1. 1.
    +5 -1
    Uzun süre sonra geri geldim, başımdan bazı olaylar geçti, bunları anlatmaya karar verdim, artık geçmişte olan olayları anlatmıyorum, şu an gerçekleşen olayları anlatıyorum.

    --o--

    @203 den başlıyor

    --o--

    Edit2: Benim entarilerim için

    http://ccc.incisozluk.cc/...s%C3%BC/@druidin%20ciragi
    http://inci.sozlukspot.co...s%C3%BC/@druidin%20ciragi
    http://ccc.sozluk.cc/w/bi...s%C3%BC/@druidin%20ciragi

    edit3: dünya aslında bildiğiniz haritalardan ibaret değil

    kuzey batı avrupanın haritası: http://sketchtoy.com/59920030
    doğu avrupa haritası: http://sketchtoy.com/59921369
    Türkiyenin batısı: http://sketchtoy.com/59921537
    ···
  2. 2.
    +2 -1
    ···
  3. 3.
    +3
    Mart 2013, istanbul - Kadıköy

    istanbul Kadıköyde IDO nun yanında soğuk havada tek başıma oturuyorum. Güneş daha yeni doğmaya başlamış, ilk deniz otobüsü daha seferini bile yapmamıştı. Bir kaç hafta kadar önce buradan iletişime geçtiğim kişi bana benimle tanışmak istediğini ve beni öğrencisi olarak eğitmek istediğini söyledi. Gerçekten heyecanlıydım açıkcası ve ne yapacağımı bilemiyordum. Aslında düşündüğüm ilk şey bunun bir sazan.avi olduğuydu çünkü adamın söylediklerine ilk başta inanmamıştım. "Ffon ne be" demiştim okumaya başladığım ilk günlerde.

    Fakat daha sonra bu kişi yalan söylese bile bu konu hakkında bilgisi olan bir insan olduğunu anlamaya başlamıştım. En azından bir hikaye anlatıyorsa bile büyük ölçüde mitolojik bilgiye sahipti ve ben zaten bu bilgiye gerçekten açtım.

    IDOnun yanındaki hava balonunun olduğu kıyıda yavaş yavaş ileri geriye yürümeye başladım...
    ···
  4. 4.
    +2
    Birden bire arkamda bir kişinin olduğunu fark ettim, tam olarak ben "o" yum diye bağırıyordu. Saçları çok uzun siyaha yakın kahverengi idi, saçı neredeyse beline kadardı. Gözleri ise aynı saçları gibi neredeyse siyahtı. Adam uzaktan gözlerini bana dikmiş rahatsız edici bir şekilde beni izliyordu, üzerindeki siyah deri ceketi eski gibi duruyordu, onunla beraber bazı şeyler yaşadığı belliydi...

    Ama onda farklı birşey vardı, beni izliyordu, sadece orada duruyordu ama içimden neler olacağına dair bazı hisler oluşmaya başlamıştı. "Acaba?" diye düşündüm kendi kendime "O yaşadığını yazdığı şeylerimi yaşıyorum şu an?" diye devam etti düşüncelerim. Fakat komik gelmişti bu bana, çünkü bu bahsettiği -hissiyat- sadece dolunay gecelerinde oluyordu ve tenin ten'e deymesi zorunluydu. Hatta o gün sırf neden benimle bugün buluşuyor diye takvime bakmış dolunay olup olmadığını görmek istemiştim.

    Dolunay yoktu, yeni ay vardı.

    Adam olduğum kıyı bölümüne doğru yavaş yavaş ilerlemeye başladı, tam ucuna geldi, deniz ile zemin arasında ayakkabılarının parmak ucu vardı. Kollarını arkasında kavuşturdu ve öteyi tren garını seyretmeye başladı.
    ···
  5. 5.
    +1 -1
    Adamı durmuş merak ile izliyordum çünkü gerçekten dikkatimi çekmişti, gerçekten genç gözüküyordu. Anlattıklarına bakılırsa en azın 30-35 yaşındadır diye düşünüyordum fakat nereden baksa 26 yaşında değildi. üzerinde anlatıığı şeyler varmı diye ona dikkatlice bakıyor gözlerim ile birşeyler arıyordum, bir imge, bir işaret, bir kolye yada ffonun ta kendisi... Fakat hiçbirşey göremiyordum, eğer birşeyler taşıyorduysa bile çok güzel giyinmişti ve saklama işini gerçekten becermiş gibiydi.

    Adam onu süzdüğümü fark etmiş olsaki hala öteye bakarken yavaşça tebessüm etti ve o derin ses tonu ile bana dönmeden konuştu "Gelmiş olman beni şaşırttı... " dedi sadece, benim o kişi olduğumu nereden bildiğini bile anlayamamıştım, şaşırmıştım ve aslında baya korkmuştum "ne??" dedim aptal rolü anlayarak. Hemen sola dönerek yüzünü bana döndü, sağ elini bana uzattı, sadece "Ben Warlow." dedi gerçekten kendine güvenen bir şekilde.
    ···
  6. 6.
    +2
    Tırsarak elimi uzattım ve daha adımı söyleyemeden elimi kavradığında aşırı derece garip bir his hissettim, aynı anlattığı gibi, birşey bana buradan kaçıp gitmemi söylüyordu ama aynı sırada kendimi güvende hissediyordum ve sanki önümde daha iyi şeyler olduğuna dair farklı bir hissiyata kapılmaya başlamıştım. Yaşadığım şeyin farkında olduğu çok belliydi, sadece gülüyordu, aklımdan sadece "acaba ben onun için bir deneymiyim?" diye geçirdim.

    "Daha... Daha dolunay değil" diyebildim sadece.

    "Okuduğun şeyler benim ilk zamanlarımdı" diye cevap verdi ve elini yavaşça geri çekti, "Karşılaşacağın şeyler benim karşılaştıklarımdan daha karmaşık ve daha güçlü." diye lafa devam etti "Kolay olmayacak, ama benim gibi yalnızda olmayacaksın... " dedi tatminkar bir ton ile.

    "Çember?!" diye çıkıştım hemen tahmin etmeye çalışıyordum fakat yanılmıştım, seslice güldü, "Çember mi?" sağ'a dönüp tren garına doğru bakıyor ve dalga geçercesine hala gülüyordu. "Çemberler sadece güçleri az olan kişiler içindir. Benim çember'e ihtiyacım yok." dedi ve gülümsedi.

    "Seninde olmayacak."
    ···
  7. 7.
    +1
    "Nasıl yani??" dedim şaşırmış bir şekilde, "Bir dakik bir dakika." diye hemen çıkıştım tekrar "Daha beni eğitmeni kabul etmedim yada sa-" lafımı biraz sert bir ton ile kesti "Buraya geldin, beni gördün" dedi basitçe.

    Orada mıhlanmış bir şekilde ona baka kaldım, gözlerim fal taşı gibi açıldı "Ne?!" dedim sinirli bir şekilde, sadece kafasını salladı ve bir süre beni dikkatlice izledikten sonra devam etti "Yüzümü artık gördün ve beni tanıyorsun." dedi, "E ne olmuş yani?!" diye karşılık verdim aynı ton ile. Elini yavşça havaya kaldırarak bana dur işareti yaptı "Buraya çay içmeye geldiğimizi düşünmedin herhalde?" dedi alaycı bir tonla, "yazdıklarından seni adam sanmıştım bin!" diye bağırdım herife, sadece güldü.
    ···
  8. 8.
    +1
    "Adam olmam ile burada bu konuşmayı yapmamız arasında hiç bir bağlantı yok... " dedi gayet sakin birşekilde "Seninle konuştuk, anlaştık, buraya geldin ve anlaşmayı kabul etmiş oldun." dedi, olayı bende yavaş yavaş kavramaya başladım, ona da aynısı olmuştu, adam'ın yanına gittiğinde isveçte bu kitap ile karşılaşmıştı, adam ona kötü davranmıştı sonra Miranda olayı hiza ettiği an onu çembere almışlardı.

    "iyi... " dedim aradan saniyeler gibi geçen uzun dakikalar ardından. "Çember yok, sadece biz varız, Cem nerde?" diye sordum. "Cem daha sonra gelecek.", "peki cem'in çemberi varmı?" pis pis bana sırıttı sadece ve birşey söylemeden arkasını dönüp otobüs duraklarının istikametinde yürümeye başladı. Ondan cevap bekliyordum ve yaptığı bu hareket hiç de beklediğim bir hareket değildi

    Arkasından koşup ona yetiştim yanında olduğumu fark ettiğinde hızlı adımlarla yürümeye başladı, hiç birşey söylemiyordu ve bu beni çok rahatsız ediyordu "Nereye gidiyoruz?" dedim büfelerin yanından geçerken nefes nefese bir şekilde, sakince "Diğerleriyle buluşmaya."
    ···
  9. 9.
    +1
    @11 Yazmaya kaldığı yeri anlatırsanız bildiğim kadarı ile size anlatabilirim.

    Otobüs duraklarından geçip tren istasyonuna doğru yürüdük, tren raylarının olduğu yere gittik. ileride, köprünün altında bir kaç kişi duruyordu aralarında kızlarda vardı. Hepsi Warlow gibiydi, deri ceket, tamamen siyah renkler. Fakat bir tanesinde birşey dikkatimi çekti, benim gibi bir kişi daha vardı, bir kız ve o onlardan farklı giyiniyordu. "Çember olmayacağını söylemiştin?" diye sordum Warlowa durup onları görmeme izin verdiği sırada. Gruba bakarak benimle aynı o sakin tonu ile konuştu "Çember olmayacak, ama hepiniz aynı anda eğitileceksiniz." dedi biraz etrafa baktıktan sonra "Ama yine bazı geleneksel şeyleri yapmamız gerekiyor.", "Nasıl yani?" diye sordum tekrar.

    "Bak" diye lafa başladı, "Normalde bizler çemberler şeklinde dolaşırız. Sayı güvenlik ve güç demektir. Bu hayatta kalmamızı sağlayan tek şey, onlarda senin gibi, belki biraz daha iyiler." durdu gülümsedi "Ve emin ol o kız senden daha çok şey biliyor." birden bire sanki hiç gülmemiş gibi konuşmaya kaldığı yerden devam etti "Fakat gelenkler her zaman yeni doğanları bir arada tutmamız gerektiğini nasıl hayatta kalmanız gerektiğini kendinizin öğrenmesini öğütlüyor... Ki bu pek yanlış birşey değil... " Tekrar gruba döndü ve elini yavaşça havaya kaldırdı, grup onu zaten biz konuşurken görmüştü ve hepsi bu tarafa dönmüş bize bakıyordu. "Onların benim öğrencilerim değil." dedi, "Her birimizin sadece bir tane öğrencisi olabilir... " bana dönüp gözlerimin içerisinde çok sert bir şekilde baktı "Sadece bir." sözcükler bittene kadar içimde büyük bir korku oluştu ama söylediğini bitirdiği anda o korku yok oldu.

    "Hadi gel." dedi hiç birşey yokmuş gibi aşağıya doğru taş basamaklarda yürürken. "Seni şu kızla tanıştırayım." dedi gülerek.
    ···
  10. 10.
    +1
    Sabırsız bir şekilde Warlow'u takip ettim, gerçekten çok heyecanlıydım, ona olan gibi hayattım değişecekti ve bunu anladığım an durudum. Bir kaç adım attıktan sonra oda durdu ve arkasını döndü "Ne oldu?" dedi ters birşey olduğunu sezmiş gibi, "Ailem" dedim sadece, "Ailem'e ne olacak?", bu sefer ne tebessüm etti ne de güldü, ciddi bir şekilde yanıma geldi ve elini omuzuma koydu. Hiçbir hissiyat olmamıştı ama daha az gergindim "Ailen ile berabermi yaşıyorsun?" diye sordu, "Hayır" diye cevap verdim, "Peki kiminle kalıyorsun?" diye tekrar sordu "Arkadaşlarla." güldü. "O zaman sorun *arkadaşlarıma ne olacak* olmalıydı." dedi ve devam etti "Ailene bunlardan bahsetmediğin sürece bir problem yok, fakat arkadaşların senin için problem olacak. Bu yüzden Beyoğlundaki evde kalıcaksınız."

    Hiç birşey söylemedim ve kafamı salladım. Yavaşça omuzuma vurdu, yüzünde tatmin olmuş bir ifade vardı. "Kızlarla aynı yerde kalacaksınız" dedi sesli birşekilde gülerek.
    ···
  11. 11.
    +1
    Warlow önümde benin onun arkasında gruba doğru yaklaşmaya başladım. işin komiği birşey fark ettim, 3 kız 2 erkek vardı. Tam anlattığı gibi altı kişiydik fakat çember olmadığımızı söyleyip duruyordu bana. Kızların hepsi birbirinden güzeldi. Büyük ihtimal Türklerdi fakat aralarından birtanesi yabancı gibi gözüküyordu. içimden dedim ki ulan bu adam acaba kızları gibmek içinmi seçti bunları ne yaptı artık, çünkü verse tam gibilecek kıvamda, çok güzel ölçüleri olan yüzü aşırı güzel olan ve pek türke benzemeyen tiplerdi.

    Warlowla yanlarına daha ulaşmadan grup bize döndü, aralarına geldiğimiz zaman warlow tam yarım halka şeklinde durmuş grubun ortasında durup kafasıyla selam verdi. Aynı şekilde bende selam verdim, kızlardan kahverengi saçlı mavi gözlü olan "Selam" dedi. Erkekler bana tip tip bakıyordu, saçları örülü olan çocuk yandaki sarışın hatuna bakıp duruyordu. "al bide buradan yak" dedim içimden.

    "Cem nerede?" dedi sarışın hatun, Warlow gözlerini kısıp kıza baktı "Cem'i ne yapacaksın?" dedi, kız daha birşey söylemedi. "Güzel." dedi sonra Warlow gözlerini onun üzerinde tuttu kafasını diğer taraftaki saçı örülü olmayan çocuğa çevirirken "Çatalcaya gittiniz mi?" dedi ciddi birşekilde, çocuk kafasını salladı "iyi." dedi ve sonra bana döndü, "Yeni arkadaşınız." dedi omuzuma elini koyup geriye doğru adım atarken beni ileriye doğru itti. Hepsine baka kaldım.
    ···
  12. 12.
    +1
    Erkekler yavaşça kafasını sallarken kızlar sözlü olarak selam verdiler bana. Çocuklar tam egoist tiplerdi hiçte hoşuma gitmemişti yaptıkları ama Warlowun dediği doğruysa onlardan daha iyi yerlerde olacaktım bu yüzden bir gıdım bile umurumda değildi. Sarışın kız konuşmaya başladı "Adın n-" diyemeden Warlow hemen sözün arasına girdi sert bir şekilde "isimler konusunda ben ne dedim?" dedi, saçı örülü çocuk dalga geçerek "ismimiz yok." dedi çok bilmiş bir tavır ile, Warlow gülümseyip devam etti "Ne zamana kadar?" dedi, "Bir sonraki dolunaya kadar." dedi sarışın kız bu arada yanakları kıp kırmızı birşekilde. Elini tekrar omuzuma koydu "Siz kaynaşın, ben birazdan geliyorum" diyip ortadan tüydü ve beni onlarla bıraktı.

    Tipler baya bir garipti, saçı örülü çocuk baya bilgiç bir tipe benziyordu, gözlükleri olsa tam olacaktı. Sakalı uzun değildi fakat saçları baya bir uzundu. Diğer saçı açık çocuğun sadece saçları uzundu. Üç kızın saç renkleri farklıydı, birisi siyah gibiydi ve bu kızın göz rengi kahve idi, kahve rengi saçlı olan kızın gözleri ise maviydi, sarışın olanın gözleri ise yeşildi, içimden hala az önce düşündüğüm şeyin gerçek olabileceğini düşünmeye başladım çünkü tam yatağa atılacak kızlardı. Havadan sudan konuşmaya başladık, nasıl tanıştığımızı sormuşlardı fakat cevap verememiştim utanacağım bir soruydu. Sadece kızlarla konuşuyordum erkekler geriye çekilmiş beni izliyorlardı sadece.

    Kızlar benimle konuşmaya hevesli değil gibilerdi sanki konuşmak zorunda oldukları için konuşuyor gibiydiler. Başladıkları gibi anında sustular, bende hiçbirşey demedim etrafa bakınmaya başladım...
    ···
  13. 13.
    0
    Neyse ben devam ediyorum
    ···
  14. 14.
    +1
    Ötede Warlow ile onun boyunda simsiyah uzun saçları olan birisi geliyordu. Yanımdaki grupta onun geldiğini anladığında Warlowa döndüler, sessizce onu bekledik. Warlow ile diğer adam geldiğinde sarışın hatun "Naber Cem" dedi sevinçli sevinçli. içimden vay dıbına koyayım dedim sadece.

    Cem hiç oralı olmadı bile, hatun hayran hayran ceme bakıyordu cemin çükünde bile değildi. Bana baktı Cem bir süre, sonra çembere hitab ederek konuşmaya başladı "Dün akşam gittiğiniz yere gidiyoruz" dedi gayet sert birşekilde, "Telefon açacak kimseniz varsa telefon açın büyük ihtimal yarın'a kadar kapsam dışında olucaz.", arkadan "yavşak" dedi saçı örülü olan çocuk, Cem gözlerini çocuğa dikti, gerçekten çok sinirliydi, Warlow elini omuzuna koydu bilmediğim bir dilde bir haltlar söyledi, Cem ona kızgın kızgın karşılık verdi sonra Warlow sadece kafasını salladı.

    Cem ok gibi yerinden fırladı, elindeki küçük cismi hava kaldırıp yüzüne savurdu. Cisim tahtaydı ve büyük ihtimal Ffon'du. Çocuk yere düşüp yüzünü tutmaya başladı, yüzü kesilmişti ve kanıyordu. Yara nekadar derin olmasada aşırı derece kanıyordu. Cem birdaha ffonu kaldırıp çocuğun boğazına doğru savurdu, aynı derinliklte ikinci bir yara açtı. Çocuk kollarını yüzünün etrafında kavuşturup kendini korumaya çalışıyordu. Cem hiçbirşey söylemiyordu çocuğa bakıyordu. Ben şok olmuş bir şekilde bir Warlow'a bir Cem'e bakıyordum. Warlow umursamaz ve aksine tatminkar olmuş birşekilde bana baktı ve Cem'e döndü, sadece izliyordu.

    Grup oldukça gerginleşmişti, Cem deli gibi derin derin nefes alıyordu, kızlar Cem'i durduracak gibi gözüküyordu ama Cem birşey yapmıyordu. Aradan birkaç saniye geçti, çocuk ellerini aşağıya doğru indirdi, cem Ffonu ona doğrultup "Ne dedin?" diye sordu, çocuk birşey söylemedi. Ffonu kaldırıp koluna doğru geçirdi busefer biraz derin yara açmıştı. "NE DEDiN?!" diye sordu öfkeli birşekilde, ardından "SÖYLE YOKSA GEBERENE KADAR KANINI AKITIRIM!!" diye hırladı.

    Kızlar korkmuş gibi gözüküyordu şimdi az önceki duruşları yoktu, "YAVŞAK!" diye bağırdı çocuk ve yerden bir talaşlardan birisini alıp Cemin kafasına attı.
    ···
  15. 15.
    +1
    Talaşı atmaktan çok kafasına doğru savurmuştu ve cem'in tam şakağına gelmişti, Cem ne olduğunu anlayamamış gibi geriye sendeledi Ffon elinden düştü. Sarışın olan hatun hemen Cem'i tuttu saçı örgülü çocuğa baktı, saçı örgülü çocuk ayağa kalktı elindeki taşla Cem'e doğru tam hamle etmişti ki Warlow çocuğu bileğinden havada yakaladı, çocuğun gözlerinin içinde öfkeli bir şekilde bakıyordu. Çocuğun gözlerinden öfke açıkca görülebiliyordu fakat bir süre sonra elindeki taşı bıraktı, Cem'e döndü "Sen istedin" dedi gülerek sanki birşey olmamış gibi.

    Ben hala şok olmuş bir şekilde olanları izliyordum, Cem kafasını tutaraktan sendeler gibi oldu ama ayakta duruyordu, sarışın hatun içine sokacaktı çocuğu neredeyse, diğer iki kızla çocuk benimle aynı şekilde dona kalmışlardı. Sessizliği Warlow bozdu, "Dövüşecek başka kimse varmı, yada ne bileyim birbirine hakaret edecek olan?", cem dahil kimseden çıt çıkmadı.

    "iyi ozaman, siz ikiniz eve gidip şu yaraların icabına bakın." sarışın kızla diğer çocuğa işaret etti "sizde onlara yardım edin." diğer iki kız ile bana dönerek "sizde iskeleye gidip beni orada bekleyin."

    kimse birşey söylemeden dediğini yaptı, ben olduğum yerde durmuş onlara bakıyordum, nasıl bir hireyarşi vardı burada anlayamamıştım. Kızlar hareket etmediğimi görünce kolumdan tuttup beni yürütmeye çalıştılar "Sakın söylediğini tekrar ettirtme." dediler ve beni zorla yanlarında zütürdüler.

    Warlow ise orada durmuş gidişimizi izledi sadece.
    ···
  16. 16.
    0
    ···
  17. 17.
    +1
    Kızlar beni zar zor taş basamaklardan yukarıya doğru ittirdiler, köprünün ucunda duruyorduk aşağıya doğru dolmuş duraklarının olduğu tarafa yürümeye başladık. Ben durmak istiyordum içimde isyankar birşey hayat bulmuştu sanki ama kızlar izin vermiyordu o isyankar şeyin ortaya çıkmasına, beni itip itip duruyorlardı.

    Beşiktaşa giden vapurların orada durduk, kızlar bana sinirli sinirli bakıyorlardı "Delimisin sen?!" diye çıkıştı ikisi aynı anda sanki oyuncak bebek gibi kurulmuşlar gibi. Tip tip baktım onlara bir süre sonra sinirli bir şekilde bende cevap verdim elimden geldiğince agresif bir ses tonu ile "Ne diyosunuz lan?!"

    Kızlar gülmeye başladı "Tamam sonuna -lan- koydun kocaman oldun dimi." dedi kumral olan, diğeride gülmeye başladı "Hee oldum" dedim geçiştirmek için "Hiç sizinle uğraşacak değilim ben gi-" daha sözümü bitiremeden kahverengi saçlı hatun elini hemen boynuma koydu, pat diye eğitilmiş it misali olduğum yerde kaldım birşey diyemedim kıza "S-s-sendemi?!" diye çıkıştım çıkışabildiğim kadar. Kız gülümsedi "Warlow senden önce beni eğitiyordu." dedi gülümsemesini yüzünde tutarak. Bir süre öyle kaldık, kızın mavi gözlerinin içine uzun uzun baktım, kızda bana anlamlı anlamlı bakıyordu.

    Siyah saçlı hatun hemen araya girdi elini boynumdan çekti "Yeter!" dedi, o onu yapar yapmaz arkadan birisi sesli birşekilde gülmeye başladı. Üçümüz aynı anda arkamıza döndük, etrafta zaten fazla kişi yoktu ne hikmetse, metornun arkasından fazla kişi geçmiyordu.

    Warlow ağacın birisine yaslanmış yüzünde alaycı bir ifade eşliğinde bizi seyrediyordu. Hatta dalga geçme şeklini artırıken şöyle birşey dile getirdi "Şimdi ellerimi çırpsam tam filmlerdeki gibi olacak değil mi?" dedi ve sonra iki elini birbirine yavaşça vurup gülmeye başladı "Tam bir romantizm filmi." dedi gülerek.
    ···
  18. 18.
    +1
    Kız Warlow'a hırlar bir şekilde karşılık verdi, Warlow ellerinin ikisinide arkaya alaycı bir tavırla zütürerek korkmuş gibi davrandı "Oooooh! Isıracak bak şimdi!" dedi ve tekrar gülmeye başladı. Kız aşırı derece sinirlenmişti, burnundan deli gibi nefes alıyordu ama kendini kontrol ediyordu. içimden o an bende bunlar nekadar egoist, eğer ilk gün böyle olacaksa ileride herhalde birbirimizin boğazını keserek diye düşünüyordum ki pek yanılmadım...

    Warlow hemen ciddi şekline büründü ve otoriter birşekilde konuşmaya başladı sanki birşey olmamış gibi "O üçü ile işimiz yok artık." dedi, Siyah saçlı kız hemen "Cem??" diye sordu, içimden Ceminizi gibeyim diye geçirdim, "bir cem sevdası gidiyor dıbına koyayım" dedim sesli bir şekilde ardından, Warlow kısa bir süre kıkırdar gibi bir ses çıkarttı ve lafına devam etti "Tabikide hayır... Şu iki velet ile sarışın kız, çok ayak bağı oluyorlar." dedi sakin bir ton ile. Dalga geçme sırası Kahverengi saçlı kıza gelmişti şimdi "Sanki itiraz edebilirizde bizden izin alıyorsun." dedi ve kahkaha atmaya başladı sesli birşekilde.

    Warlow gözlerini kıstı. "Ne kadar en tepede ben olsamda, yapacaklarım hakkında bilgiye sahip olma hakkına sahipsiniz." dedi sakin birşekilde ama sözlerinin içinde tehtit gerçekten iyi bir şekilde hissedilmişti ses tonu sayesinde. "Sayıdan güç doğar." diye lafa girdi, "Disiplinden güç doğar", "Birbirini kollayan kişiler sadece hayatta kalabilir." kafasını sağ döndürdü, tren istasyonunun olduğu tarafa doğru "Onlar gibi birbirlerine saldıran kişiler hiçbirşey başaramaz." dedi, tam ağızımı açacaktım adam sanki dediğimi anlamış gibi "Evet, cem de bunların arasında, zaten onunla bu konuda güzel bir geçmişimiz var... "

    Kaşım istem dışı havaya doğru kalkmaya başladı "Peki... Neden ona bunu yapması için izin verdin?" dedim sorgulamak yerine meraklı bir şekilde, dudakları yavaşça büzüştü "ilk sorduğun soru... " dedi sırtını döndü ve yürümeye başladı "Ama ileride anlayacaksınız." arkasını dönüp ayaklarımıza doğru üç aynı anahtarın birbirine geçtiği bir anahtarlık attı.

    "Eve gidin."
    ···
  19. 19.
    +1
    @35 Warlow böyle anlatırdı, bende o yüzden böyle anlatıyorum, anısına saygı duymak lazım.

    "Ev- ha?!" dedim birden, iki kızda bana baktı onlarda nerede olduğunu bilmiyorlardı. Kahverengi saçlı hatun yere eğilip anahtarları aldı "Üçüde aynı." dedi, siyah saçlı güldü "iyi iyi... En azından her birimize bir tane vermeyi akıl etti" dedi ikisi beraber güldü, ben onlara dönüp tip tip baktım "iyi güzel hoşta... Nerede bu ev? Üç anahtarımız var evin yerini bilmiyoruz daha." Kahverengi saçlı kız etrafa bakmaya başladı "Warlow bulmacaları falan çok sever, etrafa bir bakının." dedi direk warlowun yaslandığı ağaca doğru yürüdü.

    Etrafa mal mal bakmaya başladım bende, siyah saçlı kızda benim gibi ne yapacağını bilmiyordu anlaşılan oda etrafa boş boş bakıyordu. "iyi bari." dedim etrafa bakıyormuşum gibi hareketler yapma başladım, en yakındaki oturağın yanına gidip altına falan baktım, geldiğimde bunlar hala etrafa bakıyordu. Kahverengi saçlı kız sonra bizi çağırdı "Bakın şuna" dedi gülerek eliyle o küçük ağacın dallanmaya başladığı yerde tam ortada küçük 5'e yada 6'ya katlanmış kağıt parçası vardı üstündede kelt sembolü duruyordu.

    Hemen eline alıp katlanmış kağıdı açtı, içerisinde sadece "Afferin size" yazıyordu güzel bir el yazısı ile. "HAH!" diye ses çıkarttım beklediğim şey olmuştu. "Buyur, adam bizimle her dakika dalga geçiyor." dedim ve etrafa bakınmaya başladım hala, "Eeee?" dedi siyah saçlı kız. "Bilmiyorum" dedi kahve rengi saçlı, kağıdın etrafına bakıyordu birşey atladım edası ile, hatta ağacın üstünü birdaha yokladı sonra etrafa tip tip bakmaya başladı.

    Bir kaç dakika sonra kahverengi saçlının telefonu çalmaya başladı. Kız numaraya baktı, "Tanımıyorum" dedi "herhalde odur" diyip telefonu açtı. Hiç alo demedi, dinlemeye başladı, sonra bana dönüp "Detaylara dikkat et." dedi ve yürüp gitti.
    ···
  20. 20.
    +1
    siyah saçlı ile ikimiz beraber khaverengi saçlının akraşsından koşmaya başladık, kız hiç durmadan yürüyordu telefon lulağındaydı arada bir "hmh" veya "anladım" tarzı şeyler çıkıyordu. "Nereye gidiyorsun" dedi siyah saçlı kız, hi çoralı bile olmadı. Kızı takip emteye başladık, benzin istasyonundan yukarıya çıkıtk, birkaç kafeyi geçtik ve sonra bir apartmanın olduğu yere geldik. Kız anahtarı dış kapının içine klkoymasıyla beraber çevirmesi bir oldu, kapı açıldı.

    Hemen içeriye girdi, siyah saçlı da onun arkasından onunda arkasından ben. Yukarıya çıkmaya başladık. Yukarıdan bir ses işittik "Eh sonunda buldunuz." dedi gülerek, ses bir erkeğe ayitti ve türkçesi bozuktu büyük ihtimal yabancıydı. En üst kata kadar çıktık, karşımızda sarışın izbandut gibi kocaman bir adam ile karşılaştık "Selamlar." dedi adam bize baktı, "doğru... Sizin ismler yok." dedi sonrada elini uzattı "Benim isim Joel" dedi.

    "isim söylemeye gerek yok, içeri gelin." dedi eliyle işaret ederek.
    ···