/i/Bilim

"hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. ilimin ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir".
M.K ATATÜRK
  1. 26.
    +1 -8
    Sen saf mısın ya? Yazıyor yukarda bak. Rezonans degeri 13 olunca sıfır noktasiymis. Ben olcmedim. Sifir noktasinda donmeden durmasi mümkün değil. O zaman karşı yönde dönecek. Türk demissin Türklük demissin islam olmadan bak ne kadar cahilsin. Oysa donmenin kainatin her yerinde oldugunu atomlarin cekirdeklerinin etrafindaki elektronlarin bile nasil döndüğünü hadislerin ayetlerin bilimsel gercekleri nasil anlattigini bilirdin eger islami bilseydin
    ···
    1. 1.
      +2
      Dunyanın durması elbette ki mümkündür, fakat mevsimler, gece gunduz döngüsü olmayacagi icin kisa surede canli yasami yok olur. Duramaz geri doner ne ya? Sen bu yazdığına inaniyor musun gercekten. Bozuk para orneginde oldugu gibi ters yone donmesi icin aksi bir kuvvet gerekir.
      ···
    2. 2.
      +1
      Hadislerin ayetlerin anlattığı bilimsel gerçeklerden örnek versene? Ciddiyim ama baştan söyleyeyim ordan burdan saçma sapan anlam çıkarmak yok.

      edit:tarık suresi demişsin.

      Göğe ve Tarık’a andolsun, Tarık’ın ne olduğunu sana bildiren nedir? (Karanlığı) Delen yıldızdır. (Tarık Suresi, 1-2-3).

      Muhtemelen burayı söyledin. Burda kastedilen şey karadelik değil muhafazid'dir.

      Burada da ayette geçen ”delen” (’’sakıb”) fiiliyle ”karadelik” ismi arasındaki söyleyiş benzerliğinden dolayı mucize iddiasında bulunulmakta..
      Konunun uzmanlarının açıklamalarını okuyalım:
      imam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 19/10 (Tarık/3)
      “Es-sâkib” “Delip, geçen;” aydınlatan, aydınlık saçan, demektir. “Şihâbun sâkibun” “Parlak, delici bir alev” (es-Saffat, 37/10) buyruğunda da bu anlamda kullanılmıştır. “Sekabe, yeskubu, sukuben ve gibâbeten” “Aydınlattı, aydınlatır, aydınlatmak” ifadelen aydınlatmayı anlatmak için kullanılır. (Buna göre) “delip geçmesi” onun aydınlatması, ışık saçması demektir. Araplar: “Ateşini aydınlat (alevlendir)” anlamında; “Eskib nârake” derler. Şair de şöyle demiştir:”insanlar onu (ününü) etrafa yaydılar, sanki o,
      Çalıçırpı ile yakılıp alevlendirilmiş yükseklerdeki bir ateş gibidir.”
      Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 23/52 (Tarık/3)
      Sakıb
      Cenâb-ı Hak şu sebeplerden ötürü bu yıldızı, “sâkıb” (delen) diye tavsif etmiştir:1) Işığı ile karanlığı delip, karanlığa nüfuz ettiği için.2) Havada tıpkı birşeyi delen birşey gibi, doğudan nüfuz edici olarak doğduğu için.
      3) Sayesinde şeytanın görüldüğü ve vurulduğu, yani delindiği yakıldığı bir şey (şihâb) olduğu için, ona bu sıfat verilmiştir.

      Diğer bütün muteber tefsirlere bakarak da teyid edebileceğiniz üzere ayetin mümkün yorumlarından hiçbiri astronomi biliminin ”karadelik” olarak adlandırdığı olguyu çağrıştırabilecek bir manâ içermemektedir. -Tam tersine- en muhtemel yoruma göre ayetten çıkan anlam karadelik olgusuyla taban tabana zıttır. Ayette ışığı ile karanlığı delen, parlayan yıldızdan söz edilmektedir!
      ···
   tümünü göster