aynı dönemlerde kadınların diğer toplumlardaki durumunu incelemeye devam edelim. ingiltere’de xi. asra kadar kocalar karılarını satabilirdi. hiristiyanlar ise; kadına şeytan gözüyle bakmışlardır. yine ingiltere’de kadın “murdar” bir varlık sayıldığı için incil’e el süremiyordu. kadınlar incil’i okuma hakkına hanry devrinde (1509-1547) sahip olmuşlardır.
ingiliz piskoposu dour’un 1888 yılında westminster kilise’sinde vaaz verirken söyledikleri tüyler ürperticidir..”bundan yüz sene öncesine kadar kadın erkeğin sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze başlaması da caiz değildi. kocası başının ucuna kocaman bir sopa asardı ve karısı ne zaman emrini tutmazsa onu kullanırdı. kadının sözü kızlarına geçmezdi. erkek çocuklar ise; analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi.”
çin’de ise, boşanma hakkı sadece erkeğe mahsustu. kadının böyle bir hakkı yoktu. oysa türk kadını tüm bu haklara sahipti. “koca karısını, kadında kocasını boşayabilirdi. koca karısının getirdiği çeyizinin bedelini verirken, kadın para vermek veya mihrinden vazgeçmek suretiyle kocasından boşanabilirdi.”
budizm’in kurucusu buda ise; ilk başlarda kadınları dinine kabul etmemiştir. eski türk kadını, roma kadınından da fazla haklara sahipti. roma hukukunda kadın, kendi malına hüküm edemezdi, vasiyet yapamazdı. roma hukuku kadını ergin kabul etmiyordu. onu noksan akıllı sayıyordu. romalı kadın jüstinyen devrine kadar tam bir esir hayatı yaşamıştır. roma’da dul kadının evlenmesi suç sayılıyordu. yine çin’de yeni doğan çocuk, erkekse pahalı kumaşlara, kız ise bez parçalarına sarılırdı. iran’da kendilerine eş olan kızlar günahkar sayılmışlardır. iran’da kanları bozmamak için yakın akrabalarla evlilik uygun görülmüştür. bu sebepten anaları ve kız kardeşleriyle evlenenler ortaya çıkmıştır. aynı şekilde cahiliye araplarının kız çocuklarını diri diri gömmeleri acı bir gerçektir. kız çocuğa sahip olmak şerefsizlik sayılmıştır.
işte bu dönemlerde, türk kızları ve kadınları, toplumun şerefli bir ferdi olarak itibar görmüşlerdir. türk kadınının böyle ihtişam içinde ve saygı görerek yaşaması türk karakter ve kültürünün yüksek değerini ifade eder
maddeler halinde özetlersek,
1.) türklerin en eski destanlarından biri olan yaratılış destanının da yaradana ilham veren ‘’ak ana ‘’ adında ki kadındır.
2.) oğuz kağan atamızın kutlu eşlerinden biri mavi bir ışıktan,diğeri kutsal bir ağaçtan doğmuş olağanüstü kadınlardır.
3.) bilge kağan kitabesinde kağan ‘’ sizler anam katun, büyük annelerim,hala ve teyzelerim,prenseslerim..’’ sözleri ile hitabına başlar.
4.) eski türk inancına göre ‘’han ile katun’’ gök ve yerin evlatlarıdır. kadının yeri yedinci kat göktür.
5.) eski türk destanlarında kadın erkeğinin her daim yanındadır. kadın erkeğinin güç ve ilham kaynağı kabul edilirdi.
6.) türk kültüründe destan kahramanları iyi ata binen, iyi savaşan, iyi kılıç kullanan kadınlarla evlenmek istemektedirler. örnek olarak korkut atanın bamsı beyrek hikayesindeki banu çiçek katun’u verebiliriz.
7.) eski bir türk atasözü; ‘’birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi bir kadın.’’
8.) savaşta kadınların düşman eline geçmesi büyük bir utanç sayılırdı.
9.) oğuz kağan destanından öğrendiğimize göre ırza tecavüzün cezası ölüm veya gözlere mil çekilmesiydi.
arap gezgini ahmed bin fadlan,türklerin tecavüz suçlusunun bacaklarından çapraz bağlanmış iki ağaca bağladığını ve ipin kesilmesi sureti ile bacakların ayrıldığını hatıralarında belirtir.
10.) yine arap gezgini olan ibn’i batuta şöyle der ‘’ “burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da türklerin kadınlarına gösterdiği hürmetti. burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür.”
11.) kağanın buyrukları yalnız “kağan buyuruyor ki” ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi.
12.) yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur siyasi ve idari konumlardaki görüşlerini beyan ederdi. mesela büyük hun imparatorluğu adına çin ile ilk barış antlaşmasını tanrıkut mete han’ın katunu imzalamıştır.
13.) ebul gazi bahadır han, secere-i terakime’de, oğuz ilinde, yedi kızın uzun yıllar beylik yaptığını anlatmaktadır.
14.) kadının yüceliği altay dağlarının en yüksek tepesine “kadınbaşı” ismi verilerek yaşatılmıştır.
15.) eski türklerde kadın miras hakkına sahipti. kadının kendine ait mülkü mevcuttu. kadının bunu istediği gibi kullanma hakkı vardı.
16.) eski türklerde koca karısını boşayabildiği gibi, kadında kocasını boşayabilirdi.
şimdide diğer toplumların kadına bakışına bir göz atalım.
1.) ingiltere’de xi. asra kadar kocalar karılarını satabilirdi. hiristiyanlar ise; kadına şeytan gözüyle bakmışlardır. yine ingiltere’de kadın “murdar” bir varlık sayıldığı için incil’e el süremiyordu. kadınlar incil’i okuma hakkına hanry devrinde (1509-1547) sahip olmuşlardır.
2.) ingiliz piskoposu dour’un 1888 yılında westminster kilise’sinde vaaz verirken söyledikleri ;
“bundan yüz sene öncesine kadar kadın erkeğin sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze başlaması da caiz değildi. kocası başının ucuna kocaman bir sopa asardı ve karısı ne zaman emrini tutmazsa onu kullanırdı. erkek çocuklar ise; analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi.”
3.) çin’de, boşanma hakkı sadece erkeğe mahsustu.
4.) budizm’in kurucusu buda ise; ilk başlarda kadınları dinine kabul etmemiştir.
5.) roma hukukunda kadın, kendi malına hüküm edemezdi, vasiyet yapamazdı. roma hukuku kadını ergin kabul etmiyordu. onu noksan akıllı sayıyordu. roma’da dul kadının evlenmesi suç sayılıyordu.
6.) çin’de yeni doğan çocuk, erkekse pahalı kumaşlara, kız ise bez parçalarına sarılırdı.
7.) iran’da kanları bozmamak için yakın akrabalarla evlilik uygun görülmüştür. bu sebepten anaları ve kız kardeşleriyle evlenenler ortaya çıkmıştır. ( özellikle mazdeizm’in popüler olduğu dönemde.)
8.) cahiliye araplarının kız çocuklarını diri diri gömmeleri bir gerçektir. kız çocuğa sahip olmak onursuzluk sayılmıştır.
kaynak:
http://www.bilinmeyenturk...rklerde-kadinin-yeri.html