Yolda sarıla sarıla yürüyorduk. Melis'e sarıldıkça, kokusunu içime çektikçe, onu hissettikçe daha çok kinleniyordum, bulmamız lazımdı o 4 lavuğu ama nasıl. Bulunca ne yapacaktım onu bile bilmiyordum. Neyse o günde öyle geçti. Sözü vermiştik bir kere amk, kavga etmek yok dedi. gibe gibe el mahkum kabul ettik. Eve dönerken iyice yaklaştı bana, sarıldı durmadan, 5 adımda bir dönüp sarılıyor, öpüyordu. Çok başka bir şeydi, hiçbirinde de sıkılmıyordum amk. Hatta fazla adım atınca ne zaman sarılcaz diye düşünüyodum kendi kendime.

Evinin önüne geldiğimizde sarıldım, boynundan öptüm, saçları yüzüme çarparken seni çok seviyorum dedim. Hiçbir şey söylemedi, sadece sıkı sıkı sarılıyordu. Bu olanlar beni daha çok sinirlendiriyordu, sevgidiğim, aşık olduğum kıza yapılanlar, poliste göstermelik olarak 1-2 arama yapmıştı o kadar, cezayı biz kesecek, adaleti biz yerine getirecektikte bizim hakimde Melisti, serbest bıraktı muallakleri. Kimseye zarar veremez bu kız diye düşündüm. Eve çıktığında mesaj attı, ne yapacaksın dedi, taksa giderim herhalde dedim. Gitme dedi, gitmem lazım spor oluyor dedim. Spor olarak yapıyorsun yani dedi. Öyle dedim.

Canın yanmıyor mu orda dedi. Yanmıyor henüz ringe çıkmadım dedim. Neden bu kadar geç filan diye sordu, bizim hocada problem dedim. Anladım sabrını deniyor yine senin dedi. Çoktan geçtik o evreyi şimdilik hazırlanıyorum ringe dedim. Hocanı sevdim ben anlattığın kadarıyla akıllı birine benziyor ama senin canın yanarsa düşman olurum bir anda dedi. Gülücük attım eve geçtim antrenman malzemelerini alıp gittim taksa, hocam napıyoruz bugün dedim, ringe çıkacaksın dedi. Ee napıcam şimdi dedim. Kum torbasına geç, kendini yormadan seri vuruşlar yap, seri vur, güçlü vurma dedi. Yani torba pek oynamasın demişti bana.

Yarı tedirginlik ile başladım ısınmaya, antrenman sıklaşınca, başladılar dövüşe, spanik deniyordu buna ama spanikten daha çok herkes kendini ıspatlama peşindeydi, çok tedirgin olduğumu gören benden 2 yaş büyük olduğunu düşündüğüm biri geldi, korkma dedi. Neden dedim, bazı şeylerin sonunu düşünürsen kazanamazsın, anlık yaşa dedi. Eyvallah dedim. Herkes gibletiyle karşılaşırken sıra bana geldi, karşıma 7 aylık bir taksör çıkaracaktı. Başladık, ben genelde savunma yapıyorum, vuramıyorum bile kontraya çıkar diye, çocuk başladı girip çıkıp vurmaya.

Karşıla, karşıla derken oturdu 1-2 tane dengem bozuldu, gardı açtım, patır kütür girişti kendimi yerde buldum, hoca saydı, round bitmeden 2.kez düşersen nakavt olmuş sayılırsın dedi. Tamam dedim, sonumu düşünmemem gerekiyor filan dedim, sol kroşe attı kontra çıktım, diafrdıbına vurdum sonra el içi kafasına geçirdim direk durdurdu maçı hoca, el içi yasak diye, devam ettik sonradan yine savunmaya geçtim. ister istemez içgüdüsel olarak, sol sol sağ vurdu çıktım sol kroşeyi geçirdim afalladı bekledim, devam etsene ne bekliyorsun hikayeci diye bağırdı hoca, üstüne gidince, çıkıp sol aparkatı geçirince kendimi iplerde buldum gardımı aldım, hırs ve nefretle vuruyor eleman.

Nasıl çıkarım burdan derken, sol direk attım çıkarken karaciğerime vurdu ve o an yaşam fonksiyonlarım durdu, gözler karıncalanır mı ? Karıncalanıyor beyler, karaciğer o kadar meret bir şey ki. Çöktüm kaldım olduğum yere bitti maç, nakavt olduk. Kendime gelmem bi 10 dakikayı buldu, üstümü giyinirken hoca geldi, ilk maçına göre normal bir mücadeleydi, çok iyiydin diyemem dedi. Haklısınız dedim geçtim. Çantamı topladım tam çıkıcam, Ocağın başında Ferdi taks Şampiyonası var hazırla kendini ona dedi. Gidemem dedim. Gidersin dedi. Herkesin içinde dayak yemek istemiyorum dedim. Atarsın dedi. Düşündüm, Melis gelir miydi beni izlemeye, gelirdi lan gelirdi. Bakarız hocam dedim.

Burnuma acayip yumruklar yemiştim, çenemi korumuştum allahtan, 1-2 tane gelmişti ama onlar beni yıkmaya yetmedi yine de o akşam acı hissetmedim, anlattım Melis'e maçı, Canın yanmış işte gitme bir daha dese bile kabul etmedim, hem acımıyor dedim, ciddi ciddi acımıyordu. Filmlerdekinden çok uzaktı emin olun beyler, neyse Melis'e yorgun olduğumu söyleyip uyudum. Sabah bir uyandım, burnum ayrı ağrıyor karaciğerim ara sıra sızlıyor, çene de bir şey yok diye düşünürken kahvaltıya başlayınca çıktı onun acısı, bir şeyler yiyemedim. Sonra okulda Melis'i görünce gülmek istedim, amk çenesi gülerken bile acıdı.

Melis'im şefkatli ellerini yüzümde gezdirdi bir süre, istersen gidelim bugün okuldan dedi. Kabul etmedim, üniversite filan dedim geçiştirdim. Dışarıdan uzaklamıştım Melis'e olanlardan sonra, zaten kayınpeder izin vermiyordu çıkmamıza, çok az sıklıkla çıkıyorduk anasını satıyım. Eren'e de ara sıra gözüküyor mu 4 lavuk diye sorsam bile haber yok dedi. iyi dedim eyvallah şimdilik kapatalım bu konuyu bunu da belirttikten sonra devam edeyim, o gün okul çıkışı hocayı aradım gelemeyeceğimi söyledim. Yüzün mü acıyor dedi, bahanem olmuştu evet dedim. Tamam dinlen 2 gün dedi. Melis'e çıkalım bugün dışarı dedim.

Babasının dükkanına gittik. Ooo hikayeci hoşgeldin nasılsın iyi misin dedi. iyiyim siz nasılsınız dedim, bende iyiyim dedi. Melis bu sohbet esnasında susuyordu. Bugün melisle dışarı çıkabilir miyiz dedim. Hayır dedi. Nedenini sormadım biliyordum. Bir şey olmaz dedim. Evde takılın dedi. Rica ediyorum dedim. Melis'e baktı, istekli olduğunu görünce çok geç kalmayın sakın dedi, aldım Melis'i çıktım dükkandan evine bıraktım. Ben gelmeden çıkma sakın dedim. Eve geçtim ordan üstümü değiştirdim Melislere döndüm yeniden, yolu yürüye yürüye kilo vermiştim amk. Melis indi aşağı yine sarıldık. Ne yapacağız dedi, Sinema dedim. Olur aşkım dedi, gittik yanlış hatırlamıyorsam Behzat Ç. Ankara Yanıyor'a gittik.

Film başladı. Elimi attım omzuna, başını attı omzuma, bir kaç rütin öpüşmeden sonra filme daldık, 5 denklemliydi amk filmide, katil kim, onu kim yaptı bunu kim yaptı, Serenay Sarıkaya'da çok ciksi gözükmüştü filmde. Melis izlememi istememişti o sahneleri gerçi çok ultra sahne yoktu ama yine de nedense aşağıda isyan vardı, bende Melis'e sokuldum, anlamış olacak ki öpüşmeye başladık. Çok abartmadan tabii, sonradan filme döndük yeniden. Bu cümle spoiler içerir beyler, geçin burayı istiyorsanız, karı katil çıktı. Melis bana imalı imalı, hayatta ne olacağı belli olmuyor işte dedi. Haklısın dedim. Çıktık sinemadan yağmur başlamış amk, ama ne yağmur. Melis dedim gel taksiyle gidelim. Kabul etmedi yağmurda yürümeyi çok seviyorum dedi.

El mahkum, dolu derecesinde yağan yağmurda yürümeye başladık, sırıksıklam olmuştuk dıbına koyim 5 adım atamadan, elimi tuttu. Hep hayalimdi dedi, ben saçlarımın ne hale geldiğini düşünüyorum o sıra, yürüdük eve doğru mahalleye yakın bir yerde kimse yokken beni öpmeye başladı. Yağmur hafif yağarken öpüşmeye başladık, tavsiye etmediğim bir eylem, dışardan çok zevkli gibi gözükse bile değil. Üşüyordum amk, Melis olmasa donardım, ısıtıyordu içimi resmen. Sarıldı ondan sonra, karşılık verdim. Aşkın zirvesinde geziyorduk.

Eve yaklaşınca, bir ferdi taks şampiyonası varmış napıyım sence dedim. Bende gelebiliyor muyum izlemeye dedi, tabii dedim. Nerde olacak dedi, henüz bilmiyorum sormadım, Ocağın başındaymış 1 aya belli olur herhalde dedim. O zaman gidelim dedi, gitmeyelim demesini çok istedim ama gidelim dedi, altın madalya şart olmuştu. it gibi çalışmak lazımdı, evine bıraktım kara kara düşünerek eve döndüm. Mesajlaştık veya ben gelmiyorum dedi. Neden dedim. Bilmiyorum dayanamam seni öyle görmeye dedi. Sen gelmezsen kazanamam dedim. Tamam geliyorum öyleyse dedi.

vay amk ya bi şöyle hikayeci gibi sevgilimiz olmadı

Sonra yanlış yaptığımın farkında vardım, gidip gitmeyeceğim bile belli değildi, gitmeye hak kazanmak için çalışmak şart olmuştu diğer gün bir uyandım yanıyorum beyler, hastalandığımı anladım, yataktan kalkmak istedim içimde acayip bir üşüme hissettim. Melis'e mesaj attım hastalandım diye, sonra anneme seslendim hastalandığımı anlattım geldi ateşime baktı, yaşın büyüdü kendin büyüyemedin dedi. Bir şey söylemedim, kalk doktora gidelim dedi. 1-2 gün dinlensem toparlarım herhalde dedim. Babam okulu aradı devamsızlık işleri yüzünden, pazartesi salı dinlenebilir mi olayı oldu sanırım. Müdür yardımcısı onay vermedi, 1 gün üzeri izin veremiyoruz müdürle konuşmanız lazım vs vs diyince babam müdürü aradı, müdür yazılı evrak istedi, yani okulumda sevilmiyordum üstler tarafından, müdür normalini yapmış yazılı evrak istemişti ama müdür yardımcısının tavrını gibeyim.

Babam odama geldi, okulunu değiştirelim şunlarla muhattap etme beni dedi. Yalvardım değiştirmemek için, Melis vardı o okulda Melis. Anladı durumu ısrar etmedi, Melis mesaj yağmuruna tutmuş, neden, niye, noldu filan diye, hastalandım dedim. Size geliyorum dedi. Gel dedim. En çok yanımda istediğim kişi oydu çünkü. 20 dakika geçti geldi, annemle selamlaştıktan sonra odama geldi, babam işe çıktı, Melis yatağıma geldi oturdu, napıyorsun dedi. Dün içimi ısıtan biri vardı hastalanmadım, şimdi yanıyorum dedim. Güldü aklımızdan geçen şey aynıydı, annem geldi o sırada odaya, Nanelimon yaptığını filan söyledi, Melis'e içer misin diye sordu, ben içmek istemiyorum dedim. Melis teşekkür ederim ben çok severim diyince, el mahkum nanelimonu da içecektik.

Beyler sizlere üzücü bir haber vereceğim. Eğer hikayeci kardeşimiz her gün saat 6 dan sonra burada geceye kadar yazı yazabiliyorsa iki seçenek var. Ya hikaye sahte, ya da ayrıldılar. Her gün en az 1-2 saat buluşuyorsa ve saat 6 ya kadar babasının yanında çalışıyorsa başka açıklaması olamaz sürekli burada olmasının çünkü. Acı ama gerçek :(

Annem nanelimonları getirdi, otele geçeceğini söyledi. Bizi yalnız bırakıyordu ayak üstü işte, çıktı gitti. Melis üzgündü, benim yüzümden oldu dedi. Neden aşkım dedim. Yağmurda çok kaldık dedi. Keşke bir kez daha yağmur yağsa dedim. Neden dedi. Çıkarız dışarı yine aynı şeyi yaparız pişman değilim dedim. Manyak seni çok seviyorum dedi. Bende seni çok seviyorum dedim. Nanelimonumu yudumladım, gülmeye çalışarak bu ateşimi daha çok çıkardı dedim. Eee sen ateşini düşürmek mi istiyorsun dedi. Evet dedim. Öptü bir kaç kez, düştü mü dedi. Naz yapıyor sanırım sormam lazım dedim. Uzunca öptü, şimdi ne durumda dedi. Üşüyorum şimdi de dedim. Yine öptü, bu sefer kısa sürdü, şimdi dedi. Turp gibiyim dedim. Güldü, nanelimonumu bitirdim, o yarısına kadar içmişti. Belli ki sevmiyordu ama içmem için içmişti.

Uzak durmaya çalışıyordum Melisten, sonuçta hastaydım amk bulaşmamalıydı, oda yaklaştıkça yaklaşıyordu. Bardakları mutfağa zütürdü geldi. Yanına yatabilir miyim dedi. Hayır dedim. Neden dedi. Hastalanmanı istemiyorum dedim. Hastalanmam dedi. Hem sen buraya geldin ya dışarı çıkmam gerekicek benim dedim. Neden dedi, eve tek gidemezsin dedim. Tek başıma geldim buraya bişey olmaz dedi. Orası öyleydi amk, düşünememiştim ama tek gönderemezdim. Eve bırakırım seni, hem bende hava almış olurum dedim. Kabul etmedi, hasta halimde en sevdiğim insan tarafından da üzüleceksem dedim. Çok abarttın tamam dedi. Birbirimizi her şeyden sakınıyorduk amk.

Güldü, babamda seninle derbi izleme planları yapıyordu dedi. Hayda, derbiyede az kalmıştı amk. Bir şey olmayacak, hastalığım geçmezse daha iyi olur dedim. Neden yenilicek misiniz dedi. Sen hangi takımlısın dedim. Senin tuttuğun takım dedi. O zaman yenilicek miyiz bir düşünüyüm dedim. imkansız dedim ardından, neden dedi, iyi gidiyoruz, yenilmeyiz herhalde dedim. Ailecek yemeğe gelin o gün dedi. Ne denir şimdi, sorarım aileme dedim. Babamda fanatik olmasa bile kaptırdı mı kendini maça benden koyu hale gelir. Olurda fark filan olursa diye olmadı diyecektim Melis'e .

Sakat işti, Türkiye'de takım diyince akan kan duruyordu, o riski alamazdım. Melis yanıma yattı, ya bulaşmaz filan dedi. Bu sefer ben kalktım yürüdüm biraz, üşüyordum. Çok kötüsün dedi. Neden dedim. Özlemiştim ben seni dedi. Bende çok özledim ama hastayım dedim. Olsun hastalıkta gelecekse senden gelsin dedi. Saçmalama Melis hastalık sana kimseden gelmesin dedim. Pembe dizi yaşıyorduk anasını satıyım, halimden de memnundum, ayrılık olmasın yeterdi.