1. 157.
    0
    peki gandalf açıklalan! nerdesiniz ateyisztler?
    ···
  2. 156.
    0
    @6 sana bilimkurgu filmşerini yasaklıyorum 1 haftada dondurma yok çabuk odana
    ···
  3. 155.
    0
    ben diyorum ki ırklar birlesirse nüfus problemi olur o yüzden eliminasyon odaları yapılmalı zayıflar hayatta kalmasın diye
    ···
  4. 154.
    0
    up up up
    ···
  5. 153.
    0
    bunlarda mayıs ayında yapılan gözlemler

    http://www.youtube.com/watch?v=pGU8IPRmxzg
    ···
  6. 152.
    0
    up up up
    ···
  7. 151.
    0
    evrensel dil muhtemelen panpa yani en azından bizle belli bir dili konuşmuyorlar hatta konuşmuyorlar pek çok yakın temasta varlıkların konuşmadan telepatik iletişime geçtiği söylenir ama bu işin aslı nedir tam bilmiyorum
    ···
  8. 150.
    0
    reserved peki diyelim uzaylılar var. Hangi dili konuşuyorlar? insanlarla nasıl iletişim kuruyorlar?
    ···
  9. 149.
    0
    devamı burada binler geberdim dıbınakoyim

    http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    ···
  10. 148.
    0
    Evrende yolculuk mümkün olacak mı?
    Eğer dünyadışında bir yerlerde bir yaşam varsa, orada yaşayan canlılar büyük bir olasılıkla bize benzemektedirler. Egzobiyoloji yani biyolojik yaşam uzmanları olarak tanınan Prof. Carl Sagan, Frank Drake gibileri galaksimizde bizim dışımızda yaşamın olması gerektiği düşüncesindeler. Bu uygarlıklar bizden eski ve bizden ileri bir teknolojiye sahip olabilirler, hatta olmalıdırlar. Michigan Üniversitesi´nden Michael Swords, literatüre geçen yazısında şunu diyordu: " .. evrenin bir yerlerinde, uygarlıklar vardır, bunu tartışmaya pek gerek yok asıl zor olan uzayda yolculuktur.. yaşam formları çeşitli olabilir çünkü yaşamsal koşullar fiziksel ve kimyasal olarak değişkendir.. insanımsı olmak kaydıyla her tür yaşam olabilir.. fakat dedim ya önemli olan uzayda yolculuğun zorluğudur.." Öte yandan, bilim kamuoyu dünyanın dünyadışı canlılar tarafından ziyaret edildiği düşüncesine pek katılmak niyetinde değil. Oysa, bu ziyaretlerin olduğu göstergesi ise çok yüksek, karşıt tezlerin temelinde bizim çok yoğun ve popüler bir galakside yaşıyor olmamız düşüncesi yatıyor. Bir diğer gerçek ise, saklanan sırların varlığının kesin olduğu. Eğer UFO olayları, ön yargısız ve açık bir bilinçle izlenirse tek bir gerçek vardır. 1947´den bu yana gezegenimize dünyadışı uzay araçları düşmüştür ve parçaları saklanmaktadır. Biz yalnız değiliz..
    UFO'LAR NE OLABiLiRLER?
    Artık daha net yaklaşımların yapıldığı dönemdeyiz.. 2012 yılına doğru bizi önemli sürprizler bekliyor.. UFO´lar torunlarımızın torunları olabilirler mi? Roswell Kazası filmini yakın bir dostumla tartışıyorduk. Bana, bunların gerçekten doğru olup olmadığını sordu. Entellektüel düzeyi yüksek olan dostumun dahi endişeleri vardı ve pek de inanmak istemiyordu. Elbette ki, haksız sayılmazdı fakat olayın perde arkası görebilecek kadar bilgiye ulaşması da mümkün değildi. Öyleyse, ortaya belli bir konuyu yeterince araştırma ve bilgilenme gereği çıkıyordu. Aslında, Türk toplumunun yeterince her konuda bilgilenmesine hala belli kafaların karar verdiği gerçeğini kabullenmemiz de artık şart. Kim neyi seyretmeli, neyi seyretmemeli, şu dergi veya bu gazete böyle olmalı veya olmamalı, program böyle yapılır, yazı şöyle yazılır türünden ahkamların artık çağdışı kaldığı ve daha da önemlisi yarar yerine zarar getirdiği yeni bir çağın içine girdik ve gidiyoruz. Dünya insanı artık kuralların, alışkanlıkların her an değiştiği ve hatta kabul etmek güç ama deneyimin yerine yenilenme ve yaratma yeteneğinin geçerli olduğu bir çağı yaşıyor. Ve artık, kitlelerin yerine konuşmak geçerli değil, birileri bizim ülkemizde bu böyle değil diyebilirler ama hiç önemli değil çünkü sonuçları ortada. Sistem gittikçe yıpranıyor ve hatta daha da ciddisi yıpratıyor.



    işte UFO olaylarını ve UFO bilgilenmesini hakkını da böyle kabul etmek gerek. Yurdumuzda salt eğlencelik magazin boyutunda kalan UFO haberciliğinin kamuoyu ilgisini toplaması beklenemez. Bir de, sayısız sorunlarımız varken acaba, UFO´larla ilgilenmenin sırası mı? Bu da bir kültür sorunu tabii ki, bilim-kurgu yazınının varolmadığı bir toplumda yaşıyoruz fakat buna karşın bilim-kurgu filmlerinin de neredeyse kapalı gişe oynadıkları bir ülke de yaşıyoruz.

    devamı gelecek

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    Tümünü Göster
    ···
  11. 147.
    0
    Gece ziyaretçisinin amacı neydi?

    Yine Avustralya´dayız. Yer, Batı Avustralya, Fremantle kenti. Tarih 1 Şubat 1998, saat geceyarısı 02:30. Rowena Judd evinde uyuyor. Olayı kendisinden dinleyelim; "Birden uyandım, yatak odamın kapısının önünde birisi vardı, insanımsı bir şekildi, karanlıktı ama içinden yayılan çok hafif bir ışık görüyordum ve yüzü belirsizdi. Sonra birden kayboldu. Korkuyla yataktan fırladım, yandaki odadaki kardeşimi uyandırdım, tüm evi aradık, hiç kimse yoktu ve her yer sıkı sıkı kapalıydı." iki hafta sonra 15 Şubat´ta bu kez Judd´un evinin üzerinde parlak bir ışık belirdi, bir vızıltı sesi çıkarıyordu, tüm ev aydınlandı. 22 Şubat´ta gece 12:25 sıralarında Perth yakınındaki Karangi´de, üç adet parlak portakal renkli ışığın güneybatıya doğru gittikleri rapor edildi. Işıklar yavaş ve üçgen şeklinde uçuyorlardı sonra yükselerek dikey bir form oluşturdular, derken birisinin ışığı beyaza dönüştü ve doğrudan yere yöneldiğinde üçü birden kayboldular. Yaklaşık olarak gözlem yerinden bir km. uzaklıktaydılar.

    Kaynak: Ross Dowe/Avustralya/Yeni Zelanda Ulusal UFO Haber Merkezi)

    Helikopteri kim düşürdü?

    18 Şubat 1998, Perşembe günü, ABD Deniz Kuvvetleri´ne ait bir helikopter, deney amacıyla uçuşa çıktı ve bir kaza sonucunda California, Sequoia Ulusal Ormanı´na düştü. Beş kişilik mürettebat kurtulamadı. Kazadan hemen sonra, Şerif Mike Gutsch ve ekibi Kern Irmağı yanındaki kaza yerine ulaştılar; Şerif Gutsh anlatıyor; "Kaza yeri ile Mojave Çölü´nün 100 km. doğusudur. Oraya ulaştığımda kurbanlara dokunmamam, askeri yetkilileri beklemem emredildi, ölenlerin kimlikleri belirtilmiyordu." Aynı gün, güneydeki Fresno Bee´de birçok kişi saat 11:00 civarında Kern Irmağı üzerinde uçan parlak bir cismi rapor etmişlerdi ve haberlerin gelmesinden birkaç saat sonra helikopter kazası gerçekleşti. Bölge Haber Bürosu´ndan Ernest Cowan, ışıklı cismin kaza ile ilgili olduğu düşüncesinde, cismin alevli olmadğını ama bir meteor veya Vandenberg Üssü´nden atılmış olası bir uydu olduğunu ileri sürüyor. Ama tanıklara göre cisim garip dairesel hareketler yapıyordu yani yere doğru düşmüyordu.

    Kaynak: Sun-Chronicle Gazetesi, Fresno, California ve Kenneth Young, Halkı Bilgilendirme Direktörü Tri-States Advocates for Scientific Knowledge

    Videoya yakalanan UFO´lar

    ingiltere´de Leeds kenti üzerinde saatte 224 km. hızla uçan iki UFO,George Hickinson adlı bir kentli tarafından videoya kaydedildi. Olay 2 Şubat 1998´de yaşandı; Hickinson şöyle anlatıyor; "Saat akşamüstü 05:35 dolaylarındaydı. Birden gökte bir çift parlak ışığı fark ettim, batıya doğru beraberce saat 10 ve 4 yönünde uçuyorlardı. Dikkatle izliyordum, uçağa benzemiyorlardı ama yanlarında birer çıkıntı vardı fakat oralardan ışıklar yayılıyordu. Üç dakika izledikten sonra gidip kameramı aldım ve beş dakikalık bir kayıt yaptım sonra York yönünde kayboldular." Hickinson´un video bandı, 12 Şubat´ta BBC´de yayınlandı. 15 Şubat´ta saat 19:10´da Doncaster´dan Yeovil´e giden bir ailenin A37 no´lu karayolunda arkalarından ve gökten gelen çok parlak bir ışıkla arabaları aydınlandı. Durduklarında UFO sola doğru dönerek, yükseldi ve kayboldu. tanıklar cismin yeşil-kırmızı renklerde olduğunu ve arkasında da kuyruğu benzer bir şeyin olduğunu söylediler. iki olay arasındaki uzaklık 48 km´idi.

    Kaynak: John Thompson ve George A. Filer Gazeteler: Yorkshire Evening Post London Daily Telegraph

    RECURRING WEDNESDAY UFO HAS THE ITALIANS TALKING

    Şubat ayı 1998´de sanki UFO´ların gösteri ayı. Bu kez italya´da, Lombardia bölgesindeyiz. 11 Şubat 1998´de saat 18:30´da, yeşil-sarı ışıklar saçan ve uzun parlak mavi bir kuyruğu olan top şeklinde bir uçan bir cisim görüldü. Gök cismi Bergamo, Brescia, Asola, Parma ve Mantova kentlerinden görüldükten sonra Lazio üzerinde kayboldu. italyan bilim adamlarına göre cisim, alışılmadık bir atmosfer olayı idi. Ama bir hafta sonra 18 Şubat´ta olay yinelendi. Aynı renkleri taşıyan cisim tekrar ortaya çıktı, gün yine Perşembe günüydü ve yüzlerce kişi tarafından gözlendi; gökte bir yay çiziyordu. italyanlar cisme, "Perşembe Günü Meteoru" adını taktılar.

    Kaynak: Il Messagero, Gazzeta di Parma, Gazzeta di Mantova

    1957´den kalan bir olay açıklandı

    8 Mart 1957´de şimdiki Kennedy Hava Limanı´ndan saat 11:30´da kalkan DC-6 tipi dört motorlu yolcu uçağı kalkışın ardından güneydoğuya dönerek, Porto Riko, San Juan´a doğru yönlendi. Yolculuk normal geçiyorken, Bermuda üzerine ulaştıklarında Kaptan Matthew Van Winkle telsizden bir fırtına uyarısı alınca rotasını değiştirdi ve daha batıya dönerek Florida üzerine yaklaştı. Saat 15:30 olmuştu ve 257 sefer sayılı uçak şimdi Florida Jacksonville üzerinde 9000 km yükseklikte uçuyordu. Kaptan Winkle anlatıyor; "Aniden uçağın altında, sağ tarafından patlayan bir ışıkla irkildim, sanki gök yarılmıştı şeklini iyice gördüğüm ışıklı bir cismi bir an için gördüm, çok büyük bir ateş topu gibiydi, inanılmaz bir hızı vardı ve kükrer gibi bir ses çıkarıyordu. Önümüzdeydi, oluşturduğu hava akımı uçağımı sarsmaya başlayınca ve de çarpışma korkusuyla yükselmeye başladım." Ani yükseliş sonucunda uçağın işi karmakarışık oldu, yolculara haber verecek zaman yoktu, bagaj kapakları açılmış, eşyalar dökülmüş, insanlar yerlere yuvarlanmıştı, o esnada pilot kabininde bulunmayan yardımcı pilot düşe kalka yerine döndüğünde, Kaptan´ı kontrollarla boğuşurken buldu. Bir hostes ve bir yolcu yaralanmışlar, üç yolcu ise şok geçirmişlerdi. Uçak sağ salim San Juan´a indikten sonra soruşturma yapılırken Kaptan Winkle şok geçirdi; aynı yörede aynı saatte uçan dört uçak daha benzer bir uçan cisim görmüşlerdi; cisim çok parlaktı, önünde beyazımsı fosforik bir ışık, arkasında ise egsoza benzer kırmızı bir ışık vardı. Soruşturmanın sonucunda yapılan resmi açıklamada; cismin bir meteor olduğu belirtildi. Oysa Kaptan Winkle, bugün dahi aynı fikirde değil.

    devamı gelecek

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    Tümünü Göster
    ···
  12. 146.
    0
    Düşman değildiler...

    Schirmer, hipnoz altında yaratıkların boyunu 120-130 cm olarak tanımladı, başlarının insanlara göre daha uzun ve dar olduğunu söylerken, derilerinin gri-beyaz, burunlarının çok düz, ağızlarının bir yarık gibi olduğunu ve ağzın hiç hareket etmediğini belirtiyordu. Yaratıkların gözleri oval ama çok büyük değildi, gözlerini kırpmıyorlardı. Giysileri gümüş grisiydi ve vücutlarına yapışıktı, başlarının sağ tarafında antene benzer bir çıkıntı vardı. Göğüslerinin sağ tarafında ise kanatlı bir yılana benzer bir amblem görmüştü. Hipnoz altında yaptığı çizimlerde Schirmer´in çizdiği yaratıkların insana çok benzediği ve çok bilinen "Griler" denen uzaylı tipine pek benzemediği görüldü. Griler, genelde kaçırma olaylarında görülüyorlardı. Olayın devamı da vardı; sonraki 15 dakika içinde Schirmer, telepatik sesler duymuştu. Çevresinde daha küçük bir aracın uçtuğunu sannmıştı, yaratıklar uzun zamandan beri insan ırkını izlediklerini ve adına "Üreme Analiz Programı" dedikleri bir proje ile meşguldular. Dediklerine göre, rasgele insanlar seçiyorlar ve örnekler alıyorlardı. Güvencede kalmak istiyorlardı, Schirmer onların bizleri kendi varlıklarına karşı tehlike olarak gördüklerini söylüyordu. Düşmanca davranmamışlardı ama olanları hatırlamayacağını ve onu yine ziyaret edeceklerini söylemişlerdi. Schirmer´e "Unutma Gözetleyici, yine geleceğiz ve birgün evreni göreceksin." demişlerdi.

    Herbert Schirmer aracına döndükten sonra uzay cismi uçup gitti. Boynundaki leke, yaratığın ona dokunduğu yerdi. Hipnoz altında herşeyi hatırladıktan sonra bir daha polislik yapmadı. Kuşkusuz 3 Aralık 1967´den sonra Schirmer´in yaşamı tümüyle değişmişti ve o artık eski Schirmer değildi. Şimdi özel bir işte çalışıyor ve bekliyor. Neyi mi? Evreni göreceği günü...

    Demiryolunda dev UFO

    Aralık 1997´de çok büyük bir UFO´nun Kuzey Avustralya´daki bir demiryolu yük istasyonunun yakınına indiği bildirildi. UFO´yu, istasyonda yükleme yapan tüm işçiler gördüler. Olayın geçtiği yer, Queensland Eyaleti, Kajabbi Bölgesi, istasyon Brisbane ile Isa Dağı arasındaki tren hattının üzerinde ve Brisbane´in 1936 km. kuzeybatısında. Yük trenine yükleme yapan işçiler gök cismini "Dev bir bina" ya benzettiler. Bir tanık; "Şeffaf bir şeydi, pas renginde kahverengiydi, büyüklüğü bana göre bir tren dizisi kadar vardı." diyordu. Ortalama bir trenin uzunluğu 300 metredir. UFO yere inmiş gibiydi ama temas gerçekleşmemişti. işçiler olay sırasında çıngıraklı yılan takırdamasına benzettikleri bir ses duymuşlardı ve bazıları; "Böyle birşeyi yaşam boyu görmedik." diyorlardı. Kuzey Queensland´da yaşayan ilkel yerli kabileler yani Aborginler, efsanelerinde de yer alan "Min Min Işıkları" dedikleri garip gök cisimlerinden sürekli söz etmektedirler.

    Kaynak: Ross Dowe/Avustralya/Yeni Zelanda Ulusal UFO Haber Merkezi)

    Zaman Kaybı ve UFO akrobasisi

    iki grup tanık 19 Şubat 1998´de, New Jersey, Toms Irmağı´nda UFO gördüklerini söylediler. Grubun birisi. zaman kaybına uğradıklarını belirtiyordu. Olay yeri New York´un 160 km. güneyi idi. O gün, saat 10:00´da etfaiyeci Bob Moorie ve arkadaşı George Pazzinski, 37 no´lu yolda arabaları ile gidiyorlardı, bölge çam ormanlarından oluşmaktadır, daha kısa olan bir yan yola sapmaya karar verdiler, tam yola girdiklerinde araba sallanmaya ve savrulmaya başladı, birden önlerinde koca bir cisim belirince, zorlukla frenlere asılan George arabayı durdurdu, çarpmaktan son anda kurtulmuşlardı. Yolun ortasında tabak şeklinde, üç bacaklı bir araç duruyordu. Kayarak durdukları yerle cisim arasında en fazla on metre vardı. Sabit bakışlarla ikisi de cismi bir dakika kadar ses çıkarmadan izlediler ve Bob sordu; "Gördüğümü görüyor musun?", George cevap verdi; "Eğer bir uçan daire görüyorsan, ben de görüyorum." Birden paniğe giren George haykırarak; "Bu cehennem olası yerden gidelim" diyerek arabayı geri vitese taktı, gazı sonuna kadar kökledi, arabayı çevirerek geri dönmeye çalışırken, birden durdu ve arabayı da durdurdu. Sabit bakışlarla bakarken, Bob gitmeleri için ısrar ediyordu. Sonra George arabayı çevirdi ve hiç durmadan ve konuşmadan araba sürerek doğrudan eve gittiler ama Bob´un evine yaklaştıklarında inanamadıkları bir şeyi fark ettiler. Gün batıyordu ve saat altıyı çeyrek geçiyordu oysa en fazla bir saat araba sürmüşlerdi. Aradaki saatlere ne olmuştu? Daha sonraki günlerde, UFO´nun ayaklarının arasında yere inik bir merdiven bulunduğunu, üzerinde hiçbir işaret olmadığını ve cismin mat aleminyum renginde olduğunu anımsadılar. Bob ve George´un saat 11:00 ile akşamüstü 05:00 arasındaki anıları yok oldu. Bu altı saati hiç anımsamıyorlar.

    Aynı gün öğleden sonra 04:30 sıralarında Ellis Smith, yanındaki dokuz yaşındaki oğlu ve beş yaşındaki kızıyla beraber Toms Irmağı üzerindeki bir UFO´nun akrobatik hareketlerini izledi. Smith şöyle anlatıyor; "Sinemadan çıkmıştık ve arabamı Toms Irmağı´na doğru sürüyordum, güneybatıya doğru, 40-45 derece ufuk doğrultusunda çok parlak beyaz bir ışık gördüm. Gök çok berraktı ama ben ışığın nereden geldiğini görememiştim. Önce özel bir hava aracı sandım ama benzemiyordu, bir ara üzerimize bir kıtalararası roket atılmış olabileceğini düşündüm ama cisim birden yavaşladı, neredeyse gökte asılı gibiydi, çok yavaş olarak yükseliyordu. Üç dakika kadar böyle devam ederek, bir J harfi hareketi oluşturdu, parlaklığı gittikçe artıyor, sanki boyutu değişiyordu, sisli veya dumanlı bir ışığın içinde katı bir cismin bulunduğunu fark edebileceğim kadar büyümüştu." Tanık UFO´nun aynı hareketi altı kez yaptığını ama her hareketin süresinin değiştiğini ve sonuncusunun en fazla 30 saniye sürdüğünü belirtiyor. UFO, bu hareketlerin ardından yine yavaşlamış ve tabaksı şekli daha belirginleşirken parlaklığı daha da artmış sonra bir top şekline dönüşürken, çevresinde yoğunlaşan sisin içinde birden yok olmuş.

    Kaynak: MUFON

    Köpek UFO´ları haber veriyor

    21 Şubat 1988´de sabah saat 09:00 civarında Adam Tanner ve köpeği Kala Colorado, Longment kentindeki evlerinin yakınında caddede yürüyorlardı. Adam anlatıyor; "Köpeğimi gezdiriyordum, Kala çimenliğe doğru koştu ve çağırmama rağmen geri gelmedi. Yere oturdu ve göğe doğru bakarak ağlar gibi inlemeye başladı. Nereye baktığını merak ettim, çimenliğin üzerinde ve hemen ardındaki evimin tepesinde alev gibi titreşen beş veya altı tane portakal renkli ışıklar gördüm. Sonra birden ikiye ayrıldılar ve V şeklinde açılarak yükseli; kayboldular. Heyecanla eve gidip karıma anlattım dışarı çıkıp beraber yine baktık ama gitmişlerdi, yanıma kameramı alıp birkaç gün bekledim ama gelmediler. Herhalde en fazla 30 saniye görebilmiştim, portakal renkli ışıklar göz kırpıyorlardı, ne gördügümü bilmiyorum ama bu ışıkların bildiğimiz uçan araçlarla hiç ilgisi olmadığına eminim. Eğer bu bütün bir araçsa, herhalde 7000 metre yükseklikteydi ama dedim ya ne gördüğümü bilmiyorum ve böyle bir şeyi ömrümde hiç görmedim."

    Kaynak: MUFON

    devamı gelecek

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    Tümünü Göster
    ···
  13. 145.
    0
    1. UFO sorunu basit değildir çünkü benzersiz ve evrenseldir.

    2. Ne olursa olsun açıklanamayan gözlemler yine de vardır, bu da bilimin yeni çalışmalara girip bilgisini arttırması gereğini getirir.

    3. Çalışmalar olaylara yönelmeli, bağımsız bir çizgide sürdürülmelidir.

    4. UFO toplumu yani UFO´lara inananlar ile fizik bilimciler arasında sağlıklı bir ilişki kurulmalıdır.

    5. Bu alanda enstitüsel desteğin sağlanması yararlı olacaktır.

    Altı yıl içinde UFO olaylarında ölenler rastlantımı?

    Altı yıl içinde Yıldız Savaşları ve UFO araştırmalarını içeren elektronik savaş dallarında çalışıp ölen bilim adamları.

    o Prof. Keith Bowden- Otomobil kazası
    o Jack Wolfenden-Planör kazası
    o Ernest Brockway-intihar
    o Stephen Drinkwater-intihar
    o Yarbay Anthony Godley-Kayıp
    o George Franks-intihar
    o Stephen Oke-intihar
    o Jonathan Wash-intihar
    o Dr. John Brittan-intihar
    o Arshad Sharif-intihar
    o Vimal Dajibhai-intihar
    o Avtar Singh Gida-Kayıp
    o Peter Peapell-intihar
    o David Sands-intihar
    o Mark Wisner-intihar
    o Stuart Gooding-Cinayet
    o David Greenhalgh-Kaza
    o Shani Warren-intihar
    o Michael Baker-Kaza
    o Trevor Knight-intihar
    o Alistair Beckham-intihar
    o Tümgeneral Peter Ferry-intihar
    o Victor Moore-intihar

    UFO´lar ve bilimsel korku

    50 yıldan beri dünyanın birçok yerinde birbirlerine benzer UFO raporları yayınlanmaktadır. Bu raporların veya gözlemlerin içersinde çoğunlukta sahtekarlıklar, halüsinasyonlar, gezegenler, yıldızlar, meteorlar, bulutsu oluşumlar, ışık topları, gizli tutulan yeni uçak deneyleri ya da dünyadışı canlılara ait uzay araçları yer alırlar. Dünyada böylesine zengin ve çeşitli bir kaynak yoktur ve de çok az konu böylesine yoğun toplumsal bir ilgi görmektedir, buna karşın bilimsel çevrelerin ilgisi tam aksine, yok denecek kadar azdır. Bilimsel desteğin yoksunluğu sonuçta gerekli araştırma fonlarının bu konuya yönlendirilmesini engellerken aynı düzlemde de elde edilen bazı ciddi ipuçları ve veriler değerlendirilmemekte ve yitirilmektedir. UFO´ların bir inanç olduğu yaklaşımı ilk kez 1969´da Condon Raporu´nda belirtilmiş ve bundan sonra da bilimsel temas yok denecek kadar azalmıştır. Bilim çevrelerine yerleşen soğukluğun ve konudan kaçınmanın içinde, saygınlık yitirme endişesi de vardır. Aslında nedenler veya bilimin gerekçeleri göreceli bir önem çizgisinde ve alacakaranlıktadır yani belirgin değildir fakat etki güçlüdür ve bilimin UFO´lara olan ilgisi her geçen gün daha çok azalmakta ve konu gittikçe yükselen bir çizgide UFO tarikatlarının veya mezheplerinin ya da fanatiklerinin eline geçmektedir.


    Bilime göre UFO olaylarındaki ekgiblikler

    Bilimin genel algısı ve tavrı içersinde, eğer UFO gözlemleri bilimsel bir problemse daha çok pgibolojinin ve bilimsel fizik-algının araştırılması yaklaşımı dikkat çeker. Gerçekten de bazı gözlem raporları çok basit söylentileri kapsarlar, bir insan gökte birşey görmüş veya gördüğünü sanmıştır. Bazen raporlarda birden fazla tanık vardır veya bazen olayın birden fazla tanığı farklı yerlerdedirler. Bu basitlik düzeyinde olsa bile sonuçta yine de ortada bir fiziksel olay vardır ama bilimciler UFO olaylarına fiziksel yaklaşımlarda bulunmak istemezler. Amaç ne olursa olsun sanki fiziksel kanıtlardan kaçınılmaktadır. Böylece peşinen "hayır" denmekte veya çözüm için bilimsel katkının yolu kapatılmaktadır. Oysa, bilimin katkısı UFO sorununu çözebilir. Belirtilen bilimsel politika belki de panele katılan bilim adamlarını da etkilemiş, topu topu birkaç gün süren tartışmalarda daha çok kategorize edilmiş kısıtlı olaylara ancak hazırlayıcı bir çizgide yönelinmiş, konunun kompleksliği ve de uzun tartışmalara gerek olduğu göz önüne alınmıştır. Doğal olarak böyle bir panelden çözümsel sonuçlar beklenmişti ama elli yıllık bir gizem birkaç günde çözümlenemezdi. Bilimsel gelişmeler çizgisinde, cevaplandırılamayan olaylarda ortak bir görüşe varılmış olsa da, bilimciler yeterince bilgilendirilmemişler, araştırmalar yeterince yapılmamış ve bilimsel çevrelerde değerlendirilmemişti. UFO sorunu henüz bu iki basamakta sıkışıp kalmıştır.



    UFO´lar hakkında bilimin göremedikleri

    SETI (Dünyadışı Yaşamı Araştırma Projesi) ve UFO fenomeni farklı yaklaşımlar gerektirirler. Bilim SETI projesini izleyebilir ve bu şekilde de birbirine benzer koşullar içersinde kısıtlı kalabilir, ilgili teknolojik alanlar ise iyi tanımlanmalı, önceden belirlenmiş stratejilerle araştırma alanı ve türleri genişletilmelidir. SETI için çok daha hassas ve gelişmiş alıcıların kullanılması bir başka gerektir. Öte yandan UFO fenomenini araştırmak bütünleşmiş ama karmaşık bir disiplin gerektirir, olayların ne zaman ve nerede olacağının önceden tahmin edilememesi gerçeğine öncelik verilmelidir. Temelde insanlığın bu konuya hazır olmadığına dikkat edilerek, analizler çok geniş tutulmalı, pgiboloji, astronomi, imaj oluşumları, fizik, kimya ve fiziksel algı gibi çok farklı alanlarda çalışmalar gerekmektedir. Ama tüm bu çalışmalar için öncelikle açık bir bilinçle, geniş görüşlülükle ön yargısız yapılmalıdır. Her ne kadar UFO fenomeni ve SETI projesi topluma kapalı tutuluyor deniyorsa da, bilimin geçmişte yaptığı gibi kesin ve ciddi tavrı bu engeli aşabilir. Soruların yapısı farklı ve değişik amaçlara yöneliktir. SETI projesi basit bir evet/hayır üzerine kuruludur yani dünyadışı bir ilişki veya oluşumun varlığı üzerinedir. UFO fenomeni ise çok daha geniş bir dünya görüşünün elzem olduğu bir araştırma alanıdır. Kısacası dünyadışı yaşamın varlığı ve ilişki SETI ile yetinilerek kısıtlanamaz çünkü olay çok daha büyük ve çok daha önemlidir. Zira SETI milyarlarca ışık yılı ötelerden bir cevap ararken, burnumuzun dibinde dünyadışı canlılar cirit atıyorsa milyarlarca dolar, ön yargılar kompleksler yüzünden boşa gitmektedir...


    Değişik UFO Olayları
    Polis Schirmer Olayı
    "Yine geleceğiz ve evreni göreceksin"

    Tarih 3 Aralık 1967. Yer, ABD Nebraska Ashland. Polis memuru Herbert Schirmer rutin gece görevini tamamlamak üzere, anayoldan kente doğru gidiyor. Saat 02:30 civarında yolun kenarında ışıklar görüyor ve bir romörk olduğunu düşünüyor. Bakmak için arabasını o yana doğru sürüyor ama ışıkların birden göğe yükselerek kaybolduklarını görüyor. Saat 03:00´de polis istasyonuna dönüyor ve görev defterine; "6 ile 63 no´lu yolların birleştiği kavşakta bir uçan daire gördüm, ister inanın, isten inanmayın" diye yazıyor. Sonra evine gidiyor ve yatıyor ama sabahleyin şiddetli bir ağrısı ve boynunun yanında nedenini bilmediği kırmızı bir lekeyle uyanıyor. Schirmer önceleri pek telaşlanmıyor, olayı unutuyor ve birkaç gün içinde de leke kayboluyor ve başağrısı azalıp yok oluyor. Schirmer kısa bir zaman sonra Polis Şefi oluyor, daha önce Deniz Kuvvetleri´nde görev yaptığı ve önemli bir Hava Kuvvetleri subayının oğlu olduğu için kimse onun bir UFO´cu veya bir fanatik olduğu düşünmüyor. Şef olduktan iki ay sonra görevinden istifa ediyor. UFO gördüğünü hatırlamıyor buna karşın çok şiddetli baş ağrılarını hatırlıyor ve işine konsantre olmakta zorlandığı için görevini yapamadığını söylüyor.

    Gerçek hipnoz altında ortaya çıkıyor

    UFO´ları araştıran Condon Komitesi Schirmer Olayı´nı duyunca bir hazırlık soruşturması başlatıyor. Yazdığı yazıyı hatırlayamadığı için kendisine hipnotik regresyon yani uyutarak geriye döndürme seansı teklif ediliyor, Schirmer, kabul ediyor ve seans esnasında olay ortaya çıkıyor; Schirmer yol kenarında ışıklara bakmak için durduğunda ışıklı cisim ona doğru gelmiş ve otomobilinin yanına inmiş. Schirmer, olayı kıpırdamadan izlerken cismin içinden insanımsılar çıkmış ve yaklaşmışlar. Bir tanesinin gözlerinden fışkıran bir ışık arabaya vurunca, arabanın içi yeşilimsi bir gazla dolmuş. Schirmer, silahını çekmeyi düşünmüş ama nedense bunu yapmamış ve aksine yanındaki pencereyi iyice açmış. Sonra yaratıklardan birisi elini uzatıp, Schirmer´i boynundan tutmuş ve sonra kendisini arabanın dışında bulmuş. O anda kafasının içinde "Sen bu yerin gözetleyici misin?" diye soran bir ses duymuş ama Schirmer cevap verememiş. Ses devam etmiş; "Bir uzay aracına hiç ateş ettin mi?" demiş, o zaman Schirmer, "Hayır efendim" demiş. Sonra Schirmer´i bırakmış ve aracına geri dönmüş.

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm

    devam edecek
    Tümünü Göster
    ···
  14. 144.
    0
    Günümüzde yaşanan olaylar ve tanıklıklar her ne kadar teknolojinin avantajlarından yararlanıp, sahtekarlıklar kolayca ortaya çıkarılıyor ise de, iletişim gücü yani haberlerin dünyanın her yerine çok hızlı ulaştırılması nedeniyle yeterince test edilemiyor. Buna biraz da medyanın UFO olaylarını dönemsel olarak temcit pilavı misali kullanması da katılabilir. Ama yanısıra da medyanın sahtekarlıkları olayın ardından vermekten hoşlanmamasını da akla getirirsek yeterince bilgilendiğimiz asla söylenemez.



    1947´de yaşanan gizemli bir UFO olayı

    1952´de Los Angeles´li araştırmacı Ed Sullivan, devletin suskunluğunun ve gizlilik çabalarının sadece çıkara dayandığını açıkladı, Sullivan´a göre devlet askeri ve siyasi güç adına olayları saklıyor ve aldırmazlık havasına giriyordu. Sullivan iki yıl sonra bir açıklama daha yaparak,1954´de Başkan Eisenhover´ın o yılda California´ya gizli bir yolculuk yaparak, uzay aracını ve cesetlerini gördüğünü, hatta canlı olan dünyadışı canlı ile bizzat konuştuğunu anlattı. Tanık olarak da, 1947´de görevli olan bir grup asskeri gösteriyordu. Bu tanıklar, uzay aracını ve içindekileri uzun uzun aralarında çelişkiye düşmeden anlatıyorlarlardı. Roswell olayı sonraki yullardan günümüze kadar, zaman zaman anımsandı, iddialar sürdü, yetkililer ses çıkarmadı fakat 1993´de salt Roswell olayını konu eden bir özel bir sinema filmi yapılınca o döneme kadar oluşmayan bir kamuoyu oluştu. Artık, 1990´ların Amerikan toplumu önceki yıllara göre daha sert ve etkindi. Dallas´da bir başkanı öldürmüşler, Watergate´de bir başka başkanı Oval Ofis´den atmışlardı. Vietnam´ın bir aptallık olduğunu yetkililere itiraf ettirdikten sonra, irangate ve Nicaragua skandallarını izlemişlerdi. Demek ki, yöneticiler öyle pek doğru, ulaşılmaz ve de dokunulmaz değildiler. Yaptıkları bal gibi hata olabiliyordu. Öyleyse, ne sakladılarsa hesap vermeliydiler, üstüne üslük bir de Bilgi Özgürlüğü Yasası çıkarılmıştı. işte kamuoyunun tepkisi bu yöndeydi, amaç hesap sormaktı, konu ister UFO´lar olsun, ister senatör bilmem kimin kirli çamaşırları olsun, farketmezdi. Ve ABD hükümeti bu kez farklı bir açıklama yaparak, araştırma yapıldığını ve sonuçların açıklanacağını belirtti. Bu arada, olabilir iması da yapıldı. Zaten gerek ABD toplumu, gerekse de dünya Star Wars´ı, E.T.´yi ve Uzay Yolu´nu seyrede seyrede dünyadışı canlıları akraba sanmaya başlamıştı. Acaba, Roswell tek miydi? Hayır, bir başka UFO kalıntısı 1980´lerde Norveç´de Spitsbergen kıyılarında Norveç askerleri tarafından bulunmuştu. Benzeri bir kalıntıyı Alman ordusu Heligoland´da ele geçirmişti. 23 Mayıs 1955´de Amerikalı gazeteci Dorothy Kilgallen şöyle diyordu: "ingiliz bilimciler ve havacılar menşei bilinmeyen hava araçlarını yıllardır incelemekteler ve ellerinde bir sürü örnek var. Bunların Sovyetler´le de ilişkisi olmadığı kesin olarak anlaşıldı. Uçan Daireler kökeni dünyadışı olan araçlardır."




    Ufolar dünya yapımı malzemeden değil

    1950´de, 15 Eylül´de başkent Washington´da inanılması zor bir olay yaşanmıştı fakat kamuoyu bu olayı ancak 1980´lerde öğrendi. Olay, bir radyo sohbetinde geçiyordu. Radyo programcısı Arthur Bray, Kanada Ulaştırma Bakanlığı´nda görevli bir mühendis olan Wilbert B. Smith´in anı defterini ele geçirmişti, defterin içinde Robert Sarbacher tarafından Smith´e yazılmış özel bir belgenin kopyası bulunuyordu ve o geceki radyo sohbetinin konuğu ise, ABD Savunma ve Araştırma Masası Danışmanı fizikçi Robert Sarbacher´di. Sarbacher, söz konusu mektupta Sarbacher, Kanadalı mühendise çok açık olarak UFO´larla ilgili bilgilerin saklandığını belirtiyor ve ele geçirilen araçların dünyada bulunmayan çok hafif ama çok dayanıklı bir maddeden yapıldıklarını anlatırken, dünyadışı canlıların böceğimsi olduklarını da ekliyordu. Bray, söz konusu belgenin doğruluğunu Sarbacher´e sordu. Sarbacher´in cevabı inanılmazdı: "Kesinlikle doğru fakat ben onların niteliklerini açıklamaya yetkili değilim ama bu araçları bizler yapmadık veya dünyada yapılmadıklarını kesin olarak biliyoruz. Daha fazla konuşmak istemiyorum." Ve Sarbacher´e göre Başkan Truman´ın bilimsel baş danışmanı Vannevar Bush´un asıl görevi, UFO kalıntılarının araştırmalarını koordine etmekti. 1984´de bu olay yeniden gündeme getirilmesine rağmen Sarbacher, 1986´daki ölümüne kadar bu konuda bir daha konuşmadı.


    Bilim ufolar için ne diyor?
    Astronot Albay Gordon Cooper, Avustralya üzerinde büyük bir UFO ile karşılaşmış, dünya diline benzemeyen konuşmalar kaydetmişti ama kendisi bunu sonradan reddetti. Bir yol sonra Kasım 1978´de ondan bir mektup aldım ve nihayet kendisiyle konuştuğumda uzay uçuşlarında birçok kez UFO´larla karşılaştığını, başka astronotların da böyle şeyler yaşadıklarını ama konuşmamaları için uyarıldıklarını söyledi... " Yazar Sidney Sheldon

    "Atmosferimizde ve hatta yeryüzünde insan yapısı nesneler veya bilimin tanıdığı fizik güçlerin dışında nesneler bulunduğu kanıtları çok artmıştır. Sözlerine inanılması gereken insanlar böyle nesneleri gördüklerini söylüyorlar... " 1971-73 arasında Britanya Genelkurmay Başkanı Lord Hill-Norton

    " Bazı raporlar bize gizli askeri üslerimizin üstünde yaşadışı uçan araç trafiğinin bulunduğunu gösteriyorlar. Güvenilir insanlar bu aracı yakından gördüler... Araçlarda bir işaret veya tanıtıcı bir amblem yoktur. Bunlar kim ve nedir? Neden hava sahamızı ihlal ediyorlar?" Tümgeneral Erik Reuterswaerd-isveç

    " Bunların roket olmadıklarını anladık, ancak daha fazla bir araştırmaya giremeden yabancı yetkililerle konuşan askeri yetkililer araştırmayı durdurdular... " Prof. Paul Santorini, bilim adamı- Yunanistan

    " Garip şeyler görüldüğü artık kesindir. Aklı başında olup ta birşey gördüğünü iddia eden inanılır insanların sayısı gittikçe artmaktadır." General Lionel Max Hassin, NATO Savunma Koordinatörü ve Fransa Hava Kuvvetleri Komutanı



    Bilim ufoları sevmiyor



    Bilim dünyası tarafından 2000 yılında Michigan´da düzenlene panelde , ufo olaylarının üzerine odaklanırken fiziksel kanıtların bazıları kalite veya yeterlilik yönünden sorgulanıyordu. Özellikle fotoğraflar, radar kayıtları, taşıtların karıştırılması, uçuş teknolojilerinde görülen veya yaşanan sorunlar, görünür çekimsel veya atıl enerjiler, topraküstü izleri, bitkilerin zarar görmeleri, tanıklardaki pgibolojik etkiler ve kalıntılar üzerinde duruluyordu. UFO ilişkilerini anlatan raporların bir kısmı toplumsal sağlık bakımından tehlikeli bulundular. Bazı tanıklar radyasyon benzeri yanıklardan zarar gördüklerini anlatıyorlardı. Bu tür iddialar panelistleri olası sağlık riskleri üzerinde durmak için tıbbi araştırmaların gerekliliğine yöneltti. Bilimsel görüşün temeli rapor edilen olayların çoğunluğunun nadir raslanan doğal olaylar olduğu yönündeydi, yüksek düzeydeki elektriksel ortamlarda (Şimşeklerin yoğunlaştığı anlar) veya radar yanılgılarında (radar dalgalarının atmosferik etkiler tarafından etkilenmesi gibi) benzer olaylar yaşanıyordu. Buna karşın, panelde UFO´ların veya UFO´larla ilgili bazı fenomenlerin bir inanç veya moda olarak yorumlanması doğru bulunmamış ve üzerinde durulmamıştı. Oysa böyle bir konuda bilimin desteği şarttı.

    Kanıtlarla ilgili daha gelişmiş analizler konusunda ise panel pek istekli değildi, bazı raporların veya tanıklıkların daha iyi aydınlatılması gerekiyordu. Birçok tanınmış UFO soruşturmacısı bilimsel komite tarafından yetersizlikle suçlandılar, öncelik tanınmadı ve gereken bilimsel önceliğe hak kazanamadılar yani yeterince dikkate alınmadılar. Bunun bir nedeni de, bu tür UFO araştırmacılarının daha ziyade, çok bilinen klagib UFO olaylarından sürekli söz etmeleriydi. Komite yeni verileri istiyor ve onlarla ilgili bilimsel analizleri soruşturuyordu, olasılıkla yeni ortaya çıkan yani taze kullanılabilir bilgilerle yola çıkılarak UFO sorunu çözümlenebilir veya anlaşılabilirdi. Komite böyle düşünüyordu. Buna karşın tüm negatifliklere, ekgibliklere ve katı görüşlere rağmen sonuçta şöyle bir yorum yapılmıştı;



    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm

    devam edecek
    Tümünü Göster
    ···
  15. 143.
    0
    neler diyon dalyarak
    ···
  16. 142.
    0
    Ufo´ların görülmesiyle yeni bir çağ başladı

    Işıklı cisimlerin hareketleri normal değildi, arada bir olmadık iniş ve çıkışlar yapıyorlar, fizik ve aerodinamik yasalarına aykırı davranıyorlardı, aniden durup, birden hızlanmak gibi. Öte yandan Arnold cisimleri artık yakından görebiliyordu, güneş ışığının yansımaları nedeniyle cisimlerin metalik yüzeylere sahip olduklarını farketti. Daha sonra; "..yana eğik dev bir tepsi veya tabak gibiydiler, öndeki dördü, arkadaki beşliye göre daha geniş dizilmişlerdi." diyecekti. En önde uçan cisim koyu renkli ve ay biçimindeydi, diğer sekizi daha düz disk biçimindeydiler. Arnold tüm cisimlerin beş millik bir alanı kapsadıklarını tahmin etti. Ve birkaç dakika sonra, tüm cisimler Adams Dağı´na doğru büyük bir hızla giderek kayboldular. Tanımlanamayan Uçan Cisimler "UFO : Unidentified Flying Objects" çağı o andan sonra başlamıştı. Ertesi gün Arnold, hikayesini "East Oregonian" gazetesine anlattı. Gazeteci Bill Bequette, öyküyü Associated Press´e geçti. Aynı gün ülkenin başka yerlerinden de benzer haberler geldi ve bilinmeyen bir yazar "Flying Saucers: Uçan Tabaklar" başlığını attı, bu iki kelime daha sonra Türkiye´de "Uçan Daire" olarak literatüre geçecekti. Arnold ve diğerlerinin gözlemlerine karşı, ABD Hava Kuvvetleri ve Meteoroloji yetkilileri 40´lı yıllarda, tanımlanamayan uçan gök cisimleri ifadesine karşı çıkmadılar ama sonraki 40 yıl içersinde bu politika değişecek ve yerine redler veya atmosferik açıklamalar gelecekti. Kısacası şöyle veya böyle UFO yüzyılı medya boyutunda başlamıştı ama acaba tanımlanamayan uçan gök cisimleri ilk kez 1947´de mi görüldüler?



    Ufo´ların ilk görülmesi

    işte size tarihi belgelerden alınan bir dizi tarihi olay, nelerden bahsediyorlar.
    • Yıl MS 793: ingiltere, Devonshire, Anglo Saxon yazmaları: "Gökte garip gülüş cisimler, ışıklar, gürültülü patlamalar ve yılana benzer ışık yolları görüldü."
    • 9.Yüzyıl: Fransa, Lyon Başpiskoposluğu el yazmaları: "Magonia bölgesinde gökte gemiye benzer cisimler görüldü ve yere indiler. Meyve ağaçlarının ve mısır tarlalarının yanındaydılar, sonra meyvelerin ağaçlardan yokoldukları ve mısırların yanmış oldukları görüldü. Herkes evlerine kaçıştı, ertesi gün aynı yerde bir kadının ve üç adamın ölüleri bulundu."
    • Yıl 1211: ingiltere Tilbury kilise kayıtları: "Bir pazar günü, halk pazar ayininden çıkarken, gökte dev bir cisim görüldü, yuvarlaktı ve üstünde asa gibi çıkıntı vardı, altından ipe benzer parlak birşey sarkıyordu ve üzerinde bir adam vardı. ip yere kadar indi ve adam kilisenin karşısındaki gölün yanında yere atladı, halk panik içindeydi, kadınlar kiliseye kaçarlarken, erkekler taş ve sopalarla saldırdılar ama gökten inen adam hızla yine parlak ipe gitti ve bir anda cisme doğru yükselerek içinde kayboldu sonra cisim bir anda yokoldu."
    • Yıl 1877: ingiltere, Everton: "Yüzden fazla insan siyah botları olan ve evlerin üzerinden sıçrayan bir insan gördüler. Ayın olay sonraki yıllarda başka yerlerde de yaşandı."
    • 13 Nisan 1897: ABD, Minnesota, Elmo Gölü, Hudson yolu: "Frederick Chamberlain ve O.L.Jones evlerin arasında elinde yeşil bir ışıkla koşan birini gördüler. Karaltı birden ağaçların arasına girdi ve aynı anda yeşil ışık silüet kişiyle beraber göğe yükseldi. O anda büyük bir gürültü işitildi ve güçlü bir rüzgar esti. Bir dakika sonra iki adam, gökte uzun, gri-beyaz renkli dev bir cisim belirdi. Cismin önünde yanyana sıralanmış kırmızı, yeşil ve beyaz ışıklar görülüyordu. Sonra cisim sert bir açıyla birden döndü ve ağaçların üzerinde kayboldu."
    • Haziran 1914: Hamburg, Almanya: "Yüzlerce insan akşamüstü saatlerinde kentin üstünde püro şeklinde, ışıklı pencereleri olan ve pencerelerinden insana benzer şekillerin görüldüğü dev bir cisim gördüler."
    • Ağustos 1944: Yeni Zelanda: "Bir grup hemşire, tren yolunun üzerine inmiş ters dönmüş tabak biçiminde tahminen 20 m. uzunluğunda bir cisim gördüler. Dik açılı bir pencereden iki insanımsı figür görülüyordu. Üçüncüsü ise, açık bir kapıda duruyordu. Hemşireleri farkeden cisim ve insanımsılar, derhal içeri girerek hızla yükselip, kayboldular."
    • ikinci Dünya Savaşı tanıklıkları o kadar çoktur ki, en ilginçlerinden birisini 1942 Aralığında Fransa üzerinde uçan bir ingiliz RAF Hurricane pilotu yaşadı. 1000 m. yükseklik civarında uçarken peşinden bir ışığın geldiğini farketti. Hemen yükselerek cismi önüne almaya çalışırken aynı anda da ateş etmeye hazırlanıyordu. Işık artık tam altındaydı, parlaklık arasında disk şeklinde bir cisim farketti ve yaklaşmaya çalıştı fakat cismin bilinçli yönetildiği belliydi, uzaklaşarak arayı açtı. Sonra birden hızlanarak görüş dışına çıktı.




    Ufo Raporları ve Bilim

    Araştırmalar yetersiz,
    Bilim kuşkulu ve korku içinde ve ötesi...
    UFO´lar ve Bilim

    1970 yılında yapılmış bağımsız bir UFO Araştırması ilk kez yayınlandı. Aslında bilim adamlarının katıldığı ve birçok UFO tanıklığından derlenen bilgilerin sergilendiği bir panel 1970 yılında yapılmış, yanısıra da bilimsel çizgide kanıtların inandırıcılığı tartışılmıştı. Panel, Stanford´dan Elektrik Mühendisi Prof. Von R. Eshleman tarafından yönetildi. Ama panelde tartışılan kanıtlar inandırıcı değildi, yani bilinen doğal yasaların dışına çıkılmadığı gibi, dünyadışı yaşamın üzerinde hiç durulmamıştı. Panelle ilgili yayın, Stanford Üniversitesi Fizik Profesörü Peter Sturrock tarafından hazırlandı ve organize edildi. Tüm çalışma, "Society for Scientific Exploration" adlı kuruluş tarafından desteklendi ve aynı kurum çalışmayı "Açıklanamayan Fenomenleri Araştırma" başlığı altında tanımladı. Raporda, 9 fizik bilimcisi yer alıyor ve 8 UFO raporundan yola çıkıyorlardı. Bu raporlar en iyi veya en güçlü kanıtları içeriyorlardı.

    KAYNAKLAR: Stanford Üniversitesi-California/29 Haziran 1998 David Salisbury, Bilim Yazarı, Society For Scientific Exploration Marsha Sims, Yayın Yönetmeni, Journal of Scientific Exploration,

    Bilimsel araştırmalarda kullanılan UFO raporları veya tanıklıklarının geçmişi 50 yıllıktır ve daima derlenen bilgilerde bilinmeyen fiziksel oluşumlara ya da dünyadışı canlıların varlığına ilişkin yaklaşımlara yer verilmemiştir. Bazı görüşlere göre ise, açıklanabilir bazı gözlemler raporlara özellikle sokulmuş ve bu yöndeki sonuçlandırmalar raporda özellikle; "Dikkatle araştırılmış ve değerlendirilmiş bilgiler, UFO raporlarında öncelikle bilinmeyen veya bilimin tanımadığı fenomenlerle ilgilidir... " cümlesiyle tanımlanmaktadır. Ayrıca da, değerlendirmelerde objektivizme ve karşıt tezlere de yer verildiği eklenmektedir. Ulaşılan sonuçlar, 1968 yılında Colorado Projesi başlığı altında Dr. Edward U. Condon´un ulaştığı sonuçlardan farklıdır. Condon; "UFO´ların olası varlığı, gelecekte daha gelişmiş veya umulduğu gibi çok ilerlemiş bir bilimin danışmanlığı ile de çözülemez. Çünkü bilgiler yetersizdir." diyordu. Benzer bir yaklaşım yine 70´lerin başında American Institute of Aeronautics tarafından Astronautics´ Kuettner Raporu´nda yapıldı; üst düzeyde bilimsel analizlerin objektif anlamda yapılabilmesi için eldeki bilgilerin düzeltilmesi veya islah edilmesinin yanısıra süreklilik ve devamlı araştırma vurgulanıyordu.



    Yüzlerce tanığın gördüğü Ufo´lar

    1968'de Pasifik´de Solomon Adaları´nda bulunan Amerikan deniz piyadeleri günün ortasında, 150 tane gümüş renkli uçan cisim görüp saydılar. Askerler cisimleri parlatılmış gümüş renginde ve yalpalayarak uçuş halinde tarif ettiler. Bu rapor yetkililer tarafından 1944 yılı Aralığına kadar saklı tutuldu, o tarihte açıklandı ve açıklamanın ardından yüzlerce savaş pilotu ve asker tanık oldukları benzeri olaylardan söz ettiler. Yukardaki örnek olaylar öylesine seçildi, o kadar çok kayıtlı, belgelenmiş tanıklık vardır ki, birkaç angiblopedi cildi kadar yer tutabilirler. Burada anlatılmak istenen olayların doğallığı ve de tanıkların birden çok olmasıdır. Öyleyse acaba UFO´ların varlığını sadece 1947´deki Kenneth Arnold olayına kadar olan tanıklıklara güvenerek kesinlikle kabullenebilirmiyiz? Bence evet, hatta açıkça söylenebilir ki, bu tanıklıklar günümüzdeki tanıklıklardan çok daha fazla güvenilir ve inanılır olabilirler. Zira, sansasyonellikten, ün ve çıkar arayışlarından uzak oldukları açıkça ortadadır.

    devamı gelecek

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    Tümünü Göster
    ···
  17. 141.
    0
    En Ünlü Kaçırılanlar; Biyolojik Deney mi?

    Üçüncü Tür ilişkiler´in en ünlü olayı Betty ve Barney Hill çiftinin başına gelenlerdir. Hill çifti, 1961 yılının 19 Eylül´ünde akşam saatlerinde, ABD´de New Hampshire, Portsmouth yaklaşıyorlardu. iki geniş penceresi olan silindir biçimli bir UFO tarafından yolları kesildiUFO yolun tam ortasına inmişti, Hill çifti korkularına rağmen dışarı çikarak, ne olduğunu anlamak istediler ve karşılarında 6 insan benzeri canlının durduğunu gördüler. Korkuyla kaçmak istedilerse, garip bir ses ve titreşim sonrasında kendilerini kaybettiler. . Ayıldıklarında iki saat geçmişti ve UFO kaybolmuştu. Hill çifti iki saatlerini yitirmişlerdi. Sonraki yıllarda yapılan soruşturmalar ve hatta hipnoz deneyleri Hill çiftinin yalancı olduklarını kanıtlamadı. 1964 yılının Ocak-Haziran döneminde hipnoz altındayken, UFO´nun içine alındıklarını ve bazı tıbbi deneylerde kullanıldıklarını anlattılar. Ve olay orada kalarak UFO literatüründe liste başı olarak yerini aldı. Kaçırılma olayları, UFO tarihçesinde çok geniş ve etkili bir yer tutmaktadır. Yüzlerce olay vardır ve UFO´lar tarafından kaçırılan insanlar inanılmaz öyküler anlatmaktadırlar. En çok raslanan tür ise, insanımsı canlılar tarafından kaçırılanların muhakkak birkaç dakika ile birkaç saat arasında değişen Amnesia yani bir çeşit bellek kaybı yaşamalarıdır. Hatta ciksüel deneyler yaşayan ve hamile kalan kadın tanıklar da vardır ama hiçbirisi doğum yapamamış ve hamilelikler hep düşüklerle sonuçlanmıştır.




    Ufo olaylarında zehirlenenler ve yaralananlar

    Yananlar ve radyasyondan zehirlenenler..
    1957´de Kasım ayının dördünde, saat iki civarında ABD´de Atlantik kıyısındaki Itaipu Askeri üssünde, iki muhafız denizin üstünden portakal renginde bir diskin alçalarak geldiğini görünce hemen alarm verdiler. Bu arada hızla gelen cisim askerlerin üstünden geçerek, bir an durakladı. iki asker ani bir ısı dalgası hissettiler, sanki yanıyorlardı. Çığlıkları diğer askerlerin gelmesine kadar sürdü, o sırada UFO uzaklaşmıştı. Olay sürerken üssün tüm elektrik enerjisinin kesildiği anlaşıldı. iki asker hastaneye kaldırıldılar ve ikinci derece yanık tedavisine alınarak haftalarca bakım gördüler.

    Ama olay bu kadar değildi, aynı gün itaipu kentinde, yüzlerce araba yollarda kaldı, aküler aniden boşalıyor, motorlar çalışmıyordu. Birçok insanda güneş yanığı benzeri izler ortaya çıktı. iki gün sonra, 6 Kasım´da Indiana Merom´da Rene Gilham yolda yürürken, gökten gelen bir ışıkla adeta yıkandı, yüzünde ciddi yanıklar oluştu. 10 Kasım´da Madison Ohio´da, garajina doğru yürüyen Denise Bishop adlı kadın, garajın ddıbının üstünde beliren cisimden yayılan ışıkların içinde kaldı, sonraki günlerde şiddetli ağrılar ve görme bozukluğu çekmeye başladı. Teşhis yoğun radyasyon zehirlenmesiydi. Beş yıl sonra da öldü.



    Uzaylı çiftçinin hikayesi

    Valensole küçük bir Fransız köyüydü. 1965 yılının 1 Temmuz´unda sabah 5:45´de çiftçi Maurice Masse günün ilk sigarasını yakarak çalışmaya hazırlanırken, garip bir cisim gökden süzülerek tarlanın ortasına indi. Masse, cismi helikopter sanarak, izinsiz tarlasına inilmesine çok kızdı ve o öfkeyle cisme doğru gitti. Derken cismin helikopter olmadığını farketti, dört ayaklı oval bir cisimdi. Önünde iki kişi duruyordu, boyları yaklaşık bir metreydi, gri-yeşil renginde, bedenlerine sımsıkı oturmuş giysileri vardı. Başları büyük, saçsız ve köşeliydi, iri, simsiyah gözleri vardı ve gözbebekleri yoktu. Parazite benzeyen bir ses çikarıyorlardı. Masse tutulup kalmıştı, parmağını dahi oynatamadığını farketti. Bu sırada iki yaratık UFO´ya dönüp, girdiler. Ve biraz sonra cisim havalanıp yokoldu. Masse ancak 20 dakika kadar sonra hareket edebildi. Cismin durduğu yere gidip baktı. Yerde derin oyuklar vardı ve çevredeki bitkiler yanmıştı. Sonra yapılan deneylerde yerde çok yüksek dozda kalsiyum bulundu. Valensole olayı, klagib UFO olaylarının en belirginlerindendir. Yapılan soruşturmada, Masse´nin kişiliği olumlu ve güvenilir bulundu. Laboratuar deneyleri bitkilerin alışılmadık nedenlerden yandığını ortaya çıkardı. Kısacası Valensole olayı gerçekti.



    Uzaylıların çiftçiye yolladığı gerçek dökümanlar

    Spencer´la konuştuğumuz can alıcı noktalardan birisi buydu, bu arada Meier-Pleidas ilişkisi tartışılabilirdi çünkü üstün bir uygarlık ilişki kurmak için neden sıradan bir çiftçiyi tercih ediyordu? Verilen cevap inandırıcı değildi; "Seni hep izledik, güvenilir ve dürüstsün, bizi dinle ve söylediklerimizi yayınla." Neden Meier, örneğin New York Tımes´ın başyazarı veya BBC haber müdürü ile görüşseler çok daha etkin bir sonuç almazlar mıydı? Neyse, Spencer bunun üzerinde pek durmadı çünkü Meier, bir yılın sonunda 3000 sayfa not tutmuş, yüzlerce fotoğraf ve birkaç saatlik film çekmişti. Ve bunların testlerden geçirildi, özellikle de 1990´da bir grup Japon fotoğraf, film, elektronik ve optik uzmanı tüm dokümantasyonu aylarca laboratuarlarında incelediler.

    Bir kısmı yorumsuzdu ama çoğunluğu için sahtekarlık yoktur, bu malzeme gerçektir sonucuna ulaştılar. Spencer, atalarımızın bir olduğu düşüncesine sıcak bakıyordu, en azından benim gibi geçmişimizi çok az bildiğimiz konusunda hemfikirdik. Daniken´cılık oynamamak kaydıyla, bu konuda fazla söze gerek yok, arkeolojinin bizzat anlatımıyla daha henüz dünya yüzeyini tırmalıyorduk. Bilinmeyenler, bilinenlerin birkaç yüz kat üzerindeydi.



    Uzaylı sarışının hikayesi

    1975 yılının Ocak ayında isviçreli bir çiftçi olan Eduard Billy Meier´ın başından garip bir olay geçti. Ve bu olay yaklaşık bir yıl sürecek olan bir öykünün ilk adımıydı. Bir sabah evinde otururken, kafasının içinde çınlayan bir ses, çevredeki belli bir yere gitmesini istedi, rahatsız olan Meier aldımamaya çalıştıysa da, olay tekrarlanınca denilen yere gitme arzusunu yenemedi. Belli yere geldikten sonra bir saat kadar bekledi, tam dönmeye hazırlanırken, gökten gelen garip sesle duydu, başını kaldırıp baktığında tipik disk biçiminde bir UFO´nun yere doğru indiğini gördü. Yanında aracından hiç ayırmadığı kamerası vardı, ilk olarak cismin inişini görüntüledi, sonra yanına doğru gitmeye çalıştı ama yapamadı, engelleyen bir güç vardı. Sonra aracın ardında bir kadın belirdi, sarışın, uzun boylu, güzel bir kadındı, kulak memelerinin uzunluğu dikkat çekiyordu. Garip aksanlı bir Almanca ile konuşan kadın isminin Sam Jase olduğunu ve Erra adlı bir gezegenden geldiğini söylüyordu. Erra gezegeni Boğa Burcu´ndaki Pleidas Takımyıldızı´nda bulunuyordu. Sam Jase´nin söylediğine göre Erra uygarlığı, bizden 13.000 yıl ilerdeydi, Erralılar anlaşmazlıkları saf düşünceye ulaşma yöntemiyle ortadan kaldırmışlardı. Teknolojileri çok ileriydi, 430 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan Pleiades Takımyıldızı´ndan dünyaya 7 saat gibi akılalmaz bir sürede geliyorlardı. Sam Jase, beş tip uzay araçları olduğunu anlatıyordu, üç tipi yıldızlar arası yolculuklar için, birisi gezegenler arasında, beşincisi ise zaman yolculuğu amacıyla kullanılıyordu. Sam Jase, Pleidas ilişkisinin ilk adımıydı, daha sonra ziyaretler sürdü.

    Ptaah ve Asket adlarında iki Pleidaslı daha geldiler, anlattıklarına bakılırsa asıl anavatanları Erra değildi, daha önce Lyra Takımyıldızı´nda yaşıyorlardı. Toplum yoldan çıkmış ve sonunda nükleer bir yıkım herşeyi yok etmişti. Kıyımdan kurtulan bir grup, Erra´ya yerleşerek yeni bir uygarlık kurmuşlar, binlerce yıl sonra da uzaya açılarak Güneş Sistemimize ve bize ulaşmışlardı. Meier, neden sorusunu sorduğunda en çarpıcı cevabı aldı; "Biz sizlere karşı sorumluluk duyuyoruz çünkü sizin atalarınız bizim atalarımızdır."


    Ufolar hakkında klagibleşmiş hikayeler
    Uzaylılar niçin dünyaya geliyorlar? Onlara uzaylı dostlarımız mı yoksa düşmanlarımız mı demeliyiz. Eğer geliyorlarsa neden ortaya çıkmıyorlar? Gerçekten bir gün kapımızı çalıp "Merhaba ben uzaylıyım" diyen bir yaratığı görmeyi kaldırabilirmiyiz? Yoksa dünya birbirine mi girer? Bu soruları cevaplandırmak zor. Bildiğimiz tek şey gökyüzünde bazı zamanlar gerçekten hiç bir açıklamaya sığmayan cisimler gördüğümüz. Bekleyip göreceğiz. Dileğimiz dostça olmaları ve dünyamızda süregelen gelişim evrimine katkıda bulunmaları.



    devamı gelecek

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    Tümünü Göster
    ···
  18. 140.
    0
    Bir uzaylı kaçırdığında ne olur?


    UFO olayları çoğu zaman tanıkların üzerinde pgibolojik etkiler bırakırlar. Bu etkiler, hafif şoklardan başlayarak uzun dönem yaşanan ağır hastalıklara kadar uzanırlar. Belirlenen bazı olaylarda tanıkların karmaşık duygular yaşadıkları görülür; el hareketlerini kontrol edememek, göz bebeklerlerinde aşırı hareketlilik, solunum zorlukları, ağızda acılık, saçlarda elektriksel oluşumlar, bazen bir kolda uyuşma, bilinç kayıpları, görme zorlukları (bazıları kalıcı), ellerde bazı lekeler, deride kırmızı kabuklu yaralar, yüzde hassasiyet ve aşırı sıcaklık duygusu gibi... Uzun süreli etkiler ise yanıklar, hafif sağırlık, saç dökülmeleri, şişler, bulantı ve kusma, kilo kaybı, görme bozukluğu veya çift görme, kaşıntı, bellek kaybı, burun kanamaları şeklindedir. Bunların bazılarının yılarca sürdüğü belirtilmektedir. Bilimsel çevrelerin toplumsal sağlığın UFO tutkusu yüzünden tehlikede olduğu yaklaşımı bu örneklere dayanmaktadır. Bu olayların çoğunun nedeni, mikro-dalgalara, kızıl ötesi ışınlara, ultraviyole radyasyon dalgalarına, yüksek dozda X ışınları veya gamma dalgaları gibi ionize radyasyon etkilerinden olabilir. Bazı göz sorunları, güçlü UV radyasyon dalgalarından ortaya çıkabilir, aynı dalgalar yüzeysel deri yanıklarına da neden olabilirler. Genel olarak, bu tür olaylar veya iddialar ya da anlatılar ne yazık ki yeterince belgelenmemiştir, yaraların veya etkilerin tanımları geçmişe yönelik olarak tam yapılmamış, çoğunda belirme yapılıp yetinilmiştir. Bazılarında ise, kurbanların anlattıklarına doktorlar tarafından inanılmamış, kanıtlara boş verilmiştir. Bir kısmı ise UFO araştırmacıları tarafından uzun yıllar sonra duyulmuştur. Zamanla bir tür UFO tıbbının oluşmakta olduğu söylenebilir. Panelde bunun üzerinde de durulmuş, radyoaktif etkiler soruşturulmuş ve olası kromozom değişiklikleri araştırılmıştır. Sonuçta verilerin Uluslararası Radyolojik Korunma Komisyonu´na aktarılması kararlaştırılmış ve ionize radyosyon etkilerinin üzerinde durulmasını tavsiye edilmiştir. iyi bilinen ve tanınan kurbanlar için önemli olan araştırmadaki amaçlar ve kurbanların çabuk ortaya çıkarılarak muayeneleri kabul etmeleridir. Bir diğer gereklilik, doktorların alışılmadık yaralar karşısında eğitilmiş olmaları ve resmi kuruluşlara bağlı bulunmalarıdır. Daha da ötede, bu konuda uluslararası bir protokolun hazırlanması uygun olabilir.

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm

    devamı gelecek
    Tümünü Göster
    ···
  19. 139.
    0
    Sorun modern insanin ruh sagliginda mi?
    Bunun disinda Randles kaçirilma olaylarini hizla yayilan genis bir inanç agi olarak görüyor, bu akimin daha ne kadar büyüyecegini bilmedigini ama yine de ilginin artacagini söylüyor.Ona göre; kaçirilma olaylari ile ilgilenen UFO arastirmacilari , uzak dogulu gurular gibi algilaniyorlar ve kaçirilma olaylari 30 yildir bekledikleri bir durum.Dramatik kanitlar UFO olaylarini gerçek gibi görmemizi sagliyor.Ama hassas insanlar söylenen her seye inaniyorlar.Panelden sonra , Randles kaçirildigina inanan 4 kisiyle konustu ve 50'lerde olan olaylarla simdikilerin birbirine çok benzedigini açikladi. Tabi ki UFO hareketi 30 yil önce baslamis ve bilgiler bu 30 yil içinde toplanmisti ama inanan insanlarla konusursaniz, hala dünyaya çok uzaklardan mesaj getirme hevesi içindeler, iste yanlis olan da bu... Fakat bir kere su bulandiginda bazilarina inanip, bazilarina inanmamak
    saçmadir. Baska problemler de var. Eger bu yaratiklar yildizlar arasi seyahat edebilecek teknolojiye sahiplerse. neden bir takim deneyler için insan kaçirmak yerine ortaya çikip istedikleri deneyi rahatça yapmiyorlar? Üstelik bir gen laboratuvari kurup, istedikleri geni ve prototipi yaratabilecek güce sahipken, neden bu zorluklara katlaniyorlar? Sonuç olarak tüm bunlara inananlar bunlarin nedenlerini düsünmüyorlar.

    Strieber simdilerde bu kaçirilma olaylariyla ilgili yeni kitabini yaziyor ve sunlari söylüyor; "Düsünen bir insanin dis kaynakli zekalara dair bir açiklamaya ihtiyaci yoktur. Yine de basit bir pgibolojik açiklamanin yetecegine inanmiyorum. Bir seyler oluyor. Üstelik olanlar, transandantal ve öngörü deneyimlerine benziyor. Tüm bunlar insanlikla beraber gelisiyor. Ben kendi adima Orta Asya'da bir Saman'in ölüler dünyasiyla iletisim kurmak için kullandigi yöntemi kullaniyorum. Bu yöntem, hikayemi anlatmak ve topluma hayallerimi aktarmak. Belki de bunlara gülmeyi birakip olanlari tanimlamaya çalismaliyiz. Çünkü inanilmaz sayida çok insan baska bir dünyanin üstün varliklariyla iletisim kurulduguna inaniyor. Eger arastirmacilari, yazarlari bu konular ve tecrübeler üzerinde çalismaktan alikoymazsak, dünyanin gördügü en büyük düsünce kitlesinin içinde buluruz kendimizi." Birçok uzmana göre Strieber'in ruhsal sagligi iyi degil. Sosyolog Morchello Truzzi, toplum olarak bilimi çok önde tutarak ruhi yasantimizi ihmal ettigimizi düsünüyor. Bunun sonucunda geçmis yasamla iliski kurma ya da kaçirilma olaylari ortaya çikti. Birçok insan yüksek hayalgücünün etkisiyle tüm bunlara inaniyor. Filozof Dennis Stillings de bu görüse katiliyor: "Su anda patlamaya hazir bir bilincin beyindeki olusumlarini görüyoruz" diyor Wilderness. aslinda hakli, ona göre Amerikalilar öncü bir millet ve devam ediyor: "Simdiye kadar Amerika'da bir statü elde edememis kitleler var. Simdi ise madalyon ters döndü. Su siralar içe dönük yiginlari dinlemekteyiz. Bu durumu is ve çikar için büyütmekteyiz. Amerikalilar artik bu insanlari dinliyorlar ve bunlarin gerçek olduguna dair tam bir kanit ise yok. Fakat yine de bu durum her yerde yankilaniyor. Tüm bunlara aligib olmadigimiz için kendimizden uzaklastiramiyoruz. Onlari suçlamak ve onlarin karsiti olmak bizim için daha kolay."

    Ve yine dinsel kavsaktayiz...
    Stillings aslinda Amerikalilarin meraklarindan ve basit inançlarindan uzaklastigini, kaçirilma olaylannin ve geçmis yasamla iletisimin artisini ilginç buldugunu söylüyor.
    Ona göre. bu durum, dini, teknolojik kiliflar içinde yeniden olusturmak; söyle açikliyor: "Organize olmus dinin parçalanmasi dörtyüz yildir devam ediyor. Bu durum insanlari Tanri ile teketek iletisime zorladi.

    Bizim çevremizdeki insanlar bunu öbür dünyayla iletisim kurmaya çalisarak sagliyorlar,,' böylece kendilerinin Tanri'si oluyorlar. En ekstrem durumlarda kaçirilanlar her seye gücü yeten ve her seyi bilenlerin kurbani oluyorlar. Bu figürler Tanrisal karakterler olusturuyorlar. Kurgu bilim filmlerinin, bir takim kliniklerin ve baska yüksek teknoloji formlarinin sonucunda doguyorlar." Stillings'e göre; kaçirilma hikayelerinde dini bir yön var, birçok detay dini motiflerden olusuyor. Örnegin; melez bebek, isa ve Buda'nin bebekken tasidigi üstün bilgelikle benzesiyor. Kaçirilanlar ise böyle bir bilge bebegin rüyasini görüyorlar. Anlatilan tuhaf yara ve izler birçok dini kisiligin ve azizin tasidigi izlere benziyor. Garip ve beklenmedik gebelikler Meryem'in bakireyken dogurmasina benziyor. Stilling'in saydiklarindan birçogunu kaçirilanlardan çogu gerçekten anlatiyor. Bu garip senaryoya çok yerde rastlanabilir. Stillings bunlara, incil'de, Eflatun'nun yapitlarinda rastlanabilecegini söylüyor. Bunlarin hepsinde üç tuhaf insandan ve garip bir sarisindan bahsediliyor. Gerçekte bütün bu imajlar nereden geliyor? Cart G.Jung'a göre; bunlar beyinde zaten mevcut. Stillings. Jung'un görüslerini söyle açikliyor; "Jung, din ve buna bagli imajlarin beyinde biyolojik olarak var olduguna inaniyordu. Gerçekten de dini bir içgüdü var ve biz bu içgüdüye sekil veriyoruz. Günümüzde bu içgüdü melekleri ortaya çikarsa bu duruma güleriz ama bu güdü E.T. olarak ambalaj edilirse buna inaniriz."

    devam edecek

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm
    Tümünü Göster
    ···
  20. 138.
    0
    UFO Meryemi'
    Washington D.C. Amerikan Üniversitesi'nde birçok ciddi UFO arastirmacisi Kenneth Arnold'un ilk UFO'yu görmesinin 40. yilim kutlamak için toplandilar. Uzaylilar tarafindan kaçirilanlar hakkinda yapilan panel, uzun ve atesli tartismalarin sonunda yorucu bir sekilde bitti. En ön sirada Amerika'da yaratiklarca kaçirilanlarin en ünlüleri oturuyordu; "Communion"un yazari Whitley Strieber, "intruder" adli kitabin konusu olan Kathie Davis ve 10 yil önce bir dizi kaçirilma hikayesi basilan Charies Hickson. David Jacops bu panelin düzenleyicisi olarak ilk soruyu sordu: "Neye benziyordu, bunu topluluk önünde anlatmak isteyen var mi?" Strieber, mikrofonu eline aldi ve "Belki de en genel açiklamayi ben yapacagim" dedi. Sesi heyecandan titriyordu. Bunun hayatinda yaptigi en zor is oldugunu söyledi ve söyle dedi: "Kendimi Ocak'tan beri en az 225 kez ifade etmeye çalistim. Üstelik bunu, bana bakip gülen 700 konuk ve TV'de sovu izleyen 8 milyon insan önünde yaptim. "Communion" adli kitaptan milyorlarca dolar kazandim. Bu bir sir degil." Sonra kalabaliga gülümsedi ve kendisini birçok kisinin önünde yalancilikla suçlayan Philip Klass'i sundu ve adamin oturdugu yeri gösterdi. Salonda yuhlar duyuldu, izleyiciler sakinlesince Strieber adama BBC'nin ona hazirladigi ve cevaplamasim istedigi polygraf testini okudu;
    BBC: Bu sorulara cevap vermeyi kabul ediyor musunuz?
    STRiEBER: Evet.
    BBC: Yaratiklari maddi bir kazanç için mi uydurdunuz?
    STRiEBER: Hayir.
    BBC: Ziyaretçiler geldiginde size dokundular mi?
    STRiEBER: Evet!
    BBC: "Communion" adli kitapta yazdiklariniz kendi dürüst tecrübeleriniz mi?
    STRiEBER: Evet!
    BBC: Hiç halüsinasyon görmenizi saglayacak bir ilaç ya da uyusturucu kullandiniz mi?
    STRiEBER: Hayir.
    BBC: Yaratiklar fiziksel olarak gerçek mi?
    STRiEBER: Evet. öyle olduklarini düsünüyorum!

    Strieber, bu testin okunmasindan sonra, sonuçla birlikte testin kopyasini Philip Klass'a verebilecegini söyledi. Klass raporu aldi ve toplantinin sonunda Strieber'in yanina giderek, ona hiçbir zaman yalanci demedigini söyledi. Strieber de ona, New York'taki televizyon programim hatirlatti. Philip Klass ise programin prodüksiyonunda yapilan sanssiz bir hata sonucu böyle bir sorunun ortaya çikmis olabilecegini ama eger isterse bir kereligine özür konusmasini bir teybe kaydedebilecegini veya bir faksla, toplum önünde ondan özür dileyebilecegini söyledi. Fakat Klass hiçbir zaman özür dilemek için bir kaset doldurmadi ve faks çekmedi. Ama Ktass tarafindan yapilan haksizlik birçok UFO arastirmacisinin aklindan çikmadi. Nedeni açikti; Klass UFO olaylarina da kaçirilanlarin anlattiklarina karsi yorulmaz bir muhalifti. Amaci neydi?
    Klass'a göre, Hopkins tam bir "UFO Meryemi"ydi ve yaratiklari kendisi uydurmustu. Klass ünlü bir hipnoz uzmani, pgibiyatrist olan Martin T'Orne'un çalismalarindan yararlanarak söyle bir açiklama yapti: "Hipnoz teknigi, olmayan bir aniyi bile beyninize isleyebilir. Böylece polygraf testinde, anlattiklariniz gerçekmis gibi görünür. Diyelim ki, dün aksam saat altidan sonra ne yaptiginizi anlatmanizi istiyorum. Siz dün gece, yemek yediginiz, TV izlediginizi, biraz okuduktan sonra yataga gittiginizi biliyorsunuz. Sonra sizi transa sokuyorum ve size 'yüksek bir ses duydunuz mu?' diye soruyorum. Trans halindeyken aramizda bir sahip-köle iliskisi oldugundan, benim yönlendirici soruma 'evet' diye cevap veriyorsunuz. Üstelik hiçbir ses duymasaniz da ben yönlendirici bir soru sordugum için 'evet' diyorsunuz. Sonra size, sesi düyunca ne yaptiginizi soruyorum. Siz de camdan disari baktiginizi söylüyorsunuz. Eger size hipnozdan sonra, hipnozdayken konustuklarimizi hatirlamanizi söylersem, uyanikken bile size asilamis oldugum bilgileri gerçekmis gibi animsarsiniz ve sonra sizi tekrar transa sokup, dün gece ne oldugunu sordu-gumda, konustugumuz her ayrintiyi atlamadan anlatirsiniz."

    "Bunlar bir Holywood yapimina benziyor... "
    Bunlarin disinda Klass, Hopkins'in Dr. Orne'nin hipnoz kurallarinin çogunu ihlal ettigini de ekliyor. Hipnoz olayi gerçeklesirken konu hakkinda hiçbir ön yargi olmamalidir. Seansa kadar hipnotizma yapacak kisinin irdelenecek konuyla evvelce bir ilgisi olmamalidir. Ayrica hipnoz sirasinda bir videoteyp kullanilmali ve böylece sadece konusulanlar degil mimikler de incelenmelidir. Klass bu kurallarin birçogunun Hopkins tarafindan ihlal edildigini söylüyor. Klass bir Çingene'nin falina, Hopkins'in hipnozundan daha fazla güvenecegini belirtiyor. Hopkins ise Klass'in hipnoz tartismasinin anlamsiz oldugunu söylüyor, Simdiye kadar 16 tane kaçirilma olayi hipnoz olmadan ortaya çikmis. Ayrica kaçirildigini düsünen 23 kisi sadece bu olayi açiklayabilmek için hipnoz altina girmis.

    Klass'in baska gibayetleri de var. Örnegin, ona göre; Hopkins'in bulgularindaki doz bir baska vakaya geçtiginde abartiliyor. Hopkins'in kitabindaki resimlerden yola çikarak her kisinin farkli bir melez çocuk resmi çizdigini söylüyor, ve söyle devam ediyor:

    "Kathie melez bebegin yasli bir adama benzedigini Pam, melezin bembeyaz teni ve ince derisiyle yeni dogmus bir kuzuya benzedigini ,
    Susan ise melezin gri renkli,büyük basli baska bir seye benzedigini söylüyordu.Benzerlikler kisiden kisiye degisiyor.Bana sorarsaniz,ben Robert Redford'a benziyorum yada bir baskasina göre bir yaratiga , ama bu görüs sadece bir Hollywood yapimcisinin fikri olabilir."Sonuçta Klass yaratik prototipinin herkese göre degistigini söylüyor ; " Birine göre yaratiklar , iki metre uzunlugunda ,uzun saçli yada kel olmalidir.Ben ise onlarin kisa boylu ve kel oldugunu düsünebilirim.Bu çok klagib bir bilim-kurgu imajidir.Fakat herkes yaratiklarin iki metre boyunda , dört elli oldugunda birlesseydi bundan çok etkilenirdim."
    .
    UFO'cular da kizgin...
    Baska elestiriler de var. UCLA'da Ronald Siegel adinda bir pgiboparmatotog, kaçirilma hikayelerinin stresten, karanliktan veya soyutlanmadan dogan halüsinasyonlar olarak açiklanabilecegini söylüyor. Ona göre, bu tür durumlarda, gerçek gibi görünen durumlar yaratilabilir ve bunu gören biri ona inanmaya meyillidir. Kaçirilma hikayelerinin birbirine benzemesi ise, genel göreceli merakin ortak imajlar yaratmasindan ileri geliyor, ingiliz Ufolog Prof. Alwin Lawson kaçirilanlarin bu olaylari, dogumdan beri saklanan anilarin su yüzüne çikarak olusturduklarini söylüyor.

    Hopkins'in hipnotize ettigi kisilerse, tam anlamiyla bir kaçirilma olayindan degil, daha çok tibbi bir incelemeden bahsediyorlar. Örnegin; dogumhane odasindaki igiblar, ceninler vs... Pgibiyatrist Harvey Ruben'e göre, kaçirilma hikayelerine "pgibolojik salgin" diyebiliriz. Üstelik bu salgin çabuk etkilenen insanlari sariyor ve söyle bir örnek veriyor. Olay, israil'deki bir Arap okulunda olmus, çocuklar tek tek sirayla kanalizasyonu koklamislar ve hepsi hastalanmislar. Üstelik böyle olmasi için hiçbir fiziksel neden yokmus. Ruben, insanlarin çok çabuk etkilenebildiklerini, üstelik hiçbir pgibolojik bozuklugu olmayan insanlarin bile bu durumda olabilecegini söylüyor. Yine Ruben'e göre, kaçirilma bilinmeyeni pgibolojik bir salgina birçok yönden benziyor. Üstelik buna bir çesit histeri de denilebilir. Birçok insan kitaplardan, programlardan ve filmlerden bazi yorumlar ediniyorlar. "Üçüncü Türle Bulusma" gibi filmler bu tür reaksiyonlari körüklüyor, insan bir kere böyle bir sarsici olaya inanirsa bu olay buna benzer post-travmatik olaylari beraberinde getiriyor; Tecavüz suçlulari, Vietnam askerleri gibi... Ama en sert elestiri UFO merkezinden geldi. Bir panelde dinleyiciler ve bilim adamlarinin önünde konustuktan sonra ingiliz UFO'cu Jenny Randles; "Amerikan safligi" dedigi konuyu açti. Randles, kaçirildigini söyleyen 28 kisiyle görüsmüstü. Amerika'daki insanlarla karsilastirildiklarinda kültürel farkliliklar yaygin olarak saptanmis. Randles;
    'Tüm Amerikan vakalarindaki detaylar Whitley Streiber'in kapak resminden alinmisçasina anlatiliyor" diyor. Yaratiklar daima büyük gözlü, iri kafali olarak tanimlaniyorlar, sasirtici olan ise buna benzer detaylarin ingiltere'deki taniklar tarafindan da anlatilmaya baslanmasi. Ama genelde ingilizlerin yaratiklari daha çok insana benziyor. 28 vakada sadece yara izleri bulundu, fakat yine de bunlarin dogum lekesi olabilecegi süphesi var. Sadece on vakada tibbi deney izleri bulunmus, bunlardan hiçbirisi jinekolojik deneylerden, sperm alisverisinden bahsetmemisler. Buna karsin, Hopkins Randles'e basvuranlarin sadece bazi iddiacilar oldugunu ama kesinlikle gerçek kaçirilanlar olmadiklarini söylüyor. Ama Randles israrini sürdüruyor, tüm ayrintilarin yazilmadigini, eger hipnoz altindakiler gazetelere geçerse birçok detayin birbirini tutacagini belirtiyor. Randles. Amerika'daki olaylarin etkileyici oldugunu ama hiçbirinin pgibolojik bir fenomenden öteye gitmedigini de ekliyor. Arastirmacilarin gayretleri sonucunda kisiler, hikaye versiyonlarini kabulleniyorlar. Hiç süphe yok ki, bir kaçirilma fenomeni var ve hiçbir standart açiklama bu duruma uymuyor.

    kaynak: http://www.zamandayolculu...dosya2/AlienAbduction.htm

    devam edecek
    Tümünü Göster
    ···