biz alaska frigolar yemezdik. anamıza yalvararak aldırdığımız patlak mısırların, bittikten sonra parmağımızı yalayıp poşete bandırıp tekrar parmağımızı yalıyoduk. hesabını sen yap..
o tuzlar yüzünden artık yüksek tansiyon var bende..

ninja kaplumbağaları izlerdik, okul gezisiyle giderdik sinemaya. çıkıştada mal gibi kavga ederdik, hangimiz michelengelo olacak diye. çünkü hepimiz severdik pizzayı. halbuki ançuezin noldugunu üniversiteye gittiğimde öğrendim.

sen özel gitar dersleri alırken biz muhtelif küçük ön adlı şarkıcıların, türkücülerin, amcası tarafından tecavüze uğrayan, huur damgası vurulmuş en sonundada kendini kıymış annesinin söylediği şarkıları dinlerdik. elvan marka tadı aslında tak gibi olan o dandik gazoz nasıl tatlı gelirdi onu izlerken..

sen almancayı öğrenmeye çalışırken biz ayşen gruda nın dili tutuldugunda ne dediğini anlardık.. hepimiz korkuyoduk gulyabanilerden.

tsubasanın 80 dakka top sürüp attığı gole deliler gibi sevinirken biz, sen midillinden inip ingiliz atlarıyla binicilik sporuna merhaba derdin..
bizde wakayabashi-san'ın kurtardığı inanılmaz şutları tartışmaya başlamıştık çoktan okulda istikal marşı okunurken.

annelerimiz bizi yüksek dozajda yalan rüzgarına maruz bırakırdı
boynumuz omzumuz tutulurdu
o kadar yani
sen ise hafta sonu evinizin bahçesindeki havuz başında ki doğum günü partisinin hayalini kurardın
ve çok net hatırlarım
pazar gecesi olsa da bi an evvel parliament gece sinemasında polis akademisi 3'ü izlesem derdim mis gibi deterjan kokusu içinde.

biz koşmayı "ali"den öğrendik
sen ise özel hocalardan
karavanın ne olduğunu bilmezken
kemal sunal filmlerinde gördük yürüyen evleri.

en son kemal sunal filmini izleyeli 3 gün, kadınların kıçlarından işemediğini öğreneli 20 yıl olmuştu... ama 2si de dün gibi aklımda...