yıllardır dışarı çıkmıyordum. bir bu sebepten ötürü çıkma kararı aldım. keşke çıkmaz olaydım. dişçiden randevu aldım. bugün saat 2'ye. neyse yürüyerek gidiyim dedim hava güzeldi ve iyiki de yürüyerek gitmişim, daha fazla mal, daha fazla insan acı çekmedi...

dişçiye vardım. kapıya geldim kapı beni içeri almadı.
randevu bilgimi vermek için için görevlilerin olduğu üniteye gittim, bilgisayarlar bozuldu. iki görevli kalp krizi geçirdi.
diş muayenesi olacağım kata çıkıp koridorda beklemeye başladım, koridor bekleyen herkes kaçtı, bir iki kişi aşağı atladı.
bilgilerimi vermek için muayeneye girdim sekrete bilgilerimi verdim sekreter istifa etti.
dişlerimin röntgenini çektirmek için radyoloji bölüme indim, alarm verdiler, radyoaktif serpinti var diye, bir de stajyer bir radyolog intihar etti
daha sonra tekrar muayene olacağım kata çıktım. koridor bomboştu bomboş... beklerken bir görevli geldi.. dişçilerin kullandığı alet edavatları sterilize için topluyordu. adama baktım kana kana terliyor. daha sonra telefona sarıldı. eşini aradı ve şunu dedi, ben artık bu görüntüye daha fazla dayanamayacağım, çocuklarımı okuldan gelince benim yerime öp yolun sonuna geldim dedi. ve sterilize için topladığı alet edavatlardan sivri birtanesini alıp şahdamarına sapladı.
daha sonra benim sıram geldi. benim adım yazdığı ekran ismim geçer geçmez patladı. dişçinin muayenesinde oğlunun mezuniyet fotoğrafı vardı. benim dişlerin daha röntgenin görür görmez oğlunun resminin olduğu yere gitti. oğlunun resminin gözyaşları içinde okşayarak güle güle oğlum, anneni hep hatırla diyerek camdan aşağı atladı.
daha sonra merdivenlerden aşağı inerken sedyede alt çene ameliyatına girmek üzere olan bir hastanın altçenesi çıktı beni görünce
daha sonra üzgün üzgün diş hekimliğinin kafeteryasında oturup çay içeyim dedim. kafeteryaya girer girmez herkesin çayı dondu, küçük bir çocuk çikolata yiyordu, çikolata bildiğin eridi. içeri girdim bana bir çay dedim. der demez semaver söndü, içeride patetes kızartan bir çocuk "daha çok gençtim kahrolası pislik deyip kafasını kızgın yağa soktu. içeride oturan yaşlı bir çiften birisi kalp krizi geçirdi, diğeri de canhıraş kendini toparlayıp çantasından yasini şerif çıkararak şeytan savma duası etti.
sonra hemen yanı başımızdaki durağa geldim. eve minibüsle dönme kararı aldım. ama 34 numarının buradan geçtiğine emin değildim. benimle aynı durakta olan iki sevgili ergene yaklaştım ve pardon 34 numara buradan geçiyor mu diye sordum. çocuk adeta hipnoz olmuş gibiydi, şişme, katmanlı gocuğunun iç cebinden kulaklığını çıkardı, ardından da sevgilisini onunla boğdu ve belediyenin park bahçe işçilerini taşıyan otobüsün önüne kendini atarak intihar etti.
daha sonra minibüs geldi. bindim.. abi dedim bir öğrenci alır mısın? dememe kalmadan şoför hakimiyetini kaybetti ve bir lisesinin duvarına çarparak 2si çocuk 7 kişinin ölümüne sebep oldu.
eve vardım. eve girmeden şu markete uğrayım da makarneks alayım dedim. markete girdim. abi kolay gelsin der demez adam çekmeceden beylik tabancısını çıkardı. birkaç saat önce toptancıların getirdiği 2,5 litrelik koka kola kolisine bir mermi sıktı, hep bunu yapmak istemiştim deyip çenesinin altına silahı dayayıp intihar etti.
şimdi eve geldim. bilgisayarı açtım ve bi baktım bir mail. yabancı birinden gelmiş. açtım. ingiliz bir senarist, the world war z filminin devamı için bana baş zombi rolünü teklif ediyorlar. kabul etmedim.

zavallıyım zavallı..