 mektup
    2 tane muska ve
    sanırım sakalından bir tutam vardı zarfın içinde. Sakalını neden koyduğunu o zamanlar onu hatırlamam için felan sanıyordum meğer çok daha taktan meseleler varmış.

    Mektubu yırtım. Kağıdı elime alıp okumaya başladım. Ha bu arada dedem tahsilli taşaklı bir adamdı ha okumuş birkaç dil bilen alim bir zattı kendisi öyle boş adam değildi.

    Sevgili Torunum Ahtapot
    Öncelikle bu mektubumu okuyorsan beni gömmüş ve avukatımdan sana bıraktığım zarfı almışsındır.

    Neyse mevzu bahis o değil, şimdi içene düştüğün konum oldukça üzücü biliyorum ama hayat önünden akıp gidiyor. Ailenin kalan diğer üyelerini nasıl unuttuysan beni de unut gitsin. Tabi unut dediysek arada sırada fatihanı da esirgeme.

    Son olarak evlerden birini satıp xxxx kuruluşuna bağışlamanı ve arkamdan sık sık dua etmeni istiyorum.
    ···