/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
Bu entry silinmiştir
  1. 1.
    0
    Prezer portatif
    ···
  2. 2.
    0
    Rez bekliyorum
    ···
  3. 3.
    0
    Prezervasyon
    ···
  4. 4.
    +5
    Sonraki sabah erkenden uyandım. Normalde alışık olduğum bir şey değildi ancak buluşmamız gerekiyordu. Oyun oynayalım, yemek yiyelim derken akşam olmuştu. Eve gelip televizyonu açtım. Birden derinden gelen bir ses ile irkildim. Biraz dikkat edince sesin ezan sesi olduğunu anladım. Ancak alışılmışın dışında bir ezan sesiydi. Odama geçerek bilgisayarı açıp araştırmaya başladım. Aradan 5 dakika geçip geçmediğini bilmiyorum. Hemen Bülent'i aradım. Neler olduğunu anlattığımda Ne içtiysen aynısından istiyorum diyerek telefonu kapattı. Ben de bilgisayarımın ekranındaki yazıya baktım. O an nasıl bir belanın içinde olduğumu anlamıştım. Ekranda aynen şu cümle yazıyordu: Cinler aleminde ezan tersten okunur.
    ···
    1. 1.
      +1
      hangi sonraki olum... başı nerde?
      ···
  5. 5.
    +6
    Bilgisayarı kapattım. O an aklım tamamen durmuş gibiydi. Sanki bir robot gibi yerimden kalkarak koltuğa oturdum. ‘‘Allah’ım sen koru beni’’ diye dua etmeye başladım. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Sonra kendimi toparlamaya çalıştım. ‘‘Belki de yalnızca benzetmeydi veya okuduklarım yalan yanlış bilgilerdi’’ dedim. Sonuçta henüz olağan üstü bir olay yaşamamıştım. Etrafıma bakındım. Her şey normal görünüyordu. Televizyon izlemeye devam ettim. Bir süre sonra uykum gelmişti. Salondan çıkıp ışığı kapattım. Işığı kapatır kapatmaz kanepenin arkasında bir beden gördüm. irkilerek ışığı yeniden açtım. Esrarengiz bir şey yoktu. Işığı tekrar kapattım. Gördüğüm beden yok olmuştu. ‘‘iyice saçmalamaya başladım’’ diyerek odama yöneldim. Her ne kadar olanlara tam olarak inanmasam da Başucu sehpamın üzerindeki lambayı yakarak uykuya daldım. Bir anda önceki gece ile hemen hemen aynı saatler arasında uyandım. Yine ağzım kurumuştu. Olanları hatırlayınca ister istemez tırsmıştım ancak su içmem gerekiyordu. Yataktan kalktım ve mutfağa gittim. Su içtikten sonra odama geri dönerken yine salonda koltuğun arkasında aynı bedeni gördüm. Bu sefer hayal görmediğimden emindim. Hemen ışığı açtım ve beden kayboldu. Kafamdan plan yaptım. Hemen ışığı kapatıp odama koşacak kapıyı kilitleyip sabah olmasını bekleyecektim. Ne olursa olsun artık bu evde kalamazdım. Işığı tekrardan kapattım ve beden hemen önümde belirdi. O korkuyla küfrederek birkaç adım geriledim. O anda salonun diğer tarafından televizyonun arkasından kara kediler ve başka bedenler çıkmaya başladı. Bedenler normal insana benzese de göz bölümleri boşluktu, vücutları bembeyazdı. Kediler iste vahşi sesler çıkarıyorlardı. Arkamı dönüp odama doğru koşmaya başladım. Salondaki yaratıklar ağır ağır yürüyerek geliyorlardı. Ancak kediler koşarak bana doğru geliyorlardı. Odama vardım ancak kapıyı kapatamadan kedilerden biri üstüme atladı. Kediyi sert bir şekilde üzerimden çekip kapının dışına fırlattım. Ardından kapıyı kapatıp kilitledim. O an ezan okunmaya başladı. Bu sefer ters falan değildi, bildiğimiz ezandı. Kapının dışından gelen sesler kesildi. O an karnımda bir acı hissettim. Kedi üstüme atladığında beni tırmalamıştı, karnımdan kan sızıyordu. Seslerin kesilmesine güvenerek dışarı çıktım. Gerçekten de her şey normale dönmüştü. Yarama pansuman yaptıktan sonra saatin ilerlemesini bekledim. Saat 12 civarlarında Bülent’in evine varmıştım. Olanları bir kez daha anlattım, ancak yine inanmadı. O an çok sinirlendim. ‘‘Bunu da açıkla!’’ diye bağırarak karnımdaki yarayı gösterdim. Bülent bir süre sabit bir şekilde yaraya baktı. O an durumun ciddiyetinin farkına varmıştı. Bağırdığım için özür diledim. Gözlerim dolmuştu. ‘‘Ne yapacağız?’’ diye sordum, ancak cevap vermedi. ‘‘Evde yalnız kalamam’’ dedim. Bülent’in ağzından ‘‘Burada kalabilirsin’’ cümlesini duyduğumda onun ne kadar iyi bir arkadaş olduğunu bir kez daha anladım. ‘‘Şimdilik Ayça’ya bahsetmeyelim onun panik olmasına gerek yok’’ dedi. Kabul ettim. O akşam herhangi bir olay yaşanmadı. Tabi bu her şeyin bittiği anldıbına gelmiyordu…
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Anan baban yok mu panpa evi kan zütürüyo kimsenin gibinde değil
      ···
    2. 2.
      0
      1 aylığına projeye gitmişler... öyle yazıyo panpa
      ···
  6. 6.
    +1
    Rrz hadi knk
    ···
  7. 7.
    +2
    rez pnpa nerdesin
    ···
  8. 8.
    +4
    14 yıl önce internete giren telefonu varmış vay amk
    ···
  9. 9.
    +1
    0. face giriyon herhalde 14 sene önce
    ···
  10. 10.
    +1
    Öldünmü aq
    ···
  11. 11.
    +1
    e hadi bekliyoruz
    ···
  12. 12.
    +1
    Rez bekliyoz pmp
    ···
  13. 13.
    +1 -1
    Rezerved
    ···
  14. 14.
    +1
    Titriyorum bende tekim gogogo
    ···
  15. 15.
    +1
    Rez panpa hadi
    ···
  16. 16.
    +1
    (bkz: cinli hikayeler serisi canlı başlık) - hikayen büyük cinli hikayeler fihristine eklendi.
    ···
  17. 17.
    +1
    kesin yazcak bırakcak
    ···
  18. 18.
    0
    Bir sonraki sabah oldukça geç kalkmıştım. Bülent’in anne ve babası işe gitmişti. Yataktan kalkıp yatağı düzelterek salona doğru geçtim. Bülent eline telefonunu almış araştırmaya başlamıştı. Onun çok iyi bir oyuncu olduğunu itiraf etmeliyim. Karnımdaki yarayı görünce oldukça korkmuş, ancak ailesinin yanında oldukça normal davranmıştı. ‘‘Günaydın!’’ diye seslendim. Önceki gece herhangi bir olay olmaması ve uykumu iyice almış olmam beni sevindirmişti. Sonra telefonun ekranına eğildim. Bülent cinler ile ilgili bazı bilgilere bakıyordu. ‘‘Bir şey bulabildin mi?’’ diye sordum. ‘‘Sanırım buldum’’ dedi. ‘‘Ama cinler her türlü nedenden dolayı musallat olabiliyor’’ diye ekledi. ‘‘Yatağa besmele çekmeden girersen bir cinin üstüne yatabilirsin’’ Telefonu elime aldığımda gerçekten de pek çok neden olduğunu gördüm. Buradan sebebini öğrenmemiz mümkün değildi. Bülent, ‘‘Burada okuduğuma göre sana zarar vermek isteselermiş bunu zaten yaparlarmış sadece korkutmak istemişler’’ dedi. ‘‘Bu akşam bizde kalabilir misin?’’ diye sordum, olumlu cevap aldığımda oldukça rahatlamıştım. Akşam eve vardık. Her şey oldukça normaldi. Bülent’in yanımda olmasına güvenerek televizyonun arkasına ve diğer karanlık köşelere baktım. Olağandışı bir şey yoktu. Akşamı normal bir şekilde geçirdik. Playstation'da oyun oynadık. Çıkış kapısını kilitledikten sonra odaya geçtik. Gece yatarken her ihtimale karşılık çıkış kapısına en yakın olan odada yatma kararı almıştık. Ne kadar uyuduğumu bilmiyorum, birden Bülent omzuma dokundu. Kalk salondan sesler geliyor dedi. Yataktan doğrulup ışığı açtım. Aslında bir an önce evden çıkıp gitmek istiyordum. Odanın kapısını hafifçe aralayıp dışarı süzüldüm. Bir anda yan taraftan üzerime bir sandalye fırladı. Hemen odaya dönüp kapıyı kilitledim. O umutsuzlukla ağlamaya başlamıştım. Bülent'de ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Sakin ol önce burdan çıkmalıyız dedi, haklıydı. ''Ne yapacağız?" diye sordum. Bu sırada salondan gelen sesler iyice artmıştı. Bülent telefonuna uzanarak internetten araştırma yapmaya başladı, ancak bir sonuca ulaşamadı. internet oldukça yavaş çalışıyordu. "Hemen kapıyı açacaksın ve dışarı koşacağız" dedi. Masanın üzerinde duran anahtarımı aldım. Her ne kadar tuhaf bir huy olsada anahtarlarımı hep yanımda taşırdım. Kapıyı açtım ve hemen karşıdaki çıkış kapısına koştum. Kapının kolunu çevirdim ancak kilitliydi. ilk önce kısa bir panik anı yaşadım, sonra kapıyı bizim kilitlediğimiz aklıma geldi. Kilidi çevirerek kapıyı açtım ve dışarı fırladık. Dairemiz 8.kattaydı her ihtimale karşı asansöre binmeyi göze alamadık, merdivenlerden koşarak inmeye başladık. Aniden ışıklar söndü. Bülent cep telefonunun fenerini açtı ve hız kesmeden bahçeye çıktık. Sabahın nasıl olduğunu bilmiyorum. Ancak ilk ışıklarla beraber Bülent'lere gittik. Anne babası henüz uyuyordu. Şüphelenmemeleri için alarmlarının çalmasına 5 dk kala dışarı çıktık. Onlar uyandıktan sonra sanki normal bir şekilde evden geliyormuşuz gibi zili çaldık. Kapıyı açtıklarında oldukça şaşırdılar ancak Bülent durumu toparladı. "Caner'i kahvaltı için bize davet ettim, beraber yaparız diye düşündüm" dedi. Bülent'in annesi bayağı uykulu olduğu için "iyi yapmışsın" diyerek geçiştirdi. Ancak babası ikimizi de süzdü. "Ne zamandan beri dışarı şort ve atletle çıkıyorsunuz" diyince ikimizde birbirimize baktık. Gerçekten de o anki panikle üstümüzü değiştirmeyi unutmuştuk. Neyseki babası o kadar üstünde durmadı ve kahvaltıyı yaptık. Ailesi işe gittikten sonra ikimizde birbirimize baktık. Ortada kesin olan bir tek şey vardı. Gerçekten çok ilginç olaylar oluyordu, ve bunu yardım almadan çözmemiz mümkün değildi...
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    0
    Olayın etkisini tam olarak üstümüzden atamadan Bülent'in telefonu çaldı. Herhalde babamlar bir şey unuttu. diyerek telefona uzandı. Arayan Ayçaydı. Bülent telefonu açar açmaz onu fırçalamaya başladı. ''Caner'i de aradım, ulaşamadım. Ne yapıyorsunuz siz?Bülent telefonun hoparlörünü açtığı için ben de duymuştum. Tabiki o panikle telefonumu da almayı unutmuştum.Ayça dinle gerçekten olanlar çok ilginç... Bülent durumu anlatmaya çalışıyordu. Tabiki Ayça ilk başta bize inanmadı. Zaten kim inanabilirdi ? Sonuçta ısrarlarımız sonucunda konuşmanın üzerinden yarım saat geçmeden üçümüz Bülentlerin salonunda oturuyorduk.Yarana bir daha bakabilirmiyim?Ayça bir kez daha yarama baktı. Elimizdeki tek kanıt karnımdaki yaraydı. Gerçi aradan geçen 2 gün boyunca kabuk bağlamış ve iyileşmeye başlamış olsa da normal bir kedinin tırmalayamayacağı kadar derin olduğu her halinden belli oluyordu. Bu olayla ilgili bir şeyler okumuştum dedi.Nerede?diye sordum ve kütüphane de cevabını aldım.O zaman gidelim.'' diye Bülent'de lafa karıştı. Bülent'in dolabında üzerime uyacak bir şeyler bulmam biraz zaman aldı. Bir süre sonra halk kütüphanesine vararak eski gazeteleri incelemeye başlamıştık. Ayça işte buldum. diye sevinçle bağırdı. Hepimiz haberin başında toplandık. 15 yaşlarında bir gencin esrarengiz bir şekilde öldüğü ve vücudunda çeşitli yaralar bulunduğu yazılıydı. Gencin adı tam olarak yazılmadığı için internetten araştırma yapmak imkansızdı, ancak yaraların resimleri bulunmaktaydı. işte şu karnındaki yara! Bülent heyecanla bağırmıştı. Gerçekten de benim karnımdaki yaranın aynısıydı. Gazetede aynı zamanda hoca olduğunu söyleyen bir adam gence ifrit adı verilen cinlerin musallat olduğunu iddia ediyordu. Doktorlar ise bunu yalanlıyor ve asıl ölüm nedeninin otopsi sonrası anlaşılacağını söylüyorlardı. Diğer gazeteleri araştıdığımızda ise herhangi bir otopsi raporuna rastlamadık. Kütüphanede bulduğumuz bazı kitaplara göz atarak ifrit ile ilgili detaylı bir araştırma yaptık. ifritlerin üç gruba ayrıldığını öğrendik. Tabi ki kendi bilgimizle bana musallat olanın hangi grup olduğunu öğrenmemiz mümkün değildi. Hey bir dakika bakarmısınız? Kütüphane görevlisi bize seslendi. Bu olaylara aşırı bir ilginiz var galiba. Buyrun bu gazete yeni alınmıştı henüz rafa koymadık. Genelde pek ilgilenen çıkmaz ama bugünlerde bir anda ilgi görmeye başladılar. Gazete de yine bir hocanın sözleri vardı. Bir tanesinin ise -muhtemelen alan kişilerden biri tarafından- altı çizilmişti. Cinler akşam ezanı ile serbest kalır ve sabah ezanı ile birlikte yeniden kendi boyutlarına dönerler. Hepimiz birbirimize baktık. Görevlinin yanında tam konuşmak istemesekte hepimiz anlayacağımızı anlamıştık. Sabah ezanı ile birlikte olaylar kesiliyor. Çünkü cinler kendi boyutlarına dönüyorlardı. 'Bu kitabı en son kim aldı öğrenebilirmiyiz?dedim. Kadın önce kararsız kaldı ancak sonra bilgisayarın başına döndü.Gökay Çakıl isimli biri almış.dedi. Bu isim ne Bülent ne de Ayça için bir şey ifade ediyordu, ancak benim için çok şey ifade ediyordu. Kütüphaneden çıkarken diğerlerine de anlattım. Gökay bizim okulda yan sınıftan bir çocuktu. BülentAynı okuldan iki kişinin aynı zamanlarda aynı konuyu araştırmaları hiç normal değil.dedi.Belki de gazeteyi daha önceden almıştır.dedim. Kimse itiraz edemedi. Yine de Gökayla buluşmaya karar verdik. Tesadüf eseri eve varmadan hemen önce onu gördüm.Hey bekle, seninle konuşmalıyız!diye seslendim. Arkasını döndüğünde ufak bir şok yaşadım. Okulda gördüğümden çok daha solgun görünüyordu.Ne konuşacağını biliyorum. Sadece sana bir tavsiye vereyim: Asla seni ele geçirmelerine izin verme.dedi.Ne ne dedin anlayamadımdedim. Karnını açtı ve yarayı gösterdi.Aynısından sende de var. Bizi seçtiler, başkalarına zarar vereceksin. izin vermededi. Kafam iyice karışmıştı. O akşam yine Bülentlerde kaldım. Herhangi bir olay olmadı. Sonraki gün Ayça telefon açtı.inanamayacağınız bir şey oldudedi. Ne olduğunu sordum ve aldığım yanıt tüylerimi diken diken etti.Gökay dün gece intihar etmiş.''
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    0
    Devam etsene amk
    ···