/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +58 -10
    Yıl:2028
    Ay: Sanırım Mart
    Yer:Ankara da bir yer

    Beyler nasıl bu duruma geldiğimizi inanın be bile bilmiyorum. Kabuslarımızda ki dehşet ete kemiğe büründü, sokaklar, caddeler boyunca kanımızı döktü. O güvendiğimiz kalın duvarlar ve 11 mm mermi atan tüfeklerimiz bizi korumadı. Çok iyi hatırlıyorum 2024ün Eylül ayıydı. Gökten binlerce meteor caddelere bir bir çarptı. Kızarmış taşları içinden iblis ordusu tek tek çıktı ve bizi yaşlı geç kadın erkek demeden kesti. Ordu ve milis kuvvetler büyük darbeler vursalar da 2-3 ay sonra cephane yetersizliği ve yiyecek kıtlığından askerler ya savunmasızca sokaklarda ya da kışlalarda açlıktan öldü. iblisler kontrolü ele geçirmiş, sokaklarda insan avlıyorlar kahkaha atıyorlardı. Camileri kiliseleri sinagogları hepsini yıkıyorlardı.

    300 kişilik bir birlik bir kaç ay dayanmasına rağmen Anıtkabir'i de yerle bir etmişlerdi. 6 milyonluk şehirde ilk ay 1 milyon 4 yılda 50 bin kişi şimdi de direnmekten bıkmış benim gibi Mevlana islam Kuvvetlerine katılmaya giden sadece 4 bin kişi kalmıştı.

    Beyler bize en büyük darbeyi cinlerle lan savaş değil, Eylül ayından sonra gelen 8 aylık büyük kış oldu. Açlık kıtlık ve soğuk en önemlisi de salgın hastalıklar birkaç ayda Cinlerden kat ve kat daha çok insanı öldürmüştü.

    Birkaç yıl içinde dünya devletleri mermi ve yiyecek sıkıntısına düştü korku panik yarattı art arda nükleer füzeler başkentlerden havalandı tv yayını ve haberleşme bitti, elektrik rüyalarımıza karıştı. istanbul Diyarbakır izmir ve Ankara büyük nükleer darbeler aldı. Cinlerin gücü büyük ölçüde kırılsa da yiyecek sıkıntısı daha da büyüdü. Kılıçların altında değil yediğimiz kedi köpek cesetlerinden kaptığımız mikroplarla ölüyorduk.

    Tüfekler eritildi çeliğinden kılıçlar kalkanlar yapıldı. Mermisiz tüfekler neye yarardı ki.

    Neyse beyler birkaç ay önce öldürmek üzere olduğum bir cini konuşturmuştum ve verdiği bilgiler oldukça hoşuma gitmişti.
    Konya da kendine Mevlana islam Kuvvetleri diyen bir grup şehri temizlemeye başlamış temiz su ve yeterli gıdayı sağlamaya başlamışlar. Kudüs, Bakü ve Roma da da direniş birlikleri Cinlere karşı küçük olsa da zaferler kazanmaya başlamıştı. Bu bilgi yüzünde sakladığım yerden (Not: Ankara kalesi oldukça yararlı bir yer beyler saklamak ve savunmak için) çıkıp yollara düştüm. Sanırım şu an eskiden Gazi Üni. olan harabenin önünde geçiyordum. Hedef Konya.

    Reze göre devam eder.

    Not: Başlık daha önce açılmıştı fakat bu sefer bitirmek için açtım.
    ···
  1. 2.
    0
    rezerve
    ···
  2. 3.
    +8 -1
    Okumayın kabuslardaki dehşet ete kemiğe büründü
    ···
  3. 4.
    -1
    Rezerved.
    Kardeşim aman Constantin'e dönmesin özgün ol olur mu.Ellerine sağlık şimdiden.
    ···
  4. 5.
    0
    Rezervee
    ···
  5. 6.
    +14
    Akıllı adamdım lan. Öyle sağda solda çelik bulacam da eritecem de kılıç yapacağım diye uğraşmadım. Anıtkabir yıkılınca hem son bir ziyarete hem de yağmaya gittim ne yalan söyleyeyim. Yani şimdi doğru konuşacak olursak ilk amaç yağmaydı hem de Mustafa Kemal’in kılıçları yağmaya gittim. Yıkıntıların arasında sadece Sovyetlerin zamanında hediye ettikleri bir kılıcı buldum hemen çarptım beyler tamam milli değer felan ama şimdi ben de ölsem iyi mi olacak. Ha bu arada tamam 100 yıllık kılıçtı falan ama jilet gibi kesiyordu namussuz.

    Neyse beyler konumuza dönecek olursak insanlar genel olarak 10 15 li gruplar halinde dolaşırlardı korunmak ve hayatta kalmak için ama ben hep tek başıma takıldım. Nedeni belliydi. Tamam insanlar cinlere göre daha güçlüler ama kabul etmek lazım ki daha fazlalardı. Bir bi kişinin çıkardığı ses var bir de 15 kişinin çıkardığı ses var. Benim 1 birim gıdaya ihtiyacım varsa onların 15 birime ihtiyaçları vardı. Paylaşma derdim yok beni yavaşlatan salaklar yok. Hayat bu zor zamanlarda tek başınaysan daha kolaydı. Bazen uzaktan insan grupları görürdüm ama genelde uyuduklarında fazla yiyeceklerini çalar ya da hiçbir şey yapmadan uzaklaşırdım.

    Cinlere ise yağmalanacak bir şeyleri yoksa kesinlikle saldırmaz kaçardım. (Riske değecek bir şey yoksa saldırmanın bir anlamı da yoktur beyler). Çoğu zaman sokakta dolaşan kedileri okumla avlar (Not Maltepe de bir dükkandan çaldığım arbaletim de var) yerim, hiç kınamayın beyler o kadar zor bir duruma düştük ki karı versen gibim mi yiyim mi diye bir düşünür olduk. Aslında istilanın ilk aylarında her şey daha kolaydı birkaç market parlatıyordun yağmayla falan karnın bir şekilde doyuyordu. Ama zamanla yiyecekler bozulmaya başladı ve yağmaya cinlerde katıldı. Sonra her şey katlanarak zorlaştı, su bulmak yiyecek bulmak daha da zorlaştı.
    ···
  6. 7.
    +12
    Allahtan Cinler canlarına büyük önem veriyordu. Her esir aldığım cin hayatlarına karşılık güzel bir bilgi ya da yiyecek bir şeyler ve temiz suyu nerede bulabileceğimi söylüyordu. En son yakaladığım cin ismi Ekayis di sanırım bir muhafız cindi tek tabanca takılanlardan hani. Uzun zamandır o bini izliyordum çünkü bir haritası olduğunu öğrenmiştim. (Not: Beyler harita çok önemli hele şehrin yarısı dev bir füzeyle yok olmuşsa )

    Ekayisle kafa kafaya bir mücadele verdik o baltasını savuruyor ben kalıcımı ek sonunda bini yendim kurbağa gibi yere sere serpe düştü. (Not:Kurbağalar lezzetli beyler gerçekten kıtlık zamanlarında ve uzun kışlarda kurbağalar olmasa yaşayamazdım) Neyse beyler bu yenilince hemen mızıklamaya başladı. işte abi daşşağını yiyim beni öldürme ne istersen söylerim veririm felan.
    -Haritayı ver.
    Hemen kemerinin arasından haritayı çıkardı uzattı bana tabi bu arada benim kılıç bunun boyunda her an kesmeye hazır. Artık bu bine ihtiyacım kalmamıştı kaldırdım kılıcı vurcam amık binine.
    -Dur daha önemli bilgiler var elimde işine yarayabilir. Durdum o an bilgi güçtür beyler dinlemek zorundaydım
    ···
  7. 8.
    +10
    -Anlat o zaman ne bekliyorsun
    -Can güvenliğim şart beni öldürmeyeceğine yemin et
    -Tamam tamam seni öldürmeyeceğim.
    -Sana asıl güvenebilirim
    -Güvenemezsin. Kılıcımı yavaşça havaya kaldırdım tabi bu bin titriyor
    -Tamam tamam dur anlatacağım her şeyi
    -Anlatsan iyi olur
    -Konya, Konya da insanlar birlik olup cinleri katletmeye başladı. Gıda ve su bulmuşlar ekip biçiyorlar ve adalet sağlıyorlarmış.
    -Başka dedim kılıcı sağa sola sallarken.
    -Sadece onlar değil Bakü de ve Kudüste de işler alehimize gitmeye başladı. Ya Roma onlarda kıyıma başladı.
    -Kaybedeceğinizi mi düşünüyorsun?
    -Hayır sizde daha azınızı köle edeceğimizi düşünüyorum. Daha fazla insan ölecek.
    ihtiyacım olan bilgiyi elde etmiştim. Bu bine ihtiyacım kalmamıştı kılıcımla boyunu kestim garip sesler çıkararak öldü. Siyah kanı her yeri kirletmişti. Geçen onlarca seneler ve bir bir düşen füzeler şehri gri kaldırımlarını yok etmiş yerine sarı kumları bırakmıştı. Aklım almıyordu insanlık bu kadar çabuk yok olabilir miydi? Bu kadar güçsüz müydük? Sanırım evet
    ···
  8. 9.
    +16 -1
    Konya uzun bir yoldu sürekli yağmur yağan bu havada gitmek kolay olmayacaktı üstelik erzak sıkıntımda haddi aşmıştı. Bu yüzde birkaç ay beklemeye karar verdim. Ankara kalesinin duvarları arkasında güvendeydim ama acil olarak beni günlerce sürecek yolda açlıktan ölmemek için avlanmam gerekiyordu.

    Şehrin yarısı yok olmuştu kalenin burçlarına çıktığımda hep aynı görüntü gözlerimin önüne geliyor. Sincan, Eryaman, Etimesgut, Demetevler, MacunKöy ve çevresi artık dev bir kreterde ibaretti. Ankaranın kuzeyinde canlı bulmak imkansızdı anlaşılan ama Güneyi için aynı şeyi söyleyemem. Tabi bereket belayıda getiriyordu cinler Kuzeyde güneye ilerlemiş her mahalleye mevzilenmişti. Ara arar devriyeye çıkar yiyecek ne varsa yok ederlerdi.

    Çantamı hazırladım. içinde;
    2 Küçük şişe şampuan (Önemli)
    4 Konserve (3Patates 1i Bamya)
    3 Şişe Su
    Çakmak
    1 Karton Winston Box (En önemlisi) (Not: Yağmalanmayan tek şey sigaralardı. Bende onları yağmaladım.)

    Haritayı kuşağımın arasına koydum (Not iç Anadolunun ayrıntılı haritasıydı.) pusulamı boyuma astığım gibi Kaleden aşağıya inmeye başladım. Geçlik parkı iyi hedefti. (Tabi kuğulu parkı kuğularını yememiş olsaydım) Çünkü gençlik parkına bu saatlerde (not öğle saatlerindeyiz) çevreden çokça hayvan gelir. Çantayı taktım sırtıma omzumda arbeletim belimde kılıcımla düştüm yola. Ara sokaklarda geçiyordum. artık yıkılmış zütü başı dağıtmış evler ve kaldırımları arasında. Yıllar öce burada yaşarken bu yollar üniversite yollarımdı. Sahi ya o ortalaması 4 ola çalışkan kıza ne olmuştu ya da kevaşe Rüya hala hayattamıydı. Sorsan çok ta tın amık. Ben olabildiğince çok yaşamam gerekiyordu hiç yoktan Konyaya gidene kadar.
    ···
  9. 10.
    +13
    Tepeden hızlı hızlı indim yıkık hastane ve evlerden sonra karşıma Gençlik parkı çıktı. içindeki yapay gölün suyu zamanla grileşse de çok zor zamanlarımda oranın suyunu içmedim değil. Sadece ben değilki hayvanlar ve grup grup dolaşan insanlarda oraya çokca gelirdi. Siper ala ala yavaşça içeri sokuldum metro hattıın yıkılan girişinden. Ortalıkta kimse görünmüyordu. insanlar sıkıntı değildi ama cinler beni bulmamalıydı. Yine de tedbiri elden bırakmadım yavaş yavaş ve sinsice ilerliyordum parkın içinde. Tık ses yoktu bu oldukça korkutucuydu. Gölün kenarındaki kargaları görünce çok sevindim. Gölün kenarında su içen kargalar beni bir öğün doyurabilirlerdi. Arbeletimi çıkardım yaya yavaşça oku yerleştirip nişan aldım. Karşımda oldukça besili ve sulu görünüyordu namussuz. Ne yalan söylim tatları biraz ekşiydi ama açlıktan ölmekten daha iyiydi muallakler.

    Nişan aldım oku tam fırlatacam. Bir hışırtı duydum hemen saklamam gerekiyordu, zate kargalarıda havalandırmışlardı binler. Değişik khkahalar atarak geliyorlardı. Sessiz sessiz gülen hınzır insan sesleriydi bunlar. Galiba evet evet sanırım bunlar devriye cinleriydi. 140cm boylarında 40 kiloluk önemsiz ve küçük yaratıklar. Ellerinde kamalarla insan avlayan asalaklar. Kemik yemeye bayılırdı bu binler boylarına göre iyi dövüşerler dayaıklıdırlar. Vücutları laciverttir ve kasıklarından kafalarına oradan da kalçalarına kadar inen beyaz şeritler bulunurdu. Yüzlerinde dev bir ağızları ve kocaman yeşil gözleriyle korkutucu görünürlerdi. Mızıklaya mızıklaya gölün kenarına geldiler 6 tanelerdi. Daha öce hiç bu kadar azını görmemiştim genelde 20 kişilik gruplar halinde talana başlarlardı. Kolay olacaklardı benim için arbeletimi tekrar nişanladım.
    ···
  10. 11.
    +8
    Ağaç ve çalılar birbirine girmiş bende onların ardına iyice sinmiştim. Arbeletimi çalıların ardından uzattın ve birinin kafasını nişanladım. Nefesimi tutup tetiğe basmak üzereydim ki. Ardı ardına gelen oklar cinleri oldukları yere çivilemişti. Ama okları atan ben değil tedbirli ve saldırgan duran bir insan grubuydu. Bu elemanlar beni büyük bir kalori eksiltmekten kurtarmışlar ve gölün etrafınında asayişini sağlamışlardı.

    Cinler delik deşik olduktan sonra emin adımlarla görüş açıma girmişlerdi. 17 kişilik bir gruptu bunlar. Kadınlar yay kullanıyorlardı erkeklerse daha çok pala vb. Delici aletler. Sırt çantaları yaş aralıkları ve vücut hatları gösteriyordu ki birbirlerine engel değil yardımcı oluyorlardı. Daha önce gördüğüm gruplarda yaşlı ve özürlü varsa o gruplar 1-2 haftadan daha çok yaşayamıyordı. Bir köşede ya katlediliyorlar ya da açlıktan ölüyorlardı.
    ···
  11. 12.
    +12
    Grup cinleri deştikten sonra bir araya toplayıp yaktı. Bense oturduğum yerde çivilenmiş hareket etmiyordum. Görünmemem en iiyiysiydi beni öldürebilirler belki de tüp erzağımı alıp bir köşeye bırakırlardı. Aksi gibi grup yerlerinden kımıldamamdan cinleri kestikleri yerin üzerine kam kurmaya başladılar. Birşeyler konuşuyorlar ama sesleri bana gelene kadar tüm netliğini kaybediyolardı.
    Hemen ateş yakıldı. Sanırım yakınlardan bir yerde avladıkları 2 tavşanı temizleyip pişirmeye başladılar. Kokusu ta bunuma kadar geliyordu. O müthiş et kokusu birşeyler yapmalıydım hem göz hapsinden kaçmalı hemde karnımı en kazzançlı yönden doyurmalıydım. Ama bunu bu çalıların arasında yapamazdım. En ufak sesimle bir düzine ok vücuduma saplanabilirdi. En iyisi uyumalarını beklemek ve nöbetçilerini atlatmaya çalışmak daha kolay olacaktı. Zaman geçmek biilmiyordu hem de karnın açken karşında belki haftalarca göremeyeceğin bir şey yeniyorsa.

    Neyse beyler birkaç saat içinde ne varsa tüketti binler ve uyumaya geçtiler. Erkekler aralarından bir şeyler konuşup tulumlarına girdiler. Biri hariç. Kalan eleman ateşin başına geçmiş nöbet için kendini hazırlıyordu. Saçı sakalına karışmış uzun süredir banyo yapmamış bir elemandı bu.

    Birkaç dakika içinde grubun hepsi yatmış ayakta bir ben bir de nöbetçi kalmıştı. Zamanın geçmesini istiyordum her ihtimale karşı eğer biri dahi uyumazsa yağmadan kaçmam zor olabilirdi.

    Çantandam biraz su çıkardım oldukça sessiz davranıyorum. Winston kartonunu yırttım ve bir dal sigarayı dudaklarımın arasına aldım. Hafif bir çıtırtıyla sigaramı yaktım ve bir yaprakla ateşin ışığının gruba kadar gitmemesi için bir yaprakla ışığın önünü gerdim.

    Bir yudum su içiyor bir fırt sigara çekiyordum içime. Düşünüyordum, düşünüyorum.
    ···
  12. 13.
    +11
    Eylül akşdıbını düşünüyorum. 23 yaşındaydım üniversiteden eve dönüyordum. Bu sene mezun olacaktım. Ama olacakları bilemezdim ki... Kızılaydaydım hava kararmış orta yaşlı memurlar evlerine genç öğrenciler barlara doğru hareket ediyorlardı. Sonra herkesin kafası yavaş yavaş göğe doğru çevrilmeye başladı. Herkes gülüyor gökteki yıldız şölenine hayran hayran bakıyordu. Yeşil ışıklar içinde meteorlar kayıyordu. Ben donuk, inci sözlükte takılan asosyal bir bin olduğum için gibime bile takmıyordum bu durumu.

    Nasıl olsa biraz sonra sözlüğe girecek ve bir binin meteorlara bakan adam ılıktır yazılı başlığına rastlayacaktım. Ama düşündüğüm gibi olmadı. Ben başımı yere eğmiş yolumda yürürken insanların huzursuz seslerini duydum. Çığlıklar atmaya ve etrafta koşuşturmaya başladılar. Ne oluyordu ortalıkta sakin ve neler olduğunu anlamaya çalışan bir ben kalmıştım. Akşamın kör karanlığındaydık bu insanlar neden kaçışıyorlardı. Başımı yukarı çevirdim ki.

    Gördüğüm şey beni şok etmişti. Onlarca ufak meteor Ankara semalarındaydı ve hızlakaraya vurmak için ilerliyorlardı. Yeşil ışık saçan ufak meteorlar hızla atmosferi delmiş şehrimize doğru yaklaşıyordu. Bende panik içinde koşmaya başladım. Bir televizyoncunun önündeki insan birikintisine rastlardım.
    ···
  13. 14.
    +9 -1
    Herkes tvlere bakıyor ağlayarak birilerini arıyorlar. Aradıkları insanları uyarıyorlardı. Artık maddi ve bünyevi hiçbir şeyin anlamı kalmamıştı. Büyük son için dua edenlerde vardı canı için son gücüyle evine koşanlarda.

    Tv de dev yeşil ışıkların biraz önce Brezilya Yemen Endonezya gibi ülkere çarptığını gösteriyor onbinlerce yaralı ve ölü olduğundan bahsediyordu. Haberi sunan Star Tv muhabiri kadın Türk halkına güvenli noktalara erzak ve yağmaya karşı silah alarak sığınmamızı istiyor Ordudan destek istememizi söylüyordu. Kadının daha söyleyecekleri bitmemişti ki Tv yayını gitmiş. Ordu ülkenin her yanında sirenleri çalmaya başlamıştı.

    işte 23 yıllık hayatımda ilk kez korkuyu gerçekten yaşamıştım.
    ···
  14. 15.
    +10
    Birden telefonum deli gibi çalmaya başladı. Ev arkadaşım arıyordu. Telefonun hemen açtım, içimdeki şok ve endişe duygusu bir an içinde olsa dağılmıştı. Karşımda dehşet verisi bir ses tonu yükseliyordu.

    Ahtapot: A
    Burak:B

    B: Ahtapot, lan
    A:Efendim Burak
    B:Dışarıda mısın? Lan görmüyor musun olanları
    A:Görüyorum görüyorum. Kıyamet sanırım
    B: Değil daha kötüsü neredesin şu an
    A:Kızılayda sen
    B:Maltepe buraya gel çabuk
    A:Tamam.

    Bir anda üzerime toplanan ölü toprağını atmış koşarak Maltepeye doğru harekete geçmiştim. Sırtımda çantam cebimde biraz para ve sigaram vardı.

    Koşar adımlarla Maltepeye varmıştım. Hemen cebimden telefonumu çıkardım numaraları çevirdim ve aradım fakat telefon çalmıyordu bile. Demek ki tüm tv ve haberleşme yayını kesilmişti.

    Koca Maltepenin içinde koşuşturan insanların arasında Burakı bulmak hiçte kolay olmayacaktı. Gözlerimle kaldırımları taraya taraya hafif tempo koşmaya başladım. Maltepe pazarının önüne gelmiştim ki Biri kolumdan beni çekerek pazzarın içine soktu.

    Karşımda kirli sakalı ve büyümüş gözleriyle Burak vardı.
    -Neler oluyor lan Ahtapot
    -Bilmiyorum lan
    -Eve gitmemiz gerekiyor.
    -Ne evi lan Ordudan sığınma talep etmeliyiz
    -Sincan çok uzakta lan
    -Ne ya...

    Derken sokağa bir meteor düştü. Ardından bir başkası daha. Ardından dahada fazlası hızla aslaftı deliyorlarlardı. Melik Gökçek ne yapıyordu acaba şimdi düşündürücü hatta üzerine bir makale yazılabilecek güzel bir konuydu bu.

    Neyse beyler. Sokaklara düşen her meteor birkaç kişinin canını daha alıyordu sokaklar 1 buçuk metrelik yeşil meteorlarla doluyordu. Binanın üzerine çarpan her meteor etrafı biraz daha sallıyordu.

    Bunları düşünürken sigaramın bittiğini fark ettim artık harekete geçmek zorundaydım.
    ···
  15. 16.
    +14
    Okuyan olursa devamı gelecek beyler
    ···
    1. 1.
      0
      Olur panpa olur gayet iyi gidiyor
      ···
    2. 2.
      0
      rez rezz
      ···
  16. 17.
    -2
    gibtir deli
    ···
  17. 18.
    +3
    Okumayin beyler anitkabiri yikip cinlerin ustune atiyo gerici yobazlar
    ···
  18. 19.
    0
    Hadi hızlı
    ···
  19. 20.
    0
    Reserved
    ···