1. 1.
    +1
    Bu kadar kişiyi kaybetmemizin nedeni, bulundukları mekanın havasındaki oksijenin azlığı yüzünden, kömürün, odunun ya da bir başka yakıtın, karbondioksit ve su buharına dönüşecek şekilde "tam" yanamamasıdır. Karbonlu bileşikler, "yarım" yanınca, karbondioksit yerine, karbonmonoksit (CO) oluşur ve ne fenadır ki, yaşamın sürdürülebilmesi için bedenimizin en ücra noktalarına kadar oksijeni taşımakla görevli hemoglobinin, CO’ya ilgisi, oksijene olandan 250 kat fazladır. işte bu yüzden, soluduğumuz havada CO varsa, hemoglobin, dokulara oksijen yerine onu taşır. Havadaki CO oranı yükseldikçe, önce başımız ağrır ve döner, giderek halsizleşir ve bilincimizi kaybederiz. En sonunda, tıpkı ağız ve burnumuz kapatılmış ya da boğazımız sıkılmışçasına "boğuluruz".

    Hemoglobinin CO’ya ilgisi çoktur ama, fazlaca oksijenle karşılaşırsa onu hemen terk eder. Keşke kuşaklar boyu, dünyanın dört bir yanında bu yüzden can verenler, soludukları havadaki varlığını fark etselerdi de, iş işten geçmeden camı çerçeveyi açıp oksijeni üzerine salıverselerdi. Ne yazık ki, CO’yu fark etmek mümkün değildir. Çünkü rengi yoktur, kokusu yoktur, tadı yoktur.

    http://hurarsiv.hurriyet....r/ShowNew.aspx?id=8200837
    ···
  1. 2.
    0
    --- 2 years later ---

    sen bide bugün ne oldu bi bilsen...

    (bkz: soma maden faciası)
    ···