/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 951.
    +40
    Yıllar geçiyordu, acısı ile tatlısı ile ve bizler de büyüyorduk.
    Bir grup oluşmuştu biz istesek de istemesek de. Tarık, Eren, Sülo, Alpay, Ömür ve ben... Yatakhanede yataklarımız dip dibe idi. Neredeyse her yere beraber gidiyorduk.
    Okula da başlamıştık. Ne zaman ki okula gidiyorsunuz, okula gittiğiniz an dışarıda farklı dünyaların olduğunu görüyorsunuz. Çünkü bir önlük giyiyorsunuz ki, giyilmekten renkten renge girmiş, eskimiş… Zaten size ait bir çantanız, defteriniz, kaleminiz yok. Tabi bir de okul saatlerinin sonunda arkadaşlarınız evlerine dönüyorlar; siz yurda… Okula başlayınca yetimliği yaşayarak öğrenmiş oluyorsunuz. Hepimiz aynı okula gidiyorduk.
    Her teneffüs okulun önünde bulunan Atatürk heykelinin önünde buluşurduk.
    Hep beraber gezerdik. Birbirimizin halinden en iyi biz anlardık.
    Bizler hayat ile erken tanışan, öksüz ve yetimlerdik.
    Bizi en büyük yaralayan, çocuğunun elinden tutmuş bir anne baba tablosu idi.
    Bu kötü bir şey değildi tabii ki de ama bizim elimizden tutanımız olmadığı için kıskanıyorduk ve üzülüyorduk, yaralarımız kanıyordu işte.
    Bu yıllarca hiç değişmedi zaten.
    Bizim ailemiz; Murat abi, Gözde abla, yurda çocuk getiren polis Soner abi ve biz 6 kafadardı. O zamanlardan kurulan dostluk yıllar boyu sürdü hatta hala da devam eder : ) Ekgibleriyle de olsa...
    ikinci teneffüs zili çalmıştı, Sülo ile ayni sınıfta olduğumuz için buluşma noktasına beraber giderdik.
    Bizim gittiğimiz de Tarık orada bekliyordu.
    Yanına gittik ve Eren geldi daha sonra, elinde 2 tane 9 katlı gofret ile.
    Paketleri açtı ve kardeş payı yaparak dağıttı bize.
    Kimse nasıl aldığını sormadan yedi.
    - Abi kantinci tost yapıyordu ben de arakladım canım çekti, dedi.
    Kimse giblemedi nasıl geldiğini.
    zütürüp parasını da verecek değildik.
    Çünkü paramız da yoktu.
    Zaten Eren'in baba mesleğine de alışmıştık.
    Birimizin bir şeyi kaybolduğunda direkt onun yanına giderdik.
    Bahanesi ise abi seni bulamadım, geri getirecektim. Olurdu.
    Yıllar iyi kötü geçti acısı ile tatlısı ile ve 16 yaşına geldik.
    Aramızdan ayrılan olmadı. Okuyan sadece Tarık oldu.
    Kayseri Lisesi'nde burslu okuyordu.
    Artık yurt bize dar geliyordu ve baba olarak gördüğümüz Murat abi'den de çok dayak yemiştik.
    Artık eskisi gibi çocuk değildik, sigaraya da başlamıştık
    Birgün yurdun bahçesinde otururken, ismini hatırlayamadığım birisi koşarak bize doğru geldi.
    Hızlı hızlı nefes alıp veriyordu, vereceği haber de pek iyi değil gibi duruyordu.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +3
      Allahtan son part değil *
      ···
   tümünü göster