/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 101.
    +18 -7
    baş edemiyordum, denenleri yaptım, gezmediğim gitmediğim adam kalmadı, son çare katil olmayı bile göze aldım hatta olduğumu düşünüyordum cünkü yazanları uygulayıp aynaya fırlatabilmistim birazını yaktıklarımın, yaktım, yaptım, denedim, peki hepsi yok olduysa onlardan kurtuldum derken bu dıbına koduğumun kitabı niye yandı, niye, kim yaktı, bunu yaşayan anlar, delirtmeden bırakmaları zordur, atakan'a sordum, niye yandı bu kitap, cevap verdi, onlar gider şerleri kalır dedi, ilelebet cedleri ve aileleri seni takip eder, senden hariç senin yedi ceddini de rahat bırakmazlar, bırakmayacaklar diyordu, asla normal biri olamayacakmıydım artık, bunu düsünmek çıldırmama, hatta bir insanın kafasına sıkmasına bile sebep olabilir o anda, bir rüya degildi, gercegin icindeydim ve beni asla bırakmayacaklardı, muskalar, okumalar işe yaramayacakmıydı, ben onları yok etmeye calıstıkca daha büyük nefretle onların ceddi beni takip mi edecekti, yaşamanın ne anlamı vardı peki, insan değil bir meczup oluyordum, belki artık gerçekle rüyayı ayırt edemeyecektim, cünkü bundan kurtulamayanın sonu elinde sonunda buydu, onları ailesi olarak görüp onlarla yaşamaya başlıyorlardı, yaşamadan bilemezdim, kitabı yakmayı teklif ettim atakan'a, kabul etmedi, işimize yarar dedi, hayır yakalım artık bitsin herşey dedim, kitabı yakınca herşeyin biteceğini mi düsünüyorsun dedi, bitmeyecek mi dedim, hayır dedi
    ···
  2. 102.
    +31 -5
    ortalığı temizledik topladık, sonra odamda oturup muhabbete başladık, bilader senin bu konulardaki ilmi bilgin kısıtlı değil mi dedim, tabii ki benden çok daha iyi olarak bu işleri bilen insanlar var kardeşim dedi, peki dedim niye hep senin dediğin oluyor, kısıtlı bilginle onlardan ve ced lerinden nasıl kurtulacağız, bu işlerden kim çok iyi derecede anlıyorsa ona gidelim kitabı gösterelim, kitap bahsi geçince gözlerini kaçırıyordu, besbelli kitabı kendine saklayıp kimsenin bilmemesini ona ulaşamamasını istiyordu, ya işi daha da büyütmeyelim kardeşim kendimiz hallederiz herşey bu kitapta zaten onların da yapacağı bunları okunaklı şekilde çevirmek biz de çeviririz diyordu, cümlesini bitirince direk aldım elinden kitabı, eğer en ufak hareket yapsa diğer kolunu da ben kıracaktım orda, hiçbirşey diyemedi, yarın sabah ilk iş hocaya gideceğiz dedim, hoca lafını duyunca yüzü ekşidi, ne hocası dedi, bir köyde yalnız yaşayan çok bilgili bir adam var hem de ne zamandır ziyaretine gitmemiştim benim yüzümden yani senin yüzünden çok iş aldı başına görelim onu, hem de kitabı inceletelim belki dermanımız ondadır dedim, hiç seslenmedi, eşşek gibi gelecekti, sessizce oturuyorduk, kitabı kapalı şekilde kucağıma aldım, ben yatağın üzerinde oturuyordum o yerde oturmuş parkelere bakıyordu, bir müddet böyle oturduk lakin bir yorgunluk çökmüştü üzerime gözlerim ağır ağır kapanırken anahtar sesiyle uykum açıldı, annem ve babam gelmişti, onların birazcıkta olsa normalleştiğini görmek en büyük mutluluktu benim için, odanın kapısını çaldılar, derhal kitabı yorganın altına sakladım, şimdi bir sürü soruya uğraşmak istemedim, ne yapıyorsun gece gece o günlükle diyeceklerdi, sonra kalkıp kapıyı açtım, yüzüme sahte bir gülümseme taktım, onlarda da sahte bir gülümseme vardı ama benimki kadar sahte değildi belki de bunun sebebi iyiye gidiyor olduğumu, normalleştiğimi düşünmeleriydi, nasılsın oğlum dedi annem, iyiyim anne muhabbet ediyorduk atakanla dedim, babam atakana ters ters bakıyordu ama hiç ses etmedi, hadi oğlum siz muhabbet edin istediğiniz birşey varsa yapayım dedi annem, sağol anne yatarız birazdan zaten dedim, tamam oğlum iyi geceler size dedi çıktı, onlar çıktıktan sonra da hiç konuşmadık atakanla, gözlerim yine yavaş yavaş kapanıyordu ama kapanmamalıydı zira yanımdaki adama hiç güven olmazdı, bu düşüncelerle zihnimi açık tutmaya çalışıyordum uyumamalıydım
    Tümünü Göster
    ···
  3. 103.
    +20 -6
    ancak geçirdiğim günlerin ağırlığı, uykuzluğu daha ağır bastı, bayağıdır rüya görmüyordum, uyandığımda çok güzel bir gündü, içerisi güneş ışığıyla doluydu, yalnız bir tuhaflık vardı, burası benim odam değildi, hoca'nın eviydi, kalktım yataktan, birden aklıma atakan'ın da benimle birlikte olduğu geldi, atakan'ı aradı gözlerim yoktu, dışarıya baktım, dağ manzarası vardı, hiç bir canlı görünmüyordu yakınlarda, yalnızca göğün açık mavisi ve ladin ağaçlarının koyu yeşilinin muhteşem ahengini görüyordum, arkamı döndüm kimse yoktu, odam ışıl ışıldı lakin odanın kapıdan çıkış yani antreye bakan kısmı zifiri karanlıktı, oraya baktım gözlerimi dikip, aralıksız bakıyordum, bakıyordum, arkamdaki pencereye vurdular hemen boynumu çevirdim, ancak kimse yoktu arkamda, kafamı tekrar antre kısmına çevirmemle, gelini gördüm yüzüyle yüzüm arasında 10 santim yoktu, nefesini hissediyordum, gözleri yere bakar vaziyetteydi, sonra kafasını kaldırıp gözlerime baktı, alev alevdi, ama kötülük gözükmüyordu, hissetmiyordum en azından, gözleriyle bana bakıyordu konuşmuyordu, insan suretinde sadece bakıyordu, birden hocanın sesini duydum, kurtar oğlum diyordu, senin uğruna gidenim için kurtar, ses hocanın odasından geliyordu, oraya gitmek için antreye çıkmalıydım, zifiri karanlığa ilerledim, hocayı bu sefer yalnız bırakmayacaktım, ilerledim o karanlığa
    ···
  4. 104.
    +16 -6
    gelin önüme geçti, izin vermiyordu, gidecektim, engel olamazdı bana, hocam yardım istiyordu çünkü, gelini dinlemeyip girdim antreye, kapkaranlıktı, hiçbirşey göremiyordum, geline bakmak için arkamı döndüm odanın kapısı yoktu, zifiri ve bomboş bir karanlıktı, ayakta duruyordum, gülüşmeler vardı sadece, arapça fısıldaşıp gülüyorlardı, etrafıma bakıyordum sadece, birden sol tarafıma dönmemle hocamı görmem bir oldu, karanlıkta bana bakıyordu, gözlerinden kanlar akıyordu ama gülüyordu nefret uyandıran bir sırıtıştı bu, arapça konuşuyordu, sesi çok çok zor çıkıyordu, kurtulacağını mı sandın dedi, kocaman gözlerle ona bakıyordum konuşamıyordum, arkamdan biri dokundu hemen döndüm, hocamdı yine, kurtulacağını mı sandın diyordu, boğuk boğuk ve arapçaydı yine, o anda aklıma ritüeller sırasında ezberlediğim şey geldi gözlerimi kapattım, bağıra bağıra okuyordum, birden boğazımdan çamurlar akmaya başladı, küllerle karışık bir çamurdu bu, gülüyordu, sadece o değil hepsi fısıldaşıp gülüyorlardı, boğuluyordum onlar için zevkliydi bu, tüm gücümü toplayıp hayatımda yapmadığım kadar yüksek sesle bağırdım, terler içinde uyandım, saat 2:30 du atakan oturmuş bana bakıyordu, kitap yanımdaydı kucagımdan düsmüs ama hala yanımdaydı, sadece bakıyordu, biraz kendime geldikten sonra, niye uyandırmadın lan beni dedim, bende şimdi senin bagırmanla uyandım dedi, yalan söylüyordu gözlerinden belliydi ben uyudugumdan beri beni izliyor olmalıydı, o gece sabaha kadar hiç uyumadım, sabah babamdan arabayı alıp hocanın köyüne doğru atakan'la beraber yola çıktık
    ···
  5. 105.
    +21 -7
    bindik arabaya gidiyoruz atakan'la, babamın aklı bende bunu biliyorum ama bunu kendim yapmalıydım, kitabı arka koltuğa attık, ben sürüyorum bu yanımda oturuyor, yaklaşık yarım saat hiç konuşmadık, yarım saat sonra atakan ötmeye başladı, emin misin kitabı hocaya gösterme kararında dedi, bi taraftan yola bakıyorum bi taraftan boynumu sağa çevirdim buna cevap veriyorum, bilader dedim, bu sefer benim dediğim olacak, eğer sen gelmek istemiyorsan durayım burda gibtirol git, otostop ceke ceke gidersin, hiç birşey demedi önüne baktı, bende yola baktım, tek muhabbetimiz bu olmuştu yol boyunca, hocanın köyüne geldik, hava kapalıydı, dağlık olduğu için genelde yağmur falan çok yağardı, hocanın evinin önüne durdum, indi atakan isteksiz tavırlarla, ben de indim, kitabı aldım arka koltuktan, hocanın kapısını çaldık ses veren olmadı, tekrar çaldım yine ses veren olmadı, içeri girelim odundadır dedim, kapının kolunu indirdim ama kilitliydi, niye kilitliydi bu kapı, oturalım biraz şurda atakan dedim bahçe tarafında oturduk, benim elimde kitap hocayı bekliyoruz
    ···
  6. 106.
    +18 -6
    oturduk bekliyoruz, yaklaşık 20 dakika kadar bekledik kimse gelmedi, içten içe akşam gördüğüm rüya geliyordu aklıma, ama hoca çok çok bilgili bir adamdı kendini korurdu, böyle rahatlatmaya çalışıyorum kendimi, atakan'la ise hiç konuşmuyoruz, kimbilir o neler düşünüyordu o an, birden küçük köy camii'nin olduğu taraftan hocayı gördüm içim o kadar ferahladı ki, bize doğru geldi beni görünce tebessüm etti, vardım elini öptüm, nasılsın oğlum dedi, çok şükür hocam daha iyiyim lakin size göstermek ve anlatmak istediğim şeyler var dedim, atakan benim arkamda duruyor, sen de hoşgeldin oğlum dedi hoca atakan'a ama ona bakarken o uzun kaşlarını çatmıştı, anladım ki hoca hoşlanmamıştı atakan'dan, sonra elime baktı ve kitabı gördü, bu nedir oğlum dedi, hocam bütün bunları başımıza musallat eden şey dedim, gelin oğlum içerde konuşalım dedi, hocam kapıyı kilitlemezdiniz niye böyle birşey yaptınız dedim, artık eskisi gibi güvenli değil oğlum evdeki halımı çaldılar dedi, kim hocam yapan dedim, bilmiyorum oğlum dedi, yani bir insanmı yoksa şerli bir yaratık mı dedim, kapıyı açtı içeri girerken anlatmaya devam ediyordu, oğlum dedi burası küçük bir köy, geceleri ışık olmaz ses olmaz, onların düğünü oluyor kafileleri köyün dağ yamaçlarından geçiyor, belki onlar çaldılar belki bir ademoğlu bilmiyorum günah almak istemiyorum dedi
    ···
  7. 107.
    +26 -7
    içeri girdik, hoca köşesine oturdu, biz de yanyana minderlere oturduk, uzat oğlum kitabı dedi verdim, kitabın üzerine bakmasıyla şaşkınlığını bir hayli arttı, nereden buldun bunu dedi, bu arkadaşın bir tanıdığı vermiş hocam dedim, bu yazma ve mühür nabati mührü oğlum dedi, hiçbirşey anlamadığımı belirtircesine suratına baktım, bunlar ifritlerle düğün yapan, çöllerde yaşayan insanlar dedi, bu çok uzaklardan gelmiş buraya, çok şerli bir kitap dedi, atakan'a bakıp sana bunu veren kefere neden verdi senden ne istedi dedi, atakan sadece yüzüne bakıyordu hocanın cevap veremedi, hiç kullandınız mı bu kitabı dedi hoca, kullandık hocam dedim, yüzünü yere düşürdü hayalkırıklığına uğramıştı bu cevabım karşısında, dikkatimi çeken şey kitabın sadece dışına baktı ama içini açmıyordu, hocam incelemeyecek misiniz dedim, inceleyeceğim oğlum önce karnımızı doyuralım dedi, hoca'da bir gariplik vardı anlamamıştım ama vardı, yemek falan yiyelim derken akşam oldu, oturduk tekrardan, kitap hocanın yanında duruyordu, güneş tam olarak battıktan sonra sanki bu anı bekliyormuş gibi hoca gözlerini atakan'a dikti, arapça konuşuyordu kimin hizmetindesin dedi, atakan'ın gözleri faltaşı gibi açıldı hocaya bakıyordu, hoca ayağa kalktı atakan'ın üzerine yürüdü amacının bizi akşam olana kadar oyalamak olduğunu anladım o an, gözlerine baktı atakan'ın *** dedi , kim o ifrit diyordu, hocanın bu anlamsız hareketlerinden hiçbirşey anlamıyordum ayağa kalktım hocam ne oluyor dedim duymuyordu beni sadece *** dedi nerde o diyordu, atakan korkarak hocaya bakıyordu kapıda mı dedi dedi hoca
    ···
  8. 108.
    +22 -11
    atakan'a iyice yaklaştı yüzüne karşı bağırdı birden, kapıda mı dedi, atakan eğdi boynunu ağlıyordu, sanki çok üzgündü, hoca bağırmaya devam etti, atakan hala ağlıyordu susmadan, sonra hoca atakan'ı omuzlarından tutup sarstı, bağırıyordu hoca, 'eyne' dedi, nerede o, atakan artık yere dizlerinin üzerine çömelmiş hıckıra hıckıra aglıyordu, hoca bıraktı onu kapıya yöneldi, atakan hocanın koluna yapıştı 'ene' yani ben dedi, hoca gözlerine baktı atakan'ın, 'eyne beytüke' dedi, nerden geldin diyordu, ağlayan üzülen atakan, birden sırıtmaya başladı, gülüyordu hocaya bakıp boynunu tuhaf tuhaf sallıyordu, hoca git buradan şerli dedi, sesli şekilde gülüyordu artık atakan gitmiyordu sadece gülüyordu zevk alıyordu sanki bu durumdan, hoca bana baktı, tut kollarını şunun dedi, hemen tuttum kollarını, hoca ağzını açtı bir eliyle çenesini aşağı doğru çekiyor, diğer elinin baş parmağını alnına bastırıyordu, birşeyler okumaya başladı, gülmesi durdu atakan'ın, hoca 'eyne beytüke' dedi tekrardan, atakan gözlerine nefretle baktı hocanın, sonra bağırdı yüzüne karşı 'nabat' dedi, o anki görüntüyü hiç unutamam, hoca alnına daha sıkı bastırıyor, konuşmasını engellemek için çenesini iyice sıkı tutuyordu artık, birden atakan'ın alnında siyah sanki kül gibi ke-fe-re yazısı çıktı, gözlerim faltaşı gibi açıldı sadece izliyordum, hoca git dedi tekrardan bana, kapıyı aç dedi, koşup açtım kapıyı, atakan kapıdan hışımla çıktı, kendisi çıkmıştı bu sefer gecenin karanlığında, hoca kan ter içinde kalmıştı, tuttum kolundan oturun hocam dedim, oturdu köşesine, betim benzim atmıştı benim zaten hiçbirşey anlamadım kitabı veren adamla aynı yazı çıkmıştı çünkü, hocaya bakıyordum ayakta dikilip, otur oğlum anlatacağım dedi
    ···
  9. 109.
    +29 -12
    hocaya baktım kaşları çatık düşünceli düşünceli yere bakıyordu, oturdum mindere, kısa bir müddet yere bakarak sustu sonra anlatmaya başladı, başından beri tahmin ediyordum lakin olmamasını temenni ediyordum bunun oğlum dedi, hiçbirşey anlamadım aynı zamanda hiçbirşey de demedim sözünü tamamlamasını bekliyordum, anlaşma yapmış oğlum dedi, gözünü nasıl bir hırs, nasıl bir şer bürüdüyse, kendini onlara mühürlemiş dedi, sadece anlamsızca bakıyordum yüzüne, bu kitap dedi çok uzaklardan gelmiş, kitaba sahip olan kişi aynı zamanda onun verdiği bilgilerin yanında şerrine de ortak olur dedi, güce kavuştugunu zannedersin ama bu sahte bir güçtür bu kitabın yazarı da ademoğlu olarak doğan lakin onlara mühürlenmiş biridir dedi, kitap sana hayırlı birşey öğretmez oğlum dedi, eğer farkettiysen kitabı açmadım dedi bunu açmak dahi çok büyük belalara sürükleyebilir insanı dedi, bu çocuğa bu kitabı veren adam neden verdi bilmiyorum lakin arkadaşın mühürlemeyi bu kitaptan öğrenmiş olmalı dedi, bu kitaptan yaptığınız şey nasıl bir şeydi neler kullandınız oğlum dedi, kullandıklarımızı, kitaptan alıp söylediklerimizi tek tek aktardım, hocanın zaten düşünceli olan yüzü iyice karışık bir ifade aldı, sen hiç konuştun mu ateşten gelenle dedi, kısa bir müddet hocaya baktım sonra konuştum hocam dedim, gözlerini bana dikti baktı, hala bakıyordu
    ···
  10. 110.
    +16 -6
    uzunca bir müddet sessizce gözlerini dikerek bana baktıktan sonra, oğlum dedi yumuşak bir ses tonuyla yaklaş, ağır ve korkak hareketler ile hocanın yanına vardım, oğlum biraz önceki mühürlenmişe yaptığımız şeyi sana da yapacağız zira senin şu anki hal-i vaziyetini anlamanın tek yolu bu dedi, sessizce yüzüne baktım, bunu onaylamış olduğumu kabul ederek elininin birini alt çeneme bastırdı diğeriyle alnıma bastırmaya başladı, arapça birşeyler okuyordu, hocanın gözlerine bakıyordum sadece, bir müddet böyle devam etti, sonra direk ve dik bir şekilde gözlerime bakıp çekti ellerini, yüzüme baktı ve çok mesut oldum oğlum seni mühürleyememişler dedi, yine sadece hocanın yüzüne bakıyordum anlamsızca, ancak içimde umutların filizlenmesine sebep olmuştu hocamın bu cümlesi, zira son zamanlarda yaşadıklarımdan sonra ilk defa ben galip gelmiştim, tohumlarını bana bulaştıramamışlardı, kısa bir müddet sessizce durduktan sonra, hocam atakan nereye gitti, durumu nedir, düzelecek mi dedim, bu meseleden bahsedeceğim zaten sana oğlum dedi ancak bu sorularımdan sadece birine yanıt verip hiçbir yere gidemez oğlum, bu kitaptan ayrılamaz dedi, daha sonra kapıya yöneldi, kapıyı açtı beni çağırdı, vardım yanına hocamın, atakan'ı işaret etti eliyle, karanlıkta zor seçilse de atakan dışarıda duvar dibinde boynunu eğmiş yere bakıp sallanır vaziyette duruyor, içler acısı bir hali vardı, yaptıklarını çekiyordu, bir yandan düşününce de acıyordum haline
    ···
  11. 111.
    +19 -11
    dışarı çıktık beraber, küçük bir köy olduğu için hiç ışık yok, olan lamba direklerinin lambaları da ya kırılmış ya elektrik gitmiyor, hoca tuttu daha sağlam olan kolundan atakan'ı, gel oğlum dedi, içeri getirdik, nasıl hissediyorsun dedi, bembeyaz bir yüzle sadece susuyordu, benim odama git oğlum dedi bana, halının en uç köşesinde alt kısımda bir muska olacaktı al gel dedi, alıp geldim, atakan'la çok yumuşak konuşuyordu, getirdim muskayı hocaya verdim, atakan'a döndü hoca, gel oğlum tak şunu dedi, kafasını sallıyor takmam diyordu, hoca sevecen bir sesle takmasını istedikçe takmam diyordu, hoca bana işaret etti gözüyle tut dercesine, hemen tuttum kollarını, hoca yaklaştıkça elinde muskayla bağırmaya başladı ama öyle bağırıyordu ki sanki vücuduna bıçaklar saplıyorduk, hoca muskayı takınca sesi kesildi, gücü tükenmiş gibiydi, tuttuk hocayla oturttuk mindere
    ···
  12. 112.
    +24 -7
    hoca su getir oğlum dedi, gidip su getirdim içirdi atakan'a daha sonra başını okşayıp ah be oğlum bu kadar şerre bulaşmanın sebebi neydi be gencecik fidan gibi çocuksun diyor onu telkin ediyordu, atakan daha iyiydi şimdi en azından daha az korkuyordu gibiydi, hoca ona nasihat veriyordu bu sırada, eğer çıkarmanı isteyenler olursa çıkarma bu muskayı oğlum dedi, eğer ailen suretinde biri gelip çıkarmak isterse derhal sana öğreteceklerimi oku onların lafına uyma diyordu, atakan dikkat kesilmiş hocayı dinliyordu, hocam dedim bu kitabı şu anda derhal çıkıp şu gecenin karanlığında yaksak ne olur, arkadaşın da yanar oğlum dedi, maddi olarak değil ancak diğer türlü yanar dedi, ne yapacağız peki dedim, anlaşma yapacağız oğlum dedi, onlarla görüşüp ceddine gelmemeleri için anlaşma yapacağız, hocam dedim ne anlaşması nasıl oluyor bu, oğlum dedi, benim senden ırak olsun ama sen yaşlarda böyle bir derdi başına sarmış oğlum vardı yıllar evvel önce, diyip oğluyla gelinini anlatmaya başladı
    ···
  13. 113.
    +22 -9
    hocam anlatmaya başladı, oğlum dedi bundan 37 sene evvel daha dün gibi hatırlıyorum, benim gözümün nuru 1 evladım vardı, annesini doğumda kaybettik, hem analık hem babalık yapıp gözümden sakındım, o bana can yoldaşlığı yapardı çok üstün bir ahlaka sahip karakterli bir çocuktu, 21 yaşındaydı o sene, beraber oduna gidiyorduk sık sık, benden daha iyi bir oduncuydu o yaşına rağmen, yine bir gün odun ihtiyacı gerekti lakin ben hasta yatıyorum, oğlum bugün sen git dedim, sağolsun beni hiç kırmazdı, derhal baltasını sırtına yükleyip oduna gitti, ancak normal gelmesi gereken saatten bir hayli gecikince başına bir musibet gelmesinden korktum, akşamın ilk ışıklarıyla beraber hasta halimle köyden birkaç ahbabımın kapısını çalıp ormana aramaya gittik, gaz lambaları vardı o zamanlar elektrik ne arasın aldık elimize evladımı arıyoruz, nitekim buldukta
    ···
  14. 114.
    +23 -12
    Ormanda hepimiz farklı yönlere dağıldık ki oğlumu daha rahat bulalım diyordu hoca, gaz lambasının verdiği azıcık ışıkta ileride bir ağacın karşısında ayakta dikilip hareketsizce ağaca bakan bir insan silueti farkettim, yaklastıkça daha net belli oluyordu, evet bu oğlumdu, acelece yanına vardım, oğlum dedim, ses vermedi hala ağacın dibindeydi ve ağaca bakıyordu, arkası bana dönüktü, oğlum dedim ikinci kez yine ses vermedi, adeta bir heykeldi, taştandı sanki, en ufak bir kıpırtı yoktu, hiç bir tepki vermiyordu, omzuna dokunmamla ani bir hızla yüzünü bana dönmesi bir oldu, bundan sonra gözlerimi açtığımda oğlumu aramaya çıktığım dostlarım yanımdaydı, anladığım kadarıyla halen ormandaydık, ben ağaçların dökülen yapraklarının üzerinde oğlumu gördüğüm ağacın dibinde yatıyordum, dostlarım loş ışığın verdiği hafif parlaklıkta bana bakıyorlardı, kendime gelmem birkaç dakikayı bulmuştu, iyimisin diyolardı, kendimi toplayınca iyiyim, oğlum nerede dedim, oğlunu bulamadık dediler, nasıl olur buradaydı dedim, hayır senin bağırmanla geldik buraya, geldiğimizde de sen baygın yatıyordun dediler, sonra zihnimi topladım ve oğlumun yüzünü bana döndüğünde gördüğüm o dehşet verici manzarayı hatırladım, hayatmın her günü o yüzü hatırlıyorum, her saat her dakika aklımda, ne mi görmüştüm oğlum o yüzde
    ···
  15. 115.
    +17 -14
    neydi hocam o görüntü dedim, oğlumdu dedi, lakin gözlerinde ve saçlarında bir gariplik vardı dedi, nasıl yani dedim, bana nefretle bakıyordu dedi, saçları normalden daha uzundu 1 günde uzayamayacak kadar dedi, öz babasını öldürmek ister gibi bakıyordu dedi, yüzüme bakıp kısık bir sesle konuştu dedi, arapça sadece bir kelime çıktı ağzından dedi, nedir o hocam dedim, 'hüm' diyordu oğlum dedi sadece 'hüm', acı çekiyor gibiydi, birileri ızdırap veriyordu sanki oğluma, daha fazla dayanamadım o görüntüsüne biricik evladımın, gözlerimden yaşlar boşandı diyordu, oğlumu o halde görünce kahroluyordum adeta, fiziken oğlumdu ama ruhen o gitmişti sanki başkasıydı benimle konuşan, bayılmışım o görüntüyü görünce daha sonra uyandıgımda arkadaslarım yanımdaydı işte oğlum dedi, o güne dek bu kadar kendimi ilime bağlamamıştım lakin tek varlığım oğlumu o halde görünce işim gücüm onlar oldu dedi, peki gelin nedir bu mevzuyla alakalı mı dedim, mevzunun ta kendisi oğlum dedi, o gece gelinimin nesliydi oğlumu o hale getiren diyordu, oğlunuzu gördünüz mü bir daha dedim, gördüm oğlum dedi, gelinimle beraber geldiler, anlatmaya devam ediyordu sen hiç onların düğününü duydun mu oğlum dedi, hayır hocam dedim, anlatayım dedi
    ···
  16. 116.
    +25 -8
    Hocam onların düğünlerini anlatmaya başladı, oğlum iyi dinle nasihatlerime kulak ver dedi ormanlık, ıssız, yalnız olduğun zamanlar birtakım alanlardan toplu halde geçerler, bazı bölgeler onların yolları üzerindedir, eğer birgün yalnızken, böyle bir düğün alayı görürsen, bir gariplik hissedersen, bu düğün alayı fazla sessiz ise, yüzlerine garip bir ifade ve bir duygusuzluk var ise sakın ola bakma o tarafa, kendi yolundan git, o alaya takılıp gitme, dedi, tamam hocam dedim ama bu telkinden sonra yalnız kalmaya korkuyordum ki halen yalnız geceleri bir yere gitme konusunda çekincelerim olur düğünlerini göreceğim diye, işte benim kendi oğlum dedi onların arasına katılmış, her zaman tembih ederdim, bu konuda uyarırdım ama nefsine hakim olamayıp onlara bakmış ve oğlumu almışlar dedi, bu benim suçum diyordu, onu yalnız yollamamalıydım dedi, lakin ben de onların oğlumu almalarına karşılık gelinim dediğimi aldım dedi
    ···
  17. 117.
    +18 -7
    Polise gittim, heryere başvurdum, oğlumu bulamadılar dedi, ancak bu olayların üzerinden bir hayli zaman geçmişti, birgün güneş battıktan sonra kendi kendime oturmuş gaz lambasının ışığında düşünürken kapı çaldı, açmamla hayrete düşmem bir oldu, oğlum karşımda bana bakıyordu, hem de hiçbir anormallik yoktu, gözlerine baktım evet bu yavrumun gözleriydi, sarıldım ona ancak o bana sarılmıyordu, aceleci bir tavrı vardı, gitmem gerek baba dedi sadece, dur dedim, aylardır hep bu anı beklemiştim, hazırlıklıydım, omuzlarından tutup okumaya başladım, birden oğlumun arkasından göründüler dedi, oğlumu alamadım ama onlardan da ben bir şey aldım, o gece gelinim dediğimi aldım diyordu, oğluma karşılık kızları dedi
    ···
  18. 118.
    +23 -8
    Peki dedim oğlunuz hala onlarla mı, bilmiyorum oğlum dedi, ancak hislerim bana onlarla olduğunu hala hayatta olduğunu söylüyor dedi, hocam dedim atakan’ın durumu ne olacak, önce dedi mührü bozacağız eğer bozamazsak ilelebet rahat bırakmazlar dedi, nasıl bozacağız hocam dedim, gerekli malzemeleri söyledi, bu malzemelerin bir kısmı ormandan getirilecekti, ben giderim hocam dedim, zaten sabah güneş ışığında bir şey olmaz diye düşünüyordum, emin misin oğlum istersen beraber gidelim dedi, hayır hocam zaten bugün çok yoruldunuz siz istirahat edin dedim, atakan’a da gel sen de istersen hava alırsın kendine gelirsin dedim, o şaşkınlığı üzerinden atsa da yine de bir tuhaflık vardı ama kafasını sallayarak gelmek istediğini belirtti, her şeye rağmen onu da rahatlatmaya çalışıyordum, ihtiyacım vardı şu aşamada ona, atakan’la beraber ormana hocanın bize tarif ettiği şeyleri toplamaya gittik
    ···
  19. 119.
    +19 -12
    Hoca bizi ormana gitmeden evvel bir takım hususlar konusunda uyarmıştı, bazı yazılardan ve bazı çizgilerden bahsetmişti, eğer birtakım ağaçlarda arap harflerine benzer şekilde yazılar görürsek derhal geri dönmemizi sıkı sıkı tembih etmişti, Hocanın evinin arka tarafından girdik ormana doğru, hocanın tarif ettiği şeyleri aramaya koyulduk, zaten çok uzakta olmayacağını söylemişti, bir taraftan yürüyor, bir taraftan göz ucuyla Atakan’a bakıyordum, yüzünü yere eğmiş düşünceli bir şekilde yürüyordu sadece, bir müddet böyle yan yana yürüdük, ikimizden de çıt çıkmıyordu, sadece kuş ve böcek sesleri vardı bu derin sessizliği bozan, ilerledikçe güneş ışığı azalıyordu, ağaçların dalları heryeri kaplıyordu, elimi atakan’ın omzuna vurdum hafiften gülümsedim ee bulabilecekmiyiz hocanın istediklerini dedim, amacım yaptıklarından çok pişman olan bir adamı teselli etmekti, yüzüme bakıp sahte bir gülümsemeyle buluruz be dostum dedi, ben de hafiften gülümsedim ama nedendir bilinmez ona karşı içim yumuşamıyordu aksine onu her gördüğümde nefret ediyordum,
    ···
  20. 120.
    +17 -10
    biraz daha yürüdükten sonra hocanın tarif ettiği bölgeye geldiğimizi anladım zira yerde içi sarı *** adındaki çiçekler vardı, bu çiçeklerin ortasındaki kısmı istemişti hoca onlardan topladık, ancak işimiz henüz bitmemişti, hocanın dediğine göre bu çiçeklerin yakınında bu çiçeğe benzeyen mor renkli çiçekler olacaktı, biraz daha ileri gidip bu çiçekleri aramaya koyulduk, etrafa bakarak ağır ağır yürürken birden gözüm bir ağaca çarptı, diğerlerinden çok farklıydı, çok kalın bir gövdesi vardı, ama dikkatimi çeken bu değildi, üzerinde bir şekil vardı sanki yaklaştım ağacın yanına Arapça’ya benzer bir şeyler kazınmıştı üzerine, ancak bıcakla değil sanki o ağaçta her zaman olan birşeydi ya da biri ağacın içinden kazımıştı, çok ilginçti, direk aklıma hocanın nasihati geldi, hemen geri dönecektim ancak arkama baktım Atakan yoktu, sonra tekrar yazılı ağaç tarafında dönünce atakan’ın ağacın diğer tarafına geçtigini gördüm, Atakan hadi gidelim buradan diğer çiçeği bulamadıgımızı söyleriz dedim, Atakan ayakta ağacın diğer tarafında bir şeye bakıyordu, tekrar seslendim Atakan sana diyorum hadi birader dedim, duymuyordu sanki beni, hocanın söylediklerini bir an boşverip ben de yanına doğru gittim
    ···