1. 1.
    +8 -1
    Yaratıcı ferre hikayeleriyle bizlere ders vermek isteyen oğlancı bir zat.
    ···
    1. 1.
      -1
      Enver Paşam ne güzel söylemiş
      ···
  2. 2.
    +6
    Bu adama sahib, efendi kelimesinden türeyen mevlana demeleri bir yana, o eserindeki müstehcen hikayeler başka yana.

    Ahi Evran hazretleri güldürü malzemesi yapılıp, Nasreddin diye anılırken, bu Celaleddin'in övgülere boğulması bana aşırı abes geliyor. moğollar hala anadoluyu işgal mi ediyor da Ahi Evran adı unutulurken, bu Celaleddin pazarlanıyor?
    bu fars değil miydi, oğlu Moğollara karşı vatan için çarpıştı diye cenazesine gitmeyen.
    Tüm Türk şehirlerini yakan masum insanları katleden Moğollar değil miydi bu Celaleddin'in olduğu şehre dokunmayan.
    Türk çocuğu, işgale karşı son nefes, son nefer son damla kana kadar mücadele eden Ahi Evren ve yiğitleri(ki buna bu Farsın oğlu Alâeddin Çelebi de dahil buna) unutulurken bu adamı neden övüyorsun? sen stockholm sendromu mu yaşıyorsun?

    son olarak Moğol işgalinden 700 yüzyıl sonra gelen ingiliz işgaline karşı dimdik ayakta duran Papa Eftim , senin gibilerden daha değerli ve daha kardeştir ben ve benim gibilere Celaleddin...
    ···
    1. 1.
      +3
      Adam ağır haklı burası karışır vaziyet alın.
      ···
  3. 3.
    +6 -1
    Türk olmadığı gibi Türk düşmanıdır ve muallakdir
    ···
  4. 4.
    +6 -2
    haşa ve kella allahın şemsin kılığına girip kendisiyle cima ettiğini iddia eden, Tasavvufçu, kafir, kendini tanrı gibi gören şahıs. Nedense hep dindar biri zannedilir
    ···
  5. 5.
    +4
    fars çingenesi humanist bir pid0fili muallaknin tekidir
    ···
  6. 6.
    +3
    sözleri falan var.
    ···
    1. 1.
      +1
      seni bu tanımla ekşi ye almazlar ki ):
      ···
  7. 7.
    +4 -1
    kimse yazmamış hayret. gel ne olursan gel
    ···
  8. 8.
    +3
    her bir hecesinin üç farklı dilde anlamı vardır ve lisanları farklı olsa da aynı manayı taşırlar.

    mev (yok): farsça
    la (yok): arapça
    na (yok): türkçe

    kısacası mevlana yokluktan gelen bir uludur.
    ···
  9. 9.
    +3
    sevmek zorunda mıyız abi. sevmiyorum, hatta nefret ediyorum. Ama sizin o sorgulamayan kafanız ve hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığınız insanları, çoğunluk seviyor diye savunmanız daha yanlış bence.
    ···
  10. 10.
    +3 -1
    (bkz: Türk düşmanı)
    ···
  11. 11.
    +3 -1
    yazdıklarında küfr sözleri bulunan zat.
    ···
  12. 12.
    +2
    "Ne kadar zengin olsan, ancak yiyebilecegin kadar yersin. Denize testiyi daldirsan, alabileceği kadar su alır, gerisi kalır."

    Zengin de olsan,kit kanaat de gecinsen kalbindeki huzur hic ekgib olmasın.
    ···
  13. 13.
    +3 -1
    şirk odağı bunun ardından gidenlerde bu şirk batağına batarlar haberleri olmadan gibi tutarlar
    ···
  14. 14.
    +3 -1
    Şirk kosmada dunya rekoruna kosuyor
    ···
  15. 15.
    +4 -2
    şems i tebrizi ile düzenli olarak sevişen kişi
    ···
  16. 16.
    +2
    bana seni gerek seni
    ···
  17. 17.
    +3 -1
    ateisttir beyler yazılarını okursanız görürsünüz bi kendini allah ilan etmediği kalmıştır
    aslında müslümanım ben benim seviyemde olmadan anlayamazsınız yazdıklarımı yeaa diyerek müslümanları keklemiş, kelle gitmesin diye arada 1 2 allah kuran demiştir
    ···
  18. 18.
    +2
    (alıntıdır)

    Hz. Mevlânâ Eserlerini Niçin Türkçe Değil, Farsça Yazmıştır?

    1- Hz. Mevlânâ’nın doğduğu Belh şehrinde, Türklerin dahi genelde konuştuğu dil Farsça idi. Dolayısıyla O, eserlerini yabancı bir dilde değil, anadilinde yazmış sayılır.

    2- Hz. Mevlânâ Anadolu’ya geldiğinde herkesin konuştuğu ortak dil Türkçe değildi. Bu yüzdendir ki Karamanoğlu Mehmet Bey, zamanında “Bundan sonra Türkçe konuşulsun” diye ferman yayınlanmıştır.

    3- iran ve Anadolu Selçuklularında resmî ve edebî dil Farsça idi. Türk entelektüellerinin lisanı Farsça idi. Din dili ise Arapçaydı; tefsirler Arapça yazılır, hadisler Arapça şerh edilirdi. Hz. Mevlânâ’nın Türkçe şiirleri varsa da çok azdır. Eserlerinde Arapça bölümler, bilhassa ayet, hadis metinleri ve bazı Arapça beyitler de çok miktardadır.

    Merhum Mesnevihan Şefik Can'ın açıkladığı üzere; 13. yüzyılda, Anadolu Türkçe’si çok zayıftı. Türkçe'ye göre Farsça çok zengin bir dildi. Sadece Hz. Mevlâna değil, o devrin bütün âlimleri ilmi eserleri Arapça, tasavvufî eserleri de Farsça yazıyorlardı. Avrupa’da da âlimler kendi öz dilleri ile değil, Latince yazıyorlardı. Ancak 13. yüzyıldan sonra ilk defa Dante italyanca bir eser yazdı. O dönemin en tanınmış yazarları eserlerini Latince yazmışlardır. Bu hususun daha iyi anlaşılması için, çok açık bir örnek olarak XIII. asrın zayıf Türkçe’siyle edebi bir dil olan Farsça arasındaki farkı Sultan Veled Hazretlerinin şiirlerinde görmek mümkündür. Sultan Veled’in Türkçe şiirleri okunduğunda çok cılız, zayıf, zevksiz bir ifade görülür. Halbuki Farsça yazdığı şiirleri okunduğu zaman, Hz. Mevlâna’nın Divan-ı Kebîr’inde bulunan manevî zevk hissedilir. Yakın tarihte, en büyük örnek ise Tagor olmuştur. Hint şairlerinden Tagor, şiirlerini eğer kendi Bengâl diliyle yazıp neşretseydi, ingilizce dilini kullanmasaydı, bugün Tagor’u kimse tanımaz, şiirleri de dünyada bilinmezdi. Akıllara şu soru gelebilir: “Yunus Emre şiirlerini Türkçe söyledi. Yunus’un şiirleri de Hz. Mevlâna’nın şiirleri gibi ölmeyerek günümüze kadar geldi.” Yunus Emre, Anadolu Türkçe’siyle, Oğuz lehçesiyle yazmıştır. Yunus Emre’nin dili çok temiz ve güzel bir Türkçe; ama zengin değil. Yunus bir dere, bir ırmak gibi çağlayarak akıp gelmiştir günümüze. Hz. Mevlâna ise, bir umman, bir deniz gibi coşmuştur. Eğer Hz. Mevlâna, şiirlerini Türkçe söyleseydi, şiirleri Âşık Paşa’nın veya Sultan Veled’in Türkçe şiirleri gibi çok yavan, çok zevksiz olurdu ve dünyadaki edebi yerini alamazdı. (Şefik Can, “Selçuklu Kültüründe Hz. Mevlana’nın Yeri”, III. Uluslar arası Mevlana Kongresi)

    4- Hz. Mevlânâ eserlerini eğer Türkçe yazmak isteseydi, doğup büyüdüğü Harezm bölgesinde konuşulan Hakaniye lehçesiyle (Doğu lehçesiyle) yazacaktı. Anadolu’da konuşulan lehçe ise Oğuz lehçesi (Batı lehçesi) idi. Dolayısıyla halk Doğu lehçesiyle yazılan eserleri yine rahatça anlayamayacaktı.

    5- Tasavvuf, çok özel bir sahadır. Kitaptan okunup öğrenilecek, hele de halkın kitaptan okuyarak öğrenebileceği bir saha kesinlikle değildir. Tasavvufi hayatta yşanılan tecrübeler ve tasavvufi eserlerde kullanılan kavramlar sahaya ve kişiye özeldir. Denilebilir ki; Hz. Mevlânâ, Yunus Emre’den farklı olarak, başta Mesnevi’si olmak üzere eserlerini Farsça yazmış ve böylece namahrem, avam ve acemilere karşı bir nevi tedbir almıştır. Eserleri, ancak ehil olanlar tarafından okunup anlaşılsın ve avama aktarılsın diye güvenlik tedbiri almıştır. Çünkü o dönemde Farsçayı bilmek, edebiyattan anlamanın, ilim ve irfana sahip olmanın, böylece avam olmaktan ayırt edilmenin bir vesilesiydi.

    6- "Hz. Mevlânâ'nın eserleri niçin Türkçe değil de Farsça?" eleştirisi, bazı yönleriyle "Kur'ân niçin Arapça?" sorusuna benziyor. Söyleyeni ve söyleneni önemseyen, hakikati anlamak isteyenin önünde engel bulunmamaktadır. Kişi Kur'an'daki mesajları Türkçe mealinden, Mesnevi'yi de tercümeslernden okuyabilir. Yeter ki dert edinsin...
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +2
    @84 adam türk değil ki, türkçe çevirileri var, ne bu nefret amk, adam kendi dilini mi değiştirsin.
    ···
  20. 20.
    +7 -5
    huur çocuğu, babasız, gibik gay olan ve dinci salakların evliya sandığı Türk ve islam düşmanı münafık kafir. Eserlerini okumamış ortam bebeleri facede sözlerini paylaşıp prim kasarlar ve hakkında bilgi sahibi olmadan savunurlar bu pasifi. Yobazlığın alasıdır bu yaptıkları. Amk onların ben.
    ···