/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +3
    O anda onların nasıl gördüğünü gördüm. Kendi gözüyle kendime baktım. Gerçekten dünyayı daha renkli görüyorlar ve keskin görüş dedikleri şey de mesela bir cisime odaklandıklarında diğer işe yaramayan şeyler bulanıklaşıyor. Sadece gideceği yol ve o kişi tam net gözüküyor. Hatta daha fazlasını da gördüm. Uyandığı anı gördüm. Ben yanında uyuyordum. Kafam kafasının üzerindeydi gerçekten de. Gözlerini açtığı anda benim anılarımı görünce hemen kafasını çekti ve benim kafam biraz sert bir biçimde yere düştü. Ama uyanmadım. Nasıl uyanmadıysam. Daha sonra keskin görüş ile uykumda ağladığımı fark etmiş. Ve kanadına “Anne, baba, gitmeyin.” diye sarılmışım. Ve o da kanadını bırakana kadar yerinden kalkmamış. Arada bir sıkmışım ve acı çekmiş ama bağırmamış veya tepki göstermemiş. Sadece beklemiş. En sonunda bırakmışım ve o da annesinin kanadının altından o şekilde çıkmış. Bunu görünce kendimi kötü hissettim.

    Beta-“Ben de fazla görmüştüm sen de gördün böylece ödeşmiş olduk.” dedi. Bunu göstermesi iyi olmuştu. Arada yastığım ıslak uyanıyordum. Demek ki uykumda ağlıyorum. Ama hatırlamadığım birine karşı nasıl böyle bir ağlayabilirim ki? Özellikle 22 yaşıma gelmişken? Uykumda çocuk gibi ağlıyorum demek.

    b-“Alfa, Beta, Gama. Hepinize teşekkür ederim. Sayenizde artık daha iyi anlıyorum. Sizin keskin görüşünüz sayesinde bu içgüdüye daha yatkınsınız. insanlar daha çok tek bir şeye odaklanamaz, her şeyi görürler. Onun için öğrenmem bu kadar zordu. Artık anlıyorum. Teşekkürler.”
    ···
  2. 52.
    +4
    Alfa-“Şimdi gözlerini kapat. Tekrar dene.” Aslında bana bunlardan daha çok şey verdi. Anlıyorum. Ben hep bir kişiye odaklanmaya çalıştım. Evet, ejderha olsaydım kesinlikle işe yarardı. Hatta çoktan öğrenmiştim belki de. Ama şimdi gözlerimi kapattığımda her şeyi görebiliyorum. Çimenlerin seslerinden, kokularından, tenime değen rüzgardan, her şeyden, hem de her şeyden anlayabiliyordum. Şu an gözüm açık gibi. Her şeyi görebiliyorum. Ama renksiz. Her yer siyah. Sadece algıladığım şeyler beyaz. Yerdeki çimen, taşlar, yakınımda duran Beta, hemen arkama doğru koşan Alfa ve annesinin yanında duran Gama’yı bile görebiliyordum. Ama anneyi tam olarak göremiyordum. Demek ki hala öğrenmem gereken çok şey var. Yürümeye başladım. Gama tam karşımda olmalıydı. Tam gamaya dokunacakken hızlıca kaçtı ve önüme Alfa geçti.

    b-“Alfa çekil. Gama arkanda.” Ama Gama ile Alfa yer değiştirdiler. Gama arkama geçti. Alfa da önümde duruyordu. Arkama elimi attım. Tuttuğum kişi kesinlikle Gama’ydı. Gözlerimi açtım ve

    b-“Yakaladım seni” dedim ve gördüğüm kişi karşısında şok oldum. Bu Beta’ydı. Ne ara? Nasıl karıştırdım? Ve tabi gama yanıma koşup gözlerimi yaladı.

    b-“Yaa. Ama nasıl?” Gözlerimi sildim.

    Anne-“Hahahaha. Çok yaklaşmıştın. Sadece yakınında duranın Beta olduğunu düşünme hatasına düştün. Sen gözlerini kapatır kapatmaz hızlıca yer değiştirdiler. Ama yine de çok güzeldi. Aferin.” dedi ve anneye döndüm.

    b-“Evet. Bence de çok iyiydi. Gözlerim kapalı her şeyi görmek garip bir duygu.”

    Anne-“işte bunu geliştirebilirsen bakarak meyvenin sana yararlı mı zararlı mı olduğunu bile anlarsın. Şimdi uyku zamanı geldi. Gelin ve yatın uyuyun. “ Kanadını kaldırdı. Gerçekten zaman hızlı geçti. Kesin kaçtığımı falan düşünmüşlerdir. Lan ne güzel yatacak yer ve iş hazırdı be. Şimdi dünyaya dönünce baştan başla. Gerçekten yorulduğumu düşündüm. Düşünmek istemiyorum. Gidince düşünürüm. Hem ne yapacam muhtemelen yeni iş arayacağım. Bu kadar kolay. Kanadının altına girdik ve yattık. Beta bana kanadını uzattı ve

    Beta-“istersen sarılabilirsin.” dedi.

    Alfa-“Benimkine de öyle.” dedi ve o da kanadını uzattı. Hatta uzakta duran Gama bile yetiştirmeye çalışarak

    Gama-“Benimkine sarıl.” dedi. Oysa yetişmiyordu bile. Birden gülme tuttu beni.

    b-“Hepiniz bir yanıma gelin bakayım.” dedim ve Alfa ile Beta zaten yanımdaydı, Gama ise önüme geldi. “Size bir şey soracağım. Annenize söylemek yok ama. Benim istediğim anıları düşünürsem siz sadece benim istediğim anıları görebilir misiniz?”
    Tümünü Göster
    ···
  3. 53.
    +1
    Rezervasyon
    ···
  4. 54.
    +1
    Rezervuar
    ···
  5. 55.
    +1
    Rezzzzzzzzzz
    ···
  6. 56.
    +2
    Alfa-“Evet. Zaten Beta da sana öyle yapmıştı.”

    b-“Haa. Tamam o zaman. Buraya ilk geldiğimde neler hissettiğimi kim görmek istiyor?” Hepsi de “görmek istiyorum.” diyordu. “O zaman hepiniz kafanızı getirin bakalım.” dedim ve hepsine kafamı değdirdim. O arada dünyadaki olaylar hariç burada neler yaşadığımı, anne ejderhanın gözünü gördüğümde nasıl korktuğumu, onları uyurken gördüğümde nasıl kaçmak istediğimi ve anne ejderhanın nasıl fark ettiğini, hayal sandığımı, gerçek olduğunu anladığımda ormana gittiğimi vs. hepsini gösterdim. Dünya ile ilgili hiçbir şey göstermedim.

    Gama-“Vavv. Çok güzeldi. O zaman şimdi sıra bende.” dedi ve anılarını göstermeye başladı. Uyuyor taklidi yaptığı zamanı, benim geldiğimde ilk başta nasıl korktuğunu, annesi sorun yok dediğinde direk korku hissinin yok olup merak hissine dönüşmesi ve üstelik onların gözlerinden arada keskin bakış arada da normal ama renkli olarak görmek çok hoştu.

    Alfa-“Tamam. Şimdi de ben.” dedi ve kafasını değdirdi. Beni ilk gördüğü andaki annesini koruma hissini, annesine bir şey olacağının telaşını, benim uçurumdan düştükten sonraki ceza konuşmalarındaki suçluluk duygusunun ağırlığını hepsini hissettim. Daha sonra bugün nasıl eğlendiğini gördüm ve tekrar döndük.

    Beta-“O zaman sıra bende.” dedi ve yine zihnine girdim. Bu sefer duygularını da görebilmek ayrı bir histi. Beni ilk gördüğünde korkması ve annesinin kanadı altına iyice girmesi, annesi bir şey yok dese bile bir süre bana yaklaşamaması, ben ormana giderken kendisinden korktuğumu düşünüp üzülmesi, kanadına sarılıp “Anne, baba, gitmeyin” diye ağlarken hissettiği annelik içgüdüsü, kanadını bıraktığımda kendine gelmesi ve kanadının altından çıkması hepsini gördüm.”

    Alfa-“Annelik içgüdüsünü hissettin mi sen yani?”

    Beta-“Evet. Çok garip bir duyguydu.”

    b-“Evet. Gerçekten garip bir duyguydu.” Sanki bu duyguyu bir yerden hatırlıyorum gibi hissettim. Anne ejderha kanadını açtı ve

    Anne-“Oynadığınız oyun çok ilginçmiş. Benim de katılmama izin verin. Hem annenizden nasıl gizleyecektiniz ki bu oynadığınız oyunu bakalım?” dedi ve kafasını bize yaklaştırıp dokundurdu. Bu sefer de annenin gözünden görüyordum. Benim ilk kokumu aldığı sırada evlatlarını sakladığını fakat Alfa’nın beni bulmaya çalışması, beni ilk gördüğü zaman keskin bakış yapması, karnımda gümüş bir kordon ile bağlı görmesi ve “kimsin sen?” dediğinde benim ortadan kayıp olmam, daha sonra bedenimle buraya uyuyor şekilde gelmem ve anılarımı kontrol etmesi, beni kabullenmeye başlaması hatta şu anda beni evladı olarak görmesi, hatta ben uçurumdan düştüğümde aşırı telaş yapıp beni kurtarması ve bize her kızdığında kendini kötü hissetmesi ama bizim için daha iyi olacağını bilmesi. Kanadıyla oynadığım zaman gıdıklanması. Zaten sonra kafasını çekti ve

    Anne-“Hadi bakalım. Şimdi uyuyun.” Dedikten sonra kanadını kapattı.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 57.
    +1
    Vayy skyrimci panpam yeni hikaye yazıyor rez
    ···
    1. 1.
      0
      Aylardır oynayamıyorum lanet DGS var diye.
      ···
  8. 58.
    +3
    Herkes uyuduğunda benim gözüme uyku girmemişti. Ne zaman önce kendimi bu kadar mutlu hissettim? Uzun süredir hissetmemiştim. Sanki bu dünyaya ait gibiydim. Annem bu ejderha olmalıydı, kardeşlerim bunlar olmalıydı. Ama değiller. Ne ben buraya aidim ne bu ejderha benim annem ne de bu yavrular benim kardeşim. Bunu düşündüğüm sırada kaybolmaya başladığımı hissettim. Gerçek dünyaya dönüyorum demek. Anne ejderhanın kanadına dokunduktan sonra gözden kayboldu.

    Geri döndüğümde Gamze arkasına dönüktü. Ben tepsiyi kaldırıp dağıtmaya gittiğim zamandan kalma. Lan. LAN LANN. Zaman hiç ilerlememiş. LAĞĞN. Çok mutluyum. Cidden. O kadar stres yapmıştım ki stresle çalışan motor yapsalar benim motor uzaya çıkar. Aslında dakikalar içinde stresim geçiren bir annem vardı. ilk kez annem olarak düşündüm onu. Beni gerçekten evlatlarıdan ayrı tutmadığını gördüğümden dolayı olsa gerek. Elime aldım tepsiyi dağıtmaya başladım. Keyfim bayağı yerindeydi. O değil benim yaşlarımda kişiler bile burada kumar oynuyordu. Bunların yerinde olsam ve bu kadar param olsa bir iş sektörüne atılırım. Ne bileyim bir yerlere ortak olurum. Burada oturur kumar mı oynarım? Aslında bu içgüdü mevzusu bayağı iyi oldu. Arada birkaç rahatsız ayağını falan uzatıyor. Eski ben olsa kesin takılıp düşer bardakları kırardı.

    Benim yaşlarımda birinin yanından geçiyordum. Yanında kızlar kaynıyor ama. Yanından geçtiğim an nedense midem karıncalandı. Nedenini anlamadım. Ama biraz sonra anladım.

    Ad-“Şşşt. Garson. Bir gelsene buraya.” Yanına yürümeye başladım. Benden içki isteyeceğini düşündüm ama yaklaştıkça midemdeki karıncalanma artmaya başladı. Midemdeki karıncalanma beni geriyor. Yanlarına vardığımda adam bir kızı işaret etti.

    Ad-“Şimdi sana soru. Sence bu kızın ismi nedir?” Kız ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Aslında o kadar da belli etmiyordu. Ama anlamıştım yani.

    b-“Maalesef bilmiyorum.” dedim.

    Ad-“ismi Huriye. inanabiliyor musun? Tam bir köylü ismi tsstststssts.” dedi ve yanındaki kızlar da gülmesine eşlik etti. Gülüşüne sokam.

    b-“Huriye bence güzel bir isim. Huri cennette yaşayan güzel kızlar anldıbına gelir. Birinin dünyada olmasını sorun etmem.” dedim. içime playboy mu kaçtı lan. Ama alışkanlık işte. Şımarık çocukları züt etmek gibi bir alışkanlığım var.

    Ad-“Ne diyorsun lan sen? Garson parçası seni. Zaten sana sormam hata. Köylü köylünün halinden anlıyor işte tsststtststss.”Laf söylemeli miyim? Bilmiyorum. Söylersem olay uzar. Hiçbir şey söylemeden arkamı döndüm ve Gamze’nin yanına yürümeye başladım. Bir anda arkamda bir şeyin bana hızla yaklaştığını hissettim. Bu o çocuktu. Nasıl mı anladım? Gama’yı bulmaktan daha kolay. Ha. Bulamadım daha ama neyse. Bu dünyada ayakkabısının çıkardığı gıcırtı, kalkarken sandalyesinden çıkan ses, koşarken her adımda attığında çıkan ses, parfümünün kokusu… yani çok belli. Tam bana vuracakken sanki sağdaki boş bardağı alıyormuş gibi sağa kaydım ve çocuğun yumruğu boşa çıkıp yerde yuvarlandı. Birkaç kız yanına koştu ve kaldırdı.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 59.
    +1
    Knk biraz hızlı yaz
    ···
    1. 1.
      0
      Panpa arada soru da çözüyorum. Onun için arada geç geliyor partlar.
      ···
  10. 60.
    +2
    Ad-“Aptal köylü seni. Sen benim kim olduğumu biliyor musun lan?”

    Süleyman-“Asıl sen benim kim olduğumu biliyor musun lan? Benim mekanımda kime artistlik yapıyorsun sen?”

    Ad-“Süleyman abi sen karışma. O veletle benim aramda.”

    Süleyman-“O velet dediğin benim çırağım oluyor. Haddini bil alırım seni ayağımın altına.”

    Ad-“Bu iş burada bitmedi.” dedi ve kapıya doğru yöneldi. Kapıdan dışarı çıkana kadar arkasından baktı. Dışarı çıktığı anda tam kaypağa teşekkür edecekken yakama yapıştı ve duvara yapıştırdı. Bunu anlamadığıma göre hala içgüdüye çalışmam lazım notu aldım kenara.

    Süleyman-“işte bu yüzden babama hayata hazır değil dedim. Daha ilk günde başına bela aldın. Ne yarağımı yemeye lafına karşılık verdin?”

    b-“Ne yapsaydım. Sussa mıydım? Sen öğretmedin mi bana zor durumda görürsen tekme atmayıp ayağa kaldırmam gerektiğini söyleyen? Şimdi niye kendinle çelişiyorsun?”

    Süleyman-“Sana başını belaya sokmamayı da öğretmiştim hatırlarsan. Ama yarak kafalı olduğundan sağdan dediğimi soldan attırıyon. Ona laf sokmadan da kurtarabilirdin kızı. Bu sorunu kendin çözeceksin. Madem hayatı öğrenmen lazım bu sorunlarla da kendin yüzleşmen lazım.” Sanki hayatın boyunca çok yardım ettin de şimdi yardım edecen. Gerçekten. Beta nasıl görmüş bunda o sevgi dolu gözleri. Ben baktığımda sadece sinirli, iğrenç birinin gözlerini görüyorum. Bir an gözünün seyirdiğini fark ettim. Başka da bir şey yok. Yakamı bıraktı ve “Ben erken gidiyorum eve. Siz de bir saate işi bırakırsınız. Zaten kimse de kalmadı. Temizliği yapın dağılın.” dedi ve ön kapıdan çıktı.

    iş çıkışında Süleyman abinin şöförü Faruk abi bana seslendi ve:

    Faruk-"Bir Bine, gel seni eve bırakayım."

    b-"Yok gelmiyorum." dedim sinirli bir şekilde. Umursamadan yoluma devam ettim. Hayatı bilmiyormuşum da. Anca saçma sapan konuşuyor. Bu arabaya binmeyi kabul etsem bu sefer kendi başına eve gelemiyorsun falan diyecek. Hiç şimdi çekemem onun kahırlarını. Kendim eve giderim.
    ···
  11. 61.
    +3
    Metroya doğru yürümeye başladım. O arada da alıştırma yapayım dedim. Gözlerimi kapattım ve her bir detaya odaklanmaya çalıştım. Gözlerim kapalı yürüyorum sokakta. Zaten sokaklar boş yani tek tük adamlar var. Onların da bana bakışlarını hissediyordum. Birkaç kişilik grubun yanından geçtim. Geçerken birden midem tekrar karıncalanmaya başladı. Bu gerginlik hissi. Gergin olan birileri var. O grup. Pek iyi niyetli değiller. Arkamdan takip etmeye başladılar. Biri bıçak saklıyordu. Rüzgarın bıçağa değerken çıkardığı uğultudan anladım. Pek iyi değil. Öldürme niyetindeler. Kaç kişi. 1, 2, 3, 4. 4 kişiler. Birinde bıçak var. Bıçaklı olanı etkisiz hale getirebilirsem diğerleri kolay lokma. Bir anda içgüdüm kapanmaya başladı. Korku içgüdümü kullanmama engel oluyordu. Gözüm açık yürümeye başladım. Sakinleş sakinleş sakinleş... Sakin olmazsam öleceğim. Şimdi büyük bir kumar oynayacağım. Gözlerimi kapattım. Ejderhaların yanına gideceğim, gitmeliyim, oraya gitmeliyim, bedenim oraya ait, gitmeliyim. Hayır. işe yaramıyor. Git gide yaklaşıyorlar. Her seferinde ne oluyordu da orada oluyordum? ilk gittiğimde Rafet abinin dükkanının kapısının önündeydim, ikinci gittiğimde ise yemekteydim, son gittiğimde elimde tepsiyi kaldırıyordum. Hepsinin ortak bir noktası olması lazım. Hep gözüm kararıp gidiyorum. Tek bulabildiğim ortak nokta bu. Daha da yaklaşmaya başladılar. Yapacak bir şey yok. Kabullenmeliyim. Bulamadım. Koşarak kaçmaya başladım. Onlar da arkamdan koşmaya başladılar. Yardım edecek kimse yok mu? Kimse yok mu? Kimsem yok mu? Derken kendimi başka bir yerde buldum.
    ···
  12. 62.
    +3
    Büyük bir salondayım. Halkın arasında. Önümde kocaman bir taht vardı. Altından yapılmış. Zümrütlerle süslenmiş. Orada tac takan biri oturuyordu. Bir an aklımdan kral olarak geçti. Evet. Gerçekten de öyle. O bir kral. Ama ben neredeyim? Halktan insanlara biraz daha dikkatli bakınca bir detay fark ettim. insan değiller. Evet bize benziyorlar ama değiller. Renkleri insan tenine göre daha kızıl. Kulakları tam daire şeklinde. insan olmamaları için yeterli bir sebep. Zihnimde bir ses yankılandı.

    “Beni duyan yok mu? Yaşamımın gereğini getiremedim. Bu şekilde ölmek istemiyorum.”

    Kral-“Ey halkım. Size söz verdiğim gibi, mahsüllerimize zarar veren, çocuklarınıza hastalık yayan, kalelerimizi yıkan tüm ejderhaları öldüreceğime söz vermiştim. Şimdi ise o sözümü tuttuğumun bir kanıtı olarak size yakaladığımız son ejderhayı getiriyorum. Böylece artık Rianların ejderhalardan korkmasına gerek kalmayacak.” Bütün halktan alkışlar ve tezahuratlar yükselmeye başladı. O arada kapı açıldı ve içeride kocaman bir ejderha olan kafes getirdiler.

    “Size zarar vermek gibi bir niyetim yok. Lütfen, bırakın gideyim.” Ama ben hariç kimse duymuyordu. Bir şey farkettim. insanların içinden geçebiliyorum. Yoksa düşündüğüm şey mi? Burası başka bir evren. Ve ben buraya uyum sağlamaya çalışıyorum. Astral olarak geldim. Hemen karnıma baktım. Gerçekten de gümüş bir kordon vardı. Hemen ejderhanın yanına koştum. Beni de kimse görmüyordu. Ama ejderha beni gördü.

    “Beni anlıyor musun? Lütfen kurtar beni. Hayatımdaki amacımı gerçekleştirmedim. Ölemem. Atalarımın yüzüne bakamam.”

    b-“Tamam. Seni kurtarmayı deneyeceğim.” Ne kadar kafese dokunmaya çalışsam da işe yaramıyor. “Çıkaramıyorum.”

    “Tabiki çıkaramazsın. Ben de telaştan senin durumunu unuttum. Sen şu an ruhani olarak buradasın. Başka bir diyardansın sen. Denediğin için teşekkürler.” Kafasını iple çektiler ve kütüğe bağladılar. Bayağı büyük bir kütüktü. Ejderha da zaten bayağı büyüktü. Anne ejderha kadar vardı.

    “Gel. Sana son anımda anılarımı vermem lazım. Her şeyi bilen sen ol. Belki boş yere ölmemiş olurum.” dedi ve kafasına yetişmek için bayağı uğraştım. Biraz uğraş sonucu kafamız birbirimize değdi ve saliseler içinde birkaç anlamsız görüntü gördüm. Her şeyi gösterememişti.
    ···
  13. 63.
    +1
    Rezerved
    ···
  14. 64.
    +2
    Bir kız vardı. O da Rian’lıydı. Terk edilmiş. Bizim ejderha da bebeği almış ve kendi çocuğu gibi sevmiş, büyütmüş. Yukarıda yaşayamadığı için anne olamamış ama o çocuğa annelik yapabilmiş. Bu diyara nasıl geldiğini anlamadım. Kendi telepatisini kıza öğretmiş. Ona ejderhalar hakkında ne var ne yoksa öğretmiş. O yüzden ejderhaların dilinden anlıyormuş. Normalde benim bile anlamamam lazım fakat nasıl anlıyorum bilmiyorum. Kız 6 yaşına bastığında bir konuşma geçmiş aralarında. Konuşma şu şekilde:

    “Bir gün bizi bu diyardan kurtaracağım. Böylece durmadan kaçıp saklanamamıza gerek kalmaz. Bizim diyarımıza geri döneceğiz.”

    Kız-“Anne. Neden bizi sevmiyorlar?”

    “Bizi değil kızım. Beni sevmiyorlar.”

    Kız-“Neden ki? Sen çok iyi bir annesin, her gece bana diyarından masallar anlatırsın, üşüdüğümde kanadının altına alırsın. Yoksa seni kıskanıyorlar mı?”

    “Hahahaha. Tabiki öyle değil kızım. Ben onlardan farklıyım çünkü. Beni anlamıyorlar.”

    Kız-“Ben ne dersen çeviririm onlara.”

    “Keşke bu kadar kolay olsa. Kızım. Bu insanlar gururlarına yenik düşmüşler. Başlarına ne gelse gururları kendilerini suçlayamadıkları için bütün suçu bize attılar. Bu yüzden de savaş var. Ejderhalar barış yanlısıdır. Asla savaşmazlar. Birilerin korumak dışında.”

    Kız-“O zaman anne beni koruma. En son yapabileceğim şey senin ölümünü izlemek.”

    “Onu o gün geldiğinde düşünürüz.” Dünyaya geliş amacını o zaman anlamıştı. Çocuğuyla beraber tüm ejderhaları bu diyardan kurtarmak. Daha sonra başka bir sahne geliyor.

    Gardiyan-“Suçlunun ormandaki inini bulduk. Sonunda yakalandın ejderha terbiyecisi Lyaa. Ülkemize getirdiğin vebadan, yıktığın kalelerden, yaptığın yasak büyülerden dolayı cezan idamdır.” Lyaa o kız mı? Bayağı büyümüş. Benim yaşlarımda olmalı. Gözlerini kapattı ve dövüşmeye başladı. içgüdüyü kullanıyor. Ama askerlerin sayısı az değil. Yaralanmaya başladı. En sonunda ise yoruldu ve düştü. Tam zütürecekelerken bizim ejderha sahneye çıkıyor ve alayını kanadını çırparak uçuruyor. Ama gardiyanlar bunu düşünerek gelmişler. Balistalar ile bir kanadını, ayağını büyük oklarla vurup sabitliyorlar. Son çare olarak ejderha kızını alıyor ve üzerinden pullar sökerek kızını pullara sarıyor.

    Kız-“Anne. Yapma.” dese de dinlemiyor.

    “En azından sen yaşa. Ben çok şey yaşadım. Şimdi sıra sende.” diyor ve fırlatabilecek en uzak noktaya fırlatıyor. Her şeyi göremedim. O arada ejderhanın kellesi kopmuş, yere düşmüş ve fışkıran kanı içimden geçiyordu. Çığlık atmaya başladım. Dizlerimin üzerine çöküp ağlamaya başladım. O arada gerçek dünyaya dönmüşüm haberim yoktu.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 65.
    0
    ananı ejderhayla gibtim
    ···
    1. 1.
      0
      Keşke böyle şeyler yazmasan be kardeşim.
      ···
      1. 1.
        0
        şakasına knk
        ···
  16. 66.
    +1
    Ejderhalar ananı şaka şaka devam bro
    ···
  17. 67.
    +1
    Rez ...
    ···
  18. 68.
    +1
    Ağlamaya devam ediyorum. Her şeyi unutmuşum, belki de birazdan bıçaklanacağım ama yine de ağlıyorum. Karşımda çaresizce ölen birini görmek çok acı veriyor. Tek yaptığı şey ise kızını kurtarmak. Anlamadıkları için öldürdüler. Kendi suçlarını onlara attıkları için öldürdüler. Daha sonra bana biri sarılıyordu. Sesinden tanımıştım. Beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

    Süleyman-“Şşş şşş. Sakin ol. Sakin ol. Ölmeyeceksin sakin ol. Ben izin verir miyim lan çırağımı öldürmelerine?” Kaypaktı bu. Beni hiç yalnız bırakmamış demek. Ama ölüm korkusu değildi ki beni ağlatan. Ölüm görmekti. Hem de bir hiç uğruna birinin ölümünü görmek. Arabaya bindik. Ben şok durumundaydım. Hiçbir şey söylemeden yolculuk ettik. Sonunda eve vardık. Süleyman beni kucağında taşımıştı. Yatağa yatırdı ve

    Süleyman-“Hadi bakalım bugün iyisin. iyi tarafımdan kalkmışım. Yarına kendini toparla, yoksa fena söverim sana.” dedi ve odadan çıktı. Dedikleri umurumda bile değildi. Sadece uyumak istiyordum. Gözlerimi bir an karardı. Uykuya dalıyorum sandın lakin ejderhaların yanında buldum kendimi. Anne ejderhadan uzakta yatıyordum. Onu gördüğümde beni tekrar ağlama tuttu. Hemen yanıma koştular.

    Anne-“Bir Bine. iyi misin? Çok kötü gözüküyorsun.”

    b-“iyi değilim anne. iyi değilim.”

    Gama-“Neden böylesin? Ne oldu?”

    b-“Bu diyardan başka bir diyar biliyor musunuz?”

    Alfa-“Bir senin diyarını biliyoruz.”

    b-“Hayır. Başka bir diyar daha buldum. Gördüğüm manzara korkunçtu. Anne. Sen bir ejderha kum olur toprağa katılır ölürse demiştin. Peki kanlar içinde ölme ihtimali var mı?”

    Anne-“Eğer yaşama amacını gerçekleştirmemişse ataları onu reddeder ve bedeni toprak olmaz. Yoksa…” Ağlamama devam ettim. “Zihnine bakmama izin ver.” dedi ve kafasını kafama değdirdi. Daha sonra olanları gördü. Hemen geri çekildi.

    Beta-“Tamam. Sakin ol.” Diye vücudumu okşadı ve kanadının altına aldı. Kanadının altına alana kadar fark etmemiştim. Boyları neredeyse annelerinki kadar olmuş. Kanadından toz benzeri bir şeyler düşüyordu. Belki bana öyle geliyordur. Daha sonra tozları izlerken uyuyakaldım.
    ···
  19. 69.
    +2
    Ejderha gibersen tutabilir
    ···
  20. 70.
    +1
    Al amk rez
    ···