/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 1.
    +11
    Allah'ın her şeyi bilmesiyle özgür irade birbiriyle çelişiyor mu?

    Ben 26 yaşındayım ve bu yaşıma kadar dindar sayılabilecek biriydim. Fakat bazı şeyleri sürekli sorguluyordum ve artık ülkemizde kendi ırkımın bile araplaşmasını izlemeye başladım. Ve muhafazid'in en düşük ihtimalle kendisinden 35 yaş küçük bir kızla aşk evliliği yapması beni araştırmaya itti. Başlık bunlarla ilgili olmayacak. Sadece özgür irade kader ve Allah'ın her şeyi bilmesini inceleyecez.

    Bu başlıkta hiçbir şekilde çürütülemeyecek felsefi argümanlar olacak. Öncelikle ben agnostiğim ve müslolar gibi cihatçı değilim neye inandığınız umrumda değil fakat aynı toplumda yaşıyoruz ve bu Arap kafası büyük bir tehlike.

    Bununla ilgili 3 4 entry gireceğim.

    Burada yazılan çoğu şey fikirlerini mantıklı bulduğum bir insanın paylaştığı videolardan öğrendiklerimdir.

    isteyenler için buraya link veriyorum gidip izlesinler.

    https://youtu.be/rHfBUNNl1vg

    https://youtu.be/BlB8VETQ0y0
    ···
  2. 2.
    +3
    islâma göre Tanrı her şeyi bilir ve biz daha yaratılmadan önce cennete veya cehenneme gideceğimizi biliyor ve bu bildikleri, yapacağımız herşey levhi mahfuz diye bir kitapta yazılı. Bu dünyanın imtihan dünyası olduğunu ve özgür irademiz olduğunu söylüyor. Biz neden cennete veya neden cehenneme gittiğimizi bilelim diye de bizi bu dünyaya gönderiyor.
    ···
    1. 1.
      0
      Yıllardır bu sorunun cevabını bende bulamıyorum sormadığım hoca kalmadı 2 yıl kuran kursunda yatılı kaldım yine bana verilen cevaplar içi boştu işte Allah seni biliyor seni istersen yoldan çıkı başka bir yol çizebiliyorsun felan diyorlardı bu seferde Allah herşeyi bilmiyor demekki ben yolumu değiştirebiliyorum mantığı oluşuyor
      ···
      1. 1.
        +4
        Panpa 50000 yıl da geçse bunun cevabını bulamayacaksın. Çünkü yaratılmış olduğumuzu farzedersek Tanrı'yı tamamen kapalı bir kutudayken görmeye çalışmak gibi birşey yaptığımız şey. Çünkü Tanrı'ya verdiğimiz her tanım bizim gibi yaratılmış olacak ve Tanrı hem zorunlu hale gelecek hem de bize benzer bir şey oluşturmuş olacaz. Yani 500000 yıl da arasan ihtimal %50 %50 olduğu için ya dinciler gibi ya varsa diyip kendini kandıracaksın ya da Tanrı ile ilgilenmeyi bırakıp hayatının sorumluluklarını eline alacaksın kendini geliştireceksin öz saygı sahibi, kendi tercihleri olan kişiliği oturmuş bir insan olmaya çalışacaksın.
        ···
  3. 3.
    +4
    1) Eğer benim bu dünyada yapacağım her şey belirliyse ve bir kitapta yazılıysa o zaman ben tek bir ihtimali yaşıyorum. Çünkü eğer Allah biliyor ve bu, bu şekilde yazıldıysa mutlaka bu şekilde olacak, çünkü Allah her şeyi bilir deniyor. O zaman benim bu dünyada yaptığım hiçbir şeyin bir anlamı kalmıyor ve özgür iradem de olmuyor. Çünkü tek bir ihtimal var o da Allah'ın bildiği yol. Başka bir yerde başka koşullarda dünyaya gelsek te tek bir ihtimal o da Allah'ın bildiği yol olacağından sonuç yine değişmeyecek yine aynı şeye varmış olacaktık. Yani Allah'ın bizim seçeceğimiz yolu bilmesi ve özgür irademizin olması birbiriyle çelişiyor.
    ···
  4. 4.
    +4
    2) Dua etme ve birşeylerin olmasını bekleme saçmalığı
    Dua ettiğimizde kaderi değiştirmeye çalışmış oluruz. Çünkü bu kaderde birşeyleri beğenmeyip başka birşeyler olsun istiyoruz.
    a) Eğer Allah biz dua ettik diye kaderimizi değiştiriyorsa levhi mahfuz da yazdığı şeyden çıkmış olur, kendisiyle çelişir. Allah bizim yapacağımız şeyi bilmeliyse ve biz dua ettik diye bildiği şeyden başka birşey yapıyorsa o zaman her şeyi bilen olmaktan çıkar ve o da kadere bağlı bir hale gelir.
    b) Eğer bizim dua etmemiz ve Allah'ın duamızı kabul etmesi kaderse ve bunu değiştiremiyorsa yine Allah kadere bağlı olmuş olur ve islam'a göre hiçbirşeye benzememe, bağlı olmama özelliği gider.
    ···
  5. 5.
    +1
    3) Mucize gösterip ona inanmamızı beklemesi
    Biz fiziksel bir ortamda yaşıyoruz ve gördüğümüz her şeyin fiziksel bir açıklaması vardır ve bunu öğrendikten sonra bizim de yapabilmemiz gerekiyor.
    Bir mucize görüp bunun yüzde yüz Tanrıdan olduğuna inanmamızın beklenmesi saçma çünkü bunun yüzde yüz Tanrıdan geldiğini bilirsek ortada imtihan denilen birşey kalmıyor.
    Yani bu dünya imtihan dünyası diyip imtihanı ortadan kaldırırsan ve bu yüzden inanmayan insanları cehenneme atacağını söylüyorsan kendinle çelişiyorsun.
    ···
  6. 6.
    +1
    4) Yoldan sapan insanların felaketlerle veya mucizelerle yok edilmesi
    Kur'an'a göre Allah şeytanla bir mücadeleye girişmiş ve şeytan ben onları saptırırım demiş.
    Lut kavmi, ad kavmi gibi birçok kavim saptıkları için helâk edilmiş. E sen bu insanlar yoldan çıktı diye helâk ediyorsan şeytan başarılı olmuş demektir.
    Bunlardan daha zorba olanları da silip süpürdük. Gelip geçenlerin örnek hikâyeleri daha önce de anlatılmıştır. (Zuhruf 8)
    ···
  7. 7.
    +1
    Kendi inancımı da anlatayım.

    Öncelikle yaratılmış olduğumuzu kabul edersek Tanrı'ya yaratılmış şeyler sayesinde ulaşabilir miyiz? Onu anlayabilir miyiz buna bakalım.

    Biz bir şeyi anlamlandırmak için ona tanımlar veririz. Ama bu tanımları insan olarak biz verdiğimiz için insani ve insana özgü tanımlar olur.
    Meselâ annemize anne tanımını veririz ve onu bu şekilde anlamlandırırız. Annelik insana özgü bir tanım olduğundan bu tanımı yapmamızda bir sıkıntı yoktur.
    Ama iş Tanrı'ya gelince değişiyor.

    Bana en mantıklı gelen Tanrı açıklaması islâmın Tanrı ebedidir, ezelidir, sonsuz ilim sahibidir, hiçbirşeye benzemez, yaratılmamıştır tanımıydı.

    Ama bizim tanımlayabildiğimiz her şey zamanla mümkün. Eğer Allah için zamana gerek yoktur çünkü zaman da yaratılmış bir mahlukattır dersek o zaman yaratmaya da gerek yoktur. Ve biz zamanla sınırlı bir canlı olduğumuzdan tanımladığımız her şeyi zamana göre tanımlıyoruz. Bu yüzden zamana bağlı olmayan birşeyi tanımlamamız imkânsız dolayısıyla onu hiçbir şekilde anlayamayız.

    Tanrı yaratılmış her şeyin en başında bu yaratılışı başlatacak madde seviyesine inebiliyorsa ve islâmın koyduğu tanım gereği yaratılmamış bir varlık olmak zorundaysa bu onu zorunlu varlık yapar.
    Veya Tanrı\'nın biz anlayalım diye bizimle iletişime geçecek seviyeye inmesi onu hem zorunlu varlık yapar hem de onun da bir yaratıcısı olabileceğini gösterir.
    Bu yüzden Tanrı hakkında yaptığımız her tanım insani ve zamana bağlı olur ve yanlış olur.

    Ve beynimizle, aklımızla insani melekelerimizle tanımlayabildiğimiz her şeyin aslında Tanrı olmadığını kabul etmiş oluyoruz.

    Ateist evrene bakar. Tanrıyı görmüyorum o zaman Tanrı yoktur der.
    Teist evrene bakar. Evrende bir düzen var o zaman Tanrı vardır der.
    Agnostik evrene bakar. Sadece evreni görür.

    Ben bir agnostik olarak Tanrı ile ilgili araştırmamı yaparım. Dinleri araştırırırım, felsefe yaparım ve eğer yaratılmışsam, ezeli ve ebedi değilsem, zamana bağlıysam, yaptığım her tanımın benim gibi yaratılmış bir insana özgü olduğunu ve benim Tanrı hakkında yaptığım her tanımın yanlış olacağını bilirim. 5 bin yıl da geçse tüm kitapları da okusam yaratılmış olduğum için ona verdiğim tüm tanımlar insani ve yaratılmış tanımlar olacak.
    Bu yüzden objektif bakarım ve Tanrı %50 vardır, %50 yoktur derim. Bu yüzden Tanrı ile ilgilenmem. Beni ilgilendirmez derim.
    Ahlâkî değerlerimi bir kitaba göre belirlemem.

    Ve hayatımı da ona göre yaşarım. Elimden geldiğince her şeye objektif bakmaya çalışırım.
    Yeni tanıdığım birine aşırı değer yüklemem. Tanrı'ya inanmam veya inanmamam Tanrı hakkında hiçbir şey kanıtlamaz. Eğer Tanrı'ya inanıyorsam sadece öyle inanmak istediğim için ve etik anlayışım yüzünden inanıyorumdur.

    Aslında bu anlattıklarım bile saçma çünkü Tanrı'nın tanımlanabileceğini kanıtlayamadığımız gibi tanımlanamayacağını da hiçbir zaman kanıtlayamayız. O yüzden %50 %50 diyoruz ya.

    Ama müslümanlar gibi ya varsa diye inanıp hayatım boyunca kendimi ve Tanrı'yı kandırmaya çalışmıyorum. Hiç değilse dürüstüm ve eğer dediğiniz gibi bir Tanrı varsa benim bu dürüstlüğümü görecektir. Belki asıl sınavımız aklımızı kullanıp bu gerçeği görmektir.
    Bu yüzden titreyerek acaba var mı yok mu diye gezmem. Aşırı rahatımdır.

    Bir güçten korkarak iyilik yapmıyorum. Sadece öyle istediğim veya etik anlayışım böyle olduğu için yapıyorum. Bir güçten korkarak ahlâklı olmuyorum. Öyle istediğim ve etik anlayışım böyle olduğu için ahlâklı oluyorum.

    Burada etik anlayışı nedir onu konuşmak lazım aslında.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Bir güçten korkarak iyilik yapmıyorum. Sadece öyle istediğim veya etik anlayışım böyle olduğu için yapıyorum. Bir güçten korkarak ahlâklı olmuyorum. Öyle istediğim ve etik anlayışım böyle olduğu için ahlâklı oluyorum.
      Burası bence çok kıymetliydi, eline sağlık
      ···
  8. 8.
    0
    Ahlâk dediğimiz tanım bize özgüdür fakat ahlâklı hareket dediğimiz şeyler doğada zaten varlar.
    Meselâ ahlâk dediğimiz şey yardımlaşma demekse, empati demekse örneğin iki tane köpek alın bunlardan birini besleyin diğerini aç bırakın. O beslediğiniz köpek aç köpeğe kendi mamasından verecektir.
    Bunu yaparken 2 amacı olabilir kendi türünü korumak veya yarın öbür gün belki de ben aç kalırım o zaman da o bana yemek verir diye düşünmek olabilir.
    Sadece bu değil bizde nasıl engelli insanlar varsa hayvanlar aleminde de engelli hayvanlar vardır. Biz nasıl engelli birini gördüğümüzde yardım ediyorsak, yardımlaşma duygumuz ortaya çıkıyorsa aynı şey hayvanlarda da var. Bir sürü, yoluna devam ederken bu engelli hayvanı korur, onu besler ve yardım eder.

    Meselâ sevdiğimiz birisine yardım ediyoruz diyelim, niye yardım ediyoruz? Çünkü onun kötü durumda olması bizi üzecektir. Dolayısıyla biz üzülmeyelim, vicdan azabı çekmeyelim diye veya kendimizi mutlu etmek için gururlandırmak için ya ben ne kadar iyi insanım diyebilmek için bunu yapıyoruzdur.
    Yani ne yaparsak yapalım bizim bir çıkarımız olduğu için bunu yapıyoruzdur. Biz bu çıkarı gizleyip, üstünü yalanlarla örtmeye ve kendimizi ahlâk dediğimiz şeyle donatmaya çalışıyoruz.

    Hayvanlarsa bunu yapmıyor gayet doğal şekilde ne yapıyorlarsa yapıyorlar.
    Empati yeteneği hayvanlarda olduğu gibi bizde de var ayna nöronları vs.

    Ama biz empati duygumuzu köreltiyoruz çünkü köreltemezsek dünyadaki tüm acıları beynimiz alamaz ve iç kanamadan giderdik herhalde.
    Yani biz sokakta birinin acı çekmesini görsek üzülürüz ama düşmanımızın mesela tayyibin ölmesini görmek bize halay çektirebiliyor.
    Çünkü topluma zararlı ve biz de toplum içindeki bu faydacılıkla yaşadığımız için toplumumuza, ailemize, bize zararlı şeylerin elenmesini istiyoruz.

    Ahlâk aslında modernleşmeye ve şehirleşmeye başladığımızda ortaya çıktı. Çünkü eskiden ahlâk diye birşey yoktu hırsızlık mı yaptın elin kesilirdi. Sıkıyorsa yap yani.
    Ama biz modernleşmeye ve gelişmeye başladığımızda birlikte yaşamak zorunda kaldığımızda, birbirimize ihtiyaç duyduğumuzda yasalar yumuşadı yani öyle kafamıza göre kol kesememeye başladık. Merkezi bir sistem kuruldu.

    Biz modernleşmeden önce ahlâğı dine ve Allah'a bağladılar. Dinin kurallarına uyarsan ahlâklısın dediler. E iyi de hangi dinin kurallarına uymamız gerekiyor. Dine uymak gerekiyorsa doğru olanı bulmamız gerek.
    Dünya'da 4 bine yakın din var. Tüm bu dinleri okumalı araştırmalı birbiriyle karşılaştırmalı ve hangisinin ahlâki olduğuna karar vermemiz gerekiyor. Bu araştırma rahat bir 50 senemizi alır. E bu 50 sene içinde ahlâksız mı oluyoruz yani?

    Ayrıca din, öldürmenin kötü olduğunu söylüyor fakat biz zaten öldürmenin hırsızlığın kötü olduğunu biliyorduk. Çünkü hırsızlığın insan öldürmenin yaygın olduğu bir toplum ayakta kalamaz.

    Ahlâğın dinle alâkası yoktur ahlâk topluma göre değişir çünkü ahlâkı temellendiren asıl şey toplumdur. Yüzyıllar önce bir salgın olduğunda yahu içimize cin şeytan girmiyor hasta oluyoruz sadece demek ahlâksızlıktı. Çünkü kilise bunun tersini söylüyordu. Meselâ kara veba salgınında böyle oldu. Cehennemin kapıları açıldıı zebaniler ruhumuzu yemeye geliyor falan dediler. Tersini söyleyenlere de ahlâksız etiketini yapıştırdılar. Meselâ muhafazid ile Aişe arasında neredeyse 40 yaş yaş farkı vardır. Şuan 50 li yaşlarda biri 15 16 yaşında bir kızla evlenirse ne kadar ahlâklı diyebiliriz?

    Ahlâk toplumu ilgilendirir fakat etik dediğimiz şey bireyseldir. Bizim bu ahlâk kuralları içinde seçtiğimiz ve buna eklediğimiz görüşlerimiz etik anlayışımızı oluşturur. Herkesin etik anlayışı farklı olabilir bu yüzden. Etik anlayışını etkileyen bazı faktörler vardır akıl ve özsaygı bunların en önemlileridir. insanların akıl seviyesi, zekâsı eşit olmadığından etik anlayışları da farklıdır. Bu yüzden ben insanların eşit olduğunu düşünmüyorum. Ama bu ayrım kadın erkek siyah beyaz ayrımı değil aklını kullanan, öz saygısı olan ve aklını kullanmayanlar arasındaki ayrımdır.

    Hayvanlarda da ahlâk anlayışı var çünkü onlarda birlikte bir toplum olarak yaşıyor. Bu yüzden bizi hayvanlardan ayıran şey ahlâğımız değil aklımız ve öz saygımızdır yani etik anlayışımızdır.

    Ben aklıma ve özsaygıma göre ahlâktan bağımsız olarak etik anlayışımı geliştiririm ve hayatıma bu etik anlayışıma uygun kişileri alırım. Benim etik anlayışım bir nevi törem çoğunlukla Göktürk töresine benzer;
    1) Eşitsizlik
    Eşitsizlik sadece özsaygı seviyesinde olur. Akıl geliştirilebilir birşeydir ve özsaygıya bağlıdır. Bu yüzden benim eşim de özsaygı sahibi olmalıdır. Kadın erkek siyah beyaz bunlar eşitsizlik için bir sebep değildir.
    2) Sahiplenicilik
    Eşimi sahiplenirim ve eşim de beni sahiplenmeli, benim gibi tek eşli olmalıdır. Eşime verilen bir zarar bana verilmiştir. Eşimi taciz etmeye çalışanı öldürürüm. Ama eşim beni aldatırsa benim gördüğüm en önemli şeyi, yani beni kaybeder, kendi bilir.
    3) Doğa sevgisi
    Doğaya asla zarar vermem, vereni de sevmem. Spor yapmam zorunludur. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur derim.
    4) Geçmiş
    Beraber olduğum kişinin geçmişi önemsizdir benim için fakat geçmiş karakteri önemlidir daldan dala atlamış birini hayatımda istemem.

    5) Tarafsızlık
    Hayata agnostik çerçeveden yani tarafsız bakarım. Yeni tanıştığım birisi benim için %50 %50 dir.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    0
    Beyler bu başlığı Allah yok oley hülooo diye gidip iğrenç şeyler yapmanız için açmadım ben Allah var veya yok demiyorum ihtimal %50 %50 olduğu için seçim yapmadığımı söylüyorum.

    Benim amacım kendi kimliğimizi bulmamız ve insan gibi yaşamamız. Ben Atatürk'ün de agnostik olduğunu düşünüyorum. Bu bir düşünce tabii gerçeği bilemem.

    Fakat Atatürk Allah yok yav amaaan salla demedi. Neden demedi? Hayvan değildi çünkü. Kendine saygısı vardı, kendini geliştirmişti. Güçlü bir dünya görüşüne sahipti. Hayvan veya ezik olmayı seçmedi.

    Benim amacım atalarımız gibi Türk töresine uygun kendini bilen, geliştirmeye çalışan, dinlerden zincirini koparıp çağdaş bilimi araştıran özgür bireyler oluşturmak. Kısacası özümüze dönmek. Araplaşmamak.

    Allah yok hülooooğ diye gezerseniz araplardan daha arap olursunuz.
    ···