/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +73 -9
    Eskiden seri katillerin işi kolaymış… Kıldan, kandan DNA analizlerinin yapılmadığı, her yeri güvenlik kameralarının doldurmadığı, cep telefonlarının elektronik izleme için kullanılmadığı günlerden bahsediyorum.
    Parmak izi ile uğraşmak bile çocuk oyuncağıydı. Eldiven takardın, uçlarını asitle yakardın, hatta polisi yanıltmak için bir kurbanının parmak izlerini bırakırdın. Gelsinler şimdi internet çağında yaşasınlar da göreyim onları.
    15. yüzyılda, Gilles de Rais adlı asil şatosunda bir sürü çocuk öldürmüş. işkence ve tecavüzle gününü gün etmiş. izlerini öyle örtmeye de gayret etmemiş pek. Bir rahiple ters düşene dek, asildir diye dokunmamışlar.
    H.H. Holmes ise cinayetleri için özel bir ölüm oteli inşa ettirmiş. 1893 Şikago fuarına gelen ziyaretçilerin bir kısmı evlerine dönememiş.
    Benim favorim Ottis Toole’dur. Ortağı Henry Lee Lucas ile yüzlerce cinayet işlemiş bir yamyamdı. Yakalandığı, hapsedildiği halde sistemin açıklarından yararlanmış.
    Çoktan anladığınız gibi kütüphanem seri katilleri anlatan onlarca kitabı barındırıyor. Ama nedense romanları ve filmleri sevmem. Hele o Dexter veya Hannibal yok mu? Bizi popüler kültürün, tüketim zincirinin parçası haline getiren pislikler. Elime geçseler, üzerlerinde çalışmak isterdim.
    Seri katiller tarihi, doğal olarak yakalananlardan oluşuyor. Ama elbette yüzlerce kurbanı olup da, ihtiyarlayıp ölen, bilinmeyenler de vardır.
    Beni de en çok bu üzüyor. Ölüp gitsem, kimse geride bıraktığım eseri bilmeyecek. Zaten topu topu on yedi kurbanım var ama hepsi benim için özel.
    Tecavüzle işim olmaz ama bedenlerle uğraşmayı severim, kurbanlarımın bazı parçalarını onurlandırmak için yerim. Ne de olsa onlarla çok özel bir anı paylaşıyorum...

    istek olursa devam ederim.
    ···
  2. 2.
    +52 -2
    iddiaya girerim boyun 174ten kısa kan görsen bayirlirsin ve hiç silah kullanmadin
    ···
    1. 1.
      +2 -5
      Boyum 1.75 harp okulu öğrencisiyim.Bu da bir hikaye adı üstünde.
      ···
      1. 1.
        +2
        Harp okulları kapatıldı öğrenciler atıldı ne yalan konuşuyon amk ergeni
        ···
      2. 2.
        0
        Kara harp okulu kapatılmadı aq cahili
        Askeri liseler kapatıldı.
        ···
      3. 3.
        0
        aynen kapatılmadı öğrenci alımı vardı hatta bu sene harp okuluna çok açık var çook
        ···
      4. diğerleri 1
    2. 2.
      0
      At yalanını gibeyim inananı
      ···
    3. 3.
      0
      Mal mk adam kara harp okulu diyo dogru
      ···
    4. 4.
      +1
      Panpa ayıp oldu boy ne alaka amk 172 yim bendemi kan görünce bayılıyom amk
      ···
    5. diğerleri 2
  3. 3.
    +20
    Beyler prim için demiyorum okuyan varsa şukulasında diğer pnplarımızda görsün
    ···
    1. 1.
      0
      Rez devam et
      ···
  4. 4.
    +14 -1
    Başlıyoruz beyler uplayında herkes görsün len mk

    Ailesinden kurtulmak isteyen bir koca mı? Olabilirdi. Kesin işin içinde hayat sigortası da vardı. Hemen kafamda bir düşünce zinciri oluştu.
    Adam, genç ve güzel bir sevgili bulur. Eski ailesi silinmesi gereken yanlış bir denkleme dönüşür. Boşanmak çözüm değildir, zira nafaka ödemek istemez. Özgür hissetmeyecektir o zaman. Bir katil bulur ve seyahatteyken onları öldürtür. Hem denklem silinir, hem sigortadan parasını alır.
    Hiç mutlu değildim. Hangi avcı yaratığın hoşuna gider ki güdülmek?!
    Kurduğum düşünce zincirindeki tek sorun bendim. Sıradan bir kiralık katil değildim. Kocaysa, onu da öldürmek isteyeceğimi mutlaka tahmin ederdi. Güvencesi neydi? Ölümü halinde polise verilmek üzere cinayet kanıtları ve kimliğim mi?
    Konuşma boyunca tehdit etmemişti. Demek ki zekama saygı duyuyordu, zaten aklıma gelecek şeyleri dillendirmemişti bile. Bir an hayranlık duydum.
    Yatak odasına gidip üçüncü zarfı aldım. Adres, isimler ve anahtarlar; hem daire, hem apartman kapısının.
    Hemen internete girip kurbanları araştırdım. Kocayı merak ediyordum. Facebook hesabı vardı. Ailesiyle mutluluk pozları veren, tepesi kelleşmiş, sıradan bir tip. Orta ölçekli bir ilaç şirketinde yöneticilik yapıyordu. Daha çok ithal edip, satıyorlardı.
    Kurduğum mantık zinciri biraz çökmüştü. Bu adam hayalimdeki soğuk, ailesinden kurtulup, tazelenme, kabuk değiştirme isteği duyacak bir profile uymuyordu.
    ikinci seçenek neydi? Mesleki rekabet mi? Adamı yolundan çekmek isteyen hırslı, genç bir yönetici mi? Belki bir ihale kazanmak için rakip şirketten kurtulmak isteyen bir patron…
    işin içinde reddedilmiş veya terk edilmiş bir aşık da olabilirdi. Kadının, kocasını aldattığını ve bir aşamada ailesini tercih ettiğini düşündüm.
    Beni kullanmaya çalışanın polisle bağlantılı bir işi veya konumu olduğunu unutmamalıydım.
    Başım patlayacak gibiydi. Tam kapana kıstırılmıştım.
    Hedefleri öldürmek sorun değildi. Gerçi daha önce hiç çocuk öldürmemiştim ama içimdeki sıkıntının nedeni bu değildi.
    Öldürmek benim için bir ibadet gibiydi. Kurbanlarımı kutsuyordum. Oysa şimdi başkasının emrine girmiştim. Beni bu hayata bağlayan en özel anlar kirlenecekti.
    Bir tek çözüm görüyordum. Tasmamı tutan eli bulacak ve onunla günlerce uğraşacaktım.
    Ne kadar talihsizdim, adice kullanıyordum.
    Seri katillerin yüz karasıydım.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      "adice kullanıyordum."

      kullaniyordum degil, kullaniliyordum olacak, Turkce hocana attirayim senin!!!
      ···
  5. 5.
    +14
    Hayatımın cehenneme döndüren ziyaret bir cuma gecesi oldu. En son cinayetimin üzerinden henüz iki gün geçtiği için hala mutluydum. Islık eşliğinde son günlerde popüler olan bir reklam cıngılını mırıldanıyordum.
    Anahtarı kilide sokmadan önce tükürüğümle yapıştırdığım kıla baktım. Yerinde duruyordu. Ben yokken kimse kapımı açmamıştı.
    Biraz paranoyak olduğumu söylemiş miydim?
    Evimde beyaz ışık bulundurmam; salonda, rahat koltuğumun yanında bir okuma lambası vardı. Onu yaktım ve kahve kupamın altlığının yanındaki sarı zarfı gördüm.
    Olduğum yerden bir yarım metre geriye sıçradım.
    Birisi evime, yuvama, kaleme girmişti! Bütün tuzakları aşarak hem de… Bir an müthiş güvensizlik, korku, kızgınlık duygularını ardı ardına yaşadım. Dizlerimin bağı çözüldü ve yere yıkıldım.
    ···
  6. 6.
    +11 -1
    Az kurbanım var, çünkü yakalanmamak için dikkatli davranıyorum. Ava çıktığım geceler, kıyafet altına giydiğim naylon içlikle, poşetlenmiş, prezervatif içine tıkılmış gibi oluyorum. Oysa tensel teması çok isterdim. Kıla, kana çok dikkat etmeliyim. Diş izim kalmasın diye doya doya ısıramıyorum bile!
    Tipimi değiştirmek için makyaj uzmanı bile oldum. Annem tembel oğlunun seri katil olmak için edindiği uğraşları ve başarısını görse gurur duyardı.
    Seri katil olacaksanız, makyaj, biçki-dikiş, anatomi bilmeniz, teknolojiden de azami anlamanız lazım. Saw’dakileri kastetmiyorum ama ölüm makineleri yapacak kadar da yetenekli olun.
    Dedim ya eski seri katiller çok şanslıymış.
    Size, ne kurbanlarımı, ne de yakalanmamak için yaptıklarımı anlatacak değilim. Özel mekânımdan hiç bahsetmeyeceğim. Ama içinizden biri zaten bunları biliyor!

    Okuyan bir kişi bile olsa devam ediceğim. Asıl olay şimdi başlıyor.
    ···
  7. 7.
    +11
    “Polis misin?” dedim.
    “Hayır,” dedi hemen. Fazla kesin ve titreme yok. Ona inandım. Ama polisle bağlantılı bir işi veya konumu olduğunu da anladım. Bu kimliği hakkında ilk açığıydı.
    Derin bir nefes aldı. “Sohbetten sıkılıyorum. Konuşmak yorucu, o nedenle hemen konuya geleyim. Fotoğraflardaki aileyi üç gün sonra, yani pazartesi akşamı altı buçukta evlerine girerek öldüreceksin. Yatağının üzerinde bir zarf daha var. içinde adresleri, kapı anahtarlarının kopyası var. Yarım saat önce eve girip, gelmelerini beklersin.”
    “Erkek?” diye sordum.
    “Hayır, kadının kocası dört günlük bir iş seyahati için yarın sabah isviçre’ye uçacak. Yani salı öğlen evine dönecek. Karısının ve çocuklarının cesetlerini o bulacak. Mümkün olduğunca kanlı çalış. Evin kırmızıya boyanmasını istiyorum.”
    “O sen misin?”
    O sinir bozucu kahkalarından birini atıp telefonu kapattı.
    ···
  8. 8.
    +9 -1
    Kendi kendime mi yazıyorum amk ses verin.
    ···
    1. 1.
      +1
      Yaz işte aq okuyom
      ···
    2. 2.
      0
      Daha yeni gordum sardi kardes devam et okudukca sukulicam
      ···
  9. 9.
    +10
    Kendimi toparlayıp sakinleşmeyi başardığımda, mor ötesi ışık, eldiven ve cımbızlarla zarfı inceledim. Biyolojik veya kimyasal bir tuzak izi yoktu. Nihayet kenarını yırttım ve içinde birkaç fotoğraf ve bir sim kartı düştü.
    Orta yaşlarında bir kadın ve üç çocuk fotoğraflarda kameraya gülümsüyordu. Hepsinin ayrı ayrı pozları da vardı. Bunun anlamı neydi? Tanımıyordum bu aileyi.
    Yedek telefonlarımdan birine sim kartı taktım, beklemeye başladım.
    Avcı ruh halime bürünmüştüm. Evime tecavüz eden kişiye ne işkenceler yapacağımı hayal ederek iki saat kadar bekledim. Tam gece yarısı çaldı telefon.
    Karşıdan gelen nefes alma sesine karşı, ben de ona sadece bunu sundum. Başka bir seri katili tanımak çok zor değilmiş.
    “Fotoğrafları beğendin mi?” diye sordu. Sesinde zevk dolu bir tireme vardı. Belki de benimle konuşurken kendini tatmin ediyordu.
    “Evet,” dedim. “Kim onlar?”
    “Sıradaki kurbanların,” dedikten sonra daha fazla dayanamayıp kahkaha attı.
    “Mantıksız,” dedim. “Bu işler öyle olmuyor.”
    Sinirli, titrek bir kıkırdama. Hasta bin!
    “O çok sevdiğin koltuğunda oturuyorsun sanırım. Sırtını yasladığın minderin arkasına bak.”
    içimden bir küfür savurdum. O kadar kızmıştım, evi kolaçan etmeyi unutmuştum. Kolumu arkaya uzattım. Biraz daha şişkin ikinci bir zarf beni bekliyordu.
    Bu sefer tedbiri iyice boş verip, hemen kenarını yırttım. Hasmım istese çoktan beni çoktan öldürebilirdi zaten. Sadece kimin patron olduğunu göstermeye çalışıyordu.
    Bu kez fotoğrafların ana unsuru bendim. Evden çıkarken, iş yerimde… Ve lanet olsun! Son kurbanımın üzerinde çalışırken!
    Çok özel anlarımda beni seyretmişti.
    Telefonu sehpanın üzerinden aldım.
    “Zevk aldın mı seyrederken? Kendini tatmin ettin mi?”
    Kontrolümü kaybetmemeye çalışıyordum.
    “Daha iyilerini gördüm,” dedi pislik. Hasta ruhlu olabilirdi ama tasmayı boynuma takmıştı.
    “Nasıl buldun beni?”
    “Çok kolay oldu,” dedi.
    Ve açığımı tek kelime ile dile getirdi:
    “Çiçekler.”
    Bütün özgüvenimi çökertmişti.
    “Kurbanların tek ortak yönü çiçeklerdi. Ondan sonrası kolaydı. Bir aday listesi oluşturdum ve kısa sürede tek isimde karar kıldım. Gerisi bir süre takipti… Ve bingo!”
    ···
  10. 10.
    +10
    Kendime geldiğimde mum ışıklarıyla aydınlatılmış, yuvarlak, mabede benzeyen bir mekandaydım. Yüksek arkalıklı bir koltukta oturuyordum ve bağlanmamıştım. Yalnız değildim.
    Kukuletalı, törensel kıyafetler içinde insanlar daire biçimde dizilmiş koltuklarda oturuyordu. “Bunlar bir tarikat mıydı?” Kurban mı edileceğim,” diye düşündüm.
    Sağ yanımda doktor oturuyordu, sol yanımda ise ailesini katlettiğim koca. Bana gülümsediler.
    “Kafandan geçen düşünceleri tahmin ediyorum,” dedi doktor. “Merak etme dostlar arasındasın. Bu gece kabul töreni için buradasın.”
    Doğal olarak, “Anlamıyorum,” dedim. “Siz kimsiniz?”
    Doktorun bir işaretiyle duvarlardaki resimleri aydınlatan ışıklar yandı. Birkaçını hemen tanıdım.
    “Tüm Dünya’da etkin bir organizasyonuz,” dedi doktor. “Bu resimlerden bazıları senin de aşina olduğun ünlü seri katiller. Bazıları ise asla yakalanmamış ama örgütümüzün onur listesindeki katiller. Kurucumuz ise o…”
    Eski yağlı boya portredeki surata baktım. Uzun ve kıvırcık favorilerinden asillerden biri olduğunu tahmin ettim.
    “Karındeşen Jack,” dedi doktor.
    Bir süre nefesimi tuttum.
    “Seri katiller tarikatı,” diye mırıldandım.
    “Karındeşen Jack sıradan bir katil değildi,” dedi doktor. “O geleceğin dünyasını görmüştü. Seri katillerin bu gelecekteki önemli konumunu, sorumluluğunu.”
    “Neymiş bu?” diye mırıldandım.
    “Dengeyi korumak tabii. insan türü ve teknoloji doğadaki dengeyi bozdu. Doğal ayıklama görevini yapamıyor.”
    Tanımadığım biri ilk defa konuştu. “20. Yüzyıla kadar Dünya’daki insan nüfusu bir milyarı geçmemişti. Oysa şimdi dokuz milyar ve on, on beş sene içinde ikiye katlanacak bayım. Bu kadar nüfusu kaldıramaz Dünya.”
    “Ne yani,” dedim. “Biz mi nüfusu kontrol edeceğiz? Öldürerek.”
    ···
  11. 11.
    +8 -1
    Bu adamlar katillik işini yalnızca öldürmekten ibaret olduğunu sanıyordu.Bu meseleğin bile kendine göre prensipleri vardır. Kendine özgü yöntemler ve sanat...

    Sanırım bu yüzden bu adaölara karşı içimde bir öfke birikti. Katillik mesleğine saygısızlık yapan bu adamların işini bitirmeliydim. Ama nasıl? Benden sürekli bir adım öndelerdi.Bu iş için kendimi güncellemeliydim ama önce burdan kurtulmalıydım.

    Doktor söze girdi : "Söyle bakalım katiller ordusuna girecek misin? " bir eliyle kapıyı gösterip diğeriyle silahını tutarken.
    Kısa bir an düşündüm ve "varım" dedim.
    ···
  12. 12.
    +9
    Doktor güldü. “Bunu çok isterdik ama çarelerden sadece biriyiz. Dünya’yı yönetenler bize sadece öldürmek için değil, sistemlerinin açıklarını göstermemiz için de ihtiyaç duyuyor. Ama hedefleri, yamyamlığın parçası olduğu hiyerarşik bir düzen. Biz ve bizim gibiler o düzenin tepesinde olacağız.”
    Karındeşen Jack’in kim olabileceğini tahmin edebiliyordum artık.
    Seri katillerin egemen olduğu, bütün Dünya’nın av sahaları olduğu bir gelecek. Bundan memnun olmalıydım esasında ama niye huzursuzdum anlayamıyordum.
    “Madem yöneticilerle çalışıyoruz, sistemin bir parçasıyız, niye hala avlanıyoruz?”
    “Mantıklı bir soru,” dedi doktor. “Her seri katil uyumlu çıkmıyor. Bazı dokunulmazlar, kurallar var. Tespit ettiğimizde bir şans sunuyoruz. Bazılarının eylemleri sadece hastalıktan. Onları bir organizasyonun parçası yapamayız.”
    Bir gözdağı verilmişti işte.
    Bu sırada bir perde indi duvardan ve projeksiyon makinesi çalıştı. Seri katillerin tarihçesi üzerine bir dökümanter film izlemeye başladık. Fotoğraflar, işkence ve cinayet sahneleri bitmiş hayal ettikleri Dünya’nın resimleri gelmişti.,
    Bu bir distopyaydı, yeryüzünde cehennemdi.
    Yamyamlar aristoktasisi dışında herkesin beynine, kalbine aletler takılacak, istenildiği an uzaktan tek tuşla öldürülebileceklerdi.
    Belki de benim için cennet olmalıydı ama hiç güzellik, şiirsellik ve estetik yoktu.
    işte beni rahatsız eden şeyi bulmuştum!
    Bu adamlar fazla duygusuz, mekanikti. Hayal ettikleri hedef ölüm fabrikasından başka bir şey değildi. Ölüm bir sanat değil istatistikti.
    Şimdi ne yapmalıydım?...
    Sistemin bir çarkı mı olacaktım?
    Kocaman, iğrenç bir mezbahanın çalışanı, leş sürüsünün parçası?...
    Bu hayat beni mutlu etmezdi ama bir süre rol yapabilirdim.
    insanlığı bekleyen kabustan kurtarabilecek tek kişi bendim!
    ···
  13. 13.
    +8
    -ah kuzum ne gerek vardı şimdi buraya biz kendi evimizde kalırdık.
    -Hanım, çocuk düşünmüşte bizi buralara kadar getirmiş keyfini çıkar.
    -Haklısın baba, anne sende keyfini çıkar artık.

    Bu çiftlik evine geleli iki gün olmuştu. Örgütten ne ses ne seda vardı. Sanki beni unutmuşlardı ya da ben öyle sanıyordum.
    Kapı sesini duyunca oturduğum yerden kalktım ve camdan gelene baktım. Postacıydı. "çiftlik evinde postacının ne işi var amk" diye geçirdim içimden. Burnuma kötü kokular geliyordu. Hemen silaha sarıldım ve yavaşça kapıyı açtım.
    Postacı: - Bu paketi size vermem emredildi.
    -Kim emretti?
    -Çok para veren birisi.

    Paketi aldım, bıçakla kolayca kestim ve gördüklerim karşısında çıldırmak üzereydim...

    -hahaha bak sen şuna. Bizi ne sanıyor çocuk filan mı? Patron işini bitirmeliyiz bence.
    -Hayır. Ona ihtiyacımız var. Ve o ailesini öldürecek...

    inanamıyorum, adamlar ailemle geçirdiğim şu 2 günlük zamanımın her anını kaydetmişlerdi. Alta da şu notu yazmışlardı; Ailenin öldüreceğin güzel mekan seçmişsin. işi kısa sürede bitir. Patron seninle görüşmek istiyor.

    huur çocukları!
    ···
  14. 14.
    +8
    *** 2. BÖLÜM ***

    Telefonuma gelen mesajla irkildim. Yeni kurbanlarımın adresi ve fotoğrafları gördüğüm zaman bayılmamak için zor dayandım. Bu kişiler...

    Uzun bir sessizlikten sonra doktor söze girdi:
    -sence bunu gerçekleştirebilek mi patron?
    Masanın arkasında deri koltuğa oturmuş adam kalın ses tonuyla:
    -Başaracak.
    -Hiç sanmıyorum. Ona kendi annesi ve babasını öldürmesini istedik. Bence duyguları ağır basacak ve öldürmeyecek.
    -Göreceğiz.

    " huur çocukları! Kendi anamı, babamı öldürmemi nasıl isterler. Şimdi ininize girip işiniz bitireceğim." Bir anlık öfkeyle söylediğim bu sözlerle az kalsın ölüme gidiyordum. Düzgün bir plan yapmadan inlerine girmek intihar demekti.
    Düzgün bir plana ve dostlara ihtiyacım vardı. Ondan önce de ailemin güvenliği...
    ···
  15. 15.
    +8
    Bir hafta sonra…
    Yağmurlu bir güne uyandım. Gökyüzü gri bulutlarla kaplıydı. Böyle havalarda genellikle depresif bir ruh haline girerim ama bugün keyifliydim.
    Kurbanlarımın cenazesi bugün kalkacaktı. Gazetelerde epey yer bulmuştu eserim.
    Cinayetten sonra telefon beklemiştim ama aramamıştı avım. Bunun üzerine bir plan yapmıştım. Planın en önemli parçası cenaze törenine gitmekti.
    Kahvaltı sonrası hemen yola çıktım.
    Katiller cinayet mahaline mutlaka döner derler. Kurbanlarının cenaze törenlerine katılmayı seven de vardır. Benim öyle bir huyum yoktu ama her şeyin bir ilki vardır.
    Sıradan bir insan gibi davrandım, dikkat çekmedim. Sürekli ağlayan kocayı ve akrabaları uzaktan seyrettim.
    Eve döndüğümde heyecanlıydım. Paltomu ve omuzlarına sakladığım iki küçük kamerayı çıkardım. Bilgisayara bağladım. Evrim avcı hayvanların gözlerini iki yana koymuştur. O iki gözüm yerine kameraları kullanmıştım. Avımın tuzağa yakalanıp yakalanmadığını görme zamanı gelmişti.
    Bir saatlik bir görüntü kaydıydı. Baştan sonra seyrettim ve üç anın dakikasını kaydettim.
    Gülümseyerek, tıpkı onun gibi, “Ve bingo!” dedim. Tören boyunca üç kere, hafif arkamda duran, kırklı yaşlarda biri yan gözle beni süzmüştü.
    “Seni avladım!” diye bağırdım.
    Şimdi sıra kim olduğunu bulmaya gelmişti.
    Cinayet sonrası koca facebook hesabını kapatmıştı doğal olarak. Günümüzün hastalığı… Gazete haberlerindeki kişilerin sosyal medya hesaplarına hücum ediyordu millet. Röntgenciliğin bir versiyonu…
    Bunu tahmin ettiğim için bütün fotoğrafları ve arkadaş listesini kaydetmiştim.
    Birkaç dakikalık çabam sonuç vermişti. Koca ile beni süzen adamın birlikte fotoğrafını buldum. Sıra arkadaş listesine gelmişti. Ve işte oradaydı.
    Yanılmamışım, polisle bağlantılıydı: Adli Tıp’ta çalışıyor yazmıştı hesabına. Doktordu. Evli değildi.
    ismiyle bir araştıma yaptığı zaman bir kaza haberine ulaştım. Karısı ve iki çocuğunun içinde bulunduğu araba uçuruma düşmüştü. Kaza yazıyordu ama ben başka bir türlü tahmin yapabiliyordum.
    Ekrandaki resmini büyüttüm. Gülümseyen dudaklarına parmağımı koydum.
    “Yakında tanışacağız!”
    ···
    1. 1.
      0
      Rezzi katil
      ···
    2. 2.
      0
      "bugün keyifliydim."
      bugun degil o gun olacak o, Turkce ogrensene lan once!!!
      ···
  16. 16.
    +8
    Sonunda eve girdik. Adımlarımız çok yavaş ve sessizdik.Tek tek odaları kontrol ediyor zütümüzü kolluyorduk. Salonun sonundaki odaya gelmişti sıra. Doktor bu kapının ardında olmalıydı. Kürşat'a elimle işaret verdim, kapının yanında beklemeye başladı. Kapının kolunu yavaşça çevirdim ve ani bir refleksle odayı kolaçan ettim. Kapı birden büyük bir şiddetle kapandı ve nerden olduğunu bilmediğim bir darbeyle yere yığıldım.
    ···
  17. 17.
    +7
    Arkadaşlarım Kürşat ve Uğur'u arabamlar evlerinden aldım. Plan yapabileceğimiz sessiz bir yere sürdüm arabayı.
    Uğur;
    - Bu adamlar organize işimizi anında bitirirler.
    -Uğur doğru söylüyor. Başka bir yol denemeliyiz.
    - Haklısınız. Bu işi bitirmek istiyorsak başları olacak adamı yakalamalıyız. Ancak bunlar dünya çapı bir organizasyon. Bunu yapacaksak dünyayı karşımıza alacaz demektir.
    -Biz seninleyiz kardeşim.

    Hareket zamanı gelmişti. Benim doktor olarak bildiğim bu pgibopatı yakalayıp diğer binlerle hesabımızı görcektik.
    Doktorun evinin önünde çok sayıda koruma vardı. Demek ki önceki gelişimde geleceğimi biliyordu. Vay huur çocuğu!
    Uğur karşı binada bora-12 keskin nişancı tüfeği ile emrimi bekliyordu. Bense doktorun gelmesini...

    Sonunda araç geldi ve doktor indi. Bir korumayla selamlaştı ve evine girdi. Onunla birlikte 2 adam daha girdi. Kapıda 3 çatıda 2 adam vardı ama içerde kaçtane olduğunu bilmiyorduk. harekete geçmek için gece saatine kadar bekledik.

    Artık zamanı gelmişti. Uğura işaret verdiğim anda çatıdakileri indirmişti. Sıra bizdeydi. Çalıların arkasından susturuculu silahlarımızla korumları indirdik. Çok sessiz hareket etmeliydik.
    ···
  18. 18.
    +7
    Hikayeyi 5'e kadar bitiririm beyler. Diğer yazarlar gibi yok dayım doğum yaptı ona gitmem lazım yok işim çişim var demiyorum. Yalnızca şuku istiyorum amk primse prim.
    ···
  19. 19.
    +6 -1
    -Son part-

    Patron söze girdi:
    -Senin gerçek baban benim.
    - Nasıl... Olamaz, hayır.
    -Beni utandırdın. Bu kadar kolay bir işi yapamadın. Hem de benim oğlumdun.
    Annen seni doğururken ölünce seni bu aileye verdim. iyi bir adam ol diye. Sen gittin katil oldun.
    -"Aşağılık herif! Sana inanmıyorum. " derken gerçek olmadığını söyleyen babamın gözlerine baktım. Gözlerinde korku ve pişmanlık vardı. Yoksa doğru mu söylüyordu.
    -Sana son bir fırsat daha. Ya benim yanımda çalışırsın ya da ölürsün.
    -Senin gibi katillik prensipliği olmayan, katillik sanatından anlamayan adamın yanında çalışacağıma ölürüm daha iyi.
    -Öyle olsun.
    Patron doktora baktı ve tamam anlamında kafasını salladı. Doktor belindeki silahı çıkardı önce annemin kafasına sonra babamın kafasına sıktı. Bana gelince durdu ve "üzgünüm evlat" dedi. Ve TAK!
    ···
    1. 1.
      +2
      Güzeldi. Böyle yabancı film gibi hikayeler yazan arkadaşları tebrik ediyorum. Sonu biraz dandik oldu ama olsun.
      ···
    2. 2.
      0
      Eyvallah pnp. Sonu biraz kötü oldu biliyorum. Çünkü Oruduya gidicem. internet sıkıntısı olur, entry giremem diye böyle bitirdim.
      ···
  20. 20.
    +6
    iade-i ziyaret… Karanlıkta oturuyor, doktorun eve gelişini bekliyordum. Bütün odalarda sıkı bir araştırma yapmıştım ama bana ait delilleri, fotoğrafları sakladığı yeri bulamamıştım. Belki iş yerinde tutuyordu. Fark etmiyordu ama bu riski göze almıştım. Yakalanmak umurumda değildi artık. En azından ünlü olurdum.
    Gecenin onu olmuştu ama hala gelmemişti. Doktorlar böyleydi işte; ya mesaiye kalmıştı, ya da iş çıkışı bir randevuya gitmişti.
    Anahtarın kilitte dönme sesini duyduğumda heyecanlandım. Uyuşturuculu oku atacak olan silahı tutan elim terlemişti. Tetiğe basmak için parmağım kaşınıyordu.
    Kapı ardına kadar açıldı, apartman lambasının sarı ışığı koridoru ve kısmen oturma odasını aydınlattı. Gölgesini bekliyordum ama bir ses duyuldu.
    “Beklettiğime üzgünüm ama işim çıktı. Elindeki silahı aşağı bırakır mısın? Ölmeye niyetim yok.”
    içimden küfrettim.
    “O uyuşturuculu ok atar,” dedim sakince.
    Bir kıkırdama duydum. “Özel mekanına zütürüp üzerimde çalışmak istiyorsun anlaşılan ama öyle bir şey olmayacak. içeri geliyoruz. Sakin ol.”
    Sakin olmak mı?! “Geliyoruz,” demişti. Tuzağa mı düşmüştüm?
    Önce gölgelerini gördüm ardından takım elbiseli ve iri yapılı birkaç genç adam salona girdi. Savaşmadan teslim olmaya niyetim yoktu. Tetiği çekip birini vurdum, ardından bıçağımla üzerlerine atıldım ama hiç şansım yoktu. Geldiklerini bile görmediğim iki darbe ile bayıltıldım.
    ···