/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +81 -19
    Merhaba ben Kemal, Türk Hava Kuvvetlerinde 14 yıldır f-16 uçuruyorum. Muharebe timimdeyiz, bizim kol 5 uçaktan oluşur, biri alfadir yani ben oluyorum, benim uçağımın özellikleri teknolojik savaş üzerinedir, en geniş giriş alanı bana aittir. Ben air to air ve hafif air to ground missile tasirim. Sağ kolum ve sol kolum koruma görevini alırlar ve agm taşımazlar ve hava muharebesinde güçlüdürler. ortada hava muharebe yeteneği düşük olan ama havadan karaya etkili bombalar taşıyan bir fatboyumuz bulunur. Ve opsiyoneldir. En arkada ise kovboy bulunur.
    Muharebe timi savaş sırasında imha yada hava taarruzu yapar.
    Sağ kolum Gökhan sol kolum Ahmet Ali, fatboyumuz Sinan, kovboyumuz Ertan.
    2016 ilkbaharı , Türkiye Rusya’nın uçağını düşürdüğünden beri ortamın tansiyonu sürekli arttı. Düşen uçağın kara kutusundaki bilgiler değiştirilmişti. Bu olay Türkiye’yi haksız gösterdi ve Rusya hileyle haklı çıkmıştı. Rusya Hatay ı vurunca savaş patlak verdi. Türkiye havadan karşılık vermiyordu çünkü yerleştirilen s-300 ve s-400 ler uçakları gerçektende zor durumda bırakıyordu. Bize emir gelmişti ne olursa olsun Hatay savunulacaktı. Bunun için s400ler imha edilmeliydi. Bizim görevimiz alçak irtifada uçarak özel birlikleri havada ve karada desteklemekti. Birliği ayrıca koruyan 2 t-129 helikopteri korumamız lazımdı. Ardından kalkacak uçaklar Hatay daki düşmana bomba yağdıracaktı.
    Birlikler pozisyon alınca bize kalk emri verildi. iki hava üssünden iki tim olarak havalandık. Biz kuzeyden, ikinci tim doğudan saldıracaktı. Hatay semalarında bizi su-30 ve mig ler karşıladı. Yaklaşık 10 düşman uçağı vardı. Durumu karargah haber verdik. Bize oyalamamız emri verildi.
    Alfa: Bandit! fatboy 5 mil kuzeye ,son surat.
    Fatboy :anlaşıldı
    Fatboyu riske atamazdık.
    Alfa: sağ ve sol kol yükselin, biz kovalarken yüksekten vurun.
    Sağ,sol kol: anlaşıldı alfa, azami yüksekliğe çıkıyoruz.
    Alfa: kovboy, sen ve ben en yakın hedefe kilitlen.
    Kovboy : anlaşıldı.
    Bir tane uzaklaşan bir MiG 21 li menzile aldık, makinelimi kullanarak vurmayı denedim, hemen alcaldi. Peşini bırakıp hemen su 30 uçağına yönelik.
    Fatboy: alfa, iki tane su30 yaklaşıyor. Kaçış manevrasına başlıyorum.
    Alfa: anlaşıldı, kovboy destek için tam surat geri don.
    Kovboy: çok kalabalıklar alfa.
    Kovboy geri dönemedi.
    Alfa: anlaşıldı. Sağ, sol kol üstten şaşırtmaca yapıp kuzeye son surat kaçın.
    Sağ,sol kol: anlaşıldı alfa
    Hızla alçaldım.
    Bordo bereli tim 1: alfa alfa destek gerekiyor!
    Alfa: olumsuz, Hatay üzerinde sıkıştık.
    Bu arada tim 2 ırak üzerinde vurulmuş. Onlarda yardıma gidemiyorlar.
    Karargah: bordo berelilere çekilme emri verildi, geri çekilin.
    Alfa: Yardıma gidiyorum.
    Karargah: olumsuz geri donun
    Savaşın kırılma noktasıydı, s 400ler yok edilemezse güney doğu kaybedilecekti. Hızlıca bir karar vermem gerekiyordu.
    Alfa: fatboy durum raporu
    Fatboy: üsse iniş yapıldı.
    Alfa: anlaşıldı.
    Neyseki yardımcı kollar 4-5 tanesini kendilerine çekmeyi başarmıştı.
    Alfa: kovboy, sürü yola çıkıyor.
    Kovboy: anlaşıldı.
    Hatayı geçtik. Hemen s400 ler kilitlendi.
    Alfa: kovboy, kör uçuş, beni takip et.
    Kovboy: anlaşıldı.
    Tüm sistemleri kapattık, sadece düşük frekanslı radar ve kısa telsiz çalışıyordu. Çok düşük menzilli ancak s400lerin kilitlenmesini azda olsa önlüyordu. Alçaldık. 1 kilometre kadar yaklaştık. Pesimize 4 uçak takıldı. Sistemleri açmak durumundaydık yoksa bizi keklik gibi avlarlardı acsak füzeler avlayacakti. Sistemleri açtık, it dalaşı başladı. Uçaklar her yönden güçlüydü. Hemen yoyo hareketiyle arkasına geçmeye çalıştım.
    iki s400 füzesi ateşlendiğini gördüm,
    Alfa: sam! Alçak uçuşa geç!
    Bordo bereli tim2: alfa, koordinatlar girildi.
    Alfa: anlaşıldı dalışa geçiyorum.
    Arkamızda 4 su24 , ve 2 sam vardı. Ben batıya gittim kovboyada doğuya gitmesini söyledim.
    Karargah: USS Roosevelt Lazkiye limanına harekete geçti, Lazkiye limanını güvene alın. Roosevelt geliyorsa destroyerler de vardır diye düşündüm. Pesimdeki haydutları onlar durdurabilirdi. Dalışa geçtim iki füzeyi ilk s400 un üstüne fırlattım
    Alfa: bbt2 paket yolda ,bölgeden çıkın.
    ikinci hedefe yöneldim, ikinci s400 kalan füzelerini yollamıştı. Artık peşinde 3 sam vardı. Kovboya çıkış koordinatlarını söyledim. ikinci hedefide vurunca peşinden Rus ve Suriye uçakları ayrıldı.
    Alfa: kovboy zaman kaybediyorsun.
    Kovboy: isabet aldım, atlamam gerekiyor.
    Alfa: seni kurtaracağız.
    Hemen batıya yöneldim. Gelen filoyu gördüm. USS Roosevelt ten uçaklar kalkmış limanı bombalıyorlardı.
    USS porter adlı destroyerden yardım istedim olumlu yanıt verdiler. Ve pesimdeki 3 sam dan kurtuldum. Ancak yakıtım bitmek üzereydi. USS Roosevelt te zorunlu iniş yaptım.
    Beklendiği gibi olmuştu ve tüm uçaklar Hatay da Rusların üzerine bomba yağdırmıştı. USS Roosevelt ve destroyer filosu Lazkiye’yi denizden kuşatmıştı. Çıkarma gemileri ufuktan görülmüştü, ve sahile çıkan tanklar görülüyordu. Hemen helikopterle Adana’ya ulaştırıldım. Kovboyu kurtarmak için özel timlerin gönderildiğini öğrendim. Bu savaş tarihe Hatay Lazkiye savaşı olarak geçecekti.
    Artık ise ABD de karışmıştı. Artık sorun Türkiye değildi. Rusya çatışmayı kaybetmiş olabilirdi ancak savaş daha yeni başlıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +30
    Amerika ucuz kahramanlığı sever. Bütün işi biz yapmıştık ama bütün övgüyü ABD toplamıştı. Savaş Avrupa’ya ve Asyaya Amerika ya hatta Afrika’ya yayılmıştı. Her gün yüzlerce masum insan oluyordu, binlercesi asker idi ölenlerin ve sayılar katlanarak artıyordu. Dünya kafayı yemişti. Artık ülkeler birbirlerine küçük ölçekte atom bombası atacak düzeye gelmişti.

    Ben: alo Sinan
    Sinan: efendim kardeşim.
    Ben: bizim çocukları topla yakında buralara da düşer bi bomba.
    Sinan: aman ha, ağzından yel alsın.
    Ben: durum bunu gösteriyor, Rusya sallar buralara da bi tane demedi deme.
    Sinan: tamam abicim, kim varsa en yakın sığınağa gitmesini söylerim.
    Ben: eyvallah kardeşim .
    ...
    Ben: alo anne
    Annem: oğlum! Nasılsın
    Ben: iyiyim anne ,iş güç iste
    Annem: bırak pilotluğu, zaten durum ortada bizi üzme
    Ben: pilotluğu bırakırsam üzülecek ne bir oğlun olacak nede üzülebilecek zamanın. Bodruma yemek su stoklayın.
    Annem: Torunları gelini kim varsa buraya getir, burası güvenli en azından
    Hakliydi, savaşta stratejik olmayan bir bölgedeydiler.
    Ben: bavulları toplayın buradan gitmemiz gerek
    Eşim: bu da ne demek oluyor ,evimizi işimizi barakalım mı yani
    Ben: buradan gitmeniz gerek
    Eşim: niye ,bana bir sebep söyle
    Ben: gitmelisiniz, çünkü buraya bir bomba düşmesi an meselesi.
    Esim: ne bombası güldürüyorsun. sığınağa kimseyi almıyorlar nereye gideceğiz?
    Eşim olacaklara inanmak istemiyordu.
    Ben: ne bombası diye tartışacak zamanımız yok. Bavulları toplayın annemlere gideceksiniz orası buradan daha güvenli,
    Eşim: tamam peki umarım ben haklı haklı çıkarım
    Ben: umarım sen haklı çıkarsın.
    Arabaya bindim beş dakika sonra 12 yaşındaki oğlum ve eşim elinde bavullarıyla geldiler. Hava limanından uçağa binip annemlere gittik. Ailemi annemlere bırakıp uçakla Adana’ya geri döndüm. Birden telefon çaldı arayan kovboy Ertan dı:
    Ertan: alo abi kötü bir haberim var
    Ben: hayrola Ertan ne haberi
    Ertan: bizi askıya almışlar.
    Ben: bu ne saçmalık.
    Ertan: gelen postada görevi tehlikeye atmak ve üst emirlerine karşı gelmekten görev yetkinize askeri mahkemeye kadar el konulmuştur yazıyor.
    Telefon elimde hemen eve gelen faturaların içinden mektubu aradım.
    Ben: evet bana da göndermişler, bizim çocuklar ne alemde peki?
    Ertan: onlar sağlam abi.
    Bir nebzede olsa mutlu bir haberdi bu.
    Hemen operasyon sorumlusu havacı yarbay Necati yı aradım.
    Ben: alo Necati abi haberler doğrumu?
    Yrb. Necati: maalesef doğru. Seni arayacaktım ama fırsat olmadı.
    Ben: nasıl olur? Ben orada onlarca askerin hayatını, hatta güneydoğuyu kurtardım.
    Yrb Necati : elimden bir şey gelmiyor kemal, soruşturmayı açan genelkurmay.
    Ben: bu işin içinde bir iş var ,hadi hayırlısı.
    Yrb. Necati: umarım dönersin.
    Teşekkür edip kapattım telefonu. Evi arayıp annemlere durumu haber verdim. Buruk bi sevinç vardı içlerinde, artık çatışmada olur korkusu gitmişti, yerine kim kurtaracak vatanı korkusu gelmişti.
    Ertesi hafta ifade verdim, ertesi hafta ise tamamen uzaklaştırıldım . Oldu bittiye gelmişti her şey. Artık burada isim yok, bende eşim gibi annemlerin yanına taşınacaktım. Evde kalan önemli evrakları ve birkaç eşyayı bavula yerleştirirken televizyon izliyordum. Ekrandaki son dakika haberi gözüme ilişti. Haberde Rusların kara denizin kıyı kesimlerine çıkarma yaptığı, Amerika ya iki balistik füze fırlattığı yazıyordu. Hemen içimden “olamaz” dedim. Telefona sarıldım ailenin aradım;
    Telefon 2 arayışta açtı ama çok cızırtı vardı.
    Ben: alo baba sen misin?
    Karsıdaki kişi: ssbenssn sssannessnssss...
    Ses çok cızırtılı geliyordu ama ben karşındakiler kişinin annem olduğunu anladım.
    Ben: alo anne sesin gelmiyor, beni duyuyorsan sadece dinle. Sakin olun bodruma kapatın kendinizi ben geliyorum.
    Annem: sstamamsss...
    Telefonu kapattım ve Ertanı aradım.
    Ben : alo Ertan müsait misin?
    Ertan: evet tabi tabi ,sorun ne
    Ben: hemen televizyonu aç, herhangi bi kanalı.
    Ertan : açıyorum bekle..
    Birkaç saniye sessizlik olur...
    Ertan: gördüm. Ne yapmamız lazım şöyle çabuk.
    Ben: ne silah bulabiliyorsak hazırla. Hasanı ara uçağı hazır etsin.
    Hasan 50 li yaşlarında çılgın bir maceracı. Çift motorlu uçağı ile extrem sporla uğraşıyor.
    Telefonu kapatmadan mesaj geldi. Ertanı tembihledikten sonra telefonu kapattım.
    Mesaj Gökhan’dan geliyordu, mesajda;
    “Kemal abi takım dağılınca bizi kara denizde görevlendirdiler, hakkını helal et” yazıyordu.
    Hemen Gökhanı aradım.
    Ben: alo Gökhan nasıl olur, güneydoğu daha temizlenmedi
    Gökhan: öyle iste bizi Rusların önüne atacaklar. Sinan bölgede kalacak abi ben ve Ahmet kara denizde gidiyoruz.
    Ben: ne zaman gideceksiniz?
    Gökhan: yarın qbi
    Ben: gazanız mübarek olsun kardeşim
    Ses tonundan anlaşılıyordu mutlu değildi.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +4 -1
      sşşşstaaakipediyoruszsssssşss
      ···
    2. 2.
      +16 -2
      helal et... Ulan insan okuyacak bunu gözlerim alev aldı amk
      ···
    3. 3.
      0
      ilk gördüm yerden rez alayım güzel yazıyor
      ···
    4. 4.
      0
      koskoca ülke 5 tane uçakla mı imha görevine gidiyor amk
      ···
    5. 5.
      0
      Rezerved
      ···
    6. diğerleri 3
  3. 3.
    +16
    Ertesi sabah erkenden arabayla Ertanı aldım, ve hasanla havalimanında hasanla buluşmaya gittik.
    Hasan: heyy ,araban güzelmiş
    Ben: uçak hazır mı?
    Hasan: param hazır mı?
    Ben: hazır.
    Hasan: hazır.
    15 bin Dolar gibi bir ücrete anlaşmıştık, parayı çıkardım ve verdim. O zamanda bu riski alabilecek başka birini tanımıyordum. Plan şuydu gece yarısı Kasabanın dışında ki bos araziye paraşütle atlayacaktık. Uçarken planın detaylarını konuşuyorduk ayni zamanda silahları hazırlıyorduk. Yaklaşık 30 dakika mesafede;
    Hasan: çocuklar benim gördüğümü sizde görüyor musunuz? Diye kekeledi.
    Hemen Ertanla kokpite yaklaşık. Gördüğüm manzarayla şoke olmuştum. Şehir yanıyordu. Hasan ın yüzünde ilk defa korkuyu görmüştüm. Dudaklarını sıkarak bana döndü ve başını sağa sola salladı ardından;
    Hasan: paran senin olsun geri dönüyorum dedi, sakince.
    Ben: hayır donmuyorsun, 10 dakika mesafe kaldı. Dedim ineceğimiz yeri işaret ettim kasların çatık bir şekilde.
    Hasan: ya atlayın ada geri dönüyoruz. Dedi sakince.
    Ben:30 bin dolar.
    Hasan yutkundu, ve bir saniye düşündü
    Hasan: hayır olmaz, dedi yüzünde mahcup ve çaresizce bir ifade vardı.
    Ben: 40 bin dolar artı arabam, dedim teklifim buydu. Hasan kafasını iki kez salladı ve “pekala ,sıkı tutunun” dedi ve motorları kökledi. Bu arada radarda yaklaşan bir cisim gördüm. Hızla yaklaşıyordu, hızına bakarak füze olduğunu tahmin ettim. Hasanı tuttuğum gibi arkaya çektim. Biraz itiştik, “ne yapıyorsun bırak beni” diyerek kendisini bırakmamı istiyordu. Bu arada uçak serbest uçuşa geçmiş hızla alçalıyordu. Hasanı iki yakasından tuttum ve uçaktan fırlattım. Ardından ben atladım ,beni Ertan izledi. Atladıktan 15 saniye sonra füze uçağı patlattı. Hasan paraşüt takacak fırsat bulamamıştı. Kollarını açarak süzülme pozisyonunda hızla düşüyordu. Hemen dalışa geçtim. Hasanı tuttum paraşütümü açtım. Ama çok hızlı iniyorduk, sırt çantamı atmam gerekiyordu. Hasana çantayı kolçaklarından kesmesini söyledim. Kemerimdeki bıçağı alıp öne doğru fırlattı. Gideceğimiz yere varamamıştık, mecburen binaların arasına inmemiz gerekiyordu. Tek katlı evin çatısını sıyırdıktan sonra yola düştük, hasan dirseğinden yaralanmıştı.. Ertan bizden uzağa inmişti. Çantamı attığım için ilk önce onu bulmamız gerekiyordu.
    Ne sokakta nede evlerde elektrik yoktu, tek tük mum ve fener ışıkları görünüyordu. Tek ışığımız ara sıra bulutların arkasına saklanan ay idi. Bize havlayan köpekleri duyan bir kaç insan merakla perdelerin arkasından bizi izliyordu. Yolu kısaltmak için bahçelerden geçmeye başladık. Bir elinde silahı bir elinde feneri olan bir yaşlı adam feneri yüzümüze tuttu. Elimi siper ettim, Hasan ise arkama saklanmıştı.
    Adam: hemen çıkın buradan diye seslendi.
    Ben: sakin, sakin Türk üz ,dedim
    Adam biraz tereddüt etti ,Işığı söndürüp “beni takip edin” dedi. Karanlıkta bir şey görünmüyordu. Bizi evine zütürmüştü. Nesi olur bilmem ama birine işret etti ve adam evden aceleyle çıkıp karanlıkta kayboldu. Adam bizi salona zütürdü , salon çok kalabalıktı 10-15 kişi vardı nerdeyse. Birine bir şeyler söyledi ,ardında teker teker kalkıp salondan çıktılar.
    Adam: görüyorsun, bu kadar kişi bana güveniyor. Paçasını sıyırdı ve protezini gösterdi.
    Adam: bana ,topal bir adama.
    Ben hemen lafı değiştirip;
    Ben: bakın ,arkadaşımı ve ailemi bulmam lazım.
    Adam: şehrin diğer ucunu tamamen ruslar aldi, geri kalanı biz koruyoruz.
    Ben: bize silah gerekiyor, burada kalmaya niyetim yok dedim
    Adam: pekala arkadaşının yarasına bakalım sonra gidersiniz. Dedi.
    Adam hasanın yarasını satarken bir yandan da benle sohbet ediyordu. Evdeki kişilerin kim olduğunu, bacağını nasıl kaybettiğini sordum. Adamın adı kazım imiş. Ayağını Kıbrıs ta kaybetmiş, askeri doktormuş, çatışma ortasında kalıp patlamada ayağı çok ağır yaralanmış. Kanı durdurup kendi ayağını kesmiş. Evdekiler ise ailesinden geri kalanlarmış.
    Hasanın işi bitmek üzereyken kapı çalındı. Dışarıdan sesler geliyordu. Ben ne olup bittiğini düşünürken içeriye Ertan girdi, ayağa kalkıp yanına kadar gittim. Yaralanmıştı.
    Kazım: Ertanı bizim arkadaşlar bulmuş. Yarın şehrin obur ucuna saldırı başlatacağız. Dedi uyarır gibi bir ses tonuyla.
    Ben: silahları nerden buluyorsunuz? Dedim
    Kazım: devlet halkı silahlandırıyor ve örgütlüyor ,isterseniz kerem sizi yüz başına zütürebilir.
    Adama teşekkür edip keremle yola çıktık. Kerem 20 li yaşlarında birisiydi. Elinde sadece küçük bir el feneri vardı. Kör aksak keremi takip ettik. Büyükçe bir kapalı otoparka ulaşmıştık...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      lan normal f16 ile uçak gemisine nasıl indin oç. uçaklarda kanca oluyor uçak gemisine inmek için kimi kandırıyon
      ···
      1. 1.
        +1
        Zor bir inisti, motorlar neredeyse durmuştu. Bende motorları kapatıp hava frenleri ile hizimi dusurdum. inecegim yer kısaydı ancak hizimi iyice dusurmustum. Gemiye ininerkende frenlere basıp zor bir iniş gerceklestirdim.
        ···
      2. 2.
        0
        Belli hizin altinda stall olursun oyle bi inis yok. ancak cakilabilirsin gemiye. onada inis denmez.ama neyse hikaye guzel devam et
        ···
    2. 2.
      0
      panpam hakli panpa naber
      ···
  4. 4.
    +4
    Rezleri alın yarın devamı gelecek...
    ···
    1. 1.
      0
      yarın devam edeceğim deyip milleti saçma sapan bekletmediğin için şuku panpa.
      ···
    2. 2.
      0
      Rezerved
      ···
  5. 5.
    +2
    Beyler takipte kalın ,akşama doğru dolu dolu 3 part daha gelecek
    ···
  6. 6.
    0
    Beyler devamı bugün gelecek merak etmeyin.
    ···
  7. 7.
    +6
    Part4
    Yola ışık tutuldu, birisi kimsiniz diye sordu, adam Keremle biraz konuştuktan sonra kapı açıldı. Elinde g3 silahıyla, sivil giyimli biri “beni takip edin” dedi. Otoparkın girişine uzun ve geniş bir koridor oluşturulmuştu, araçlar kullanılarak. Koridorun sonunda ise bir mevzi vardı ,mevziiye bir tane makineli tüfek konulmuştu.
    ilk katta iki tankın ve 5 askeri aracın tamiri yapılıyordu. ikinci katta ise gönüllüler ve askerler kalıyordu, dikkatimi çeken ise depolanan silahlar ve mühimmattı. Üçüncü katta büyük bir masalar vardı ve askeri aletler sıra sıra dizilmişti. Bizi getiren gönüllü yüz başını göstererek “orda” dedi. Kısa bir tanışmadan sonra durumunu anlattım. Söylediğine göre Ruslar şehir merkezinde karakol oluşturmuş, şehri geri almak için oraya saldırmayı planlıyorlar ancak hiçbir iletişim cihazı çalışmıyormuş, bu yüzden ne bir topçu desteği ne de bir hava desteği olacaktı.
    Planları yüzbaşı ile konuştuktan sonra hazırlandım. Ailemi düşünerek zor bir uyku geçirdim.
    Ertesi sabah gün ağarmadan harekete geçecektik tanklar iki yandan saldırırken ,piyadeler ve gönüllüler önden saldıracaklardı.
    Ben ve Ertan konvoyun en arkasında BMC de yola çıktık. En önde 3 kobra aracı arkalarında ise askeri kamyonlar vardı. Beşerli gruplarla 2 grup t90 tanklarını imha edeceklerdi ,bizde 1. Grubun arkasında eve ulaşacaktım.
    Konvoy ara sokakta durdu. Kamyondan inip camları kırık bir kafeden içeri girdik. Arka taraftan sokağa çıktık. Rus gözüküyordu, tankların biri hemen önümüzdeydi. Ailem ise iki sokak ötedeydi. herkes pozisyon almıştı. Telsizden komut gelince tetiklere basıldı. Arkamızdan akrepler geldi. Tanklardan biri bize doğru hareket etti, Gümm... Tank ateş etmeye başladı. Ama tanklardan diğeri hareket etmiyordu, kullanılmıyordu. Benim için eve yolculuk biletiydi. Şimdiden bir kobra aracımız imha olmuştu. Sağa baktım sağda kimse yoktu. Hemen fırladım koşa koşa mevziinin önüne kadar koştum ve çömeldim. Kafamı kaldırıp yokladım bir tane keskin nişancı vardı. Arkamdan Ertan geldi. Kullanılmayan tankla aramızda 20 metre vardı, sonraki mevsimi seçmek için kafamı yandan çıkarıp baktım tanka binmeye çalışan Rus. askerleri vardı, diz ustu pozisyona geçtim ve ateş etmeye başladım. Ruslar durumu çakmıştı. Bize doğru ateş etmeye başlamıştı.
    Tanklarının gelmişti. Bizim askerler durumu anlamış olacak ki boş tanka ateş etmiyorlardı.
    Ben: Ertan koru beni
    Ertan: tamam ,uç deyince. Bir... iki... Üç...
    Ertan ateş etmeye başlayınca kambur halde koşmaya başladım. Diğer mevziiyi kendime korunak edindim. Ertan a gel işareti yaptım. Ateş etmeye başladım Ertan da gelmişti. Uzaklarda iki Rus helikopteri gözüktü, hızla yaklaşıyorlardı. Tankla arada 5 metre kalmıştı. Nefesimi toplayıp Ertan’la beni koru manasında kafa işareti yaptım. Koşmaya başladım tanka varıp nefesini tekrar topladım. O sırada bir Rus beni fark edip bana doğru ateş etmeye başladı. Karşılık verdim. O sırada Rus helikopteri iyice yaklaşmış, ateş etmeye başlamıştı. Telsizimle yüzbaşına;
    Ben: diğer tanka ateş etmeyin dedim
    Bu arada bizim tanklardan biri imha olmuştu. Diğeri ise paletinden hasar almıştı hareket edemiyordu.
    Gelen sesten tanka birinin tırmandığını anladım. Tanka tırmanmaya başladım. Rus askeri tam kapağı kapatacakken araya silahımın namlusunu koyup kapanmasını önledim. Bunu mermilerin arasında yapiyordum. Kapağı açmaya çalıştım ama hayvan gibi asılıyordu. Elinden kaçırmış olacak ki aniden açıldı kapak. Silahına davrandı hemen, bana doğru silahını hızlıca doğrultup tam ateş edecekken üzerine atladım. Silahı elinden düşürdü. Bir saniye göz göze geldikten sonra silahı almak için hamle yaptı. Yine üzerine atladım, düşünce üzerine çıktım . ikimizindi elleri oburunun boğazındaydı. Adam zar zor kafasını silahın olduğu yöne çevirdi, beni ayaklarından güç alarak ustünden attı. Artık benle silahın arasına girmişti, neredeyse ayaklanacaktı ben ise yerdeydim. Adam silahı almak üzereydi ,ayaklarımı arkamdaki demire dayadım ve tüm gücümle kendimi fırlattım. Adam düşünce silahı aldım ve iki el arkasından ateş ettim. Olayın şokunu attıktan sonra sırada çalıştırmak vardır. Her şey Rusçaydı hiçbir şey anlamıyordum sadece anahtarı çevirebilmiştim. Sonra rastgele düğmelere bastım kolları çevirdim. Bir şekilde çalıştırdım. Pedalları ve kolları kontrol ettim ve emniyet kilidini açtım. Önümdeki küçük monitörden önümü görebiliyordum. Rusların üzerine sürdüm. Teker teker kaçmaya başladılar. Ne yaptığımı bilmiyordum sadece yapıyordum. Ancak helikopter hala bir tehditti ve hala askerimiz vuruyordu. Ve düşman tankı hala çalışıyordu. Tanklarının birini ele geçirmemizin verdiği güvenle bir yiğit askerimiz düşman tankına anti tank roketiyle hasar vermeyi başarmıştı. Helikopterler için ise yanımdaki telsizle yüzbaşının arayıp uçaksavarı kullanabileceklerini söyledim. Tankı Rus askerleri ve uçaksavar arasına sürmeyi basardım. Bu sayede askerimiz uçaksavarı kullanıp helikopterleri korkutup kaçırmıştı. Ruslar aşağı sokaklara, yanı benim ailemin olduğu sokağa kaçıyordu...
    Tümünü Göster
    ···
  8. 8.
    +6
    Part5
    Tanktan dışarı çıkıp yüzbaşının yanına gittim.
    Ben: tüm askerlere emir ver evlerde kalanları buradan cikarsinlar, sonra buradan uzaklaşın, dedim tedirgin bir halde
    Yüzbaşı: şimdide emir mi veriyorsun? Dedi şaşkın bir halde
    Ben: az sonra Rus uçakları gelecek ve geldiklerinde buradan gitmiş olmalıyız. Dedim kararlı bir şekilde.
    Evet ,çatışmayı kaybettiysen rakibin de kazanamamalıydı. Havacı olduğum için bu görevi ancak uçakların yapabileceğini biliyordum.

    Yüzbaşı ikna olmuştu. Hemen sonra top atışları ve havan atışları bulunduğumuz yere düşmeye başladı. Telsizinden emir verdi, etraftaki evler boşaltılacaktı. Askerler ve gönüllüler evleri kontrol ederken askeri araçlardan anonslar yapılıyordu. Bu evlerinden çıkan halkın kimisi askeri araçlara bindiriliyordu Kimisinin elinde av tüfekleri vardı. Araçlara binemeyen yaşlı ve çocuklar kucaklarda taşınıyordu.
    Ailemi kurtarmam gerekiyordu. Bunu yüzbaşı da biliyordu. Ertan ise 5 metre ötede sırtını korunaklı bir yere yaslamış bize bakıyordu. Yanımıza TSK ya ait bir kobra aracı geldi. Üçümüzde bindik. Karşıma Ertan ve yüzbaşı vardı. içeride profesyonel olduğu belli olan 3 asker silahlarını kontrol ediyordu. Biz binerken yüzümüze bile bakmadilar.Önde oturan asker bana m4 uzattı. Savaş bitmişti acaba yüzbaşının planı neydi. Önden oturan diğer asker ise çantadan şarjör çıkartıp bana ,Ertan’a ve yüzbaşıya verdi.
    Şoför: yaklaşıyoruz efendim. Dedi
    Yüzbaşı da öndeki askere bakıp kafa hareketi yaptı. Bize silah veren asker bir sure sonra monitörün önüne oturdu. Bir sure sonrada araç hızlandı ve sert manevralar yapmaya başladı. Araçtan atılan her mermi hissediliyordu. Araca gelen her mermi de hissediliyordu. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken araç isabet aldı ve büyük bir sarsıntıdan sonra acı fren sesi duyuldu. Ha yıkıldık derken enkaza tosladık. Artık araç ateş etmiyordu. Kısa bir şoktan sonra kapı pat diye düştü. Karşıdan Ruslar geliyordu. Silahla rastgele ateş etmemle mevzilendiler. Kazandığım zamanla Ertan i ve diğerlerini yokladım, yavaş yavaş ayaklandıklarında kendimizi aracın yanında ki yarısı yıkılmış duvarı siper ettik. Şoför ölmüştü. Ailemin oturduğu ev hemen iki bina yukarıdaydı. 3 asker onları oyalarken ben Ertan ve yüzbaşı ailemi kurtaracaktık. Askerler koruma ateşi etmeye başlayınca art arda öndeki pick-up a koştuk. Ertan bu işleri bilir, kabloları birbirine sürterek aracı çalıştırdı. Yüzbaşı hemen arkamızdaydı. Askerler ise pikabın üstendeydi. Hızlıca apartmana doğru sürdü. Eve gelince hızlıca indik.
    Yüzbaşı: hadi çocuklar acele edin, biz sizi koruyacağız. Dedi
    Ben ve Ertan hızlıca içeri girdik, önce hızlıca evi kontrol ettik ev iyice dağıtılmıştı hem içinde hem dışında kurşun izleri vardı. Pencereler ise patlamıştı.
    Ertan: abi burada kimse yok
    Ben: bodrum... Dedim hızlı adımlarla bodruma gittim, arkamdan Ertan geldi. Bodrumun kapısı kapalıydı.
    Ben : anne ,babaaa, yaseminn burada mısınız? Diye seslendim kapıya vurdum. Kapı kapalıydı ama ses yoktu. Yıkılmıştım.
    Ertan: abi belki güvenli bir yere gitmişlerdir. Dedi
    Burada olmadıklarından emin olmalıydım.
    Kapıyı girip içeri girdim kapkaranlıktı, elektrik olmadığından fenerimle etrafa bakindim. Ama kimse yoktu. Tekrar salona çıktım ,pencerden aşağıya baktım, yüzbaşı beni görünce “buradan gitmeniz lazım, devamı geliyor” dedi. Ancak bir ses duymuştum, ses yukarı kattan geliyordu. Elimde silahla temkinli şekilde ust kata yavaşça ciktim. Odaların birinde annemi gordum, bana döndü ve gözleri yasarmisti;
    Annem: Kemal dedi kısa ve öz şekilde.
    Annemin Üstünde kan görünce kalbim duracak gibi olmuştu...
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +9
    Part6
    Annem: Kemal.. Dedi kısa ve iz şekilde, elinde çamaşırlar vardı.
    Ben: anne bu kan ne?
    Annem bana baktı, gözleri dolmuştu.
    Ben: anne noluyor, babam , yasemin nerde? Dedim şaşkındım.
    Bu arada Ertan’da bana seslenip gitmeniz lazım diyordu.
    Annemin dili düğümlenmiş kendinden geçmişti. Ayakta zor duruyordu, kendini yere attı ve gardıroba sırtını başlayarak ağlamaya başladı. Hemen çömelip yüzünü sildim. Başına öpücük kondurdum
    Ben: anne nerdeler? dedim
    Annem: tavan arası. Dedi ağlamaklı sesiyle.
    Hemen tavan arasına koştum, ilk eşini gördüm beni görünce ayağa kalktı;
    Eşim: Kemal,
    Ben: yasemin iyimisin?
    Eşim kasları düşük şekilde kafasını salladı sadece.
    Yatakta babamla çocuğum yatıyordu, yorganına açtım, yorgandaki kanı gördüm. Hemen kan kimden akıyor diye ikisinide yokladım. Babam karnından yaralanmıştı. Çok kan kaybetmemiştir ancak yarası kötüydü doktora ihtiyacımız vardı.
    Ben: Baba iyi misin?
    Babam: bir şeyim yok, buradan gidin. Dedi
    Durumu kötüydü ,suratı bembeyazdi. Ertana seslendim var gücümle ,anında koşarak gelmişti. Yorganı sedye yapıp babamı üstüne koyduk. Yavaşça merdivenlerden indik hep beraber, annem hala ağlıyordu. Dışarı çıktık, yüzbaşı bizi görünce yardım etti. Babamı pikabın arka koltuğuna koyduk annem ve çocuğum babamla beraber arka koltuktaydı. Eşim öne oturmuştu. Ben ise direksiyona geçmiştim. Ertan ,askerler ve yüzbaşı pikabın arkasına çıkmışlardı. Hızlıca döküntülerin arasından sürmeye başladım.
    Ben: anne nasıl oldu bu?
    Annem: dün gece çatışma oldu, babanda yardım etmek istedi.
    Hızlıca otoparka kadar sürdüm. Hemen babamı içeriye taşıyıp askeri doktora zütürdük. Yemek masasının üzerine yatırdık.
    Doktor: durumu iyi değil, kan gerekiyor. Dua edin yara enfeksiyon kapmamış. Dedi.
    Kanı verdikten sonra yüzbaşıya teşekkür etmeye gittim.
    Rus karakolunun yok edilmesi ile birlikte şehir üzerindeki parazit kalkmıştı.
    Ben: yüzbaşım bugün yaptığınız kahramanlıktan dolayı size teşekkür ederim .dedim
    Yüzbaşı: peki, durumlar pek iç açıcı değil. Gel su radyoyu dinle. Dedi
    Radyoda TRT 1 açıktı:
    Son dakika! Hükümetin yıkılmasının ardından başbakanlık genelkurmaya geçti. Genelkurmay askeri eğitim almış herkesi silah altına çağırıyor...
    ···
    1. 1.
      0
      Ayraççç
      ···
  10. 10.
    +6
    Part7
    ...
    “Gök yüzü kapkaranlık, hiçbir şey göremiyorum. Silah arkadaşlarım öldü, muhtemelen ben de birkaç saat içinde öleceğim. Kahramanca savaştık, kanımızın son damlasına kadar. Komutan dahil herkes öldü. Onlar rüzgar biz toz misali savurdular bizi. Havadan saldırdılar, karadan saldırdılar, denizden saldırdılar.. Biz sadece öldük hiç bir şey yapamadık.
    Saklandığım yerden ayak seslerini duyuyorum. Ne yapacağım bilemiyorum.. Onlarla savaşamam. Son ekmeği 2 gün önce tukettim. Acıktım,susadim. 4 gündür bu bodrumdayım, sesleri geliyor. Kafayı yemek üzereyim. Geceleri çok üşüyorum. Ama üşümek korktuğum son şey.
    Ruslar mı? Rusları yendik. Ruslar asla Türkiye’yi alamaz.
    Anneciğim babacığım bunlar benim son sözlerim. Sizi seviyorum durmayın kaçın en uzak yere. Annem babam hoşçakalın.”
    Onbaşı Selahattin P. 26
    04.15.2016 Trabzon Muharebesi.
    ...
    Aynı gece...
    O gece pek kimse uyuyamadı. Yaralı askerlerin sesi yaşananları canlandırıyordu gözlerimizde. Yüzbaşı Otoparkın en Üst katında oturuyordu. Yüzbaşının yanına gittim ve sorun olup olmadığını sordum:
    Ben: bence uyumalısın.
    Yüzbaşı: nasıl uyuyayım, bugün onlarca arkadaşım oldu, ölülerini bile alamadık.
    Ben: savaş, bende birçok şeyimi kaybedebilirdim ancak hiç vazgeçmedim. Sen de vazgeçme.
    Yüzbaşı sigara uzattı ,bir tane alıp uzaklara daldı.
    Arkadan gelen silah sesleriyle bir anda irkilip aşağıya indik. Yerde başından vurulmuş bize yardım eden gönüllü ölü şekilde yatıyordu. Diğer gönüllü askerden biri Ruslar dedi.
    Ben: herkesi buradan uzaklaştır.
    Yüzbaşı hemen telsizden anons geçti. Aldığımız halk yaralı askerleri arka tarafa taşırken askerlerde silahlarını hazırlıyordu.
    Ben: yüzbaşı tankları kullanın.
    Yüzbaşı telsizden bir anons daha geçerek tanklara adam gönderdi. Elime yine bir m4 vardı. Bir tane BTR kapıyı kırmak için hızla geliyordu. Ardından rus kamyonları geliyordu. Elimdeki silahla kamyonlara ateş ettim. Bir tanesinin şoförünü vurdum ancak kamyon aktarılmadı. Kuttt.. Kapı tek seferde kırıldı. Ardından tanklar ateş etti. BTR vururmuştu ardından aşağıya indik kapıdan Ruslar hızla giriyordu, makineli boştaydı. Yüzbaşı da oradaydı. Ruslar bizi iyice köşeye sıkıştırmışlardı. Bir yandanda RPG ateşliyorlardı. Yoğun ateş altındaydık. Askerlerimiz vuruluyorlardı. Yüzbaşı ile göz göze geldik, bana gülerek vazgeçmeyeceğim diye bağırdi. Fırladı makineliye koştu. Kapıdan geçen her bir rusu vuruyordu. Bu kadar insan için kendini feda etmişti. Ruslar geri çekilince hemen yüzbaşının yanına koştum, birçok yerinden vurulmuş ağzından kan geliyordu.
    Yüzbaşı: kazandık mi?
    Ben: kazandık yüzbaşım, sen ve senin fikrin sayende
    Yüzbaşı cebinden bir fotoğraf ,bir yüzük ve bir mektup çıkarır.
    Yüzbaşı: bunu benim için ulaştır .dedi öksüre öksüre ve öldü

    imdatt! Sesin olduğu yere kostum, hasani tam bir Rus askeri vuracakken sırtından ittirdim. Yere düşünce üstüne çullandım. Hiç fırsat vermeden tabancamla vurup öldürdüm.

    1 ay sonra...
    Babamı yaralı halde Ankara’ya getirmiştim. Küçük bir ev tutup yerleşmiş çeken tek kanal trt1 den haberleri takip ediyordum. Ertan ve hasan Adana’ya dönmüştü. Günler artık eskisi kadar stresli değildi. Kızım yeni bir okula gidiyordu artık. Eşim savaşta yaralananlara yardım eden bir vakıfta gönüllü olarak savaşıyordu.

    Belkide ilkbaharın en soğuk gecesiydi. Herkes uyumuştu ben ise geç saate kadar televizyon izledim.
    Trt1: Trabzon daki askerlerimizden hiçbir haber alınamıyor. Ruslardan da haber yok.. Az sonra..
    Haberi beklerken telefonun yitirdiğini görüp doğrultup telefona cevap verdim.
    Ben: alo
    Hasan: alo ... Alo duyuyor musun?
    Ses çok kötü ve cızırtılıydı
    Ben: alo hasan gecenin köründe hayırdır dedim.
    Hasan: yarın Ankara’ya varacağım ,seninle küçük bir işimiz var dedi ve buluşacağımız adresi verdi.
    Beş param kalmamıştı, paramın olduğu banka iflas edince tüm param buharlaşmıştı. Ancak verilmiş bir sözüm vardı ve ben bu sözümden dönemezdim. Para yerine adana daki evi vermeyi planladım. Düşüncelerle uykuya dalmışım.
    Ertesi sabah dolmuşla verdiği adrese gittim. Küçük bir kafeteryaydı. 15 dakika sonra Hasan gelmişti. Selamlaşmadan sonra masaya oturduk.
    Ben: bak hasan hiç param kalmadı, ancak evimi vereceğim, sözüm sözdür. Dedim kaşlarımı catarak.
    Hasan: sana bir şey getirdim. Dedi sanki dediklerini dinlememişti.
    Ben: tamam nedir o?
    Hasan bana bir zarf verdi, üstünde hava kuvvetleri logosu vardı.
    Hasan: bak belki haberin yok ama Ruslar istanbul saldıracak. Bizimkilerde elindeki tüm imkânları kullanmak istiyorlar. Dedi
    Zarfı açtım baktım. Dedikleri doğruydu. Beni geri çağırıyorlardı.
    Ben: bunun sende ne işi var peki niye bana gelmedi?
    Hasan: olanlardan sonra senin adresini bulamadık. Ertan getirmek isterdi ancak o çoktan filoya katıldı. Ha bu arada borcunu benim hayatımı kurtararak ödedin. Dedi
    Bundan sonra tek düşündüğüm istanbul daki savaş oldu...
    Tümünü Göster
    ···
  11. 11.
    +1 -1
    Beyler devamı yarın bomba gibi gelecek.
    ···
  12. 12.
    +1
    Takip eden kaç kişi kaldı?
    ···
  13. 13.
    +3
    Beyler kusura bakmayın ,yoğun islerimden dolayı vakit ariyamadim. Hala buradaysaniz belli edin kendinizi. Kendi kendime kinusmamayim
    ···
  14. 14.
    +5
    Part8
    Bir hafta sonra;
    Çin Rusya’ya destek vermiş ve Rusya’nın yanında savaşa girmişti. Bahane olarak ise ABD’nin yaptığı ambargolar göstermişti.
    Ruslar istanbul u almak için çanakkale ve istanbul boğazına saldıracaktı. istanbul da NATO’nun gemileri olduğu için hava saldırısı yapamazlardı, ilk önce karaya çıkmaları lazımdı. Benim görevim çıkartma gemilerini imha etmekti. Kısacası istanbul un hava sahası bütünlüğünü korumamız gerekiyordu. Sinan, Gökhan ve Ahmet te muharebeye katılacaktı. Yarbay Necati rütbe almış albay olmuştu. Ancak bizim ne Necati ile ne de bizim eski takımla aynı takımdaydık. Olağan ustu koşullar olduğu için Türkiye’ye 10 f35 verilmişti. Bu 10 f35 e yüksek rütbeli subaylar kullanıyordu.
    Üst rütbelerden 10 f16 ile Zonguldak ,Kırklareli arasında gözlem uçuşu emri verildi. Bu 10 f 16 dan birinde ben vardım. Uçaklar ikişerli gruplarla 20 dakika arayla havalandı. Ben 3.sırada havalandım. Hava trafiği kalabalıktı. Havada 10 tane Amerikan uçağı devriye geziyordu. Türkiye sahillerine paralel olarak kruvazörlerimiz aralıkla Kırklareli’nden, Zonguldak’a kadar dizilmişti. istanbul boğazında sıra sıra dizilmiş Amerikan destroyerleri ve limanlarda batıya ait denizaltıları gözüküyordu. Ege denizinde 4 tane müttefik uçak gemisi bekliyordu. Boğazın bir kısmide mayınlanmıştı. Köprüler boştu üstlerinde hava savunma sistemleri vardı. Ve bunları koruyan müttefik tankları ve askerleri görülüyordu. Karadeniz’in belli noktalarında küçük askeri gemiler devriye geziyorlardı ve bir tane destroyer denizaltı riskine karşı bekliyordu. Belli noktalara hava savunma sistemleri radarımda görünüyordu. Vızır vızır dolaşan silahlı insansız hava araçları daha açıklarda devriye geziyordu.
    Zonguldak in üzerinden dönüp istanbul’a yöneldik. iki awacsin havalandığı uçaklara rehberlik edecek uçakların havalandığı söylendi. inip yakıt ikmali yaptıktan sonra çanakkale boğazına tekli uçuşlar yapılmıştı.
    istanbul daki hava alanları askeriyeye geçmişti. Tüm yolcu uçakları hangarlarda bekletiliyordu. Her yerde müttefik uçaklar vardı. Avrupa’dan 78 uçak yollanmıştı. Amerika uçak gemileri dışında 141 uçak ile destek veriyordu. Türkiye’nin 112 uçağı ise istanbul’da ve istanbul yakın yerlerde hazır bekletiliyordu. Yüzlerce tanker gemi yakıt sıkıntısı olmasın diye bekliyordu. Amerika 98bin asker göndermişti. Avrupa’dan toplamda 50 binlik bir müttefik desteği gelmişti. 100binlik bir asker gücümüz bulunuyordu. 300 den fazla tank istanbul un değişik yerlerindeydi. Gönderilen helikopter ve askeri araçlar boş kalan yerleri dolduruyordu.
    Öğlenden sonra hava karardı. Kapkara bulutlar Üstümüzü yorgan misali örtmüştü. Akşama akşam ustu şiddetli yağmur başlamıştı. Görevlerimi bitirmiştim. Kalan zamanımda havalimanında eski grupla buluştum. Sinanin bu muhabere katılmadığını öğrendim. Sinan dışında 3 arkadaşımda buradaydı. Gece yarısına kadar oturup dertleştik. Sonra herkes koğuşuna çekildi.
    Sirenler beni uyandırmıştı. Anons yapılıyordu, hem Türkçe hem de ingilizce. Yatağımdan kalkıp üstümü giyindim. Dışarı çıktım. Yağmur hala devam ediyordu. Çakan şimşekler fotoğraf makinesi misali ani ölümsüzleştiriyordu. Gök gürültüsüne bomba sesleri ve sirenler eşlik ediyordu. Ateşlenen füzeler gökyüzünü bölüyordu. Havaalanından 20 kadar tankın hızla yola çıktığını gördüm. Durum ciddiydi.
    Uçağa binip sıramı bekledim. Sıram gelince havalandım. Uçakla yükselirken albay necati bağlandı;
    Alb. Necati: Kemal, Gökhan, Ahmet, Ertan beni takip edin.
    Uçağının olduğu yere yönelip onu takip etmeye başladık.
    Alb. Necati: çocuklar artık benim grubumsunuz. Yaklaşan 100 kadar Rus uçağı tespit edildi. Arkalarında çıkarma gemileri ve savaş gemileri var.
    Art arda patriotlar ateşlendi. Bu arada neredeyse tüm müttefik gemileri boğaza bir barikat kurarcasına dizilmişti. Rus gemileri ve uçakları artık menzile varmıştı.
    iyice yükseldikten sonra yine dalışa geçtik.
    Alb. Necati: sağda 2 çıkarma gemisi var.
    Ahmet ve Gökhan gemilere doğru yöneldi. Yönelir yönelmez Rus uçakları ile kapışmaya başlamıştık.
    Çok kalabalıktılar. Ardından müttefik uçakları da radarımda gördüm. Ve anda onlarca savaş ve çıkarma gemisi ufukta görürdü. Hızla yaklaşıyorlardı. Uçaklar bi oyalamaydı.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +6
    Part 9

    Bir uçak bana kilitlenmişti. Uçağın arkasına geçmeye çalıştım. Ancak o benden daha manevra yapabiliyordu. Bir tane füze ateşledi. Sert manevralar yapıp füzenin bana yaklaşmasına engel olmaya çalıştım. Ardından ikinci bir füze geliyordu. ikisinde arkama alıp sert manevralarla füzeleri birbirlerine yaklaştırdım. Sonra fişekleri ateşleyip iki füzeden de kuruturdum. Ancak pesimde 5 Rus uçağı beni gözlerine kestirmiştir izliyorlardı. Silahlarını kullanıp üzerine ateş etmeye başladılar. Bir tanesi kilitlenir 2 füze yollamıştı. Hızla yükseldim. Bulutların arasına girdim. Uçaklarda beni takip etti. Bulutların arasında kapışmaya başladım. Pesimdekileri iki gruba ayırıp kafa kafaya çarpışmalarını sağladım. Bulutların arasına inip sıradaki düşman uçağının peşine takılmak istedim. Bulutların altına girer girmez şiddetli bir deniz savaşı gördüm gemilerin bir kismi patlarken bir kismi batmaya başlamıştı bile. Alçalırken denizin altında bir patlama dikkatimi çekti, kısa sure sonra müttefik bir denizaltının yüzeye çıktığını gördüm. Ancak başka bir torpidonun isabet etmesiyle batmaya başlamıştı. Düşen uçaklar benim için en korkunç şeydi. Mayınlara takılıp patlayan bir kaç Rus gemisini gormustum.Çıkarma gemilerin bir kısmi karaya ulaşmıştı. Savaşın tüm yönleri yaşanıyordu.
    Savaş tüm şiddetiyle devam ederken albay Necati bağlandı.
    Alb. Necati: çocuklar yeni görev ,Ruslar askeri uçaklarla çıkarma yapacaklarmis. O uçakları düş. sshe... uur... arra.cc.
    Ben: albay ,albay...
    Albay vurulmuştu. Akıbetini savaşın sonuna kadar öğrenemeyecektim.
    Ruslar Rumeli fenerinin almışlardı. Hızla Sarıyer doğru ilerliyorlardı. Eğer uçaklar Rumeli fenerimle indirme yapsalar orayı alacaklardı. Hemen diğerlerine bağlanıp grup olduk. Ruslar bu arada Ruslar 3. Köprüyü ele geçirmişti. Müttefik gemileri savunulması daha iyi olan fatih sultan Mehmet köprüsüne çekilirken çanakkale deki gemilerin bir kısmının yardıma geldiğini öğrendim. Rus indirme uçaklarına ulaşamadan geri çekilmek zorunda kaldım. Artık yağmur yağmıyordu. Havada yavaştan açılmaya başlamıştı.
    Saat gece 2 olmuştu. Ruslar Sarıyer ulaşmıştı. Havadan da indirilen Ruslarla beraber köprüye saldırı başlattılar. Biz havada Ruslarla uğraşırken birde çıkarma gemileriyle cebelleşiyorduk. Savaşın en şiddetli aniydi. Ruslar köprüyü alıp köprüdeki sistemleri yok ettiğinde istanbul alabileceklerdir. Ancak köprü çok iyi korunuyordu. Savaş istanbul un içine girmişti. Her yer yanıyordu.
    Komuta merkezi: gönderilen koordinatlarda hava savunma sistemleri belirlendi.
    Ben: anlaşıldı.
    Verilen koordinata doğru gittim. Savunma sistemi bana kilitlendi ancak daha silah sistemi kurulmamıştı. Ateş etmek için pozisyon aldım. Arkama bir takıldı. Pozisyonunu koruyamadım. Yükselip alçaldıktan sonra silaha ateş etme fırsatı buldum. Ateş ettim ancak arkamdan bir Rus vardı. iyice alçalıp yüksek binalara doğru yöneldim. Arkamdan gelmeye devam ediyordu. Hızla inşaat halindeki bir binaya yaklaşıyordum. Uçağımı set bir hamleyle iki dar binanın arasından geçtim. Ancak benim peşimden gelen Rus aynısını yapınca uçağı hasar aldı ve düştü.
    Sabaha doğru destek gemiler geldi. Savaş hala çok şiddetliydi. Destek gemilerin gelmesiyle savaş daha da şiddetlendi.
    Komuta merkezi: acil acil! Rus nükleer denizaltısı yüzeye çıktı, tüm gücünüzle durdurun.
    Rus denizaltısını görüyordum ancak etrafında gemiler vardı ve Ruslar orada hava üstünlüğü sağlamıştı. Ben ve takımın hızla yöneldik. Gemilerden ve uçaklardan mermiler havada yağmur olmuştu. Arkamızdan beş on destroyer hızla denizaltıya yaklaşıyordu. Etrafındaki Rus. gemiler hem bizim hemde müttefik gemilerin attığı mühimmatla patlayıp batmaya başlamıştı. Neredeyse ulaşmıştık. Kapakların açıldığını gördüm. Hızla yaklaşmaya başladım. Uçağım isabet almaya başlamıştı. 16 füze taşıyordu, hepsini atmaya hazırlanıyordu. Ateş ettim ve füzelerini ateşledim , füzelerinden biri düşürüldü. Biri denizaltına isabet almıştı. Ancak gemi hala ateş edebilirdi. Füzelerin ve bombam kalmamıştı. Kamikaze yapmam gerekiyordu. Füzelerden 5 ateşlendi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Uçağın yönünü sabitledikten sonra uçaktan kendimi fırlattım. Denizaltı vurulmuş olacak ki başka bir füze fırlatamadı. Paraşütümü açtım. Denize indim. Beni bir Amerikan botu kurtardı. Oradan gemiye girip yaralı askerlerle birlikte helikoptere binip hava limanına indim. Hava limanında çatışma vardı. Hava limanının bir kısmi yanıyor yada yıkılmıştı.
    Komutanla görüşüp bir f 16 i ile tekrar havalandım. Zaten yaptıklarından sonra beni almamak istemezlerdi.
    Komuta merkezi: başka nükleer denizaltılar tespit edildi.
    Ateşlenen 5 nükleer füzenin 2 tanesi iç Anadolu ya yönelmişti. 3 ise Avrupa’yı yönelmişti.
    Bu sefer onları durdurmamız lazımdı.
    Savaş tekrar şiddetlendi. Köprüyü neredeyse alacaklardı. Anadolu yakasında çıkarma yapamadılar ancak Avrupa yakasında istanbul un merkezine ulaşmaları an meselesiydi. Her yerde savaş vardı.

    Komuta merkezi: yaklaşan 5000 kadar yabancı uçan araç araç yaklaşıyor. Tüm birliklere mühimmat ve yakıt ikmali yapılması emredilir...

    Bu hikâye yarıda kesilmiştir.
    Yazan: Toyon Od Sar
    Tümünü Göster
    ···