/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +74 -4
    okumanız yaklaşık yarım saati alacak fakat sonuna geldiğinizde içinizde bir burukluk bırakacak. Sigara kullanmayanlar başlayacak. Buna eminim. Aksini yaşarsanız bana sövebilirsiniz.

    2009-2010 yıllarında sözlükte yazılmış bir hikaye. Daha sonradan silindi fakat birşekilde buldum.Her 2 yılda bir okurum nerdeyse. Duygulanma garantili. CTRL-V yaparak hızlı hızlı atıyorum okursunuz beyler. Sizden tek istediğim burda olduğunuzu belli etmeniz.
    Başlıyorum.

    Şu ana kadar etkisinde kaldığım tek yazı.

    edit:yeterince iddialıydım ve doğru çıktım beyler. Okuyan ağlıyor amk yerinde. Tekrar okudum tekrar ağladım..
    ···
  2. 2.
    +18
    ben şu an 24 yaşındayım. başıma yaklaşık 6 sene önce gelen ve süregelen bir aşk hikayesini anlatacağım sizlere.

    lise son sınıfa geçmiştim. her liseli gibi bizimde abazanlıklarımız vardı. her gün servisle okula giderken, benim yaklaşık 10 metre ilerimde de bir başka servis bekleyen bi kız vardı. bu benim sürekli dikkatimi çekiyordu. güzel kızdı ve gizliden gizliye hep ona bakıyordum servisler gelip bizleri alana kadar.

    belli bir zaman geçtikten sonra, artık iyiden iyiye platoniğe bağlamıştım ben. sürekli onu düşünüyor ve her sabah erkenden dışarı çıkıp onun aşağı inmesini ve ona bakmayı arzuluyordum. ilk günkü sapıkça bakışlar yerini, duygusallığa bırakmıştı. aradan yaklaşık 4 ay geçmişti ve ben daha kıza bakmaktan başka hiçbir şey yapamamıştım

    kızlara karşı biraz çekingen bir yapıda olduğum söylenebilirdi o zamanlar. her ne kadar tipsiz sayılmasam da, kızların bana açılması, kızların ilk adımı atması gerekiyordu bana. yoksa olmuyordu arkadaş. işte 4 ay boyunca bundan bir adım bekledim. ilk adımı o atacaktı. köpek gibi istiyordum onu (şehvet duygusu değil yanlış anlamayın) ama iki kelam edemiyordum. her gün aynı şey. dışarı çıkıyoruz, ben gizlice onu seyrediyorum, arada bir o da baksa dahi hiçbir selamlaşma bile olmuyor, servisler geliyor ve o başka okula ben başka okula gidiyoruz işte.

    artık kafayı sıyırma düzeyine gelmiştim. yapamıyordum bir türlü. ne kadar çok seversem seveyim, kıza belli edemiyordum durumu. ne yapmalıydım, nasıl belli etmeliydim acaba kıza olan duygularımı.

    evet daha öncede dediğim gibi, 4 ay gibi bir süre geçmişti. ankaranın karı meşhurdur ankaralılar bilir. ben çankayada oturuyordum. oranın karı direk buz olur trafikten olsa gerek. sabah yine okula gitmek için çıkmıştım evden. kapıdan çıkar çıkmaz inanılmaz bir kar ile karşılaştım. kar yağmıyordu ama etraf bembeyazdı. yine gittim servisin beni alacağı yere, başladım beklemeye. tabii bi yandanda o kıza bakmaya çalışıyorum. o günü hiç unutamam. üstünde krem rengi bir palto ile çok sevimliydi. bi an dengemi kaybettim ve pat diye yere yığıldım, ona bakayım derken. allahım nasıl bir acı, nasıl bir his bu. kolumu kırmıştım galiba ve yerden kalkamıyordum.
    ···
    1. 1.
      -1
      Kar kelimesini tek basina kullanasiya kadar kari(kadin)dedigini sanmistim amk
      ···
  3. 3.
    +17
    sabah oldu, kırık kolla indim aşağı. bizimkiler şaşkın tabi, oğlum bu ne okul aşkı. dinlen biraz işte falan. yok anne gitmem lazım diyorum ben. neyse bunlar çokta ısrar etmediler zaten. indim aşağıya bekliyorum. biraz erken inmiştim ben. bi kaç dakika sonra kızda belirdi ufukta. beni görünce bana doğru yaklaşmaya başladı. evet bir adım atıyordu benim için. en dibe vurduğumu düşündüğüm o an, o düştüğüm an, benim için bi başlangıç olacaktı. bu geldi ve nasılsın dedi daha iyimisin dedi. ama nasıl bakıyor öyle. masum, telaşlı ve saf bir bakış. anlatamıyor, tarif edemiyorum inanınki. daha iyiyim dedim, o gün için tekrar teşekkür ettim buna, o sırada bunun servisi belirdi yukarda. bize doğru yaklaşıyordu. tüh dedim içimden, biraz daha geç gelsen nolurdu sanki. kızda gördü servisi ve vedalaştık biz, o servisin onu her zaman aldığı yere doğru giderken, ben, bir dakika beklermisin dedim. koşa koşa gittim kızın yanına, bu meraklandı tabi. ya dedim, alçıma bi imza atarmısın. ilk senin atmanı isterim dedim. bu güldü, tabiî ki dedi. o ara servis geldi bile. kızı bekliyor. bu hemen bi kalem çıkardı neyse, alçıma adını ve imzasını attı. tekrardan iyi günler dedim o da sanada falan dedi işte ve servisine binip uzaklaştı.

    evet artık adını biliyordum. o alçıda onun ismi vardı. kızın yüzüne soramamıştım ama en azından biraz zeka pırıltısıyla alçıya ismini yazdırarak öğrenebilmiştim. ismi eda’ydı. eda. hemen ilk iş olarak telefonumdaki adını eda olarak değiştirdim. çok mutluydum. kolumun kırılması adeta bir mucizenin başlangıcı olmuştu.

    cuma günü sabahıydı ve yine aşağıya iniyordum. bir baktım eda benden önce inmiş bile aşağıya. bu sefer ben ona doğru gidecektim. artık biraz da olsa eşekliği bırakmam gerektiğinin farkındaydım. günaydın dedim. karşılık verdi ve kolumu sordu yine. iyiyim ya falan dedim. biraz dinlenmem gerekiyormuş işte dedim. buna ismiyle hitap edince bu şaşırdı. biz tanışmışmıydık ya dedi. ben gülerek alçıdaki ismi gösterdim ve kendi ismimi söyledim ona. en sonunda tanışma faslını geçmiştik. sendeki benim numaram değil dedim, benim kullandığım numarayı verdim buna.

    ertesi gün bi mesaj: işin yoksa bugun gezelim mi ya diyordu mesajda. allahım bu nasıl bişey. daha ne isteyebilirdimki. dersane falan vardı ama pek s*** değildi zaten normalde de. bu daha ben mesajına karşılık veremeden anında ikinci mesajı da yolladı. onda da; ya pardon senin dinlenmen gerekiyordu, unutmuşum ben. iyileşince gezeriz demiş. ben hemen aradım edayı, yok dedim benim de çok canım sıkılıyor evde benim içinde iyi olur dedim. bu ben öyle deyince tamam o zaman dedi mutlu bir şekilde ve bir saat sonra, aşağıda buluşalım dedi ve kapattı. hemen hazırlandım ben tabi 10-15 dk da. 45 dakkanın geçmesini bekliyordum artık. 45, 40, 30,15, en sonunda indim aşağıya.

    edayı ilk defa okul üniformasından farklı bir kıyafetle görüyordum. bu ne güzellik. kapşonu tüylü olanlardan bir mont giymiş. o kadar güzel duruyorki yüzü onun içerisinde. saçlarının rengi ile karışmış adeta o tüyler ve uyum içerisinde. siyah bir pantolon ve aynı renkte bir çizme. ikimizde birbirimize doğru yürüyoruz ve ortada buluştuk. merhabalaştık ve ne yapalım dedim ben edaya. nereye gitmek istersin. bu bana sen fazla yorulma, doktor dinlen demiş zaten, çok uzak bi yerlere gitmesek daha iyi olur dedi. hem çok vaktim de yok, annemin yanına gitmem lazım falan dedi. atakuleye gidelimmi dedi. ordan ankarayı seyretmesi çok güzel hem dedi. peki dedim ve bir otobüse binip gittik. şimdi fakir bin diyecekler ama otobüs vızır vızır geçiyor, ha taksiye binmişsin ha otobüse, 5 dk lık yol zati
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +16
    nasıl bir ses geldiyse artık, kızda duydu galiba, beklide görmüştür bilmiyorum, hemen bana doğru gelmeye başladı kız. içimden gelme diyorum, rezil oldum , sıç*ım diyorum ama yapacak bişey yoktu. adeta yere çakılmıştım ve kalkamıyordum bile. kız geldi ve panik halinde direk beni yerden kaldırmaya çalıştı. dur dur dedim, çünkü inanılmaz bi ağrı vardı, kolum kırıldu galiba, kalkamıyorum dedim. bu ne yapacağını bilemez bi halde, ambulans çağıralım falan diyor panikle. yok dedim, ambulans değilde, bizimkilere haber versek iyi olur aslında. o an aklıma geldi, cep telefonumu yanıma almamıştım. okulda her gün sigara araması yapılıyordu a*k, o aramalarda cep telefonu görürlerse onu da alıyorlardı ve uzunca bi süre vermiyorlardı. o yüzden çok sık zütürmezdi kimse telefon. neyse konuya dönelim.

    zaten rezil olmuştum kıza, sı*tım sıvayım dedim ve cep telefonun varsa bizimkilere bi haber verebilirmisin dedim. kız çıkardı telefonunu aradı dediğim numarayı ve bana tuttu telefonu. dedim anneme böyle böyle çabuk aşağı inin falan. neyse annem gelene kadar bekledi kız benim başımda, daha sonra bu ayrıldı. o ara servisini de kaçırmıştı kız. sonradan öğrendim o gün okula gitmemiş daha sonra.

    doktora gittim, bana 1 haftalık rapor verildi. lise sondum ama pek ders falan takmıyordum açıkçası. okula gitmeme fikri güzeldi ama, 1 hafta boyunca onu göremeyecektim. hem görsem ne olacakki diyorum içimden, kıza iyice rezil oldum. yanında iki ciksen uzandım yere, ağladım a*k, kolum ağrıo, dur kaldırma, telefonun varsa annemi arayalım falan. hala düşündükçe tüylerim dikiliyor , bu nasıl bir rezilliktir

    neyse ilk 2 gün gitmedim okula, o meseleden sonra işte. 2 gün sonra bi telefon geldiğini söyledi annem. kız, o gün telefonundan arattığım numarayı, aranan numaralardan bulmuş ve beni merak etmiş. ben aşağıda servis bekleyen kız falan gibi saçma bir şekilde kendini tanıttı ama ben hemen anladım zaten onun olduğunu. aklımda olan tek kız o çünkü. nasıl oldun merak etimde, bu telefondan arayım dedim bi falan dedi işte. iyiyim dedim bende, çok teşekkür ederim sana çok iyisin falan tarzı bişeyler söyledim. bu bana 2 gündür göremiyorum seni okula gitmiyor musun dedi. bende yarın gidecem, 2 gün dinlendim dedim. tekrar teşekkür ettim, o geçmiş olsun dedi ve kapattık telefonu.

    artık onun telefon numarasını da biliyordum. daha önce annemin telefondan bulabilirdim ama aklıma gelmemişti bu nedense. doktor 1 hafta rapor vermişti ama sırf o adını dahi bilmediğim kızı görebilmek için okula gidecektim.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +15
    gören olmadı allahtan ve çaldım zili. açtı kapıyı eda tüm güler yüzüyle girdim içeri. ilk defa evindeydim. önce oturduk, öpüştük falan işte biraz. sonra hadi yemeğe geçelim dedi. bana yaptığı ilk yemekti. bi çorba getirdi önce. gındıra mı ne deniyormuş daha önce hiç duymadım adını. allahım bu nasıl bir çorba. öyle böyle ekşi değil. iğrenç resmen. bu soruyor tabi nasıl aşkım beğendinmi. kızın evine gitmişiz, özenmiş bezenmiş yemek yapmış. b*k gibi de olsa yiyecez mecbur. çok güzel olmuş eline sağlık deyip bi an önce bitirdim çorbayı. sonra tavuk pilav falan koydu işte. onların tadı yerindeydi ama. sonuçta kız babasına bakıyor. illa ki güzel yemek yapıyordur yani. yemeklerimizi yedik, bunun odasına geçtik. bilgisayarını açtı, müzik falan dinliyoruz. ben bunun odasını karıştırıyom işte, şu ne bu ne falan. kız bi ara odadan çıktı ve elinde votka geldi bu. ben fazla içen birisi değildim. öyle ortam olunca bira içerdim bi tek işte. içmeyelim falan dedim. sarhoş olup yanlış şeyler yapmayalım dedim. bu nasıl alındı ama. suratı düştü bi anda. iyi getir dedim. bu redbull falan döktü işte, karıştırdı koydu önüme, içiyoruz. b*k gibi bi kokusu vardı ama eda için tak yemeye razıydım . bu bilgisayardan müzik açıyo falan, biraz içiyoruz sonra dans ediyoruz.

    ben daha fazla dayanamadım. içki de cesaret verdi zaten, yapıştım bunun dudaklarına dans ederken. 1 dakka nefes almadık sanki aralıksız öptüm. bıraktığımda ikimizinde nefes alma ritmimiz bozulmuştu adeta. ne yapıyorsun dedi gülerek. çok seviyorum kızım seni dedim. çoook. bu oturdu yatağına sonra ben tabi. bunu iterek yatağa uzandırdım ve başladık öpşmeye. ilk başlarda temkinli olduğu her halinden belliydi ama sonra o da rahatladı.
    ertesi gün tekrar evine çağırdı beni. gittim yine. bu başladı konuşmaya. beni gerçekten seviyorsun de mi falan. kız bana güvenmek istiyordu belli. ona onu ne kadar çok sevdiğimden bahsettim. dün yaptığım hayvanlıktan dolayı çok pişman olduğumu söyledim. bu yine güldü, ben öyle deyince. iyice yaklaştı bana. ben sana güveniyorum dedi, seninle bir ömür paylaşmak istiyorum ben. seninle hiçbir şeyden pişmanlık duymam ben dedi. yine başladık öpüşmeye. bu sefer o benden daha istekliydi. senin olmak istiyorum dedi bana. ne yapacağımı şaşırdım. korkuyordum bi kere. ama çokta seviyordum. kafaya koymuştum bi kere, ondan başka biri olamazdı artık hayatımda. eminmisin eda dedim. pişman olma sonra dedim. sürekli ben sana güveniyorum diyordu. bende çok istiyordum zaten. önce evden çıktım bi eczaneye gidip geldim. o gün ilk defa birlikte olduk edayla. daha önce bi kaç kez cinsel ilişkiye girmiştim ama bu farklıydı. ilk defa sevdiğim bir kızla, ve beni seven birisi ile birlikte olmuştum. bana kocacım demişti. çok hoşuma gitmişti ama ilk defa işin ciddiyetini algılamıştım bu sözden sonra.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +15
    sürekli bana ders çalışmam gerektiği hakkında telkinlerde bulunuyordu. hayaller kuruyorduk, aynı üniversitede okuyacaktık. farklı bi şehir yazacak ve birlikte yaşayacaktık. çok güzel yemek yaparım ben, sen sadece derslerine çalışırsın, benim gibi ev arkadaşı bulamazsın der dururdu. hep hayal ettim bende, hiç çalışmadım ders mers.

    günler monoton bi şekilde geçiyordu artık. hafta içi okul, haftasonu eda. dersaneyi bırakmıştım ama bizimkilerin haberi yoktu. parayı peşin verdiğimiz içinde dersane pek s*** takmıyordu beni zaten. rahattım o konuda yani.

    neyse girdik öss denen illete. benim kötü geçti ama çaktırmıyorum tabi. bunun iyi geçmiş mutlu. edanın babası tekstil işi ile uğraşıyor ve en az 2 haftada bir bursaya mal almaya, mal anlaşması yapmaya yani bişeyler için muhakkak giderdi. o gittiği zaman eda da annesinde kalırdı istemese de. yaz tatilindeydik ve annesi ile yeni kocası tatile gitmişler bi yerlere. babasının yine bursaya gitmesi gerekmiş ve 2 gün sürecek bir işmiş.

    bu arada şunu da söyleyim kız aslen denizlili ve burada bir tane akrabaları yok. ankaraya eda 13 yaşındayken göçmüşler zaten. burada çok fazla kimsesi yok kızın en azından aile yakını olarak yani.

    babası edaya seni de zütüreyim demiş bu da kabul etmiş. ben üzülmüştüm tabi haliyle, ama yapacak bir şey yok. iyi dedim ama moralim bozuldu ister istemez. bu yapma nolursun böyle falan dedi. korkuyorum işte napıyım dedi. haklısın dedim, git. benim bu kadar üzülmeme dayanamamış olacakki. babamla bi konuşuyum da, izin verirse kalırım dedi. korkacaksan kalma dedim. ben sadece seni özleyeceğim için gitmeni istemiyorum ama senin korkmanı da istemem dedim.

    akşama doğru aradı beni. ben gitmiyorum aşkım dedi. babasına gitmek istemediğini söylemiş. yalnız kalmaya da alışmam lazım falan filan demiş. babasının da canına minnet zaten, adam bir sürü işle mi uğraşacak, kızıylamı. babasıda sen bilirsin demiş.

    gitti babası edanın. bu beni aradı, akşam bize gelsene. sana yemek yapayım dedi. tabi kabul ettim hemen. ilk defa evine gidecektim. çok merak ediyordum evini, odasını. resimlerin görmüştüm tabi ama yine de çok heyecanlanmıştım. önce gittim bi avm’ye bi hediye aldım ev eşyası. sanki yeni eve taşınmışlar gibi a*k (: bir de çiçek yaptırdım. evlerine doğru gidiyorum. yolda bi tanıdık görecek diye baya tırsmıştım. bizimkilere arkadaşa gidiyorum dedim ama yine de elimde çiçek ve hediye, sanki kız istemeye gidiyormuş gibi bi halde görünmek istemiyordum kimseye.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 7.
    +15
    kız başladı ağlamaya ama nasıl ağlıyor, hıçkıra hıçkıra. ne yapacağımı bilemedim. korkuyordum da zaten. git buradan dedi bana. önce kapıya doğru yöneldim ama sonra ya kendine bişey yaparsa diye düşündüm ve vazgeçtim. geldim tekrar yanına. o da gitmediğim için memnun kalmıştı aslında. ben onun ağlamasını seyrediyor o ağlıyordu. belli bi süre sonra, birbirimize bakakaldık öylece.

    ona gerçekten çok iyi birisi olduğundan bahsettim ama ben edayı seviyordum ve ikimizin birlikteliğinin imksansız olduğundan bahsettim. kelimelerime çok dikkat ederek konuşuyordum. zaten içimde artık büyük bir korku vardı. bu korku sadece sedefin kendisine bişey yapar korkusu değil aynı zamanda yaptığımız bu pisliğin ortaya çıkması korkusuydu. bir duyulsa bu yaptığımız eda beni asla affetmezdi. ersin amca, ve hülya teyzelerin durumlarını ise düşünmek dahi istemiyordum

    sedef konuşmalarımdan anlamıştı benim ne kadar çok korktuğumu. için rahat olsun, bu yaptığımızı kimseyle paylaşmam dedi. ama ne olursun benden uzaklaşma, beni tekrar yalnızlığa terk etme dedi. bunları söylerken ellerimden tutuyor, tüm çaresizliğiyle adeta bana yalvarıyordu. ne yapacağımı bilemiyordum ben de artık. benim sedeften uzak durmam en doğru yoldu ama ya benim mutluluğuma köstek olursa, ya yaptıklarımızı anlatırsa diye kopamazdım artık sedeften. peki sedef dedim. ben senin yanındayım, senin yalnız kalmana müsaade etmeyeceğim dedim. bu biraz olsun mutlu oldu benden bu sözleri duyunca

    hafta sonu ankaraya gittim. aileme haber bile vermemiştim. sabah 6 da ankaradaydım. geleceğimi bi tek eda biliyordu ve o saatte beni terminalde bekliyordu. gece uyumamış bile. son olaylardan sonra daha bir duygusal olmuştu anlaşılan. o benim için çok şey yapmıştı ve beklide sırf bu yüzden beni kaybetmek istemiyordu. çünkü beni ben yapan, benim şu an üniversite okumama kadar beni adam yapan kişi edaydı. hani yanlış anlamayın da, beni bir sevgili gibi seven eda, beni çocuğu gibi de seviyordu aslında. hani anneler, evlatları ne kadar ş*refsiz olursa olsun, çocuklarından vazgeçemezya, işte bizim durumumuz da böyleydi edayla. otobüsten indim, karşımda eda. bitkin görünüyordu aslında ama güçlü görünmeye çalıştığı her halinden belliydi. kucaklaştık önce sıkı sıkı. bavul falan almamaıştım yanıma, küçük bi sırt çantası işte. tuttum elinden, yürüyüroz. ilk ben konuştum, şurda bişeyler atıştıralım mı dedim, terminalin içinde bir cafeyi göstererek. olur dedi. girdik işte içeri oturuyoruz, ne desem bilemiyorum edaya. söze o başladı. ne oluyor sana xxx dedi. sorunlarınmı var bursa da. yalnız mı hissediyorsun kendini orda, derslerin mi kötü yoksa, ne oluyor sana, sen eski sen değilsin.

    eda haklıydı. ona layık olamamıştım ama onu kaybedemezdim o bana bu hayatta sunulmuş en büyük şanstı. tuttum ellerinden, özür dilerim dedim. ben sana layık olamıyorum. ben senin kadar güçlü olamıyorum. ama asla senden vazgeçmekte istemiyorum dedim. konuşamadım daha fazla. boğazım düğümlenmişti. oysa yolda onlarca prova yapmıştım bu an için. bana aşkım dememişti geliğinden beri. ismimle hitap ediyordu ve yine öyle başladı söze. xxx böyle yapma lütfen. ben seni senden daha iyi tanıyorum. ben senin beni taa ilk baştan beri aşık olduğunu biliyordum diyor (lise 3 ün başından beri demek istiyor). ben sana aşık oldum çünkü sen beni gözünde o kadar büyütüyordunki, aylarca bana bir selam vermeden, sadece bakmakla yetindin. ben senin gözlerinle konuşabiliyorum, sakın beni sende yarı yolda bırakma annem gibi, bu acıyı bir daha yaşamamı istermisin diye sordu. bu söylediklerini daha önce bilmiyordum. ben ilk kez kolumun kırıldığı gün onun dikkatini çektim sanmaktaydım oysa.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +15 -1
    artık ilişkimiz yeni bir boyut kazanmıştı. işin içine ilişki girince ister istemez daha bir bağlanıyor insan birbirine. neyse efendim, öss sonuçları açıklandı, bu kazandı ben kazanamadım haliyle. o da çok üzülmüştü ama ben ilk defa bu kadar pişmandım çalışmadığıma. seneye hazırlanacaktım tekrar kafaya koymuştum ama artık benden bir yıl üstteydi eda.o üniversiteliydi artık ve böyle düşünmek beni huzursuz ediyordu. ankarada bi üniversite kazanmıştı. hem ben istememiştim zaten başka şehri yazmasını hem de babası istememişti ki bu daha önemliydi tabi onun için. babası zaten kızından başka kimsesi olmayan biriydi.

    benim kafa dank etmişti artık. ne yapıp edip kazanacaktım üniversiteyi. okullar açıldı. ben dershaneye eda okula. hiçbir zaman değişmedi eda. ne bana karşı değişti ne de kendisinde en ufak bir kendini beğenmişlik vardı. benim ailem onu, onun babası ve annesi de beni biliyordu artık. sık sık bize gelir, bana ders çalıştırırdı. bizimkilerde çok seviyordu onu çünkü beni adam etmişti resmen. sürekli ders çalışıyordum. derslerim daima kötüydü ve hiçbir temel olmadığı için baya zorlanıyordum. artık edayla olan muhabbetlerimiz tamamiyle derslerle alakalı olmuştu. o da anlıyordu tabi, onun üniversiteli olup benim olamamamı hazmedemediğimi ama yine de benden daha çok istiyordu üniversite okuyabilmemi. kız vize-final haftalarında bile bana ders çalıştırmaya gelirdi sık sık.

    bunun üniversiteden arkadaşları ile de tanışmıştım tabi. erkeklerle arkadaşlık yapmasına kızıyordum ama yine de iyi arkadaşları vardı gerçekten ve ilk başlardaki huzursuzluğum yoktu. ne zaman boş vaktim olsa, edanın okuluna giderdim. güvenlikle bile ahbap olmuştum artık ve okula girmem de rahat oluyordu baya. herkes biliyordu edanın sevgilisi olduğumu ve işin aslı da, zaten bunun için boş bırakmıyordum okulunda edayı açıkçası

    günler geldi geçti, birbirimize olan sevgimiz hiç değişmeden, onun desteği ve morali ile girdim bir kez daha sınava. puanlar açıklandı ve orta halli bi puan almıştım. ankarada devlet üniversitesi tutmuyordu ve ben özel yazmak istemiyordum. durumumuz iyi sayılır ama şimdi anlatsam baya uzun sürecek bir takım sebeplerden dolayı paralı bir okulda okumak istemiyordum. eda baya üzülmüştü bu duruma ama biliyor beni. kafaya koymuşum bi defa. düşündük nere yazalım nere yazalım. eskişehir ve kırıkkale yakın diye onlarda karar kıldık. son gün tercihlerde ne olduysa, dershanedeki hocam, bursalıdır kendisi, bursayı övdü övdü, bak belki gelir, yaz diye diye yazdırdı bursayı. edanın haberi bile yok. diyemedimde zaten. sonradan bi pişmanlık aldı beni ama iş işten geçti. artık bursa gelmesin diye dua etmekten başka yapacak bi şey yoktu.

    sonuçlar bi açıklandı, ahanda bursa a**. eda arıyor açmıyorum. bahane düşünüyorum. demeyecekmi a** bursa nerden çıktı diye. git gel 12 saat yol. bu ben açmayınca telefonumu, bi yer kazanamadım sanmış, başlamış ağlamaya. neyse ilk şoku atlattıktan sonra aradım bunu. sesi kötü geliyor anladım. noldu dedim. kazanamadın değil mi dedi. yok ya kazandım dedim. nereyi kazandın dedi. bursa dedim. şokk…
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +14
    şimdi siz bana yardımcı olmak istiyorsunuz sağolun ama olayları deşmeye gerek yok. herkes hak ettiğini yaşıyor inanınki. yoksa semihi de sedefi de vesile. içimde böyle bir orr... luğu olmasa, her şey çok daha farklı olurdu. ben böyle düşünüyorum.

    eda için:

    o ayrılık konuşmasından sonra, çoook yalvardım edaya ben. öyle peki deyip telefonu kapatmadım yani. ama güvenini kaybetmiştim bir kere ve babasına bişey olmasından korkuyordu da. tek varlığı babası kalmıştı çünkü kızcağızın.

    arkadaş kalalım demişti bana ve arkadaş gibiydik ilk başlarda. babasından gizli, sıradan bir arkadaşlıktı bu. ama ben hep bir umut besliyordum tabi. olmadı ama. her geçen gün daha çok soğudu benden. okulunu benden önce bitirmişti. geçen sene den beri de, avustralya'da yüksek lisans yapıyor. babası gönderdi eminimki. bir gün burcudan telefonunu aldım edanın kaldığı evin. aradım ama bi erkek çıktı. edayı istedim, bu edayı çağırırken dayanamadım ve kapadım telefonu.

    anlayacağınız edanın gözünde ben bittim. bitmemek için çabaladım, çırpındım. babasından korkmadım desem yalan olur ama elimden bu kadarı geldi yan.

    bu saatten sonra edanın değerini anlayamayan biri çıkacağına inanmıyorum zaten. o herifi onun koynunda hayal etmek delirtse de beni, bunu kabullenmekten başka seçeneğim de yok.

    Lafımı şöyle bitireyim bu da son olsun; hani xxx ne amk diyorsunuzya, xxx; ankaraya ne zaman kar yağsa kolu sızlayan adam işte.
    ···
    1. 1.
      0
      Agladim
      ···
  10. 10.
    +13
    sana güvenmek istiyorum diyordu bana. bu sözü daha önce, ilk kez evine gittiğimde söylemişti bana. bu ikinci oluyordu. oysa bana hep güvenirdi. tamam kıskançlığı falan çoktu ama, ben bir şey söylediğim zaman inanırdı bana. kıskançlık tartışmalarımız bana inanmadı için değil, hep içinde geleceğe dair bir korku olmasından kaynaklanıyordu. bir kez daha sordu işte bana; sana güvenebilir miyim xxx?

    rüzgar beni bir yerlere sürüklüyordu ve ben kontrolü kaybetmek üzereydim. eda’ya güven verebilmeyi ondan daha çok istiyordum ama ya uçuruma sürüklenirsem, ya eda yaptıklarımı anlarsa, ya bundan sonra da o pisliklerimle yaşamaya devam edersem diye düşünmekteydim içimden.

    evet güvenebilirsin dedim. ama çok zor dedim, çok düşünerek dedim ve o da anlıyordu muhakkak bir şeylerin kötü gittiğini. bu başladı söze, tekrar. ben artık senin o evde yaşamanı istemiyorum ordan taşın, uzaklaş oradan. peki dedim, sen nasıl istersen. bunu bende istiyordum artık. bu bana sarıldı tekrar, en sonunda geldiğimden beri ilk defa canım dedi bana. canım bi peçete versene şurdan. ohh beee. ohhhhh…

    ne yapalım, nereye gidelim dedim. ikimizde yorgunduk aslında. bilmem sen söyle dedi. ikimizinde gözünden uyku akıyor ama. evlere gidip ayrılmakta istemiyorduk. bizim gölbaşında bi ev daha vardı. oraya gitme fikri geldi aklıma ama hafta sonları genellikle bizimkiler orada kalıyor. ulan ne yapsak. nasıl anlayabilirim bizimkilerin orda olup olmadığını. ya biz ordayken, gelseler ne tak yiyecem ben. ne işin var senin burada demezlermi. hem de eda var yanımda. peder bey, sabahları erken kalkar iş için. c.tesileri bazen gider iş yerine ama muhakkak erken kalkar. aradım babamı, nasılsın hoş beş işte. işler nasıl gidiyor falan dedim, ağzını yokluyorum adamın. bugün gitmedim dedi. iyi o zaman gölbaşına gidersiniz dedim gülerek ama içimden küfrediyorum. yok dedi, bugün müsafir gelecek, teyzenler gelecekmiş dedi. hımm falan dedim, bol selam herkese dedim kapadım telefonu.

    hadi gidiyoruz kızım dedim edaya. gölbaşına gittik. eda babasına anneme diye çıkmış evden ama anne baba görüşmediklerinden içi rahat yani. girdik eve işte. hiç bişey yapmadık. ikimizde yorgunluktan geberiyoruz. hem bizimkisi zaten sadece ciks yaşanan bir ilişki de değildi. birbirimize sarılarak yattık. o güzel saçlarını okşaya okşaya daldım uykuya. o gün rüyamda bile gördüm edayı. hem yanımda, hem rüyamdaydı.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +13
    hafta sonu geldi bunlar babasıyla. babası hep temkinli yaklaşmıştır bana ve haklı da. tek evladı ve ona bir zarar gelsin istemiyordu. babası benden daha iyi biliyor bursayı. gelin sizi kahvaltıya zütüreyim dedi. uludağa gelmeden, inkaya diye biyer var, oraya zütürdü bizi. daha bende bilmiyorum tabi oraları. çok güzel bi yerdi. yedik içtik falan. ben hava atıcam ya a*k, hesabı ödedim babası masada değilken. kalkarken hesap dedi. ben tolga amca ödedim ben dedim. bu bana bi ters baktıki anlatamam. sen neyapıyorsun ya***m der gibi. altıma sı**ım korkudan. neyse bindik arabaya indik şehre. bu bana sordu işte xxx bey, nerede indireyim sizi, nereye gideceksiniz falan. kızımı fazla yorma zaten yol yorgunu dedi. daha bi yer bilmiyorumki bursada a*k. nereye zütürsemki edayı. kültürparka gidelim dedim ama kültürparka ben bile daha önce gitmedim. sadece adını duydum, yerini de görmüştüm işte otobüsle giderken falan. tam önüne kadar bıraktı bizi babası. sonra bastı gitti işine

    girdik kültürparka, her yer yemyeşil güzel bi yerdi. ankarada pek yok böyle yerler.bi papazın bağı var bizim oralarda, en yeşil yer orası a*k. ikimizinde hoşna gitmişti burası. ama çokta önemli değildi yer. birbirimizi özlemiştik biz. oturduk bi cafeye bişeyler içiyoruz. sürekli beni ne çok özlediğini falan anlatıyordu eda. oysa ben onu daha çok özlemiştim. burada çok yalnızdım. edaya buradaki hayatımı falan anlattım işte. o da baya üzülmüştü benim için. sürekli alışırsın aşkım, bu da geçecek, bugünlerine güleceksin diye telkinlerde bulunuyordu. oturduk bir saat falan işte. benim evimi merak ettiğini söyledi. gideriz ya acelen ne falan dedim. ama o da anlamıştı zaten bursada pek bi yer bilmediğimi. iyi dedim gidelim. gittik neyse eve, tesadüf bu ya hülya teyzenin kızı sedefte tam evinden çıkıyordu. beni gördü selam verdi, bende ona selam verdim girdik içeri. içeri girince kimdi o falan dedi. ben komşularımdan çok bahsetmiştim edaya ama kızları ile ilgli hiç bişey dememiştim. ne olursa olsun içine kurt düşmesin istiyordum çünkü. ama şimdi dakka bir gol bir oldu. niye beni tanıştırmadın diye başladı fırçalamaya beni. neyse susturdum edayı. beni hülya teyze ile tanıştır falan dedi. yok a*k, illa tanışacak. tartışma çıksın istemiyordum, taa ankaradan benim için gelmiş, zaten bi yer gezdiremiyoruz bari vakit geçer diye düşündüm. ne de olsa hülya teyzenin muhabbetide güzel. vakit geçer dedim işte.

    çaldık kapıyı. ersin amca, sürekli yürüyüş yapar, dışarıda parkta faşan gazete okurdu. o evde yoktu. hülya teyze açtı kapıyı. dedim böyle böyle, eda ankaradan geldi.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +13
    nasıl yani dedi. ilk başta algılayamadı çok uzak olduğunu herhalde. biz yazdımıydık ya bursayı falan dedi. bende son gün dersane hocam yazdırdı dedim. güzel falan dedi. iyi dedi, sevindi yinede. sonradan bi arama, kaç saat canım bu bursa ankaraya. yakındır ya falan dedim. bu biliyor tabi. babası sürekli gidip geliyor. altı saat altıııı diye bağırıyor. sen niye yazıyorsunda, başına buyruk hareketler yapıyorsunda bir sürü azar işittim. haklıydı sonuna kadar.

    ertesi gün buluştuk bu hiç pas vermiyor bana. surat bi karış. ne şebeklikler yapıyorum anlatamam. ama yok. o an aklıma nerden geldiyse, dedim ;eda senin baban sürekli geliyor buraya, e sende onla gelirsin işte sürekli, nolur yapma dedim. burayı kazanabildim işte. bende isterdim ankarada okumak ama olmadı işte. elimden bu geldi, bu kadar bastı kafam falan. iyice acındırdım kendimi. bu da biraz olsun yumuşadı ben böyle konuşunca, iyi tamam beee, dedi ve affetti beni.

    artık bursa seferi başlıyordu benim için. ailem ve edayı geride bırakıyordum sonuçta. yeni bir şehiri yeni bir çevre, yeni bir yaşam. bizimkilerle gitmiştim ilk önce bursaya ve bana ev tutmuştuk. bursalıllar bilir, görükle diye bi yer var ama o zamanlar nerden bilelim a*k, biz şehir içinden tuttuk evi. neyse dayadık döşedik evi ve bizimkiler gittiiii…

    ilk günler paso dışarıdan yiyorum. çevre desen yok. öğrencilerin hepsi görüklede a*k. ben s*k gibi kaldım yalnız başıma. eda arıyor, iyiyim diyorum sürekli. üzülmesini istemiyorum sonuçta. evdekilere dert yanıyorum ama başka yolu yok okuycaz işte. ilk haftalar her hafta sonu ankaradayım a*k. önce aile sonra eda ile görüşüyorum. sonra ağlaya ağlaya vedalaşıyoruz edayla ve bursaya dönüyoruz yine a*k.

    bir gün evde televizyon seyrederken, karşı komşum kapıyı çaldı. ismi hülya olan bu teyze bana yemek yapmış. nasıl mutlu oldum nasıl. yemekten dolayı değil bu mutluluk. bu şehirde ilk defa biri benim için bişey yapıyordu. bu başladı kapıda ayak üstü konuşmaya, evladım işte nerelisin, kimsin, adın ne cart curt. kadını eve çağıracam nerdeyse hemen, muhabbet edelim diye, o derece yalnızım yani. ne zaman bi sıkıntın olursa, derdin olursa haber ver yavrum dedi. bende senin bi annen sayılırım dedi. kadın aslen göçmenmiş, bursanın yarısı göçmen zaten a*k. bu göçmenler çok sıcakkanlı insanlar oluyor gerçekten. muhabbetleri de zevkli. kocası öğretmenlikten emekli olmuş. bi evleri var işte, ele muhtaç olmadan yaşıyorlar. kadının bir tane de kızı var o aralar 22 yaşlarında olsa gerek. bir de oğulları var ama o da asker olmuş ankarada oturuyormuş. sonradan antepe gidiyordu gerçi
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +12
    bi gün ayarladım burağı işte, hülya teyzelerin kapıyı çaldım. ben biraz gezeceğim de, sedefin işi yoksa, o da gelsin isterseniz, hem bi hava alır dedim. gitti söyledi sedefe. mutlu oldu tabi o da. neyse bekledim ben evimde bunun hazırlanmasını biraz. altıparmakta bir cafeye gittik. ben buna bi arkadaşımın daha geleceğini. çok iyi biri olduğunu falan söyledim yoldayken. yakın arkadaşımdır dedim. bi tepki vermedi. cafeye oturduk, biraz sonra burakta geldi. oturduk hoş beş sohbet işte. burağın hoşuna gittiği belliydi sedefin. sedefte tık yok ama. lan çocuk benden daha yakışıklı ama yok a*k. hiç pas vermiyor. sonuçta burakta gururlu çocuk, bir iki yokladı ama karşılık alamayınca o da vazgeçti.

    ayrıldık cafeden evlere gidiyoruz. bu bana demesin mi, senin ne yapmaya çalıştığını çok iyi biliyorum. sen benden kaçmak için gidiyorsun, sen benden kurtulmak için arkadaşını bana yapmaya çalışıyorsun diye. otobüsteyiz ama nasıl sinirli. lan dedim aha yine kafayı sıyırdı bu kız. nasıl zütürecem ben bunu bu halde evine. eve yakın bi yerde bi yere oturttum bunu. kız zaten kendinde değil. bu halde eve zütürsem bülbül gibi şakırdı ne tak yediğimizi. oturduk işte, ben buna evet haklısın bunun için gidiyorum evden, bunun için çağırdım burağı. ama sende beni anla, iş sadece bende bitmiyorki. eda hissediyor bazı şeyleri ve o istiyor bunları benden dedim.

    ne olursun bırakma beni. en azından biraz daha bırakma. sana ihtiyacım var diyordu. ben senin edayla birlikte olmana engel olmayacağım. sadece beni bırakma. illa bi isim koymamız gerekmiyor, sadece sadece beni bırakma dedi. e ne yapıyım bende iyi dedim, sen nasıl istiyorsan öyle olsun. ama lütfen ağlama artık yeter.

    aradan biraz vakit geçmişti ve ben taşınıyordum. sedefe bunu eda için mecburen yaptığımı söylemiş ve ona yine de onunla daima görüşebileceğimizi söylemiştim. yeni ev eskisinden daha yeniydi ama eskisi daha genişti ve burada 2 kişi kalacaktık bir de üstelik. ama semih iyi çocuktu, anlaşamayacağımızı sanmıyordum

    okul devam ediyor, bu dönem baya s**mıştım. a*k bu iktisat derslerinin.
    neyse devam;
    iki kişi yaşamak harbiden zormuş. gelen gidende ekgib olmuyor a*k zaten. ebesinin a*ı gibi bulaşık çıkıyor. tamam aşırı düzenli bir insan değilimdir ama, bu tahmin ettiğimden de fazlaydı. ister istemez, atışmalar falan başladı bu semihle. eda gelmişti 2 kez, daha taşınalı 1 ay olmuş. beni merak ediyor tabi. ulan bu semihin ya**ak ya**ak hareketleri kızın yanında, beni çileden çıkartıyor. bi keresinde, odamızda film izlerken bile daldı a*ın evladı, ne izliyosunuz ya bende izleyimmi diye.

    semih kıskanıyordu beni bunu anladım. bu aralar sedefte gelmeye başlamaz mı bize a*k. bir gün semih, keraneye çevirdin evi dedi şaka yollu sözde. baya baya birbirimize girdik o lafı duyunca. ulan eda nın gelmesi mi batıyor sana oros*u ç**uu. sedef konusunda haklıydı ama, bilmiyorki geçmişi a*k. ne diyecem ben buna, sedefi si**im, şimdide korkudan ne dese yapıyorum mu a*k.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 14.
    +12
    arkadaşları evden yolladktan sonra, giyindim adam gibi. çaldım zili yine. bu sefer fazla bekletmeden açtı kapıyı. efendim xxx dedi. müsaitsen biraz oturabilirmiyim dedim. g** yusuf yusuf tabi. kız banada patlayacak diye tırsıyorum. ama iyi karşlıladı beni. kusura bakma ama sana göz kulak olacağıma söz verdim annene babana dedim. o yüzden buradayım dedim. hıı falan dedi bu. dün gece kuzeninle tartışmışsın galiba, ben evde değildim yeni haberim oldu dedim. evette bu bizim aramızda dedi. haklısın ama annen baban orda telaşlanıyorlar, gelemiyorlarda, onlar için kendine iyi bakman, eski güler yüzlü sedef olman gerekmezmi dedim. yaklaşık 2 saat oturup konuştuk. ilk başlarda sanki ben nasihat veriyormuşum gibi oldu ama daha sonra dertleşmeye döndü iş. benim anladığım kadarıyla kız kendini yalnız hissediyordu. her ne kadar anne babası ona çok iyi davransalar da, sosyal yaşamı çöküntü içine girmiş gibiydi. bu kız eski nişanlısı için bir çok arkadaşı ile tartışmış. bir çok arkadaşı o adamın sedefe göre olmadığını söylemiş sedefe, sedefte adama çok güvendiğinden hepsini defterden silmiş. adam da bunu aldatıncada, yapayalnız, dımdızlak kalmış.

    dedim bugün doktora gitmen gerekiyormuş galiba. hı hı dedi. gideceğim zaten de, bi kalkmadın ki dedi gülerek. ilk defa espiri yapmıştı 2 saatten beri, belki de o adamdan ayrıldığından beri. bende dedim, bugun bi işim yok, birlikte gidelim mi doktora? anladı tabi ailesinin tembihlediğini. hiç gerek yok falan dedi ama ısrar ettim. bunu ailen için değil benim içimden geldiği için yapıyorum dedim. siz bana burada yapayalnızken, destek oldunuz, benim sıkıntımı paylaştınız, güler yüz gösterdiniz. ben ne yapsam sizlerin hakkını ödeyemem dedim. ki haklıydımda. iyi peki gel dedi. gittik doktora, bu işte ilaç falan alıyormuş, onun kontrolleri ile alakalıydı galiba. ben doktora diyemedim kızın yanında ama, içerde beklerken doktorun yardımcısına ( ne s*kim deniyorsa işte onlara ) dedim, dün böyle böyle şeyler yaşamış, doktor beyinde haberi olsun falan. tamam dedi adamda

    çıktık doktordan eve doğru gidiyoruz. aklıma kızın günlerce evden çıkmadığı, sadece doktora gitmek için çıktığı geldi. hadi dedim dışarıda yemek yiyelim. bildiğin güzel bi yer var mı diye sordum. lisedeki arkadaşları ile sürekli gittikleri bi restoran varmış ama biraz uzak ya boş ver dedi. olsun dedim. hem benim ankaradan misafirlerim gelince zütürebileceğim değişik bi yer olur, hep aynı yere zütürmekten utanıyorum falan diye bi espri yaptım. o da peki gidelim dedi.

    nedendir bilmem, normalde taksi falan çok kullanmam. tamam çok zengin olmadığım içinde olabilir de, o gün taksiye bindik. 30 küsür lira taksi girmişti hiç unutmam. bundan 3 sene önce, kol gibi gi*diydi. daha yemek yiyecektik ve yemeğide ben ısmarlayacaktım a*k eşek değilimya. inşallah çok pahalı bi yer değildir diye yusuf yusuf girdik restorana. güzel bi yerdi, fiyatlarda uygundu. verdik siparişleri geldi işte. yemeğin tam ortasında telefon çaldı. arayan edaydı. aha a*k, ne diyecektim şimdi edaya. masadan kalksam, sedef yanlış anlayabilirdi. sonuçta kendini zaten yalnız hissediyordu. bana güvenini kaybetmesini istemiyordum. öte yanda eda, sedefe bi selam verdim diye cingan çıkarmıştı. nasıl derdim sedefle oturduk yemek yiyoruz diye. telefonu açmamaya karar verdim. sedef diyor telefonun çalıyor. ya boş ver falan. daha 2-3 lokma yiyenece 4 cevapsız oldu a*k. olacak gibi değil açtım en sonunda telefonu. başladı bu fırçalamaya, niye açmıyorsunda, ne yapıyorsunda, merak etimde.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +12
    bunlar gitmeden beni sedefin kuzeniyle de tanıştırdılar. benim yaşlarımda bi kız o da. adını hatırlamıyorum şimdi. kuzenine tembihlemişler zaten, bi ihtiyacınız olursa bişey olursa ilk karşı komşuna söyle diye. aradan iki gün geçti. cuma günleri üniversite öğrencilerinin gittiği bi gece kulübü vardır, bursada okuyanlar bilir. oraya gidecez. daha önce söz vermiştim gelirim diye ama aklım sedefte. söz vermiştim annesine sonuçta. gidiyimmi gitmeyimmi derken, arkadaşlarımdan biri, oğlum 2 gündür bişey oldu mu hayır. bugunde bişey olmaz içini rahat tut ya dedi. haklıydı galiba. neyse dedim, s**erim bişey olmaz. çıktık yola gittik eğlenmeye. ben fazla içen birisi değilimdir ama ortamada ayak uyduruyoruz tabi. içtik falan, ben baya sarhoş olmuşum bünye alışık değil tabi a*k. iki arkadaşta gece sonunda benle birlikte gelmişler eve, haberim dahi yok. gözümü açtım yataktayım. lan nasıl geldim ben buraya. ne ara geldim.

    bizimkilerde kalktı. evi tak zütürüyor, dışarıdan poğoça moğoça alıyım bari a*k dedim. evden çıkarken aklıma sedef geldi. belki onlarında bi ihtiyaçları vardır bi soruyum ya dedim. çaldım zili. açan yok. çaldım açan yok. dedim heralde doktora gittiler. sedef pgibolojik tedavi görüyordu. gittim aldım poğoça falan. eve gelince arkadaşım telefonumun çaldığını söyledi. baktım arayan ersin amca. 3 cevapsız a*k. has**ktir lan ne olduki??

    aradım ersin amcayı, çabuk sedefe bak diyordu, çabuk. ne oldu ersin amca diyorum. çabuk bak sen diyor. apar topar kalktım, basıyorum zillerine. bi 10 dakka sonra ses geldi. açıldı kapı. sedef karşımda. ne oldu dedi bana. ersin amcalar merak etmiş seni dedim. bi arayıp konuş istersen dedim. tamam dedi.

    bişeyler olmuştu anlaşılan ama direk evine dalamazdımya ne oluyor diye. biraz bekledim, ersin amcayı aramak için. sedefle konuşuyorsa diye. sonra aradım ersin amcayı. noldu ersin amcacım dedim. adam başladı anlatmaya. dün gece kuzenini evden kovmuş sedef. kız benim zile basmış basmış açan yok kapıyı. mekmiş gitmiş sonra. gece aramamışta ersin amcaları, telaşlanır diye. onlarında sabah haberi olmuş. telaşlanmışlar tabi. kız biraz önce konuşurken iyi konuşmuş adamla da, biraz rahatlamış adamcağızda işte. hülya teyzenin haberi yokmuş, söylersem telaşlanır diye düşündü heralde. adam bana, şey dedi. bugun bi doktoruna zütürebilirmisin sedefi. kendisi ben giderim dedi ama güvenemiyorum dedi. tamam ersin amcacım dedim. haberleşiriz sonra diyerek kapattım telefonu.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    +12
    yakşaık 1 ay geçti. okulu iyice boşlamıştım. edadan ses yok, işin ilginci sedefte hiç aramamıştı beni. o niye aramıyordu acaba diye düşünüyordum çünkü hiç bişeyden haberi yoktuki. oysa semih kavgamızı falan her şeyi anlatmış sedefe. sedefte korkuyor tabi aramıyor beni.

    biraz olsun toparlamıştım kendimi. ben eve çıkacağım falan dedim burağa. görükle de kalmayacaktım ama. o semihin yüzünü görmek istemiyordum çünkü. yine şehir merkezinde bi ev tuttum ben. dükkana emanet koyduğum eşyaları da aldım, bi kaç üstüne yeni bişeyler derken evi düzdüm tekrar. okul bitmişti, dersler tak gibi, 2 tanesinden geçmiştim yaz okuluna kalacağımı söyledim bizimkilere. gitmek istemiyordum ankaraya. annem bi haftalığına da olsa gel yavrum özledik diye ağlayınca dayanamadım peki dedim

    1 haftalığına gidecektim ankaraya. ilk 3 gün evden dışarı adımımı dahi atmadım. her gün edanın yanına gitmeyi istiyor ama cesaret edemiyordum. edanın okul arkadaşlarından birini aramak geldi aklıma. adı burcu. beni çok severdi. tepkisi ne olacak bilmeden, görüşmek istediğimi söyledim. bu bana hiç gerek yok artık dedi ama yalvarıyorum burcu yalvarıyorum sana dedim. ikna ettim burcuyu.

    buluştuk bi yerde. edayı sordum önce. eskiye göre daha iyi dedi. o da 2 dersten kalmış. daha önce hep a'lı b'li notlarla geçerdi. sağlığı nasıl dedim. nasıl olsun senin yüzünden ölüyordu dedi. haklısın dedim.ben burcuya tüm yaşadıklarımı en ufak ayrıntıyı es geçmeden anlattım. sedefi, semihi, eski evimi, nerde ne yaptıysam anlattım.
    burcu biraz hak vermişti bana. korkularından dolayı sedeften vazgeçemedin yani dedi. evet dedim. ben edadan başka hiç kimseyle birlikte olamam. ne yaptıysam edayı kaybetmeme korkusundan yaptım falan dedim. lütfen edaya şunu de ki; eğer istesin, bana son bir şans versin, bursayı hayatımdan çıkarmaya razıyım. okumam gerekiyorsa dedim. kız bana çok acımıştı ama nefretle bakmaya çalışıyordu.

    burcu edaya anlatmış tabi bütün konuşmalaramızı. bir gün bursadayken telefonum çalıyor. tanımadığım bi numara. açtım telefonu alo dedim. ses yok. kapandı sonra. diyorum ya eda ya sedef kesin ama hangisi. eda olma ihtimali daha yüksekti çünkü eski hattını kapattırmıştı. 10 kez aradım tekrar ama açan olmadı. o gün gece aydınlığa doğru geçerken yine çaldı telefonum. uyku sersemi baktım numaraya, arayan gündüzki numara. açtım telefonu, karşıdaki ses; neden, neden, neden, diyor.

    edaydı evet, edaydı. bir neden söyleyemiyor sadece dinliyordum. ilk baştaki neden sorularından sonra o da susmuş, sadece ağlama sesini duyabiliyordum. eda diyorum edaaaa, bu daha çok ağlıyor sanki ben öyle dedikçe. bitirme eda, bitirme dedim. bi 5 dk sürdü bu telefon görüşmesi. yine o kapattı. bir umut ışığı görünmüştü sanki. eda beni unutamıyordu. dedim ya, beni çocuğu gibi seviyordu adeta diye. ne kadar *** de olsam, benden vazgeçmek istemiyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    +13 -1
    gittik atakuleye, bi atari salonuna uğradık önce alt kattaki. hehe şaka lan. çıktık yukarı, bu evini bulmaya falan çalışıyor, zıpır zıpır yerinde duramıyor adeta, çok tatlı yani. biraz takıldık işte sonra bu beni kırmayıp geldiğin için çok sağol falan dedi. o ara annesi aradı. buna kızdı besbelli, kız sessiz sessiz konuşuyor. sonra bana, benim gitmem lazım dedi. daha 1 saat anca olmuştu. ya biraz daha duramazmısın dedim. bu düşündü biraz peki dedi. gittik bi cafeye oturduk ama bunun morali bozuldu belli. annenden habersizmi çıktın niye kızdı dedim. bu başladı anlatmaya. annesi ile babası ayrılmışlar. annesi babasını aldatmış falan. şimdi başka bi adamla evlenmiş. bu babasında kalıyormuş ama hafta sonları annesinin yanına gidiyormuş işte. baya kötü oldu anlatırken, bende daha fazla soru sormadım. annesi balgatta oturuyormuş oraya gidecekmiş. dur bende geliyim dedim. yok falan dedi ama dinlemedim. yol boyu yine konuştuk birbirimizi tanıdık işte. annesinin evinin oraya gittik ve orda vedalaştık. vedalaşırken, adeta ne o gitmek istiyordu ne de ben. orada anladım işte, eda da benden hoşlanıyordu. öptü beni yanağımdan ve ayrıldık. o an dünyanın en mutlu insanı bendim galiba

    eda özel bi lisede okuyordu ve dersaneye gitme ihtiyacı hissetmemişti. o yüzden hafta sonları boştu. benim içinse öss stresi neredeyse yok gibiydi zaten. o hayatımda yokken de pek fazla takmıyordum okulu, dersaneyi, dersi falan. kız annesini her şeye rağmen seviyordu fakat onun yanına gitmeyi pek istemiyodu çünkü annesinin kocasına çok büyük bir öfke ve nefret duyuyordu. bu da annesinin yanına gitmek istememesine sebep oluyordu.
    hafta sonları kimi zaman annesine ders çalışmam gerek bahanesi ile gitmiyor ve bütün gün birlikte geziyorduk. yine bir gün birlikteyken, edaya olan hislerimi açıkça söyledim. bu güldü ilk önce. tamam dedim kusura bakma, hata ettim söylemekle dedim. bu ben öyle deyince sustu, ama gülmemek için zor tutuyor kendini. sinirlendim bi anda ve kalktım masadan tam çıkıyorum arkadan seslendi bana. dur dedi, ne yapıyorsun, bende seni seviyorum salak dedi

    acaba diyorum hala benimle dalgamı geçiyor. bu tuttu elimi ama hiç konuşmuyor. bende konuşmadım. yaklaşık yarım saat tek kelime etmeden, ellerimiz birbirine, gözlerimiz birbirine kenetlendi.

    sessizliği yine ben bozdum, dayanamadım. hadi sinemaya gidelim dedim ne alakaysa. gittik bi sinemaya, tam 5 dk sonra başlayacak bi film vardı. maksat zaten film izlemek değilya, sırf laf olsun diye söylemiştim. film van helsing mi neydi, vampir filmi. bu bi korkuyor ama filmde. kolumu kıracak sanki tekrar nasıl sıkıyor. film ara verdi, bu bana sende anca böyle film seçersin dedi. benim şarteller attı. hadi gidiyoz dedim. ya şaka yaptım dedi. dinlemedim ben çıktık. yolda başladı ağlamaya. dayanamadım sildim göz yaşlarını. bu nasıl ağlıyor ama. seni seviyorum ben diyor. sadece şaka yapmak istemiştim, cafede gülmemin sebebi ise mutluluktandı dedi. nasıl utandım kendimden. ama nerden anlayabilirdimki yani bende.

    ilk defa el ele tutuşarak yürüyorduk. o anki hissettiklerim tarif edilemez. en son evinin önüne geldiğimizde, çok mutlu olduğunu söyledi, beni öptü ve bana bakarak geri geri girdi apartmanlarına.
    her liseli gibi mesajlaşma ve arama trafiği son sürat başlamıştı artık. ben sevmem öyle şeyleri, hani yanımda olsun, saatlerce birbirimize bakalım konuşmadan eyvallah. ama yok ne yedin, yok ders çalıştın mı, yok bugün kendime şunu aldım bunlar içimi daraltan şeylerdi.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +11
    okulda dersleri fazla savsaklamamaya çalışıyordum, aklım başıma gelmişti bir kere ve ipin ucunu kaçırmayacaktım bu defa. az biraz ortam oluşturmuştum ama aklım hep edada ve ankarada olduğu için bursa sıcak gelmiyordu bana. bursadaki en güzel şey o karşı komşumdu. kadın bana öz evladı gibi davranıyor bana her gün yemek, börek, pasta getiriyor, halimi hatırımı soruyordu. kocası para falan sıkıntın olursa çekinme diyordu. hiç bi zaman paralarını almadım ama, sonuçta elin memleketindeyim ve bi an parasız kalsam ne tak yerim diye düşünmek gerçekten çok kötüdür ve bu adam beni öyle düşünmekten kurtardı. hep aklımda, bi yerde, g*t gibi kalsam ersin amca ( hülya teyzenin kocası ) anında yardım ederdi bana diye düşünürdüm. bir öğretmen maaşıyla geçinen bu aile, gördüğüm en zengin insanlardı ama bu zenginlik gönül zenginliğiydi.
    kızları ile de tanışmıştım. benden 2 yaş büyüktü, ben buna abla diyordum haliyle ama abla deme ya, resmi oluyor, falan diye sonradan abla dememi istemeyecekti. kız üniversite okumak istememiş anladığım kadarıyla. annesi babası baya baskı yapsalar da kız kabul etmemiş. bunun sevdiği bir çocuk varmış, o da üniversite terk. bundan büyük biri. evleneceklermiş ama çocuğun işi yokmuş, iş arıyormuş falan o sıralar işte. kızın adı da sedef. o da tüm aile gibi bana karşı iyi davranan, halimi hatrımı soran, çok bi samimiyet olmasada bana arkadaş olan birisiydi. hani çok samimi olmasınız dahi yanında huzurlu hissedersiniz, muhabbeti mutluluk verirya insana, bu kız da öyleydi benim için.

    bir gün eda aradı. sesi çok heyecanlıydı. müjde müjde diye bağırarak, hafta sonu bursadayım dedi. a*k öyle bi denk geldiki, bizimkilerde bir hafta öncesinden haber etmişti bursaya gelicez diye. ben kıza bişey demeden tamam aşkım falan diye sevinmiş halde kapattım telefonu. düşün düşün sonra eda her zaman gelemez, bizimkilere bi yalan söyleyim bir hafta sonra gelsinler dedim. aradım bizimkileri, hafta sonu istanbula gitmem gerektiğini, bi arkadaşımın hastalandığını falan söyledim. resmen sı**ım. belki anlamışlardı da ama tamam dediler ne desinler. sonra edayı aradım böyle böyle dedim. sonuçta eda annemle falan görüşüyordu. eda şimdi der, ben bursaya gidicem bişey istiyormusunuz ordan diye bizimkilere, benim yalan ortaya çıkar. eda ben daha sonra gelirim ya, annenler gelsin falan dedi. yok dedim onlar hep geliyor zaten. haftayada onlar gelir sen gel dedim. bunun içine sinmese de kabul etti.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +11
    3-4 saat uyduk galiba. eda uyanmış benden önce. geçmiş karşıma bana bakıyor sessiz sessiz. bu nasıl bir sevgi diyorum ya. tamam herkes aşık olur, herkes aşk yaşar ama acaba herkesin aşkı böyle mi oluyordu. başından çok aşk geçmiş birisi değildim zaten. lise de ondan önce bi kaç tane olmuştu o kadar. onlarda bildiğin sözlüğün liselilerinin açtığı başlıklar gibi işte (:

    hiç sanmıyordum bir başkasının beni böyle taparcasına sevebileceğine. bende kendime geldikten sonra hadi çıkalım hava alalım biraz dedim, çıktık dışarı. mogan parkı var işte ankaralılar bilir, oraya gittik. konuşuyoruz falan işte. babası buna araba alacakmış. bir tane bulmuşlar yarın alacakmış babası. artık her hafta bursadayım aşkım diyor bana. sende okulu bitirince babamla çalışırsın falan dedi. ilk defa orda kızdım edaya. tamam kötü niyetle demiyor bunu ama kendime yediremezdim böyle bir şeyi. baya tartıştık falan işte orda. ben sana bakarım, sen bunlarımı düşünüyorsun dedim. yine üzmüştüm kızı.

    ertesi günde birlikteydik bütün gün, ben gece bindim otobüse çıktım yola. eve geldim, semihi aradım, böyle böyle ben evi boşaltıcam. bi yer bulmam lazım falan. semihinde bi ev arkadaşı vardı ama 1 aya kadar ayıracaklarmış zaten evi. birlikte çıkalım falan dedi bana. benimde aklıma yattı bu fikir. hem daha hesaplı olurdu. baya para harcıyordum sonuçta yalnız yaşarken.

    hülya teyzeler gelmişti bursaya, oğullarının işlerini falan baya yoluna koymuşlar işte, kızları da eskisi gibi değil tabi. görünce baya şaşırmışlar. biraz olsun gülüyordu kadının yüzü. ben evden taşınacağımı söyledim hülya teyzeye. kadın kendilerini suçlu hissetti sanki. ben onlardan kaçıyorum gibi düşündü, baya üzüldü. gitmemi istemiyordu beni çok seviyorlardı çünkü ama gitme de diyemedi. kafama da koymuştum artık. eda her gün arayıp, ne yaptın ev işini diye soruyor bende semihle eve çıkacağım işte, onun ev bulmasını bekliyorum diyordum

    sedef duymuş benim taşınacağımı, bi gün geldi benim eve. oturuyoruz işte, bu dedi evden niye taşınıyorsun. benden mi kaçıyorsun falan. ne alakası var falan dedim. çok masraflı oluyor tek yaşamak ondan gidiyorum dedim. bu üzüldü ağlıyor işte. ben biliyorum sen benden kaçıyorsun dedi. sen gideceksin ben yine eski sedef olacağım. senden başka konuşabildiğim kimsem kalmadı, sende gidiyorsun işte dedi.

    artık tek düşüncem sedefi iyi etmek, tamamen çöküntüden kurtarmak ve böylelikle sedeften kurtulmaktı. bir plan yapmalıydım. sedef için, ben ve eda için. okuldan bi arkadaşım var, adı burak. tipi falan da yerinde iyi bir çocuktur. buna sedeften bahsettim. ama her şeyi anlattım, ilişkiye girdiğimize kadar. en son ağzımdaki baklayı çıkardım ve oğlum bu kızı sana yapalım mı dedim. ilk başta manyakmısın falan yapsa da, erkek milletiyiz abi. kız bulunca dayanamıyoruz. iyi bakalım yap dedi bu bana en sonunda.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +11
    bu bana her şeyi anlattı. sen böyle böyle yapmışsın. semihte her şeyi söylemiş. ulan semih nasıl öğrendi diyorum. ben anlatmadımki o p**ta olayları. bilmiyorum tabi sedefin her şeyi semihe anlattığını. yıkıldım tabi ben haliyle. edanın yanına gitmek istiyorum köpek gibi ama bitmişti artık her şey. bu sefer yolun sonuna gelmiştim

    bursaya gidiyorum neyse. semih tabi ankaraya gidince her bi taku öğreneceğimi tahmin etmiş önceden. eve çağırmış 2 arkadaşını. ben bunu s**ersem, ayıracaklar, belki de bana dalacaklar işte. eve girmemle semihin üstüne atlamam bir oldu. öyle böyle değil öldürecem herifi. iyiki o 2 arkadaşını çağırmış yoksa kesin katil olurdum. o 2 kişide bizi ayırmaya çalışıyor falan ama onlarada giydiriyorum arada. onlarda bana falan işte. ölesiye dövüştüm. en son bittim tükendim işte, polis çağırmış komşular. polis geldi aldı bizi. sorgumuzu falan aldılar. orda derdiniz ney diyolar hiç cevap yok. bir gün nezarette kaldım. o gün bizimkiler armaış açmamışım telefonu. onlar da meraklanmış baya bi. ertesi gün çıktım. annem biz yoldayız demezmi. niye açmıyorsun telefonunu, ne oldu bişey mi oldu bilmem ne. yok anne gelmeyin diyorum ama dinleyen kim. eve girmedim o gün. burak dediğim o arkadaştayım. bizimkiler geldik dedi. ben benim eve zütürmeyecektim, burağa zütürecektim. sağ olsun bana çok yardımı olmuştur burağın.

    bizimkiler geldi. ben ölü gibiyim. noldu diyorlar falan. dedim edayla ayrıldık. annem telkin ediyor beni, üzme oğlum canını, ne yani kendini mi öldüreceksin, yapma etme. bir sürü şey. niye evine gitmedik diyorlar, semihle tartıştım dedim. ne oldu falan dediler. edayla aramızı o bozdu dedim işte. babamda baya üzülmüştü durumuma. bu halde zaten ders mers çalışamazsın, gel gidelim eve dedi. yok dedim. gidemezdim ankaraya. edasız bi ankara bana yabancıydı artık. edasız nefes alamazdımki ben ankarada

    ne kadar ısrar ettilerse de gitmedim onlarla. bi gün kalıp gitti onlar. babam, sağolsun baya yüklü bi miktar para verdi. al dedi, nasıl istiyorsan öyle kur düzenini dedi. kendini daraltma, okumasan da olur, ne yaparsan yap ama kendine bişey yapma sakın, annenin haline bak dedi. oysa onun hali de anneminkinden pek farklı sayılmazdı.

    elimde tekrar bi eve çıkabilecek miktarda para vardı ama uğraşmak istemiyordum ev ara, eşya ayarla. burak oğlum burada kal falan dedi. burağı severdim ama yalnızlık en iyisiydi. çocuğun düzenini de bozmak istemezdim ne olursa olsun

    gittik bi kaç gün sonra burakla benim eve. kişisel bütün eşyalarımı topladım. evde yoktu semih p**tu. burağın eve zütürdüm bi kaç elbise falan. sonra bi kamyonet ayarladım, ne kadar getirdiğim eşya varsa onları da aldım evden. eşya falan si**mde değil ama o o**spu ç**uunun, benim aldığım şeylerle keyif sürmesini istemiyordum. aldım eşyaları, koyacak yer yok bi boş dükkan buldu bi arkadaş, oraya koyduk eşyaları. çürüse de s**imde değil, semih kullanmasında. hep merak etmişimdir, o s**ik evi öyl dımdızlak görünce ne hissetti acaba diye.
    Tümünü Göster
    ···