/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 583.
    0
    Rez alalım
    ···
  2. 582.
    0
    ne güzel hikaye okuyodum yarım bıraktı oc
    edit : hala bekliyorum orozbo evladını
    ···
  3. 581.
    0
    hadi kaç gün oldu yaz be dayı
    ···
    1. 1.
      0
      La bu huur çocuğunu boşa bekleme gelmez daha bacısını gibtiğim
      ···
    2. 2.
      0
      gelirse bakarızda gelceği yok gibi
      ···
    3. 3.
      0
      Geleceği yok onun gelse şimdiye bitirirdi
      ···
    4. diğerleri 1
  4. 580.
    -1
    okuyoruz aga devam .
    bu arada kadınları çözebilen erkek" bintir"
    bu adamlar kadınlara istediğini vermeyen onları
    köle konumuna bile getirecek yetenekte eli öpülesi adamlardır
    ···
  5. 579.
    0
    Okuyoz panpa yaz burdayız
    ···
  6. 578.
    0
    seri yaz seri
    ···
  7. 577.
    +6 -1
    Müziğini dinlerken gözü kaymıştır lan, hemen bir anlam çıkarmaya gerek yok dimi beyler. Ya da baktığımı hissedip “Neden bakıyo bu dıbına kodumun çocuğu bana diyodur, rahatsız olmuştur falan. Gözlerimi kaçırıp etrafa bakındıktan sonra telefonumla uğraşmaya devam ettim. Ama aklımın bir köşesi hala neden bu kadar üzgün olduğundaydı. Doğrudan soramazdım, ne haddime amk. Ama anlamlandırmaya çalışabilirdim. Kişiliğini, hobilerini birazcık daha anlayabilmek için masasına bakmak fena fikir sayılmazdı. Notlarını tam tuttuğu belliydi, kalemi silgisi fosforlu kalemleri falan yerli yerindeydi. Gerçi ben bunu neden garipsiyorum ki amk, öğrenci dediğinin böyle olması gerekmez mi zaten ? Defter kitap getirmeyip kalem taşımayan andaval benim, herkes normal olanı yapıyor. Garipsenen ben olmalıyım esasında. Bunların yanı sıra okumak için sıraladığı kitapları vardı. Zaten daha önceden de kitapları dikkatimi çekmişti. Bol bol kitap okuyordu bu kız, tam da istediğim gibi. Çünkü şu sıralar okuyamıyor olsam da ben de zamanında çok fazla kitap okumuştum. Kişisel gelişimler, romanlar, hikayeler, şiirler… Hepsi en az bir kez elimden geçmişti benimde. Ama öyle Alacakaranlık’mış Kötü Çocuk’muş gibi müsveddeler değil elbette. Gerçi Alacakaranlık serisi Best Seller’dan düşmemişti uzuun uzun zamanlar, şu anda bunu söylediğim için linç edilebilirim ama olsun. Sevmemiştim beyler ben o seriyi kusuruma bakmasın okuyup sevenide varsa.

    Hoca geldi, ders işlendi, notlar alındı, konular anlatıldı derken bugünün dersi de sona ermiş oldu sonunda. Haftasonu yaklaşıyor, araya koskoca 2 gün girmeden bir şekilde konuşmaya başlasam fena da olmayacak aslında. Bir fırsat kolluyorum. O sırada sırasını toplayıp ayağa kalkarken bana bakarak başını sallayıp “Merhaba” dercesine bir selam vermişti. Aynı şekilde ben de karşılık verdim tabii, ama o kadar işte ötesi yok. Ötesi neden olsun ya da nasıl olsun ki şu anda. Ulan yoksa o izmirli kimliğimi kaybetmeye mi başlamıştım ben. Hani Spider-Man 2 filminde Peter Parker örümcek güçlerini kaybedip eski hayatına dönmeye karar vermişti örümcek kostümünü bırakıp. Ben de yavşaklık kostümümü bir kenara bırakıp adama mı dönüşüyordum ulan acaba ? Yok yok, olamaz bu, şu anda olmamalı. Bu huyuma ihtiyacım var. Şimdi bunu dediğim için “Yavşaklığı marifet olarak mı görüyosun lan sen huur çocuğu” diyenleriniz olabilir. Zaten hikayeyi geç yazdığım gerekçesiyle bana birikmiş olan siz hakkınız olarak anama bacıma küfür bile etmekten geri kalmayabilirsiniz. Ama doğru değil aslında; hem yavşaklık hem de düşünceleriniz. Bu da kamu spotu gibi oldu hikaye arasında vay amk .D Ama merak etmeyin, dediğiniz gibi uzun uzun partlar yazıp toplu bir şekilde yatıyorum artık. Yani sinirleneceğiniz ya da kızacağını bir durum söz konusu değil merak etmeyin.

    Bu akşam hallolacaktı bu iş, bir şekilde konuya girişmem gerekliydi. Öyle de olacaktı. Ama aynı zamanda oda halkından da bir akıl almam fena olmazdı.

    Konuşulacak çok şey var beyler, karar vermek lazım…
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +3
      birader hikayeden soğuttun be ben stajyer avukatım bu kadar çalışmıyorum amk ne iş yapıyorsun sen ?
      ···
    2. 2.
      0
      yazmayacak mısın artık birader
      ···
    3. 3.
      0
      Yazsana aq 19 gün olmuş
      ···
    4. 4.
      0
      21.gün ve hala bekliyorum
      ···
    5. 5.
      0
      29 gün oldu yaz artık
      ···
    6. diğerleri 3
  8. 576.
    +2
    Keşif derken çok büyük şeyler olacağı da beklenmesin tabii ki. Yine en arka sırama kurulup uzuun uzun olup biteni seyretmek gibi planlarım var. Neye güler, neyi sever, telefonu eline ne sıklıkla alır, neler dikkatini çeker gibi. Çünkü kızın başı bağlıdır belkide dıbına koyim ne belli. Neden atmaca gibi atılalım kızın üzerine, belki de sevgilisi falan vardır yani. Zaten Gamze olayından sonra parmaklara bakmak önceliğim oldu, yüzük varsa uza babacım uza ondan yar olmaz. Bu sınıfta da birkaç arkadaş edinmeye başlamıştım aslında. ilk başta Cengiz çok yardımsever davranmıştı bana ders konusunda, hala da öyle. Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş, ama esasında istanbul’da yaşayan birisi. Emrah var, Emrah abi diyoruz aslında. Daha öncesinde bir üniversiteyi ailevi sıkıntılardan dolayı bitiremeden bırakmış. Sonrasında tekrar başlamış buraya. Bizden birkaç yaş büyük yani. Şairane bir kişiliğe sahip. Kendi kendine yazdığı şiirleri, yazıları, denemeleri var. Sevecek fakat fazla duygusal birisi. Hani şiirlere yansıtması iyi bu durumu. Ama normal diyaloglarda da şiirlerden ve söylemlerden alıntılar yaparak devam etmeye çalışınca sıkıcı olabiliyor bazen konuşması. Diğerleriyle daha uzun uzadıya yazacak kadar samimi değiliz, ama zamanla yazılır elbette buraya.

    Sınıfa gelip en arkadan yerimi kapmışken tanıdığım simalarla selamlaşıp konuşmak beni mutlu etti. Çünkü dediğim gibi ,sınıfta öyle bir kopukluk söz konusu ki gerginlik kaplıyor beni. Kimse birbiriyle konuşmuyor ya da sohbet etmiyor. Sürekli bir ayrışma, sürekli bir gruplaşma durumu söz konusu. irem’i stalk’larken baktığımdaysa geçen sene gördüklerim çok güzel görüntülerdi. Birlikte gezip tozmalar, kafelere gitmeler, sosyal sorumluluk projeleri düzenlemeler, dikkat çeken işler yapıp üniversite geneline yayılmalar derken herkes birlik ve konuşma içersindeymiş. Ama neler yaşandıysa bunların ardından sanki geçen sene bunları yapanlar onlar değillermiş gibi gördüklerinde başlarını çevirecek kıvama gelmişler. Ve bu yaşanmışlıklar olduğu için her ne kadar zıpırlık yapıp uğraşsam da bunu benim de düzeltebilme şansım ne yazık ki pek yok. Olsun, yama yapar gibi parça parça kişilerle tanışıp sınıftaki dostluğumu ilerleticem artık.

    Telefonla oyalanırken irem ve tayfası da sınıfa girip yerlerini almışlardı. Yine çok şık bir şekilde giyinmiş takısıyla tokasıyla ahenk içine girmiş gibiydi. Artık daha dikkatli, daha inceler gözlerle bakıyordum ona. Gözlerine daha iyi bakabilme fırsatımda olmuştu pek çok kez. Yeşillerdi, güzellerdi de. Ama ona belli etmemem de lazımdı bu ilgi alakayı. Bugün geldiğinde canının biraz daha sıkkın olduğunu farkettim. Bir durgun, bir suskundu. Yanındakiler de onu avutur gibi konuşuyorlardı. Ama daha fazla hayvanlık edip olanı biteni dinlemedim elbette. Birkaç kez dışarı çıkıp telefonla konuşup konuşup geliyordu. Ulan birisi vardı hayatında da onunla ayrılık olayları mı yaşanmıştı acaba ? Ya da kavga, tartışma falan ??? Kafamda deli sorular.

    En son konuşmasını da yapıp sınıfa geldikten sonra sırasına gelip kulaklıklarını taktıktan sonra başını yaslayıp müzik dinlemeye başladı. Ben ise uzaktan onu seyretmeye devam ediyordum. Ama bu kez yakalanmıştım, bir anlığına göz göze gelmiştik ve o da bana bakıyordu…
    Tümünü Göster
    ···
  9. 575.
    +4
    Dediğim gibi bu kadar ilgi ve alakanın üzerine birden boşluğa düşünce bunun yasını tutmak yerine acımı hafifletmek adına saçma sapan arayışlara girdim. Yerini doldurmak için onlarca kişiyi denedim, ama olmadı. Yazık olan hem konuştuğum kızlara hem de benim zamanıma oldu. Acaba şimdi de öyle miydi ? Sırf gidenlerin yeri dolsun diye hiç beklemeksizin birilerini mi alıyordum hayatıma ? Büşra, o çıkar çıkmaz yerine sokmaya çalıştığım irem. O gittikten sonra arayış içersine gireceğim bir başkası ve ardı kesilmeyecek şekilde devam edecek olan bir süreç. Yazık beyler, bana da kadınlara da çok yazık.

    Bir yandan okul bir yandan spor derken hayatıma düzen gelmeye başlamıştı. Dersleri sallamak yerine tamı tdıbına takip ederek dikkatini çekmiş olduğum hoca/hocaların gözdesi olmaya çalışıyor notları arşa çıkarmayı planlıyordum. Ama inekleşmeye de lüzum yok bu durumda. Çünkü zaten göze batan bir öğrenciyim sınıf tarafından. Hocalara da bu şekilde yaklaştıkça iyice züt yalayıcı birisi olarak atfedilmiş olurum. Bunun olmasını da ben istemem zaten, adım yeterince çıktı sınıfta. Birinci sınıflarla derse girdiğim zamanlarda kapıdan ilk geçtiğim anda bir soğukluk, gerginlik hissediyor olsam da birileriyle sohbete başladığım anda düzeliyor bu durum. Ama Büşra’nın bakışları hep üzerimde, hissedebiliyorum. Bu sınıfta da ilginç şeyler oluyor aslında, kısaca anlatayım olaylar büyük;

    Önceden de bahsetmiştim, yeni yeni oluşan bir grup vardı sınıfta. Böyle sempatik tiplerin olduğu, yavşak Yasin’in de aralarına girmeye çalıştığı kişiler var. Feyza bunların hanım ablaları, göz bebekleri olur. Saf, canayakın bir kızdır da yalan yok. Her seferinde benide çağırır yanlarına “Yaa (izmirli) bu seferde ektin bizi gelmedin, alınmaya başlıyorum ama artık” gibi sitemlerini çok duymuşumdur. Düzenli giden bir ilişkisi de var hali hazırda. Ama şu sıralar çocukla araları limoni. Bunlar evde kalıyorlar 2 arkadaş, Kübra ve Feyza. Bu Auracı diye bahsettiğim kız, Zeynep’te bu tayfaya katıldı fena değiller. Zeynep’in sevgilisi istanbul’dan bunu ziyarete gelince Zeynep tanıştırmak için bu tayfayla buluşturuyor. Güzel geçen bir görüşmenin ardından herkes evlere dağılırken Zeynep’ler kalacak yer ayarlayamadıklarından ortada kalıyorlar. Bizim iyi niyetli peri kızı Feyza bunları evlerindeki odalardan birine davet ediyor gelin burada kalın diye. Eee kız halleriyle n’olur n’olmaz diye de tee ilkokuldan beri tanıştığı Burak’ı da çağırıyor eve. Evde herkes uyku halinde, Zeynep sigara içmeye balkona çıkmışken bunun sevgilisi yavaş yavaş Feyza’ya yanaşıyor “Sen de boş değilsin, geceden beri gözün üzerimde farkındayım” dercesine. Feyza’da tabii sinir krizleri, ağlamalar, bağrışmalar olurken Burak devreye girip indiriyor çocuğu. Tabii Zeynep balkonda durumdan habersiz gelince farkediyor olanları. Evden kovmalar, tartışmalar ohooo işler iş yani. Bu sebeple Zeynep çocuktan ayrılıp üzerine bir de dışlanan taraf oluyor. O kısmın detayıda varmış, orası tartışılır emin değilim. Ama olayın temeli bu şekilde. Nasıl, brezilya dizisi gibi dimi.

    işte bu olaylar sınıfta küçük bir esintiye sebep olurken ben yine şebekliklerle olanları az da olsa yumuşatmaya çalışıyordum. Ama nafile tabii ki, olanlar belli arkadaşlar savunulacak bir tarafı yok. Burada kendimi deşarj ederken asıl enerjimi ikinci sınıflara saklıyordum. Ama sohbet muhabbet için sanmayın sakın, irem’i keşfetmek için tabii ki…
    Tümünü Göster
    ···
  10. 574.
    +2 -3
    Yataklara gömülüp telefonlarla uğraşmaya başlamışken beni gruplarına alıp ödev yapmaya davet eden kızların profillerini gezmeye başladım bu hanımefendiye denk gelirim diye. Ne de olsa aynı sınıftalar değil mi, elbette birinci sınıftan toplu bir fotoğrafları falan vardır. En olmadı birlikte çekildikleri fotoğraflar falan vardır. Çünkü Rümeysa falan samimilerdi o grupla. Denemekte fayda, kaybedecek neyim var ulan sanki. Arşatırmaya, hatta güncel deyimle “stalk”lamaya başladım. Uğraştırdı biraz, ama sonunda buldum. Bir sınıf fotoğrafı, ve bu dörtlünün yeni yeni tanışmaya başladığı zamanlar olmalı. Benim hanımefendinin adı irem’miş. irem, hoşta bir isim be. Çok samimi olduğu, sürekli yanında durduğu kızın adı Aylin, onun yanında duranın Neşe ve diğerinin de Büşra. Büşra, isminden bile kaçış yok be güzelim. Ama siz bir değilsiniz, o yüzden kafaya takmama ya da triplenmeme gerek yok. Ne tribi aq, düz devam işte ya. irem hakkında bilgi edinmek istedim biraz daha bakınarak. Ama Facebook profili kapalı tabii. Dedim ulan ilk günden eklesem ayıp mı olur, acaba abaza gibi mi gözükürüm ? Hani iki selam verdik bak hemen ekledi demek gibi. işte o yüzden ekleme işini birkaç gün ertelemeye karar verdim. O zamana kadar da gerek eşten dosttan gerekse kendi gözlemlerimden birkaç bilgiye sahip olurdum. Fena da olmazdı yani, birinci dereceden görüş işte.

    Aslında bu yaptıklarımı kendimde beğenmiyordum beyler. Böyle bir adam değildim ben. Böyle daldan dala konan, birisi bitince bir diğerinin arayışına giren, sürekli bir ilgi isteği bulunan birisi değildim normalde. Megaloman derler ya hani sürekli ilgi ihtiyacı duyan kişilere, işte kendimi birden bire böyle birisi oluvermiş halde bulmuştum. Peki kimdi ya da neydi bunun sorumlusu ? Biraz bakacak olursak tahmin etmesi çokta zor değil. Geçmişte yemiş olduğum koca bir kazık var, sizlerde biliyorsunuz artık bunu tekrar tekrar bahsederek sizleride boğmanın lüzumu yok. Ama yıllarca böyle bir sevgi, böyle bir ilgi, böylesine bir aşk hikayesinin içersindeyken, böylesine sevilip yüceltilmişken birden bire geri çekilince kötü oldu benim içinde. Üstelik bu durum aldatılmayla birlikte gelince daha da ağır olmuştu elbette benim için. Hani bir şeyi zaman içersinde ne kadar yükseğe kaldırırsan bıraktığında da düşüşü o kadar sert ve acılı olur ya; işte o hesap bizimkide. Yıllarca tapar gibi sevdi idil beni, gözü gibi baktı, ailesinin yerine koydu. Keza sevilmişti de benim tarafımdan aynı şekilde. Ama iki dolduruş, iki boşluk bi de kafa karışıklığı yaratan huur bir arkadaş eklenince işin içine bunca yıllık sevgisi yerine başka seçeneklere hatalı da olsa yönelmiş oldu. Peki ben onu bu hatalı yolundan döndürmeye uğraşmamış mıydım hiç ? Biliyorsunuz, defalarca kez hem de. Ama olmadı, pişman da olsa dönmedi yolundan. inat uğruna da başlamış olsa devam etti üzüle üzüle. Evet, belki sonrasında “Aslında doğru olan budur ya” dedi kendi kendine ve mutlu oldu, o kısmı bilemiyorum pek. Ama harcanan ben olmuştum bu zaman diliminde. Eee aileleri eklemekte cabası elbette.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 573.
    +2
    “Sevgi buraya gelmeden önce uzun yıllar süren bir ilişkisi varmış istanbul’da. Daha sonra kavgalı gürültülü ayrılmışlar, Sevgi’nin de ailesinin de isteyebileceği bir tip değilmiş. Hani çocukta ottur maddedir falan her tak varmış. Sevgi de ablasıda istememiş bir süre sonra. Çocuk Ege’yi kazanıp oraya gitmiş okumaya. Sevgi unutmuş çocuğu, adını andığı da aklına getirdiği de yok. Ama bu huur çocuğu hala arayıp mesaj atmaya devam ediyomuş kafayı çekip çekip. Ee kız da ben de rahatsız oluyoruz tabii bundan. Sevgi açmazsa Şule’yi arayıp ulaşmaya çalışıyomuş. Çocuk bela yani. En kötü kısmıda ne biliyor musun ? huur çocuğunun adı da Furkan”

    Hasgibtiir, olaya gel. Çocuğunda adı Furkan demek ki. Biz de Sevgi’nin WhatsApp durumunda yazan “F” harfini herhalde bizim Furkan’a ithaf ederek yazdı diyoduk. Meğerse eski Furkan’a yazmış. Belkide öyle değildir tabii buna erkenden yorum yapmak yersiz. Ama ortada mutlak bir Furkan krizi var. Üstelik şu anda bizim Furkan’dan da haberi yok elemanın. Belkide takıntı haline getirip gelicek Sakarya’ya. Evine, istanbul’a uğradığı bir ara buraya da geçmesi çok zor değil, neden olmasın.

    inanın beyler teselli verilebilecek bir durum değildi bu. Hani bir şeyler söyleyeyim, kafasını dağıtayım, keyfini yerine getireyim desem de neresinden tutsam elimde kalacak bir durumdu. Bunu ancak yüz yüze oturup konuşarak çözebilirlerdi, o da bu tripli haller geçtikten sonra ne zaman olabilirdi kim bilir. Ben hazırlık zamanı pek yanında olamazdım, malum fakülteler çok uzak olmasa da bir mesafe söz konusu. Ama kafasını o esnada dağıtabilecek kişi Burak olabilirdi. Konuşur tembih ederdim. Sahi Burak ne yapmıştı lan, görüşemiyoduk ne zamandır o tırtılla da. Yine birikmiş konular, bir araya gelip tartışmak lazım bunları. Ayarlanır elbet. Furkan böyle kafası dolu haldeyken ben olup biteni ballandıra ballandıra anlatamazdım, istemedim de zaten. Daha sonra da konuşabilirdik. Ama bu hanımefendiyi aramaya devam edeceğim gerçeğini tabii ki değiştirmiyor. Sporu bitirip yurda doğru koyulurken bir başka ritüelimizi gerçekleştirmeye koyulduk; spor çıkışı Probis yemek. Sporla uğraşan arkadaşlarım bilirler, Probis’te bitkisel protein bulunduğu için pekte bi gibe yaramaz spor çıkışı tüketilerek. Ama her spora başlayan da kendisini bunlarla avutur gerekli supplamentleri alana kadar. Biz de böyle yapıyorduk. Hoş, biz gerekli olan takviyeleri aldıktan sonra da bunu yapmaya devam ettik ama olsun. Zararı olmayacak şekilde, takunu çıkarmadan ağız tatlandırmak için tüketiyorduk işte.

    Yurda geldik, yemekleri yedikten sonra yorgun argın bir şekilde yataklara yığıldık. Peki bilin bakalım bu esnada Kadir neredeydi ? Evet, doğru tahmin. Yine yatağının dibine gömülecek şekilde uzanmış telefonuyla uğraşıyordu. Ulan çok merak ediyorum ben bu çocuğun telefon içeriğini. Sanal ciks mi yapıyor gece gündüz, nude alıp nude mu yolluyor, ferre mu arşivliyor yoksa bulduğu karıya kıza mı yanlayıp duruyor bilmiyorduk. Sorduğumuzda da gülüp “Köyden arkadaşlarla laflıyoruz kanka ya bişey yaptığım yok” diye geçiştiriyordu her seferinde. Ama şüphelenmemek elde değil. Hele ki geçenlerde duyduğumuz bir telefon konuşması var ki aman aman düşman zütüne;

    Gece geç saat oldu, biz yine menüyü Snapchat’i falan yorumlayıp yattık. Furkan müzik dinleyerek dalar uykuya, ben deseniz bayılır gibi gidiyorum direk. Bunu bilen Kadir de bizden sonra işe koyulmuş telefon görüşmesine başlamıştı. Köyden bir kızla görüşüyor belli, “Bizim evin orada görmüştüm seni, damdan balya indiriyordunuz” falan gibi konuşmalar oluyor duyuyoruz. Ulan daha sonra konu ne ara oraya geldiyse Kadir marifetlerini döktürmeye başladı. Yok sana bir sokarım çığlık çığlığa kalırsın, benimki biraz zorludur bağırsağına kadar ulaşmasa bari, ay canım seni çok istedi keşke köye gelip seni bi gibsem falan filan ohooo bizim şampiyona bak sen. Bunları dinledikten sonra telefonu kapatmasını bekleyip zıpladım yataktan “Neyi sokuyosun ulan sen milletin karısına kızına ahahahaha” diye. Aklı çıktı lavuğun beklemediği anda böyle bir şey olunca. Fazlasıyla da utandı. Ama az bile puşta, laflara bak itfaiye hortumu sanki muallakdeki
    Tümünü Göster
    ···
  12. 572.
    +4 -2
    https://www.youtube.com/watch?v=dMt1s9aVwkM

    Sunum fazlasıyla güzel geçmiş, hem sınıfın hem de hocanın dikkatini çekmişken kendime olan özgüvenim daha da yerine gelmeye başlamıştı. Tüm bunların yanı sıra dikkatimi çeken fakat bir türlü tanıma ya da tanışma fırsatı bulamadığım hanımefendinin de dikkatini dolaylı yolla da olsa çekmeyi başarabilmiştim. Bu kızın buralardan, en azından Sakarya’dan olmadığı belliydi. Keza yanındaki kız tayfasınında kendinden arta kalır yanı yoktu. Samimi, candan, konuşkan kişilerdi gördüğüm kadarıyla. Ama bu kızda durum daha farklıydı. Sanki sınıfın WonderGirl’i buymuşçasına gelenin geçenin selam verdiği, değer verdiği, yeri gelip kolladığı bir kızdı bu. Hani şimdi “Birinci sınıfta gibişmediği kalmamıştır belki, ondan herkes böyle davranıyodur ona çok yanaşma ehe ehe ehe” diyenleriniz olabilir. Ben olsam ben de böyle düşünürdüm başta. Ama hiç öyle birisi değildi beyler görünüşte.

    Sunum bittikten sonra yurda geçip hem üzerimden şu rehaveti atmak hem de bizimkilerle vakit geçirmek istedim. Büyük bir yüktü, kurtuldum. Şimdi kafa dağıtma zamanıydı. Çıkıp gezilirdi, Çark’a gidilirdi ya da en kötüsü (ya da en iyisi) LoL oynanabilirdi Furkan’la. Fakat onunda zütü son zamanlarda Sevgi’yle konuşmaktan tutuşmuş, öte yandan hazırlık sınavları yaklaşmış derslere boğulmuştu. Spora birlikte gitme durumumuz vardı elbet, ama bu haftasonu gidip birkaç takviye alacaktık kendimize. Eee spora başlıyoruz bari tam başlayalım di mi. Yurda geldikten sonra Berkay’ın tavırlı halleriyle karşılaşmaya devam ediyordum. Umrumda olmazdı aslında, ama daha önümüzde koca 1 dönem daha vardı ve bu böyle sürmemeliydi. Hepsinden öte tavırlı olmasına rağmen hala köpek gibi internetimizi kullanıyodu lan canlı yayınlarla. Bir süre daha böyle devam ederse eğer Azerilerin yanı sıra bizden de bir tepki alacaktı. Ama dur bakalım, şimdilik etliye sütlüye pek dokunmuyoruz. Furkan’da geldikten sonra hazırlandık toparlandık falan gittik salona. Canı sıkkın bir adet Furkan’la ne kadar keyifli geçebilirdi acaba spor. Bunun denemesini yapacaktık, aynı zamanda ne olup bittiğini de tartışacaktık koşu bandı ve diğer makinelerde. Benim de anlatacak çok şeyim vardı tabii ki. Büşra’dan bahsedilecekti, sunumdan konuşulacaktı, sınıfın yapısından, hocadan; en önemlisi de dikkatimi çeken hanımefendiden. Ulan böyle yazmakta çok uzun sürüyor, ismini öğrendiğim kısma bir geçiş yapsakta şu sıfatı yazmakla uğraşmasam.

    “Anlat bakalım Furkan efendi, nedir canını sıkan durum. Yine gitti başka çocuklardan ateş istedi diye mi girdin triplere nedir can sıkıntın ?”

    “Yok be kanka, bu sefer durum biraz daha karışık. Yani nasıl anlatılır bilemiyorum da canım çok sıkkın işte.”

    “Anlat gelsin…”
    Tümünü Göster
    ···
  13. 571.
    0
    Restorasyon
    ···
  14. 570.
    0
    Reserved
    ···
  15. 569.
    0
    okuyoruz izmirli devam.ara ara yaz buraya .kendini sıkmadan rahatça yaz.
    ···
    1. 1.
      0
      Niye amk işimiz gücümüz yok bunumu bekliyecez yaz kardaşım hızlı hızlı yaz
      ···
    2. 2.
      0
      Birader mesaj atamıyorum sözlüğe fazla girmediğimden dolayı mesajına cevap vericem uygun zamanda pearlwolf
      ···
    3. 3.
      0
      (#203738810)
      eyw reis canın sağolsun
      ···
    4. diğerleri 1
  16. 568.
    0
    Devam bin
    ···
  17. 567.
    0
    telden girdiğim için entry giremiyordum had mk
    ···
  18. 566.
    +6 -3
    Berkay'ın bize karşı mesafeli olmasıyla birlikte kriz çözülmüşken ödevleri ve projeleri olabildiğince halletmeye çalışıyordum. Daha önceden de söylemiştim diye hatırlıyorum, sözel yanım çok kuvvetlidir benim. Bir anlatım, bir sunum, bir konuşma yapılacak olsun emin olun benden daha iyi yapanını göremezsiniz. Zaten şu hayattaki en büyük hayalim bir Tedx konuşmacısı olabilmek. Ama bunun için iyi konuşabilme ve kitlelere hitap edebilme yeteneğinin yanı sıra bir sıfata sahip olmak gerekli. Ve ne yazık ki henüz oraya çıkabilecek bir sıfata sahip değilim. Ama ilerleyen zamanlarda, neden olmasın .)

    Büşra mesajlar atmaya, sınıfta yanıma gelip konuşmaya çalışmaya devam ediyor ara ara. Demiştim ben kolay kolay vazgeçmeyeceğini. Fakat her seferinde ödevlerimi göstererek şimdi meşgul olduğumu, daha sonra konuşabileceğimizi söyleyerek atlatmaya çalışıyorum. Atlatmak, atlatmaya çalışmak. Bu söylemler acı vericiydi aslında benim için. Ben ve Büşra'yı atlatmak; daha bir kaç hafta önce aklımın ucundan geçmeyecek düşünceler şimdi dilimden dökülüyordu. Zordu, ama atlatacaktım bunlarıda. Belki de hayatıma girecek yeni birisiyle olacaktı bu, ama olacaktı bir şekilde.

    Sunum ödevini yapacağımız hoca bölümün en ağır 2 hocasından birisi. Kendisi çook yüksek yerlerde olan birisi. Aynı zamanda Galatasaray Üniversitesi'nde de ders verip yönetim kurulunda yer alıyor. Aynı zamanda bizim bölümde de yer almakta, hem de yine aynı ağırlıkla. Geçiş yaptığım zaman ikinci sınıflar bana anlattılar ki eğer bu hocanın dikkatini çekip gözüne girebilirsen hem üniversite hem de meslek hayatını rahata alıp kurtarabilirsin. Bunun için sınıftaki diğer bireylerden farklı olduğunu gösterebilmen, dikkatini çekebilmen lazımmış. Eee, ben farklı birisiydim zaten. Fazlasıyla da parlak ve dikkat çekiciydim. Derste yapacağım sunum ve konuşmalarla da bunu daha da mümkün kılabilirdim. Öyle de yapacaktım zaten. Günlerce, neredeyse 1.5 hafta boyunca en mükemmel şekilde nasıl sağlayabilirim, bu sunumu nasıl gerçekleştirebilirim diye kurgular, konuşmalar, sunumlar hazırladım. Ortaya sonunda da güzel bir şeyler çıktı gibi. O gece bir kaç ince konu ve detayıda kafama yazdıktan sonra ertesi gün gerçekleşecek olan sunumu bekler oldum sabırsızlıkla.

    Dersin işleneceği sınıfa erkenden gidip prova yaparmışcasına tahtada duracağım noktaları, sınıfla olan iletişim ve hakimiyetimi, hocayla olan kontağımı nereden ve nasıl kuracağımın küçük bir tespitini yaptıktan sonra sınıf dolmaya başladıkça gelip gidenlerle muhabbet etmeye başladım. ilk anlatan ben olacağım için en ön sıraya oturmuştum. Kolay kolay, hele ki ikinci sınıf derslerinde yapacağım bir şey değildi bu. Ama yapmıştım. Oturduğum sıra bizim ponçik dörtlü kız grubunun sırasıymış, arkama oturdular onlarda. Dikkatimi çeken hanımefendi tam da arkamda oturuyordu. Aslında konuşmak , tanışmak için bir fırsattı bu. Ama şimdi ders konusu varken buna kafa yormak istemedim. Bu arada derste önceden sunum yapmış kişilere de sorup soruşturuyorum ki neler olup bitebilir diye. işin kötü tarafı her kendine güvenen 40-50almış oturmuş yerine. Bu durum daha da korkutmaya başladı beni.

    Derken hoca asistanıyla birlikte sınıfa girdi. Stres başlasın. Konuşmalar, selamlaşmalar, sınıfın halini hatrını sormalar ve kısa bir ders anlatımından sonra hoca beni kürsüye davet etti. Hoca teknolojiyle çok ilgili birisiydi, keza ben de öyle. Verdiği tüm örnekler Apple ve türevleri örneklerden olurken benim kolumda Apple Watch, önümde Macbook, elimde iPhone varken fazlasıyla dikkatini çekiyordum zaten. Ve anlatacağım konuyu da nasıl üstleneceğimi o da merak ediyordu. Çıktım, anlatmaya başladım. Zorlamak için sorduğu soruları önceden tahmin ettiğim ve hazırlandığım gibi cevapladıkça şaşkınlıkla dinlemeye devam etti. Hem hocanın hem de sınıfın dikkatine hakimiyet sağlamışken biraz daha sakinleştikten sonra şova başlayıp dikkatimi arkamdaki sırada oturan dörtlü gruptaki tatlı hanımefediye vermiştim. Yüzünde büyük bir gülümsemeyle o kadar dikkatli o kadar tatlı bir şekilde dinliyordu ki beni sadece ona anlatıyor gibi hissediyordum kendimi. Konuşmam bitti, sunum şahane bir şeklde sona erdi. Hoca takdirlerini ve beğenilerini sunduktan sonra şu koskoca sınıfta 100 almış ve alabilecek tek kişi olduğumu söyleyerek konuyu anlatmayı devraldı. Büyük bir nefes alıp sırama geçerken arkamda oturan ve dikkatimi çeken hanımefendinin yüzüme gülümseyerek "Çok iyiydin, tebrik ederim" demesiyle mutluluğumun iki katına çıktığını farketmiştim. "Teşekkür ederim, beğenmene sevindim" diyip sırama oturdum. Hem hocanın dikktini çekmiştim hem de dikkat verdiğim hanımefendinin dikkatini. Gün güzel başlamıştı, böyle devam etse bari...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +3
      geçen sefer yazdığım şeye gayet seviyeli bir cevap vermişsin. öncelikle teşekkürler. yazmayacaksan bizi de bekletme. hikayenin başından beri bunu yapıyorsun. işim var, ölen var, hastayım falan derken 50 gün oluyor.
      ···
    2. 2.
      +1
      Tedx konuşmacısıymış hagibtir lan dalyarak, ayrıca karakteristik olarakta yavşağın tekisin birader mavişim mavişim diye geziniyorsun sonra ponçik tayfadan tatlı hanımefendiye el sallıyorsun kızında kevaşeliği var tabi de ne diyeyim ki toplum sen ve takıldığın kızlar gibileriyle dolu
      ···
  19. 565.
    +2
    Girdiler çocuğun koluna konuşa konuşa zütürmeye başladılar Serdivan'ın karanlık sokaklarına. Biz de Furkan'la peşlerinden gitmeye başladık ne olup bitecek diye. Yolda Eşqin'i çevirip yanımıza alarak "Hayırdır olm ne bu tipler, napıcaksınız çocuğa bırakın uzatmanıza gerek yok hallederiz biz kendi aramızda" desem de "Yok aga merak etme bişey olmayacak, konuşucaz sadece" diyip diğerlerinin yanına döndü. Amk tırtılına bak sen, küçücük boyuyla Sakarya Azeri Teşkilatı kurmuş kendince de mevzu çıktığı zaman onları toplayıp bişeyler halletmeye çalışır olmuş. Hemşeri hemşeriyi gurbette öpermiş derlerdi de bu kadarını da beklemezdim açıkcası.

    Gittik kuytu bir köşeye, Berkay'ı aldılar karşılarına. Uzuun uzun konuştular. Özet olarak konuştukları şu şekildeydi;

    "Bak güzel kardeşim. Sen azerileri neden dışlar gibi davranıyorsun bilmiyorum. Ama azınlık olsakta burada da sayımız belli. Hadi bizi bir kenara bırak, beni bugün görürsün yarın görmezsin bi daha da göremezsin zaten. Ama Raul'le aynı yurttasın be oğlum. Raul zavallı bir çocuk. Babasını ufak yaşta kaybetmiş, annesi zor şekilde geçinerek çocuğu bu günlere getimiş, burada güvenip samimi olduğu bir sizler varsınız. Şimdi neden arkanı dönmeye çalışıyorsun istemiyosun falan filan"

    Ulan iyi ki bir yemek yiyelim dedik hep beraber. Konular neredeen nereye geldi de bizler bu kadar gerildik böyle. Alt tarafı bir yemek ulan. Ama Berkay'da gerildi ve biliyoruz ki o da bize karşı aynı olmayacak bundan sonra. Müstehaktır belkide, bizim yapamadığımızı azeri balaları yapmış oldular. Bu kadarı fazla mıydı, evet. Ama akıllanmış oldu sonunda. işler daha ne kadar fazla gerilebilirdi ? Ya da işler daha fazla ne kadar sarpa sarabilirdi ilerleyen günlerde göreceğiz bakalım.
    ···
    1. 1.
      +2
      gibicem yazacağım partı 25 dakikada bir part yazıyorsun o da japon gibi gibi. iyi ki beğendik hikayeni. Bileydim bitmemiş hikaye okumazdım. Gün içinde zamanın varken worde yaz akşam inciye girince atarsın. Yoksa bu bir yılda bitmez. Sen içini döküyorsun ama biz de bekliyoruz amk. Gece gece tüm sülalene sövdürtme.
      ···
      1. 1.
        +1
        haklı çocuk
        ···
      2. 2.
        +1
        Aynen aga ya 2 de başladım daha 3 part okudum
        ···
    2. 2.
      -3
      Kardeşim haklısın, sövmekte de haklısın belki. Fakat yarın sabah işe gitmem gerekirken hem geri kaldığım evraklarımı tamamlamaya çalışırken öte yandan da hikayeyi sürdürmeye çalışıyorum. Kendimi çoğaltamam ki her birisini aynı anda yapabilmek için. Ya da sen birimesini bekleyip toplu şekilde okuyabilirsin ne dersin ? Ben zaten toplu yazmaya gayret gösteriyorum
      ···
      1. 1.
        0
        Kanka az hızlı olabilirsen
        ···
    3. 3.
      +1
      Bak kardeşim olay birikip birikmemesi değil. Eminim ki sen bazen fedakarlık bile yaparak yazıyorsundur hikayeyi. Olay 25 dk civarı uğraşıp bir part yazabilmen. O partın da bir gibe yaramaması. Hani uğraşıyorsan yazıyorsan bir şeye benzesin part. Normal bir hikayedeki tek part senin 2 3 partına değer. Lafım ona sözel zekanı konuşturup okuduğunu anlayabilirsen. Yoksa oturup izmirli gavat bir part yazsın diye tırnaklarımı yiyerek beklemiyorum. Sonuç olarak hikayen güzel, kendince bir anlatımın var, özenerek yazıyorsun. Sen biraz daha dikkat ederek yazarsan günlük olarak okuyanlar hikayenden tatmin de olur.
      ···
    4. diğerleri 1
  20. 564.
    +2
    Berkay'la ipler git gide geriliyor. Bağıra bağıra konuşmaları, canlı yayın açıp oyunlarımızı yavaşlatması, gayet normalmiş gibi sesini açarak ferre seyretmesi vesaire... Olmayacak şeyleri saygı duyulması gereken kalabalık bir ortamda yapması doğru karşılanacak birşey değil; üstelik defalarca kez uyarmış olmamıza rağmen. Bunların yanı sıra Monopoly oynarken tartışma çıkarması, sesini yükseltmesi bize bu odaya ters olan şeyler. Üzerine bir de bu azeri krizi cabası.

    Ertesi gün okuldan döndükten sonra bu konu konuşulup diğer odalara danışılınca laf arasında geçmiş oldu Raul meselesi. Javid sinirlendi, ama o hep sinirlenen birisiydi. Onu sakinleştirdikten sonra Eşqin'le aklı başında bir şekilde konuşmayı denerken telefon trafikleri başladı. Ulan kimleri arayıp azerice hararetli hararetli konuşmaya başladı bunlar. Anlam veremeden bizim odaya geçip Berkay'ın okuldan gelmesini beklemeye başladılar. Tabii bu olanlardan Raul'un haberi yok. Berkay geldi, selam beyler merhaba beyler falan selamlaşma faslı geçtikten sonra bizim azeri balaları Berkay'ın karşısına geçip konuşmaya başladılar

    "Berkay kardeşim, dün bir kaç şey konuşmuşsunuz yatarken. Üzücü de olsa kulağıma geldi benimde bunlar. Ben sadece seninle konuşmak, sana sormak istiyorum sakince. Biz azeriler olarak sana ne yaptıkta sen bizim olmamızı istemiyorsun ? Ya da Raul sana ne yaptıda onu dışlar gibi davranıyorsun ?"

    Eşqin ses tonunda kararlıydı. Her zaman sakin konuşan birisiydi, fakat bu sefer daha ciddi ve farklı bir ses tonuyla sesleniyordu. Yanında duran Javid sinirli bir şekilde sakallarıyla oynayıp püfleyerek sağa sola ya da bizlere bakıyordu. Telefonları çalmaya, zaman zaman titremeye devam ediyordu. Berkay kendini çeşitli cevaplarla savunmaya çalışsa da haksızdı. Haksız cevaplar vermeye de devam ediyordu. Sakinlikle süren konuşmadan sonra Eşqin ufak bir telefon görüşmesi yaptıktan sonra Berkay'a "Kardeşim peki bizimle bi dışarı kadar gelir misin, seninle baş başa konuşmak istiyorum" demeye başladı. Haydaa, ulan dışarda iki azeri öldüresiye döverlerdi bu Berkay'ı. Hatta iki olsa yine iyi, bu telefon trafiğinden sonra ikiyle kalacak gibide gözükmüyor. Berkay korkmuştu, ama kabulde etti. Tek bırakamazdık bunları, Furkan'la apar topar giyinip biz de çıktık onlarla dışarı. Biz bize konuşacağımızı düşünürken kapının önünde bizi bekleyen 2 adet izbandut bozması azeri dikilmiş duruyordu. Durumlar daha da kötüye gidecek gibiydi beyler. taku takuna döveceklerdi çocuğu. O da korkmuştu her ne kadar belli etmese de.
    Tümünü Göster
    ···