--spoiler--

hepimiz annelerimizle babalarımızın üreme güdüsüne karşı koyamamalarının kurbanıyız. doğanın faşizmine maruz kalmışız hepimiz. üstelik bu güne dek tanık olduğumuz -ve her biri gerçek anlamda cani olan- zalim rejimlerin ve sistemlerin yol açtığı ölümlerden çok daha fazla ölüme sebep olmuştur doğa. okul öğrencilerine ders kitaplarında insanlığın en büyük düşmanları diye hitler ve stalin'in resimleri gösterileceğine, ilkbaharda yeşillenmiş bir orman gösterilmeli.

insanlar başlı başına günah olarak, günahın meyvesi olarak doğar ve bütün ömürleri günahkarlıkla mücadele ederek geçer. günah kaçınılmaz ve yadsınamaz bir şeydir; buna karşı insanların elindeki tek çare de ölümdür. buna rağmen, dünyaya daha fazla hayat getirdiklerinde, önlerindeki boşluğu dolduracaklarını sanırlar; öyle bir boşluktur ki bu, bir şekilde kapamayı başaramadıkları takdirde, görmezden gelmeyi öğrenmek dışında yapabilecekleri bir şey yoktur. işte bu yüzden, insanlar nihayetinde bencilce bir harekette bulunarak, sanki hayatlarındaki boşluğu dolduracakmış gibi, çocuk dünyaya getirirler. kendi boşluklarını kapatabilmek için, çocuklarını yeni boşlukların içine atarlar. sonra kederlere gark olur, böylece günahlarından arınacaklarını sanırlar ve bu trajedi böyle ilelebet devam eder; nesiller boş yere kurban olur gider, zira onların doğumu daha en baştan hiçbir şeyi düzeltmeye yaramayan bir hatadır zaten. o kadar nesil, o kadar üreme -ama neticede en ufak bir değişim olmaz. ancak, ilk günden beri oynanagelen oyun; dekor ve teknik ne kadar değişirse değişsin, aktörler ve figüranlar ne kadar farklı olursa olsun, hep o aynı trajikomedi oynanır durur.

hayat vermek, can almaktan çok daha yıkıcı ve meşum bir güçtür. ne kadar sakil ve budala olursa olsun, yaşayan her mahlukta bir güç vardır. her babanın baba olmasının tek sebebi söz konusu güce karşı koyamamasıdır. çocuk da ömrünün sonuna kadar, babalık denen bu gücün bedelini ödeyecektir.

kendimiz varken zaten cezalandırılmamıza gerek yok.

--spoiler--

• bizler, kaosu düzene sokmak isteyen herkesten nefret ediyoruz.

• yüzyıllardır süregelen etik ve toplumsal ahlak kurallarını yadsıyoruz.

• hayatın kutsallığına dair içimizde en ufak bir düşünce yok.

• yaşamın içine atışmış olmaktan yana da tiksinti duyuyoruz.

• çirkine karşı güzelle değil daha çirkinle; kötüye karşı iyiyle değil daha da kötüyle karşı durmaktan yanayız.

• üretkenliği ve üretmeyi, dünyayı yanıp kül olmaktan kurtardığı için lanetliyoruz.

• bizlere vaaz verip devlet adına toplumsal içinde uyumlu bir birey olmak için eğiten öğretmenlerden de din adamlarından da tiksinti duyuyoruz.

• doğal faşizm olan doğanın kaotik işleyişine çomak sokarak kendi kurallarını koyup şehirlerini kuran devletleri de onların kolluk güçlerini de tanımıyoruz.

• hiçbir canlı adına iyi dilekte bulunmamakla birlikte tüm canlı türlerinin soyunun kuruması adına kitleleri bilinçlendirmek ve toplu bir cinsel perhize sokma taraftarıyız.

• insanlara asla acımıyoruz. hangi ulustan, hangi devletten, hangi ırktan veya hangi dinden -dinsizlikten- olursa olsunlar, hiçbir insanın kurtarılmayı veya acılarının dindirilmesini hak ettiğini düşünmüyoruz.

• yaşama atıldığı halde varoş hayatında idealleri olan, her gün varoş yaşdıbına sevinçle uyanıp işine giden ama bir taku olmadan yaşayan insanların çektiği acılardan yana da şikayetçi değiliz.

• pgibiyatri gibi disipliner bir kurumu, bizim üzerimizde hastalıklı veya iradesini kaybettiği gerekçeleri ile yaptığı tüm politik iddiaları ve kapatılmayı reddediyoruz.

• etikten veya iyi kötü algısından söz eden filozofları da tanımıyoruz.

• haz veya acının doruklarında yüzmek gibi bir niyetimiz yok.

• yaşamın bel kemiği olan ormanlara karşı öfkemiz büyük.

• dünyanın iyiliğinin iyiden geçtiğini düşünerek tüm iyi olan şeylere, güzelleme peşinde koşup umut besleyenlere, kitlelere duyar kasanlara, romantizm aşığı insanlara karşıyız.

• kendimizi ne toplumsalcılar gibi topluma adıyoruz ne de bireyciler gibi yüceltip ilahlaştırmıyoruz. her birimiz önemsiz denebilecek kadar küçük bir zaman diliminde evrende yer kaplayan et ve kemik yığını pislikleriz.

• neden mi intihar etmiyoruz? verebileceğimiz zarar en aza indiğinde son olarak ona başvuracağız.

• doğurganlıklarından ötürü ve haz tutkunu olduklarından ötürü aramızda vajinalılara yer vermiyoruz.

• biz, tamamen vahşet ve kaos çağrısı yapan, terörizatör, pis, düzensizleştirici düşüncelerle dolu, toplumsala karşı aşırı bireyci, devletsizliğe karşı aşırı fanatik bağnaz bir giblememezlik taraftarı kişileriz.

• bu altinci de bizim sıçıssallık alanımız.

not: böyle bir altinci açılmasını talep ediyoruz panpalar. felsefe altincisi diyecekler olacak ama felsefe de başlı başına bir disiplin. yazar fanlarından uzak bir kafa istiyoruz. kendimiz yazıp kendimiz düşünebileceğimiz, kendi kafamızdaki insanlarla. her türlü tartışıp konuşabileceğimiz rahat bir alan. geniş bir yelpazeli ama tek bakış açılı olacak, tamamen bağnaz ve otoriter. insanlık ve tüm iyi şeyler üzerine faşizan bir tutum. böyle bir altinci talebimizdir yönetim. nihilistpenguen ile ben veya başka katılacak arkadaşlar da olursa beraber irade ederiz. zira ben işsizim. her gün evdeyim. zaman bol. isim önerilerine ise açığız. bu olacak diye bir şey yok.