/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +20 -3
    not: bu hikaye tamamı kurmaca senaryolardan oluşmuştur ve ağır miktarda ferregrafi, küfür, uyuşturucu vs... içerikler barındırmaktadır.
    ___________
    Neyse, uyarı yapıldığına göre başlayabiliriz
    ________________________

    • *O gün her zamanki gibi bir gün olacak sanıyordum... **
    Lise 3 zamanları, hocanın acil işi vardı diye ders boş... Okul anadolu lisesi zaten, herkes boş ders bekliyor. Cam kenarı arkada beşli kız grubu oturmuş, onu bunu huur ilan ediyor, duvar tarafındaki malın teki arkadaşının onu gizleme çabalarıyla kimseye çaktırmadan otuz bir çekmeye çalışıyor. Malın hesaptan kaçırdığı surat ifadesi tabi. Sınıfın kaşarlarından biri bunun yüzü görüyor, \"Asılıyon mu lan aşağıdan?\" diye bağırıyor. Çocuk malı hızla toplanmaya kalkıyor, ama herkes ona dönüp bakıyor. Bir kısım onunla dalga geçiyor, kızların bazıları sapıklığı anırarak bağırıyor... çocuk yerin dibine geçiyor, çantasını kaptığı gibi kaçıyor.

    \"dıbına koyayım, sınıf değil sanki, hayvanat bahçesi.\" diye söylendim kendi kendime. Yorgundum, çünkü üstümüzdeki ev sahibinin huur evladı, büyük oğlu tüm gece kafamızı arabesk rap ile gibmişti. gece bire kadar süren işkence sonunda kesildiğinde rahat bir nefes almıştım. Ama sabahın beşinde kalkmak zorunda kalmıştım her zamanki gibi...
    Neyse, gibtir edelim, otuz beş kişilik sınıfta adam akıllı sessiz sakin durup, kendi halinde takılanlar bir elin parmaklarını geçmiyordu. Çoğunluk ya uzun eşek oynuyor, ya az önce anlattığım gibi kendi grubu ile dedikodu yapıyor, yada telefonla uğraşıyordu. birde malın teki , bahsettiğimiz gibi otuz bir çekiyorken yakalanıyordu. O sakin kalanlar da zaten ya rn çalışkan olanlar, ya da bos dersi uyku fırsatı olarak görenlerdi.
    Ben zeki miydim? O \"Parlak öğrenciler\" grubundan mıydım? Hayır, değildim. Notlarım ortalamanın biraz üstündeydi, ama sadece biraz... Salmışız dersleri dıbına koyayım, zerre amacımız yok. Diyeceksiniz, \"o zaman uykucu tayfadansın?\"; ama hayır. Hâlâ nasıl okulda o kadar rahat uyuyorlar anlamam ya neyse...
    Orta sıranın da ortasında oturanlardadım. Her şekilde dezavantajlı bir konum amkşte, gürültü aldı başını gidiyor derken, içeri müdür yardımcısı daldı. dıbına koduğumun herifinden herkes korkardı. sınıf bir anda put kesildi. Bize bayağı bir bağırıp küfretti, otuz bir çeken malı da muhbir arkadaşın teki ispiyonlayınca onu da yanına alıp çıktı sınıftan. Sonradan öğrendik, çocuğa tasdikname vermişler amk.
    Neyse, beş dakika geçti hafiften hareketlilik başladı. \" Hay gibeyim!\" diye içimden geçirip boş boş etrafa bakındım. Sessiz sakin dokuz on kişi vardı. Boş boş bakınırken cam tarafının en ön tarafında oturan kişiye baktım.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +10
    Neyse, ne diyordum?
    Ha, hatırladım. Boş boş bakarken gözüm ön sıraya takılmıştı.
    siz hiç sessiz sakin durduğu, size hiç bulaşmadığı halde birinden rahatsızlık duyar mısınız? Ben bu elemana karşı böyle bir rahatsızlık duyuyordum. Bu sene gelenlerden biriydi. Geldiğinden beri dersler ve bir kaç kişinin onunla tanışma girişimlerinin sonucu konuşması haricinde ağzını açmazdı. tek otururdu. ne zaman görsem kitap okuyordu. çevresinde ne olay olursa olsun, gayet sakin ve sessiz kalıyordu. Sırası kalorifer peteğinin dibinde olduğundan siyah paltosunu her zaman onun üzerine koyardı(bunu neden yazdım bende bilmiyorum.) herifte sessiz berkecan tipi vardı amk. kızları kendine çekiyordu bir tak yemeden gavat. Bilemiyorum belki buydu, belki de cidden altıncı hissim olacakları önceden tahmin etmişti de beni uyarıyordu...
    Bir anlığına elindeki kitabı masaya bırakıp, sırtını dayadığı kalorifer peteğinden uzaklaşıp esneme hareketleri yapmaya başladı. sağa doğru dönünce ruhsuz suratına ilk defa şaşkınlık ifadesi gelerek bana baktı.
    ···
    1. 1.
      0
      Rez panpam
      ···
    2. 2.
      0
      Rez panpam
      ···
  3. 3.
    +8
    irkilerek uyandım. ama keşke uyanmaz olaydım amk. o kadar hızlı hareket etmiştim ki, kaburgalarıma bıçaklar saplanmış gibi hissettim. Acıdan dolayı tepinirsem canımın yapacağına kanaat getirdim.
    Neredeydim ulan ben? bizim ev değildi bura... Zıbardığım ve kimin olduğunu bilmediğim oda aşırı büyüktü. sanki bir saraydan çıkarılıp eklenmiş gibiydi. perdeler kapatılmıştı, bu yüzden içerisi karanlıktı.
    "Noluyo amk?" diye düşünürken bir çığlık sesi duydum. Kız çığlığı gibiydi.
    dedim lan giberim, gaipten sesler duymaya başlamıştım artık.
    Böyle düşünmüştüm, ama ikinci kez aynı şeyi duyunca bir haltlar döndüğünü düşünmeye başladım. göğüs kısmımı acıtmamaya çalışarak yataktan kalktım. üzerim bile değiştirilmişti. tırstım, ama merakım daha ağır bastı ve odanın kapısına doğru yöneldim. sesler gittikçe artıyordu. merakla kapıyı hafifçe araladım.
    ···
  4. 4.
    +8
    Saat neredeyse dokuz olmuştu ve hâlâ bir açıklama yapmamışlardı. Zambak bir ara "Sahne sırası için hazırlanayım diyerek Minibüsten indi ve ortadan kayboldu.

    içerideki sıcaklık benim gevşememe neden oluyordu. Hâlbuki gevşek olmamam gerekiyordu.
    Batı ise gayet sakin bir biçimde dışarı bakıyordu.

    "Eee" dedim hafif sabırsızlıkla "Neyi bekliyoruz biz burada?"

    Dışarı bakmaya devam ederken bana cevap verdi "göreceksin, sadece bekle."

    Öfkelenmeye başlamıştım ama çenemi tuttum. Bu saçmalıktı, neyi bekliyorduk burada?
    Batı bir anlığına cebinden bir şey çıkardı. bu ufak bir dürbündü. Dürbünü bana uzattı ve "Yer değiştirsek iyi olur." dedi. iç çekerek onu dinledim ve yer değiştirdik.

    Bana doğru bakarak devam etti "Şuradaki binayı görüyor musun?" eliyle gayet uzaktaki bir iş merkezini göstererek

    Cidden saçma bir soruydu, ama cevapladım. "Evet, ne olmuş görüyorsam?"
    Elindeki dürbünle iş merkezinin kapısına doğru bak." dedi ve arkasına yaslandı.
    Bir halt anlamamıştım ama yine de dediğini yaptım. insanlar iş merkezinden çıkmaya başlamıştı. Herkes çıkmıştı.

    "Dürbünden gözümü ayırdım "Ee-"

    "Gözünü ayırma!" dedi Batı öfkeyle. Açık konuşacağım; cidden tırsmıştım. Bu çocuğu ilk defa öfkeli olarak görüyordum. Denileni yapıp tekrar baktığımda Zambak'ın adamın birinin eşyalarını toplamasına yardım ettiğini gördüm. Hafif kumral saçlı ve uzun biriydi. Üzerindeki takım elbise bir kaç bin liralık olmalıydı. Bir süre Zambakla konuştular adam halinden memnun gibiydi. sanki eşyalarının yere düştüğünü unutmuştu. Sonra Zambak, saatine baktı ve adama bir şeyler diyerek uzaklaştı.

    Hiçbir şey anlamamıştım. Bundan ne çıkarmam gerekiyordu?
    Ben düşüncelerim arasında kaybolurken minibüsün kapısı açıldı. Gelen Zambak'tı
    "ilk adım tamam!" dedi ve Batı'nın yanına oturdu.
    "Güzel... " dedi Batı. sonra bana döndü " Cevabını almaya çok yakınlaştın." dedi.

    O bunu söylerken aracımız çoktan hareketlenmeye başlamıştı bile...
    Neler döndüğünü gerçekten öğrenecek miydim?
    ···
    1. 1.
      0
      16 dakikadır bekliyorum panpa seri
      ···
    2. 2.
      0
      Hadi amk işaret mi bekliyorsun
      ···
  5. 5.
    +7
    muallak yerde hala ana avrat küfürler edip, tehtidler savuruyordu.
    i: muallak r: ruhsuz

    i: öldün oğlum sen! ananı kanırta kanırta gibeceğim senin
    r: eğer biraz daha hakaret edersen veya olur da yerden kalkıp saldırmaya kalkarsan bu kez kolunu kıracağım. hem de bir kaç yerinden! O yüzden kıpırdamaya bile kalkışma . bana yapacağın en ufak şey sadece sana zarar vermeyecek bunu da unutma!"
    sonra hızlı bir hareketle benim yanıma geldi.
    "Sen iyi misin?"
    "Öyle mi gözüküyorum?" dedim öfkeyle. sanki beni bu hale getiren oydu amk, neyin öfkesini yaşıyorsam..
    Tek kelime etmedi ve bana destek olup yerden kalkmamı sağladı.
    "Ön kapıdan çıkamayız" diye söylendi. kafasını kaldırıp "nerede kaldılar lan?" diye mırıldanmaya devam etti. iyi hırpalanmıştım amk. tek vuruşta nakavt olmuştum. yavaş yavaş kendimden geçtim... gectim...
    sonrasını zaten hatırlamıyorum.
    ···
  6. 6.
    +7
    Gergindim.
    Kesinlikle ama kesinlikle gergindim.
    Ama ruhsuz dostumuzda ise gerginlik ndıbına hiçbir şey yoktu. Hatta daha rahat gibiydi. Gerçi bu gayet normaldi, az önce kızın tekini gibtiği gerçeği vardı. ben de bir kız gibip enerjimi boşaltsam, belki ben de gergin olmazdım.
    çayından bir yudum alıp bardağını masanın üzerine koydu.
    derin bir iç çekti ve yukarıya bakmaya calışarak " Göğüslerini kafamın üzerinden çeker misin?"
    Yukarıya bakmaya çalıştı dedim çünkü az önceki sarışın kız, göğüslerini ruhsuzun başına yaslamış bir şekilde bizi dinliyordu.
    kıkırdayarak "Göğüsten yastık hoşuna gitmedi mi?" dedi. Kesinlikle bu kızda sapıklığın nirvanası vardı. ruhsuzu tahrik etmek için büyük bir çaba harcıyordu. ulan izlerken ben tahrik oluyordum amk. bu bin ise kıza ters davranıyordu. aslında sinir bozucu bir sahneydi.
    "Hayır, gitmedi. içeceğime cinsellik arttırıcı ilaç attıktan sonra sakin kalmamı beklemiyorsun değil mi?" dedi öfkeyle. sonra bana döndü " ve sen buna sert davrandığımı kafandan çıkar! bu pgibopat, yannan delisi mazoşist sapık için bu ödül aslında!"
    noluyordu lan? aklımı mı okuyordu yoksa?!
    "Aklını değil, yüzünü okuyorum" diye cevap verdi ve tekrar çayından bir yudum aldı "yüzünden, vücut hareketlerinden... Daha çok z şey de var ama sen bunları bilsen yeter."
    Hafif tırmış bir şekilde konuyu değiştirdim. "Şey.. ben tam olarak neredeyim, şey... eee... hmm"
    "Adım, Batı... " dedi iç geçirerek " aynı sınıftayız ve sen adımı bile bilmiyorsun? gerçi seninle hiç muhabbetimiz yok ama... "
    "Evet, doğru... " dedim. hâlâ soruma cevap alamamıştım ki adının Batı olduğunu sonunda öğrendiğim çocuk devam etti "Nerede olduğuna gelince... " dedi ve çayından bir yudum daha aldı. yudumunu bitirince " burası bana ve onlara (arkasındaki koca göğüslü kızı göstererek) ait özel bir mülk."
    "Bütün ev mi?!" dedim şaşkınlıkla. Ailesi ona özel bir ev mi almıştı? nasıl bir zenginlik içinde yaşıyordu bu? "Şaka bu, değil mi?"
    Hayatımda gördüğüm en rahat şekilde cevap aldım:
    ···
  7. 7.
    +6
    Aracımız birden durdu. Nerede olduğumuzu anlamak için dışarıya doğru baktım.
    Büyük bir sitenin önünde durmuştuk.
    Batı'ya döndüm "Neden buradayız?"

    Batı, başını Zambak'ın dizelerine koymuş ve gözleri kapalı bir biçimde cevap verdi "Biraz önceki adam için buradayız.," dedi

    "Ha? N'olmuş ki o adama?" dedim afallamış bir biçimde.

    "Dediğim gibi," dedi Batı gözlerini açarak" bu işin sonunda her şeyi öğreneceksin."

    Bu cidden sinir bozucu bir durumdu. Ne gibimden bahsediyordu ki lan bu yine?

    "Eee, peki şimdi ne yapacağız?" dedim kafamı hırsla kaşıyarak

    Batı esnedi ve "Bekleyeceğiz tabii ki" diye cevap verdi.
    Yine mi? Saate baktım, nerdeyse on bir buçuk olmuştu. Saatlerdir oradan oraya dolanıyorduk ve ben hâlâ bir tak öğrenememiştim.

    "Eğer beklenmektwn sıkılacaksan tam oturduğun koltuğun altında dergiler ve kitaplar var. Ya da uyuyabilirsin."

    Yemin ediyorum, bu adamın gevşekliği sinir bozucuydu. ama yapacak bir şey yoktu. Sonunda biraz dinlenmeye karar verdim ve gevşemeye çalıştım içerideki sıcak havanın da etkisiyle yavaş yavaş uyku moduna girdim ve sonunda uykuya daldım.
    ···
  8. 8.
    +6
    Neyse , nerede kaldım?
    Ha, tamam devam ediyorum...
    işte ben oraya geri döndüm saklanıyorum duvarın arkasında. bu arada bu muallak işi hırpalamaya doğru zütürmeye başladı. dedim giberim dayak zaten kaçınılmaz, fırladım duvarın arkasından onlara doğru yürümeye başladım. bu muallak döndü bana baktı.

    muallak: i ben: b
    i: sen kimsin lan?
    b: beni gibtir et, sen ne tak yiyorsun burada?
    i: bas git lan buradan! işime karışma!
    b: sana mı soracam lan nereye basıp basmayacağımı? hem niye gideyim lan? babanın tapulu malı mı burası?
    çocuğu ittirdi ve bana doğru yürümeye başladı. o sırada çocuk kalkıp hızla tüydü. aramızda bir yirmi santim kala durdu.
    i: vay be, sizin zütünüz kalkmış bayağı
    b: seninki kadar olmasa da
    palet gibi olan elini omzuma koydu ve sıkmaya başladı. ulan zaten altıma sıçtım sıçacam, daha da tırstım. bacaklarım titremeye başladı. ama toparlanıp "indir lan o elini dedim. züt oğlanı ben bunu diyince daha fazla sıkmaya başladı omzumu. parmaklarını gibeyim dedim içimden, huur çocuğunun parmakları derimin alt tabakalarına doğru gibiş yapıyordu resmen.
    b: indir o elini dedim dıbına koduğumun evladı!
    i: indirmezsem ne olur lan? dedi ve boğazımı sıktı. dıbına koduğumun izbandutu bir doksandı lan neyin karşılığını vereyim? benim boy bir yetmiş zaten... sonra ben daha ne olduğunu anlayamadan beni obüs füzesi gibi fırlattı muallak evladı (Hâlâ merak ederim nasıl yaptı diye). yere çarpmamla beraber kemiklerimden bir çatırdama sesi geldi. dedim aha kemiklerim gibildi. gram kıpırdayamıyordum. daha fırlatılmanın şokunu atlatamamıştım ki karnıma doğru çok acı verici bir darbe yemiştim. bin kurusu öyle bir tekme attı ki ferrim kaydı.
    bu bin tam ikinci tekmeyi atacaktı "ah! ananı gibeyim!" diye bağırıp kafasını tuttu. bende noluyo amk diyerek kafamı kaldırıp bakmaya çalıştım.
    ···
  9. 9.
    +6
    devam ediyorum . zıkkımlanmamı bitirmiştim. rahatsızdım. bu ruhsuz çocuk gereksiz yere sinirimi bozuyordu. Bilmiyorum belki muallak falan sandı korkusuydu. Dedim sonra "giberim aklından geçeni" diyerek bahçenin en tenha yerlerine doğru yürüdüm.
    "Vardır para sende, vardır... "
    Noluyo amk diyerek sesin geldiği yere baktım. Okulun en büyük huur çocuğu birinci sınıflardan birini sıkıştırmış haraç kesiyordu. bu huur çocuğu bir kez sınıfta kalmıştı. sabıka kaydı falan vardı muallaknin. Son sınıfta olmasına rağmen, sınavlara hazırlanacağı yere, milletten haraç keserdi. kimse de buna bir şey diyemezdi amk, babası kodaman diye.
    Beni ilgilendirmez diye içimden geçirip uzaklaşmaya başladım oradan. başıma tak yere bela almanın alemi yoktu.
    On adım atmamıştım ki durdum. arkaa baktım ve stresle başımı kaşımaya başladım.
    "giberim lan, amerikan filmi kahramanı mıyım ben?" dedim kendi kendime. ama rahatsızlık hissi giderek artıyordu.
    "Eeh, korkanın yedi ırzını gibsinler!" diyerek az önceki yere geri döndüm.
    ···
  10. 10.
    +6
    Flash belleği hazırlama işim bitmişti. Tıpkı Batı'nın dediği duvardaki kırmızı ışıklandırılmış butona basmak için elimi uzatmıştım ki, elimi geri çektim.

    Neden onları dinliyordum? Beni buna zorunlu kılan neydi. Flash belleği bile kontrol etmemiştim dediği gibi... istemeseniz bile vücudunuz sizden habersiz olarak bunu yapıyordu sanki... insanların üzerinde yarattığı etki cidden korkunçtu. Şuan böyle olan bir kişilik ileride nasıl olurdu kim bilir?
    Düşüncelerimden silkinerek kurtuldum. Ne oluyorsa yakında öğrenecektim zaten. saatime baktım, saat daha akşam sekiz olmamıştı bile. Bir gün içinde yaşadıklarım akıl almaz bir durumdaydı. Ana parçası kayıp bir yapbozu birleştirmeye çalışıyordum sanki. Ama her şey  yakında belli olacaktı.

    Sonunda düğmeye bastım. Tiz ve sinir bozucu bir ses odada yankılandı. Batı'nın gelmesini beklerken yine düşüncelere daldım. Batı ve Zambak...
    ikisi de cidden tuhaf insanlardı. Sınıftaki sessiz sakin çocuk, bir anda zengin ve havalı çocuk olmuştu. Diğer yandan Zambak'a gelirsek, mazoşist bir ciks manyağı... Batı'ya sürekli sırnaşmaya çalışıyor, hatta onu tahrik etmeye çalışıp amacına ulaşıyor... Bitmek bilmeyen bir enerjisi var... Birbirinden iki farklı karakterdiler. Tek ortak noktaları ise ciksti! Bu en azından benim gördüğümdü. Onları çok fazla tanımıyordum ama içimden bir ses, anlaşma biçimlerine rağmen ikisinin de birbirini sevdiğini söylüyordu.  Her je kadar Batı davranışları ile soğuk davranmaya çalışsa da Zambak yanında iken daha rahat davrandığı gözümden kaçmıyordu. Her neyse, az önce de demiştim bu beni ilgilendirmez diye...
    Düşüncelerimi kapı açılma sesi böldü ve gerçek dünyaya döndüm. Bu Batı'ydı, anlaşılan biraz önce bayağı eğlenmişti. keyfi yerinde gibiydi.
    "Flash bellek hazırsa artık başlayalım.," dedi
    ···
  11. 11.
    +5
    bizim muallak bağırdı "senin ananı gibecem ulan!" diye. muallaknin boyu dediğim gibi bir doksan vardı ve öküz gibiydi ayıoğlu ayı. gel gelelim ruhsuz ise benle aynı boyda falandı. ilk bakışta ruhsuzun ebesinin gibileceğini düşünebilirdiniz. ama dikkatimi bir şey çekmişti. Ruhsuzun duruşu... gram korkma belirtisi yoktu ve kavgaya hazır duruşu bayağı sağlamdı. öyle alelade bir sokak kavgasında durulan duruş değildi, bayağı profesyonel eğitim almış birinin aldığı tarzda duruş sergiliyordu. içimden umarım sadece duruştan ibaret değildir diye geçti.
    muallak ayısı ruhsuza hırsla yürüdü ve ona yumruk savurmaya kalktı. ama ruhsuz çocuk hızla sıyrılıp muallaknin karın boşluğuna iyi bir darbe indirdi. muallak iki büklüm olmuş şekilde nefes almaya uğraşıyordu. bizim ruhsuz bunu fırsat bildi ve elini cebine attı. muallak ise ne oluyor diye bakmak için kafasını kaldırmıştı ki bizim ruhsuz cebinden çıkardığı şeyi onun yüzüne tuttu.
    • pfısss!*

    "Aaaah! Ananı gibeyim, yanıyor! yanıyor!" diye bağırmaya başladı muallak. Biber gazı!
    hagibtir lan ,dedim içimden. şimdi deli dana gibi tepinen muallakye karşı daha çok avantajı vardı ruhsuzun. elindeki şişeyi cebine atıp biraz uzaklaştı ve muallaknin arkasına geçti. ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. aynı tahmin ettiğim deli gibi tepişen muallaknin ayağına hızlı ve sert bir tekme indirdi. muallak bir ağacın yıkılışı gibi devrildi ve yerde tepinmeye devam etti. yerde çamur içinde yatıyordu ve acıyla bağırıyordu.
    Beynim hala bu imkansız olayı anlamayı reddediyordu. Okulda herkese racon kesen o izbandut yerde acıyla kıvranıyordu.

    Ruhsuz yerde kıvranan ayıya " peh be! sen misin buranın ağa babası yani? hiçbir şey yapmadan bittin!"
    muallak ise bağırıyordu " buradan kalkınca ssni öldüreceğim oğlum! bittin sen!"

    "gibtir lan! domuzlar gibi çamurda yatıyorsun diyip yerde kıvranan ayıya bir tekme daha savurdu."Seninle bir daha karşılaşmayalım. tabi senin iyiliğin için... Yok illa tekrar karşılaşacaksak okul dışında bir yer olsun".
    (Devam edecek lan bekleyin.)
    ···
  12. 12.
    +5
    UpLoading 3... (Uploadinglere isteğe göre nick6 girilir)
    ···
  13. 13.
    +5
    "Deden, senin bilgisayar programları konusunda bilgin olduğunu söyledi." diye söze başladı Batı, biz devasa koridorda yürürken" Umarım şu diğer dedelerin de dediği gibi değildir bu bilgin... "

    "Hayır, doğru... " dedim altında yatan sebebi merak ederek " Bilgisayarımın güvenlik progrdıbını kendim yazdım mesela... "
    "Hmm... Demek öyle... " dedi Batı düşünceli bir biçimde " Peki bilgisayar virüsleri ile aran nasıldır?

    Neden bunları soruyordu? Bunlar onun ne işine yarayacaktı ki?

    Koridorun sonuna gelmiştik önümüzde sadece itm içi kitap dolu bir kütüphane vardı. Şaşkınlıkla Batı'ya baktım
    "Yok ya, bir esprisi yok! sadece bir kitap lazım dedi ve rafları incelemeye başladı. sonunda eline bir kitap aldı ve raftan uzaklaştı
    "Tamam, artık gidebiliriz!" dedi ve yeniden koridorda tutulamaya koyulduk.

    Benimle dalga falan geçiyordu herhalde... amacı neydi?

    bayağı yürüdükten sonra birden durdu "Seninle dalga geçtiğimi düşündün değil mi?" dedi.
    Bu çocuk hala beni tırstırıyordu.

    "Neyse, geldik zaten dedi ve solumuzda kalan beyaz, ahşap kapıyı gösterdi. Ben kapının önünde durunca da kapıyı tiklattı.

    Hiçbir şey yok...
    "Kimse yok galiba" dedim ama Batı ise kapının önünden kıpırdamıyordu bile "Sadece bekle"

    Bir süre bekledik ve sonunda birkaç kilit sesi sonrası kapı açıldı.

    daha önce duyduğuma emin olduğum bir ses konuştu:
    "Ah, demek sizdiniz! içeri gelin."
    ···
  14. 14.
    +5
    şimdi sıçmıştım amk. Far ışığını görmüş tavşan gibi kalmıştım kıpırdayamıyordum. Ufak tefek boylu adam bana döndü.
    Evet, kendisi tam da tahmin ettiğiniz kişi: bizim ruhsuz!
    30 saniye kadar süren anlamsız bir bakışma oldu. Sonunda ruhsuz derin bir iç çekti ve kadına dönüp"bacağını arkamdan alsan da gibimi kurtarsam?"
    kadın (kadın dediğime bakmayın, yirmisinde bile yokmuş amk.) ruhsuzun sırtına dayadığı bacağını indirdi ve ruhsuz da ondan uzaklaştı. (bu sırada yere biraz döl de döküldü.) Üstünü toparlarken " O odada kal ve benim gelmemi bekle" dedi. Ne olduğunu hala kavrayamamıştım. denileni yapıp kapıyı kapattım.
    Hala olayın şokunu yaşıyordum. Odadaki koltuklardan birine oturdum (otururken tekrar canım yandı amk) ve neler olduğunu anlatması için ruhsuzun gelmesini bekledim.
    ···
  15. 15.
    +5
    Gözlerimde batma ve sırtımda bir ağrıyla uyandım.
    Minibüsün camından dışarı baktım. etraf, dışarıdaki sokak lambaları da olmasa zifiri karanlık denilebilirdi. gerindim ve saatte baktım. Saat iki olmuştu. Batı hâlâ Zambak'ın dizine başını koymuş sekilde uyuyordu. Zambak da başını cama dayamış bir şekilde uyuyakalmıştı. Gözlerimi ovuşturarak ayılmaya çalıştım. yattığım koltuğun altında bir çekmece olduğunu farkettim. Çekmeceyi açtım.

    Bir mini buzdolabı! Harika!

    Bir tane soğuk kahve aldım ve açıp içmeye başladım. Hâlâ bana bir açıklama yapmamışlardı ve neyi beklediğimiz hakkında bir fikrim yoktu.
    Tam içtiğim soğuk kahve şişesini yere koymuştum ki bir el silah sesi duyuldu. Ses uzaktan geliyor gibiydi ama silah çok güçlü olmalıydı ki sesi buraya kadar gelmişti.

    Silah sesiyle beraber Zambak irkilerek uyandı.
    Gerinerek "Neler oluyor?" diye sordu

    "Bir... bir silah sesi... " dedim kekeleyerek.

    Ben bunu der demez, Zambak telefonuna sarıldı. bir kaç dakika durdu. Sonra yüzüne bir tebessüm yayıldı.

    "işimiz bitti." dedi cama tıklatırken"Eve dönebiliriz."

    "Bekle... ne?" dedim şaşkınlıkla, minibüs hareket ederken.

    Gülerek " Sanırım bunun cevabını sana Batı vermeli... " dedi.
    ···
    1. 1.
      0
      elektrikler bir entrylik mi geldi amk yazmassan bitmez tabi
      ···
      1. 1.
        0
        aga kurgu olduğundan tıkandım. düşünmem için izin verin
        ···
  16. 16.
    +5
    işimi halledip tuvaletten dışarı çıktım.
    Pekala, o kumral saçlı kız bana salona gelmemi söylemişti değil mi?
    Tam salona gidecekkken durdum. ya bu da saçma bir şaka falansa? Bir günde bir sürü saçma olay görmüştüm sonuçta. Bunun da onlardan biri olma riski vardı.
    "Amaan, en fazla seninle dalga geçmiş olacaklar yine... " dedim kendi kendime " sanki daha önce geçilmedi de... "

    Salona doğru yürümeye başladım. Bir yandan etrafı da inceliyordum. Sonunda salona gelebilmiştim.

    Bingo! Salon bomboştu... Yine Batı'nın aptalca oyunlarından biriydi işte. Ama o kızda da pek insanları kandıracak bir tip yoktu.
    Tam salondan çıkıyordum ki, arkamdan bir kapı açılma sesi ve fincan tıkırtıları geldi.

    "Ah, demek işin bitti."
    ···
    1. 1.
      0
      Kardeş şu hikayeyi düzgün yazar mısın amk
      ···
    2. 2.
      0
      Senin yazacağın partlara sokayım amk sanki reytinge oynuyor pekekent
      ···
  17. 17.
    +5
    "Çöp mü?" dedim alaycı bir ses tonuyla. benimle dalga geçiyor olmalıydılar. yada "olmalıydılar" falan boşver, direk dalga geçiyorlardı. "Benimle kafa mı biliyorsun sen? Ne haltlar döndüğünü söyle!"

    "Lütfen terbiye... " dedi Batı sinir bozucu bir şekilde. Sonra derin bir nefes alıp bıraktı.

    "Şey, anlatmak yerine neden sana göstermiyoruz? Sen ne dersin ,Zambak? Ona neden fazla merak etmemelisin dediğimizi gösterelim mi?"

    "Şey... patron sensin." dedi Zambak yavaştan Batı'nın yanına sokulurken. göğüslerini Batı'nın sırtına dayamıştı. Batı'nın yine onu başından kovmasını bekledim. Ama bu kez batı onu terslemedi.

    Nedense sonra bir şey daha farkettim; Zambak'ın sütyen giymediğini... Bu eve abdestli giren kesinlikle cenabet çıkardı.
    Silkindim, bana neydi ki bundan dıbına koyayım?
    "Eee, kabul ediyor musun?" dedi Batı sakince "flash belleği hazırla, bizde sana nasıl bir iş yaptığımızı gösterelim. Ve unutma dosyayı şimdi o açamazsın! sakın onu kopyalamaya veya açmaya kalkma. gecenin sonunda herşeyi detaylıca anlatacağım zaten."
    Tedirgin olmuştum ama zaten bir taka bulaşmıştım ve kurtulmak için bunu yapmaktan başka şansım yoktu."Peki, kabul ediyorum."

    "Güzel... " dedi Batı "Hazır olduğunda şuradaki tuşa basıp beni çağırırsın." dedi duvardaki kırmızı ışıklandırılmış butonu göstererek. Zambaktan uzaklaşıp odadan dışarı çıkıyordu ki durdu. Bir an beni tembih etmek için durdu sandım. ama yanıldığımı
    anlamam çok sürmedi:

    "Zambak?"
    Zambak şaşırarak Batı'ya baktı. Batı devam etti:

    "Neden boş boş bakıyorsun? Senin de benimle gelmen gerekiyor"

    Zambak hızlı adımlarla Batı'nın yanına gitti .

    iksi odadan çıkarken duyduğum son diyalog şuydu:

    "Ne oldu, Batı?"

    Batı gülüyordu " Kahveme afrodizyak atan çatlağa, afrodizyak olmadan bir cevap vereyim dedim."

    iç geçirdim: Lan yine mi?

    Sadece taka batmamıştım, bayağı bir cenabet duruma bulaşmıştım anlaşılan...
    ···
    1. 1.
      0
      küfretmeden yazayım bir saat içinde bir part daha eklenecek
      ···
    2. 2.
      0
      Hadi kaldı 25 dk
      ···
  18. 18.
    +5
    oda aşırı karanlıktı. Eğer odada masada duran üç açık monitör de olmasaydı muhtemelen hiçbir şeyi görmezdim.

    "Ee, sizi buraya getiren nedir?" dedi Zambak. bit yandan da Batı'ya sırnaşmaya çalışıyordu. Batı ona döndü ve " Şimdi sırası değil, Zambak." dedi.

    "Hmm... Bundan bir mânâ çıkarmalı mıyım?" dedi Zambak şehvet dolu bir sesle.

    Batı iç çekerek"Hayır desem, bir şey farkedecek mi ki?" dedi.

    Yine mi diye içimden söylendim. Batı bunu hissetmişcesine konuyu değiştirdi "Zambak, sana verdiğim iş ne alemde?"

    Zambak sırnaşmayı kesti ve monitörlerden sağda olanına doğru yürüdü. sandalyeye oturdu ve hızlı bir şekilde klavyedeki tuşlara basmaya başladı.

    bip... bip... bip!

    sesin geldiği yere baktım. yazıcı çalışmaya başlamıştı. batı yazıcının yanına gitti ve çıkan kağıtları aldı. bu arada Zambak da oturduğu sandalyeden kalkmıştı.

    "Al bakalım, işte burada!" diyerek ufak küçük bir cismi havaya fırlattı. Batı kendine atılan cismi yakaladı ve cebine attı

    "Tahmin ettiğimden hızlıydı" dedi . Kağıtları incelerken durdu bir tanesini eline aldı ve geri kalanı Zambak'a uzattı "bunlar arşive gidecek. Gerisi bende... " sonra bana döndü
    "Bilgisayara bulaştı mı otomatik olarak bilgisayardaki dosyaları kopyalayıp internete yükleyen bir program yapabilme ihtimalin nedir?"

    bu soru karşısında afallamıştım. amacı neydi?

    "Kendi evimdeki bilgisayarda tam da böyle bir program vardı. arkadaşlarıma şaka yapmak için yapmıştım zamanında." dedim.

    Bu sırada Zambak masanın altından bir çanta çıkardı. çanta bana çok tanıdık geliyordu.
    Bir saniye lan, bu benim bilgisayar çantamdı!
    Pekala, anlaşılan işler iyice tuhaflaşacaktı.
    ···
    1. 1.
      0
      Devam etsene len mq
      ···
    2. 2.
      0
      Devammmm
      ···
  19. 19.
    +4
    ne yapacağımı bilmediğim bir hâlde oturuyordum.
    Bu eleman iyi biri miydi kötü biri miydi bir tak anlamamıştım.
    Daha çok merak ettiğim sorular da vardı; mesela benden ne istediği gibi...
    Onunla bir alıp veremediğim yoktu. Aslında kimse ile alıp veremediğim bir şey yoktu.
    Düşünmem gereken diğer bir şey ise dedemlerdi.
    dedemlerle yaşadığımı bilmesi beni rahatsız ediyordu.
    Şimdi siz neden telefon falan açmıyordunndiye soracak olursanız, telefonum alınmıştı. aynı zamanda içimden bir ses ruhsuzu, yani Batı'yı dinlemem gerektiğini söylüyordu.
    Tam bu sırada kapı açıldı ve içeri en az Batı'nın yanındaki o sarışın kız kadar güzel bir başka kız girdi. Kumraldı ve yeşil gözlüydü. Benden belki biraz kısaydı ama ayağındaki ayakkabılar sağolsun benden uzun gözüküyordu.
    "Rahatsız etmiyorum, değil mi?" dedi. Şaşkınlık içerisinde olduğumdan yanıt vermedim. hayır manasında başımı salladım. içeri girdi. elinde bir tepsi, tepside ise dumanı tüten bir çay fincanı vardı. çayı odadaki masanın üzerine koydu.

    "Herhangi bir ağrınız var mı?" diye sordu
    o zamana kadar aklıma gelmemişti, göğüs kısmımdaki acı artık yoktu. belki üç saat kadardır farkında bile değildim.
    "ilaçları bir yana bırakırsak, gayet hızlı iyileşmiş gibi görünüyorsunuz." dedi güleç bir yüzle. " bu arada, dedeniz az önce buradaydı. Batı onunla bir şeyler konuşuyordu. Burada misafir olacağınızdan haberi var kısacası."

    Dedem buraya mı gelmişti? Öfkeyle kıza "Neden bana kimse bir şey demedi?" dedim.
    Cevap gayet basitti: ", Batı'nın kesin emriydi, sana haber verilmeyecek-"

    "Allah'tan söylemeyin demişim ha... "
    ikimiz de kapıya doğru döndük ve karşımızda bizim konuşmamızı dinleyen Batı'yı gördük.
    ···
  20. 20.
    +4
    Arkamı döndüğümde kumral kızın elinde fincanlarla mutfaktan çıktığını gördüm.

    "Zamanlaman harika! Çay da yeni hazır olmuştu." dedi fincanları koyarak.
    bir süre sessizlik oldu. Sonunda kız sessizliği bozdu "Hadi, otursana!"

    Tekii koltuklardan birine oturdum. Kız bana bir fincan uzattı. Gelen koku harikaydı.
    "Bu benim özel karışımım. Normalde herkese hazırlamam, ama bayağı karışık bir gün yaşadığın için sana iyi gelecektir."

    Çaydan bir yudum aldım. Tadı dediği gibi harikaydı. Sonunda biraz rahatlayabilmiştim.

    "Teşekkür ederim... Şey... Kusura bakmayın, ama adınız neydi?" dedim kıza.

    Tebessüm etti " Ah, doğru... Adımdan size bahsetmedim. Ben ,Sevgi."

    "Memnun oldum" dedim kıza "Ben de bilmeyenadam (adımı yazar mıyım binler?). Bu arada ismin güzelmiş."

    Kızardı " Ah, teşekür ederim." durdu. "Tuhaf... "

    "Ha?" dedim şaşkınlıkla "Tuhaf mı ?"

    "Evet. Yani, Batı'nın buraya başka bir kişiyi getirmesi. Hele, bu kişi bizim gibi "farklılar" hakkında hiçbir şey bilmeyen biriyken... "

    Ne demeye çalışıyordu? Anlamıyordum. Alnımda biriken terleri sildim. Hava birden sıcak mı olmuştu ne ? Belki de sıcak çaydan kaynaklıydı?

    "Neden böyle bir şey dedin ki?" dedim gülerek " farklı bir yanın varsa, o da güzelliğin." dedim.

    Sessizlik oldu. Uzun bir sessizlik...

    Neler oluyordu? Dürtülerimle mi hareket ediyordum? Sıcaklık hissi de giderek artıyordu. Abaza değildim lan ben! bu hareketler benlik değildi. Sanırım kötü bir şeyler olmadan kalkmalıydım.

    "Şey, sanırım ben odama gitsem iyi olur" dedim "Çay için teşek-"

    Tam kalkarken, bir şey bana engel olmuştu. Neler olduğunu anlamak için arkama baktım. Sevgi kolumdan tutmuştu. Suratı kıpkırmızıydı.

    "Biraz daha... Oturabilir misin?"
    ···