/i/Dertleşme

Derdini anlatmayan derman bulamaz..
  1. 1.
    +2
    insan ;sonsuz başlangıçlı bi evrende, sonsuz başlangıçların oluşturduğu sonsuz yollardan sadece birinde gezinen ,zamanın geçişinin dayanılmaz acısıyla yaşayan, geriye baktığında  seçmediği yolların oluşturduğu o sayısız kombinasyonu çözümleyemeyip pişmanlığa, ileriye baktığında seçeceği yolların oluşturacağı sayısız kombinasyonu çözümleyemeyip korkuya düşen ,anı sevmek ve kaderini (o sonsuz düğümün içinde  tuttuğu tek ipi) sevmek zorunda olan bir canlı.

    insan  ruhunun içindeki bu büyük  boşluk, olmak isteyip var olamadığı her şeyden oluşuyor.(insan tanrı olmak istiyor) .

    Çoğu zaman insan bilinmezliklerden oluşan boşluğun verdiği huzursuzluğu gerçekdışı şeylere olan inançlarıyla kapatıyor. Bazen de insan bu boşluğu, "kendi boşluğu ile mücadele eden kendisi gibi normal bir insanı" kendi içinde idealaştırarak ve ona sahip olarak  kapatmaya çalışıyor. Kendi ruhunda var olmayan istediği her şeyin ,onda olduğu yanılsamasına düşerek onu  tanrısal bir mertebeye koyuyor ve buna aşk deniyor(boşluğunda yarattığı yalan tanrıya sahip olarak tanrı olma isteği).
    Eğer ona ulaşabiliyorsa yani bilinçdışının yarattığı tanrısı onu huzuruna kabul ediyorsa  ruhundaki tüm boşlukları kapatıyor ve bu ona inanılmaz bir haz veriyor.Ama eğer yarattığı tanrının huzurunda değilse ,tanrı onu istemiyorsa, inanılmaz bir acı duyuyor. Tüm bu yanılsamanın bitmesi için tanrısının da  kendisi gibi"boşluğuyla mücadele eden normal bir insan" olduğunu anlaması gerekiyor.

    Eğer anlayamazsa aslında var olmayan tanrısına duyduğu doğal olarak ulaşılamaz olan yalan aşkı, zamanla yalan bir nefrete yada yalan bir sevgiye dönüştürüyor.
    Aslında tüm bu olanlar iki kişi arasında değil kendisi ve ruhundaki o büyük boşlukta filizlenip büyüttüğü tanrısı arasında oluyor.
    ···
  2. 2.
    +1
    Mükemmel yazmışsın panpam. Ama aşk sadece duygusal ve ruhsal değil ki. Bunun biyolojik kimyasal yanı da var.
    ···
    1. 1.
      +1
      Haklısın. Belkide duygusal ve ruhsal açıdan anlamlar yüklemene sebep olan o ilk kıvılcımı veren şeyin altında biyolojik ve kimyasal sebepler yatıyordur. Yani seçimi yaptıran biyolojik ve kimyasal sebepler, sonrasında seçim yaptığın kişiye aşkını şekillendiren büyüten şey ruhsal ve duygusal sebepler.
      ···
    2. 2.
      +1
      Olabilir. Schopenhauer insanın fiziğini beğenmediği ve cinsellik düşünmediği bir kişiye aşık olamayacağını söyler. Önce fiziken ve biyolojik olarak ideal olmalı ruh ve duygular tutkuyla onu istemeli bence. Zaten güzel-çirkin yakışıklı-tipsiz kavramlarının aşktaki önemini belli ediyor. Kimse çirkini tipsizi sevmez yani. istisnalar hariç ki onlar da kaideyi bozmaz.
      ···
    3. 3.
      +1
      Schopenhauer\'in materyalist yaklaşımının kısmen doğruluğuna inanıyorum. Ancak bence görüşleri insan beyninin bu kadar basite indirgenemeyecek kadar olağanüstü karmaşası karşısında aciz kalıyor. çünkü gerçekten bolca istisna var. Belki bir gün pgibolojinin sırları iyice aydınlatıldığında bu kadar materyalist, determinist bir yaklaşımı daha doğru bir şekilde benimseyebiliriz. Yani kaide doğru ama kaidenin kapsayamadığı bolca istisna var. Bu sebeple istisnaları da kapsayan daha yüce bir kaide olmalı.Bu kaideye ulaşamadığımız sürece ruha sığınmak zorundayız
      ···
    4. 4.
      0
      Kesinlikle, katılıyorum. Ama insan beyni karmaşık olduğu kadar da basit çalışır. Çevrendekilere bak, beyinlerinmi temel ihtiyaç dışı kullanmazlar ki bu dünyanın bütün çoğunluğu böyle. Doğ yaşa ye iç cinsellik ve öl. insan beyni bunlara güdülenerek gider. Beyin pandora kutusu gibi ama insanlar beynini kısıtlı kullandığı için schopenhauer böyle düşünmüş olabilir. Umarım dediğin gibi pgibolojinin sırları iyice aydınlanır da determinist bir yaklaşımla daha doğru sonuçlara ulaşırız.
      ···
    5. diğerleri 2
  3. 3.
    0
    Okumadım.
    ···