sanırım lise 3'ün yazıydı. aylardan haziran tabii. okulu bitirdiğim gibi babamın üniversiteden arkadaşı vardı, onun yazlık bir yerde balık restoranı gibi bi yeri vardı. ama elit bi yer sayılabilecek bir yerdi. babamın arkadaşı da çok kıyak adamdır. hala konuşurum çok baba adamdır. zaten yazın çalıştığım müddet o restoranın yakınında bi ev tutmuştum. yani sadece uyumaya gidiyodum içi falan fazla iyi değildi. zaten gerekte yoktu, temiz olsun yeterdi benim için.

okullar kapandı gittim ben işte iş yerine. garson olarak çalışıyorum tabii. ortanın biraz üstü de yakışıklıyım işte. 1 2 haftayı güzel güzel çalışarak geçirdim. normalde 1 gün izin verirler haftada ama babamın arkadaşı 2 gün izin veriyordu.

neyse işte izin verdiği gün normalde perşembe günleri izinli oluyorum ben. bide buna ek olarak pazar da gelmeyebilirsin diyor. ben de yük olmayayım diye sorun olmaz abi ya diyorum.
bana parayı ay ay değilde, hafta hafta verdiği için çok rahat ediyordum. 1 hafta çalışıp izinli günümde o parayı yemeye çalışıyordum. iniyordum akşamları sahile, alıyordum sigaramı, alıyordum biramı, midyemi sahile iniyordum anasını satiyim. sahil gece başka güzel oluyordu beyler.

okuyosanız belli etseniz de boşa anlatmasam. 2 3 rez bile yeterli, okuyan olduğunu görmem yeterli benim için. kahve sigara koyup geliyorum.

neyse işte beyler sigaramı kahvemi kaptım geldim. ilk 2 hafta böyle monoton ama yerini değişmeyeceğim bir şekilde geçti. diğer hafta sanırım pazartesiydi, saat akşam suları, akşam değilde böyle güneş batarken bilirsiniz siz.

çalışıyorum iş yerinde. müşterilerle ilgileniyorum falan. mustafa abi vardı, orda çalışıyor garson olarak. ama bizim bi üstümüzdü böyle. neyse işte müşterilerle ilgileniyorum ben, mustafa abi geldi yanıma (m: mustafa abi, b: ben)

m: eric gelsene bi şöyle.
b: efendim abi noldu.
m: şu masadaki 2 kızı tanıyo musun.
b: yok abi ilk defa görüyorum.
m: ya ben bunların yanına gittim siparişi almak için de seni özel olarak istediler onu söyliyeyim sen git onlarla ilgilen ben burdakilere bakarım.

beyler tam 1 hafta geçti, perşembe günüydü izin günüm yani. aldım biramı sigaramı indim sahile 12 civarı bişeydi saat. müzikler mi dersin, diskolar mı dersin. ortam gerçekten güzeldi akşamları. yalnız olduğumdan ve çalışıyo olduğumdam uğramazdım pek barlara, anca kafam incin olacaktı da öyle uğrayacaktım. ki barlara uğradıktan sonraki günün sabahı işe gittiğim için çok kötü oluyordu. o yüzden gitmezdim.

indim sahile, benim bi yerim var. bi tekne var kullanılmayan ama sahilin hafif köşesinde böyle, yürüyorum o tarafa doğru almışım 2 biramı bir de camel sigara, yürüyorum yerime doğru. yürüdüm 5 dakka sanırım. geçtim yerime oturdum. oturduğum yerden sahil çok güzel gözüküyordu. tüm insanları çok rahat seçebiliyordum ordan. insanlara bakarken birden gözüm bi kıza takıldı. ortalama kız boyunun biraz üstündeydi 1.72 bişeydi. kumral saçı gece karanlığında bile seçilebiliyordu.

anlamıştım o kızın restorana gelen kız olduğunu, gitsem mi yanına diye düşünürken ikinci biram da bitince. sıkıntıdan yanına uğradım. beni görünce çok şaşırdı. selam verdim. şaşırarak s-selam dedi. utanmıştı sanırım.

gittim masalarına doğru. 2 kız karşılıklı oturuyor. ikiz gibi duruyolardı ama biri gerçekten çok güzeldi. garson olarak çalıştığım için muhabbet etmek istemedim. ama ben o tarafa doğru yürürken. güzel olan, kumral saçlı ve badem gözlü olan, diğerine fısıldıyodu ve gülüşüyolardı. aldırmadım gittim masalarına. aldım siparişlerini, getirdim yemeklerini sanırım 1 saatten fazla oturdular. tatlı falan istediler.

hesabı istediler. getirdim, bu sefer kumral saçlı bana bakıp gülümsedi. ve yavaştan kalktılar. çıkarken dönüp bakmadım çünkü müşterilerle ilgilenmem gerekiyodu. o gün baya yoğumdu zaten. o günü öyle kapattık diğer sabah oldu, geldim tekrardan işe mustafa abi geldi yanıma;

m: yaptın bu işi heralde.
b: abi yok ya sandığın gibi değil tanımıyorum kızları
m: tanıyosun demedim ki oğlum, tanışmadan nasıl tanıyacaksın ki yakışırsınız bak söyliyim sana
b: yok abi ilgilenmem sanırım

dedim devam ettim işime.

sabah uyandım kahvaltımı yapıp hızlı bi şekilde çıktım evden. çünkü normalden 15 dakka geç uyanmıştım. hızlıca giyindim, kahvaltımı bitirdim ve çıktım evden. evden iş yerine de yaklaşık 10 dakka bişey ama yazlık yeri yolları yani güzel yollar. çıktım evden yürüyorum. paketimi unutmuşum evde, girdim markete aldım paket. bu arada zaten gecikmişim battı balık yan gider misali çok da uğraşmoyorum. girdim restorana, işte babamın arkadaşı dediğim, deniz abi geldi yanıma. ( d: deniz abi, b : ben)

d: eric sanki biraz gecikmişsin.
b: abi özür dilerim bidaha olmaz zaten, alarm çalmadı doğal refleksle kalktım zaten.
d: dünden kalma gibi duruyosun sanki.
b: sayılır abi ama iyiyim ben sen rahat ol.
d: tamam hadi geç işinin başına müşteriler var bak.

beyler özür dilerim, ev arkadaşım sevgilisinde kaldı. şarjıda almış, bu sabah evi karıştırırken bi tane general mobile buldum şuan onu kullanıyorum.

hikayeye dönelim. ismini öğrendim kızın, melisaydı ismi. gerçekten güzeldi ismi ama o zamanlar sadece güzel geliyordu. nerden bilebilirdim ki herşeyim olucağını. (me: melisa, b: ben)

b: selam, sanırım geçen hafta çalıştığım restorana gelmiştin, amacım utandırmak değil.
me: s-sselam. ya evet kuzenimle gelmiştik. kuzenim seni beğenmişti bayağ. bende özel olarak seni çağırmıştım.
b: benim için sorun değil zaten, müşterilerle ilgilenmek işim zaten benim. neyse sigara içer misin.
me: olur aslında.
b: ben bi bira alıp geleyim sana.
me: tamam

ya üşümemiştim, dedi ama üşüdüğü hareketlerinden belliydi. elleriyle kollarını ısıtmaya çalışıyodu. gerçekten çok tatlı geliyodu bana ama içimde tam olarak hoşlantı yoktu. kumral, çok hafif dalgalı saçları vardı. gözlerine tam odaklanamamıştım. utanıyodu gözlerimin içine bakmaya. muhabbet ede ede eve yürüdük ama beyler çok ciddiyim hayatımın en güzel muhabbetini geçirmişimdir. evine bıraktığım gibi atladım yatağa koydum kafamı yastığa. bugün yaşananları düşünürken uyumuşum.

deniz abiyle konuştuk. işime baktım ben de sipariş alıyorum sipariş zütürüyorum derken 7 8 saat geçmiş. havanın kararmasına az kalmış ama güneş de batmıyo daha. müşterilerle ilgilenirken bi kız seslendi. pardon bakarmısınız dedi. döndüm baktım, ki bakmadan da anlamıştım o güzel ses tonundan. karşımdaydı tatlı kız. yanında yine kuzeni vardı.

m: selam , nasılsın
b: iyiyim sen nasılsın
m: iyiyim teşekkür ederim. bak bu kuzenim aslı.
b: memnun oldum ben de eric.
aslı: memnum oldum
m: oturma ihtimalin hiç mi yok.
b: ya geç geldim zaten bugün deniz abi kızdı baya.
m: tamam o zaman bu akşam görüşelim yine.
b: tamam akşam görüşelim.

dedim ve numaramı söyledim kaydetti.

beyler, yine çok güzeldi yine ve her zaman güzeldi. çok hafif bi gamzesi vardı yanağında. çok tatlı duruyordu gamzesi, alıp gamzesinden öpesim vardı. tuttum elinden gamzesinden öptüm. utanmış olmalı ki, aşşağıya doğru gülümsedi.

b: utandın galiba.
m: yok ya sana öyle gelmiştir ehehheh.
b: yok yok utandın sen. tamam tamam öpmüyorum utanma sende hahahhah.
m: çok kötüsün.
b: hadi gel bu taraftan.

beyler evin yoluna koyulmuştuk. acaba bişeyler yaşar mıyız diye düşünüyordum. ama 2 haftamız kalmıştı resmen. ne yapıcağımı bilmiyordum. bu kadar bağlanmışken 2 haftanın sonunda ne tak yiyecektim ben. muhabbet ede ede evin önüne geldi. apartmanın sevimli olduğunu söyledi. neden söyledi bilmiyorum ama bildiğiniz apartmandı beyler. onu sevimli kılan ne olduğunu anlamadım. anahtarı aldım, açtım kapıyı girdik içeri.

m: çok incinmışsın ya sen.
b: yalnız bu toplanmış hali hahahahah.
m: ciddi değilsindir umarım.
b: çok ciddiyim, aç mısın sen ya?
m: çok açım ya. makarna paketi nerde?
b: gel veriyim şu dolapta.

gittim çıkardım paketi. yapmasını biliyo musun diye sordum. biliyomuş. işte yapmaya başladı, ben onu izledim. utandığını söyledi, izleme dedi. gittim arkasından sarıldım. beyler hayatımın en güzel anlarından biri olabilirdi o an, resmen evlenmiş gibi hissediyordum. bana aç olup olmadığımı sordu, aç olmadığımı söyledim. arkasından seslendim, bana baktığı an öptüm onu. hoşuna gitmişti sanırım ki aşşağı bakarak gülmeye başladı.

kaydetti numaramı ben devam ettim işime. garsonlukta terletiyor ha beyler, hele yazınsa zütünüzden ter geliyor. neyse çalıştım işte akşam oldu. çıktım işten bi türlü, dolaşıyorum indim sahile oturuyorum. yaktım bi sigara melisa aklımda hala. mesaj atmak için çıkardım telefonu. kaydetmemişim numarasını diye düşündüm, ama numarasını almadığımı farkettim. tek çarem beklemekti. sanırım kuzenini ayarlamaya çalışıyodu ama kuzeniyle de olcağını sanmıyordum. 1 saate yakın bişey bekledim. en sonunda mesaj attı. 'nerdesin, buluşalım mı' dedi. beyler gerçekten kalbim hızlı attı ama nedenini anlamadım. cevap verdim falan. sahildeyim dedim. tamam o zaman kuzenimle geliyoruz dedi. tamam dedim beklemeye koyuldum.

bu sırada deli gibi sigara içiyorum stresten. acaba kuzenine ne desem diye. geldiler 10 dakka sonra, onlarda dışardaymış meğersem. geldiler yanıma selamlaştık. teknenin oraya zütürdüm onları, tekne de zaten terkedilmiş sanırım yazın başından beri kimsenin kullandığı yok. tekne dediğime de bakmayın sandal aslında ben tekne diyorum ona. zütürdüm işte onları tekneye.

melisaya mesaj atmakla kararlıydım. bi dal yaktım ve 'melisa senle konuşmamız lazım, boşsan 5 dakka içinde sahile inebilir misin'. dedim ve tamam dedi geldi 10 dakka sonra yanıma. beyler abartısız söylüyorum çok güzeldi ya. üstünde beyaz tshirt altında siyah şort vardı gerçekten çok güzel olmuştu. geldi yanıma. selam verdi.
m: selam, bişey mi oldu böyle aniden yanına çağırdın falan.
b: yok ya rahatsız olduysan özür dilerim amacım o değildi.
m: yok ne özrü ondan demedim zaten ne oldu onu merak ettim.
b: ya aslı hakkında konuşmak istedim.

aslı hakkında konuştuk işte. melisa aslıya olumsuz dediğinde aslı kabullenmiş zaten. baya mutlu olmuştum buna. böyle böyle sohbetimiz ilerledi. oturduğumuz bankta rahatsız bişeydi. sahile inelim mi ister misin dedim. olur inelim dedi indik beraber sahile.

üşümüştü yolda. ama fırsatı değerlendiremedim. üstümde hırka benzeri bişey yoktu. bakmakla kaldım. indik sahile sandalın o taraflara oturduk. sohbet muhabbet derken saat ilerledi baya. bira içesim de vardı. melisa da içer diye düşündüm. ve bira çerrz alıp gelmemi ister misin dedim. olur dedi. yola koyuldum.

yolda fikirlerim beynimi yiyodu resmen. acaba nasıl söylesem melisaya falan. çünkü gerçekten hoşlanıyodum ben bu kızdan. nasıl söyliyeceğimi bilmiyodum ama söylemem lazımdı. düşünürken yanına geldiğimi farkettim.

kalktım erkenden, yani normal saatimden daha erken kalktım. sigaramı aldım oturdum cam kenarına dışarıyı izliyprum. çay koymuştum. çayı aldım yanıma, bi elimde sigara bi elimde çay. düşünüyorum. sadece kızı düşünüyorum. gerçekten sadece gözlerini, dalgalı kumral saçlarını, düzgün burnunu, mis kokusunu, fazla dolgun olmayan ama gerçekten kendimden geçiren dudaklarını düşünüyordum.

düşünürken neden yazmıyorum ki dedim. aldım telefonu elime, 'melisa, nasılsın uyandınmı' yazdım. uyanmamıştı, ki saat gerçekten erkendi tan yeni ağarıyordu. böyle giderse işte uyuklarım dedim ve alarm kurup uyudum.

alarm çaldığında işe gitmek için kalkmalıydım. kalktım atıştırdım bişeyler paketimi cebime attım çıktım. işe gitmek için yola koyuldum. yolda yine bi tane daha sigara yaktım. bakıyorum telefonuma yoktu mesaj falan. gerçekten bağlanmıştım yahu şu kıza.

makarnayı yapmıştı. iki tabak çıkardım. dolapta ice tea vardı çıkardım onu. bardaklara boşalttım. yoğurt kalmamıştı, ben de ketçap çıkardım acılıydı ama olsun. getirdi koydu yemekleri. yemeye başladık falan. acılı ketçap seviyormuş meğersem, şansa bak. beraber oturduk yemek yedik. muhabbetimiz asla bitmiyordu zaten. film izleyelim dedi. beraber film aradık, bi tane de leptopum vardı evde. lazım olur diye almıştım yanıma. lazım da olmuştu gerçekten.

film arıyoruz beraber işte, en son sanırım esaretin bedelini izlemekte karar kıldık. ben izlemiştim ama o çok istedi izlemeyi. açtık mısır yoktu evde, çok istedi kıramadım, bakkala gittim aldım mısırları geldim. ice tea vardı zaten evde. ice tea, mısır ile film izliyorduk.

oturuyoruz sandalın orda. melisa konu açtı işte nerde okuyosun falan. anlattım onlara. muhabbet hızlı dönüyor. benle melisa sigara içiyoruz ama kuzeni sigara karşıymış, karşı denemez de içmiyor yani melisayada karışmıyor.

m: eric ya sen restoranda falan mı kalıyosun yoksa ev mi tuttunuz
b: yok restoranın yanında bi apartman var orda oturuyorum.
m: ha tamam şeyde mi restoranın sağ tarafında kalan apartmanlarda mı.
b: aynen o taraflarda.
aslı: yaşın kaçtı ya senin.
b: 17 senin kaçtı.
aslı: 16 sayılmaz ama eylülde 16 oluyorum.
b: ailenizle falan mı kalıyosunuz yoksa ikiniz eğlenmek için mi geldiniz.
m: ya aslında benim ailemde gelicekti ama işleri çıktı. ben üzilmiyim diye de beni de gönderdiler. yani şey aslıların ailesiyle kalıyorum.

sohbet güzelce devam etti sanırım kalktığımızda 1 i geçmişti saat. aslının ailesi aradı uzaklaştı bizden. bişeyler konuşup geldi telefonda hızlıca. melisaya döndü;

a: melisa ya annem nerdesiniz geç oldu falan diyo napsak.
m: ya aslı sen endişelendirme onları, git sen şimdi ben de en fazla 10 dakkaya geliyorum.
a: tamam ama gecikme

sabah oldu. uyandım ama yani en fazla 3 4 saat uyumuşum. paketimi unutmadan hemen pantalonumun cebine attım. kahvaltımı yaptım hızlıca. sigaramı yaktım ve yola koyuldum. yolda giderken yazsam mı kıza yazmasam mı diye düşünüyodum, çünkü yarın perşembeydi ve perşembeleri izin günümdü. onun gazıyla mesaj attım; 'selam melisa, yarın boş musun'. hızlanmışım, kendimi restoranın önünde buldum girdim içeri telefonu bırakmadan mesaj gelmişmi diye baktım. mesaj gelmemişti. bıraktım telefonu işe koyuldum. siparişler falan filan derken günü bitirdim. bitirdiğim gibi telefonu aldım mesajlara baktım. mesaj gelmişti melisa'dan. 'yarın boşum sende uygunsan şu şu saatte şuraya kuzenimle gelelim'.

aslında kuzenini istemiyodum ama nasıl kuzeninş değil de melisayı istediğimi söyliyeceğimi bilmiyodum.

gittim bakkala, bakkal da değil de market gibi bi yere sigara da az dal kalmıştı onu da bi yeniliyim dedim. nasıl olsa maaşım iyiydi bana göre. camel box ve 2 bira aldım poşetledim yola koyuldum. 2 dakka yol zaten. yolda yürürken de düşünüyorum işte, yok kuzeni mi sevmiş, yok o neden sevmemiş falan diye. kuzeninide gram hatırlamıyorum. sadece ona benzediğini hatırlıyorum. ikiz gibilerdi aslında ama onda bi farklılık vardı.

gittim yanına oturdum. sigara uzattım, aldı bi tane. birasını uzattım onu da aldı. açtı 2 yudum aldı sonra sigarasını yaktı. inanmıyacaksınız ama sigara içerken çok tatlıydı. nasıl yapıyodu bilmiyorum ama, sigara içerken çok tatlı bi hale geliyordu. ben de onla beraber yaktım. içtik biraz.

b: hep böyle suskun musundur
me: hayır ya, özür dilerim kafam incin ondan biraz böyleyim.
b: istersen, tabii istersen, bana anlatabilirsin.
me: şuan gereği yok gerçekten.
b: tamam tamam bişey demedim

yaşını falan öğrendim yaşıtmışız. yaşıt olmamız daha da alevlendirdi beni. çünkü yaşıtlarına nazaran daha büyük duruyor.

beyler kaptım kahvemi sigaramı oturdum. bundan sonra seri yazıyorum.

saat 4'ü geçiyordu, kalktım çabucak bişeyler atıştırdım. mayomu t-shirtümü giyindim hızlıca çıktım. fazla bekletme dediği için nasıl hızlı yürüyorum. yolda 2 3 tek bitirmişim, stresten resmen. sahile girdim, sağ tarafta demişti hemen sağa yöneldim. uzaktan baktım ordalar mı diye ordalardı beni bekliyolardı sanırım denize girmek için. gittim yanlarına hızlı hızlı. gözlerim de nasıl kan çanağı anlatamam tabii melisa'm hemen farketti gözlerimi.

m:günaydın ericçim.
b: günaydın melisa, günaydın aslı. napıyonuz güneşleniyo musunuz.
aslı: günaydın ama sanki hava kararıcak.

toplu gülüştük.

b:evet ya biraz fazla uyumuşum.
m: eric gözlerine ne oldu ya. o ne öyle kıpkırmızı. vampir gibi olmuşsun.
b: dikkat etmedim ya gerçekten önemsiz bişeydir.
aslı: girelim mi artık denize.
m: olur olur hadi girelim.

uzattım kendi paketimden. melisanın paket aldığını görmemiştim daha. devamlı içiyo mu onu da bilmiyordum ama sigara gerçekten çok yakışıyordu. paketi uzattım aldı bi tane. çakmağı istedi uzattım. yaktı sigarasını bana geri uzattı.

b: melisa ya, ben senden ciddi anlamda hoşlanıyorum. şuan sen, ben senden hoşlanmıyorum desen bile içimdeki sevgi değişmiyecek. nasıl becerdin bilmiyorum ama ilk kez birine karşı böyle hissediyorum.
m: ya eric biliyorum gerçekten güzel bu duygular. ama dediğim gibi tam emin değilim hoşlandığımdan. ama seviyorum seni yani. hoşlanmak mı bilmiyorum ama, boş değilim işte.

dedi ve elimi tuttu. beyler tam o anda dakikada 1 milyon kere kalbim çarpmıştır. doya doya tuttum elini. sanırım 1 dakka boyunca elini tuttum. aslı güneşleniyodu hala, görmüyodu bizi. belki de anlamıştır bilmiyorum. elimizdekiler bitince, melisa gel aslının yanına uğrayalım sıkılmasın kız dedi. tamam olur dedim, gittik yanına. uykuya dalmış kız. uyandırdık saat 8'e geliyordu zaten.

b: melisa, gel senle aslı'yı evinize bırakayım. ordan bende eve geçeyim bi duş alayım. olur mu.
m: olur olur zaten ben de yorgunum biraz.
b: aslı, sen ister misin dönmek.
aslı: bana uyar ya, tamam.
b: tamam o zaman hadi toplanın da kalkalım.

toplandılar kalktık. evlere doğru yola koyulduk. biz muhabbet açıyorduk aslı katılıyodu. ben tam ortalarında yürüyordum. ikisiyle de konuşuyodum ki genelde ortak muhabbet oluyodu. derken evlerine geldik ikisini bıraktım. ilk aslı girdi içeri. melisayı köşeye çektim dudağından hızlıca öptüm. ama kızdı bana. aslı'nın ailesi görücek eric dedi. ama yüzünden hoşuna gittiğini anlamıştım. kızararak söylemişti zaten bunu.

restorana girdim. mustafa abiye falan selamımı verdim. işe koyulacaktım aklıma kız geldi, mesajıma cevap verdi mi diye falan bi bakayım dedim. aldım telefonu, baktım mesajlara yok gelmemiş mesaj falan. uyuyordur ama insan neden yazmıyor diye düşünmüyor değil. uyuduğundan eminim de yine de insan bilemiyor. neyse işte saatler çalışarak geçti. iş çıkışı telefonuma bakmadım. unuttum yani bakmayı. giyindim üstümü falan, kapıdan çıktım karşı da kim beklese dersiniz. melisa karşı da oturmuş beni bekliyodu. gittim yanına

b: neden içeri gelmedin.
m: ya aslında yeni geldim sayılır, içeri girip dikkatini dağıtmak istememiştim.
b: sen ne düşüncelisin öyle hahahahah.
m: telefonuna neden bakmadın, merak ettim seni.
b: ya baktım aslında da çalışırken baktırmıyolar biliyosun, çıkışta da çıktıktan sonra bakıcaktım işte ki sana rastladım. bişeyler yapmak ister misin.
m: olur, ne yapalım.
b: bize gelmek ister misin evi gösteririrm sana hem.
m: olur olur, yemek var mı evde karnım çok acıktı.
b: yok sanırım ama ben sana güzel bi makarna yaparım hemen.
m: tamam hadi yolu göster.

beyler uyandığımda saat 16:00'dı. elimi yüzümü yıkadım aldım telefonu yanıma girdim tuvalete. oturdum klozete bi baktım 3 evapsız arama 9 mesaj. hepsi melisadan. baktım hemen mesajlara, ilk mesajını 1 civarı atmış. 'nerdesin eric, buluşalım mı'. her saat başı nerdeyse 2 3 mesaj vardı. 'uyan geç oldu, tatilinden yiyosun, beraber vakit geçirelim.' falan filan diye yazmıştı. son mesajları çok mutlu etmişti.

dedim arasamı lan çok mu ayıp ettim kıza. gerçi elimde olan bişey de değildi aslında. nerden bilebilirdim hayvan gibi uyicağımı. meğersem içimde bir hayvan yatıyormuş. aldım telefonu aradım melisa'yı.

b: alo melisa
m: efendim eric
b: ya çok özür dilerim bu kadar uyuyacağımı bilmiyodum özür dilerim.
m: ya yok sorun değil biraz da merak ettim ondan da o kadar mesaj attım. sarhoş gibiydin sanki dün.
b: yok saçmalama ya sarhoş falan değildim. neyse nerdesin melisa buluşalım mı.
m: ya kuzenimle denizdeyiz, gelmek istersen uğra. araba yolunun olduğu yerden girince sağ tarafta kalan yerin arkadaki şezlonglardayız.
b: tamam melisa en fazla 20 dakkaya ordayım.
m: tamam daha fazla bekletme.