/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +13 -7
    Üniversite yıllarım. Kimlik bunalımı 90lı yılların sonunda bir kanser gibi yayılıyordu. Gencecik insanlardık. Dünyadaki yerimizi bulamıyorduk. Kitaplarda yazan devrimleri özlüyorduk. Danslar edeceğimiz, yarin yanağından gayrı her şeyi paylaşacağımız.

    Daha sosyalist değildik ama niyetliydik. Tam o zaman tanıdım Sezen'i. iki yoldaş olarak başladığımız ilişkimiz, zevklerin idealara baskın geldiği, birbirimizi ve cinselliği keşfettiğimiz gençlik yıllarımızın en masum günlerine tekabül ediyor.

    Üzerinden bunca zaman geçtiğinde bile; sezen, hala hayatıma damgasını vurmuş tek kadın olarak yerini koruyor.

    Anlatacağım bu olaylar tamamen gerçektir. Sadece aşk ve ciksin nasıl ideolojilerden üstün olduğunu değil 90lı yıllarda üniversite gençliğinin genel profilini de satır aralarında okuyacaksınız.
    ···
  2. 2.
    +4
    Üniversiteye gitmeden önce abimle babamın nasıl kavga ettiklerini hatırlarım. Babam eski tüfekti. Abim ise heyecanlı bir maocu. Maoculuk abimde ikircikli bir hava yaratmıştı. Kaypak bir zeminde oturuyordu. Yönünü bulamıyordu. Ara sıra kitaplarını, dergilerini okuyordum. Evin küçük oğlu olarak bu işlere girmemem öğütleniyordu.

    Babam abimi evden kovduğunda sanırım lise 1 deydim. Abim üniversiteyi kazanmıştı. Ankaraya gidecekti. Ancak babam istanbulda okumasını istiyordu. Sonunda babam dayanamadı sana 5 kuruş para yok git ne yaparsan yap dedi ve abimi evden kovdu.

    Oportunist bir insandım. Abimin yokuluğu benim harçlıkları yükseltecekti. Lakin evdeki mutsuzluk ve endişe artacaktı. Karışık yıllardı. 96 1 mayısında abim için evde yaşanan tedirginliği hatırlıyorum. Bir de ben aileme bunları yaşatmak istemezdim.
    ···
  3. 3.
    +3 -1
    O yıllar devrimci hala şehir gerillası peşinde koştuğu zamanlardı. Kas gücü yeni yeni beyin gücüne dönüşüyordu. Kaynaklar çoğalmış, okunacak kitaplar binleri geçmişti. Ben de önce silahsız mücadeleyi savunan bir çevreyle tanıştım. Ancak malesef kendi içlerinde tutarsız ekonomist bir yapıları vardı. Devrimci örgüt değil sanki ntvde yayınlanan asıf savaş akatlı mahfi eğilmezli ege cansen li ekonomi programıydılar.

    Artı değer aşağı artı değer yukarı. endüstri mühendisleri bizim kadar üretim bantlarına kafa yormuyordu. Neyseki marksizm temelimi çabuk sağlamlaştırmıştım. Arada abimin maocu hezeyanlarıyla uğraşıyordum. Onlar da yeni bölünmüştü. Abim hoşlandığı kız hangi tarafı seçerse ona gidecekti adım gibi emindim. Abi kardeş kadın düşkünüydük.

    Lise bitip üniversiteye başlayınca babam bu sefer aynı hatayı yapmadı ve beni istanbulda tuttu. Ben de okula girer girmez yeni bir çevreyle tanışmak için ölüyordum. Üniversitede sorun şuydu, tanıştıklarım benim kadar bilmiyordu. Yaşımdan büyük gösteriyordum ne her nasılsa ajan sanılıyordum.
    ···
  4. 4.
    +2
    Kürtler henüz üniversitelerde örgütlü değillerdi. Yeni yeni ilk hareketlenmeleri başlamıştı. Ortalama bir öğrenci hareketi 200 kişiyken kürtler 40-50 kişiydiler. Lakin çok iyi yetişmiş bir elemanları mutlaka vardı. iyi bir teorik birikimle okul sorumlusu olması için eğitilenler vardı. Gerisi serseri takımı.

    Ben dersleri sosyalist propaganda için kullanırdım. Zaten hemen herkes sosyalistti bizim bölümde. Lakin ne bir harekete mensuptum ne de bir dergiyi düzenli okuyordum.

    1998 yılı kasım ayıydı. 6 Kasım eylemleri ertelenmişti. Kantinde herkes bunu konuşuyordu. Sesi gür biri olarak bağıra çağıra herkesi korkaklıkla suçluyordum. Eylem cuma günü olduğu için iptal edilmişti. Sosyalistler ne zamandan beri elalem ne der diye duruşlarından vazgeçiyordu. Sezenle 5 kasım 1998 de tanıştım. Yanıma geldiğinde sen hangi çevredensin dedi. Ben sosyalistim dedim. Hepimiz öyleyiz ama sen hangi çevredensin dedi. Ben kendi çevremi kurmak istiyorum dedim. Güldü. Üstelik kahkahalarla. Çok güzel gülüyordu. Tarihin omuzlarına bıraktığı yükün farkında olmayan gençlik, ahh kanını durduramayan güzel kızlar, erkekler. 1998 6 kasımını erteleyen kimse dıbına koyayım tekrardan.
    ···
    1. 1.
      0
      sonunda doğum günümde güzel bir olay olmuş amk
      ···
  5. 5.
    +2
    Sezeni daha sonra kantinde hep aynı insanlarla görüyordum. Örgütlü biriydi. Hangi yapıya mensup olduğunu bilmiyordum. Kantinde sınıftan arkadaşlarla konuşurken yanıma geldi. Sen o çocuksun dimi kendi hareketini kurmak isteyen. Evet benim dedim. Beni arkadaşlarıyla tanışmak istiyordu. 19 yaşındaydım. Artık okulun demirbaşı olmuş, okulu bitirmeye niyeti olmayan haki renkli parkalı öncülerinin yanına gittik. Bir masada 7-8 kişi oturuyorlardı. Ama konuşma kabiliyeti olan sadece bir kişi vardı. Önce kim olduklarını öğrendim. Tarihin en işe yaramaz gruplarından biriydi.

    Sezenin alaycı tavrı sürüyordu. Her ağzımı açtığımda beni aşağılayan gözlerle bakıyorlardı. Demek ki benim fikirlerim referans göstermeksizin manasızdı. Öyle olsun, ben de leninden girip georgi dimitrovdan çıkıyordum. Sovyet devrim tarihinin özetini geçiyordum. Haberleri dahi yoktu. Gülümseyen sıfatları durgunlaştı. Çok geçmeden sen şucusun o zaman sen bucusun o zaman başladı. Hayır arkadaşlar ben bir şeyci değilim. Ama dilerseniz siz benci olabilirsiniz dedim. Görüyorum ki sosyalizmi henüz özümseyememişsiniz. Tavırlarınız birini örgütlemek için oldukça berbat. Hele ki
    , birini ikna etmek için önce onun bildiği şeyler hakkında fikir sahibi olmadığınızı düşünürsek, bence benimle vakit kaybetmeyin. Çay için teşekkürler dedim. Yoldaşça selamladım hepsini teker teker.

    Devrimci egosu felaket rahatsız edici bir şeydir. Şimdi beni alt etmeleri gerekiyordu. Ama bu riski başkalarının yanında almak istemediler. façaları bozulmuştu.
    ···
  6. 6.
    +3
    Aslında iki tip devrimci vardır. Birinin futbol taraftarlığından pek farkı yoktur. Diğeri ise düşünmeyi ve sorgulamayı bilir. Ne yazık ki bu insanlara dönek derler.

    işte o döneklerden biriyle okulda tanıştım. Şimdi hiç adı sanı bilinmeyen bir örgütün okuldaki tek adamıydı. Blanquist olduğunu iddia ediyordu. Dünya üzerinde blanquist olan 100 kişi olmadığını biliyordum. Nitekim blanquizm bir fraksiyon değil bir eylem biçimiydi. Pekala pek çok örgüt blanquist olduklarını bilmeden dahi blanquisttiler.

    Okulda ağzından çıkanı dinlemeye tahammül edebildiğim tek arkadaş oydu. Çok boş vakti olduğundan uzun tartışmalar yapabiliyorduk. ikimiz de örgütsüz sayılırdık. Bazen aramıza bir devyolcu alır tımarlardık. Bazen agresif bir narodnikle sonuçsuz kalacak tartışmaları güle oynaya atlatırdık.

    Bir gün yanımıza sezen geldi. Tartışmak istiyordu ama ne tartışacağını bilmiyordu. Devrimci faaliyetin en güzel anları daldan dala atlanan tartışmalardır. Asla nihayete varmazlar. Sezen de kafasındakileri gelişi güzel söylüyordu. Onları daha önce söylediklerine bağlayıp ikilemlerini anlattığımda yüzü buruşuyordu. Onaylanmaya ve onaylamaya alıştığı çevresinden kafasını dışarı çıkardığında aslında hiçbir şey bilmediğini, ona hiçbir şey katılmadığını öğreniyordu. Çok geçmeden özeleştirisi verip grubundan ayrıldı.
    ···
    1. 1.
      0
      devyolcu dedi...
      ···
  7. 7.
    +3
    ilk müridim olmuştu. Ancak çok geçmeden intikam yemini etmişti eski grubu. Ben bir grev kırıcı hükmündeydim artık. Yoldaşlarını ayartmıştım. Üstelik örgütsüzdüm. Güzelce uyarıldım. Tehdit edildim. Umursamıyordum çünkü ciğerlerini biliyordum. Korkak bir avuç troçkist kırmasıydılar.

    Sezeni eğitiyordum. Yazdığım denemeleri veriyordum. Beni eleştirmesini istiyordum. Karşılaştığı bir şey değildi. Eleştirmek sorgulamayı gerektiriyordu. Daha önce hep onaylamıştı. Şimdi katkı sunuyordu. Hoşuna gidiyordu.

    Adım yavaş yavaş duyulmuştu. Kantinde derslerden sonra dinleyicilerim önce 5-6 kişi olmuştu. Yavaş yavaş daha çok insan geliyordu. Hepsi beni gizli bir örgüt üyesi, yeraltı adamı sanıyorlardı. Blanquist arkadaş da kendi ajitasyonunu çekiyordu ama okulda blanquiyi tanıyan iki kişiydik sadece.

    Okulun ikinci döneminde ilk amatör dergi çalışmamıza başladık. 10 nüsha a4 kağıda 15 sayfa çıkarıyordum. Zaten babamdan ancak bu kadar para alabiliyordum. Dergiyi evde yazıyor, yazıcıdan çıkarıyordum. Sezen daha çıkmadan okuyordu. Diğerleri o kadar şanslı değillerdi.
    ···
  8. 8.
    +2
    Bir eylemimiz yoktu. Pankartımız, flamamız, bayrağımız, adımız dahi yoktu. Fikir kulubü gibiydik. Kimseyi bir şey için mecbur tutmuyorduk. Dergi tabiki kallavi abilere de gidiyordu. Ben bir polistim onlara göre. Polis okula sızmıştı. Hangi gerekçeye dayandıklarını bilmiyorum ama benim bunları yazdığıma inanmıyorlardı. Neyseki şahitlerim vardı.

    Okul biterken herkesle vedalaştık. Bütün bir yaz görüşmeyecektik. Tabiki sezen hariç. Onun neredeyse her gün görüyordum. Kadıköyde sahildeki diyar kafedeydik. Taburelerde çay içer sohbet ederdik. O kadar sık görüşüyorduk ki artık bu işin sadece bir devrimci faaliyet olmadığını düşünüyordum. Ondan hoşlandığımı biliyordum.

    Bir pazar sabahı kadıköyden vapura binmek için onu beklerken çingene ablalardan biri yanıma yaklaştı. Sezenin geldiğini görmemiştim. Sevdiğine bir çiçek al be abi diyip duruyordu. O benim sevdiğim değil demek istemiyordum. Son paramla o çiçeği aldım. Vapurda da bütün yol utana sıkıla bu durumu açıklamak için uğraştım. Problem değil dedi devrimciler de kızlara çiçek almalı bence diye de ekledi.
    ···
  9. 9.
    +4
    Aşk insanoğluna ait bir duygu. Eğip bükseniz, kılıflara soksanız dahi zihniniz başka türlü anlamlandıramaz bunu. Aşk feodalizmde de, manifaktür kapitalizmde de, sosyalizmde de var. Aşkı yaşamak elimizden geldiğince sarılmamız gereken bir insan faaliyetidir. Bunu reddetmek için aptal olmak gerekir.

    Sezeni bir şeye ikna etmem gerekmiyordu. Dürüstlüğümü ispatlamak zorunda da değildim. Biz sekter bir örgüt değildik. Ben lider değildim. O da cariye değildi. ilişkimiz başladığında diğer günlerden farklı değildi. Kendimize bazı kuralalr koymuştuk, bazı devrimcilerin ilişkilerinden örnekler veriyorduk. Mesela klavdiya sverdlova-yakov mihailoviç sverdlov aşkı baya tesirliydi üzerimizde.

    Okula döndüğümüzde ne dergi çıkarıyordum ne de başka şeylerle uğraşıyordum. Vaktim sezenle geçiyordu. Adaları geziyorduk. Tarihi yarımadayı karış karış dolaşıyorduk. Gitgide küçük burjuva devrimcileri olmuştuk. Rahatsız ediciydi. Kendimizi eleştirmemiz gerekiyordu. Ama aşk gözleri kör eder. En berrak ışık bile gözlerinizden içeri süzülemez.
    ···
  10. 10.
    +1
    Marksistlerin büyük bir kısmı aslında şeyhçidir. Bunlar tapındıkları adamları uçururlar. Hata da ısrar edenler marsist olamaz. Çünkü en ideal marksist yanıldığını kabul edendir.

    Sezen konusundaki duygularımda yanılmıyordum ama hataydı ve ısrar ediyordum. Çünkü artık zihinsel bir şey değildi. Ona dokunuyor, öpüşüyor ve hatta güzel göğüslerini yakından gören ilk erkek oluyordum. Mihail Kalinin devrimci ahlak kitabında aslında bir paradoks a imza atar. Ahlak dönemsel ve evolüsyona tabi bir kavramdır. Bulunduğu anda dahi statik değildir. Çünkü edilgendir, beşeriyetten etkilenir.

    ciks güzel bir şeydi tabiki. Daha önce de deneyimlemiştim. Sezen ise hiç yapmamıştı. Bunun için ölüyor değildik. Utangaç insanlar da değildik. Ben kişisel tarihimin, hatırlayabildiğim ilk günlerinden bu günlere kadar hep kendime güvendim. Kendine güvenemeyen bir insan nasıl yaşar bilemiyorum.

    Sezenin en güzel tarafı asla ikna edilmesi gerekmiyordu. Ucuz oyunlar, samimiyetsiz sözler yoktu ilişkimizde. Onu yatağa atmaya çalışmıyordum. Onu seviyordum. Gerçek bir aşkı nasıl anlarım derseniz, hiç yalan söylemek zorunda kalmadığınız sevginin adı, aşktır.

    Postotistik bir süreç yaşanıyordu ülkede. 90lı yıllar devrimcilerin işçi sınıfından tamamen kopuşuydu. Derdimiz cezaevindeki mahkumlardı. Devrimci örgütlerin eylemliliği azaılıyor, kürtlerin şehirlerdeki hakimiyeti pekişiyordu. Bu alanı onlara devrimciler açmıştı. Nitekim öğrenci sol radikal gençlik, güce tapar. Gücü olmayanı takip etmezler. Bu kitle kürt hareketine zaman içinde kayıp gitti.
    ···
    1. 1.
      +1
      hikaye güzel aşk kısmı beni pek ilgilendirmiyor gerçi ama 90 yılları canlı yaşamış bir devrimciden öz eleştiri olsun farklı yorumlar olsun bunları duymak güzel ancak bir pişmanlık var gibi ya da bir kırgınlık buralara da değinirsen sevinirim bu arada yaş kaç hocam 35 40 arası var gibi
      ···
  11. 11.
    +1
    Marksist sınıf mücadelesi belli sac ayaklarına oturur. ve bunların tamamı proletaryanın öncü sınıf partisi tarafından nesnel süreçlere adapte edilir. Bir parti için birinci öncelik, nesnelliğin tahlilidir. içinden geçilen süreci tahlil edebilmiş kimse yoktu. Ben tahlil etmiştim diyemem. Ama geri kalan herkesten, gerçeğe daha yakın olduğumu söyleyebilirim.

    O yıllarda internette en fazla kullanılan şey mircti sanırım. irc. superonline.com pek çok devrimcinin girip çıktığı bir sohbet servisiydi. Sezenle birlikte orada konuşuyorduk akşamları. Kendimize ait sohbet kanalımız vardı. 20-25 kadar da sohbet ettiğimiz arkadaşımız. Okuldan da bize katılanlar vardı.

    iletişim marksistler için büyük öneme sahiptir. Söyleyeceklerinizi insanlara ulaştıracaksanız bütün iletişim kanallarını kullanırsınız. Ancak bu yeni iletişim biçimi bir araç değil bir amaca dönüştüğünde tehlikeliydi. Bir süre sonra akşamları kitap okumaların yerini mirc almıştı. Yanlışta ısrar etmedik. Vicdanımızı devrimcilik oynuyoruz diye rahatlatmadık, mirci kapattık.

    Okulda işler iyi gitmiyordu. Derslerimde neredeyse berbattım. Derslere hiç girmiyordum diyebilirim. Sezenle birlikte çapa'da katıldığımız bir eylemde gözaltına alındım. Vatan emniyet müdürlüğüne zütürüldüm. Benimle birlikte göz altına alınanların büyük çoğunluğu okuldandı. O zamanlar terörle mücadele şubesi birimlere ayrılıyordu. Bu birimler de kendi içlerinde örgütlere göre ayrılıyorlardı.

    Beni tanımıyorlar, nereye göndereceklerini bilmiyorlardı. Birinci gece yarısı, iki polis beni nezaretten aldı. Üst katta polis şefinin odasına zütürüldüm. Biri kel ve kısa boylu olan 3 polis vardı odada. Seceremi kontrol etmişlerdi. Abim defalarca gözaltına alınmış bir maocuydu. Doğal olarak beni maocu sanıyorlardı. Tartışmak, beni çözmek istiyorlardı. Ben de geri durmadım. Kel polis dışarı çıktı. Daha sonra iri yarı 60 yaşlarında gözlüklü biriyle geri geldi. Abartısız söylüyorum, ülkemizde marksist ndıbına kaç kişi varsa toplamından daha fazlası biliyordu.

    Söylediklerim bir örgütle bağdaşmıyordu. Bu onlar için daha tehlikeliydi. O gece nezarete geri zütürüldüm. Benimle beraber gözaltına alınanlar serbest bırakıldı. Ben ikinci geceyi de orada geçirdim. Bu sefer beni fiziksel olarak sınıyorlardı. Durmadan çalan rahatsız edici bir müzik, sürekli gelip küfür eden alt düzey polis memurları, tehditler, ufak tefek fiziki müdahaleler. Tepkisizdim. En çok bundan rahatsız olduklarını biliyordum. Ne korkuyordum ne de tepki veriyordum. Üçüncü gün sabah sultanahmet adliyesine çıkarıldım. Babamlar adliyedeydi. Avukat olan amcam da gelmişti. Serbest bırakıldım.

    Artık polis takibi altındaydım. Sezenin de bu duruma düşmesini istemiyordum. Sadece okulda konuşuyorduk. Durumu kabullenmişti.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +1
    Dünyayı değiştirmek gibi bir derdiniz varsa eğilip bükülemezsiniz. Ancak, sert duran her şey daha çabuk kırılır. Olabildiğince elestik bir düşünce sistemi inşa ediyordum. ingilizce mi geliştiriyor, amerika'da faaliyet yürüten workers world party ile yazışıyordum. Sezen de bana yardımcı oluyordu. Uluslararası gençlik konferansına gitmek istiyordum. WWP bana bir davetiye göndermişti. Ama masrafları karşılayamıyordum. Part time bir iş bulmam gerekiyordu.

    Okuldan arkadaşların yardımlarıyla geceleri taksimde bir barda çalışmaya başladım. Bulaşık yıkıyor, çöpleri atıyor evim çok uzak olduğu için temizliği bitirdikten sonra orada kalıyordum. Çevrem değişiyordu. One night stand peşindeki bu insanları gözlemliyordum. Gözlemlerim bazen erkeksi bir tavra bürünüyordu. Gencecik kızlar, güzel çocuklarla her gece dans ediyordu.

    Afrikalılar yeni yeni geliyorlardı. Senegalli üç arkadaşım vardı. Uyuşturucu satıyorlardı. Bizim bara takılırlardı. Bu çevreye marksist olduğumu duyurmak niyetinde değildim. Konferans temmuz ayında idi. Eve gitmeyi kestiğim için babamdan para alamıyordum. Temmuz ayına kadar bu parayı biriktirmem mümkün değildi. Patronla konuştum, gündüzleri de çalışmak istiyordum. Okul artık mühim değildi. Sadece sınavlara girecektim.

    Okula gitmediğim için sezenle çok az görüşebiliyorduk. Azalan ilgim onu endişelendiriyordu. Bir amacım vardı, saygı duyuyordu ama hoşuna gitmediğini biliyordum.
    ···
  13. 13.
    +1
    Haziran ayında sadece gerekli olan paranın yarısına sahiptim. Borç alabileceğim kimse yoktu. Babam benimle konuşmuyordu. Abim benden daha çulsuzdu. Yunanistanda kurulu bir gençlik forumu benim konaklama masraflarımı karşılayacağını söylüyordu. Nihayet gidebilecektim. Temmuz ayının 17 sinde otobüsle sofya'ya gidecektim. Orada yunanlı arkadaşlarla buluşacak hep birlikte italya'ya gidecektik. Vize ve pasaport masrafları çok uçuktu benim için. Neyseki italyan komünist partisi resmi bir konferans düzenliyordu. Bana davetiye gönderilmesini sağladılar. Vize masraflarım bir hayli düşmüştü.

    Sezenle bir süre ayrı kalacaktık. Ona söylemiyordum ama eğer işler yolunda giderse geri dönmeyi düşünmüyordum. Yola çıkmadan önceki 2 geceyi birlikte geçirmeye karar verdik. Sadece 10 gün uzakta kalacaktım. Ama o korkuyordu. Ben lenin den örnekler veriyordum. Dünyada iki çıplak insanın leninden bahsettiği nadir anlardandı belkide.

    Gözleri sükut yemini etmişti. Elleri bütün madencilerin ellerinden daha güçlüydü. Veda vakti geldiğinde öyle sarılmıştık ki, sanki bir ulus bir amaç etrafında birleşiyordu. Bu kadar saf bir duyguyu bir daha yaşadığımı söyleyemem.

    Her şeyim hazırdı. Esenler otagarından bir otobüse binmek için yola çıktım. Esenler otogarında gözaltına alındım. Üstelik sezenden başka nereye gittiğimi bilen yoktu. Tabi polis takibindeydim ve bütün o vize işlemlerimi biliyorlardı. Bu sefer vatana gitmiyorduk.
    ···
  14. 14.
    +1
    Araca bindirildim, gözlerim bağlandı. Buna mukabil telsizle burnuma vurdular. Nereye zütürüldüğümü bilmiyorum ama ağır bir deri kokusu vardı. Muhtemelen eski bir tabakhaneydi burası. Gözlerim çözüldü, sorgu başladı. Ellerim bağlıydı. Kendimden başka kimseyi satamayacağım için çok rahattım. işkence edilmesine gerek yoktu. Ama onlar öyle düşünmüyorlardı. Bir şeyler sakladığım konusunda ikna olmuşlardı.

    Hiç duymadığım isimlerden bahsediyorlardı. Hiç bulunmadığım yerlerde görüldüğümü söylüyorlardı. Hayatımda silah tutmadığım halde silahlı korsan gösteriler tertip ettiğimi söylüyorlardı. Hepsine gülüyordum ama konu sezene gelmişti. Senin küçük huuryu da alacağız dediler. Bu fikir beni dehşete düşürmüştü. Onun suçu yok ona dokunmayın dedim. Gülüyorlardı.

    istanbulda yakınlarda bir silahlı eylem olmuştu. Bir kız ve erkeğin gerçekleştirdiğini tespit etmişler. Bunu bana ihale ediyorlardı. Sezen ve ben göya bir derneği taramıştık. Buydu söyledikleri. itiraf etmemi istiyorlardı. Karşı çıktım.

    Bir kaç saat sonra sezeni yakaladıklarını söylediler. Kaçmıyordu ki, neden yakalansın. Sen itiraf etmezsen ona ettiririz diyorlardı. O kadar aşağılık şeylerden bahsediyorlardıki kulaklarımı tıkamak istiyordum. Kendimi değil artık sezeni düşünüyordum. Olayı üslenmek faydasızdı. Çünkü sezeni de yakacaktım.

    O gece kaba dayak attılar. Kafamı eziyorlardı. Sabaha kadar uyumadım. Sabah yeni biri daha geldi. Sezene itiraf ettirdik, hadi şimdi sıra sende dedi. Demek itiraf etmişti. Kim bilir ona neler yaptılar. Düşündükçe aklımı yitiriyordum.

    Susacaktım. Sezen için susacaktım. Ne yaparlarsa dayanacaktım. Ama biz yaptık demeyecektim. Gerekirse ölümdü, sevdiğini zindana attıran olmayacaktım.
    ···
    1. 1.
      +1
      90lı yıllarda göz altına alınırken orada bulunan basın mensuplarının kameralarına ismini ve soyismini söylerdi faili meçhule gitmemek için ailemden uzak akraba olarak 2 kişi var faili meçhule giden bu şekilde ve duyduğum bir iğrençlik daha var ki kadın ve erkek devrimcilere işkence ederlerken çırılçıplak soyup erkeklerin üzerine oturtup tecavüze uğramalarına sebep olurmuş kendi yoldaşları tarafından bunun bi kaç tanede haberi olması lazım yanılmıyorsam
      ···
      1. 1.
        +1
        kameralara bağırmak kısmı doğrudur.
        ···
      2. 2.
        0
        ama anlatmamışsın
        ···
      3. 3.
        0
        başıma gelmeyen bir şeyi mi anlatayım. Esenler otogarının alt katında kamera vardı da ben bağırmadım mı?
        ···
      4. diğerleri 1
  15. 15.
    +1
    Hatırlamaktan bile imtina ettiğim şeyler yaşadım. Detaylarını yazmayacağım. Gecem gündüzüm birbirine karıştı. Kaç gün olduğunu bile düşünemiyordum. Bir kolum sürekli uyuşuyordu. Hareket ettirdiğimde tarifsiz bir acıyla bağırıyordum.

    Onlar da usanmıştı. Bazıları gelip arkadaşmışçasına konuşuyor bana üzüldüklerini söylüyorlardı. Onların diğerleri gibi olmadığını, bu yapılanları istemediklerini ama ellerinden bir şey gelmediğini söylüyorlardı. istifa edin o zaman dedim. Bunu ikinci söylediğim adam karnıma öyle bir tekme attı ki midem ve karaciğerim yer değiştirmişti sanki.

    Gerçek eylemciler küçük armutluda yakalanmıştı. Şimdi beni ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Kimsenin nerede olduğumu bilmediğini biliyorlardı. En iyisi öldürüp bir yere atmaktı sanıyorum onlar için. ilk vatan ziyaretinde tanıştığım kel adam gelmişti. Ellerimi çözdürdü. Bir masaya oturduk birlikte. Bu yaşananları unutmam gerektiğini söyledi. Bense sezeni düşünüyordum. Sezen nasıl dedim.
    ···
  16. 16.
    +1
    Hatırlamaktan bile imtina ettiğim şeyler yaşadım. Detaylarını yazmayacağım. Gecem gündüzüm birbirine karıştı. Kaç gün olduğunu bile düşünemiyordum. Bir kolum sürekli uyuşuyordu. Hareket ettirdiğimde tarifsiz bir acıyla bağırıyordum.

    Onlar da usanmıştı. Bazıları gelip arkadaşmışçasına konuşuyor bana üzüldüklerini söylüyorlardı. Onların diğerleri gibi olmadığını, bu yapılanları istemediklerini ama ellerinden bir şey gelmediğini söylüyorlardı. istifa edin o zaman dedim. Bunu ikinci söylediğim adam karnıma öyle bir tekme attı ki midem ve karaciğerim yer değiştirmişti sanki.

    Gerçek eylemciler küçük armutluda yakalanmıştı. Şimdi beni ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Kimsenin nerede olduğumu bilmediğini biliyorlardı. En iyisi öldürüp bir yere atmaktı sanıyorum onlar için. ilk vatan ziyaretinde tanıştığım kel adam gelmişti. Ellerimi çözdürdü. Bir masaya oturduk birlikte. Bu yaşananları unutmam gerektiğini söyledi. Bense sezeni düşünüyordum. Sezen nasıl dedim.
    ···
  17. 17.
    +2
    Sezen hiç gözaltına alınmamıştı. Gayet iyiydi. Şimdi bir anlaşma öneriyordu. Eğer bu konu duyulursa sezene ve bana neler yapacaklarını üstü kapalı söylüyordu. Yeniden gözlerimi bağladılar ve beni bir araçla alibeyköy tarafından boş bir yere bıraktılar. 5 dakika boyunca gözlerim kapalı kalacaktı. Sonra açabileceğimi söylediler.

    Anlatılması inanın ki zor. Ama birini tehlikeden uzak tutmak için her şeye katlanabilir insan. Hele bu çok sevdiği biriyse. Çalışmayan sol kolum ve vücudumdaki ufak tefek morluklarla hastahaneye gittim. Hastahanedeki polis geldi ne olduğunu sordu. Rapor tutması gerekiyormuş. Amirlerine sor diyemedim. Babamları çağırdılar. Bir hikaye uydurdum. Dayak yemiştim. Doktor yutmamıştı. Başbaşa kaldığımızda sordu, bu dayağa benzemiyor diye. Doktor bey dayak olarak kalması gerekiyor dedim. Kimlerin dövdüğünü de bilmiyordum şikayetçi de değildim.

    Babam bütün yol boyunca söylendi durdu. Abim ankaradan yola çıkmıştı bile. Eve gittiğimizde bir süre dinlenmek istiyordum. Memlekete dedemlerin yanına gittim. Sezeni hiç aramadım.

    Okullar açılınca üniversiteye devam etmedim. O kışı köyde yeni sınava hazırlanarak geçirdim. Sezene ağır bir acı yaşatıyordum belki ama kendimce böylesi doğruydu.

    Velhasıl başka bir şehirde başka bir üniversiteyi kazandım. Ağzımdan marksizme ilişkin tek cümle çıkmıyordu artık. Yazılarımı biriktiriyordum. Yıllar sonra metin lokumcunun cenazesinde gördüm sezeni. O beni görmedi. Hiç değişmemişti. 10 yılı geçmişti ben o tabakhanede onu kalbime saralı. Belki nefret ettiği biriydim. Belki italyada bir başkasına aşık olmuştum ve onu bırakmıştım onun gözünde.

    Yıllar beni eski benliğimden uzaklaştırdı. Şimdi bunları yazarken sezeni hala özlüyorum. Çünkü aşk idealardan daha fazla iz bırakır insanda. Ve aşk, ideallerden daha fazla fedakarlık gerektirir. Ödediğim bedel, ödetilecek bedelden daha hafifti. Bununla rahatlıyorum şimdi.

    Gerçek ismini yazamadım, özür dilerim. Belki okursun, karışılaşırsın bir yerde. Sen olduğunu anlamayacağın şeyler de yazdım. Ama belki bir gün, daha güzel bir dünya kurulur, ve belki o gün, çocuklarımız birbirini sever. Diliyorum, daha güzel günlerde daha güzel aşklar yaşanacak. Bıraktığın izi saklıyorum. Hoşçakal.
    ···