• 0 / 0 / 181 entry
  • 1 başlık
  • 21 trend
  • 6,635.71 incipuan

zuzumbilesi önüncü nesil silik

  • +3
    her kafadan bir entry
    Estağfurullah *
    ···
  • +2
    her kafadan bir entry
    hoşbuldum panpalar :D.
    ···
  • +3
    her kafadan bir entry
    mineşşeytanırrcim.

    Hoşbulduk panpa :D
    ···
  • +5
    her kafadan bir entry
    Merhaba Arkadaşlar * Şu koyu sohbete birazda biz katılalım öyle değil mi ? *
    ···
  • +57 -7
    okumadan önce arkana bak
    Hikayeyi başından beridir takip eden tüm arkadaşlarıma teşekkur ederim.
    Herkesin sorusu genelde aynı. Onlara açıklık getireyim. Ben aslında anlamanızı beklerdim yalan yok...
    Bu hikaye zuzumbilesi nin hikayesi. O yuzden orada bitiyor.
    Herkesin temel sorusunun cevabı ise;
    Bu olaydan sonra zuzumbilesinin kabilesi ile ilgili hiçbir sey yasamadim. Hic gormedigim dedemin biraktigi cinler ise öldüler o gece..
    Aslinda dedem o kagidi oglu icin yazmisti. Bir sekilde benim bulmam istendi o kagidi.
    Ben o kitabi daha sonra kullandim. Ne amac ile kullandigim bende saklı kalacak.
    ···
  • +72 -20
    okumadan önce arkana bak
    Onu gördüğüm anda gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Inanamadım. Ben gerçekten delirmiş olabilir miyim. Eğer öyleyse bu kadar şeyi nereden biliyordum...
    Koşarak mezarlıktan çıktım. Herkes peşimden geldi. Arabaya bindik anneannemlere gittik. Ne yolda kimse birbiriyle konuştu, ne de eve geldiğimizde...
    Biraz kendime gelmiştim kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Anneanneme dönüp dedemin resimlerini getirmesini istedim. Hemen kalkıp, başka bir odaya gidip resim albümü alıp geldi. Hemen yanına gittim resimleri çıkardığında şok oldum.
    1966 da ölmüş olan birini nasıl olurda kendi zamanında imiş gibi yaşardım. Uzun uzun sohbet ettik hareketlerinden konuşma tarzından uzun sakallarından iyi niyetliliğinden her şeyinden...
    Anneannemin söyledikleri ile benim söylediklerim birebir örtüşüyordu. Herkes Bana inanıyordu fakat bir sonuç çıkaramıyorlardı. Anneanneme dedemin kitabından bahsettim. Anneannemde öyle bir kitap olduğunu ve kendisinde olduğunu söyledi. Bunu duyar duymaz hemen anneannemden kitabı getirmesini istedim. O, kitabı almaya giderken ben de peşinden gittim. Anneannem kitabı sandıktan çıkardı. Bu kitap benim gördüğüm kitabın ta kendisiydi. Hemen içini karıştırdım en baştan başladım. Kopuk sayfalarına kadar her şey birbirine tutuyordu. Sayfaları tek-tek inceliyordum orta sayfalara geldiğimde birden karşıma bir kağıt çıktı. Bu kağıt dedemin ölmeden önce bana yazıp bıraktı kağıdı. Kağıdı biliyordum. Kağıtla sadece 4 bölüm yazıyordu. Beşinci bölümü ben yakmıştım ve 4 ve 5 in arası kesilmişti. Bunu ben yapmıştım. Bunu anneanneme söylemedim. Bu kağıt ne diye sordum. Anneannem anlatmaya başladı. Bu kağıdı babasi abisine yazıp vermiş. Abisinin başından, anneannemin anlattığına göre, benim yaşadıklarımın aynısı geçmiş.
    Bana olayları anlattığında aklım başımdan gitti. Abisinin resminin olup olmadığını sordum. Içeride albümde olacağını söyledi. Resmi elime aldığımda bir de baktım ki...
    Resimdeki kişi benim tıpatıp benzerimdi. Sadece benden yaşça büyüktü. Yani ben annemin dayısı ile tıpatıp benziyordum.
    Onun nerede olduğunu sorduğumda ise bana bir sabah yatağında ölü olarak olduklarını söylediler. Bulduklarında mosmor olmuş vücudunun her yeri işkence görmüş gibi kan toplamış ve gözleri açık bir şekilde ölmüş. Öldüğünde ise tam 34 yaşındaymış.
    Ben onun hayatını geri kalanını yaşamıştım...
    Zuzumbilesi onun aşkıydı ve onun uğruna ölmüştü...
    _________SON__________
    ···
  • +65 -1
    okumadan önce arkana bak
    Yola çıktık ama dedemlerin köyüne sapacağımız yolu geçtik. Köye dedemlere gideceğiz nereye gidiyorsunuz dedim. Annem dedenler köyde oturmuyor oğlum dedi. Bende uzatmadım, anneme inandım. Ananemlerin evine geldik. Kapıyı anneannem açtı. Geldiğimizde sevinmişti hoşgeldiniz dedi. Hayırdır gündüz gelseydin niye akşamlar geldiniz dedi. Bizim yüz ifadelerimizin donuk olduğunu görünce o da bir tuhaf oldu. Ben o ara, size dedemlere gidelim diyorum niye buraya geldik dedim. Anneannem gel oğlum deden içeride dedi. Koşarak içeri gittim bir de baktım ki dedem orada oturuyor. Bağırdım... Size bunu değil büyük dedemi, Anneanne senin babanı soruyorum dedim.
    Benim bu söylediğim lafı duyunca herkesin gözleri kocaman oldu. Anneannem ne diyorsun oğlum sen dedi.
    Bağırdım çağırdım size benim söylediğimi yapın diyorum dedim. Köye gidelim dedemin yanına gitmek istiyorum dedim.
    Hepsinin yüz ifadesi sapsarı oldu o zaman hiçbir şey anlamıyodum.
    Kimse bir şey söylemedi evdeki herkes arabaya binip köye doğru yola koyulduk. Köy yolunda ilerlerken daha dedemlerin evine gelmeden babam yolda, mezarlığın kenarında arabayı çekip durdu. Herkes arabadan indi şaşırmıştım, ne oldu evin oraya çıkmıyor muyuz diye sordum.
    Kimse benimle konuşmuyordu. Mezarlığın içine doğru yürümeye başladık. Herkes benden önde yürüyordu, en geride ben geliyordum. Burayı hatırladım. Burası dedem öldüğünde toprağa gömdüğümüz yerdi...
    Onun mezarına gidiyorduk. Lakin annem bana onun yaşadığı söylemişti. Tam onun mezarının başına geldiğimiz zaman anneannem bana dönüp; " işte babam" dedi. Gerçekten ölmüştü. Demek ki yaşadıklarım doğruydu. Lakin bir sorun vardı. Mezar taşındaki ölüm tarihi 1966 yazıyordu...
    ···
  • +60 -1
    okumadan önce arkana bak
    Patika yoldan koşarak evin yanına gittim. Evin önünde iki üç tane çocuk oynuyordu.
    Ben koşunca babam da peşimden koşarak geldi. Bizim sesimize evden birisi kafasını uzatıp ne oluyor diye baktı. Babama bak işte bu ev diye 3 4 kere aynı şeyi tekrarladım. Herşey aynıydı, mezarlık, deponun üzeri, ağaçlar, evin camları... Herşey aynıydı. Babam camdan bakan adama selam verdi. Adam köyün imamıymış. Babam bende şu köyün imamıyım deyince, adam bizi evine buyur etti. Eve girer girmez baktığımda herşey aynıydı. Yatak odası, kiler odası, mutfak... Herşey aynıydı. Sadece evin dizaynı farklıydı. Babam özür dileyerek adama olanları anlattı. Evin içinde en son gördüğüm olayı hatırladım. Hiç kimseyi umursamadan aynı şekilde aynı yerde duran yatağa yattım. Babama o olayı resmen yaşayarak anlattım. Herkes beni odada heyecanlı dinledi. Muskaları bulduğumuz kiler odasına gittim. Orada bir kırık tahta olduğunu söyledim. Ben bunu söyleyince imam çok şaşırdı... Sen bunu nereden biliyorsun dedi. Kimseye cevap vermedim. Banyodaki musluk bozuk dedim. Adam evet doğru dedi. Babam bu olanları görüp duyduğunda hem bana gerçekten inanmış hemde çok şaşırmıştı. Babam daha durmayıp hadi gidelim dedi. Evden çıktığımızda mezarlığın içindeki ağaçtan babama bahsettim. Koşarak ağacın önüne gittim ve orada sabunu bulduğumuz küçük yeri gösterdim. Babam çok şaşırsa da benim söylediklerime inanıyordu. Daha fazla durmayalım, hadi eve gidelim dedi. Yol boyunca babamla hiç konuşmadık. Eve geldiğimizde annem neredesiniz siz diye bağırdı. Babam annemi odaya zütürüp her şeyi anlattı. Annem inanmamıştı gelip bana bir şeyler sormak istedi. Ne oldu sana, bana anlat dedi. O kadar çok şey vardı ki hepsini en baştan anlatamazdım. O zaman aklıma dedem geldi. Onun mezarına gidelim dedim. Annem hemen ne mezarı oğlum neden ölmedi ki, sen neden bahsediyorsun dedi.. Bunu duyunca çok sevindim. Dedem yaşıyordu. 
    ···
  • +59 -2
    okumadan önce arkana bak
    Dizlerimin bağı çözüldü. Daha fazla dayanamadım olduğum yere yığıldım ve çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım...
    Babam beni hemen yerden kaldırdı. Beni hemen sırtına girişip şadırvanın altında yıkadı. Ağlamam geçmiş olsada, bu dünya benim dünyam değildi...
    Babama, baba biz buradan taşınmadıkmı, başka köye gitmedik mi diye sordum.
    Babam deli misin oğlum, ne taşınması, ne diyorsun, rüyamı gördün dedi. Babamın gözlerinin içine baktım şaka yapmıyordu, bana yalan söylemiyordu. Baba nolur beni dinle Allah aşkına dinle dedim. Rıdvan hoca ya gidelim dedim. Hangi Rıdvan hoca dedi. Hocanın yüzünü evini her şeyi tarif ettim. Sen nereden tanıyorsun Rıdvan hocayı dedi. O da çok şaşırmıştı benim söylediklerime...
    Hemen arabaya binip apar topar hocanın evine gittik. Anneme bile haber vermedik. Üzerime baktım kıyafetlerim bile bambaşkaydı. Babam arabayı kullanırken yol boyunca yüzüme baktı. Benim gerçekten delirdiğimi sanıyordu...
    Şehre indik ve Rıdvan hocanın evinin önüne geldik. Ben heyecanla hemen arabadan inip koşarak hocanın kapısını çaldım. Babam arabayı park ediyordu. Kapıyı bana bir kadın açtı. Daha önce hiç görmediğim bir kadındı bu...
    Ona telaşı bir şekilde hocaya sordum. Hoca telaşlı sesimi duymuş olacak ki hemen kapının önüne geldi. Hocam, hocam, hocam beni hatırladınız mı diye sordum. Hoca vallahi birine benzetiyorum ama benzettiğin kişi senden biraz büyük de dedi. O anda merdivenleri çıkarak babam kapının önüne geldi. Hoca babamı görünce hocam hoşgeldin diye sevinçli bir sesle babamı hoşlandı. Hoca O zaman bizi içeri çağırdı. Benim bu şaşkın ifadem karşısında neler olduğunu sordu. Ben yine Hocam beni tanımadınız mı diye sordum. Ben tekrar sorunca Hoca da şaşırmıştı. Ama gerçekten tanımadım sen bizim hocamızın olursun şimdi tanışalım ne olacak dedi mizahi bir şekilde..
    Ama ben diretmekte kararlıydım. Hocam damadınız nerede diye sordum. Hoca şaşırdı. Ne damadı? Benim bir tane kızım var o da şimdi karşında dedi gülerek.
    Gel seni bir okuyayım sen rüya görmüşsün etkisinde kalmışsın anlaşılan dedi. Hayır dedim bağırarak beni okumasına müsade etmedim. Babama hadi çıkalım buradan dedim. Ayağa kalktım. Babam yaptığımız saygısızlığa kızdı. Otur diye bağırdı. Hoca bağırma çocuğun kafası karışmış dedi. Ben kapıdan çıkıp arabaya indim. Birkaç dakika sonra babam da aşağı indi. Arabanın içinde bana bağırdı delirdin mi sen diye...
    Bana inanmıyorsunuz diye çığlık attım. Bana bundan sonra gel hastaneye gidelim dedi. Benim hastanelik bir şeyim yoktu bana inanmıyorlardı. Babama yalvardım eğer inanmıyorsan diğer köye gidelim dedim. Bana inanmasan da çaresizce söylediklerime tamam dedi.
     Arabaya bindik yola çıktık bütün yolu ben tarif ettim. Ben yolu tarif ettikçe buraları nereden biliyorsun diyerek, bana az da olsa inanmaya başlamıştı. Ben de daha fazla inanmasını sağlamak için yol boyunca ileride karşımıza neler çıkacağını tek tek söyledim. Söylediklerimin doğru olduğunu gördükçe daha çok şaşırmaya başladı. Nihayet caminin oraya geldik.
    ···
  • +57 -6
    okumadan önce arkana bak
    Kedilerin başında kafası kel, gözleri kocaman olan şerli varlıklardan biri ile zuzumbilesi birbirlerini öldürmeye çalışıyorlardı. O anda kafası kel olan başka bir şerli varlık ile diğer şerli varlık zuzumbilesinin koluna girip zuzumbilesinin yüzü bana dönük bir halde uçarak gökyüzünde gözden kayboldular. Hiç unutamadım şey ise zuzumbilesinin giderken uzun saçlarına uçuşmasayıdı...
    O geceden, başka hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Sabah annemin sesiyle uyandım. Gözlerimi açtım. Direkt karşıma bakmak istedim. Karşımda bir pencere yoktu. Hatta o odada değildim. Burayı bir yerden hatırlıyorum. Hemen ayağa zıpladım. Bu ev bizim ev değil. Bu olamazdı. Bu imkansızdı.  Rüya görüyor olmalıyım. Ellerimi avucumun içine aldım.
    Koşarak dışarı çıktım. Bu ev bizim, diğer köydeki evdi. Aklımı kaybetmek üzereydim. Ben gerçekten diğer köydeydim. Caminin orada babamın sesini duydum. Koşarak yanına gittim biriyle sohbet ediyordu. Beni öyle telaşlı görünce ne oldu bir şey mi oldu diye sordu. O an bir de baktım ki bizim Toros araba yolun kenarına park edilmiş. Bu Nasıl olurdu...
    ···
  • +64 -1
    okumadan önce arkana bak
    Artık bunu yaptığın için benim hizmetinde olan cinleri, hiçbir zaman hiçbir şekilde yok edemeyecektim. Bu bölümdeki yazıları hiçbir kitapta hiçbir kaynakta asla bulamayacaktım. Bu arada içeriden sesler geldiğini duydum. Annem ya da babam muhtemelen tuvalete kalkmış olacaktı ki mutfağın ışığının yanık olduğunu gördükleri için mutfağa geleceklerini tahmin ederek hemen ortalıkta ne varsa toparladım. Kapı açıldığında içeri annem girdi ona su içmeye kaldığımı söyledim. Annemin farkına varmaması için uyku sersemi numarası yaptım. Annem mutfakta iken ben de gidip yatağıma yattım. Daha sabah olmasına çok vardı. Annem ışığı kapattığında ortalık zifiri karanlık oldu. O anda içime bir sıkıntı çöktü. Resmen boğazıma kadar daralmıştım. Bir anda olanın perdeleri açıldı. Camın dışından bana bakan dört tane yüzü vardı. Gözleri kocaman saçları kel ve suratları koyu yeşil bir haldeydi. Bana doğru bakarak ağızlarını açtılar dişleri sipsivriydi. O anda binlerce gölge bizim mutfaktan koşarak camdan dışarı atladılar. Resmen bana Camdan bakanların üzerine saldırıyorlardı. Bu görüntü karşısında yatağımda donup kaldım. Camdan atlayanlar benim emrimde olanlardı. Neredeyse on dakika akın-akın siyah gölgeler camdan dışarıya atladılar. En sonunda yavaş-yavaş camın önüne gelen siyah uzun pelerinli saçları yere kadar uzun, süzülerek giden bir varlık gördüm.
    Kafasını bana çevirip baktığında işte o an, işte o göz göze geldiğim varlık zuzumbilesinin ta kendisiydi. Bana doğru resmen aşık bir genç kız edasıyla dolu dolu gözlerine bakarak, kafasını çevirip camdan atladı. Bu gördüklerim karşısında bir anda ayağa kalkıp camdan dışarı baktım. Camdan kafamı uzattığımda yerde binlerce üst üste dolmuş kedi ölüsü gördüm.
    ···
  • +67 -5
    okumadan önce arkana bak
    Onların nerede olduğunu düşünmeye başladım. Hala benim emrimde olmalarına rağmen neden bana yardımcı olmuyorlardı. Onları tekrardan çağırmak için kağıdı  ezbere okumaya başladım. Defalarca okumama rağmen hiçbir sonuç olmadı. Yanlış okuduğumu düşünerek kağıdı aldım. Ama kağıtla bir tuhaflık vardı ilk 4 bölüm normal olmasına rağmen beşinci bölüm sanki kabarık bir yazı şeklindeydi. Elimi tutup üzerinde gezdirdiğimde yazıların tamdıbını hissedebiliyordum. Hemen depodan eşyalarımı toparlayıp gizlice tekrardan eve girdim. Kağıda mum ışığında ziyade bir de evin dışında bakmak istedim. Kağıt bambaşka bir hale bürünmüştü ilk bulduğum kağıt kesinlikle bu değil..
    Bana Hocanın söylediği gibi beşinci bölümde, benim emrimde olanları yok etmem için yazılı olanların yazdığını düşündüğümde o bölümü  yırttım. Belki de bu yüzden, onları en sonunda yok edeceğim korkusu ile bana hizmet etmekten geri duruyorlardı. Bu kısmını yırttığımda sanki yazılar daha kabarık, daha okunası bir hal aldı. Kalkıp mutfak tezgahına gittim. Elime çakma alıp kağıdın bir köşesinden tutuşturdum. Kağıt yıllardır yanmayı beklermiş gibi köşesini tutuşturulduğunda masmavi bir duman çıkararak anında kül oldu. Lakin kabarık olan yazılar olduğu gibi duruyordu. Resmen Arapça yazılar harf harf katı bir şekilde duruyordu. Birinin üzerine parmakla basıldığımda sert olduğunu gördüm. Tamdıbını elimle sıyırıp lavaboya döktüm. Suyu açtığımda suyla temas eden her harf eriyerek yok oldu. Gözlerime inanamadım.
    ···
  • +39 -3
    okumadan önce arkana bak
    Bu gecenin son partıydı. Yarin finali yapacağım Allah izin verirse...
    Telefondan yazıyorum, bilgisayardan yazamıyorum. Gelen kutumda 870 mesaj var. Cevap veremedigim varsa twitter uzerinden mesajlarını tekrar atsinlar.
    Hepinize teşekkür ediyorum.
    Iyi geceler arkadaßlar...
    ···
  • +63 -2
    okumadan önce arkana bak
    Hocalar gittikten ve annemler yattıktan sonra gizlice dedemin yazdığı depo ya indim. Sabahtan zütürdüğüm eşyaları çıkardım. Mumlarımı yaktım. Bardağı, yazıları yazıp üzerine koydum. Yeşil soğanı da yaktım ve diğer eşyalarımı da farklı işlerde kullandım. Bir süre sonra karşımda bir karartı belirdi. Depo sadece mumların ışığı ile aydınlanıyordu. Karşıma gelen karartı erkek suretindeydi. Sesi çok ağır ve heceler şekilde konuşuyordu. Konuştuğu dil tam Arapça gibi değildi. ibranice konuştuğunu tahmin ediyordum. Yahudi olabileceği endişesi ile dedemin 5. Bölümündeki yazıları bir solukta okudum ve kayboldu. Bu yazıları öğrenmiş olmam çok iyi olmuştu benim için…
    Bana itaat etmek için gelmiş olsa bile zamanlar beni kendisine itaat eder duruma getirebilirdi. Birkaç kere daha deneme yaptım. Kaşıma hiç bir şey çıkmadı. Korkuyor olsam da bana yardım edebilecek varlıkların olduğu düşüncesi ve dedemin yazdığı son bölümdeki yazıların verdiği güven ile devam ettim. Sonunda Arapça konuşan ve Müslüman olduğunu düşündüğüm bir şerli gelmişti. Karşımda dikildi. Bana yüzü dönük gelmişti. Hiç korkunç değildi. Sesi cezp ediciydi. Zaten o duruşu bile onun iyi biri olduğunu gösterir nitelikteydi.
    Bana dönüp “ insanoğlu, beni denen çağırdın“dedi. Bana hizmet edecek ve bulunduğum durumdan beni kurtaracak hizmet karlar arıyorum dedim. içinde bulunduğun durumdan seni kurtaracak hizmet karlara zaten sahipsin. Ben sana hizmet etmek isterim fakat senin hizmet karların senin için yeterli olacaktır dedi. Bunu dedikten sonra mumlarım söndü karanlıkta kaldım. Bir tane mumu etrafı aydınlatmak için yaktım. Bu gece öğrenmiştim ki; dedemin bıraktığı hizmet karlarım hala varlardı ve bana hizmet ediyorlardı. Peki ya onalar neredeydi…
    ···
  • +61 -3
    okumadan önce arkana bak
    Hoca ya utandığımı söyledim. Hoca erkek adamsın falan ne utanıyorsun dedi. Ama ben ısrarcı olunca tamam gel başka oda da bakayım dedi. ikimiz salon a gittik. Hoca resmen bir yazı arıyordu. Bu durumlarla daha önceden karşılaştığı ve tecrübeli olduğu belliydi. Farklı bir şey aradığı için bu derece diretiyordu aslında. Bende çıkardım ve sırtımda ki yazıyı gösterdim. Hoca görünce şaşırmadı. Sanki bir doktor edası ile sırtımı dinleyip de kapatmış gibi kapattı.
    Bende bu durumdan annemlere bahsetmemesini, zaten çok üzgün olup yeniden aynı şeyleri yaşatmak istemediğimi söyledim. Hoca ile salonda eskiye dair konuları anlatmak istedim. Dedemin bıraktığı cinlerden ve sonra ortadan kaybolmalarından bahsettim. Dedemin bıraktığı kağıdı görmek istedi. Bende depo da olduğunu söylemedim. Siz oturun ben getireyim diyerek kapıyı yavaşça açtım ve acele gidip kağıdı aldım eldim. Hoca kağıdı biraz okuduktan sonra; deden senin için bunları sahiplenmiş. Bu yazıyı her kim okursa da o cinler onun olacak şekilde ayarlamış dedi. Bunlar zaten tahmin derecesinde olsa da ben kendi kafamda emindim. Hoca hazır kağıdı almışken, 5. Bölümde ki yazıyı koca ya okutmak ve anldıbını öğrenmek istedim. Hoca direkt anladı. Burada yazanlar; ben son olarak şayet ki zuzumbilesi ve etrafındakileri yener isem, Dedem sonradan benim emrimde olan cinlerin bana sıkıntı yaşatmaması için son bölüme onları emrimden çıkarıp, tüm olanlardan sonra benden uzaklaşıp bir daha karşıma çıkmayacakları şekilde bir şey yazmış...
    Ben zaten bu safha ya gelememiştim. Onlar ben okumadan yok olmuşlardı. Hoca benim için bir şeyler yapacağını babama söyledi. Hoca ya güvensem de iyi olduğunu bilsem de bu durumu kendim çözmek istediğimden kimseyi karıştırmak istemiyordum. Bana göre dedemin planı tutmasa da ben onun yaptıklarının aynısını yapıp kendi taifemi oluşturmakta kararlıydım.
    ···
  • +69 -1
    okumadan önce arkana bak
    Dedemin bana bıraktığı kağıdı ve kitabı alıp annemler görmeden gizlice evin önünde ki depo ya gittim. Gündüz vakti olduğu içinin bir şey olmayacağını bildiğimden korkum yoktu. Dedemin kağıda yazdıklarından 5. Bölümü hiç kullanmamıştım. Bunun anldıbının ne olduğunu çok merak ediyordum. Kitapta araştırdım yine ama hiçbir sonuç bulamadım. Bu yazılar bu kitap a kesinlikle ait değillerdi.
    Kitaptan dedemin yaptığı gibi kendime sahiplenmek için cin arayışına girdim. Bir an önce kendime, bu işin içinden kurtulacak şekilde bir ordu oluşturmaya çalışıyordum. Eve gittim mum, bardak, yeşil soğan, çakmak ve birkaç tane daha işime yarayacak eşya aldım. Kitapta daha önceden de okuduğum için işin nasıl yapılacağını biliyordum fakat bu çok büyük bir riskti ve yaptığım bir hata işlerin daha da kötüye gitmesine davetiye çıkarabilirdi. Tüm eşyaları depo ya bıraktım ve akşam olmasını beklemeye koyuldum. Bu süre zarfında evdekiler de şüphelenmesin diye evde oturdum. Eve geldikten birkaç saat sonra bize misafir geldi. Babamın telefonda konuştuğu adam hocayı akıp bize getirmişti. Herhalde duruma acil gelmeniz gerek falan dedi ve böyle oldu. Adamlar ve babam kısa bir sohbet ettikten sonra hoca benle konuşmaya ve sıkıntılarımı dinlemek için yanıma oturdu. Adam yaralardan bahsetmiş olacak ki kollarıma bakmak istedi. Üzerimden hırka mı çıkardım ve kollarımı gösterdim. Hoca kollarıma bakarken bir yandan da alttan keskin bakışlarla gözlerime bakıyordu. Daha başka yerinde var mı deyince bacaklarımda var dedim. Daha başka diye sürekli soruyordu. Bakışları da sanki benim bir şeyi gizlediğimi, ya da bir şeyler karıştırdığımı anlamış evebeyn bakışı atıyordu. Bende ısrar ile bacaklarım ve kollarım dedim. Karnında sırtında bir şey var mı diye sordu. Bende karnımı göbeğime kadar açıp gösterdim. Üzerindekini hep çıkar dedi. Üzerimi çıkarırsam herkes sırtımda ki yazıyı fark edecekti. Göstermek istemiyordum. Bu maceralara yeniden başlama korkusu, o saçma işler beni şerlilerle karşılaşmaktan daha gergin bir hale sokuyordu.
    ···
  • +66 -1
    okumadan önce arkana bak
    Vücudumun her yeri acılar içindeydi. Morlukların geçmesi için annemden uygun bir krem alıp banyo ya krem sürmeye girdim. Tamamen soyundum. Banyomuzda küçük bir tabure vardı. Tabureye oturdum ve kolumun yetiştiği kadar moraran ve kan toplayan yerlerime sürdüm. Elimi sırtıma uzattım. Sırtımda elimle dokunduğumda acıyan yerler olduğunu hissettim. Ayağa kalktım ve aynaya sırtımı dönüp baktığımda dün gece yaşananlardan bir not bulacağımdan habersizdim. Sırtımda omuz tarafımın altında Arapça bir yazı yazıyordu. (يأتون إلين) – Bize gel…
    Sırtımın tamamı bu yazı ile boydan boya yazılıydı. Tıpkı bu yazı, kilolu insanlar zayıfladıklarında çatlaklar oluşur. Onun tıpa tık aynısıydı. Benim sırtımda ise bana bırakılmış bir not vardı.
    ilk başta aynada okumaya çalıştım ama tam net anlaşılmıyordu. Gittim bir ayna daha alıp diğer aynaya tam arkamı dönüp elimde tuttuğum ayna ile baktığımda, yazı net bir şekilde okunuyordu. Burada yazanın ne olduğunu anlamıştım. O rüya bana bir işaret göndermek için olsa da ben işkence ye uğramıştım ve artık beni çağırıp her ne yapacaklar ise onlar ile başladığım yerde, yani evlendiğimiz o derenin kenarında yapmak istiyorlardı. Üzerimdeki sürdüğüm kremleri hemen sabun ile yıkayıp çıkardım. Zaten canım çok acıyordu. Su ile de temas edince çektiğim acının asla tarifi olamazdı.
    Yazılardan anneme ve babama bahsetmedim. Babam zaten telefon konuşmalarının ardında yine biri ile görüşüp başka bir hoca ya gideceğimizi söyledi. Daha ne bir hocayı ne doktoru ne de bir akıl verecek insanın bana faydası olacağını düşünmüyordum. Bu mesele benim meselemdi ve sonuçlarına da ben katlanacaktım. Bu zaman a kadar ne denedim ise her şey boşa çıkmıştı ve artık ne yapacaksam ben kendime yapacaktım. Çıkıp cadı kadının köyünde ki dere kenarına gitmek istedim ama bu öyle planlamadan yapılacak bir iş değildi. Eğer oraya gidersem beni öldüreceklerini ya da bana acı vereceklerini biliyordum. Dedemin bana bıraktığı şerlilerden de bir fayda yoktu, ya da artık onlar hiç yoktu…
    ···
  • +62 -2
    okumadan önce arkana bak
    Akın-akın gelen şerliler etrafımda katman-katman halka şeklinde etrafımı çevirdiler. Hepsi dişlerini bilemiş, sanki beni parçalamak için geliyorlar gibiydi. Ağızları normalde o kadar büyük olamaz gibi oluyor fakat dişleri çok uzun ve iğne gibiydi. Ağızlarını açtıklarında ince uzun dilleri çıkıyor. Ucu yılandili gibi çatak şekildeydi. Gözleri tamamen göz bebeğinde oluşuyordu. Bana saldıracak gibi omuzları yukarı aşağı hareket ediyordu. Etrafımı tamamen doldurdular ve bana dokunduklarını, sanki etimi alıyor gibi zarar verdiklerini hissediyordum o anda uyandım. Bu bir rüyaymış. Çok korkmuştum, sanki boğazıma kadar sıkışmış gibiydim. Kalkıp su içtim geçmedi bedenimdeki o tuhaf his…
    Elimi yüzümü yıkayayım dedim açılırım dedim ve aynanın karşısına geçtim. Direkt gözüme çarpan kollarımdı. Kollarım mos mor olmuştu. O an ki korku ile üzerimde ki t-shirt ü çıkardım. Göğüsüm ün her ama her sanki kerpeten ile çekilmiş gibi kan toplamıştı. Vücudumun diğer yerlerinde de aynı kan toplaması ve morluklarla karşılaştım. Yaşadığım şey rüya gibiydi ama ben nasıl bu hale gelmiş olabilirdim. Bana resmen işkence etmişlerdi. Bu şey rüya olamazdı. Ben oraya gittiğimden adım gibi emindim. Fakat yatağımda uyandığımdan da adım gibi emindim. Beni alıp zütürmüş olacaklarını düşünüyordum. Başka bir yerimde bir iz var mı diye öyle bir kaba olarak baktım ama göremedim. Sabaha kadar oturdum. Bu olay artık benim yalnız başıma halledebileceğim bir şey değildi. Dedemin mirası olan şerliler de ortada yoklardı. Belki de öldürülmüşlerdi diğer kabile tarafından bu konuların akıbetini bilmiyordum. Sabah olunca babam benim oturduğumu gördü. Ne olduğunu sorunca kollarımı gösterdim ve olayı anlattım. Babam yinemi gördün, yinemi geldiler dese de onların hiç gitmediğini söylemedim. Babam olaylar duruldu sanıyordu ama olaylar her zaman daha da kötüye gitmişti. Geçmiş olaylardan bahsetmedim. Babam da yine hoca arayışlarına girmişti ve bu durum benim canımı daha çok sıkıyordu. Bu macera benim için çok uzamıştı. Artık akıbetim ne ise onu yaşamak, başımdaki bu derdin bir an önce son bulmasını istiyordum. Babam yine telefon ile sağı solu aramaya başlamıştı. Bu durumu tekrardan yaşamak istemiyordum.
    ···
  • +33 -1
    okumadan önce arkana bak
    Duyuru...
    Arkadaşlar bu hikayeyi başka internet sitelerinde, forumlarda ya da kişisel paylaşım sitelerinde... Kendileri yazmış gibi yazıp, birde benim yazdığımın çalıntı olduğunu söyleyen kıl kurtları var.
    Bu hikaye tescillidir sayın arkadaşlar. Aranızda bunu ben yazdım, ya da ben tanıyorum, benim akrabam, arkadaşım diyen varsa inanmayın. Burada beni gerçekten tanıyan 3 kişi var. Birde buradan güvendiğim, size bilgi yolladığım (xflaminis) nickli kardeşim var. Benden ve xflaminis in söylediklerinden başkasına itimat etmeyin

    Hikaye ne zaman bitecek diyen arkadaşlar içinde;
    Bu akşam bitmez ise yarın akşam bitireceğim Allah izin verirse.
    Daha önce çarşamba perşembe dedin. Diyen arkadaşlarımdan çok özür diliyorum. Hastalıklarla mücadele ediyordum.
    Bu zaman boyunca canla başla hikayeyi bekleyip nöbet tutan arkadaşlarıma da sondan bir önceki kez teşekkürlerimi sunuyorum.

    Edit: Hikayeyi aynen paylaşanı gördüm de bu huur çocuğunun yaptığı nedir amk :D
    Biri şu huur çocuğunu gibsin...
    http://boards.tr.leagueof...-okumadan-ance-arkana-bak

    Saat 20:30 da yeni partlar da görüşmek üzere...
    ···
  • +61 -1
    okumadan önce arkana bak
    Galiba beni terk etmişlerdi. Haklılardı belkide, benim yüzümden ölmeleri büyük haksızlıktı. Eve geldikten sonra uyudum. Çok yorulmuştum. Sabah olduğunda annemler beni kahvaltıya kaldırdılar. Kahvaltı yaptıktan sonra elime kitabı aldım. Bu olanların neden olduğu hakkında bir ipucu aramaya başladım. Akşama kadar aradım ama hiçbir sonuç bulamadım. Zaten kitaptan da hiç yoksa 25-30 sayfa ekgibti. Ama hiçbir zaman o ekgib sayfaları bulamadım. Gece olduğunda yine bir umut tekrardan onları çıkarmaya çalıştım.
    Defalarca denememe rağmen hiç bir sonuç çıkmadı. Artık umudumda kalmamıştı. Ya, bu olanları kabul edecek, ya da mücadeleme kendimi başıma devam edecektim. Daha fazla bir şey karıştırmadan yatıp uyudum. Uyurken birinin adımla seslendiğini yeni duydum. Gözüm açıp bakmaya çok korktum çünkü bana seslenen pek hayra alamet bir ses değildi. Bana yardım için gelecek birisi de olmadığı için, bana seslenen şerlinin zarar vermeye geldiğini anlamıştım. Bu iğrenç sese daha fazla tahammül edemeyip arkamı döndüm. Arkamda 4 kişi vardı. Yüzleri o kadar gaflet ile bakıyordu ki, onların en büyük düşmanları benmişim gibi bir halde bakıyorlardı. O an ne oldu ise hatırlamıyorum...
     O zaman ya uyudum rüya gördüm ya da onlar tarafından ele geçirildim. Çünkü uyandığımda dere kenarında düğünün olduğu yerdeydim. Yukarıda cadı kadının evi vardı ve oradan akın akın şerliler geliyorlardı. Bu gece artık yolun sonuna gelmiştim.
    ···
  • +60 -2
    okumadan önce arkana bak
    Karşımda 4 ya da 5 tane emrimde olan varlık duruyordu. Onlara verdiğim emirden hoşlanmamış olacaklardı ki bu konu ile ilgili konuşmaya geldikleri anlaşılıyordu. içlerinden birisi, zuzumbilesinin kabilesinden ayrıldığı ve yanında az bir sayıda hizmetinde olan şerli varlık ile olduğunu söyledi. Kabilesinden ayrılmış olmasına rağmen onlar ile bir savaş durumuna girmekten birçoğu hoşlanmamış ve karşı çıkmıştı. Onlar bunu söylediğinde, beni yalnız bırakıp gitmelerini söyledim. Önümüzdeki birkaç hafta da hiç onlara çağırmadım. Onlarda gelmediler. Bir sabah saat 10 gibi haber geldi. Ananem vefat etmiş. Dayımlar sabah yanlarına gittiğinde kapıyı açan olmamış. Telefonunu aramışlar, evin içinde çaldığı duyuluyormuş ama açan olmamış. Kapıyı çilingir çağırıp açtırmışlar. Zavallı ananem kadın öleceğini biliyor gibi, bulaşıklarını yıkamış, evine sanki cenaze için gelecek misafirler için temizlemiş. Dedemin peşine onu da yanına toprağa verdik. Yine birkaç gün cenaze taziye, yas, mevlit vs günlerim geçti. Bu sürede ne cinleri çağırdım, ne de onlar yanıma geldiler…
    Yine bir günün akşamında onları çağırmak için müsait ortamımı hazırladım. Birkaç defa yazıları okumama rağmen bir türlü gelmiyorlardı. Bu durum oldukça canımı sıkmıştı, yalnız bırakmışlardı onlarda beni. Gece saatinde kalkıp evden çıktım. Cinlerin köylerine doğru yola koyuldum. Yine bir yerden sonra sokak lambaları kesildi ama ileri de onların olduğu mahallenin ışıkları, onlar varken az da olsa yolu aydınlatıyordu. Şimdi ise ışıktan eser yoktu, zifiri karanlığın içine doğru ilerliyordum.
    Köye yaklaştıkça artık cebimden telefonumu çıkarıp az da olsa yere yakın tuttuğumda önümü aydınlatıyordu. Tam olarak köye geldiğimde, köyde hiçbir hayat belirtisi yoktu. Evler bom boş, ışıklar yanmıyordu. Korkuyordum ama bu olanları anlayabilmek için hava hafif aydınlanana kadar dua okuya-okuya bekledim. Hava hafif aydınlandığında etrafı gözetledim. O an burada başımdan geçenler gözümde canlandı. Hatıralarım depreşti. Etrafta hiçbir şey yoktu. Mecburen kafamda sorular ile birlikte eve döndüm.
    ···
  • +78 -3
    okumadan önce arkana bak
    Eve geldikten sonra başımdan geçenleri düşünmeye başladım. O an farkında olmasan da olanları düşündükten sonra gaflete kapıldım. Dedemin kılığına giren cin bana her şeyi anlatmıştı ama ona güvenmeli miydim bilmiyorum. Belki bu olanlar beni istedikleri yere rahatça zütüre bilmelerine zemin hazırlıyor olabilirdi.
    Tüm bu düşünceler arasında gece olmasını bekledim. Her şey gerçek olsa da o katlettikleri adam kimdi? Ya aynı şeyi bana da yaparlar diye korkmuyor değildim. O gün öğlene kadar bunları düşündükten sonra, olduğum yerde uyumuşum. Uyandığımda hava kararmıştı. Uyku sersemi olarak evin içinde biraz dolandıktan sonra evde kimsenin olmadığını fark ettim. Evde kimsenin olmayışını fırsat bilerek hemen cinleri çağırdım. Karşıma sadece bir tanesi geldi. Dün gece yaktıklarının kim olduğunu sordum. Bana her şeyi anlattı.
    O gelen varlık zuzumbilesinin kabilesindenmiş. Beni gözetleyerek kabilesine bilgi veriyormuş. Benim emrimde olanlar ise onu köylerine zütürüp ölürmüşlerdi. Artık bu yüzden zuzumbilesi ve kabilesi bana daha büyük düşmanlık beslemeye başlamıştı.
    Artık resmen bir kabile savaşlarının fitili ateşlenmişdi. Cinler benden emir bekliyorlardı. Bu emir ise dedemin yazdı dördüncü bölümde saklıydı. Artık tamamen emrindeydiler. Onlara her istediğimi yaptırabilirim. Zaten ilk isteyeceğim şey Zuzumbilesi ve kabilesinden kurtulmaktı. Hemen kağıdı aldım ve dördüncü bölüm okudum. Ben okur okumaz gelen cin gözden kayboldu.
    Emirimi yerine getirmek için gittiğini sanmıştım. Fakat birkaç dakika sonra daha fazla sayı ile geri geldi.
    ···
  • +62 -7
    okumadan önce arkana bak
    Dedem tam karşımdaydı. Ne yapacağımı bilemedim. Dedem ölmüştü, bunların hayal olduğunu, rüyada olduğumu düşündüm. Uyanmak istiyordum. Bunlar gerçek olamazdı…
    Dedem bana hoş geldin dedi. Ağzımı dahi açıp cevap veremedim. Her şeyi ile dedemdi fakat gözlerinde dedemi göremiyordum. Rengi dahi aynı olsa bile, bir insanın tek değişmeyecek şeyi bakışlarıdır. Bu bakışlar beni korkutmuştu. Beni buraya çağıran varlığa döndüm, zira tam arkamda duruyordu. Beni geri zütürün, bana oyun mu oynadınız dedim. Dedem omzuma dokundu. “Oğlum bana dön” dedi. Oğlum lafını duyduğumda dayanamadım. Bu dedemin sesiydi. Dede sen ölmedin mi dedim. Burada ne arıyorsun?
    Bana bakıp ben deden değilim. Sadece dedene olan hizmet karlığımız deden vasıtası ile sana geçti. Deden gibi görünüyorum sana, çünkü sen onun sözünde çıkmaz ona güvenirsin dedi. Bizi sana deden bıraktı. Senin o kitabı alacağını biliyordu. Bu yüzden sana okuman gerekenleri öğretti. Biz senin emrindeyiz. Deden bu kabileyi senin için topladı. Sana düşman olan kabile ile savaşacağız dedi. Bir anda gözden kayboldu ve büyün ışıklar söndü. Bütün evler boşaldı. Karşılara baktım hava alacakaranlığa bürünmüştü. Sabah olması an meselesiydi lakin orada karanlığın içinde kalmıştım. Kısa süre sonra güneş doğmasa da o hafif aydınlık ile eve doğru yürümeye başladım. Caminin o tarafa geldiğimde babamı gördüm. Ezan okumak için camiye girmek üzereydi. Babama görünmeden eve doğru ilerledim. Üzerimde anahtar yoktu. Annem uyuyordu galiba evin ışıkları yanmıyordu.
    O yüzden babamın eve gelmesini bekledim. Babam geldiğinde beni dışarı da görünce namaza geliyor sanmış olacak ki beni, namazı kıldırdım, geç evde kıl sen dedi. Kapıyı açtı eve girdim. Bu geceyi o kadar net hatırlamama rağmen, köyde yaşadıklarım hala aklımda rüya görmüşüm gibi bir yer ediyor. Lakin babamla karşılaşmış olmam, o gece benim gerçekten dışarı çıkıp bunları yaşadığımı kanıtlıyordu.
    ···
  • +70 -18
    okumadan önce arkana bak
    Gözüm hem karanlık tarafa hem de ileride ki bana arkası dönük varlığa ilişiyordu. Varlık artık tam önümde duruyordu. Nefes alıp vermesini omuzlarından anlayabiliyordum. O anda arka tarafta bir kargaşa oldu. Kafamı karanlık olan bölüme çevirdiğimde, daha önce uyandığımda, karşı ki koltukta oturur vaziyette gördüğüm yaşlı adam, cinlerin o karanlık bölgeye zütürdükleri ışık sayesinde aydınlanmış olarak görünüyordu. Adamın gözleri o gece ki halinde ki gibi donuk değil aksine sanki bir yere kollarından bağlıymış gibi çırpınıyordu. Gözlerini tıpkı o gece ki gibi bana dikmişti. Sanki görünmeyen bağlı olduğu yerden kurtulsa bana saldıracak gibi, oradan kurtulmaya çalışıyordu. Bana bakar vaziyette iken gözleri bir anda kırmızıya dönüştü. Vücudunda değişiklikler oluyordu. Önce sakalları yok oldu. Ardından bedeni küçülmeye ve sıskalaşmaya başladı. Gözlerinde ki alev arttıkça yüzünün şekli değişip korkunç bir şekil almaya başladı. Bu değişimler olurken köyün ahalisi olan cinler o varlığın etrafını sardı ve artık o kısım beni için görünmez oldu. O kısımda inanılmaz bir kargaşa oldu. Sanki bütün cinler o varlığın üzerine saldırmıştı. Bir süre sonra kalabalık açıldığında yerde alevler içinde yanan bir beden vardı. Masmavi çıkan dumanlar resmen orda ki varlığı tamamen eriterek yok ediyordu. Oraya doğru adım attım. Yaklaştığımda hissettiğim ise, aslında oradaki şeyin ateş değil aksine soğuk bir etki olduğunu hissettim. Mahluk yanmıyor, aksine donarak ölüyordu. Onu öylece orada bıraktılar. Tüm mahlukat benim arkama doğru bakmaya başladı. Bana baktıklarını sanmıştım lakin ateş saçan gözleri arkama bakıyordu. Bende arkama, onların baktığı yöne döndüm ve oradaki varlık hala arkası dönük duruyordu. Tekrardan yaklaştım ve bana yavaş-yavaş arkasını dönmeye başladı. Dönerken, önce beyaz uzun sakallarını gördüm. Bana tamamen döndüğünde karşımda ki duran. Rahmetli dedemdi.
    ···
  • +74 -3
    okumadan önce arkana bak
    Bu yaptığım gerçekten bir delilikti. Tek başıma gecenin o saatinde evden çıkmıştım. Yürürken bir çok kez geri gelmeyi düşündüm. Ama bunu yaparsam onlardan korktuğumu anlarlardı. Hiç emir veren emrettiğinden korkar mıydı? Gri dönersem beklide bu felaketim olacaktı. Yürüme olarak 20 dakika yol yürüdüm. Köyde direklerde lambalar yanıyordu. Ama o mahalle ye yaklaştığımda elektrik direği olmasına rağmen ışıklar yanmıyordu. Çok korkuyordum. Gerçekten bu yaptığım delilikti belki, ama gitmez isem hep daha kötü olacağını düşünerek gittim. Elektrik direğindeki lambalar bir yerden sonra patlamışlardı. Orada da insanlar her zaman durmadığından kimse değiştirmemişti anlaşılan. Artık sadece birkaç adım kalmıştı. Önümde ki virajı döndüğümde mahalle tamamen karşıma çıkacaktı. Yaklaştığımda gittiğim yollar köyden vuran ışık ile hafiften aydınlanmaya başlamıştı. Bu durum hem korkmama hem de heyecanlanmama sebep oluyordu. Yürümeye devam edip virajı da döndüm ve…
    Karşımda en az 500 tane cin ve küçük-küçük sarı ışıklar ile resmen orada bir eğlence düzenleniyordu. Küçük çocuk olanları vardı. Tıpkı biz insanlar gibi oyunlar oynuyorlardı. Bu görüntü hala hafızamda çok net olarak bulunuyor. Burada resmen gece bir yaşam vardı. Bunları bir başka insan göremezdi. Bu olanları sadece kendimin gördüğüne emindim. ilerlemeye devam ettim. Benim geldiğimi görenler oldukları yerde durup gelişimi izlediler. Bu olanlar hayal değil tamamen gerçekti. Böyle bir yaşamları olduğunu hiç bilmiyordum. Hep onları pis yerleri mesken tutuyorlar sanıyordum. Bu mahalle terk edilmişti. Onlar burayı mesken tutmuşlardı lakin bana yakın olmak için bunu yapmışlardı. Giderek yaklaşmaya devam ettim. Gözüme çarpan bir şeyde o kadar aydınlık yer olmasına rağmen bir bölgenin ışığı bıçak gibi kesilmişi. Normalde o ışık orayı da aydınlatırdı ama oraya ışığın vurmamasını sanki onlar istemişler gibiydi. Aralarından ilerlemeye başladım. Ben ilerledikçe yol açılıyordu. O bom boş evlerin de içlerinde ışıklar yanıyordu. Etrafımda ki tüm varlıklar bana saygı ile duruyorlardı. Yolun en sonunda bana arkası dönük olan bir varlık vardı ve ona tamamen yaklaşınca ya kadar hiç istifini bozmadı.
    ···
  • daha çok